Şimdi Ara

ABD'nin Ortadoğu Projesi...

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
66
Cevap
0
Favori
1.742
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Basından okuduğum kaynaklarca ve üniversitede bazı hocalarımızın düsüncelerinden yola çıkarak ABD orta doğudaki planlarını yazdım.Hepsi benim düsüncemdir.Sizin düsüncelerinizide merak ediyorum.Saygılar.





     ABD'nin Ortadoğu Projesi...


    Haritaya iyice bakarsanız Amarika'nın nereleri neden istediğini anlarsınız. İşgal etme arzusunda bulunduğu ülkeler yanyana birbirine sınırı olan ülkeler.En güneyde kuveyt korfezi yıllar oncesinden ABD nin elindeydi.Irak işkalinide buradan baslattı.Çok onemli olan korfez ABDnin orta doğuya deniz yoluyla ulasım kapısı.

    İlk basta Ladin safsataları ile zayıf Afkanistan ele geçirildi.Boylece Çine iyice yakınlastı hatta küçük bir sınır bile elde edildi.

    Sonra hedef Irak oldu.Ve Orasıda ABD nin emrine girdi. Boylece İsrail'in yanı basında bir büyük bir coğrafyada ABD nin emrine girdi. Ve ortada iran kaldı. İran bu ulkeler arasındaki en dişli ülke olduğu için ABD direk olarak savasmayı goze alamıyor.Bu yuzden parçalama yolunu deniyor.. Nasıl mı ?

    Kürt lider Barzani Dünyada ülkesi olmayan en büyük halk Kürt halkıdır diyor.Ortadoğuda ve Türkiyede milyonlarca Kürt yaşıyor. Barzaniye deniyorki biz size bir ülke kuralım. Nasıl? işte İrandaki Türkiyedeki Iraktaki Kürtleri kıskırtalım bunlar bu ülkelerde ayaklanmalar çıkarsın bir araya gelin ülkeninizi kurun.Sozde Kürdistanın toprakları biraz Türkiyeden biraz İrandan biraz Iraktan olacak, ABD'nin büyük ortadoğu projesine gore.Amaç ? parçalanmıs İranın zayıf yakalayıp Irak gibi elde etmek. Sonra ne olacak ? Hazar denizinden Rusyaya sınırdaş olacak ABD.

    Kısacası ABD nin amacı orta doğuyu parçalamak ve bu coğrafyaya egemen bir İsraili desteklemek.Zaten İsrail ABD'nin ortadoğu şubesi. Böylece Asyanın en büyük 2 gücünden olan ÇİN ve Rusyanın yanı basında bulunabilmek. Olası bir savaşta Rusyanın ve Çinin gücünü daha burada kırabilmek ve rahatça dünyaya hükmetmek..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Brooklyn -- 21 Ekim 2007; 20:36:02 >



  • Asıl hedef yoksa Türkiye mi?

    Büyük Ortadoğu Projesinde Türkiye'nin Rolü: Akademik ve siyasi çevreler Türkiye'nin BOP içerisindeki rolünün Büyük Ortadoğu Jandarma Komutanlığı şeklinde düşünüldüğünü kaydetmektedirler.

    Soğuk Savaş sonrasında uluslararası sistemde yaşanan boşlukları doldurmak üzere uluslararası toplum Avrasya’dan başlamak üzere ABD tarafından, ideolojisi olan Anglo - Sakson kapitalizmini yeniden yapılandırılmaya tabi tutmuştur.

    Emperyal güçlerin Ortadoğu’ya ilişkin planları yeni olmadığı, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden sonlarına kadar Türkiye’nin emperyalist sistemin uç kalesi olarak tasarlandığı ve SSCB’ye karşı kullanıldığı belirtilmektedir. Ortadoğu’nun S.S.C.B. nüfuz alanına girmemesi için Türkiye bölgede etkili bir silahlı güce dönüştürülmüştür. İkinci Dünya Savaş’ı sonrasında Türkiye’nin Soğuk Savaş'ta rolünün ne olacağı tartışılırken Türkiye’nin NATO üyeliğine karşı çıkan İngiltere, yeni bir proje ileri sürmekteydi. İngiltere, bir “Ortadoğu Komutanlığı Projesi” ileri sürmekte ve Türkiye’nin bu proje içinde Batı’nın çıkarlarını savunması gerektiğini düşünmekteydi.

    İngiltere Dışişleri Bakanı Ortadoğu’nun SSCB’ye karşı savunulmasını bizzat Türkiye’nin üstlenmesini istemekteydi: Ortadoğu’nun savunulmasıyla olan ilgisi dolayısıyla, Birleşik Krallığın, bu bölgenin savunmasında Türkiye ile işbirliği yapmakta özel menfaati vardır... Türkiye’nin Orta Doğu’nun savunmasında kendisine düşen rolü oynaması üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Türk Hükümeti de bu görüşü paylaşmaktadır. Dünyanın bu önemli bölgesinin güvenliği için yapılan planlara Türkiye’nin katılması için gerekli çalışmaların bir an önce tamamlanmasını ümit ederim.

    Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes Ortadoğu’da Barış ve İstikrarı Koruma planı ile ilgili olarak yaptığı ...Çünkü, istikrar ve milletlerin istiklali gayesini güden garb devletlerinin siyaseti bakımından, Türkiye, bu bölgede büyük ehemmiyet arzetmekte ve bu bakımdan gerekli vasıfları haiz bulunmaktadır... Eisenhower Doktrini’nin doğruluğu ve sakatlığını tarih huzurunda... Amerika’nın bu planda ve bu hesapta, Türkiye Cumhuriyeti’ne vereceği yer, mevki ve ehemmiyet tayin edecektir. açıklaması ile Hükümetin ABD'!nin Türkiye Cumhuriyeti'ne biçtiği rol için hazır olduğunu açıkça dile getirmektedir.

    Anıl Çeçen başta olmak üzere siyasi ve akademik çevreler bölgede yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurulacağını ama bunun Türklerin kuracağı bir Osmanlı İmparatorluğu değil, Amerikalıların kuracağı bir Osmanlı İmparatorluğu olacağını; bu yeni Osmanlı yapılanmasının federasyon ya da konfederasyon şeklinde ortaya çıkabileceğini ve ABD’nin planında yer alan Yakın Doğu Konfederasyonunun İstanbul merkezli olacağını dile getirmektedirler.

    Zbingniev Brezinski, Türkiye Karadeniz bölgesini istikrar içinde tutar, Akdeniz’e girişi kontrol eder, Kafkasya’da Rusya’yı dengeler, hâlâ Müslüman fundamentalizmine karşı panzehirdir ve NATO’nun Güney kanadının dayanağıdır diyerek ABD’nin Türkiye için biçilen role işaret etmiş, 20 Nisan 2005'te Işık Üniversitesi ile Demokratik İlkeler Derneği tarafından düzenlenen ve Işık Üniversitesi öğretim üyesi emekli büyükelçi ve MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın yönettiği Büyük Ortadoğu Projesi Panelinde, araştırmacı-yazar Andrew Mango, müdahaleci politikası dolayısıyla Amerika'nın bügünkü yönetiminin AB ülkelerinde eleştirildiğini ve kaygıya neden olduğunu belirtirken, bütün gelişmiş ülkelerin Büyük Ortadoğu'daki çıkarlarının örtüştüğünü söylemiştir.

    Petrol şirketleri ve gelişmiş ülkeler arasındaki rekabeti abartmamak gerektiği üzerinde duran Mango, gelişmiş ülkelerin asıl çıkarlarının Ortadoğu ülkeleriyle normal iş ilişkileri kurmak olduğunu söyledi. Bu nedenle bölgede düzene ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Mango, Ortadoğu ile ilgili tüm girişimlere ideolojik açıdan bakmak yerine maliyet-kar analizinin önemini vurgulamıştır.

    Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri için önemli bir örnek teşkil ettiğini söyleyen Dışişleri Eski Bakanı Emre Gönensay Ortadoğu bölge halklarının kendi kaderlerini belirlemeye başladığını, Amerika'nın Ortadoğu'daki hedefinin istikrardan ziyade, demokrasiyi bölgeye getirmek olduğuna da değindi.


    Liberizasyon ve 24 Ocak kararları Ana maddeler: 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Darbesi
    Siyasal iktidarın, BOP’ni uluslararası meşruiyet kazanma aracı olarak gördüğü ve 1980’li yıllarda Ortadoğu’ya, 1990’lı yıllarda Orta Asya ve Kafkaslara model olarak sunulan Türkiye'nin, söz konusu modelliğin ötesinde "Büyük Ortadoğu" bölgesinde doğrudan Amerikan dizaynlarının hayata geçirilmesinde rol üstlendirileceği kamuoyunda ve siyasi areneda hakim görüş halini almıştır.

    1983-1996 arası ABD yanlısı güçlerin kontrolü altındaki siyasi ve büroktatik kadroların belli bir planı uygulamaya koydukları; bunun için öncelikle dışişlerinde kendilerine hizmet edecek adamlar elde edip sonra üniversiteleri kullanarak gençliğe yöneldiklerini; BM, Dünya Bankası ve AB fonlarının büyük kısmının gençlere ve kadınlara yönelik kullandırıldığının; Önce gençler üzerinde, bizden bir şey olmaz, Türkiye berbat bir ülke, yaşanmaz imajıyla aşağılık kompleksi oluşturulup sonra da her bakımdan kayıtsız şartsız kendilerini kabul eden genç gruplar oluşturdukları, misyonerlik faaliyetlerine hız verdikleri kaydedilmektedir.


    Başbakan Erdoğan, Bush ile 28 Ocak 2004'te Beyaz Saray'da yaptığı görüşmenin ardından, "Türkiye'nin, sınırları genişleyen ve demokratik değerlerin yerleştirilmesi öngören bu projeye destek verdiğini, Türkiye'nin projede anahtar rol oynayacağını" söylemiştir.

    ABD karşısındaki engelin Cumhurbaşkanı olduğu ifade edilmektedir. Mısır'ın Ankara Büyükelçisi, kendisiyle yapilan söyleşide, Büyük Orta Doğu planı çerçevesinde, Türkiye'nin model olma rolü konusunda ; ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ikide bir, Türkiye'nin ılımlı bir İslam ülkesi modeli olduğunu ve diğerleri tarafından örnek alınması gerektiğini söylerken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, her fırsatta ülkesinin böyle bir rolü üstlenmeyi arzulamadığını vurgulamaya özen göstermektedir. demiştir.

    (Bazılarının beğenmediği -kimnenasıl)Eski Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer; Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi'nde model rolünü üstlenmek istemiyor. diye beyanat vermiştir.vikipedi den
  • Bence, Büyük ortadoğu projesinin esas olan iki hedefi vardır. Bunlardan ilki bölgede ki radikal oluşumların güçlenmesini önlemek ikincisi ise İsrailin yükünü hafifletmektir.
    Ortadoğuda güçlenen ve tamamiyle kendini batı ve onun değerlerine karşı savaşmaya adamış olan radikalizmin bölgedeki batı çıkarlarını tehtit etmektedir. Amerika bu oluşumların büyük enerji kaynaklarının üzerine oturmasını ve bunu yönetmesini istememektedir. Ayrıca bölgeyi büyük bir pazar olarak gören batı bu pazarı kaybetmek istememektedir. Bundan dolayı bölge batı için hayati öneme sahiptir ve bundan dolayı kaderine teslim edilemez!
    İkncisi ise Irağın kuzeyinde kurulması planlanan ve kısmen kuzeydeki su kaynaklarını da içine alarak büyümesi hedeflenen oluşumdur. Bu yaratılmaya çalışılan devlet ile bölgedeki devletlerin sürekli çatışması planlanmaktadır. Böylelikle İsrailin araplarla bitmek bilmeyen savaşına odaklanmış olan orta doğu gözünü bu yeni saldırgan oluşuma çevirecek ve enerjisinin bir kısmını bu oluşumla mücadeleye ayıracaktır.
  • Realist olmak gerekirse,gücü elinde bulunduran gereklerini yapamalıdır.Yapmazsa güçten feragat eder.Günümüz dünyasında Amerika süper güçtür,istediği yerde istediğini yapar!arkasına hristiyan dünyasını da alır.Yaptıkları doğrudur veya yanlıştır,belki de Türkiye üzerinde hasmane tutumları vardır.Bu durum karşısında biz ne yapmalıyız?Ne yaparsak nasıl karşılık görürüz?Acaba Amerika ya konjonktür gereği tek düşman biz miyiz?Kaç devlet Amerika ya kafa tutabilir?HErhangi bir devletle savaşa girsek!Kaç devlet bizim yanımızda olur?Kıbrıs konusunda kaç devlet bize destek verdi?

    Saygılarımla,
  • Amerika neden süper güç?

    Ben kendimce bu konunun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Analiz sonucunda bizdeki farkın ne olduğunu görmek daha bir mümkün olacak aynı zamanda da bu süper güçün hedefleri hakkında daha isabetli tahminlerde bulunabiliriz diye düşünüyorum.

    Öncelikle amerikanın kuruluş sürecine baktığımızda karşımıza avrupanın muhtekif yerlerinden daha fazla para ve toprak amacıyla göçetmiş insanlar karşımıza çıkıyor. Tom hanks ile yanılmıyorsam nicole kidmanın bununla ilgili yani göçle ilgili bir filmi vardı. Amerikamıydı avustralya mıydı tam hatırlamıyorum neyse. Oluşum süreci ülkeler için çok önemli bence. Amerikaya göçetmiş bu action, maceracı ruh yapısındaki insanlarının orada yerlilerle olan ilişkilerini afrikadan devşirme zenci köleleri getirmelerini hepimiz az çok biliyoruz. Sonrasında çıkan iç savaşlar. iç savaşları incelediğimizde daha çok avrupa kökenli insanların kendi aralarındaki ırk savaşlarını görürüz. Fransızların, ingilizlerin ,irlandalıların, portekizlilerin yada italyanların bu kıta için düşündükleri önder ırk olma savaşı çok büyük iç savaşlar yaşattı amerikaya. Yerlilerin birkısmı bi tarafta bir kısmı başka tarafta dağıldılar.

    İşte bu deneyimden geçen amerika sonuçta ırk kavramını bir kenara koyarak eyaletler halindeki parçalanmış küçük devletçiklerini birleştirdi ve birleşik devletler oluştu. Asya orjinli amerikan vatandaşları da bu gruba daha sonra ilaveten katıldılar. Genel yapıya baktığımızda her yıl 50.000 civarında göçmen alan amerika nın genetiği daha çok para toprak ve güç isteyenlerin göçederek oluşturduğu bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Hal böyle olunca birliğini sağlamak tamamen dışa karşı sömürgeci davranmaktan geçiyor. Çünkü amerikaya gitmiş olan herkesin hayali rahat yaşamdır ve bu sağlanamadığı taktirde dağılması an meselesidir.

    İşte bu nedenledirki her amerikalı ülkesini sever. Onlar için bişiler yapıldığını bilir. Aksi halde bu macerapersetler asla rahat durmayacaklardır. Böylece amerika kendi içinde evrimini, tamamlayarak dünyaya hükmeden bir insan topluluğudur.

    Bu psikolojiye sahip olan yada amerika gibi gelişmeyi veya güçlenmeyi amaçlayan diğer devletlere baktığımızda Kanda, avustralya,yeni zelannda gibi ülkeler aynı şekilde amerikanın yaşadığı iç savaşı yaşamadan ama kontrollü bir biçimde kalifiye göçmen alarak bu gücü kendileride sağlamaya çalışmaktadırlar.

    Kısacası amerikan rüyasının oluşması yağmadan geçer güçten geçer aksi halde dağılır gider.


    Ülkemize baktığımızda ise hala daha 1000 yıldır birbirini içine sindirememiş insanlar görüyoruz. Müslümanlık osmanlıya zamanında birliktelik sağlamış olsada artık aşırı milliyetçiliğin doğurduğu ırkçılığın yanına birde güç kaybı eklenince dağılması kaçınılmaz olmuş. Birbirini tetikleyen ırkçı yaklaşımlar sürekli bölünmenin kaçınılmaz sonucunu önümüze koyar. Çünkü ırkçılık denen kavram sen ben öbürü gibi bir tanımı ortaya koyarak tahammülsüzlüğü ve de birlikte yaşama fikrini reddeder. Böyle sakat bir düşüncenin kenarından dönmüş olan amerika (zenci ırkçılığını saymazsakki daha çok sınıfsal sebeplerledir) bu kozu ortadoğuda gayet iyi kullanmaktadır.

    Hitler aşırı düşünceleriyle milyonların ölümüne sebebiyet vermekle kalmamış rus askerlerinin berlin sokaklarındaki kahkahalarınıda sağlamıştır. İkiye bölünmüş ve sonuçta amerikanın bomba ve üstlerini ülkesinin göbeğinde bulmuştur. Bununla kalmayarak her yıl yahudilere tazminat ödemektedir hala.

    Ülkemiz birliktelik anahtarını ne ile sağlayacağını düşünürken müslümanlığında etkisiyle kurtuluş savaşını kazanmış ve kendi ölçeğinde bir devlet olarak kendini ifade etmiştir. Ancak bu savaşın sonrasında hala devam eden ırkçı rüzgarlar en sonunda işte başımıza bu terör belasını getirmiştir. bunun iç savaşını henüz yaşamamış olan ülkemiz buraya emin adımlarla hem bilinçsiz bizler hemde dışardan gelen telkinlerle bu tehlikeyi kapısında görmektedir.

    Irkçılık her zaman karşı ırkçılığı tetiklemiştir. Bu su götürmez bir gerçektir. Köydeki sülale kavgasından pek bir farkı olduğuda söylenemez. Sadece kin,nefret, acı ve küçülmeyi doğurur.

    Bu belki en yumuşak karnımızdır. Diğer taraftan amerikanın sömürgeci kuruluş tarzını ve bulunduğumuz coğrafyanın konumunuda hesaba katarsak sanırım burdan bişeyler çıkarmak mümkündür.
  • Bütün bu dönen oyunların arkasında ki tek sebep kesinlikle İsraildir.Elbette Amerika'nın da bir takım çıkarıları bulunmaktadır yoksa hiç bir ülke başka bir ülke için bunca külfet altına giripte bir takım şeyleri karşılıksız yapmaz.Böyle sıralı,planlanmış devam eden ve edecek olan bir işgalin Yahudilerin dinsel doktirnleriyle desteklendiği konuya vakıf olanlarca bilinimektedir.Arz-ı Mevud(Vadedilmiş Topraklar)Allah'ın Hz.Musa'ya vadettiği topraklar bunu temlini oluşturur.Bütün bu işgaller sadece İsrailin isteği ile olmuştur yoksa asıl mesele Amerika'nın petrol ihtiyacı falan değildir.Araplardan 300 milyonluk kara parçasında yaşayan İsrailin Beka Stratejisi gereği yaptığı yaptırdığı işgaller aslına ülkenin o kara parçasındaki bekasını korumaya yöneliktir.Buraya sığmayacak ve akıllara durgunluk verecek olan bu stratejiyi daha iyi incelemek istiyorsanız Cevat Eroğlu'ndan "İsrail'in Beka Stratejisi ve Kürtler" adlı kitabını şiddetle tavsiye ederim ama ön bir bilgi olsun diye burada bir alıntıya yer vermek istiyorum.

    İsrail ise, kurulduğu günden bu yana temel mantığını asla değiştirmeden uyguladığı “Beka Stratejisi” ile, bir anlamda etrafını sarmış olan Müslüman-Arap kimliğinin bir güç haline gelmesini engellemek için Ortadoğu’da daima parçalı bir yapı istemektedir. Müslüman bir Arap denizinde çevrelenmiş küçük bir ada görünümünde olan İsrail, varlığını korumak için Arap Denizi’ni çatışma eşiğinde, hatta bizzat çatışma içerisinde tutma çabasındadır. Çevresindeki ülkeler ne kadar parçalı ve karmaşık bir iç yapıda ve birbirleri ile çatışan pozisyonlarda olurlarsa, İsrail için varlığını korumak o kadar kolay olacaktır. Bu bağlamda, Irak İsrail’in en önemli faaliyet alanlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. 1982 yılında İsrail Siyonist Örgütü’ne bağlı Enformasyon Dairesi’nin yayın organı “Kivunim”de yayımlanan bir raporda, İsrail’in söz konusu stratejisi adım adım çizilmiştir. “1980’lerde İsrail İçin Strateji” adlı raporda, sosyolojik olarak tek bir milletten, dinden bir etnik kimlikten oluşmayan Ortadoğu ülkelerinin kolaylıkla çözülebilecek bir siyasi ve sosyal yapıda oldukları vurgulanmaktadır. Özellikle Suriye ve Irak’ın içerisinde birbirlerine hiç de dost olmayan etnik parçacıklar bulunduğundan ve bu ülkelerin bölüp-yönetilebileceğinden bahsedilmektedir. Ortadoğu’daki her ülkenin tek tek ele alınıp “bölünme” senaryolarının ortaya konulduğu raporda, Irak konusunda öngörülen bölünmeler oldukça dikkat çekicidir. Planda, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti, ortada Sünni bir Arap devleti, güneyde ise, bir Şii devleti olmak üzere üç parçalı bir yapı öngörülmektedir. Irak’ta bugün Kürtler tarafından öne sürülen ırka dayalı federatif yapı önerisi incelendiğinde, İsrail’in söz konusu emelleri ile Kürtlerin söz konusu önerisi arasındaki şaşırtıcı benzerlik açıkça görülmektedir.
    "TUSAM - Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi"
    Şu taktiktir ki bunları yapmakta onlara en fazla yararı olan : BÖL-PARÇALA-YÖNET.Türkiye'nin başındaki kürt meselesi,Irak'ta iç savaşa sebep olan Sünni-Şii-Türkmen çatışmaları vb. bu tür hareketler ülkeleri işgal ettikten sonra o ülkelerin tekrar toparlanacak güce hiç bir zaman ulşamaması için yürütülen stratejilerdir.Biraz parçalanmış bir açıklama oldu ama velhasıl-ı kelam İsrail Amerika'nın Ortadoğu'daki şubesi değildir tam aksine Amerika İsrail'in dünya üzerinde kurup yaydığı caydırıcı ve vurucu güçtür.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Drazy

    Amerika neden süper güç?

    Ben kendimce bu konunun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Analiz sonucunda bizdeki farkın ne olduğunu görmek daha bir mümkün olacak aynı zamanda da bu süper güçün hedefleri hakkında daha isabetli tahminlerde bulunabiliriz diye düşünüyorum.

    Öncelikle amerikanın kuruluş sürecine baktığımızda karşımıza avrupanın muhtekif yerlerinden daha fazla para ve toprak amacıyla göçetmiş insanlar karşımıza çıkıyor. Tom hanks ile yanılmıyorsam nicole kidmanın bununla ilgili yani göçle ilgili bir filmi vardı. Amerikamıydı avustralya mıydı tam hatırlamıyorum neyse. Oluşum süreci ülkeler için çok önemli bence. Amerikaya göçetmiş bu action, maceracı ruh yapısındaki insanlarının orada yerlilerle olan ilişkilerini afrikadan devşirme zenci köleleri getirmelerini hepimiz az çok biliyoruz. Sonrasında çıkan iç savaşlar. iç savaşları incelediğimizde daha çok avrupa kökenli insanların kendi aralarındaki ırk savaşlarını görürüz. Fransızların, ingilizlerin ,irlandalıların, portekizlilerin yada italyanların bu kıta için düşündükleri önder ırk olma savaşı çok büyük iç savaşlar yaşattı amerikaya. Yerlilerin birkısmı bi tarafta bir kısmı başka tarafta dağıldılar.

    İşte bu deneyimden geçen amerika sonuçta ırk kavramını bir kenara koyarak eyaletler halindeki parçalanmış küçük devletçiklerini birleştirdi ve birleşik devletler oluştu. Asya orjinli amerikan vatandaşları da bu gruba daha sonra ilaveten katıldılar. Genel yapıya baktığımızda her yıl 50.000 civarında göçmen alan amerika nın genetiği daha çok para toprak ve güç isteyenlerin göçederek oluşturduğu bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Hal böyle olunca birliğini sağlamak tamamen dışa karşı sömürgeci davranmaktan geçiyor. Çünkü amerikaya gitmiş olan herkesin hayali rahat yaşamdır ve bu sağlanamadığı taktirde dağılması an meselesidir.

    İşte bu nedenledirki her amerikalı ülkesini sever. Onlar için bişiler yapıldığını bilir. Aksi halde bu macerapersetler asla rahat durmayacaklardır. Böylece amerika kendi içinde evrimini, tamamlayarak dünyaya hükmeden bir insan topluluğudur.

    Bu psikolojiye sahip olan yada amerika gibi gelişmeyi veya güçlenmeyi amaçlayan diğer devletlere baktığımızda Kanda, avustralya,yeni zelannda gibi ülkeler aynı şekilde amerikanın yaşadığı iç savaşı yaşamadan ama kontrollü bir biçimde kalifiye göçmen alarak bu gücü kendileride sağlamaya çalışmaktadırlar.

    Kısacası amerikan rüyasının oluşması yağmadan geçer güçten geçer aksi halde dağılır gider.


    Ülkemize baktığımızda ise hala daha 1000 yıldır birbirini içine sindirememiş insanlar görüyoruz. Müslümanlık osmanlıya zamanında birliktelik sağlamış olsada artık aşırı milliyetçiliğin doğurduğu ırkçılığın yanına birde güç kaybı eklenince dağılması kaçınılmaz olmuş. Birbirini tetikleyen ırkçı yaklaşımlar sürekli bölünmenin kaçınılmaz sonucunu önümüze koyar. Çünkü ırkçılık denen kavram sen ben öbürü gibi bir tanımı ortaya koyarak tahammülsüzlüğü ve de birlikte yaşama fikrini reddeder. Böyle sakat bir düşüncenin kenarından dönmüş olan amerika (zenci ırkçılığını saymazsakki daha çok sınıfsal sebeplerledir) bu kozu ortadoğuda gayet iyi kullanmaktadır.

    Hitler aşırı düşünceleriyle milyonların ölümüne sebebiyet vermekle kalmamış rus askerlerinin berlin sokaklarındaki kahkahalarınıda sağlamıştır. İkiye bölünmüş ve sonuçta amerikanın bomba ve üstlerini ülkesinin göbeğinde bulmuştur. Bununla kalmayarak her yıl yahudilere tazminat ödemektedir hala.

    Ülkemiz birliktelik anahtarını ne ile sağlayacağını düşünürken müslümanlığında etkisiyle kurtuluş savaşını kazanmış ve kendi ölçeğinde bir devlet olarak kendini ifade etmiştir. Ancak bu savaşın sonrasında hala devam eden ırkçı rüzgarlar en sonunda işte başımıza bu terör belasını getirmiştir. bunun iç savaşını henüz yaşamamış olan ülkemiz buraya emin adımlarla hem bilinçsiz bizler hemde dışardan gelen telkinlerle bu tehlikeyi kapısında görmektedir.

    Irkçılık her zaman karşı ırkçılığı tetiklemiştir. Bu su götürmez bir gerçektir. Köydeki sülale kavgasından pek bir farkı olduğuda söylenemez. Sadece kin,nefret, acı ve küçülmeyi doğurur.

    Bu belki en yumuşak karnımızdır. Diğer taraftan amerikanın sömürgeci kuruluş tarzını ve bulunduğumuz coğrafyanın konumunuda hesaba katarsak sanırım burdan bişeyler çıkarmak mümkündür.




    Yorumların gerçekten çok aydınlatıcı.Amerikan kültürü gelişminin bu kısmını bilmiyordum. sen Abd nin sömürmeye muhtaç olduğunu anlatmıssın bende bunu nasıl yaptıklarını.



    Massaimassai'nin görüslerinede katılıyorum..Eğer süper güçseniz bu sıfatı korumak için beslenmelisiniz.Ve doğanın bir kuralı vardır. Büyük balık küçük balığı yer.

    Abd kendi tahtını zorlayabilecek 2 ülkeyi Çin'i ve Rusya'yı yakın takibe almak için ortadoğuda kendine Afkanistan gibi Irak gibi Kuveyt gibi küçük şubeler açmaya çalısıyor.Basarırsa İranıda bunlar arasına katacak,ardından hedeflediği Kürdistanı kuracak. Birde İsraili eklerseniz alın size ortadoğu bileşik amerikası.
  • Madem planlar bu kadar açık, o zaman niye Türkiye'de bu projeyi destekleyen bir çok önemli mevkide insan var? (anlamadığım için sormuyorum, siz ne düşünüyorsunuz onu merak ettiğim için soruyorum)
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    Madem planlar bu kadar açık, o zaman niye Türkiye'de bu projeyi destekleyen bir çok önemli mevkide insan var? (anlamadığım için sormuyorum, siz ne düşünüyorsunuz onu merak ettiğim için soruyorum)


    Mesela kim var ?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Brooklyn


    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    Madem planlar bu kadar açık, o zaman niye Türkiye'de bu projeyi destekleyen bir çok önemli mevkide insan var? (anlamadığım için sormuyorum, siz ne düşünüyorsunuz onu merak ettiğim için soruyorum)


    Mesela kim var ?


    Bizzat yönetimde olanlar arasında bu projeyi desteklediklerini beyan edenler yok mu? Yukarıdakı yazılarda bundan bahsediliyor. Gerçekten gönülden mi destek oluyorlar, yoksa destek oluyormuş gibi mi yapıyorlar?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz


    quote:

    Orjinalden alıntı: Brooklyn


    quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    Madem planlar bu kadar açık, o zaman niye Türkiye'de bu projeyi destekleyen bir çok önemli mevkide insan var? (anlamadığım için sormuyorum, siz ne düşünüyorsunuz onu merak ettiğim için soruyorum)


    Mesela kim var ?


    Bizzat yönetimde olanlar arasında bu projeyi desteklediklerini beyan edenler yok mu? Yukarıdakı yazılarda bundan bahsediliyor. Gerçekten gönülden mi destek oluyorlar, yoksa destek oluyormuş gibi mi yapıyorlar?

    ABD bölgedeki bütün ülkelerde işbirliği yapabileceği güçler arıyor ve onları iktidar mücadelesinde destekliyor. Eğer iktidar yolu kapalı ise bizzat kendisi bu ülkeleri işgal ederek istediği düzeni sağlamaya çalışıyor.
    Görünürde batı düşmanlığı kesin olan aşırıların egemen olduğu ülkeleri ya işgal yada başka yöntemlerle işbirliği yapılabilir, ılımlı, sistemler haline dönüştürmeye çalışıyor.
    Türkiye ye ise bir çok düşünür bu projede katı rejimlere model olarak sunulmaya çalışıldığını ifade ediyorlar, fakat katı bir laiklik anlayışına sahip(onlara göre), batılı gibi yaşayan bir Türkiyenin çokta iyi örnek olamayacağını düşünenler bu ülkenin diğer rejimlere yaklaşmasını ve ülkedeki ılımlıların iktidar olması gerektiğini ifade ediyorlar ve ülkedeki muhafazakarlığın nin yükselişini ve arkasındaki desteği buna bağlıyorlar. Karşılıklı bir kazan kazan anlayışı olduğu net bir şekilde görülüyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi harina -- 24 Ekim 2007; 21:26:18 >
  • O kadar çok senaryo var ki.

    Bunlardan bir tanesi de şu:

    - Amerika, bölgedeki varlığına meşruiyet kazandırmak adına Amerikan karşıtı eğilimleri güçlendirmek için elinden geleni yapıyor. Aslında Ahmedinejad hatta HAMAS bile ABD ve İsrailin kontrolünde.

    Hadi bakalım çık işin içinden. Ilımlılar ABD kontrolünde, sert söylemleri olanlar ABD kontrolünde, ulusalcıların büyük çoğunluğu Sabetaycı ya da mason ya da her ikisi, yani gizliden gizliye İsrailin yani ABD'nin kontrolünde falan, böylece sürüp gidiyor bu...Aslında hemen hemen herkes işbirlikçi ve hain(!)

    Şu şiiri anmak geldi içimden:

    Yaşasın konfederasyon!
    Yaşasın kamçılar ve köleler!
    Çünkü siyahları sevsem de,
    Lincoln’ün bir yalancı olduğunu biliyorum.

    Dengeler adına vuruldu kim vurulduysa;
    Çiftçiler, Marilyn Monroe, Bağdat.
    Dengeler adına bırakıldım kendimle başbaşa,
    Burada Şehremini’de

    Ve bir hallaç pamuğuna dönüşmüş olarak,
    Kimim ben!
    Nerden gelip nereye gidiyorum?

    Bunun ne önemi var;
    Mossad besliyor Kafka’yı,
    Zen’i Amerika finanse ediyor.
    Çünkü hepimizi uyuşturup,
    Orta doğuyu ateşe vermek istiyorlar.
    İkilem,
    Üçlem ve dörtlemler.
    Alternatif çöplüğüne döndü,
    Üçüncü dünyanın beyinleri.

    Hiç akletmez misiniz?
    -Hayır,etmeyiz.
    Düşüncenin soysuz çarkına teslim ederiz ayetleri,
    Öyle büyüttük, öyle büyüttük ki düşünceyi.
    Eylemi de aldı içine.
    Eylemi de aldı bizden.
    Ve ateşler içre Bağdat’ın orta yerinde,
    Çırılçıplak kalakaldık işte.

    Dengeler adına silahsız.
    Dengeler adına şahsiyetsiz.
    Miskin,
    Geveze,
    Entellektüel.

    Dengeler adına vurmadı,
    Kim vurmadıysa.
    Dengeler adına şair yaptılar bizi.

    (Şair Hakan Albayrak)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi feylesof -- 26 Ekim 2007; 15:19:30 >
  • Sözün özü; bu coğrafyalarda mevcut bir yangın var, oluk oluk kan akıyor ve biz senaryolarla boğuşuyoruz. Birbirimizi işbirlikçi ve hain diye suçlamakla meşgulüz. Şairin tabiriyle beyinlerimiz "çöplüğe" dönmüş durumda.

    Not: Ayrıca bu yangını çıkaranları gözümüzde fazlasıyla büyütüyoruz. Artık bir noktadan sonra iyice paranoyaklaşan bu senaryoların nedeni de bu.
    Kazanılan zaferleri bile "aslında bu da bir oyun" diyerek mağlubiyete mecbur olduğumuzu her daim zihinlerimizde canlı tutmaya çalışıyoruz.
    Örneğin; İsrail'in geçen yıl Lübnandaki yenilgisi ve Filistinde HAMAS iktidarını devirmeye yönelik tüm çabalarının boşa çıkması bile onların bir planı şeklinde yorumlanıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi feylesof -- 25 Ekim 2007; 17:35:15 >
  • Toplumsal Barış dergisinin 2004 yılındaki bir sayısında "Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi" başlıklı yazı var. bu yazının üzerine Büyük Ortadoğu Projesi haberi bulamadım. ben o haberi ingilizceye çevirip konferans vermiştim. çok beğenilmişti. yüzeysel falan değil, perde arkalarıyla tüm yaşananları anlatıyordu. 15 sayfalık yazı ama aklınızda tek soru işareti bırakmıyor. sizlerden onu okumanızı öneririm.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kahve

    Toplumsal Barış dergisinin 2004 yılındaki bir sayısında "Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi" başlıklı yazı var. bu yazının üzerine Büyük Ortadoğu Projesi haberi bulamadım. ben o haberi ingilizceye çevirip konferans vermiştim. çok beğenilmişti. yüzeysel falan değil, perde arkalarıyla tüm yaşananları anlatıyordu. 15 sayfalık yazı ama aklınızda tek soru işareti bırakmıyor. sizlerden onu okumanızı öneririm.


    Makaleyi buraya ya da rapid'e atabilirmisin?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof
    quote:

    Orjinalden alıntı: kahve
    Toplumsal Barış dergisinin 2004 yılındaki bir sayısında "Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi" başlıklı yazı var. bu yazının üzerine Büyük Ortadoğu Projesi haberi bulamadım. ben o haberi ingilizceye çevirip konferans vermiştim. çok beğenilmişti. yüzeysel falan değil, perde arkalarıyla tüm yaşananları anlatıyordu. 15 sayfalık yazı ama aklınızda tek soru işareti bırakmıyor. sizlerden onu okumanızı öneririm.

    Makaleyi buraya ya da rapid'e atabilirmisin?

    işte o zor. çünkü bende basılı dergiden yararlanmıştım. elimde dergi var. ama eve gidince bakayım, belki sunum notlarım duruyordur.
  • Merak ettiğim americada seçilen her başkan bunları bilerek mi başa geliyor yoksa başkan olduktan sonra birileri tarafından bu konu hakkında bilgilendirilip! plana göre hareket etmesimi sağlanıyor ?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: King Edward VII

    Merak ettiğim americada seçilen her başkan bunları bilerek mi başa geliyor yoksa başkan olduktan sonra birileri tarafından bu konu hakkında bilgilendirilip! plana göre hareket etmesimi sağlanıyor ?



    şu kitabı tavsiye edeceğim...

    illuminati

    http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=62652&page=13&session=S4953087662497213112&LogID=


    bu konulara meraklı olupta bunu okumamak olmaz.
    kesinlikle ufuk açıcı...

  • quote:

    Orjinalden alıntı: driver


    quote:

    Orjinalden alıntı: King Edward VII

    Merak ettiğim americada seçilen her başkan bunları bilerek mi başa geliyor yoksa başkan olduktan sonra birileri tarafından bu konu hakkında bilgilendirilip! plana göre hareket etmesimi sağlanıyor ?



    şu kitabı tavsiye edeceğim...

    illuminati

    http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=62652&page=13&session=S4953087662497213112&LogID=


    bu konulara meraklı olupta bunu okumamak olmaz.
    kesinlikle ufuk açıcı...





    Saolsın
  • bu arada son dönemde türkiyenin abd ile mücadelesi,dünya ya yaptığı açıklamalarla gündem olabilmesi,5-10 sene öncesinin türkiye ve dış politika yı bilenler için hayret vericidir herhalde...

    abd den büyükelçi çağırmak,herkese rağmen gireriz vs.,abd ye rağmen iranla yapılan ticari antlaşmalar,hem bop u destekliyoruz diyip hemde bop un altını oyan suriye ve arap coğrafyası ile yakın ilişkiler,filan ...

    türkiye sanki G8 ülkesiymiş gibi davranıyor yaws!!!
    hatta G8 deki çoğu ülke bile bush a 3.dünya savaşı (hede-hödö) işkembeden sallatmamıştı...
    ABD nin tüm stratejistleri nal topluyor gibi...
    abd ye karşı onun dengi gibi davranan ve krizden çıkan ekonomisi çokda etkilenmeyen bir türkiye...

    enterasan...
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.