Şimdi Ara

İtiraf.comdan itiraflar desem belki ilginizi çeker

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
24
Cevap
0
Favori
533
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • arkadaşlar bazen burada Türkiyeden ümitsiz olduğumu söylüyorum sizler de beni çok karamsar buluyorsunuz ya. aşağıda itiraf.com dan alınmış olaylar gibi şeyler benim halkımın asla adam olmayacağı düşüncemi pekiştiriyor.

    des22; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 23; İl:İstanbul 14.08.2002

    On yedi yaşındaydım. Erkek kardeşimi ortaokula kaydettirecektik. Onun basketbol antremanı olduğu için gitmek bana düştü. Müdür odasında babam bağış miktarını düşürmek için her zamanki taktiğiyle konuşmaya başladı. Ben de masada oturmuş form dolduruyordum. Babam ne kadar fakir olduğumuzu, çocukları okutmak için televizyonu bile sattığını, yarı aç yarı tok yaşadığımızı anlatıyordu. Minik gösterinin sonuna doğru da belini iyice eğdi ve Doğu şivesiyle, “Ben kıhammalım, üstelik bel fıtığım var. Söylemekten utanmıyorum ama oğlum utandığı için bugün buraya gelmedi. İşte bu da beni yıkıyor” dedi. Tabii demek istediği “hamal”dı. İnandırıcı olsun diye Şener Şen tarzında söylemişti. Beni o anda öyle bir gülme tuttu ki, başımı öne eğip kendimi kastım. Bir süre nefessiz durdum. "Karşınızda ağlayan adam sabahtan akşama kadar evde yatar, yığınla kira geliri var" diyemiyorum tabii. Yanıbaşımda duran kadın öğretmen ise utandığımı sanmış olacak, “Tamam müdür bey, bunlardan almayalım” demiş ve kaydı yapıp bizi yollamıştı.







  • bizde diyoruz ya halk değişmeden ülke değişmez. iyi yönetici zembille inecek değil. aramızdan çıkacak. bu adam vekil v.s. olursa böyle devam ederiz işte.
  • nasılsanız öyle yönetilirsiniz düstüru benim işte ümitsiz olmama sebeb oluyor çünkü işte biz böyleyiz.
  • TRAFİKÇİLERİN DURUMU ZATEN MALUM:

    gündemdekiler; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 24; İl:İstanbul 09.02.2002

    8 Şubat akşamı Carrefour Kozyatağı'nda E-5'te duran trafik polisi, felç olmuş trafiğin içinde beni durdurarak, "hatalı sollama" yaptığımı iddia etti ve "Arabanızı parkedip polis aracına gelin" dedi. Polis aracında oturan arkadaşı, "Sizin gibi güzel bir bayanın hızlı gitmesi doğru mu?" diyerek pis pis sırıtıp, "Sana 40 milyon ceza yazıyorum ama istersen yazmayayım" dedi. Buradaki diğer itiraflardan anladığım kadarıyla benden düpedüz rüşvet istedi. Cezamı yazmasını, hatta iki katını yazabileceğini sert bir dille ifade ettiğimde, "Seni şimdi nezarethaneye 'yolda uygunsuz olarak buldum' diye attırsam, orada sana neler yapılabileceğini aklın almaz" dedi. Onu şikayet edebileceğimi söylediğimde ise, "Dayın polis mi?" cevabını verdi. Keşke bu adamları şikayet edebileceğim bir yer olsaydı. Karakola gidemezdim, adam, "istersen götüreyim" diye kendi dedi zaten. Bu ülkede kadın olmak mı suç, yoksa yüksek mevkiilerde tanıdığının olmaması mı? Umarım yetkili birileri bunu okur. Kime güveneceğiz bu ülkede?

    taranta; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 25; İl:Eskişehir 07.04.2002

    Babam emekli bir trafik polisi. Görev süresi boyunca teşkilattaki rüşvet olaylarıyla uğraştı. Rüşvet mekanizması içinde "oyunbozan" konumuna gelmemek için idari büroya geçerek ekibe çıkmamaya başladı. Ablamla üniversiteyi aynı zamanda kazandığımız günlerde, ilk kez evden ayrılırken babamın bizimle yaptığı konuşmayı unutamıyorum. Şöyle demişti: "Çocuklar, ikiniz birden evden ayrılıyorsunuz. Önünüzde iki seçenek var. Birincisi; şerefli bir polis memurunun gönderdiği parayı en iyi şekilde kullanmak. İkincisi ise; etrafınızdaki arkadaşlarınızın sahip olduklarına bakarak benden ekstra şeyler istemek. Ben bir babayım. Her iki durumda da çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılarım. Ama ikinci seçenekte size gönderdiğim para, şerefli bir polis memurunun gönderdiği helal para olmayabilir. Seçim sizin." Tabii ki ilkini seçtik. Şükürler olsun ki şu anda hem ablam hem de ben çok iyi birer mesleğe sahibiz. Ve baba... Seni çok seviyoruz.

    DEVLETİMİZİN GELİR KAYNAĞI MALİYECİLERİN DURUMU

    disconnectus; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 28; İl:İstanbul 29.01.2002

    Sitemizde polislerle ilgili itiraflar yoğunlaşınca, bu konuda bir başka buzdağının ıskalanmaması gerektiği düşüncesi beni bu itirafı yapmaya itti. Teşbihte hata olmaz; rüşvet konusunda polis teşkilatı (özellikle trafik tabii) esnafsa, maliye teşkilatı da İMKB-30 şirketidir. 7 yıl vergi dairesinde çalıştım: 1) Yoklama memurları (şu dışarıda gezenler) maaştan sonra ikinci bir sürekli gelire sahiptirler. Bazı mükelleflerin açığına karşılık rüşvet alınırken, bazıları da kurala uyulup uyulmadığına bakılmaksızın haraca bağlanmıştır. Alınır çıkılır. Haraca bağlanan mükelleflerden birinin çaresizlikten ağlamasını unutamıyorum. 2) İçeridekiler de aşağı kalmaz. Özellikle tahakkuk servisinde çalışanların bizzat mükelleflerle pazarlık yaptıkları çok rastlanan bir şeydir. Kuyrukta beklememenin bile bedeli vardır. 3) Otoyol gişelerinde, denetimde bulunan maliyecilerle trafik polisleri arasındaki çekişmenin nedeni, trafik polislerinin aldıkları rüşvetin düşük olmasından dolayı maliyecilerin fazla rüşvet alamamalarıdır. Maliyeciler haksız rekabeti (!) sevmez. 4) Ancak şu var ki; maliyeciler 350 milyon Lira maaşla açıklanamayacak mal varlıklarının hayrını hiçbir zaman görmezler. Haydan gelen huya gitmektedir çünkü.

    ADALET DAĞITMASI GEREKEN ADLİYELERİMİZDEKİ DURUM:

    işkızısetenay; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 30; İl:İstanbul 06.02.2002

    Bir avukat olarak devamlı rüşvet vermem gerekiyor fakat ben bunu bir türlü beceremiyorum. İnsanlara rüşvet verirken -ki adliyede bunu devamlı yapmanız gerekiyor- onların duyması gereken utancı ben duyuyorum. Ama sağolsunlar, vermeye çekindiğimde onlar isteyerek beni bu külfetten kurtarıyorlar.

    albendendeokadar; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 36; İl:İstanbul 11.02.2002

    işkızısetenay rumuzlu arkadaşın itirafına katılıyorum. Ben de avukatım. Adliyelerdeki rüşvete trajikomik bir örnek: 10 milyon lira rüşvet alırken yakalanıp tutuklanan bir memurun davasında avukattım. İlk duruşmada tahliye ettirdim. Dosyayı duruşma salonundan yazı işlerine getiren mübaşire 10 milyon, tahliye kararını yazan memura 10 milyon lira olmak üzere 20 milyon lira rüşvet verdim.

    Ya EĞİTİM CAMİAMIZ:

    neki*; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 26; İl:İstanbul 13.03.2002

    Öğretmenim. 1) Çoğu zaman yalakalık yaptıklarını bilsem de; yağ çeken, sınav kağıdına ismimi yazan öğrencilerime not verirken daha insaflı
    davranıyorum. 2) Öğretmenler arasında inanılmaz bir çekememezlik ve gruplaşma var. 3) Devlet okullarında çalışan öğretmenler para harcamamak için çoğu zaman yemeğin yanında içecek bir şey alamıyor. 4) Öğretmenlerin çoğu kompleksli. Öğrenciler de öyle. Özellikle kız öğrenciler, genç ve güzel bayan öğretmenleri kendilerine rakip olarak görüyor. 5) Öğretmenleri derste "bozmak" ergenlik dönemindeki öğrenciler arasında popülarite kazanmanın birinci yolu. 6) Öğrencilerime yazdırdığım kompozisyonları öğretmenler odasına girer girmez çöp kutusuna atıyorum. Haftada 28 saat derse giren, 40'ar kişilik 6 sınıfı olan birinin bunları okumasını kimse bekleyemez. 7) Ailelerinin çocuk olarak gördüğü pek çok lise öğrencisinin benden daha aktif bir seks yaşantısı var. 8) Geçen yılki müdürümüz öğrencilerden rüşvet alıyordu. Bu biliniyordu ama siyasi bağlantıları yüzünden kimse ona dokunamıyordu. 9) Geçen yıl bir öğrencimden çok hoşlanıyordum. Bütün sözlü notlarına 100 vermiştim. Gerçi içim rahat. Zaten çalışkan bir öğrenciydi.


    İŞTE BİZ BÖYLEYİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİZ




  • YA Anlı Şanlı Medyamıza ne demeli ?

    tabiyetiylen; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 26; İl:İstanbul 28.01.2001

    2 yıl kadar önceydi. Yurtdışında okurken aynı zamanda 5 yıldızlı bir otelin front office manager assistant'lığını yapıyordum. O yıllarda, dönemin Cumhurbaşkanı (bizimki) ile beraber büyük bir heyet geldi o ülkeye. Şu an üç büyük gazetenin birinde başyazarlık yapan adam da o heyetin içinde. Bizim otelde kaldılar. Ve daha ilk günün gecesi, bu yazarla, yine ünlü bir gazeteci olan diğer herif, diskodan 2 tane kız bulup getirmişler. Ama kızları görseniz inanamazsınız, o kadar ucube olabilirler yani. Biz resepsiyon elemanları olarak böyle şeylere alışkındık ve bu gibi durumlarda prosedür olarak yaptığımız tek şey, misafir gelen kişinin kimliğini resepsiyonda muhafaza etmekti. Lakin bu heriflerin getirdiği kızlardan birinin kimliği yanında yoktu. Haliyle, o başyazar olan yüce insanın kız arkadaşını kabul edemiyoruz. Diyoruz ki, kimliğini getirsin, ne ".ok'" yerseniz yiyin. Allahım, düşünün koskoca bir başyazar, gazetesinde milyonlara hitap etmesini biliyor, birçok konuda ahkam kesiyor, fakat hem topluma örnek olması bakımından, hem de etik olarak böyle bir insandan beklenilmeyecek kadar iğrenç bir eylem yapıyor. Ayrıca prosedürden de bir ".ok" anlamıyor. İnanır mısınız, bana tam 45 dakika boyunca yalvardı, "Ne olursunuz odaya çıkmasına izin verin" diye. Üstüne üstlük bir de rüşvet teklif etmez mi? Çıldırdım, çıldırdım. Yahu getirsin kimliğini, çıksın. Bana ne. Yani anlıyacağınız, biz bu ve bunun gibi iğrenç heriflerce yönetiliyoruz. (Basının ülke yönetiminde 4 güç olduğu bilinir ya.) Ve bu iğrenç heriflerin yazılarını büyük dikkatlerle okuyoruz. Eyy gidi ülkemin güzel insanları eyy. Biz adam olurmuyuz ki?




  • moralim bozuldu [V]
    şu rüşvet alanlara birşey yapılamaması deli ediyor beni...
  • öğretmende iyi yazmış ama sonunda bozmuş,öğrencisinden hoşlanıyo diye iyi not vermiş,hey allahım bu fantazi neden bize denk gelmez? [bwlng][bwlng]
  • Bence o öğretmen itiraf etmemiş.Sallamış.Kompleksli karı.Herkesi kendi gibi sanıyor.[dont]
  • :)))
  • yaw okula bağış alıyolar da.bazıları çok aşırı istiyo.veremeyince olmuyo vesaire.bence hiç istenmemesi lazım.babam liseye bağış diye 50 milyon vermişti
  • bıldırcıntrendly; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 25; İl: İstanbul

    İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. Annem çalışıyordu. Babamla evde kaldığımız günlerde onun telefon konuşmalarından bir sevgilisi olduğunu anlamıştım. Bir gün babam telefonu çevirirken numarayı zar zor ezberleyip akşam da anneme söyledim. Annem ortalığı karıştırmıştı. Hatta kadının evini arayıp kocasına her şeyi anlatmıştı. Babam annemin numarayı nerden bulduğunu araştırıp durdu. <b<font color='red'>Sonunda da durumunu bilen bir iş arkadaşından şüphelenerek adamı çalışma şartları çok kötü olan başka bir şubeye sürdürdü. </font id='red'></b>Annem bana zarar verebileceği düşüncesiyle gerçeği babamdan sakladı. Geçen gün bir tartışma sırasında annem her şeyi anlattı. Numarayı benden öğrendiğini söyledi. Babamın yüzünü görmeliydiniz. Tam magma durumu yani. Tabii artık büyüdüğüm için bir şey yapamadı. Sadece utancından günlerce yüzüme bakamadı.




  • M-e-n; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 37; İl:İstanbul 28.02.2003

    Siberünzile'yi okuyunca aklıma geldi. Orduevinde bir düğüne davetliydim. Bahçe girişinde bir asker genel kontrol yapıyordu. Hemen önümdeki yaşlıca bir teyzeye başörtüsünü farklı bağlamazsa içeri giremeyeceğini söyledi. Teyze duraksadı. Çantasından bir asker resmi çıkardı. Oğluymuş. Geçen yıl şehit olmuş. Bu durum zoruna gittiği için girmeyip geri dönmek istedi ama asker, "Önemli değil teyze, buyur" deyip gönlünü aldı. Fakat içeride yine müdahale ettiler. Çok üzücü bir durumdu.
  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by tuncay</i>
    <br />Bence o öğretmen itiraf etmemiş.Sallamış.Kompleksli karı.Herkesi kendi gibi sanıyor.[dont]
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>

    +1
  • Malcolm kardes,

    benim babam da subaydı (emekli) ve askeriyenin her tur olanagından yararlanabiliyorum, (asırı ucuz -kar olmadıgı ve iahle usulu ıs yapıldıgı icin- yiyecek ve icecek, ucuza tras, konaklayacak yer vs vs), imkanlar cidden cok guzel ve ucuz ama top sakal bırakıyorum ve bu yuzden iceri girmem yasak, top sakalımı kesmek istemedigimden bu imkanları kullanmıyorum, dugunlere gitmiyorum eger kesersem sorun yok ama canım boyle kalmak istiyor, ben oraya girmeye calısmıyorum onlar da benim dısarıda nasıl davranacagıma karısamazlar!
    Aynı sekilde iceri girerken basını turban baglama sekliyle baglayan bayanlara askerler izin vermiyorlar, baslarını basortusunun ucları asagıdan birbirine baglanacak bicimde yani bilinen basortusu sekliyle baglamak gerekiyor, isteyenleri bu duzenlemeyi nizamiyede bir oda veya kapalı bir yer (gorunmemeleri acısından) gostererek yaptırıyorlar, istemeyenler de gercekten o sekilde giyinmek istiyorlarsa iceri giremiyorlar bu askeriyenin kuralı, sakal yok, turban seklinde basbaglamak yok. Yok basını illaki acacaksın diretmesi yok, sonucta dugun vs gelmis bi insana bunu diretemezsin ve diretilmiyor sadece bir sembol haline getirilmis (kimin getirdigi tartsısılır) bir bas baglama sekli yasak. Bir grup insanın kullanımı (askerler, polisler, hakimler vs) icin yapılanmıs heryerin kuralları vardır ve bu yerlere bu kurallara uymak istemeyen insanlar girmezlerse sorun da kalmaz. Benim de bir cok akrabamın (en yakınımda anneannem, babaannem vs) bası baglı; bir dugun vs icin iceri girerken baslarını alttan baglarlar ve kimse onlara zorluk cıkarmaz. Bu olayı dramatize etmek gereksizdir diye düsünüyorum.

    Yukarıda belirtilen durum da eminim ki kapıda duran asker nazikce bu sekilde girilemeyecegini belirtmistir.

    Universitelerdeki duruma ise tamamen karsı oldugumu belirtmek isterim, Bir universite halka acık bir yapılanmadır ve isteyen istedigi sekilde girebilmelidir bence.

    En derin saygı ve sevgilerimle.




  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by ---MERT---</i>
    <br />yaw okula bağış alıyolar da.bazıları çok aşırı istiyo.veremeyince olmuyo vesaire.bence hiç istenmemesi lazım.babam liseye bağış diye 50 milyon vermişti
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>
    +1 bizden de
  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by stuka</i>
    <br />öğretmende iyi yazmış ama sonunda bozmuş,öğrencisinden hoşlanıyo diye iyi not vermiş,hey allahım bu fantazi neden bize denk gelmez? [bwlng][bwlng]
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>

    [evlol] [evlol] [evlol] [evlol] [evlol]

    [wand] [wand]
  • YBsert kardeş,
    bir toplumun ilerlemesi devamlı düşünmesi, sorgulaması ve daha iyiyisini araştırması ile mümkündür. eski ünlü İngiliz başbakanı Churchil'a atfedilen bir olay vardır. bir toplantıda dünyanın en iyi sistemi nedir diye bir tartışma çıkmış. herkes şu sistem iyidir bu sistem iyidir diye savunurken Churchil kürsüye gelip biz İngilterede henüz en iyi sistemi bulmuş değiliz demiş. ya nasıol olur siz demokrasinin beşiği değil misiniz denince "tamam kabul ediyorum bugüne kadar bulduğumuz en iyi sistem Demokrasi ama biz devamlı araştırırız belki daha iyisini buluruz diye" cevap veriyor.
    işte bu zihniyet 1000lerce yıldır asker millet olarak bilinen turklerde yok. türkler müslüman olduktan sonra da, islam yanlış yorumlandığı için da devletçi ve militer zihniyetdeki halkımız aynı düşünce yapısını korumuştur.en çok duyduğumuz ve hiç sorgulamadan kabul ettiğimiz "Kural böyle efendim" cümlesi üzerine düşünmeni rica ediyorum. kural niye böyle efendim? bu kuralı kim koydu? kime fayda sağlıyor? sembol haline mi getirilmiş peki sembo olsa ne olur? o sembol haline getirmiş insanların çocukları eşleri bu vatan için şehit olabiliyor ama ordu evine giremiyor bu nasıl bir uygulamadır bunu sorgulayabilme kabiliyetini kazanabilmemiz için yüzlerce yılın geçmesi gerektiğinin farkındayım. bu sebeple şimdi senin beni anlamanı beklemiyorum. ama sadece ne düşündüğümü bilmeni istedim. amacım da seninle tartışmak değil, çünkü çok iyi biliyorm ki toplumda tabu haline gelmiş konuları tartışmak, kafalardaki önyargıları yıkmak kadar zor bir şey yoktur.




  • "Siyah-Beyaz"'lı "ikili düşünce yapısı" alışkanlğımızı bırakmamız zor.
    Ancak bu "ikili" yapıyı önce "üçlü" yapıya çevirmemiz gerekiyor. Bunun için de Gri rengi de kabul edeceğiz aramıza. Düşünce yapımızı "Beyaz-Gri-Siyah" olarak değiştirmeye çabalamamız gerekecek.

    Bu üçlü yapıda düşünmeye başlarsak siyahın be beyazın, aslında grinin iki uçlardaki "özel hali" olduğunu farkedebiliriz. Yani Gri ortada ve tam beyaza/siyaha dönüşünceye kadar arada bir sürü gri tonları var.
  • Burada bahsedilen kuralların gerekliliği ve mantıklılığı kesinlikle tartışılır ancak arakdaşım, bu kuralları tartışmak zaman kaybından başka birşey değildir çünkü sonunda el ile tutulur bir gerekçe bulunamayacaktır.

    Nasıl ordu evine girerken postal ile giremiyorsan, top sakalına karışıyorlarsa, nasıl kısa pantolon ile içeri alınmazsan, türbanlı olarak da içeri alınmayabilirsin, ordu evine gireceksen bu kurallara uyacaksın, kimse sana bu ortama girmen için diretme yapmıyor, istersen girersin ve istemezsen grimezsin, basit... Ayrıca ordu evi subay, ast subaylar ve yakınları için açılmış kurumlar, bu yerlerin hitap ettiği kesim belli ve bu hitap edilen kesimden sadece isteyenlere bu kural uygulanıyor. Ayrca, basortusunu alttan baglamanın ne gibi bir sakıncası var, benim aklımı karıstıran, anlamadıgım konu bu! Sözde rejimi ykıcı faaliyetler nedeni ile ordudan atılan ve kendilerine bir açıklama bile yapılmayan insanlar varken askeriyenin ne kadar natıklı ve sorgulanabilir olduğunu düşünmek bile hayalperestliktir diye düşünüyorum.

    Ben bu kuralı savunmuyorum olması veya olmaması beni ilgilendirmiyor. Ama bir kaç cevap vermek şart ise; Bu kuralı koyan insan üst düzey bir askerdir, askeriyede emirlere karşı gelinemeyeceği ve sorgulanamayacağı için bu kural konmustur ve uygulanmaktadır, bu kural bu yetkilinin ego tatmini olup bir güç gosterisidir, bir nevi prensiptir; o komutanın mantıgına gore kıyafet devrimine ve askeriyeye korunmak üzere emanet ed,lmiş ilkelere muhalefet olarak degerlendirilen bir giyim biciminin askeriyeye girmesini engellemek icin konulmuştur, kimseye faydası yoktur.

    Gereksiz de olsa verilebilecek cevaplar bunlardır. Ama yienede bu kuralların sorgulanması gereksizdir çünkü sorgulamak yargılamak sonunda elde edilebilecek bir zafer bir getiri olmayacaktır zira bu kurallar aynı yetkiye sahip bir ust duzey asker bu kuralı kaldırıncaya kadar devam edecektir. Mantıklı bir sebepten oturu filan bu kuralın kaldırılması hayal bile degildir. Açıkçası ben bugune kadar askeriyenin kurallarına mantık bulamadıgım ve bu kuralların ölsem de dğişmeyeceğini bildiğim için sorgulama gereği duymamaktayım, bunun bu yetiden mahrum olmakla bir ilgisi yoktur!

    Bidiğim kadarıyla Sehit aileleri siyasi görüşlerine bakılmadan askeriyenin neredeyse her imkanından basvurdukları takdirde yararlanabilmektedirler. Ama iceri girememeleri gibi bir olay varsa bunun degistirilmesinin hos olacagını dusunuyor bu konuda sana katılyorum. Kılık kıyafet yönetmeliğine uyulduğu takdirde ordu evlerine de girilebildiğini zannediyorum.

    Bende bulunmasını beklemedigin sorgulama yetisine ve Senden yüzlerce yıl geride kalmışlığıma gelince de; açıkçası Senin mesajına vermiş olduğum bir cevapla benim hakkımda bunca bilince kavuşmuş olman beni şaşırttı. Ve soylediğin gibi bu konuda tartışmak gereksiz; yalnızca yaptığın bu ince taciz beni üzdü. Haklısın diğer konularda olmasa bile neden bu sözü söylediğin konusunda Seni anlayamadım.

    En derin saygılarımla.

    YBSert




  • hayatı hep kötü yönleriyle görmeye toplum olarak nasıl alışmışız degil mi ama herşeye ragmen bunlar hep böyle gidecek degil ya yeni nesilin bu konular da daha dogru düşündügüne inanıyorum burda bu konuların konuşulması da bunu göstermiyor mu zaten ama bunları okuyunca da insanın içi kararıyor dogrusu bir an için bütün dünyanın aynı oldugunu düşünmeye başlıyor ama her karanlıkta bir mum ışıgı oldugunu da unutmamak gerek
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.