Şimdi Ara

- (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
1.094
Cevap
12
Favori
33.141
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
47 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Su Aygırı kullanıcısına yanıt
    Konu hakkında bilgin yok bence de uzatma battıkça batıyorsun. Bilim ile felsefe tabii ki aynı şey değil. Arasındaki farkı açıkladım sana. Zamanında metafiziği anlamsız bulan felsefi akımlar vardı mantıksal pozitivizm gibi araştır. Bunlar zamanla görüşlerinden vazgeçti bilim yeter dersen bilim kendi kendini çürütmüş olur. Doğrulamacı anlam kuramı diye bir ilke var araştır öğren neyin ne olduğunu. Mantık matematik konusu mu? 9.sınıfa falan gidiyorsun herhalde okulda matematik dersinde gördüğün mantık bu değil. O matematikte gösterilen şey p, q, ve, ve değil mantık kurallarının matematik diline uyarlanmasıdır. Nedensellik ilkesi doğruysa evrenin de başlangıcı varsa onun bir nedeni olması lazım neden evrene bilemeyiz deyip geçiştiriyorsun diye sorarlar sana. Evrenin istisnası olduğunu kanıtlaman gerek. İşte bunu yapmaya çalışan felsefi argümanlar mevcut araştırırsan bulursun ama ben başarılı bulmuyorum onları 1. öncül doğru 2. öncül üzerinde yoğunlaşıp argümanı başarısız buluyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-F54F98451 -- 17 Ocak 2019; 19:46:13 >




  • Bir şeyi 40 kere dersen gerçekleşirmiş hesabı Sana tavsiyem günde 3 öğün sabah-öğlen-akşam tok karnına 100'er kere Allah yok Allah yok Allah yok de bence daha etkili olur Ne kadar eblehçe hezeyanlarla Yaratanı evrenin bir parçası gibi sanıp hentbol topu büyüklüğünde beyinle (ki o beyin de Yaratanın bir lütfu) herşeyi çözdüğünü sanmak.Aşağıda Yaratıcıyı arayıp da bulamayanlar için kanıt niteliğinde beğendiğim bir alıntıyı paylaşayım









    MATİLDA TEYZE’NİN KEKİ





    Belki bu basit temsil bizi bilimin bir sınırı olduğuna iknaya yardımcı olabilir. Farz edelim ki Matilda Teyzem güzel bir kek pişirmiş olsun ve dünyanın en seçkin bilim adamlarından oluşan bir topluluğa bu keki analiz etmeleri için vermiş olalım. Onlar da üzerinde çalışsınlar.





    Gıda bilimciler bize bu kekteki kalori miktarını ve onun besleyici etkisini anlatacaklar; biyokimyacılar kekteki proteinlerin, yağların ve benzerlerinin yapısı hakkında bilgi verecekler; kimyacılar içerdiği elementlerden ve aralarındaki bağlardan bahsedecekler; fizikçiler kekteki temel patikülleri analiz edecekler; matematikçiler de şüphesiz bu partiküllerin davranışını açıklayan zarif formüller önereceklerdir.





    Şimdi bu uzmanlardan her birinin kendi disiplinine göre kek hakkında yapmış olduğu eksiksiz açıklamalar neticesinde kekin tamamıyla izah edilmiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Bize kekin nasıl yapıldığı ve değişik bileşenleri arasındaki ilişkilerin nasıl olduğu konusunda kesin açıklamalar yapıldı fakat ben bu uzman heyete son bir soru daha sorsam ve desem ki: “ Kek niçin yapıldı?” Ne diyebilirler? Oysaki Matilda Teyze’nin yüzündeki tebessüm, cevabı bildiğini göstermektedir; çünkü keki o pişirdi ve bunu bir amaca binayen yaptı. Gerçek şu ki dünyadaki bütün gıda mühendisleri, biyokimyacılar kimyacılar, fizikçiler ve matematikçiler bu soruya cevap vermekten acizdirler. Onların disiplinleri kekin yapısı ve doğası hakkındaki sorulara cevap verebilir ki bu “nasıl” sorusunu cevaplamaktadır. Aslında bu soruya cevap vermenin tek yolu, Matilda Teyze’nin bize kekin yapılış sebebini bildirmesidir.





    Bertrand Russell mantığını takip edersek bilim Matilda Teyze’nin keki niçin yaptığını asla söylemeyeceğinden keki niçin yaptığını bilmemiz mümkün değildir. Doğruya giden tek yolun bilim olduğu iddiası, nihayetinde bilimin kendisine göre bile anlamsızdır.





    Medewar: “Her şey nasıl başladı?”, “Niçin buradayız?”,” Hayatın anlamı ne?” gibi başlangıç ve sona dair bazı temel sorulara cevap verme yetisine sahip olmaması bilimin de bir sınırının olduğunu açıkça gösterir.”der ve bu tür soruların cevaplarını bulabilmek için din ve düşünce literatürüne başvurmak gerektiğini de ekler.





    “Evren niçin var oldu?”, “insanın varlığının anlamı nedir?”, “Öldükten sonra ne olacak?” gibi sorulara cevap vermekten acizdir. Kısacası bir insanın kendini tutkuyla adamış bir bilim adamı olmasıyla, bilimin her soruya cevap veremeyeceğini kabul etmesi birbiriyle çelişmezler.





    Austin Farrar der ki; “Her bilim dalı dünyadaki olayların bir yönünü ele alır ve onun nasıl işlediğini gösterir. Böyle bir alanın dışında kalan her şey bilim kapsamının da dışında kalır. Tanrı evrenin bir parçası ve ya bir yönü olmadığından, Tanrı hakkında söylenenler gerçek manada bilime ait ifadeler olmazlar.





    Peter Atkins’in şu iki ifadesi çok garip kalıyor: “Bilimin, varlığı her yönüyle ele alamayacağını düşünmek için bir sebep yoktur.” ve “ anlaşılamaz olan hiçbir şey mevcut değildir.” Bilimciliği dışsal bir argümanla çürütmeye gerek yok, o zaten kendi kendini yıkıyor. Çünkü gerçeğe ancak bilim götürebilir ifadesi bilimden çıkarılmış bir ifade değildir. Bilimsel değildir, sadece bilim hakkında bir ifadedir.





    Medawar’ın bilimin sınırlı olduğunu savunması bilimi küçümsemek değildir. Tam aksine asıl bilim adına abartılı iddialarda bulunan bilim adamları bilimi komik bir duruma düşürürler.





    Şunu gördük ki sadece bilimsel akıl yürütmeyle Matilda Teyze’nin keki niçin yaptığını bilmemiz mümkün değil; onu bize ancak Matilda Teyze’nin kendisi söyleyebilir. Matilda Teyze keki niçin yaptığını bize söylerken onun ne söylediğini anlamak için aklımızı kullanmalıyız. Sonra yine onun yaptığı açıklamanın güvenilirliğini test edebilmek için de akla ihtiyacımız var. Eğer o keki yeğeni Jimmy için yaptığını söylerse ve biz de onun o adla anılan bir yeğeni olmadığını biliyorsak, o açıklamaya şüpheyle bakarız; şayet gerçekten o isimde bir yeğeni varsa, o zaman Matilda Teyze’nin izahı bizim için bir anlam ifade edecektir. Yani akıl açıklama (vahiy) karşıtı değildir. Matilda Teyze’nin keki neden yaptığını bildirmesi, yardımsız bir aklın edinemeyeceği bilgiyi ana sağlamış olur. Fakat bu bilgiyi kullanma süresinde akıl kesinlikle aktiftir. Burada anlatmak istediğim husus bilim bilgi kaynağı olarak kullanmadığımız durumlarda, otomatik olarak aklın işlevini yitirdiğini ve delilin işe yaramaz hale geldiğini zannetmememiz gerektiğidir.





    Bu nedenle teistler, kainatla, Matilda Teyze’nin kekiyle kurduğu ilişkiye benzer bir ilişki kurmuş Biri’nin var olduğunu ve bu Biri’nin evrenin neden yaratıldığını açıkladığını ileri sürdüklerinde akıl, mantık ve delilleri bir kenara itmiş olmuyorlar. Onlar sadece aklın tek başına cevaplandıramayacağı belli sorular olduğunu ve bunlara cevap verebilmek için başka bir bilgi kaynağına ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Elbette bu durumda da, Tanrı’dan gelen açıklamayı (vahyi) anlamak ve değerlendirebilmek için akıl gerekecektir.





    Bazı bilim çevrelerinde bilimin başarısı şöyle bir anlayışa da yol açabilir: “Madem Tanrı inancını tamamen devreye sokmadan evrenin mekanizmasını anlayabiliyoruz o halde kolayca, başlangıçta evreni tasarlayan ve yaratan bir Tanrı olmadığı sonucuna ulaşabiliriz.” Halbuki bu tarz akıl yürütmede düşülen yaygın bir mantık hatası vardır. Bu yanılgıyı şöyle örneklemek mümkün:





    Ford marka bir otomobili ele alalım. Dünyanın ilkel kalmış yerlerinden birinde yaşayan, onu ilk kez gören ve modern mühendislik hakkında hiçbir şey bilmeyen birinin, aracın motorunun içinde aracı hareket ettiren bir tanrının (Bay Ford’un) olduğuna inanması mümkündür. Hatta aynı adam motorun içinde bulunan Bay Ford kendisinden hoşnut olursa aracın güzelce gideceğini, Bay Ford onu sevmez ise aracın gitmeyeceğini düşünebilir. Elbette daha sonra mühendislik çalışarak ve aracı parçalarına ayırarak, içinde Bay Ford olmadığını da keşfedebilir. Hatta arabanın nasıl çalıştığını da açıklamak için, Bay Ford’a ihtiyacı olmadığını anlamak için çok da zeki olmasına bile gerek yoktur. İçten yanmalı motorların genel prensiplerini anlamak aracın nasıl çalıştığının açıklaması için ona yeter. Buraya kadar tamam… Fakat sonradan o kişi, motorun çalışma prensiplerini anlamanın başlangıçta onu tasarlayan Bay Ford’un varlığına inanmayı gereksiz hale getirdiğine karar verirse bu çok büyük bir hata olur- felsefi terminolojiyle bir kategori hatası yapmış olur. Mekanizmayı tasarlayan bir Bay Ford olmasaydı, onun anlamaya çalışacağı bir şey de olmayacaktı.





    Isaac Newton evrensel kütle çekim kanununu keşfettiğinde:” Gezegenlerin hareketlerine dair mekanizmayı keşfettim, bu yüzden o mekanizmayı tasarlayan fail bir Tanrı yoktur.” demedi. Tam aksine o mekanizmanın nasıl işlediğini anladığı için onu tasarlayan Tanrı’ya olan hayranlığı daha da artmıştı.





    Boşlukların Tanrısı





    Boşlukların tanrısı fikri bir ilah ya da Tanrı’nın olduğunu ileri sürmenin entelektüel tembellikten kaynaklandığı düşüncesidir: Yani bir olayı bilimsel yoldan izah edemediğimizde cehaletimizi örtmek için Tanrı fikrini ortaya atarız demektir. Ford örneğine geri dönersek; içten yanmalı motorların nasıl çalıştığıyla ilgili bilgimizin boşluklarında değildir. Daha doğrusu, Bay Ford, mekanizmaların sadece işleyişini bildiren izahların içinde yer almaz. Çünkü Henry Ford bir mekanizma değildir: O, ilk kez bu mekanizmanın var olmasından sorumlu öznenin kendisidir. Dolayısıyla, tüm mekanizma, onun elinden çıktığını gösteren işaretler taşır.





    Richard Swinburne “ Bilimin, tabiat aleminin mükemmel derecede düzenli olduğunu göstermedeki başarısı, o düzenin meydana gelmesi için çok daha mükemmel bir sebebin olması gerektiğini gösteriyor.” der. Burada anlaşılması gereken en önemli nokta, Tanrı’nın bilime alternatif bir izah olmadığı hususudur. Bu yüzden de o, sadece boşlukların tanrısı olarak görülmemelidir. Aksine, O tüm izahların dayandığı temel dayanaktır: Bilimsel olsun ya da olmasın herhangi bir açıklamanın yapılabilmesini sağlayan şey onun varlığıdır. bunu vurgulamak önemli çünkü Richard Dawkins gibi bazı etkili yazarlar, Tanrı’yı bilime alternatif bir izah aracı olarak algılama konusunda ısrar ediyorlar. Dolayısıyla Dawkins burada Donkişot gibi yel değirmenlerine saldırmış oluyor. (Yani hiçbir ciddi düşünürün zaten inanmadığı garip bir Tanrı anlayışını reddediyor.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi smartboy38 -- 17 Ocak 2019; 20:30:2 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Tanrı denilen varlık zaten doğa yasaları üzerinde bir şey olarak kabul ediliyor. O yüzden kanıt falan olmaz.

    Bence bir tanrı var ama bu kitaplarda yazılan gibi insanları ölünce sorgulayacak olan değil.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • smartboy38 S kullanıcısına yanıt
    Yine fail fail fail..

    Matilda teyzeyi tanri keki de evrenle ozdeslestiren o ornekle tume varima ulasmaya calisan o uber zeklai kaynaga soyle biz kekin neden tapildigini biliyoruz.
    Cunku teyzeniz periyodik baskiylan bize kiorttap yollayip amacini bir bir anlatiyor.
    Ortada gizem mizem yok.

    -ayetler var ayetler(allahi varsayiyoruz)

    Sigorta yandiysa kac amperlik lazim soyle bi kac yuz tane hazir bulunduralim..

    Diger orneklerden newton meseleside

    Birey ne denli bilgili olursa olsun herhangi bir uyaranla yanlis varsayim ve cikarimlara ulasiyorsa hatalidir.

    Kutle cekimle tanriya ulasmasi mutlak dogru degil koca bir hatadir.tanri var veya yok.

    Bu kutle cekimle anlasilacak mesele degil.

    Bilimle metafizik kanitlanamz diyen bilgisizlerinoz bike saygiyi hak ederken elun gavurunu tanriya sayginlik ve mesruluk icin kullanip actigi baska konuda katli vaciplik naralari atmak tam bir inanc oryantalizmidir.

    Nitce tanriyi bulmak icin yola koyuldu ustelik newtondan cok daha fazla arguman ve kulturle

    Yolun ortasinda tanri oluyor sonunda tanri olsun dedi.

    Ne simdi

    Bunla tanri yoktur mu demeli

    Tanriya ana avrat sovme hakki mi istenmeli

    Bu ornekler sadece fikir verir yargi vermez.

    Digerlerini okumuyorum.

    Islam hos goru dinidir.

    Ama

    Gercek islam bu degil..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sething -- 17 Ocak 2019; 23:23:36 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Birde duzen muzen demissin.

    Allah peygamberini seversen tavsiyemi kulagina kupe yapki

    Duzen dedigin an karsindakine 10-0 geriden baslarsin

    Yine bu tarz orneklerle elin gavuristlerini mentionlamak yerine ortadogulu bilimistlerini (varsa) ornek verirsen daha tutarli olursun.

    Zira ateist orani tavanyapmis toplumlarin isim ve yontemlerini arguman belledikce sayginliginiz mutlak dogruyla (%99) anca devam edebilir..

    Fordu kullanirken hadi oglum hafi kizim diyerek methiyeler dizince aroza yapmayacagini daha hizli gidecegini sanan bireyin tanri fordu kafasinda yaratmasi sasirtici olmaz.
    O tanriya inanilmasi sairticidir.
    Idrak×muhakeme
    Idrak×muhakeme
    Idrak×muhakeme
    Idrak×muhakeme
    Easy
    Easy
    Duttt...


    quote:

    Medewar: “Her şey nasıl başladı?”, “Niçin buradayız?”,” Hayatın anlamı ne?” gibi başlangıç ve sona dair bazı temel sorulara cevap verme yetisine sahip olmaması bilimin de bir sınırının olduğunu açıkça gösterir.”der ve bu tür soruların cevaplarını bulabilmek için din ve düşünce literatürüne başvurmak gerektiğini de ekler.


    Bu dingil hala yasiyorsa bize dinin
    En supheci bireyi bile dit yemis bulbule cevirecek sekilde
    Din ve dusunce literaturunden aldigi muhtesem cevaplari paylasabilir mi.
    Yasamiyorsa uber dinciler bize anlativersin bakalim
    Nicin geldik
    Kim yaratti
    Nereye gidecez
    Ne olacaz
    (Kanitli)
    Cevaplar bekliyorum.(ozgun ve ezberbozan cevaplar)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sething -- 17 Ocak 2019; 23:35:46 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • smartboy38 S kullanıcısına yanıt
    Ben simdi uyuyorum.

    Uyaninca inanc ve bilimi ornekle aciklamayi dusunuyorum.

    Tabi bunun icin ozelden atacagim ibana 15bin tl cik atman gerek.

    Belese bilgi yok..(mehmet aydinv2 girisimi)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "Mantık matematik konusu mu? 9.sınıfa falan gidiyorsun herhalde okulda matematik dersinde gördüğün mantık bu değil. O matematikte gösterilen şey p, q, ve, ve değil mantık kurallarının matematik diline uyarlanmasıdır."

    "Nedensellik ilkesi doğruysa evrenin de başlangıcı varsa onun bir nedeni olması lazım neden evrene bilemeyiz deyip geçiştiriyorsun diye sorarlar sana. Evrenin istisnası olduğunu kanıtlaman gerek"

    Kardeşim o kadar basit değil işte felsefede size öyle öğretmiş olabilirler ancak fizikte olay farklı işliyor o kadar kesin ve sabit değil hiçbir şey. Öne sürdüğün "her şeyin bir nedeni olması lazım" savı tamamen dogmatik bir düşünce.
    20. yüzyılın başlarında fizikçiler ikiye ayrılıyor bu konu üzerinde hatta Einstein determinist tarafta yer alıyor ve "Tanrı zar atmaz" diye de bir sözü var konuyla ilgili muhtemelen duymuşsundur. Ancak kazanan karşı taraf oluyor. Einstein ömrünün son zamanlarının çoğunu bu konu üzerinde çalışarak geçiriyor, sonunda da kabul ediyor yanıldığını.

    Basit bir örnek: Heisenberg belirsizlik ilkesi
    (https://tr.wikipedia.org/wiki/Belirsizlik_ilkesi )

    Evrenin istisnası konusuna gelirsek de evrenin kendisi başlı başına bir istisna zaten sen 0 hacimden varolan evrenin oluşumunu nasıl klasik mekanikdeki neden-sonuç ilişkileriyle bir tutarsın, hayır evren zaten çok absürt bir örnek, evreni bırak atomik boyutta bile sıkıntı çıkarıyor determinizm.


    Felsefenin günümüz insan medeniyetinin gelişimine etkisi yadsınamaz ancak unutma;
    Atomu filozoflar değil, bilim adamları parçaladı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Su Aygırı -- 17 Ocak 2019; 21:56:51 >




  • tek bildiğiniz evrim onu da yanlış biliyorsunuz

    kalkmış matematikten bahsediyor.

    senin bilim dediğin şey diyor ki evren yoktan var olmuştur.
    evrim diyor ki bakteriden
    bakteriyi yoktan var eden nedir?
    o bakteriyi var eden bakteriden daha gelişmiş olmak zorunda değil mi?
    işte burada da evrim çöküyor. zira evrim zamanla gelişim-değişim esasına dayanıyor.

    şimdi kıvırmalar hakaretler gelir nasıl olsa alıştık çok ahlaklı ateist evrimcilerin ahlaksızlığına
    bana piyasadaki müslüman geçinenlerin yaptıklarıyla gelmeyin.

  • < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Su Aygırı kullanıcısına yanıt
    Kuantum teorisinin indeterminist olduğu ıspatlanmamıştır. Nedenselliğin determinizm ve indeterminizm açısında da sorunu yok. Bunu açalım biraz ontolojik indeterminizme göre bir şey inderminist olsa bile bu sebebi olmayan değil sebebi anlaşılamayan şekilde varolduğu söylenir. Belirsizlik ilkesi, bir parçacığın konumu ve hızının aynı anda tam olarak bilinemeyeceğini söyler. Konumu ne kadar bilirsek hızı o kadar bilemeyiz. Hızı ne kadar bilirsek konumu o kadar bilemeyiz. Bu ilkenin sonucu olarak hala cahil tayfa kuantum dalgalanmalarının nedensiz olarak ortaya çıktığını söylemekte. Hiç uğraşmak istemiyorum ve bir arkadaşımın yazdığı yazının kısa bir kısmını buraya bırakıyorum:

    "Bu iddayı özellikle Lawrence Krauss’un “Hiç Yoktan Bir Evren” kitabından sonra birçok yeni ateistte görür olduk. Aslına bakarsanız burada anlam karmaşası vardır. Krauss’un “yoktan” dediği şey mutlak yokluk değildir. Krauss bu söyleminde kuantum vakumlarından bahsetmektedir. Krauss’un “yokluk” dediği şey aslında felsefi olarak da bilimsel olarak da yokluk anlamına gelmez. Felsefede yokluk hiçbir şeyin var olmamasıdır, bilimde yokluk ise bir şeyin hiçbir özelliğinin bulunmamasıdır. Kuantum vakumu ise üzerinde deney yapılabilecek etkiler yaratan ve ölçülebilir enerjiye sahip olan bir durumdur. Kuantum vakumuna fizikte “yokluk/boşluk” denilir fakat bu bir jargondur diyebiliriz, yani halkın kullandığı anlamda bir yokluk anlamına gelmez, -genel olarak- bilimin veya felsefenin kullandığı yokluk anlamına da gelmez. Lawrence Krauss hiç yoktan bir evren iddiasında aslında tanımı belirli olan bir kelimeyi farklı bir tanımla kullanıp mantıksal bir hata yapıyor, bu hataya fallacy of equivocation (cinaslı safsata) adı verilir. Açıkçası Krauss’un bu hatayı bilerek yaptığını düşünüyorum. “Hiç Yoktan Bir Evren” diyerek ve aslında var olan bir şeye yokluk özelliğini atfederek birçok yeni ateistin dikkatini çekti ve ateist “bilim sayfaları” arasında popüler oldu. Krauss’un bunu bilerek veya bilmeyerek yaptığı bir kenara, konumuza gelecek olursak, Krauss’un burada yaptığı hataya dair yaşayan en ünlü kozmologlardan biri olan George Ellis bir konuşma yapmıştır. Aynı şekilde, kuantum vakumlarının “hiçlik” olmadığına dair Leonard Susskind, David Albert(David Albert en iyi bilim felsefecilerinden bir tanesidir, kendisi ateisttir. Ancak Krauss’u çokça eleştirmiş ve bilimsel olarak yanlış öğretiler verdiğinden dolayı güçlü tartışmaları da olmuştur.), John C. Lennox, Frank Wilczek, Alexander Vilenkin, John Barrow gibi bilim insanlarının felsefi ve/veya bilimsel itirazlarını da internet üzerinden bulabilirsiniz. Yanlış anlaşılmamak adına belirtelim ki bu itirazlar kuantum vakumunun varlığına bir itiraz değil, Lawrence Krauss’un yaptığı tanımlama hatasına dair itirazlardır."




  • yaradılış, hayat, evrim dedikten sonra ispat için matematiksel olarak "SAYMA SAYILARI" kullanmaktan daha komik bir şey varsa, buna inanıp konu açmaktır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sething

    Birde duzen muzen demissin.

    Allah peygamberini seversen tavsiyemi kulagina kupe yapki

    Duzen dedigin an karsindakine 10-0 geriden baslarsin

    Yine bu tarz orneklerle elin gavuristlerini mentionlamak yerine ortadogulu bilimistlerini (varsa) ornek verirsen daha tutarli olursun.

    Zira ateist orani tavanyapmis toplumlarin isim ve yontemlerini arguman belledikce sayginliginiz mutlak dogruyla (%99) anca devam edebilir..

    Fordu kullanirken hadi oglum hafi kizim diyerek methiyeler dizince aroza yapmayacagini daha hizli gidecegini sanan bireyin tanri fordu kafasinda yaratmasi sasirtici olmaz.
    O tanriya inanilmasi sairticidir.
    Idrak×muhakeme
    Idrak×muhakeme
    Idrak×muhakeme
    Idrak×muhakeme
    Easy
    Easy
    Duttt...


    quote:

    Medewar: “Her şey nasıl başladı?”, “Niçin buradayız?”,” Hayatın anlamı ne?” gibi başlangıç ve sona dair bazı temel sorulara cevap verme yetisine sahip olmaması bilimin de bir sınırının olduğunu açıkça gösterir.”der ve bu tür soruların cevaplarını bulabilmek için din ve düşünce literatürüne başvurmak gerektiğini de ekler.


    Bu dingil hala yasiyorsa bize dinin
    En supheci bireyi bile dit yemis bulbule cevirecek sekilde
    Din ve dusunce literaturunden aldigi muhtesem cevaplari paylasabilir mi.
    Yasamiyorsa uber dinciler bize anlativersin bakalim
    Nicin geldik
    Kim yaratti
    Nereye gidecez
    Ne olacaz
    (Kanitli)
    Cevaplar bekliyorum.(ozgun ve ezberbozan cevaplar)
    Güzel kardeşim toprak altında Seni biat ettiğin materyalist düşünce ve Kozmosun ışığı kurtaramayacak bunu anlaman için uber zeki olmana gerek yok Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az hesabı sana senfoni orkestrasıyla da gelsem gene dinci olmaktan,yobaz olmaktan,geçmişin hurafelerini anlatmaktan bir adım öteye geçemeyeceğime adım gibi emin olduğum için Kurandan açıklamalı şu ayeti biraz düşün istersen için de bilimden parçalar da var.



    ""Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah inanmayanları işte böyle cezalandırır.""



    Âyette ikinci konumdaki kimselerin yaşadığı psikolojik durumun göğe doğru yükselenlerin hissettiği fizyolojik sıkıntıya benzetilmesi ilgi çekicidir. Zira bilindiği gibi, yükseğe çıkıldıkça hava basıncı düşer ve irtifaın artması oranında nefes almak da güçleşir. Böyle bir tabiat kanununun henüz bilinmediği bir dönemde Kur’an’ın bu kanunu açıkça ifade etmesi onun kesin bir mûcizesidir. Bunun kadar önemli olan diğer bir husus da menfi duyguların etkisinde kalan insanların yaşadığı psikolojik sıkıntıların ve açmazların bu âyette mükemmel bir şekilde teşhis ve veciz bir benzetmeyle tasvir edilmiş olmasıdır. Buna göre kötü niyet, kıskançlık, inatçılık, gurur ve kibir, zevk ve menfaat tutkusu gibi psikolojik âmillerin etkisine kapılan kâfirler akıllarını duygularına kurban ederler; bu tutumda ısrar ettikçe, tıpkı yükseldikçe nefes alma güçlüğü çekenler gibi, Müslümanlık ve müslümanlar karşısında giderek artan bir sıkıntı ve huzursuzluk hissederler; hak ve hidayet üzerine rahat ve sağlıklı düşünme imkânından gittikçe uzaklaşırlar; İslâm’ın anlatılması canlarını sıkar, inat ve inkârlarını arttırır, haksız davranışlara sevkeder; böylece ebedî hayat ve kurtuluş demek olan hidayete ulaşma imkânını da giderek kaybederler. Bütün bunlar, Allah’ın küllî kanunlarının zorunlu bir sonucu olarak, olumsuz duygu ve tutkularının, kötü niyetlerinin esiri olanlar için kaçınılmaz bir durumdur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-57554940B

    beni Allah'ın yarattığına inanan bir müslüman olarak böyle konuları görünce mutlu oluyorum. mal gibi her şeyi kabullenmiyorlar araştırma yapıyorlar. konu aslında gayet mantıklı ama bazı dincilerin kafası böyle işlere çalışmadığı için bu konuyu gördüklerinde muhtelemen; tövbe estağfurullah dinsiz kenef kafir..! diyecektir. zira ki tek bildikleri matematik işlemi

    2 kere 2 = 5
    Kuranın birçok ayetinde sorgula, aklını kullan gibi şeyler geçiyor. Ey akıl sahipleri diye başlayan ayetleri olan kitap ortada, hala kuranda sorgulamak yasak diye ateist olan var.



    Bu konu ile ilgili tek bir şey diyeceğim, tanrı kavramı herhangi bir fizik matematik kuramına uysa zaten şu an tanrı var mı yok mu diye tartışmazdık. Olay olağanüstü olması.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • smartboy38 S kullanıcısına yanıt
    ""Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah inanmayanları işte böyle cezalandırır.""

  • Evet, indeterminist gözükmekte ama bildiğim kadarıyla bu konuda kesinlik yok. Sorun yok indeterminizmde de sorun yaratmıyor. Hume'un nedensellik eleştirisi aslında epistemolojik bir eleştiri. Yani nedenselliğin gerçekliğine saldırdığı söylenemez aslında. Söylediği tek şey nedenselliğin dayandığı a priori bir dayanağın, ya da deneyim ötesi bir zihinsel yetinin/kategorinin olmadığı. Ben nedenselliğin bilgisinin ya da nedensellik kavrayışının en azından bir bölümünün doğuştan, doğal seçilimle biçimlenmiş beyinlerimizde hazır bulunduğunu düşünüyorum. Hume'un nedenselliğe dair söylediği tek şey nedenselliğin "direkt olarak" bilinebilir olmadığı. Neden ve sonuç arasındaki bağlantıyı direkt olarak gözlemleyemiyoruz çünkü. Ama Hume'un bizatihi nedenselliği eleştirdiğini söylemek doğru değil. Nedenselliği reddetmediğini ya da nedenselliği ontolojik olarak birbiri ardına gelmekten ibaret görmediğini çıkarıyoruz Hume'un dediklerinden. Modern felsefede nedensellik konusunda "Humecu" olan görüşler nedensellik diye bir ilişkinin olduğunu reddedip sadece düzenli olarak birbirleri ardına gelen olaylar vardır diyor. Ama Hume bu anlamda "Humecu" değil. Nedenselliğe direkt epistemik erişimin olmadığını da sanıyorum çoğu felsefeci doğru kabul ediyordur. Ama buna nedensellik eleştirisi dememek gerekiyor. Aksine ontolojik indeterminizmi destekler nitelikte.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-F54F98451 -- 19 Ocak 2019; 17:28:51 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: smartboy38

    Güzel kardeşim toprak altında Seni biat ettiğin materyalist düşünce ve Kozmosun ışığı kurtaramayacak bunu anlaman için uber zeki olmana gerek yok Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az hesabı sana senfoni orkestrasıyla da gelsem gene dinci olmaktan,yobaz olmaktan,geçmişin hurafelerini anlatmaktan bir adım öteye geçemeyeceğime adım gibi emin olduğum için Kurandan açıklamalı şu ayeti biraz düşün istersen için de bilimden parçalar da var.



    ""Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah inanmayanları işte böyle cezalandırır.""



    Âyette ikinci konumdaki kimselerin yaşadığı psikolojik durumun göğe doğru yükselenlerin hissettiği fizyolojik sıkıntıya benzetilmesi ilgi çekicidir. Zira bilindiği gibi, yükseğe çıkıldıkça hava basıncı düşer ve irtifaın artması oranında nefes almak da güçleşir. Böyle bir tabiat kanununun henüz bilinmediği bir dönemde Kur’an’ın bu kanunu açıkça ifade etmesi onun kesin bir mûcizesidir. Bunun kadar önemli olan diğer bir husus da menfi duyguların etkisinde kalan insanların yaşadığı psikolojik sıkıntıların ve açmazların bu âyette mükemmel bir şekilde teşhis ve veciz bir benzetmeyle tasvir edilmiş olmasıdır. Buna göre kötü niyet, kıskançlık, inatçılık, gurur ve kibir, zevk ve menfaat tutkusu gibi psikolojik âmillerin etkisine kapılan kâfirler akıllarını duygularına kurban ederler; bu tutumda ısrar ettikçe, tıpkı yükseldikçe nefes alma güçlüğü çekenler gibi, Müslümanlık ve müslümanlar karşısında giderek artan bir sıkıntı ve huzursuzluk hissederler; hak ve hidayet üzerine rahat ve sağlıklı düşünme imkânından gittikçe uzaklaşırlar; İslâm’ın anlatılması canlarını sıkar, inat ve inkârlarını arttırır, haksız davranışlara sevkeder; böylece ebedî hayat ve kurtuluş demek olan hidayete ulaşma imkânını da giderek kaybederler. Bütün bunlar, Allah’ın küllî kanunlarının zorunlu bir sonucu olarak, olumsuz duygu ve tutkularının, kötü niyetlerinin esiri olanlar için kaçınılmaz bir durumdur.

    Alıntıları Göster
    Allah kimi isterse doğru yola iletir demek sınava müdahale ettiğini ve adam kayırma yaptığını gösteriyor.



    Göğe yükselme olayında dağa çıkan birinin nefes nefese kaldığından bahsetmediğini nereden biliyorsun?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • matematik matematik olalı, hiç bu kadar acınası halde kullanılmadı sanıyorum. ayrıca ve basitçe; Allah yada tanrı dediğin varlığın olduğuna inancın vardır veya yoktur, bu biraz inanç meselesidir. aşkı, sevgiyi, nasıl matematikle açıklayamazsan bu da öyle birşeydir.

    kız arkadaşına "aşkım, seni çok seviyorum" derken, buradaki "çok" nasıl oluyor mesela. kime göre çok veya neye göre. bir rakam olsa kaç olurdu, madde olsa uzayda ne kadar yer kaplardı, uzaya evrene sığar mıydı... bunları da bir düşün bence.

    ben bir fizikçi olarak bu kadar kusursuz bir yaratılışın olmayacağına inanıyorum. burada sadece insandan bahsetmiyorum, en basit bakteriden tutalım, yaşayan tüm organizmalara kadar, hatta maddelerin kristal yapılarına, kuvvetlere (ki elektrostatik kuvvete), elektron, foton spinlerine ve bugün kullandığımız fizik kurallarına kadar birçok şeyde denge mevcut. bu kadar muazzam bir denge ancak dışardan bir müdehale ile olabilir kanaatindeyim. güneşimizdeki karbon-azot-oksijen döngüsü ile benzer yapıda bileşiklerden (ki kimyasal olarak bunlara kısaca organik yapılar diyoruz) oluşmamız da tesadüf değil sanıyorum. kısaca herşeyin evrim sonucu oluştuğunu varsaysak bile ben yine burada bir yaratıcı evrimi takdir ettiği için olduğunu düşünüyorum.

    yine de sorgulamaya devam etmen hoş, aslında ne kadar sorgularsan, yanlışlardan sıyrılıp doğruya o kadar yaklaşmış olacaksın, kanaatindeyim.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • ÇÖP

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.