Şimdi Ara

Saab 9-5, 12 gunde 5000 km maraton

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
1
Favori
2.759
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaslar,

    Saab 9-5 aero ile 12 gunde Yunanistan,Italya,Isvicre,Fransa ve Belcikayi kapsayan 5200 km'lik bir tur yaptim.

    Neyse yanimda yedek DIC veya krank sensoru yoktu fakat bir problem yasamadan geri geldik. Degisebilecek hersey vaktiyle degistigi icin rahattim fakat her an surprizlere hazir olunmali............

    Yola ciktigimin gunu, daha sinira varmadan sol onden kart kurt viiyk seklinde sesler gelmeye basladi. Ilk mola yerinde durdum. Sol on tekerin sagdan daha fazla isindigini farkettim. Fren sikmasi veya teker bilyasi olabilecegi dusuncesiyle Ramazan ustayi aradim ve hemen geri dondum. Programi da bir gun ertelemis olduk.

    Isi sansa birakmamak icin on iki teker bilyasi ve akis aski bilyasi degisti. Cikan bilyalarda elle gozle gorulebilecek bir hasar yoktu fakat ses te kesildigi icin rahatladim.

    Devrisi gun nihai olarak yola ciktim.

    Bu paylasimi birkac basliga ayirmak istiyorum.

    1-Arac kullanim detaylari ve veriler.
    2-Yollardaki Saablar
    3-Ulkelerarasi otoyol karsilastirmasi
    4-Surucu /kural kiyaslamasi

    1-ARAC KULLANIM DETAYLARI ve VERILER
    Arabayi ve motoru luzumsuz sekilde hirpalamamaya olabildigince dikkat ettim. Kirmizi isiktan ve odeme noktalarindan kalkislarda turboyu tam beyaz sari sinirinda tutarak hizlandim. Sollama ve otoban rampalarinda sarinin yarisindan oteye hic gecmedim. Dik rampalari manuel 3/4 ile ciktim. Cunku otomatikte kalinca vitesi 5 te tutup tam turbo verme egilimi gosteriyor, halbuki manuel olarak vites dusurup devri biraz yukseltince ayni hizi turboyu beyaz bolgede birakarak koruyabiliyorsunuz. Alp daglarindaki inis cikislari komple manuel modda yaptim. (Arac 5 vites otomatik). Olabildigince cruise control kullandim. 5200 km boyunca 3500 d/d yi hic gecmedim, gerek te kalmiyor zaten.
    Bir de benim arac full turbo yemekten pek hoslanmiyor. Full boost yedigi vakit kapaktaki yag kacagi aziyor ve iceri kadar yanik yag kokusu geliyor. Yag ekzost manifoldunun uzerine, artik akiyor denemez ama, suzuluyor diyelim. Arabanin mekanik anlamda tek henuz tam hallomamis kusuru bu , gerisi 4 te 5 beslik.

    Evet, SID verilerine gore ortalama 86 km surat ile her 100 km'de 8.5 litre benzin yakmisim. Tabi, 86 km/h ortalama; istanbul'un dur-kalkindan otobanda 160km/h ye kadar cok genis bir yelpaze ortalamasidir. Yoksa 86km/h cruise olsa 6 litre yakardi.

    Niye 160 km/h ye kadar??

    a=Benim icin bir aracin maksimum konforlu surati en buyuk viteste 3000 d/d'daki suratidir. Bu da 155 km/saate denk dusuyor.
    b=Belki baska araclarda da olabilir, fakat ben rastlamadim, bunda 160km ye kadar farkli, 160 km sonrasi icin farkli daha yuksek lastik basinclari verilmis.
    c=Araba ne kadar rahat ve guvenli olursa olsun, 160 tan sonrasi benim icin konforlu ve guvenli degil. Eger Porsche/Ferrarim olsaydi, o zaman 200-220 cruise yapabilirdim.

    2- YOLLARDAKI SAAB'LAR

    Evet, benim gordugum kadariyla ve benim gozumden de kacmaz, avrupa'da dahi yollarda gezen Saab miktari (maalesef)bir hayli az.
    Tum yolculuk boyunca 3 tane 900NG cabriolet, 2 tane 900NG , 3 tane 9-5 (2002-2005 arasi) station wagon, 2 tane 9-5 (2002-2005 arasi) sedan, 2 tane de 9-3 NG sedan, 2 tane 9-3 NG cabriolet ve 1 tane 9-3 NG sportwagon gordum. Hepsi bu kadar. Hic 9-5 NG'ye denk gelmedim.

    3-ULKELERARSI OTOYOL KARSILASTIRMASI
    Ulke ulke ayirmadan once bazi ortak hususlara parmak basalim. Genel olarak serit kullanimi cok iyi. Herkes mumkun olan en sag seritten gidiyor. Hiz 90 da olsa, 160 da olsa, sag serit bos ise, sag seritten gidiliyor. Turkiye disinda hic bir yerde, buna sehir icleri de dahil, tek bir korna sesi duymadim, selektor yapana da rastlamadim.

    Yunanistan otoyollarinda trafik genelde az ve otoyoldaki araclarin yarisi yabanci plakali. Daglik kesimlerdeki virajlar zaman zaman keskin fakat duzluklerde uzun sure cruise'le gidilebiliyor. Yerel araclar hiz sinirlarina genelde uyuyor, yabanci plakalilar uymuyor. Otoyollar cogunlukla iki serit gidis-iki serit gelis duzeninde.

    Italya da otoyollarda cok ciddi trafik var, fakat yollar genelde 3 hatta 4 serit gidis- 3 veya 4 serit gelis. Dolayisiyla trafik akici ve sol serit 120-130 un altina dusmuyor. Hatta ana transport akslari disindaki hatlarda ben 30-40 dakika 150 cruise ile hic frene dokunmadan gidebildim. (Aosta-Alexandria-Piancenza hatti) Ancak daglik bolgeler acemilere gore degil. Bolonya-Floransa arasini otoyoldan git gel yaptim. 2 serit gidis - 2 serit donus. Yol bol virajli, adami 80=90 a kadar yavaslatiyor, anormal kamyon trafigi var, sag serit komple kamyon.Bol koprulu ve tunelli. Tuneller de duz degil, tunele giriyorsunuz, tunel sag-sol viraj yapiyor, tunel icinde birden rampa diklesiyor veya inise geciyor, bir yandan da sag seritteki kamyonlari solluyorsunuz devamli. Italya'da da yerellerin cogu 130 sinirina uyuyor, almanya,fransa, belcika plakalilar genelde uymuyorlar.

    Isvicre otoyollari %90 iki gidis-iki gelis. Ozellikle Italya limanlarindan Kuzey avrupa'ya ana transport hatti olan Lugano-Gotthard-Luzern ve oradan Zurich veya Basel hatlari cok yogun ve kamyonlu. Cogu yer 100, hatta 80 sinirli. 300 kmlik bir yere 3 saatte gidebilmek buyuk basari sayilir. Ben kuzeye gecerken gidiste Gotthard'tan donuste Grand St Bernard'dan gectim.(ekteki gollu fotograf) Gotthard her mevsim cok yogun , tunel girisi bizim bogazici koprusu gibi.St. Bernard'in yolu daha dogayla ic ice ve manzara acisindan daha iyi. Otoban tunelden 40 km once bitiyor, yol tek gidis-tek gelise dusuyor fakat trafik yogunlugu yok ve akici.
    Hiz sinirlarina genelde herkes uyuyor, cezalar kati zaten sinirlari asabilecek rahatlikta bir trafik pek yok. Tamiratli bolgeler cok fazla.

    Fransa otoyollari (Mulhouse-Strasbourg-Metz) akici, cok rahat 130-140 cruise ile gidilebiliyor. Kamerali radarlar cok fazla. Her ulkede cok sik olarak " dikkat kamerali radar" uyarisi panolari var. Ancak bu uyarilarin en cok ciddiye alindigi ulke Fransa. Ben de bir tanesine yakalandim. 90 lik yerde (orada da 90 lik ne var ben anlamadim ama o ayri konu.....) 120 ile giderken , tam radarin yanindan gecerken flasin caktigini gordum. Fakat o ceza nasil isler, bana nasil intikal eder; edermi etmez mi , oyle bir uluslararasi sistem varmi, bilmiyorum.

    Belcika hiz sinirlarinin en az ciddiye alindigi yer olarak dikkatimi cekti. Otoyollar genel olarak akici.

    4-SURUCU/KURAL KIYASI

    Oncelik sirasi su sekilde. Birinci oncelik yaya'ya ait ondan sonra bisiklet, en son motorlu arac. Yani cekil ulan surdan, ezilip gidecen yahu durumu yok. Pasa pasa o yayanin veya bisikletlinin gecisini bitirmesini bekliyorsunuz.

    Ben burdan alismisim, yaya olarak araclarin gecmesini beklemeye. Karsidan karsiya gececegim, araba gecsin gitsin diye bekliyorum, araba da durup bana yol veriyor, neyse karsilikli 2-3 saniye beklestikten sonra jetonum dusuyor ve geciyorum.

    Normal veya doner kavsaklarda oncelikler gerek tabelalar ile gerekse yer cizgileri ile cok net belirlenmis, tereddute veya yoruma mahal yok.


    Farkli bir konu olarak benzin fiyatlari guneyde yuksek, kuzeye gittikce dusuyor. Kursunsuz 95'in litresi Yunanistan ve Italya'da 1.8-1.9 euro dolaylarinda. Belcika da ise 1.3 euro.

    Bir diger konu da herhangi bir sebepten bir serit kapatildigi vakit ve/veya uzun sure kapali kalacaksa, bununla ilgili yapilan isaretleme ve bariyerleme isleri bizim burayla kiyas kabul etmeyecek derecede profesyonelce yapiliyor. Karsi yone serit verilecekse araya duba degil direk beton koyuyorlar.

    Simdilik hatirimda kalanlar bunlar,

    Selamlar,
     Saab 9-5, 12 gunde 5000 km maraton Saab 9-5, 12 gunde 5000 km maraton Saab 9-5, 12 gunde 5000 km maraton Saab 9-5, 12 gunde 5000 km maraton Saab 9-5, 12 gunde 5000 km maraton



  • Güzel bir karşilaştırma yazısı olmuş.
  • zevkle okudum, manzara cok guzel bir iki foto daha olabilirdi..

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Oldukça başarılı bir yazı olmuş, teşekkürler
  • Evet, 2,5 sene sonra seyahat izlenimlerine bir bolum daha ekliyorum. Ilk bolum araba, trafik ve Saab odakli idi. Ikinci biraz daha farkli konulara deginiyor.

    Ana konu basliklari 1- Formula1 izlenimleri, 2-Ingilizcenin yayginligi ve gecerliligi , 3- Modern zaman imkanlari

    Formula1 izlenimleri:
    Bu seyahati planlarken , esas olarak Kuzey Italya ve Isvicre ile sinirli tutmayi dusunmustum. Fakat dusundugum tarih araliginin ayni zamanda 2014 Belcika GP’sinin oldugu haftasonunu da kapsadigini farkedince , bunu da programin icine dahil etmistim. GP’nin oldugu haftasonu , C.tesi gunu Basel-Mulhouse-Strasbourgh-Luxemburg-Franchorchamps seklindeki seyahati ve ertesi gun yani Pazar gunu GP bittikten sonra hemen hemen ayni guzergah uzerinden Basel’e donusu sadece GP yi seyretmek icin yapmis oldum. Gorev veya mecburiyet geregi olmadigi surece araba kullanmayi sevdigim ve zihnen gevsetici ve ferahlatici buldugum icin bunu sorun etmedim.
    C.tesi gecesi , onceden rezerfvasyon yaptirdigim koyevinden devsirme fakat son derece rahat pansiyonda konakladim. Pazar sabahi erken kalkip, kahvalti edip hazirlandiktan sonra, yaris bolgesine dogru erkenden yola ciktim. Iyi etmisim cunku yarisin yapildigi yere yaklastikca trafik iyice yogunlasti ve kilitlendi. Ancak saat 11.00 gibi arabayi parkedip , yayan olarak giris kapilarindan birine yoneldim. Yaris icin otopark dahil tum rezervasyon ve odemeleri yapmis oldugum icin ve biletimde elimde oldugu icin hicbir sikinti yasamadan iceri girdim.
    Sabit bir yerde oturmayi sikici buldugum icin ara ara yer degistirerek ve yurume yollarini kullanarak pist guzergahi uzerinde cesitli noktalarda ve/veya virajlarda dururarak olan biteni seyrettim.
    Yanimda kulak tikaci yoktu , herhangi bir yerden , herhangi bir sekilde kulak tikaci da edinmedim. Bir yandan da arabalar gectikce , aslinda kulak tikaci gerektirecek kadar yuksek bir gurultu cikarmadiklari da anlasilmis oldu. Dolayisyla, 2014 te yururluge giren V6 hybrid’ le ricin oldukca sik yapilan elestirilerin (gurultu azligi konusunda) hakli oldugu kanaatine vardim.
    Hiz algisi konusu ikinci kendimi boslukta hissettigim ikinci konu oldu . Bunda herhalde yarislari yillardir televizyonda izliyor olmanin , pist guzergahini ezbere biliyor olmanin da etkisi var diye dusunuyorum. Hizin gerecekten insani etkiledigi bolge Eau Rouge kismi. Onun disindaki yerlerde hersey gayet olagan geldi. Yani boyle bir “ vay canina “durumu olmadi. Bunun boyle olmasinda araclarin pist uzerinde olmasi gerektigi gibi seyretmesinin etkisi cok buyuk , ondan dolayi hersey cok dogal olarak algilaniyor. Fakat herhangi bir sebepten dolayi araclardan biri pist disina cikirsa ( yani dogal ortam disina) , o zaman is degisiyor.
    Sabahleyin ki kalabaligi hatirlayarak, yaris henuz bitemeden, bitime birkac tur kala, arabaya atlayip Isvicre’ye dogru yola ciktim.

    Ingilizcenin gercerliligi ve yayginligi:
    Aksam biraz gec bir saatte Basel’e varip Fransa’dan Isvicre’ye gecerken gecisteki gorevli durdurdu. Almanca konusmaya basladi. Benim bos bos yuzune baktigimi farkedince, hemen Fransizca’ya dondu. Bu saatte niye giris yaptigimi , nereye gittigimi sordu. Ben de gece otelde rezervasyonum oldugunu ve ertesi sabah Italya’ya dogru yola cikacagimi soyledim. Gumruge declare etmem gereken birsey olup olmadigini sordu , olmadigi soyledim. Tesekkur ederek , gecis izni verdi. Eger Fransizca konusmaya basladiginda yine yuzune bos bos baksaydim, Ingilizce’ye gecer miydi , Ingilizce biliyor muydui, ne kadar biliyor du; bilemiyorum. Fakat Isvicre’ye tur veya rehber ile degilde, bagimsiz gezi yapacaklara tavsiyem yanlarinda Almanca veya Fransizca bilen birini bulundurmalari. Isvicre’de sadece resmi gorevliler degil, alisveris yaptiginiz bufedeki elemandan tutun da oteldeki gorevlilere ve sokakta rastlayabileceginiz kisilere kadar Ingilizce kullanma ve/veya bilme orani cok dusuk.
    Italya’da ise herkes Inglizce konusuyor. Otel gorevlileri, muze gorevlileri,trafik polisi, taksi soforu, tren garinda bilet banko calisanlari vs. Italya’da uc-bes kelime disinda hic Italyanca bilmeden dolastim ve hic bir sikinti yasamadim. Tabi, bu ulkenin kuzey yarisi icin gecerli, guneyde sartlar daha farkli olabilir.
    Fransa ve Belcika’da Fransizca’dan faydalandigim icin fazla Ingilizce analizi yapmadim. Fakat fransizlarin Ingilizce’ye gicik oldugu biliniyor. Belcika’da ise Fransizca bilmiyorsaniz, Ingilizce ile isinizi gorebilirsiniz.
    Bu seyahat icin Schengen vizesi almis oldugumdan ve Schengen disindaki ulkelerden gecmek istemdigimden , Italya’ya Yunanistan uzerinden gidererek , Yunanistan’dan Italya’ya feribot ile gectim.
    Yunanistan –Italya arasi mekik dokuyan feribotlar dil kullanimi ve cesitliligi acisindan cok ilginc bir ortam. Butun anonslar Yunanca, Italyanca, Ingilizce, Fransizca, Almanca ve Turkce olarak yapiliyor. Gorevliler bircok dili en azindan gemide anlasacak kadar biliyorlar. Gemilerde calisan Turkler de var. Herhangi bir sebepten bir gorevliyle konusmaniz gerektiginde, onun size hangi dille giris yapacagi veya ilk siz konusacaksaniz , sizin dilinizi iyi bilip bilmedigi biraz piyango oluyor. Genellikle ilk bir-iki cumle alisverisi kimin hangi dili veya dilleri konusabildigini anlamak icin harcanmis oluyor ,bundan sonra konusma asli konu uzerinden devam ediyor. Yerlestikten sonra, gemide gezmeye cikmistim. Banko’ya yanasip , Wi-FI sifresi istedim. Bankodaki Kadin , 2 saatlik sifremi yoksa tum yolculuk suresini kapsayan sifremi istiyorsunuz diye sordu. Her nedense bu konusmayi Almanca olarak yapti. Cok cok sinirli Almanca bilgime ve her kelimeyi tek tek anlayamama ragmen, soruyu ve iki secenekten birini secmem gerektigini anladim ve ben de sorunun gelisine “ganzen reise” diyerek rovasatayi caktim. Yani , kisaca tum yolculuk suresi icin gecerli Wi-fi sifresi istedimi belirtmis oldum.
    Benim gorebildigim kadariyla Ingilizce’den baska yabanci diliniz yoksa gercekten zorlanacaginiz tek yer Isvicre’dir. Isvicre disinda hemen her yerde, Ingilizce ile cok rahat isinizi gorebilirsiniz.

    Modern zamanlarin imkanlari:
    Bugunku imkanlar 20-25 yil oncesine gore cok genis ve bu imkanlar olmasaydi, boyle bir seyahat programlayip yapamazdim veya programlayabilmek icin vakit ayiramazdim.
    1. Schengen vizesi:
    Schengen vizesi olmasaydi, o kadar ulkeden tek tek vize almakla ugramazdim. Is-guc var , o kadar vakit ayiramam.
    2. Internet:
    Butun rezervasyonlarimi ve yaptigim rezervasyonlari odemelerini internetten bankaciligi ile yaptim. ( Ozellikle Feribot ve Formula1) Masa basindan yapamasaydim, bunlarla da ugrasamazdim.
    3. Para birligi:
    Turkiye’den Yunainistan’a gectikten sonra her yerde Euro kullandim. Sadece Isvicre’de Isvicre franki kullandim. Isvicre resmi para olarak Isvicre frangi kullaniyor ama benzin aldiginiz , yemek yediginiz yerlerde frankiniz yoksa Euro ile odeme yapabiliyorsunuz. Fakat uyarayim , Euro ile odeme yapmak demek 1 liralik fatuara icin hemen hemen 1,5 lira odeme yapmak anlamina geliyor.
    4.Cep telefonu ve GPS:
    Cep telefonunun ve cep telefonundan internet ve GPS erisiminin olmadigi sartlarda, bu gezi yine olamazdi. Cep telefonunun getirdigi praktiklik biliniyor , buna internet erisimi ile rahatlikla sonraki aksam icin otel bakip reserve edebilmek eklenince; ayrica yeni gelinen sehirde reservasyon yapilan oteli GPS ile eliyle koymus gibi bulmak gibi imkanlarla eklenince daha da vazgecimez oluyor.

    Bunlardan baska bugunun sagladigi hayat kolaylastirici imkanlar var tabi, fakat benim hemen aklima gelen ve ozellikle bu seyahatta cokca faydasini gorduklerim bun 4 madde.

    Selamlar,
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.