Şimdi Ara

Başımdan geçen ve tecrübe ettiğim uzun yolculuk maceraları (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
99
Cevap
14
Favori
14.325
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
84 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ESER14

    Hocam bizde damperli as600 vardı. Sabah hiç yerinde çalışmazdı. Hep bayır aşşağı vurdurarak çalıştırıdık. Kaç defa babam tehlike atlattı çalışmayıp frensizlikten dolayı. Bir defasında marş basarak havayı doldurup son anda öyle durdurabildiğini net hatırlıyorum.
    Marş la haava dolmaz , hava tüpü boş olan araba boşa alsanda gitmez hava boşalınca firenler kitlenir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ibrahim0674 İ kullanıcısına yanıt
    Hocam senet imzalayarak fazla cesur davranmışsınız okurken ben heyecanlandım

    Bir de bilmediğimden soruyorum ya, normal kurumsal bir yerden araç kıraladığımızda kaza yaparsak ve kusur bizdeyse ne oluyor? Arabanın kaskosundan ödense de kiralayan firmanın ödediği kasko bedeli artıyor sanırım? Bizden herhangi bir ödeme çıkıyor mu?

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Ben de babamla başımızdan geçen bir anıyı anlatayım. Genelde her sene ailecek İstanbul'dan Tekirdağ Şarköy'e gideriz. Babamda da o zaman 2005 model kangoo var ama araç ticarette kullanıldığı için sorun çıkarma potansiyeli yüksek. Zaten 2-3 ayda bir sorun çıkarır yolda kalırdı. Geçmiş tecrübelerimiz de çok oldu. 2016'da yine gidelim diye karar aldığımızda annem biraz diretti yine sorun çıkar diye ama babam bütün bakımları yapmıştı ve arabaya çok güveniyordu. Gerçekten de hiçbir sıkıntı çıkmadan gittik. Dönüş yolunda da bir sıkıntı çıkmadı gece saatleriydi ve babam da ben de pür dikkat yola bakıyorduk eve varmaya 150 km kalmıştı. Annemle kardeşim artık sağ salim varacağımıza kanaat getirip uyumuşlardı. Marmaraereğlisi-Silivri arasında tuvalet ihtiyacı için bir benzin istasyonuna girmeye karar verdik. Tam benzin istasyonuna giriyoruz hızımız 30 civarı ama bir anda sağ ön tekerlek bir şeyin üzerinden geçti ve ailecek zıpladık arabanın içinde. Tabi annem sanki bunun olmasını bekliyormu? gibi hışımla kalktı. Yalpalayarak park yerine kadar gidip durduk. Aşağı indik lastik patlamış. Nereye çarptığımıza bakınca da kaldırım olduğunu fark ettik. Ama kaldırım çok geniş yapılmış ve istasyon girişi biraz dik kalıyor. Zaten çalışan elemanlar da benzer kazalar olduğunu söylediler.

    Yedek lastiğimiz vardı lastiği değiştirelim dedik tekerleği yükselttik bijon anahtarını taktık dönmüyor. Herhalde öyle bir çarptık ki bir bijon somunu yamuldu sıkıştı dedik.

    Her neyse babam arkadaşını aradı biz eve döndük babam ertesi gün arabayı çektirdi ve jantta ve somumda herhangi bir sıkıntı olmadığını öğrendik. Sanırım bijon anahtarında sıkıntı vardı.

    Geçen yıl da kangoo'yu emekli ettik. Ama ne maceralar yaşattı bize. 2-3 kere hararet yaptı bir kere motor yeniledik defalarca marş almadı. Kurtulduğumuza sevindik.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • 0tt0m@n 0 kullanıcısına yanıt
    Bildiğim kadarıyla sizin bahsettiğiniz olay susta yüklü frenler var. Yani fren balatası bir susta gücü ile tekere basılı tutuluyor. Hava basıncı yükselince o sustanın yükünü yenip freni serbest bırakıyor. Ancak susta yüklü fren sistemi olmayan araçlar da var. Direkt olarak fren silindirine hava doldurup fren yapan araçlar. Ayrıca susta yüklü fren aracı tamamen durduracak kadar kuvvetli olmaması lazım. Vaktim olunca videoyu izleyeceğim ama.
  • ChiefOfficer kullanıcısına yanıt
    Hocam sormayın gençlik heyecanı bir plan yaptık, yola çıktık uyalım diye imzaladık mecburen. Zaten arkadaşla senedi imzalamadan önce birbirimize bakıyoruz, 10-15 saniye hayatımız film şeridi gibi canlandı gözümüzde.





    Hiç bir bilgim yok ne yazık ki hocam bu konu hakkında. Ama araç kaskolu olduğu sürece bizden bir ödeme çıkmaz, kiralama şirketi sigortadan tahsil eder ücretini bunu biliyorum sadece.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • İmkansız kullanıcısına yanıt
    İyide biz bu kamyonu nasıl salıyorduk o zaman.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • CeyKalDa kullanıcısına yanıt
    İslambol neresi ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: caglar_kilic

    İşim gereği her hafta ortalama 1000 km yol yapıyorum. Simav, Gediz, Kütahya, Bilecik, Bozüyük ve Eskişehir...



    Salı günü saat 15:00 gibi yoğun kar yağışı tam bastırmadan Gediz den Eskişehire dönmek için yola çıktım. Güzergahı bilenler Eskigediz den sonra Dağ aşılıp yol düzlenir ve dümdüz yoldur. Dağı aşarken kar 3-5 cm ancak vardı ve yol tutuşta herhangi bir sorun yoktu. Düz yolun dezavantajını yaşadım ve bastıran tipide düşen görüş mesafesinden dolayı kendimi bir anda orta kanalda buldum. İki yolun ortasında V şeklinde beton kanala düştüm ve araç kara saplandı kaldı. Aracı bırakıp yaklaşık 10 dk sonra geçen kar aracı ile Gediz'e geri dönüp konaklamadım. Sonraki gün çekici ile aracı o kar yığınından kurtardık ve hasar almadığını kontrol edip Eskişehire geri döndüm.
    eskigedizden dönerken o yokusu tirmanirken bizim de sanziman cortlamisti

    ne varsa artik o yokusta

    hizimizi aldik tirmaniyorduk tam atlattik yokusu baktik vites gecmiyo

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Öner kullanıcısına yanıt
    Kendi başima gelmiş gibi uzuldum. Gecmis olsun

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • goodorevil kullanıcısına yanıt
    Soforluk yapmiyorum ama tir ehliyetim var, tir sofor arkadaslardan direksiyon ogrenirken az cok anlattilar.

    Cok eski araclar haric gunumuz araclarinda kullanilan havali fren sistemi sistemde hava yoksa arac yerinden kipirdamaz.

    Hatta bu sistemin diger adi yayli fren sistemi, cunku sistemde balatalari surekli fren yapar vaziyette tutan yaylar var. Sistemde hava ile salisan korukler bu yaylari geri itiyor ve balatalar serbest kaliyor.
    Sistemde fren patlamasi gibi herhangi bir buyuk hava bosalmasi olursa yaylari iten korukler geri cekiliyor ve yaylar frenleri sikiyor


    Hava korukleri iter -> Korukler normalde frenleri sikar vaziyette olan yaylarini iter -> Frenler serbest kalir

    Araci ilk calistirdiginizda fren sistemi hava ile dolmadan arac yerinden kipirdamaz.
  • Benden de bir motor anısı.Sene 89 İzmir Gaziemir'de yedek subayım.O zaman jawa 350 cc twin sport motorlar yeni çıkmıştı.Bir tane aldım.Mesai çıkışı ve hafta sonu geziyorum.Benim gibi yd. subay olan bir arkadaşın Foça'da bir subayla evli olan okul arkadaşı varmış.Onlar davet etmişler haydi oraya gidelim dedi.Ben o aileyi tanımıyordum.Mesai çıkışı Foça'ya gittik, tanıştık ve bir yemek yedik.Sohbet vs derken saat 24:00 civarı oradan vedalaşıp ayrıldık.Tam Foçayı çıkıyorduk motorun debriyaj halatı koptu.Bir sokak lambasının altında durdum ve halatı tamir edip edemeyeceğime baktım.Zaten halat tam elciğin bağlantı yerinden kopmuştu.Ben ona bakarken yolun karşı tarafından biri geldi, emniyetin gece bekçisi imiş.Karşı tarafta lojmanlar varmış ve de orayı bekliyormuş.Önce bize kimlik vs sordu, asker olduğumuzu söyleyince ikna oldu ve ben bu işlerden anlarım dedi.Bu sırada ben motorun koltuğunu kaldırmıştım içinden pense alacaktım.Bekçi öyle söyleyince ben yoldan kaldırım tarafına geçtim.Aslında kaldırım yok ama sadece bordür taşları vardı.Bu arada yolun çok geniş olduğunu söyleyeyim en az dört şerit vardı ama bölünmüş yol değildi. Bekçinin motorun alt tarafına çömelir vaziyette eğilmesiyle beraber arkadan bir otomobilin üzerimize doğru geldiğini fark ettim.Aracın yuvarlak dörtlü farları vardı.Sonradan öğrendik eski model ford taunus imiş.Aracın üzerimize gelmesiyle beraber motora ve bekçiye çarpması bir oldu.Olay o kadar kısa bir anda meydana geldi ki arkadaşım da ben de birbirimize baka kaldık.Araç en ufak bir frenleme yapmadı ve adamcağıza çarpmasıyla beraber yaklaşık 20 metre kadar ileriye sürüklemiş.Tabi o zamanlar cep teli falan yoktu, gelen giden araçları durdurmaya çalıştık kimse durmadı ben bekçinin başında bekledim sonunda bir küçük otobüs durdu ve adamcağızı hastaneye yolladık, diğer arkadaş da şehir merkezine doğru koşarak polise haber vermeye gitti.Bir süre sonra polis ekibi ile birlikte geldiler durumu anlattık ve karakola gittik.Tabi olayın bizden başka bir şahidi yok.Motorumuz devrildi ama sağlamdı.Sadece stop ve sinyaller kırıktı.Biz olayı polislere bir kaç kere anlattık, ayrı ayrı kişilere.Onlar nasıl anladılarsa bekçiye bizim çarptığımızı zannetmişler.Aslında polisler olayı bize fatura edecek gibilerdi sürekli olarak o şekilde sorular soruyorlardı ama neyse ki yedek subay olmamız buna engel oldu.Biraz sonra haber aldılar ki bekçi rahmetli olmuş.Biz o gece sabaha kadar karakolda oturduk.Sabah birliğimize döndük ve olayı komutanımıza da anlattık.Aslında elimizden gelen her şeyi yaptık ama sonuç çok acıklı bitti.Bekçiye çok üzüldük ama yapacak bir şey yoktu.Allah rahmet etsin.Mahkemeye çıktık ifademizi verdik.Yalnız biz çarpan aracın plakasını alamamıştık sadece marka ve modelini söyleyebildik.Çünkü doğrudan üzerimize gelmişti.Aracın arkasında plaka belki de hiç yoktu.Yalnız biz karakolda beklerken bir ihbar geldi.Aynen şöyle dedi ilgili polis.Bir otomobilin ara sokakların birinde durduğunu ve sağına soluna bakıp bir şeyler yapmaya çalıştığını söylemişler.Polisler tamam çarpan kişiyi bulduk dediler ama ihbarcının verdiği plakayı sorgulatınca o araç bir kamyon çıktı.Tabi sorgulatma vs telefonla ve de santral aracılığı ile yapılıyordu yarım saat falan zaman almıştı.Yalnız ihbarı telefonla alan polisler ihbarcıya adını adresini vs sormadılar daha sonra da bu konu öylece kaldı.Askerlik dönüşü bir defa daha mahkemeye çağırdılar ama bir sonuç çıkmadı.Biz oradan ayrılmadan rahmetli bekçinin akrabaları geldi onlarla görüştük ve de olayı anlattım onlar da çarpan aracın marka ve modelini doğruladı ve de düşmanımız vardı dediler.Kasıtlı yapıldığını düşünüyorlardı.Büyük ihtmalle haklıydılar ve de gelen ihbar da tamamen hedef saptırmaya yönelikti zannederim.
    Şimdi gelelim benim olayıma,ben arkadaşın ricasını kıramayarak oraya gittim.Bir kaza yaşandı ve de ölüm olayı oldu.Can ve mal kaybı oldu.Bütün mücadeleyi ben verdim.Benim arkadaş bu sırada yanımda süs biberi gibi durdu, hiç bir şeyin farkında bile değil sanki.Motorun yedek parçaları çok pahalıydı, en az dört aylık maaşım ve de yol paramı ona harcadım.Benim arkadaşım bir kuruş bile harcamadı kendisinden istediğimde de param yok dedi ve olayı kendince kapattı.Ne diyeyim ölene Allah rahmet etsin ve de Hepimizi Allah korusun.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 0tt0m@n

    Soforluk yapmiyorum ama tir ehliyetim var, tir sofor arkadaslardan direksiyon ogrenirken az cok anlattilar.

    Cok eski araclar haric gunumuz araclarinda kullanilan havali fren sistemi sistemde hava yoksa arac yerinden kipirdamaz.

    Hatta bu sistemin diger adi yayli fren sistemi, cunku sistemde balatalari surekli fren yapar vaziyette tutan yaylar var. Sistemde hava ile salisan korukler bu yaylari geri itiyor ve balatalar serbest kaliyor.
    Sistemde fren patlamasi gibi herhangi bir buyuk hava bosalmasi olursa yaylari iten korukler geri cekiliyor ve yaylar frenleri sikiyor


    Hava korukleri iter -> Korukler normalde frenleri sikar vaziyette olan yaylarini iter -> Frenler serbest kalir

    Araci ilk calistirdiginizda fren sistemi hava ile dolmadan arac yerinden kipirdamaz.
    Ben de demiryollarında çalışıyorum. Takdir edersiniz ki tonajı 2000 tona ulaşan bu aletlerin (Ki yurt dışında 8-10 bin tonluk trenler yapıyorlar) durması da sadece hava freni ile mümkün.

    Bizdeki manevra lokomotiflerinde susta (Yani yay) yüklü fren var. Dediğiniz gibi hava dolmadan yerinden kıpırdamaz. Ancak hava basıncı sustayı yendikten sonra fren yine fren silindirine dolan havayla yapılır. Yani susta yüklü fren sadece el freni gibi çalışır. Ve fren kapasitesi de çok yüksek değildir. Yani tamam yüksektir ama orantılarsak, bir binek arabanın el freni gibidir. O yüzden kamyonlarda da bu bir emniyet freni olarak kullanılıp, hava fren silindirine dolarak fren yapılıyor olabilir. Çünkü frene basınca hava dolma sesi, freni bırakınca da hava tahliye sesi geliyor. Ben de az çok kamyonlarla ve daha çok trenlerle iç içeyim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: goodorevil

    Ben de demiryollarında çalışıyorum. Takdir edersiniz ki tonajı 2000 tona ulaşan bu aletlerin (Ki yurt dışında 8-10 bin tonluk trenler yapıyorlar) durması da sadece hava freni ile mümkün.

    Bizdeki manevra lokomotiflerinde susta (Yani yay) yüklü fren var. Dediğiniz gibi hava dolmadan yerinden kıpırdamaz. Ancak hava basıncı sustayı yendikten sonra fren yine fren silindirine dolan havayla yapılır. Yani susta yüklü fren sadece el freni gibi çalışır. Ve fren kapasitesi de çok yüksek değildir. Yani tamam yüksektir ama orantılarsak, bir binek arabanın el freni gibidir. O yüzden kamyonlarda da bu bir emniyet freni olarak kullanılıp, hava fren silindirine dolarak fren yapılıyor olabilir. Çünkü frene basınca hava dolma sesi, freni bırakınca da hava tahliye sesi geliyor. Ben de az çok kamyonlarla ve daha çok trenlerle iç içeyim.

    Alıntıları Göster
    Evet hocam aynen dediginiz gibiymis simdi daha detayli baktim.

    Bu mevzu "fren patladi" konusundan cikti.
    Havali sistemde fren patlamasi diye tabir edilen hava basincinin yok olmasi durumunda sistem frenlemeye geciyor.
    Peki o zaman bu fren patladi muhabbeti ne?




  • Gece saat 4 civarı İzmir'den Bandırma'ya gidiyorum. Soğuk nescafemi sigaramı içiyorum müziğim var keyfim gıcır.



    Adı sanı belli olmayan bir benzinlik buldum girdim. Yan tarafında tuvalet var girdim tam çıkarken karanlıkta tuvaletin kapısının önünde dana kadar bir rot köpek gelmiş. Simsiyah hayvan hırlıyor. Tuvaletin kapısını kapattım köpek hırlayıp kafa atıyor kapıya. Kalbim yerinden çıkacak imdat diye bağırıyorum kapıyı çok az aralayıp. Bu şekilde 10 dakika falan bağırdım gelen olmadı köpek gitti. İyice gittiğine emin olunca arabaya koşturdum girdim. Baktım arabanı yanında bankamatik var orda bankamatiğin ne aradığını da anlamamakla beraber para çekeyim dedim kartı yuttu.



    Müşteri hizmetlerini arayım dedim telefon çekmiyor. Sinirden benzinliği patlatasım geldi. Kasanın olduğu yerin önüne arabayı çektim 5 dakika falan kornaya basmam sonucunda içerden bir dayı çıktı. Dedim ölüyordum az daha köpeği niye salıyorsunuz bankamatikte kartımı yuttu telefon çekmiyor. Benzinliği götürseler haberiniz olmayacak dedim. Adamın bana verdiği cevap benzin kaç paralık koyayım?





    60-70 yaşlarında bir dayı bunu söyleyen. Genç bir şey olsa direk dalacaktım. Allah'a havale ediyorum dayı seni dedim bastım gaza gittim. Kart olmadığından şubeden para çekmek zorunda kaldım memlekette.



    Bir anlık gereksiz bir karar sorunsuz yolculuğumu zehir etti konunun özeti.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: 0tt0m@n

    Evet hocam aynen dediginiz gibiymis simdi daha detayli baktim.

    Bu mevzu "fren patladi" konusundan cikti.
    Havali sistemde fren patlamasi diye tabir edilen hava basincinin yok olmasi durumunda sistem frenlemeye geciyor.
    Peki o zaman bu fren patladi muhabbeti ne?

    Alıntıları Göster
    Ben trenler üzerinden konuşacağım ama kamyonlardaki sistem de aynı diye düşünüyorum.

    Havalı fren sistemleri hidrolik sistemin aksine kapalı devre değildir. Sürekli bir kompresör tarafından hava beslemesi yapılırken, bir yandan da fren tahliyesi esnasında hava atmosfere atılır.
    Diyelim ki bir sebepten ötürü kompresör hava basmayı durdurdu, kompresör kayışı kopabilir kompresörün hava hortumu kaçak yapabilir v.b bu durumda kompresör ana depoya besleme yapamaz.
    Eğer araçta bir hava saati varsa (ki yenilerde var ama eskilerde olmayabilir), sürücü hava eksikliğini gözlemleyebilir. Ancak yoksa, bir fren atarsınız, ana depodan fren silindirine dolar hava. Sonra freni bırakırsınız, hop basınçlı hava atmosfere. Sonra tekrar basarsınız. Gene ana depodan fren silindirine, oradan da atmosfere. Ana depodaki hava basıncı düşer, takviye de olmaz. Frene bir basarsınız, fren yapacak kadar basınçlı havanız yoktur.

    Diğer bir alternatif soğuk havalarda ortaya çıkar. Ana depoda hava basınçlı bir şekilde biriktirildiği için içindeki nem suya dönüşür. Ana deponun altında bir musluk vardır, bu musluktan su tahliye edilmelidir. Günümüz araçlarında bu zorunluluk var mı bilemiyorum ama eski araçlarda vardı. Hatta eski kamyonlarda "Her gün hava tankındaki suyu düzenli olarak tahliye ediniz" şeklinde bir uyarı etiketi olurdu. Bu suyu tahliye etmezseniz, fren sistemine de gider. Soğuk havalarda orada tamamen donarak, ana depo ile fren silindiri arasındaki irtibatı keser. Yani siz frene bassanız da, fren havası fren silindirine ulaşamaz ve bu da fren yapamamanıza sebep olur. Yaptığınız fren hiç tesir etmez. Bunu önlemek için lokomotiflerde hava sistemine bağlanan alkol çantası, hava kurutucu gibi önlemler vardı. Bunun olmadığı veya arızalı olduğu zamanlarda usta makinistler anlatırdı, 30 vagonluk trende sadece ilk 5-6 vagonun freninin tuttuğunu, zor bela durduklarını falan söylerlerdi. Hatta ben frene geçip, freni tahliye edemeyen vagona şahit oldum, 6-7 kilometre frende sürükledik vagonu. Kış vaktiydi, tahliye kısmında su mu dondu, pislik mi tıkandı bilmiyorum, tüm vagonlar freni tahliye ederken o vagon etmemişti. Sürüklendiği için tekerleği tornaya falan girmişti hatta. Yani fren sisteminde herhangi bir tıkanıklık olabilir.

    Yine üçüncü bir alternatif, ana depo ile fren silindiri arasındaki bağlantılarda oluşan kaçaktan dolayı, fren için bastığınız havanın fren silindirine dolmayıp, bu kaçaktan dışarı tahliye olması olabilir. Yani kompresör hava basıyor, ana depoda hava var ama onu fren silindirine gönderemiyorsunuz.

    Susta yüklü fren aslında sadece bir güvenlik tedbiri, basit bir el freni de konulabilirdi ancak araçta, aracı durduracak kadar fren havası yokken aracı harekete geçirememek için düşünülmüş bir sistem. Bu aracı durdurmak için en az 4 atmosfer hava gerekiyorsa, 4 atmosfer hava ile yenilebilecek bir susta koyarsınız, 4 atmosfer hava dolmadan arabayı harekete geçiremezsiniz. Bu sayede araba harekete geçebildiği her durumda fren için yeterli hava bulunur.

    Ayrıca, BMC Pro'nun kullanma kılavuzunda "Hava basıncı 5.5 Bar'ın altındaysa uyarı sesi duyulur. Bu durumda aracınızı kesinlikle hareket ettirmeyiniz" ibaresi vardır. Araç hareket edebiliyor demek ki böyle bir uyarıda bulunma gereği duymuşlar. Eğer susta yüklü fren bu araçta olsaydı "Hava basıncı 5.5 Bar'ın altındayken araç yerinden hareket etmeyecektir" minvalinde bir şey yazarlardı diye düşünüyorum.




  • we[AGRA] kullanıcısına yanıt
    Benzinlik deyince Şarköy'den dönüş yoluna gireceğim. Tek başına yolculuk yapacağım. Ayrıca Pendik'e geleceğim için geceden yola çıkıyorum, İstanbul'u tenha vakitte geçeyim diye.
    Gece saat 1:30 civarı Şarköy çıkışında bir benzinliğe girdim, o kadar tenhaydı ki, kapıyı kilitlemiş bir kişi vardı, açtı kapıyı gazı fulledi falan. Tam benzinlikten çıkacağım, çıkış tarafında beyaz bir Aveo, camlar simsiyah filmli sağ ön tampon tarafında bir göçük var. O kadar aklımda o detaylar. Aheste aheste gidiyor bir yandan da. Neyse, dedim bu geçsin ben çıkarım yola, geçti. Ben de arkasına çıktım. Zınk diye durdu yolun ortasında. Ben de arkasından fren yaptım durdum. Sonra geri vitese taktı bana doğru gelmeye başladı. Ben hala iyi niyetle "Benzinliğe girmeye karar verdi herhalde, beni de fark etmedi, solundan kaçayım" diye 1. vitese aldım arabayı sol şeride (geliş şeridi) geçtim. Tam "Artık geçmişimdir kendi şeridime döneyim" diye emin olmak için aynaya bakarken bir baktım az önce geri viteste olan Aveo benim üstüme çıkmak üzere. Hemen 1. viteste gaza oturdum, silme şekilde Aveo'yu kurtardım, 2. 3. ve sonra 4. vitese attım arabayı. Peşime takıldı. Hem uzun farlarını hem sis farlarını yaktı gelmeye başladı. Yolun sağına çekildim geçsin diye, yanıma kadar geldi ama geçmedi. Gaz kestim, gene geçmeyince dedim "Bas" arabayı benzine aldım, vitesi 2'ye düşürdüm oturdum gaza. Bu da peşime takıldı. Tabii Aveo'nun 1.4 motoru 2.0 Volvo motoruna karşı çok da bir varlık gösteremedi. Hem düzlüklerde hem virajlarda arayı açarak ilerledim, bir süre sonra sadece far hüzmeleri kaldı. Yoldan başka gelen giden de yoktu, bir ara 140 ile 3. vites viraja yaklaşıp, fren yerine arabayı kompresyona bırakıp 110 ile viraja daldığımı hatırlıyorum. Hani düşünce şu, fren yaptığımı idrak edemesin, zaten benimle aynı hızla viraja giremez, kurtulayım. Neyse biraz kaçtıktan sonra duble yola bağlandım. Hemen bağlandığım noktada BP vardı, içeri bir dalışım vardı, görmeniz lazım. Markete girdim hemen, başka arabalar falan da vardı, arkamdaki Aveo'yu gözlemeye başladım. Ne gelen oldu ne giden. Niyeti neydi, ne yapmak istiyordu bilmiyorum ama öğrenmeye de hiç niyetim yok doğrusu.




  • yıllar öncesi Malatya dan Konya ya giderken yolda ayrı yerlerde tam 3 kaza gördük ve resmen tırstım ,hanıma dedim bu gün bir tuhaflık var ama hayırlısı
    neyse Konya ya vardık ve dedim kendimizi bir binaya atıp yollardan uzak duralım :)
    ama bir nedenle dışarı çıkmaya mecbur kaldık ,çıkmadan önce aman kaldırımda giderken yola bakalım bir araba falan gelip bize çarpmasın dedik ve hatta güldük (yok artık gibisinden)

    daha dışarı çıkar çıkmaz bir fren sesi ile 2 araç birbirine girdi

    hemen geri dönüp binaya sığındık ve o gün bir daha dışarı çıkmadık
    arkadaş birisi anlatsa ,senaryo yazmış derdim ama demek ki böyle durumlar gerçekten yaşana biliyormuş :)

    korku filmlerini çoğu kez saçma bulurum oysa :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: goodorevil

    Benzinlik deyince Şarköy'den dönüş yoluna gireceğim. Tek başına yolculuk yapacağım. Ayrıca Pendik'e geleceğim için geceden yola çıkıyorum, İstanbul'u tenha vakitte geçeyim diye.
    Gece saat 1:30 civarı Şarköy çıkışında bir benzinliğe girdim, o kadar tenhaydı ki, kapıyı kilitlemiş bir kişi vardı, açtı kapıyı gazı fulledi falan. Tam benzinlikten çıkacağım, çıkış tarafında beyaz bir Aveo, camlar simsiyah filmli sağ ön tampon tarafında bir göçük var. O kadar aklımda o detaylar. Aheste aheste gidiyor bir yandan da. Neyse, dedim bu geçsin ben çıkarım yola, geçti. Ben de arkasına çıktım. Zınk diye durdu yolun ortasında. Ben de arkasından fren yaptım durdum. Sonra geri vitese taktı bana doğru gelmeye başladı. Ben hala iyi niyetle "Benzinliğe girmeye karar verdi herhalde, beni de fark etmedi, solundan kaçayım" diye 1. vitese aldım arabayı sol şeride (geliş şeridi) geçtim. Tam "Artık geçmişimdir kendi şeridime döneyim" diye emin olmak için aynaya bakarken bir baktım az önce geri viteste olan Aveo benim üstüme çıkmak üzere. Hemen 1. viteste gaza oturdum, silme şekilde Aveo'yu kurtardım, 2. 3. ve sonra 4. vitese attım arabayı. Peşime takıldı. Hem uzun farlarını hem sis farlarını yaktı gelmeye başladı. Yolun sağına çekildim geçsin diye, yanıma kadar geldi ama geçmedi. Gaz kestim, gene geçmeyince dedim "Bas" arabayı benzine aldım, vitesi 2'ye düşürdüm oturdum gaza. Bu da peşime takıldı. Tabii Aveo'nun 1.4 motoru 2.0 Volvo motoruna karşı çok da bir varlık gösteremedi. Hem düzlüklerde hem virajlarda arayı açarak ilerledim, bir süre sonra sadece far hüzmeleri kaldı. Yoldan başka gelen giden de yoktu, bir ara 140 ile 3. vites viraja yaklaşıp, fren yerine arabayı kompresyona bırakıp 110 ile viraja daldığımı hatırlıyorum. Hani düşünce şu, fren yaptığımı idrak edemesin, zaten benimle aynı hızla viraja giremez, kurtulayım. Neyse biraz kaçtıktan sonra duble yola bağlandım. Hemen bağlandığım noktada BP vardı, içeri bir dalışım vardı, görmeniz lazım. Markete girdim hemen, başka arabalar falan da vardı, arkamdaki Aveo'yu gözlemeye başladım. Ne gelen oldu ne giden. Niyeti neydi, ne yapmak istiyordu bilmiyorum ama öğrenmeye de hiç niyetim yok doğrusu.
    Bendede buna benzer bir anı var. Onu da yazayım.



    Yıl 2009 aylardan şubat. Antalya'ya evi taşıyoruz ama bizim Doblo ile taşıyoruz. Kamyoncuların basar tonaj diye bir lafı vardır, o seferde de Doblo'yu ağırlık olarak olmasada hacim olarak "basar hacim" yükledik. Akşam 5 civarı yola çıktık. Arabada yüklü ya 60 civarı bir hızla tıngır mıngır yol alıyoruz. Neyse gece 2-3 civarı yol çalışması varmış bizi greyder geçmiş bir yola verdiler. Yol öyle asfalt mıcır falan değil bildiğin greyderlenmiş arazi, etrafımızda orman. Dışarısı da tam iç anadolu soğuğu ayaz var. Bu tek arabalık yolda gidiyoruz, sonra grubu tamamen durdurdular. Yolda bir yeri patlatacaklarmış onu bekliyoruz ama etraf zifiri karanlık ne bir trafikçi ne de bir polis. Etrafımızda da elinde dinamitli turuncu yelekli adamlar dolanıyor. Adam elinde dinamit lokumunu sallaya sallaya dolaşıyor. Bizim arabada da airbag gözünde duran bir mikser var. neyse birkaç saat böyle durduktan sonra yolu açtılar, tekrar yolumuza döndük.



    Insan öyle bir yolda başıma birşey gelse diye de düşünmeden edemiyor. Önümüzde arabalar arkamızda arabalar, yolda 1-1.5 araç genişliğinde. Yandan basayım desen oda mümkün değil. Telefonlar desen o dönem 3 şebekede var arabada ama hiçbirinde de sinyal yok tabiki.



    @C.CEMİL hocam uzun yola sık sık çıkarsan bir süre sonra çok değişik olaylar yaşıyorsun, tanık oluyorsun. Korku filmine de gerek yok. Türkiye'de gece tenha yollara gir aksiyon garanti

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • goodorevil kullanıcısına yanıt
    Yazinizi okudum ama ben size kaza yapan soforlerin "Fren patladi" hikayesinin ne oldugunu sormustum.

    Aklima gelen tek sey frenlerin tutmasini engelleyen her arizaya millet direk "fren patladi" diyor olabilir, cunku havali fren sisteminde hava basinci kayboldugunda arac fren yapiyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 0tt0m@n

    Yazinizi okudum ama ben size kaza yapan soforlerin "Fren patladi" hikayesinin ne oldugunu sormustum.

    Aklima gelen tek sey frenlerin tutmasini engelleyen her arizaya millet direk "fren patladi" diyor olabilir, cunku havali fren sisteminde hava basinci kayboldugunda arac fren yapiyor.
    İşte ben de onu diyorum. Mesela kış vakti, fren silindirine giden borunun içi donar, hava geçmez. Fren tesirsiz kalır.

    Fren patladı denilince aklınıza hava kaçağı falan gelmesin. O bir deyim. Dediğiniz gibi fren tutmuyorsa fren patladı denilir.
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.