Şimdi Ara

BİR ZAMANLAR BİZ TÜRKLER

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2
Cevap
0
Favori
130
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • bir zamanlar… (ben hala boyleleri oldugunu biliyorum)

    Faziletliydik: Kimsenin malina, mulkune goz dikmezdik. Kimsenin
    namusuna yan bakmazdik. Hirsizlik nedir bilmez, dilenciligi meslek
    edinmez, kimseyi de kucumsemezdik.

    Durusttuk: Bir zamanlar Londra Ticaret Odasi’nin en gorunur yerinde
    su mealde bir tavsiye levhasi asiliydi: 'Turklerle alisveris et,
    yanilmazsin.'

    Itibarliydik: Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odasi’nin
    toplantilarinda oylar esit cikinca Osmanlilarla alisverisi olan
    tuccarin oyu iki sayilir, onun dedigi olurdu.

    Temizdik: Yere bile tukurmezdik. Hatta, Osmanli askeri teskilatini
    Avrupa’ya tanitmasiyla meshur Comte de Marsigil, yere tukurmedikleri
    icin atalarimizi soyle elestiriyor:
    'Turkler hicbir zaman yere tukurmezler. Daima yutkunurlar. Bunun
    icin de saclarinda sakallarinda bir hararet olur ve
    zamanla saclari, kaslari, sakallari dokulur.'

    Cevreciydik: Kurak gunlerde ucretle adamlar tutup sokaktaki ulu
    agaclari sulatir, gocmen kuslarin yorgunluk atmasi icin sacak
    altlarina kus saraylari yapardik.
    Bunlara oyle cok ornek var ki, saymakla bitmez.

    Harama el surmezdik: Fransiz muellif Motray, 1700’lerdeki halimizi
    soyle anlatiyor:
    'Turk dukkânlarinda hicbir zaman tek meteligim kaybolmamistir. Ne
    zaman bir sey unutsam, hic tanimadigim dukkâncilar arkamdan adam
    kosturmuslar, hatta birkac kere Beyoglu’ndaki ikametgâhima kadar
    gelmislerdir.'

    Medeni idik: Ingiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740’larin
    Turkiye’si icin sunlari soyluyor:
    'Gerek Istanbul’da, gerekse imparatorlugun diger sehirlerinde hukum
    suren emniyet ve asayis, hicbir tereddude imkân birakmayacak sekilde
    isbat etmektedir ki, Turkler cok medeni insanlardir.'

    Dosdogruyduk: Fransiz generallerden Comte de Bonneval ise, su hukmu veriyor:
    'Haksizlik, murabahacilik, inhisarcilik ve hirsizlik gibi suclar,
    Turkler arasinda mechuldur... Oyle bir durustluk gosterirler ki,
    insan cok defa Turklerin dogruluklarina hayran kalir.'

    Hirsizlik nedir bilmezdik: Fransiz muellif Dr. Brayer, 1830’larin
    Istanbul’unu getiriyor onumuze:
    'Evlerin kapisinin soyle boyle kapatildigi ve dukkânlarin cogunlukla
    umumî ahlâka itimaden acik birakildigi Istanbul’da her sene azami
    bes-alti hirsizlik vak’asi gorulur.'
    Ubicini Dr. Brayer’i soyle dogruluyor:
    'Bu muazzam payitahtta dukkâncilar, namaz saatlerinde dukkânlarini
    acik birakip camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapisi basit bir
    mandalla kapatildigi halde, senede dort hirsizlik vakasi bile olmaz.
    Ahalisi sirf Hiristiyan olan Galata ile Beyoglu’nda ise hirsizlik ve
    cinayet vak’alari olmadan gun gecmez.'

    Naziktik: Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880’lerin 'biz'ini
    anlatiyor bize:
    'Istanbul Turk halki Avrupa’nin en nazik ve en kibar insanlaridir.
    Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan isitilir. O kadar
    musamahakârdirlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir,
    bizim kiliselerde gordugunuz kolayligin cok fazlasini gorursunuz.'

    Cihana ornektik: Turkiye Seyahatnâmesi’yle meshur Du Loir’un
    1650’lerdeki hukmu soyle:
    'Hic suphesiz ki, ahlâk bakimindan Turk siyasetiyle medeni hayati
    butun cihana ornek olabilecek vaziyettedir.'
    Sefkatimiz yalnizca insana yonelik degildi, hayvanlari, hatta
    bitkileri bile kapsiyordu.

    Hayata karsi saygiliydik: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus’u
    dinleyelim, bize 1880’lerdeki halimizi anlatsin:
    'Turklerdeki iyilik duygusu hayvanlari dahi kucaklamistir. Bircok
    koyde esekler haftada iki gun izinli sayilir... Turklerle
    Rumlarin karisIk olarak yasadigi koylerde ise bir evin hangi tarafa
    ait oldugunu kolaylikla anlayabilirsiniz. Eger evin bacasinda
    leylekler yuva yapmissa, bilin ki o ev bir Turk evidir.' (Kucuk
    Asya, c. 9)

    Hayirseverdik: Comte de Marsigli’yi tekrar dinleyelim:
    'Yazin Istanbul’dan Sofya’ya giderken daglardan anayol uzerine inmis
    koylulerin yolculara bedava ayran dagittiklarina sahit oldum.'
    Ayni muellif, ceddimizin hayirseverlikte fazla ileri gittikleri
    kanaatindedir. Soyle diyor:
    'Fakat sunu da itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde
    biraz fazla ileri gitmektedirler. Iyiliklerini yalniz insan cinsine
    hasretmekle kalmayip, hayvanlara ve hatta bitkilere bile tesmil
    ederler.'
    Bu tespiti, Islâm ve Turk dusmani avukat Guer misallendiriyor:
    'Turk sefkati hayvanlara bile samildir' dedikten sonra su ornegi
    zikrediyor:

    'Hayvanlari beslemek icin vakiflar ve
    ucretli adamlari vardir. Bu adamlar sokak baslarinda sahipsiz
    kopeklere ve kedilere et dagitirlar... Sokaktaki agaclarin
    kurakliktan kurumasini onlemek icin bir fakire para verip sulatacak
    kadar kacik Muslumanlara bile rastlamak mumkundur...'
    'Kacik'ligin kaynagini da veriyor adam:
    'Bircoklari da sirf azad etmek icin kusbazlardan kus satin alirlar.
    Bunu yapan bir Turk’e bir gun yaptigi isin neye yaradigini sordum.
    Kucumseyerek bakti ve su cevabi verdi: Allah’in rizasini tahsile
    yarar.'

    Galiba gecmisimizden uzaklasmak bize cok pahaliya patladi.
    Yahya Kemal Beyatli’nin bir tespitiyle yazimizi noktalayalim:

    'Eski Turklerin bir dini hayatlari vardi, dini hayatlari oldugu icin
    de cok seyleri vardi; yeni Turklerin de dini hayatlari oldugunda cok
    seyleri olacak.'



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ferazdak -- 18 Mart 2006; 20:08:08 >







  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.