Şimdi Ara

Doğum kanalının şekli ve evrim (7. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
187
Cevap
0
Favori
5.406
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Canlinin hayatta kalmasi icin dogaya adaptasyonu vardir. Ancak bu adaptasyon bir maymunu zeki bir canliya cevirecek nitelikte olamaz. Eger oyle olsa insandan baska zeki dusunen canlilarinda olusmasi gerekirdi.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Evrilen birşey yok. Senin anlamadığın şey bu. Kesir ölçekle artış yok. Hayvanların ortak yaratılışta olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek.
    Fareler de insanlara pek çok benzerler. Kanları biraz daha koyudur, sinir hücreleri de insanlardan farklı olarak irileşirler, insanlarınki aynı boyutlarda kalıp sayıca artmaya devam ederlerken.
    İstersen daha araştırabilirim ama senin söylediğinin aksine evrimin büyümeyi değil, canlılık dengesini sürdürmek üzerine olduğunu söylemeye çalışıyorum. Büyüme, gerektirdiği güç dengesi itibarı ile üstel artan gereksinim sunarken, homeostaz ise daha sabit ilerliyor ve evrimsel kazanç sağlıyor. Bunun sebebi evrim olması değil, sabit bir süreç olması.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mete Can Karahasan

    İşte ister Oktar'cı ol, ister evrimci ol sonunda varacağın sorun bu: genleri ne belirliyor?
    Ben de diyorum ki Allah belirliyor. Termodinamik yasalar var, iş yaptığı ölçüde entropiyi bertaraf ediyorsun, tereyağından kıl çeker gibi yaşam canlanıveriyor; çünkü neden, entropiden arta kalan pozitif enerji bütçesi canlılığın nizamına güç veriyor. Yani, evrimcilerin dediği gibi ara formlar yok. Geçişler, temiz tamsayı nizamıyla işliyor.
    Sen şimdi geçmişe dönük tüm yetim genler ne işe yaramış olabilir diye tarayabiliyor musun? Yok, tarayamıyorsun ama ben sana söyliyim; ne kadar çok geni varsa bir canlı o kadar yavaş ürer. Dolayısıyla burada da bir ölçü, nizam var - sorun yine tam bir kapalı set.
    Kusura bakmayın da bilmeden nasıl bu kadar rahat sallayabiliyorsunuz çok merak ediyorum.

    İnsandan çok daha fazla gene sahip ve insandan çok daha hızlı üreyebilen canlılar mevcut. Bir dolu "ara form" var. Geçmişe dönük gen taraması yapılabiliyor. Ve genleri kimse belirlemiyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mete Can Karahasan

    Evrilen birşey yok. Senin anlamadığın şey bu. Kesir ölçekle artış yok. Hayvanların ortak yaratılışta olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek.
    Fareler de insanlara pek çok benzerler. Kanları biraz daha koyudur, sinir hücreleri de insanlardan farklı olarak irileşirler, insanlarınki aynı boyutlarda kalıp sayıca artmaya devam ederlerken.
    İstersen daha araştırabilirim ama senin söylediğinin aksine evrimin büyümeyi değil, canlılık dengesini sürdürmek üzerine olduğunu söylemeye çalışıyorum. Büyüme, gerektirdiği güç dengesi itibarı ile üstel artan gereksinim sunarken, homeostaz ise daha sabit ilerliyor ve evrimsel kazanç sağlıyor. Bunun sebebi evrim olması değil, sabit bir süreç olması.
    'Fareler de insanlara çok benzer' Evrimde bunu diyor evrimin en temel ilkesi bu zaten. Fare ve insan ortak atadan evrimleştiği için dna larının %95 i aynıdır bu sebeple bir ilaç denemesi ilk hızlı üreyen maliyeti düşük bu canlılar üzerinde denenir.Eğer başarılı olursa insanlı deneylere geçilir.Sadece ilaç değil implant lar da ilk kemirgenler üzerinde denenir.Çünkü kıkırdak yapımız arasında bağlantı vardır.İnsan ayrıca yaratılan eşsiz bir canlı olsaydı diğer canlılarla hiç bir ilişkisi ortak atası olmasaydı dna larımız arasında bu kadar çakışma olmazdı ve biyolojik sistemlerimiz tamamen farklı olacağı için bugün tıbbın en önemli yardımcılarından biri olan , ilaç sektörünün temeli hayvanlı deney diye bir şey olmazdı.Fareler bir yana daha kompleks ameliyatlarda maymunda kullanılır hatta evrimsel psikologlar insan davranışlarını anlamak için maymun deneyleri yapar. Bu sadece bir örnek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Citizen'in Pengueni -- 13 Kasım 2018; 15:59:28 >


  • https://www.youtube.com/watch?v=viLIhRr_LbU
  • Harika yaratılış görünüyor. Bilerek yapılmış. En küçük bir yanlışta o canlı dünyaya gelemezdi. Elbette bebeği bilen ,anneği bilen yaratan birisi onları ona göre yaratıyor. Bebeğe kim şekil veriyorsa onun duracağı yere de şekil veren aynı zatdır.

    " üç karanlık içinde bütün validelerin erhamında insanların suretlerini ayrı ayrı, mizanlı, imtiyazlı, ziynetli ve intizamlı olarak, hem şaşırmadan, yanlış etmeden, karıştırmadan, basit bir maddeden açmak ve yaratmak olan fettâhiyet; ve umum rû-yi zeminde aynı kudret, aynı hikmet, aynı san'atla umum insanları ve hayvanları ve nebatları ihata eden bu feth-i suver(suretleri açmak) hakikatı, vahdâniyetin en kuvvetli bir burhanıdır"

  • yaw tamam maymunsunuz anladık

  • quote:

    Orijinalden alıntı: Citizen'in Pengueni

    Madem evrim tamamen safsata bugün neden ilaçlar ilk hayvanlar üzerinde deneniyor yazılacak çok şey var da ancak merak ediyorum bu soruya nasıl bir cevap verilebilir.Bu da tanrının bir mucizesi mi yoksa?

    Alıntıları Göster
    Bu ilaç deneyleri evrimin delili olamaz ki!!! Bilakis, insanın yaradılışının başka harika bir özelliğinin delilidir. Çünkü insan adeta bütün kainatın bir özeti şeklinde yaratılmış. Kainattaki bütün mahlukatın özelliklerini mahiyetinde ihtiva eder tarzda bir mahiyet verilmiş. Yani kainatta ne var ise (cansızlar, bitkiler, hayvanlar), insanda bir numunesi olacak şekilde yaratılmış.
    Bu bile gösteriyor ki: İnsanı yaratan, ancak ve ancak bütün kainatı bilen ve yapabilecek kudrete malik birisidir. Bütün kainatı bilemeyen, bir tek insan ferdini kainatın özeti, numunesi suretinde yapamaz. Yan: Akılsız, şuursuz, ilimsiz, kör, sağır olan tabiatın, sebeplerin, tesadüflerin işi olamaz. Evrim anlayışı ise insanın yapılışını, akılsız, şuursuz, ilimsiz olan tabiatın, sebeplerin, tesadüfün eline vermekle bütün bütün hata ve aklın harici bir yol açmaya çalışıyor. Adeta insan vücüdundaki herbir zerreye bin Eflatun kadar bir ilim ve şuur olduğunu kabule mecbur bırakır ki; bu ise bir SAFSATADIR. Bir tek Allah'ı kabul etmemek uğruna kainattaki herbir zerreyi ilah kabul etmek gibi bir divaneliğe düşer.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-E41040413

    aynen kardes al sana nizam ve intizam.














    Alıntıları Göster
    Verdiğin misallerle nizam ve intizamı inkar edebilir misin? Kainatta atomlar da nizam olmasa Kimyadan; çekirdekte nizam olmasa Nükleer fizik, parçacık fiziği; bitkilerde nizam olmasa botanik, hayvanlarda nizam olmasa zooloji, canlılarda nizam olmasa biyoloji, tıp ve bütün alt bilim dalları; semada nizam olmasa astronomi; özetle şu an hangi seviyede olursa olsun kullandığımız teknolojiden söz edilemezdi. Çünkü kainattaki nizam ve intizamın varlığıyladır ki; biz gözlem yaparak o nizamı keşfederek, bir kanun halinde ifade edip, hatta isim veriyoruz, hatta lehimize kullanıyoruz. Yoksa tekrarlanan ve devam eden bir nizam olmasa; mesela ne zaman ve nasıl davranacağı belli olmayan, hiç tekrar etmeyen tesadüfler şeklinde olsa hiçbir bilim dalından söz edemezdik. Dolayısıyla bütün bilim dalları kainattaki nizam ve intizamın delilidir. Sizin misal verdiğiniz hadiselerin içinde dahi nizam ve intizamın bulunduğuna bir delil, bu türlü mevcutların bu tarzda yaratılışlarındaki sebeplerini araştıran bilim dallarının mevcut olmasıdır. Bu bilim dalları da kendilerine mahsus nizam ve intizamın kaidelerine göre araştırma yapabilirler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tarama -- 13 Kasım 2018; 14:10:21 >
  • ahhhahahaha adam bir de kainattaki bütün mekanlarda ve zamanlarda diye bir ifade geçmiş ki akıllara zarar.bu allah madem kanıtlanamıyor peki napalım? aklınız yetmez o zaman kabul edin diyelim ki birkaç gram beyni olan da zaten beyin buharlaşır atmosfere karışır da kabul eder diye düşünmüş
  • Yok öyle yağma. Çok geni olan, yavaş üreyen, tür baskısına girer. Mikrobijolojik ajan rekabeti böyle işler. Herkes antibiyotikle canavarı daha çok azdırıyor, oysa ki...
    Ara formlardan biri sensin, hiç kusura bakma. Biz uydurmuyoruz. Siz kendinizi çok akıllı sanıyorsunuz sadece. Evrimciler de seccadeyi çalacak akıllarınca, kerameti boşa çıkarınca. Herşeyin hesabı var, yanlış hesapsa Bağdat'tan döner.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: resdent

    ahhhahahaha adam bir de kainattaki bütün mekanlarda ve zamanlarda diye bir ifade geçmiş ki akıllara zarar.bu allah madem kanıtlanamıyor peki napalım? aklınız yetmez o zaman kabul edin diyelim ki birkaç gram beyni olan da zaten beyin buharlaşır atmosfere karışır da kabul eder diye düşünmüş
    Eğer akli bir muhakeme ile "Allah yoktur" diyorsan ispata mecbursun. Yokluğun ispatı da ancak anlatılan şekilde olur. Aksi halde olmadığını gösteremediğin mekan veya zamanda olabilir ihtimaliyle, davanı ispat etmiş olamazsın. İspatsız sadece sana göre olan ve kuru bir iddiadan ibaret kalır.

    Meseal: Bir odada iğne vardır diyen sadece iğnenin yerini veya iğneyle yapılmış bir eseri gösterse davasını ispat edebilir, kolaydır. Fakat yoktur diyen oda içinde iğne kadar olan bütün mekanlarda iğnenin olmadığını tek tek göstermekle davasını ispat edebilir, aksi halde yokluk davasını ispat etmiş olmaz.

    Aynen bunun gibi; Allah vardır diyen kainattaki bütün eserlerinde varlığını ispat eder. Fakat yoktur diyen bütün kainatı ve zamanları dolaşıp, yokluğunu gösterdikten sonra ancak ispat edebilir ki; bu mümkün değildir. Demek Allay yoktur iddiası ispatı mümkün olmayan bir iddiadır. Sırf yokluğunu ARZU ETMEKTEN kaynaklanan, ispatsız boş bir iddiadır.

    Yok eğer "ben yokluğu ispat etmekle uğraşmam ama yine de bana göre yoktur" diyorsan, o senin bileceğin iş. Bu ise akli bir hüküm değil, hükümsüzlüktür. Bu ispat meselesi akıl dairesinde kalıp ,aklı hareket edenler için söz konusudur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tarama -- 13 Kasım 2018; 14:45:27 >
  • tarama T kullanıcısına yanıt
    Yokluğun ispatı yoktur. Sonsuz seçenek arasından sonsuz tanesini elemen gerekir ki bu imkansızdır.Bir şeyin o evrende o koşullarda var olduğu ispatlama ile çünkü sonsuz seçeneği elemen gerekmez sadece birinde göstermen yeterlidir. O yüzden hadi Allah'ın var olduğunu ispatla ama ispatlayamazsın çünkü sen sadece var olduğunu inanırsın.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • BumberShoot B kullanıcısına yanıt
    Allah'ın mevcudiyetine dair bütün kainattaki bütün eşya delil getirilebilir. Şimdilik kısaca bir kaç delili ihtiva eder tarzda şu kadar deriz:

    Nasılki bir kitab, bâhusus (özellikle) öyle bir kitab ki; her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitab yazılmış, her harfi içinde ince kalem ile muntazam bir kaside yazılmış. Kâtibsiz olmak, son derece muhaldir (aklın haricinde). Öyle de şu kâinat nakkaşsız olmak, son derece muhal ender muhaldir. Zira bu kâinat öyle bir kitabdır ki, her sahifesi çok kitabları tazammun eder (ihtiva eder). Hattâ her kelimesi içinde bir kitab vardır. Her bir harfi içinde bir kaside vardır. Yeryüzü bir sahifedir, ne kadar kitab içinde var. Bir ağaç bir kelimedir, ne kadar sahifesi vardır. Bir meyve bir harf; bir çekirdek, bir noktadır. O noktada koca bir ağacın proğramı, fihristesi var. İşte böyle bir kitab, evsaf-ı celal ve cemale (kitabın en küçük parçasından en büyük parçasına kadar bilen ve yazabilecek sıfatlara sahip), nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelal'in nakş-ı kalem-i kudreti olabilir. Demek âlemin şuhuduyla, bu iman lâzımgelir. İllâ ki, dalaletten sarhoş olmuş ola...

    Hem nasılki bir hane ustasız olmaz. Bâhusus öyle bir hane ki; hârika san'atlarla, acib nakışlarla, garib zînetlerle tezyin edilmiş. Hattâ herbir taşında, bir saray kadar san'at dercedilmiş. Ustasız olmak, hiçbir akıl kabul edemez, gayet mahir bir san'atkâr ister. Bâhusus o saray içinde sinema perdeleri gibi her saatte hakikî menziller teşkil edilip, kemal-i intizamla elbise değiştirdiği gibi değiştiriyor. Hattâ herbir hakikî perde içinde, müteaddid küçük küçük menziller icadediliyor. Öyle de şu kâinat nihayetsiz hakîm, alîm, kadîr bir sâni' ister. Çünki şu muhteşem kâinat öyle bir saraydır ki: Ay, Güneş lâmbaları; yıldızlar, mumları; zaman, bir ip, bir şerittir ki, o Sâni'-i Zülcelal her sene bir başka âlemi ona takıp, gösteriyor. O taktığı âlemin içinde üçyüzaltmış tarzda muntazam suretlerini tecdid ediyor. Kemal-i intizamla ve hikmetle değiştiriyor. Yeryüzünü bir sofra-i nimet yapmış ki, her bahar mevsiminde, üçyüzbin enva'-ı masnuatıyla tezyin ediyor. Hadd ü hesaba gelmez enva'-ı ihsanatıyla dolduruyor. Öyle bir tarzda ki, nihayet ihtilat içinde ve karışmış oldukları halde, nihayet derecede imtiyaz ve farkla birbirlerinden ayrılıyor. Başka cihetleri buna kıyas et... Nasıl, böyle bir sarayın Sâni'inden gaflet edilebilir?

    Hem nasılki bulutsuz, gündüz ortasında, Güneşin deniz yüzünde bütün kabarcıklar üstünde ve karada bütün parlak şeylerde ve kar'ın bütün parçalarında cilvesi göründüğü ve aksi müşahede edildiği halde Güneşi inkâr etmek, ne derece acib bir divanelik hezeyanıdır. Çünki o vakit birtek Güneşi inkâr ve kabul etmemekle; katarat (damlalar) sayısınca, kabarcıklar mikdarınca, parçalar adedince, hakikî ve bil'asale (kendinden) güneşçikleri kabul etmek lâzımgeliyor. Her zerrecikte (ki ancak bir zerre sıkışabildiği halde) koca bir Güneşin hakikatını içinde kabul etmek lâzım geldiği gibi, aynen öyle de: Şu sıravari içinde her zaman hikmetle değişen ve düzgünlük içinde her vakit tazelenen şu muntazam kâinatı görüp, Hâlık-ı Zülcelal'i evsaf-ı kemaliyle tasdik etmemek, ondan daha berbad bir dalalet divaneliğidir, bir mecnunluk hezeyanıdır. Zira herşeyde, hattâ herbir zerrede bir uluhiyet-i mutlaka kabul etmek lâzımdır. Çünki meselâ havanın herbir zerresi; herbir çiçek ile herbir meyveye, herbir yaprağa girer ve işleyebilir. İşte şu zerre, eğer memur olmazsa, bütün girebildiği ve işlediği masnuların (sanatlı eşyaların) tarz-ı teşkilatını (bütün idare kanunlarını) ve suretlerini (şekillerini) ve heyetlerini (herbir kısmının herşeyini ve bütününü) bilmek lâzımdır, tâ içinde işleyebilsin. Demek muhit bir ilim ve kudrete mâlik olmalı ki, böyle yapsın.

    Meselâ, toprakta herbir zerresi kabildir ki, muhtelif bütün tohumlar ve çekirdeklere medar (uyanmasına ve gelişmesine sebep, vesile) bir merkez) ve menşe (bitkinin bütün özelliklerinin; renk, koku, tat, şekil, süslülük, nakışlılık, ömür gibi, çıktığı yer) olsun. Eğer memur olmazsa, lâzım geliyor ki: Otlar ve ağaçlar adedince manevî cihazat ve makineleri tazammun etsin. Veyahut onların bütün tarz-ı teşkilatını bilir, yapar, bütün onlara giydirilen suretleri tanır, dikebilir bir san'at ve kudret vermek lâzımgelir. Daha sair mevcudatı da kıyas et. Tâ anlayacaksın ki: Her şeyde aşikâre, vahdaniyetin (Allahın mevcudiyetine ve birliğine) çok delilleri var. Evet bir şeyden her şeyi yapmak ve herşeyi birtek şey yapmak, herşeyin hâlıkına has bir iştir. Demek Vâhid-i Ehad'ı kabul etmemek ile, mevcudat adedince ilahları kabul etmek lâzımgelir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tarama -- 13 Kasım 2018; 15:26:14 >
  • tarama T kullanıcısına yanıt
    Doğum kanalının şekli ve evrim
  • Ben 7 nm ye kadar beklicem

  • Evet, İnsan kainat içerisinde en aciz, en fakir, en hassas bir mahluk iken, onu bütün kainatı bir özeti yaratıp, bütün kainatın envaını etrafında toplattırıp, ona hizmetkar ettirilmiş bir vaziyet görülüyor. Akıl, fikir, ruh ve sair nihayetsiz duygularıyla bu kainattan en fazla istifade eden ve alakadar olan, merak edip bütün mahlukata karşı alaka gösteren insandır. Bu yönüyle insan bütün mahlukat üstündedir. Bu vaziyet elbette insanın kendi egosunun, gücünün, kudretinin eseri olması aklın haricidir. Bütün kainatı bilen ve yapan bir şefkat ve merhamet sahibi bir zat'ın, en aciz ve zayıf bir mahluk olan insanı en mükemmel mahiyette yaratmasının delilidir. Bu vaziyetin verilmesini Allah'a verilmezse, sizin de ifade etmek istediğiniz gibi insanın herşeyi kendi kuvveti ve zekasıyla etrafında toplattırdığı gibi, gülünç ve maskara bir fikirsizlik hezeyanı ortaya çıkar. EGO denilen şeyi altında Allah'ı kabul etmemek yatar. Evet, bir Allah'ı kabul etmeyen, kendini ve herşeyi ilah kabul etmek gibi hezeyana düşer.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mete Can Karahasan

    Yok öyle yağma. Çok geni olan, yavaş üreyen, tür baskısına girer. Mikrobijolojik ajan rekabeti böyle işler. Herkes antibiyotikle canavarı daha çok azdırıyor, oysa ki...
    Ara formlardan biri sensin, hiç kusura bakma. Biz uydurmuyoruz. Siz kendinizi çok akıllı sanıyorsunuz sadece. Evrimciler de seccadeyi çalacak akıllarınca, kerameti boşa çıkarınca. Herşeyin hesabı var, yanlış hesapsa Bağdat'tan döner.
    Ne kadar boş konuşuyorsunuz yahu. Dediklerimden hiçbirine cevap verememişsiniz.
  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.