Şimdi Ara

Kış Uykusu (2014) | Nuri Bilge Ceylan (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
123
Cevap
1
Favori
6.826
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Durmazlar

    Sinemanın tüm kurallarını hiçe sayarak yapılmıs film ama tuhaf bir durumu var haluk bilginer filmi seyrettiyor

    kreşendo neredeyse sıfır

    bir filmde diyaloglar en fazla 3 dk olmalı yoksa seyirci bunalır bu filmde demet akbag ile haluk bilginerin yarım saatlik diyalogu var o zaman uyuyanlar tansiyonu düşenler oldu

    bir de bi film 4 saat sürer mi yanınıza azık uyku tulumu çadır filan alın bi süre sonra nerde oldugunuzu unutuyorsunuz çünkü

    Sinemanın tüm kurallarını hiçe sayarak??? Bence bu konu hakkında biraz düşünün. Çünkü bu cümle düpedüz anlamsız.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Pacino

    Neymiş o sinemanın kuralları ? Söylede bilelim. Sinema bir sanat değil mi ? Sanat belli kurallar çerçevesinde mi yapılır ? Belli kurallar çerçevesinde yapılsaydı her eser birbiriyle aynı olmaz mıydı ? Sinema sanat olmasaydı sinemanın ilk günlerinden bugüne kadar bu kadar çok akım olabilir miydi, her biri farklı kişiliklere hitap eden bu kadar farklı tarzlar olabilir miydi ? Git biraz araştır bunları bence.



    İyi anlatayım o zaman...

    Öncelikle bu filme ödül geldiyse nedeni öncelikle politiktir sonra da Haluk Bilginer'in muhteşem oyunculuğudur.

    Filmin içinde din adamlarının pasaklıgı ve örnek olamamaları üzerinde durulmuş ( ki buna katılıyorum son derece doğru malesef ülkemizde bolca var böyle tipler ) Bu da malum sinema yorumcularının hoşuna gitmiştir tıpkı Orhan Pamuk'un Nobel alan romanın da Türkleri ve Türkiyeyi aşağılayıp Kürt katliamını vurguladıgı ve bunun için ödül aldıgı gibi.Bir Türk Dünyanın en güzel eserini de icra etse ödül vermezler bunu çok gördük eğer sinema,edebiyat gibi bir dalda bir türk ödül alıyorsa mutlaka politiktir altında bir neden vardır.Son dönemlerde aldıgımız 2 büyük ödül yukarıda bahsettigim birinde kürt katliamı diğerinde islami değerlere tepki olmasaydı biraz zor ödül alırlardı kaldı ki ödülün verildigi ülke dünyanın en saçma kanunu olan ermeni soykırı yoktur diyen kişilere 2 yıl hapis cezası veren Fransa'dan geliyorsa.

    Film hakkında eleştrilerim var ben iletişim mezunuyum bir nuri bilge değilim ama 15 yıldır sektörün içindeyim yani buraya gelip aa salak sheyy bu nasıl yhaa diyecek biri değilim.Film bir kere çok ama çok uzun bu kadar uzun film ne kadar sürükleyici olsa da bayar.Öncelikle film başlarken araba camının kırılması sahnesiyle seyirci bir beklenti içine giriyor ve filmin içinde büyük çatışmalar olacağı olaylar zincirinin giderek artacağı beklentisi oluşuyor ama aksine film gittikçe durağanlaşıyor.

    Sinema filmlerinin en önemli noktası kreşendo'dur yani olaylar çatışmalar azdan çoğa doğru gitmek zorundadır.Örneğin bir kız bir erkeği görür sever evlenir cocugu olur cocuk ölür sonra erkekten boşanır vb...Eğer senaryonun içinde kreşendo olağandan durağana geçerse bu sinema filminden ok teatral bir yapıya bürünür ve seyirciyi sıkar çünkü tüm beklenti baltalanmıştır.

    Sinemanın altın kurallarından biri de ikili diyaloglar maksimum 3-4 dk arasında olmalıdır ( aslına bakarsanız bu bile fazladır ) eğer herhangi bir sinema filminde bir diyalog 20 dk sürerse bu normalin neredeyse 10 katıdır ve seyircinin uykusunu getirirsiniz,diyaloglar içinde kavga,çatışma yani seyircinin dikkatini cezbedecek hareketler yoksa bu film değil tiyatrodur. ( Haluk bilginer - Demet akbağ arasında geçen 20 dakikadan uzun diyaloga hitaben )

    Sinemanın bir başka kuralıda ödemelerdir.Eğer Demet Akbağ bu filmde önemli bir yer tutuyorsa mutlaka ona ne oldugunu göstermek zorundasınız kadın kavgadan sonra hiç gösterilmedi adeta kaderine terk edildi.Bir de rol ödemesi mutlaka 15 dk içinde yapılmak zorundadır ama bu filmde 2 saat sonra yapılan ödemeler vardı.Çocuğun bir sahnede görünüp seyircinin unutması yüz tutana kadar gösterilmemesi.Çocuğun bayılması ama bayılma sonrası neler olup bittiginin yansıtılmaması ve 2.aktın sonunda gösterilmesi gereken ödemenin neredeyse 3.aktın sonunda gösterilmesi gibi.

    Çekimler çok güzel oyuncular muhteşem,filmin çekildiği yer süper ama filmdeki eksiklikler çok fazla.Daha da yazarım ama uzatmak istemiyorum.Bir de sırf ödül aldı diye herkesin beğeneceğini mi sandınız onu anlamıyorum,bir filmi beğenmemek demek amerikan filmlerinden etkilenmek anlamını taşımaz,hemen önyargılı yakşamışsınız.




  • Nuri Bilgeye o konuda bende çok kırgınım. Bir buçuk saatlik bol ekşınlı bir film çekip sizin gibi adamları söğüşlemek varken ne diye zararına iş yaparsın be adam, bu ülke buna değer mi?
  • neden bu gibi kaliteli isler fazla gise görmüyor merak ediyorum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • @Durmazlar Kusura bakmayın da yazdıklarınızda kayda değer bir şey yok. Mesela şu cümle tamamen falso.

    "Orhan Pamuk'un Nobel alan romanın da Türkleri ve Türkiyeyi aşağılayıp Kürt katliamını vurguladıgı ve bunun için ödül aldıgı gibi."

    Birincisi Nobel Edebiyat Ödülü romana verilmez, yazara verilir, ödül alan roman diye bir şey yoktur. Yazdığı romanların toplamı sonucu almıştır o ödülü.
    İkincisi Orhan Pamuk'un hiçbir romanının içinde Türkiye'yi aşağıladığı falan yoktur. Aksine Orhan Pamuk İstanbul'u çok sever.
    Üçüncüsü Ermeni soykırımından gene romanlarında falan bahsetmez, dergiye verdiği bir röportajda bahsetmiştir.

    "Yazar Orhan Pamuk, Das Magazin adlı haftalık İsviçre dergisine verdiği bir röportajda, "Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi" açıklamasında bulununca hakkında TCK'nın 301. maddesinden ‘Türklüğe hakaret’ davası açıldı."

    Dördüncüsü edebiyat uzmanı mısınız da Orhan Pamuk'a kitapları dolayısıyla değil açıklaması dolayısıyla dünyadaki en önemli bilim ödülünün verildiğini iddia ediyorsunuz? Hayır, klasik milliyetçi müslüman Türk insanı düşüncesi işte. Aydın faşizmi.
    Beşincisi madem o kadar kolay, hadi yazın bir roman sonra çıkın deyin Türkiye'de bla bla bla Ermeni öldürüldü, size de versinler bir milyon doları. Sonra de ne yaparsınız yapın.

    -------------------------------------------

    Film 3 saat 15 dakika. Filmin uzun olması filmi kötü mü yapıyor? Adam seyirci sıkılacak off ya diye kısaltsın mı filmi? Amaç gişe yapmak mı bu filmde?
    Crescendo müzikte, sesle ilgili şeylerde kullanılan bir terimdir, sinemada değil. Sinemada climax, peak kullanılır. Siz sektörde crescendo diyorsunuzdur belki ama doğru değil bu, Türk sinemasının hâli ortada zaten, şaşırmam yani.
    Bahsettiğiniz gidiş şekli normal bir aksiyon/dram filminin makul gidiş şekli olabilir. Gelgelelim diğer arkadaşların da dediği gibi tek bir film çekme tarzı yok. Bazı filmler kısa kısa hikâyelerden oluşur (Coffee And Cigarettes), bazı filmler dümdüz başlar, film boyunca neredeyse hiçbir yere varmaz, durum filmidir (The Station Agent). Bu filmde de herhangi kayda değer bir olay olmuyor gerçekten, bir durum üzerinden düşünceler anlatılıyor. Anlatılan şey bir olay hikâyesi olsaydı film gerçekten berbat olurdu, ama değil, durum hikâyesi.

    "bir filmi beğenmemek demek amerikan filmlerinden etkilenmek anlamını taşımaz,hemen önyargılı yakşamışsınız."

    Bu da son derece saçma bir cümle, Amerikan filmleri kötü filmler mi ki onlardan etkilenmek kötü oluyor?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi retired guy -- 29 Haziran 2014; 21:09:10 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Durmazlar

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Durmazlar

    Sinemanın tüm kurallarını hiçe sayarak yapılmıs film ama tuhaf bir durumu var haluk bilginer filmi seyrettiyor

    kreşendo neredeyse sıfır

    bir filmde diyaloglar en fazla 3 dk olmalı yoksa seyirci bunalır bu filmde demet akbag ile haluk bilginerin yarım saatlik diyalogu var o zaman uyuyanlar tansiyonu düşenler oldu

    bir de bi film 4 saat sürer mi yanınıza azık uyku tulumu çadır filan alın bi süre sonra nerde oldugunuzu unutuyorsunuz çünkü

    Sinemanın tüm kurallarını hiçe sayarak??? Bence bu konu hakkında biraz düşünün. Çünkü bu cümle düpedüz anlamsız.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Pacino

    Neymiş o sinemanın kuralları ? Söylede bilelim. Sinema bir sanat değil mi ? Sanat belli kurallar çerçevesinde mi yapılır ? Belli kurallar çerçevesinde yapılsaydı her eser birbiriyle aynı olmaz mıydı ? Sinema sanat olmasaydı sinemanın ilk günlerinden bugüne kadar bu kadar çok akım olabilir miydi, her biri farklı kişiliklere hitap eden bu kadar farklı tarzlar olabilir miydi ? Git biraz araştır bunları bence.



    İyi anlatayım o zaman...

    Öncelikle bu filme ödül geldiyse nedeni öncelikle politiktir sonra da Haluk Bilginer'in muhteşem oyunculuğudur.

    Filmin içinde din adamlarının pasaklıgı ve örnek olamamaları üzerinde durulmuş ( ki buna katılıyorum son derece doğru malesef ülkemizde bolca var böyle tipler ) Bu da malum sinema yorumcularının hoşuna gitmiştir tıpkı Orhan Pamuk'un Nobel alan romanın da Türkleri ve Türkiyeyi aşağılayıp Kürt katliamını vurguladıgı ve bunun için ödül aldıgı gibi.Bir Türk Dünyanın en güzel eserini de icra etse ödül vermezler bunu çok gördük eğer sinema,edebiyat gibi bir dalda bir türk ödül alıyorsa mutlaka politiktir altında bir neden vardır.Son dönemlerde aldıgımız 2 büyük ödül yukarıda bahsettigim birinde kürt katliamı diğerinde islami değerlere tepki olmasaydı biraz zor ödül alırlardı kaldı ki ödülün verildigi ülke dünyanın en saçma kanunu olan ermeni soykırı yoktur diyen kişilere 2 yıl hapis cezası veren Fransa'dan geliyorsa.

    Film hakkında eleştrilerim var ben iletişim mezunuyum bir nuri bilge değilim ama 15 yıldır sektörün içindeyim yani buraya gelip aa salak sheyy bu nasıl yhaa diyecek biri değilim.Film bir kere çok ama çok uzun bu kadar uzun film ne kadar sürükleyici olsa da bayar.Öncelikle film başlarken araba camının kırılması sahnesiyle seyirci bir beklenti içine giriyor ve filmin içinde büyük çatışmalar olacağı olaylar zincirinin giderek artacağı beklentisi oluşuyor ama aksine film gittikçe durağanlaşıyor.

    Sinema filmlerinin en önemli noktası kreşendo'dur yani olaylar çatışmalar azdan çoğa doğru gitmek zorundadır.Örneğin bir kız bir erkeği görür sever evlenir cocugu olur cocuk ölür sonra erkekten boşanır vb...Eğer senaryonun içinde kreşendo olağandan durağana geçerse bu sinema filminden ok teatral bir yapıya bürünür ve seyirciyi sıkar çünkü tüm beklenti baltalanmıştır.

    Sinemanın altın kurallarından biri de ikili diyaloglar maksimum 3-4 dk arasında olmalıdır ( aslına bakarsanız bu bile fazladır ) eğer herhangi bir sinema filminde bir diyalog 20 dk sürerse bu normalin neredeyse 10 katıdır ve seyircinin uykusunu getirirsiniz,diyaloglar içinde kavga,çatışma yani seyircinin dikkatini cezbedecek hareketler yoksa bu film değil tiyatrodur. ( Haluk bilginer - Demet akbağ arasında geçen 20 dakikadan uzun diyaloga hitaben )

    Sinemanın bir başka kuralıda ödemelerdir.Eğer Demet Akbağ bu filmde önemli bir yer tutuyorsa mutlaka ona ne oldugunu göstermek zorundasınız kadın kavgadan sonra hiç gösterilmedi adeta kaderine terk edildi.Bir de rol ödemesi mutlaka 15 dk içinde yapılmak zorundadır ama bu filmde 2 saat sonra yapılan ödemeler vardı.Çocuğun bir sahnede görünüp seyircinin unutması yüz tutana kadar gösterilmemesi.Çocuğun bayılması ama bayılma sonrası neler olup bittiginin yansıtılmaması ve 2.aktın sonunda gösterilmesi gereken ödemenin neredeyse 3.aktın sonunda gösterilmesi gibi.

    Çekimler çok güzel oyuncular muhteşem,filmin çekildiği yer süper ama filmdeki eksiklikler çok fazla.Daha da yazarım ama uzatmak istemiyorum.Bir de sırf ödül aldı diye herkesin beğeneceğini mi sandınız onu anlamıyorum,bir filmi beğenmemek demek amerikan filmlerinden etkilenmek anlamını taşımaz,hemen önyargılı yakşamışsınız.

    Sinemanın kurallarını kim koydu? Sanatın kuralı olur mu? Ana akım sinema ile bağımsız sinema nedir? vb. birçok soruyla sana karşılık verebilirim. Sinemanın kuralları dediğiniz şeyler Hollywood stüdyoları için bir kural olabilir ama sanatın kuralı olmaz. Bunları öğrenmenin büyük faydası var ama bunlara uymak gibi bir zorunluluk yok. Kurallara dayanarak, kuralları yıkmak bana çok makul geliyor.

    Filmin uzun olması filmin sıkıcı olacağı anlamına gelmez. Sıkıcılık filmin süresiyle birebir ilişkili bir şey değildir. 10 dklık bir film izlerseniz ve konusu sizi sarmazsa sıkılırsınız. Aynı şekilde bu film gibi 3 buçuk saate yakın bir film izlersiniz ama konuyla, karakterle kendinizi çok yakın hissedersiniz ve zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız.

    Sizin beğenip beğenmemeniz beni ilgilendirmez.

    Demet Akbağ'ın oynadığı karakterin ödemesi yapılmadı demişsin ama ilk başta dediğim gibi bu yönetmenin, senaristin tercihidir. Belki sizi rahatsız etmiştir ama mantıklı bir açıklaması varsa gayette yapılabilir. Kim koyuyor yahu kuralı? Sinema kurallar ile mi doğdu? Lumiere Kardeşler şart mı koştu? Çocuğun bayılmasının ardından gösterilmemesi de bir tercihtir. Bakın ben size neden böyle diyorsun demiyorum. Diyorum ki böyle bir şeyin kuralı olmaz. Bu yapılabilir. Yapılamaz demek anlamsız olan, beğenmemeniz değil.

    Sinemada diyalog uzunluğu ile ilgili size yanıt verebileceğim birçok film var. 12 Angry Men gibi bir film bir odada 1 buçuk saatlik diyaloglar çerçevesinde ilerleyen bir film. Daha birçok örneği var. Yani bunun da bir kuralı yok. Ve bence Nuri Bilge'de çok iyi diyalog yazıyor.

    Kreşendo dediğiniz şey gayet bu filmde basit haliyle var. Ama kreşendo çok önemsenmemiş. Kimi yerde tempo düşüyor, kimi yerde artıyor. Yani belirli bir düzen yok. Bu da ana akım sinema olmadığı için kimsenin laf söyleyemeyeceği bir şey. İsterseniz Tarkovsky'i, Bergman'ı çöpe atalım???

    Sektörün içinde olmanız sinema hakkında sığ argümanlar sunmanızı engellemiyor malesef.

    Son olarak şu türkleri kötüledi işte ondan ödül aldı söylemine ise artık gülüp geçmek gerekiyor. O basit milliyetçi duygularla sanatı anlamanız bence çok zor. Nuri Bilge'nin o imamın pasaklılığını göstermesi yüzünden ödül aldığını düşünüyorsanız zaten size yazdığım bu kadar cümleyi hiç yazmamam gerekirdi. Neden mi yazdım? Canım sıkıldı hocam, yoksa vakit harcamaya değmez yazdıkların.




  • Oncelikle odul konusuna bir kere bile deginmedim ben bu film icin, o yuzden herkes begenecekte demedim.
    Sinema bir sanattir ve sanatin kurallari olamaz, her sanat eseri her kiside ayni etkiyi yaratamaz, seni sikan 20dklik konusma beni sıkmıyor olabilir, yani bahsettigin "sinema kurali" olan uzun diyalog olmamali kriterini kabul etmiyorum cunku yok oyle bir sey bu tamamen kisisel, ki zaten sanatin olayida bu. Kisiye hitap eden bir sey bu, uzun diyalog sevmiyorsun diye bunu herkese genelleyip bu bir kuraldir diyemezsin.

    Senin bahsettigin kriterler belli bir kesim icin gecerli olabilir, bunu kabul edenler icin. Ama herkes bunu kabul edecek diye bir sey yok, her film yapan, bir kesimin kabul ettigi kurallara uymaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr.Pacino -- 29 Haziran 2014; 20:06:52 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Durmazlar

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Durmazlar

    Sinemanın tüm kurallarını hiçe sayarak yapılmıs film ama tuhaf bir durumu var haluk bilginer filmi seyrettiyor

    kreşendo neredeyse sıfır

    bir filmde diyaloglar en fazla 3 dk olmalı yoksa seyirci bunalır bu filmde demet akbag ile haluk bilginerin yarım saatlik diyalogu var o zaman uyuyanlar tansiyonu düşenler oldu

    bir de bi film 4 saat sürer mi yanınıza azık uyku tulumu çadır filan alın bi süre sonra nerde oldugunuzu unutuyorsunuz çünkü

    Sinemanın tüm kurallarını hiçe sayarak??? Bence bu konu hakkında biraz düşünün. Çünkü bu cümle düpedüz anlamsız.


    quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Pacino

    Neymiş o sinemanın kuralları ? Söylede bilelim. Sinema bir sanat değil mi ? Sanat belli kurallar çerçevesinde mi yapılır ? Belli kurallar çerçevesinde yapılsaydı her eser birbiriyle aynı olmaz mıydı ? Sinema sanat olmasaydı sinemanın ilk günlerinden bugüne kadar bu kadar çok akım olabilir miydi, her biri farklı kişiliklere hitap eden bu kadar farklı tarzlar olabilir miydi ? Git biraz araştır bunları bence.



    İyi anlatayım o zaman...

    Öncelikle bu filme ödül geldiyse nedeni öncelikle politiktir sonra da Haluk Bilginer'in muhteşem oyunculuğudur.

    Filmin içinde din adamlarının pasaklıgı ve örnek olamamaları üzerinde durulmuş ( ki buna katılıyorum son derece doğru malesef ülkemizde bolca var böyle tipler ) Bu da malum sinema yorumcularının hoşuna gitmiştir tıpkı Orhan Pamuk'un Nobel alan romanın da Türkleri ve Türkiyeyi aşağılayıp Kürt katliamını vurguladıgı ve bunun için ödül aldıgı gibi.Bir Türk Dünyanın en güzel eserini de icra etse ödül vermezler bunu çok gördük eğer sinema,edebiyat gibi bir dalda bir türk ödül alıyorsa mutlaka politiktir altında bir neden vardır.Son dönemlerde aldıgımız 2 büyük ödül yukarıda bahsettigim birinde kürt katliamı diğerinde islami değerlere tepki olmasaydı biraz zor ödül alırlardı kaldı ki ödülün verildigi ülke dünyanın en saçma kanunu olan ermeni soykırı yoktur diyen kişilere 2 yıl hapis cezası veren Fransa'dan geliyorsa.

    Film hakkında eleştrilerim var ben iletişim mezunuyum bir nuri bilge değilim ama 15 yıldır sektörün içindeyim yani buraya gelip aa salak sheyy bu nasıl yhaa diyecek biri değilim.Film bir kere çok ama çok uzun bu kadar uzun film ne kadar sürükleyici olsa da bayar.Öncelikle film başlarken araba camının kırılması sahnesiyle seyirci bir beklenti içine giriyor ve filmin içinde büyük çatışmalar olacağı olaylar zincirinin giderek artacağı beklentisi oluşuyor ama aksine film gittikçe durağanlaşıyor.

    Sinema filmlerinin en önemli noktası kreşendo'dur yani olaylar çatışmalar azdan çoğa doğru gitmek zorundadır.Örneğin bir kız bir erkeği görür sever evlenir cocugu olur cocuk ölür sonra erkekten boşanır vb...Eğer senaryonun içinde kreşendo olağandan durağana geçerse bu sinema filminden ok teatral bir yapıya bürünür ve seyirciyi sıkar çünkü tüm beklenti baltalanmıştır.

    Sinemanın altın kurallarından biri de ikili diyaloglar maksimum 3-4 dk arasında olmalıdır ( aslına bakarsanız bu bile fazladır ) eğer herhangi bir sinema filminde bir diyalog 20 dk sürerse bu normalin neredeyse 10 katıdır ve seyircinin uykusunu getirirsiniz,diyaloglar içinde kavga,çatışma yani seyircinin dikkatini cezbedecek hareketler yoksa bu film değil tiyatrodur. ( Haluk bilginer - Demet akbağ arasında geçen 20 dakikadan uzun diyaloga hitaben )

    Sinemanın bir başka kuralıda ödemelerdir.Eğer Demet Akbağ bu filmde önemli bir yer tutuyorsa mutlaka ona ne oldugunu göstermek zorundasınız kadın kavgadan sonra hiç gösterilmedi adeta kaderine terk edildi.Bir de rol ödemesi mutlaka 15 dk içinde yapılmak zorundadır ama bu filmde 2 saat sonra yapılan ödemeler vardı.Çocuğun bir sahnede görünüp seyircinin unutması yüz tutana kadar gösterilmemesi.Çocuğun bayılması ama bayılma sonrası neler olup bittiginin yansıtılmaması ve 2.aktın sonunda gösterilmesi gereken ödemenin neredeyse 3.aktın sonunda gösterilmesi gibi.

    Çekimler çok güzel oyuncular muhteşem,filmin çekildiği yer süper ama filmdeki eksiklikler çok fazla.Daha da yazarım ama uzatmak istemiyorum.Bir de sırf ödül aldı diye herkesin beğeneceğini mi sandınız onu anlamıyorum,bir filmi beğenmemek demek amerikan filmlerinden etkilenmek anlamını taşımaz,hemen önyargılı yakşamışsınız.

    Kurallar koyulmaz, benimsenir. Bu yüzden sinemanın bir kuralı yoktur, geleneksel bir anlayışı vardır; kamera çekimlerinin kötü olduğunu söyleyebilirsiniz fakat öyle de değil. Bence sırf yorum yapmak için yorum yapmışsınız, belki de bu kadar uzun oluşundan sıkıldınız o yüzden de paranızın boşa gittiğini düşündüğünüz için öfkelisiniz. Filmi saldırmak yerine "beğenmedim" demek kolay bir şey, beğenmemenize kulp bulmak ise bambaşka bir şey.




  • Bence film güzeldi. Benim beklentilerimi karşıladı şahsen, ama çokca sinema seyreden birisi olmalısınız çünkü diyaloglar bayabilir. Ben Six Feet Under gibi bir diziyi bitirmiş birisi olarak pek sıkıldığımı söyleyemem diyaloglarda. Ayrıca imkanınız varsa ödülün hatrına sinemada izleyin derim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    Bence film güzeldi. Benim beklentilerimi karşıladı şahsen, ama çokca sinema seyreden birisi olmalısınız çünkü diyaloglar bayabilir. Ben Six Feet Under gibi bir diziyi bitirmiş birisi olarak pek sıkıldığımı söyleyemem diyaloglarda. Ayrıca imkanınız varsa ödülün hatrına sinemada izleyin derim.

    Six Feet Under nasıl hocam? İzlemeyi düşünüyorum da erteliyorum sürekli.
  • nolmuş bu konuya böyle
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    Bence film güzeldi. Benim beklentilerimi karşıladı şahsen, ama çokca sinema seyreden birisi olmalısınız çünkü diyaloglar bayabilir. Ben Six Feet Under gibi bir diziyi bitirmiş birisi olarak pek sıkıldığımı söyleyemem diyaloglarda. Ayrıca imkanınız varsa ödülün hatrına sinemada izleyin derim.

    Six Feet Under nasıl hocam? İzlemeyi düşünüyorum da erteliyorum sürekli.

    Üstüne tanımam, o kadar diyeyim. Biraz sıkıcı kabul ama bir aydınlanma yaşatıyor insana.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    Bence film güzeldi. Benim beklentilerimi karşıladı şahsen, ama çokca sinema seyreden birisi olmalısınız çünkü diyaloglar bayabilir. Ben Six Feet Under gibi bir diziyi bitirmiş birisi olarak pek sıkıldığımı söyleyemem diyaloglarda. Ayrıca imkanınız varsa ödülün hatrına sinemada izleyin derim.

    Six Feet Under nasıl hocam? İzlemeyi düşünüyorum da erteliyorum sürekli.

    Üstüne tanımam, o kadar diyeyim. Biraz sıkıcı kabul ama bir aydınlanma yaşatıyor insana.

    İlk bölümü bile bitirememiştim yavaş aktığı için. Ama çok övülüyor, izlemek gerek. Boardwalk Empire ve Breaking Bad gibi efsanelerden sonra tatmin edecek mi bakalım?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    Bence film güzeldi. Benim beklentilerimi karşıladı şahsen, ama çokca sinema seyreden birisi olmalısınız çünkü diyaloglar bayabilir. Ben Six Feet Under gibi bir diziyi bitirmiş birisi olarak pek sıkıldığımı söyleyemem diyaloglarda. Ayrıca imkanınız varsa ödülün hatrına sinemada izleyin derim.

    Six Feet Under nasıl hocam? İzlemeyi düşünüyorum da erteliyorum sürekli.

    Üstüne tanımam, o kadar diyeyim. Biraz sıkıcı kabul ama bir aydınlanma yaşatıyor insana.

    İlk bölümü bile bitirememiştim yavaş aktığı için. Ama çok övülüyor, izlemek gerek. Boardwalk Empire ve Breaking Bad gibi efsanelerden sonra tatmin edecek mi bakalım?

    Breaking Bad ben de izledim, gerçekten güzel dizi. Ama kalite olarak Six Feet Under'ın yanında sıfır kalır. Yani Breaking Bad'i bir Jason Statham filmine benzetebiliriz, bol aksiyonlu, tam izleyiciye yönelik, izleyicinin tam istediğini veren bir yapım. Six Feet Under'ı ise Godfather'a benzetebiliriz, sana istediğini değil gerçeğini veren.

    Gerçek hayattan alınmış bir kesit gibi Six Feet Under.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    quote:

    Orijinalden alıntı: Burlero

    Bence film güzeldi. Benim beklentilerimi karşıladı şahsen, ama çokca sinema seyreden birisi olmalısınız çünkü diyaloglar bayabilir. Ben Six Feet Under gibi bir diziyi bitirmiş birisi olarak pek sıkıldığımı söyleyemem diyaloglarda. Ayrıca imkanınız varsa ödülün hatrına sinemada izleyin derim.

    Six Feet Under nasıl hocam? İzlemeyi düşünüyorum da erteliyorum sürekli.

    Üstüne tanımam, o kadar diyeyim. Biraz sıkıcı kabul ama bir aydınlanma yaşatıyor insana.

    İlk bölümü bile bitirememiştim yavaş aktığı için. Ama çok övülüyor, izlemek gerek. Boardwalk Empire ve Breaking Bad gibi efsanelerden sonra tatmin edecek mi bakalım?

    Breaking Bad ben de izledim, gerçekten güzel dizi. Ama kalite olarak Six Feet Under'ın yanında sıfır kalır. Yani Breaking Bad'i bir Jason Statham filmine benzetebiliriz, bol aksiyonlu, tam izleyiciye yönelik, izleyicinin tam istediğini veren bir yapım. Six Feet Under'ı ise Godfather'a benzetebiliriz, sana istediğini değil gerçeğini veren.

    Gerçek hayattan alınmış bir kesit gibi Six Feet Under.

    American Beauty gibi bir filmin senaryosunu yazmış bir adamdan kötü bir dizi beklenemez zaten. Breaking Bad'i ise sadece aksiyon odaklı görmemek lazım bence. Tamam aksiyon dozu yüksek fakat kaliteli bir olay örgüsü, iyi oluşturulmuş karakterler mevcut. Game of Thrones'ta misal böyle.

    Teşekkürler yorum için en kısa zamanda başlayacağım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yılmaz Güney

    American Beauty gibi bir filmin senaryosunu yazmış bir adamdan kötü bir dizi beklenemez zaten. Breaking Bad'i ise sadece aksiyon odaklı görmemek lazım bence. Tamam aksiyon dozu yüksek fakat kaliteli bir olay örgüsü, iyi oluşturulmuş karakterler mevcut. Game of Thrones'ta misal böyle.

    Teşekkürler yorum için en kısa zamanda başlayacağım.

    Breaking Bad aksiyon odaklı dediğim izleyici o an ne istiyorsa o oluyor dizide, yani olaylar tam seyircinin istediği gibi. Mesela Sopranos'tan spoiler vererek olayı açıklayayım. Six Feet Under'da da olaylar böyle gelişiyor.

    Sopranos'tan 1 bölümlük spoiler içerir:
    quote:

    Sopranos'ta başroldeki mafya babası Tony Soprano psikiyatra başlayalı 2 sene felan olmuş. Psikiyatr bayana hem ilgi duyuyor, hem de çok değer veriyor. Ve bölümlerden birisinde psikiyatr tecavüze uğruyor. Tecavüzcüyü bulup gözaltına alıyorlar. Bu arada Tony Soprano'nun randevusu iptal oluyor felan. Ama bir evrak eksikliğindendi galiba, tecavüzcü elini kolunu sallaya sallaya dışarıya çıkıyor. Psikiyatr adamın adını bile bilmiyor. Bu olaydan birkaç gün sonra, daha yeni yeni iyileşmeye başlıyorken, psikiyatr gittiği bir restoranda "Ayın elemanı" tablosuna baktığında tecavüzcüyü görüyor. Ve o anda izleyici düşünüyor ki, psikiyatr gidecek Tony Soprano'ya söyleyecek bu olayı. Ve tecavüzcüden bir daha haber alınamayacak. Ben gerçekten bu beklentiyle izledim, hatta başka türlü biteceğini düşünmüyordum. Ama olay böyle olmuyor, psikiyatr Tony Soprano'ya söylemiyor, sadece Tony ile olan ilişkisinden duyduğu güveni felan hissediyor. Olay da orada kapanıyor.
    Eğer bu dediğim sahne Breaking Bad'de olsaydı, psikiyatr Tony'e söylerdi ve Tony adamı çok feci şekilde, efsanevi sahneler ve müzikler eşliğinde gebertirdi.



    Yani Breaking Bad ve Six Feet Under'ın böyle bir farkı var. Spoiler butonunu göremedim bu arada?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Burlero -- 30 Haziran 2014; 1:25:51 >




  • Spoiler butonunu ben de göremedim.

    Dediklerine katılmakla beraber, ondan biraz daha fazlası olduğunu söylüyorum. Kısmen aynı şeyleri söylüyoruz. Ben o dizideki karakter gelişimine hayran kaldığım için biraz fanatik konuşuyor olabilirim. Söylediklerine hak veriyorum.
  • Zıp
  • Oscar adayı olmuş galiba. Bluray olarak ne zaman çıkar bilen var mı?
  • Bu filmi izlemenin bir yolu var mıdır? Hiç bir şekilde bulamıyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nihilous

    Bu filmi izlemenin bir yolu var mıdır? Hiç bir şekilde bulamıyorum.

    daha net'e düşmedi.
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.