Şimdi Ara

II.Dünya savaşında tükenmiş Almanya nasıl bizden ileride ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
64
Cevap
0
Favori
2.165
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • II.Dünya savaşını az çok bilenler Almanların kaybını (yaklaşık 7.060.000 ölü ve 800 milyar dolar maddi kayıp) bilenler ve savaş sonrası sıfırlanmış bir ülkenin durumunu azıcık hayal edebilenler de sanırım benim gibi hep merak etmiştir. Biz bu savaşa girmedik ama halen durumumuz malum. Böylesine bir çöküşten sonra Almanya nasıl oluyor da teknoloji, endüstri olarak bizden kat kat üstün olabiliyor ?



  • sanayi altyapıları ve bilgi birikimleri var..yaptıkları yıkılmış fabrikalarını yeniden kurmak
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Schaffer

    sanayi altyapıları ve bilgi birikimleri var..yaptıkları yıkılmış fabrikalarını yeniden kurmak

    emek olarak zaten çok eksikleri vardı ve y.dışından kabul ettikleri işçilerle telafi ettiler. koca bir ülkeyi ve endüstriyi kuracak, kat kat geliştirecek finansmanı nasıl buldular sizce ?
  • Sömürgeleri vardı halada var ama asıl önemlisi ülkesi için çalışan insanları vardı.Mesaisi bitince bir saatte fazladan ülkesi için çalışan almanlar vaktinde Türkiyede de vardı.
    Japonlarda tek kelimeyle sıfırı tükettiler ama hala daha durmaksızın çalışıyorlar.
  • Teknolojik gelişime açıklardı.
    Bizler gibi yabancı oldukları zaman zaman da uzak durdukları bir yolda yürümediler.

    Cumhuriyet tarihine kadar birçok alandaki gelişimimizi ve de tabanımızı oluşturamadığımız için inşa döneminde daha fazla zaman harcadık. Lakin onlar zarar gören binayı onardılar.
  • cevabı basit ama düşündürücü,

    [u]Onlar ürettiler biz tükettik .

    Biz üretim yapıyoruz dedik verimi düşünmedik , organizasyon yapamadık , bürokrasiye takıldık ,mühendislikte değil de hafriyatta uzmanlaştık , bir yeri yüz kere yaptık ama adam edemedik bir türlü.(halen de kazar dururuz)

    Onlar ise bir seferde en gerekli olanı gerektiği kadar yaptılar ,israf etmediler , çalıştılar , organizasyonlarını mükemmelleştirdiler, hataları sıfırladılar.Dünyaya yeni bir sistem ve bakış tarzıyla yola çıktılar.Ellerinde olanı en verimli şekilde değerlendirdiler şimdi ise bunun nimetlerinden faydalanıyorlar.Bu bana karınca ile ağustos böceğinin hikayesini anımsatıyor.

    sonuçta biz daha mutluyuz işte deyip yine yatmaya devam ediyoruz , o zaman aynen yola devam .Yoksa seçimlerde başka bir şey dedik de ,benim haberim mi yok




  • milletlerin genel insan yapısı ile de çok ilgili galiba bu olay.
  • evet haklısınız ama öncelikle kurallar ve uygulanmasındaki hakkaniyet önemli bence.İnanınız ki almanlar ülkemize gelince derhal çarpık düzene mecburen ayak uyduruyorlar ve sistemin onları düzen içinde tuttuğunu ve bunun insan yapısı değil detoplum bilinci ile alakalı olduğunu görüyorum.Türkiyeye yerleşen kişileri mercek altına alın türklerden çok da farklı bir davranış yapısı içinde olmadıklarını göreceksiniz.Yani insanın genel yapısında olan ortama uyum sağlama açısından değerlendirilmesi lazım.Aslında bizler de bu konuda bayağı başarılıyız.bunu zorlukların üstesinde gelmede her zaman gösteriyoruz.

    ancak toplumsal bilinç ve düzenin sağlanması ve verimlilik olunca herkez kendi bildiğini okuyor ve düzenin açıklarını zorlamaya başlayınca film kopuyor.Çünkü sistemi olan topluluklarda yaşamak daha kolaydır ve sistemin sürdürülmesini denetlemek , aslında tek tek insanları memnun etmekten çok daha basittir.Ancak bu konuda oldukça başarısız olduğumuz ancak iyi bir yönetim anlayışı ve düzenin ahlaklı ve adil uygulanması ile türkiyemizin dünyanın en ileri ülkelerdeki seviyeyi çok kısa zamanda yakalayacağına inancım tamdır.

    En kötü yönetim bile düzenli olarak istikrarlı bir şekilde görevde kalıp ,yaptıklarının sonuçlarını görse ve cezalandırılma mekanizması çalışsa , inanınızki pozitif yönde ilerleme kaçınılmaz olacaktır.

    quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    milletlerin genel insan yapısı ile de çok ilgili galiba bu olay.




  • bazı kaynaklardan bulduğum yazıları aktarıyorum. :
    -------------------------------------------------------------

    2.dunya savasindan sonra gerek Japonya'nin, gerekse Almanya'nin askeriyeye yatirim yapmasi engellendi. Basitce, "Guvenliginiz saglanacak fakat orduya yatirim yapamazsiniz" dendi. Savas yaralarini var gucuyle sarmaya calisan bu 2 ulke de (aslinda bu listeyi Kore gibi ulkelerle de genisletmek mumkun) askeriyeye degil de, ekonomiye, teknolojiye yatirim yapti. Devlet sanayiye cok sayida tesvik verdi. Iste bu kadar gelismelerindeki temel faktor budur. Turkiye'de orduya akitilan paranin haddi hesabi yok. Gecmiste de boyleydi, gunumuzde de boyle. Hala problemlerimiz, hala mucadelemiz devam ediyor. Hala da oluk oluk para akitiliyor. Bu gidisle de akitilmaya devam edecek. Cunku oyle bir durumdayiz ki, boyle guclu bir Turk ordusu olmasa ulkemiz ne hale gelir kimbilir...
    ......
    2. Dünya Savaşı'nda mağlup olan Japonya ve Almanya'da memurlar 4 saat fazla çalışırken bizde memur 8 saatlik çalışma sürresinin 4 saatini nasıl kaytarmayı düşünüyor.

    Almanya ve Japonya savunmaya bizimkin oranla çok az para harcarken biz milyarlarca dolar harcadık ve harcamaya devam ediyoruz. Peki neden? Japonya ve Almanya'nın teknolojik olarak gelişmesi ABD gibi batılı emperyalistlerin işine gelir. Onların geliştirdikleri teknolojiden faydalanmıyorlar mı sonuçta? Almanya ve Japonya milli savunmaya 5 kuruş harcamazken biz milyarlarca dolar harcadık. Almanya ve Japonya'nın ekonomik girişimleri batılı müttefikleri tarafından desteklenirken bizimkiler sabote edildi. En basitinden bir örnek verelim; Mazda otomobili ve Toprak Holding olayları... Detaylara boğmak istemiyorum.
    .............
    1)Fazla disiplinli ve ayrıntılarda hassaslar
    2)Kural koyuyorlar ve gariptir harfiyen bu kurallara uyuyorlar
    3)Genetik olarak çok çalışkanlar
    .............
    Tüm dünyada japonlar cok zeki, akıllı,çalışkan gibi bir izlenim var , ben şahsen önce zeki akıllı terimlerinden ne anladığıma bakarım ,
    zeki, akıllı deyince ne anlıyorsunuz ? kardeşim zeki akıllı olmak işini bilmekdir , japonlar bu yönde zekidirler, akıllıdırlar ,işlerini biliyorlar, şöyleki şu an yazdığım yerde , karşımda 4 tane çöp torbası var, pet ayrı, kağıt ayrı, teneke kutular ayrı , ve günlük çöp ayrı , düşünsenize bugun hurda pet 1000$/ton , varmı türkiyede böyle ayrım , yani geri dönüşüm , varsada devlete faydası yok yada toplama maliyeti var özel sektör sokakdan toplar satar , ama burda karşılıksız ayrışmış olarak düzenli bir şekilde çöpe gider , bunu alan belediye değerlendirir, yazım uzayacak ama ayrıntılara bakmak gerekiyor , burda kola petlerinin üzerindeki marka yazan naylon kısım hemen ayrılacak şekilde monte edilmiş her japon onu itina ile ayrıştırır evinde plastik torbasına kor,peti pet torbasına yani ek işlem , ek masraf ile ayrışma yapılmasını ta evde önler, işde bu disiplin akıllılıkdır , zekilikdir , yoksa dünyada hiç bir ırk yokki sizin anladığınız şekilde akıllıdır , yani otururken buluş yapsın , düşünürken buluş yapsın,ruyasında buluş yapsın yok öyle bir ırk , peki yapdıkları elektronik aletler ne diyen arkadaşlar var ? kardeşim az önce anlattığım düzen iş hayatınada yansıyor , cok çalışılıyor , peki bilim-teknik nedir ? bilim ve teknikde bilgi birikimidir , yani herkes bir parca ekleyerek olur , 1960 da birisi bir şey yapmış , her gecen gün gelen nesil üstüne bir şey eklemiş bugun bu şeklini almış , yarın daha ileriki şeklini alacak , yoksa bununda zekayla alakası yok , buda bir disiplinin ürünüdür.şunuda hatırlatayım ilk buluşlar hep amerikadan gelmiş japonya buna ilave yapmışdır , PC, cep teli , internet , bu şeklinende bakarsan aslında fikir taklitçiliği var , SONUÇ : çalışmak , gayretle çalışmak , disiplinli olmak , işini bilmek = akıllılıkdır , zekiliklidir, zaten buda ekonomik güç doğurur
    bugun zengin olmalarındaki tek neden bu değil elbette, burda bir cok arkadaşın belirttiği askeri giderin olmamasıda cok etken olmuşdur , bazı arkadaşlar katılmamışlar buna ama bende şöyle izah edeyim ,
    bugun TR'nin yıllık savunma gideri min 15-20 milyar dolardır , Silah, asker yemek, barınma sağlık , birde bunu 45-50 yılla carp , bunun yatırıma dönüşdüğün düşün , bu sefer kat be kart artacakdı , ben TR neden yapıyor demiyorum , sadece JP böyle bir masrafı olmadı diye söyliyorum , Elbette TR o askeri harcamayı yapacak ,hatta az bile yapıyor , Güvenlik kimseye emanet edilemez heleki Tr'nin bulunduğu bölgede,oda ayrı bir tartışma konusu
    Şu anki dünyadaki siyasi dengeler JP'ye bir saldırıya izin vermez ama ilerisi için kimse garanti edemez , Çinin tarihden gelen bir alacağı var , zaman zaman bunuda dile getiriyor, Kore nukleer silaha gidiyor , JP'nin bunlara karşı ne önlemleri var bilemem ama eğer USA'ya güveniyorsa işleri Allah'a kalır , Bazen para her şey değildir , 1970 lerin beyrutu ortadoğunun parisiydi , kuweytın zenginliği öyle ama 1 gecede ne hale düşdüler , İnşallah JP'nin zenglinliği , beyrutn zenginliği, kuweytin zenginliği gibi değildir
    ...............




  • Altyapıları zaten mevcuttu.Kaldıkları yerden devam etmesini bildiler.
  • (Alıntı yaparak gereksiz yere kalabalık etmek istemedim)

    Sayın Taner, yazınız ilgiyle okudum, dikkat çekecek noktalar oldukça fazla, doğruluk payı da elbette yüksek. Bense kendimce bir eleştiride bulunmak istiyorum (buna özeleştiri düyebilir miyiz bilmiyorum)....KEndimce gördüğüm,yaşadığım olaylardan yola çıkacağım.

    Eşim sağlık ocağında çalışıyor, nöbetçi olduğu bir gün (saat 00.00'a kadar) ilçe hastanesine 3 kişi geliyor, içlerinden birisi hasta,nefes darlığı varmış daha doğrusu nefes almakta zorlanıyormuş...Hemşireler (2 hemşire nöbetçi) doktorun ilk gözleminden sonra gerekeni yapıyorlar ama laf anlayan kim, illa da ambulans çağrılacakmış, durumu ağırmış.Samimiyetimle söylüyorum abartılan kadar değil hem doktorla, hem eşimle konuşuyoruz. Velhasılı bir kaç kez 112 acil servise telefon açılıyor ve oradan red cevabı geliyor çünkü hastanın aciliyeti ve oradakileri ikna edememiş. En son telefon açtıklarında doktorun eline tutuşturuyorlar telefonu zaten yaşı küçük olan çaresiz telefonda konuşuyor, hani aksi bir şey de söylemiyor çünkü karşı taraf kalabalık ve güvenlik görevlisi yok.

    1- Kural tanımıyoruz, her şey bizim için var zannediyoruz ve devletin olanaklarını köküne kadar kullanma hakkını (yerli-yersiz) kendimizde görüyoruz.

    2- Görevinin başında olan doktor ve hemşirelere rağmen oradaki personelin güvenliğini gece bekçisine emanet ediyoruz ki o da ortalıkta yok, çünkü doktorun bu vatandaş üzerinde yaptırımı yok, zaten personelde rica ile gönderiliyor. Dolayısıyle bir kaç tane çapulcunun devletin kaynağını rahatça sömürmesine olanak veriyoruz.

    3- Çalışmaktan dem vuruyoruz, her işimize haramı, helali esas alarak yola çıkıyoruz ama kul hakkı nedir tanımıyoruz.

    4- O üç beş tane çapulcuya devletin yardım olanaklarını açıyoruz, hiç emek vermeden yardımda bulunuyoruz ve böylece devleti daha rahat sömürmesine olanak tanıyoruz.

    Bir başka olay, çalıştığım okulda 2 yıldır görev yapan bir müdür yardımcımız ve bu değerli arkadaşın sayesinde okulun kağıt, toner gibi masrafları karşılanmaya başladı (devlet bu harcamalar için her hangi bir yardımda bulunmuyor). Bu değerli arkdaşaın sayesinde yazı işleri düzene girdi, kurallar olması gerektiği gibi uygulanmaya başladı. Müdürümüz emekli oldu ve yerine müdür atanamadığı için okuldaki 2 müdür yardımcısından birisi müdür vekili olacaktı (2. müdür yardımcısı eğitim öğretim senesi sonuna doğru atandı). Biz bu arkdaşın müdür vekili olmasını beklerken maalesef daha yöneticilik tecribesi olmayan ama 20 yıllık öğretmenlik tecrübesi bulunan 2. mdürü yardımcısının vekil olduğu haberini aldık, üzüldüm.

    1- Her fırsatta "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diyoruz ama önemli işi yapacak insanın kalitesi değil, önemli olan adamın arkasının olması.

    2- Her fırsatta ve hemen her sene başında toplantı yapılır, kaymakam gelir daha bizmillah demeden başlar "öğretmeneler hiç bir şey yapmıyor zaten yatıyorlar" dan girer "çalışmayana şöyle ceza veririm" diyerek çıkar. Tabii bizler iyi motive olmuş grup olarak çıkarız toplantıdan.
    İnsana nasıl hitap edeceğimizi bilmiyoruz.

    3- Yukarıda adı geçen kaymakamın eşi sağlık ocağında çalışır görünür, böylece döner sermyaden de faydalabilenecektir ancak bu durumu her hangi bir sendika başkanına iletirsiniz, gerekli işlemlerin yapılmasını beklersiniz ve cevaben " Takdir edersiniz ki kendisi mülki idare amiri, bu sebeple yaptığı bazı şeylere göz yummak lazım" denilir ve siz susarsınız. Bu Sağlık Müdürlüğüne tarafımdan şikayet edilir ve bu şikayet belediyey ulaşır, ilk aranan şey "Bu şikayeti kim yaptı?" sonra da o eşin orada olmasına sebepler bulunur.
    Her şeyi memurlarda aramamak lazım, bu memleketi soyanlar memurlar değil bizzat yönetici konumundaki insanlardı, imzaları biz atmıyoruz.

    4- Okulun kaloriferleri her sene yeterince yanmaz çünkü kömürler adidir, kalori değeri çok düşüktür. Her ne hikmetse her sene bundan şikayet edilmesine rağmen kimsenin kulağı duymaz ve yine her sene kömür dağıtım ihalesini aynı vatandaş ya da o vatandaşa ait bir firma alır.

    Saymaya kalırsam anlatılacak çok şey var, aslında onlar neden ileride değil, biz neden gerideyiz diye sormak lazım?




  • Taner beyin yazısına harfiyen katılıyorum.Zaten katılmamak elde değil.
    Yanlız Japonya ile Almanya'yı birazcık ayırmak gerekiyor.İkiside benzer ilerleme örenği göstermiş olmaarına rağmen japonyaya Amerikanın çok ciddi desteği olduğunu unutmamk gerekiyor aynen güney Kore gibi.tabii ki adamlar çalışkan olmalarının yanı sıra sistemin döndürülmesinde bireysel katkının payı da oldukça büyüktür.

    Almanya ise zaten çok gelişmiş bir kimya ve çelik ,enerji ve ağır sanayi teknolojisi varken bu sekteye uğratılmış ve bertaraf edilmiş olsada tekrar yapabilecekleri sistem ve halkın tekdüze hayata alışkın olması sebebi ile işgücü sayesinde tekrardan diriltilmiştir.Zaten dünyanın en büyük ve araştırma geliştirme yapan üniversiteleri 2. dünya savaşı öncesinde Almanya da idi.Beyin gücü ve teknik ve iktisat ,kimy ave sayamıyacağım birçok konuda dünyanın en ileri memleketi idiler.Zaten Alman profları amerikaya ithal etmeseler birçok konuda Amerikanın yapabilieeği ilerleme ötelenir idi.Yani zaten belki şu an bile dünyanın en iyi yetişmiş elemanları ve disiplinin (mesleki )olduğu ülkedir.Bireysel şirketlerinin başarıları şans değildir.

    japonya ise amerkanın büyük maddi ve teknolojik desteği ile 1950-1960larda başlattığı atılım ile ilerleme sağlamılş bunda da askeriye ayrılan kaynakların azlığının çok büyük katkısı olduğu aşıkardır.

    şimdi türkiye ye gelince , 1930-1940 ların teknolojisine göre çok büyük hamle yapan türkiye aynı hızda gelişimini hep sekteye uğratan faktörlerin baskısı altında kalmıştır.Bilinçli olarak yapılanların dışında halen küçük çocuklar bile telvizyonu izleyerek insanmız hakkında yorum yapabilirler.Bitreysel başarı ve zeka ile karşılaştırıldığında ben ortalama olarka ciddi bir farkın çıkacağına inanmıyorum.Hepsi bir taş üstüne bir taş koymakla olmaktadır.Kişisel olarak eğitimimiz de böyle değil midri.İNsan atlayarak hazmetmeden bir diploma almış olsa başarılı bir doktor veya mühendis olma şansı var mıdır? Eğer var diye düşünülüyor ise işte farkımızı yaratan bu zihniyet ve bakış tarzıdır.




  • Yönetici seçiminde maalesef iş odaklı çözümler yerine personel odaklı seçimler yapılıyor. Böylece yeni gelen yöneticide çözüm üretmek yerine oraya kendisini getirenlerin işlerini halletmek için mesaisini harcıyor.
    Ben 10 senedir memurum. Maliyede çalıştığım zamanlarda dizaynı 1940 lı yıllardan kalma fişlerle çalışıyoduk. Ankaradaki bir uzman yada yöneticiler 60 sene bu işi yenilemeyi düşünmemiş. o zmanlar ytl olamdığı için rakamlar sığmıyodu ama dmo dan öle geliyodu mecbur kullanıyoduk. Bilgisayarlı sistem geldi iş biraz düzelmişti. Şimdiki işyerim üniversite. Ben maliyede memurluk yapmışım gerçekten diye düşündürüyo bana burası. Adamcılık almış başını gitmiş. Asistanların çoğunun babası yada yakını üniversitede prof.

    Bu örnekleri herşeye yaygınlaştırabiliriz. şu gerçekki biz dürüst değiliz,empati duymuyoruz ve günü birlik çözümlerle işi götürüyoruz. Adamcılık yapıyoruz,çalışmayı sevmiyoruz ve topluma saygılı değiliz. Ayrıca da tepkisiz bir toplumuz.




  • Herkes toplumsal konumumuzdan bahsetmiş ben başka bir etkenden bahsetmek istiyorum. O dönemleri çok iyi bilmesem amerikanın bize uyguladığı marşal "yardım"larının ülkemizi batıran en büyük unsurlardan birisi olduğunu üşünüyorum. Adamlar bize sen üretme biz üretir sana satarız politikasını çok güzel yutturmuşlar. Bugün yük taşımacılığın da tren yollarının payı %5 gibi komik bir değerde ise bu marşal yardımlarında "bu parayı otoyola harcayacaksın" şeklinde yaptırımlar olmasıdır. O zamanlardan gelen bu üretmeyip tüketme hastalığımız ülkemizi batırmakta. Mesela çok kafayı taktığım bir örnek vermek istiyorum. Yazıcınızın kağıdı bittiğinde alabileceğiniz bir Türk A4 kağıt markası var mı? Binlerce yıl önce keşfedilmiş kağıdı bile üretmeyip ithal eden bir ülkenin gelişmesi mümkün mü?

    Bir de salla başını al maaşını olaylarına bir örnek vermek istiyorum. Annem bir Üniversite hastanesinin öğretim üyesi yemekhanesinde çalışıyor. Anlattığına göremuayenehanesi olan proflar (yaklaşık %70'inin var) sabah 11.30 gibi yemekhaneye geliyorlar 1.30'a kadar yiyip içip sonra kalkıp muayenehanelerine gidiyorlar. Yani hastanede taş çatlasa 2,5 saat iş yapıyorlar ve buna rağmen en düşük 2.500-3.000 lira maaş alıyorlar.




  • sanırım bu konudan sonra şöyle bir kıyaslamanın içine giriyoruz. Onlar savaştan çıkınca tekrar güçlü bir devlet oldular fakat biz medem güçlenemedik?

    bence durum şöyle onlar savaşa girmeden önce zaten güçlü idi, ,iş vardı aş vardı, fabrika vardı. ama bizde 1. dünya savaşından sonra tekrar oluşacak bir güç yoktu. Bir zamanlar dünyayı yöneten güç tükenmişti. Yabancıların eline bakıyorduk. Allah'tan ki M.K. Atatürk vardı. Bence bizde en az onlar kadar büyük birşey başardık
  • İsmet İnönü gzel bir sözü vardır.
    "Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur"
  • yani sonuç olarak bizim geri kalmışlığımız, çok daha gerilerden geliyor, onlar zaten ellerindeki teknolojiyi tekrar canlandırdılar.

    ama işin enteresan yönü, yıkılmış bir ülke bu kadar bir sürede (30 yıl kadar) nasıl böyle bir düzeyi tekrar yakalayabildi, bu kadar finansmanı nereden buldu.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    yani sonuç olarak bizim geri kalmışlığımız, çok daha gerilerden geliyor, onlar zaten ellerindeki teknolojiyi tekrar canlandırdılar.

    ama işin enteresan yönü, yıkılmış bir ülke bu kadar bir sürede (30 yıl kadar) nasıl böyle bir düzeyi tekrar yakalayabildi, bu kadar finansmanı nereden buldu.


    Batı Almanyaya Amerika finansman sağladı, Doğu Almanyaya'da Sovyetler.
  • Eğer biz geri kalmışlığımızı gerilere bağlarsak o vakit amacımız bir hata bulmak değil, bir suçlu bulmak olur. Bir suçlu blurusak mazaret üretmesi de kolay olur ne de olsa "irade bizim elimizde değil, biz istiyoruz ama geçmişte bir kere hata var" diyerek işin içinden sıyrılmak ta var. Ben bu fikre bu noktada katılmıyorum, evet zamane şartlarına göre geride olabiliriz ancak bu hiç bir şey yapmayıp yerimizde oturacağız anlamına gelmiyor.

    Öncelikle kuralsız yaşıyoruz ve bu kuralsızlık yönetim şeklimiz de yansıyor. Trafik kurallaını tanımıyoruz, okulda kural yanımıyoruz, adam alırken kural tanımıyoruz, çalışırken kural tanımıyoruz. "Ön teker nereye giderse arka tekerde oraya gider" misali, yönetici konumundaki insanların öncelikle işlerine dört elle sarılamalrı lazım, öyle işi başkalarının üzerine atıp ta olayın içinden syrılmaya çalışmak olmaz.

    "O konuma geleyim de gerisini boşver" diyen bir zihniyetle olmuyor bu işler, işte yukarıda bir kaç örneğini verdim. Küçük şeyler ama bu meleket adına kayıp, bu meleket adına bir geri adım, birileri çalışsın çabalasın, vergisini versin, diğer taraftan bir başkası sahip olduğu konumu kullanarak devletin olanaklarını dilediği gibi kullansın...Eğer biz bu durumu normal olarak görüyorsak, her ne olursa olsun bir amirin yaptıklarının sorgulanamayacağı mantığını savunuyorsak, ait olduğumuz düşüncenin eleştirel yönlerini göremiyorsak veya görmek istemiyorsak, otutrp hayıflanamak boşa.

    Kuralım bir sistem, sistemi revize etmeyelim nasılsa işleyen çarklar var, dönen çarklar var, hata varsa da ben bulaşmayayım da kim bulaşırsa bulaşsın...yani bu düşüncenin hiç mi bu memleketin hali hazırdaki durumuna etksiis yok? adamcılığın kol gezdiği, usulsüz atamaların hiç mi etkisi yok? kuralsız bir yönetim anlayışının, sorguanamaz bir yönetim anlayışının hiç mi etkisi yok? bu kuralsızlığın toplum yaşantımızdaki hakimiyeti sonucu kimsenin bu sisteme dokunupta kendi çarklarına çomak sokmak istememesinin hiç mi etkisi yok?

    Finans boyutu hakkında araştırmadan herhangi bir fikir beyan etmem doğru olmaz...




  • teknik,teknoloji,milliyetçilik sayesinde. su sogutmalı motordan hava sogutmalı motora gectiler.seri üretimi ilk onlar yeptı bunlar yeterli sebepler herhalde
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.