Şimdi Ara

UYKU SÜRESİ (4. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
86
Cevap
0
Favori
27.613
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ya arkadaş bende uzanarak film izleyemz oldum. 10 dakka sonra uykum geliyor.birde sıcak gördümmü uykum geliyor.neden acaba?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Democrazy

    ya arkadaş bende uzanarak film izleyemz oldum. 10 dakka sonra uykum geliyor.birde sıcak gördümmü uykum geliyor.neden acaba?

    aynen, ne zaman film izlemeye kalksam uyku bastırıyor...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Democrazy

    ya arkadaş bende uzanarak film izleyemz oldum. 10 dakka sonra uykum geliyor.birde sıcak gördümmü uykum geliyor.neden acaba?

    aynı sorun bende de var güzelim lcdnin karşısına geçemiyorum ama pcde izlersem sorun yok.
  • benim için farketmiyor ,,hep uykusuzum...10 saatte uyusam 1 günde...
  • 6-8 saat aralığının dışına çıkılmamalı. Kimi zaman insanın az uyuması gerekiyor tabii, işimiz oluyor, uyku düzenimiz bozuluyor. Ama bir şekilde bu uykusuzluk hallerini telafi edebilmek gerekir bence. Açıkçası 3-4 gün az uyursam ya da gereğinden fazla uyursam algıda bozukluk ve vücutta uyuşukluk başlıyor bende...
    Yani bu 6-8 saatlik süre uzmanların görüşü olmasından ziyade benim metabolik faaliyetlerimden yola çıkarak tespit ettiğim bir süre.
  • ben size bir tıp öğrencisi olarak söyliyeyim insanın metabolizmasına ve yapısına göre ufak farklılıklar göstermekle birlikte ortalama günde 5-6 saat arası süre vücudunuz dinlenmesi için yeterlidir. ama tabi kendinizi zorlarsanız bu süreyi dahada azaltabilirsiniz. vücut her türlü zorluğa güçlüğe karşı koyabilecek muazzam yapıdadır. ve günde 10 saatten az uyursam kendime gelemem diyen arkdaşlara bir tavsiye vücudun yeni bir düzene alışması yaklaşık 20 ile 30 gün arasında olmaktadır. eğer bu süre zarfında uyku sürelerini kademeli ve kendilerini çok zorlamadan azaltırlarsa kolayca bu duruma alışabilirler
  • Tabi 10 saat ve aşırı uyumanın bir sebebi de kansızlık olabilir bunu unutmayınve kontrollerden kaçmayın. Diğer yandan manik atak geçirenlerin günlerce 4 saatten fazla uyumadıklarını okudum. Uyku düzeninin kesinlikle nörolojik olduğuna inanıyorum.
  • BEN 8 SAAT UYUYORUM VE TAVSİYE EDİYORUM sekizinci saat bambaşka birşey... yannız uyuduktan sonra kalkmak için irade istiyor o kadar
  • Uyku hakkında ve biyolojik saat hakkında merak ettiklerinizi Aralık 2008 Bilim ve Teknik dergisinden öğrenebilirsiniz, tavsiye ederim
  • FAzla uyumakda insanın kendisini yorgun ve uykusuz hissetmesine neden oluyor en güzeli insan kendi bünyesine göre bir saat belirlemeli ve her zaman aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmalı o zaman beden alışıyor bir süre sonra uykusuzluk sorunu geçiyor
  • Bir süre önce okumuş olduğum "Cahillikler Kitabı" adlı kitaptaki bir bölümde çok fazla uyumanın insan ömrünü kısalttığından bahsediyordu.Fillerden,karıncalara diğer birçok canlının karşılaştırılmış ömür süreleri ve günlük uyku süreleri yer alıyordu.Yanılmıyorsam 6 yıl süren ve farklı sürelerde uyutalan insanların katıldığı bir araştırma sonucunda (yine bu kitapta bahsediyor) daha fazla uyuyan insanların daha erken öldüklerini de yazıyordu.Fillerin uzun yaşamındaki bir etkenin de bu olduğunu düşünüyorum.
  • Bence en az 6 en fazla 8 saat uyunmalıdır.Kısaca herşeyin fazlası zarar
  • İdeali 6 saattir bana göre, çünkü ben bunu denedim insan çok uyuyunca mayışıyor ve gün verimsiz geçiyor.Erken kalkmak gerçekten insanı disipline sokar, daha zinde olursunuz.Alışması biraz zor özellikle kış günlerinde sıcacık yataktan buz gibi havaya çıkması adamı bitiriyor ama tavsiye ederim 6 saat uyuyun tabi 10 saat uyuyup gün yetmiyor diyen adamlar da var 10 saat uyursan tabi yetmez anasını satıyim
  • insan alıştıktan sonra 4 saat rahat yetiyor
  • quote:

    Orijinalden alıntı: outwork

    insan alıştıktan sonra 4 saat rahat yetiyor

    nası yetiyo 4 saat ya.

    valla çok uyuyorum ya. 10 saat kadar. en fazla 7-8 saat olmalı. ideali bana göre 6-7 saat.
  • pek çok yerde okudum ve gözlemledim (ciddiyim, gözlemledim)...ancak pek deneyemedim, fakat bende bu yazdıklarıma alıştıracağım kendimi...

    20 yaş ve üstü için konuşuyorum;

    ideal uyku süresi normalde 5 le 7 saat arasındadır...daha azı tam anlamıyla yetmez, yeterli gibi gelebilir ama asla yeterli olmaz, bir noktada patlak verir...7saatten fazlasında ise mayışma yapar, çok uyuyunca nasıl olduğunu biliyorsunuz...

    kişi yorgunluğuna ve hayat temposuna göre kendi belirlemelidir saatini...uyunan saat kadar, uykuda olunan sürenin bulunduğu saatler de önemlidir...genellikle güneşin doğuşundan yarım saat önce veya sonra uyanmanın iyi olduğu söylenir...

    aslında ikinci uyku da çok önemli...gün içinde en az yarım saat kestirmek veya şekerleme yapmak gerçekten çok iyi gelir...

    yazın staj yaptığım yerde öğle yemeği aralarında yarım saat odalarına gidip uyuyan yığınla mühendis vardı...

    bana göre en iyisi 6 saat uyumak...mecbur kalmadıkça 6 saat uyumuyorum şu anda, daha fazla uyuyorum ama 6 saate yakında alıştıracağım kendimi...gün içinde de bir fırsat bulup yarım saat kestirmek lazım...
  • Az uyumayı çok denedim ama kendimi çok yorgun hissediyorum az uyuyunca da, bir türlü alıştıramadım kendimi. En az 6-8 saat uyumam gerekiyor dinç bir şekilde uyanmam için.
  • 8 saat
  • Ortalama 6-7 saat uyumak yetiyor bana, tatil günlerimde de maksimum 8 saat uyuyorum. Bence en ideali 7 saattir.
  • Konuyu hatırlatıyorum ama önemli. Bu hususta uykunun saat bazında süresi değil, vücudun faaliyetleri daha önemli.
    Sızıntıda yayınlanan bu yazıyı mutlaka okuyun:



    Ne Zaman Uyuyalım
    Dr. Arslan MAYDA / Sağlık

    İnsanlar genellikle gündüzleri çalışıp, geceleri dinlenir. Nitekim Mukaddes Beyan'da: "Dinlenip sükunet bulmanız için geceyi karanlık, çalışıp iş yapmanız için de gündüzü aydınlık kılan O'dur. Elbette bunda işitip dinlemesini bilen kimseler için nice deliller ve ibretler vardır." (Yunus, 10/67) ifadesiyle bu hususa dikkat çekilmiştir. Fakat bazı insanlar için durum her zaman böyle değildir. Bazıları gündüz uyumayı sever. Uyku düzenlerine göre insanların fizyolojileri de belli bir uyum içine girer ve insanlar sabahçı veya akşamcı tipler diye ayrılır.

    Sabahçı tipler sabah erken vakitte dinç uyanırlar, öğlene kadar aktif olarak çalışırlar, saat 1500'ten sonra enerjileri azalmaya başlar. Akşam olunca da, erken yatarlar ve sabaha daha dinç kalkarlar.

    Akşamcı tipler günün ilk yarısını uykuda geçirirler, isteksiz olarak uyanırlar, yataktan öğlene doğru kalkarlar. Güne başlarken hareketleri yavaş ve isteksizdir. Yemek istekleri yoktur, çok az kahvaltı ederler veya hiç etmezler, öğle sonuna kadar kendilerine gelemezler. Öğleden sonra dinamizmleri artmaya başlar, en iyi çalışmayı akşamları yaparlar ve genellikle sabahın ilk saatlerine kadar aktif kalırlar. Genelde saat 0300-0400 arasında uykuya dalarlar. Akşamcı kişilerde uyku-uyanıklık tablosu ters olduğundan, aile hayatı ve yapılan işlerin çoğu için uygun zemin bulamayan bu kişiler erken yatsalar da uyuyamazlar. Bu sebeple akşamcı kişilerde fizikî ve psikolojik sıkıntıların eşlik ettiği ağır bir uykusuzluk vardır. Fakat Rabbimiz insana sırlı bir kabiliyet olarak çok farklı durumlara uygun biyolojik saatlerini ayarlama hususiyeti vermiştir. Aksi takdirde hayat yaşanamaz bir hâl alırdı. Meslek icabı bu tip sıkıntılara giren insanların zorluğu uyku saatini geceye kaydırmak için biyolojik saati ayarlayana kadar devam eder. Biyolojik saatin (circadien ritm) ayarı yapılamazsa bu kişilerde, gecikmiş uyku devresi sendromu açığa çıkar.

    Uyku, gıda gibi bir ihtiyaçtır. Furkan sûresi 47. âyette Allah (cc) şöyle buyuruyor: "Sizin için geceyi bir örtü, uykuyu istirahat, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı olarak yaratan O'dur."

    Gece uykusu mu, gündüz uykusu mu?
    Çeşitli sebeplerle gece çalışıp gündüz uyuyan kişilerde acaba gündüz uykusu gecenin yerini tutar mı? Gündüz uyunacaksa ne kadar uyunmalıdır? Bütün gece uyumak çok mu faydalıdır? Vücudumuzun biyolojik ritmine göre hangi saatte neler salınıyor, bu saatlerde uyuyalım mı, uyumayalım mı, hangi saatlerde uyursak bedenen ve ruhen sağlıklı oluruz? Bunları incelemeye çalışalım:

    Vücut ısısı: İnsanlarda vücut ısısı 36,5-37 0C arasında seyreder. Bu ısı günün muhtelif saatlerinde farklılık gösterir. Vücut ısımız saat 1600'dan itibaren düşmeye başlar, 0100-0400 arasında ise en düşük seviyeye gelir. 0600'da ise yükselmeye başlar, en düşüğü 36,5, en yükseği ise 37 oC olur. Uykuyu getiren sebeplerin en başında vücut ısısının düşmesi vardır. Yapılan araştırmalarda vücut ısısının en yüksek seviyeye ulaştığı ikindi vakti uyunduğu zaman, uyku ihtiyacının arttığı ve bir uyaran olmadığı zaman ertesi gün sabaha kadar uyunduğu görülmüştür. Vücut ısısının düşük olduğu zaman da vücut uykuya temayül gösterir. Bu vakit 1800 ile 0600 saatleri arasıdır. Bu durumda uyku ihtiyacı ve arzusunun vücut ısısıyla alçalıp yükselen bir istek olduğu söylenebilir.

    Melatonin yükselişi: Epifiz bezinde üretilen bu hormon 1800'de salınmaya başlar, 0200-0300 arası azamî seviyeye ulaşır, 630'da asgarî seviyeye iner. Epifiz bezi eskiden beri Darwinciler tarafından kalıntı veya körelmiş bir organ olarak görülürken, salgıladığı melatoninden dolayı ruhî durumlarımız ile ilgili bazı davranışlara ait bir merkez olduğu, cinsî hayatın düzenine tesir ettiği, enfeksiyonlara karşı vücudu koruduğu ve uykuyu getirdiği, ruh durumunu düzelttiği anlaşılmıştır. Hattâ iyi çalıştığı takdirde ömrü % 10-20 uzattığı bile iddia edilen bu bezin mükemmelliği kalıntı diyenleri yalancı çıkarmıştır. Sadece belirli mevsimlerde üreyen hayvanların epifiz bezleri çıkarılınca üreme periyotlarının kaybolduğu görülmüştür. Epifiz bezine gözlere gelen günlük ışık miktarı kontrol ettirilir. Işık uyarısı göz sinirleriyle hipotalamusa sonra da epifize geçerek, hormon salınmasını aktive eder, geceleyin kandaki melatonin yüksekliği gündüz vakti ışıkla bilhassa da ikindi ve sabah vaktinde, gözün ışığa en hassas olduğu zamanda alınan ışıkla yakından alâkalıdır. Hormonun aktivasyon süresi 7-8 saattir. Melatoninin en yüksek olduğu saati yakalamak için 2100'de uyunup, 0300'te kalkılmalıdır. Bu vakitte ışık alındığı zaman melatonin salınması devam eder, beynin 3. ventrikul denilen boşluğundan salınan sıvılar vasıtası ile giderek hipofizden gonodatropinlerin salınması artırılır. Devamlı kış olan ve güneş görmeyen ülkelerde gonodatropin adı verilen cinsiyet hormonlarının kışın azaldığı ve ilkbahar güneşiyle arttığı görülmüştür. Bu faaliyete de ilkbahar aktivasyonu denmektedir. Dolayısıyla ışık ile melatoninin salınma devreleri birbirini tamamlamaktadır. Gündüz gün ışığından faydalanmak ve saat 0300-0400 arası uyanmak, kişinin, psikolojik durumunun düzenlenmesi, enfeksiyona karşı direncin artırılması, cinsiyet hormonlarının yüksek miktarda salgılanması için gereklidir. (Şekil 1)

    Büyüme hormonu ve prolaktin yükselişi: Prolaktin ve büyüme hormonu saat 2400'te en yüksek seviyeye ulaşır. Bu saatlerde kişi mutlaka uykuda olmalıdır, çünkü büyüme hormonu çocuklara tesir ettiği gibi, her yaştaki insana da tesir eder. Büyüme hormonu protein yapımını ve depolanmasını artırır. Hücre çoğalmasına ve farklılaşmasına tesir ederek bütün vücudun büyümesini sağlar, yağ dokusundan kana yağ asidinin geçişini artırır. Serbest yağ asitlerinden enerji elde edilir. Karaciğerde glikoz yapımını artırır, pankreasta insülin salınımını artırır, iskelet kasında ve bazı dokularda glikoz tutulmasını azaltır. Saat 2400'te en yüksek seviyeye ulaşan prolaktin 0500-0600'da en düşük seviyeye iner, gebelikte normale göre 10-20 kat daha fazla salgılanan bu hormon vasıtasıyla merhameti ve şefkati sonsuz Rabbimiz, dünyaya gelecek yavrunun beslenmesi için, annenin meme bezlerinin gelişmesini ve süt salgılamasını artırır. (Şekil 1)

    Kortizol yükselişi: Saat 0200-0300 arasında yükselmeye başlayan ve 0600'da en yüksek seviyeye ulaşan kortizol, alerjik reaksiyonları önler, aminoasitleri harekete geçirir, ateşi düşürür. Vücut ısısının bu saatlerde en düşük seviyede olması bu yüzdendir. Kortizol ayrıca glikoz yapımını hızlandırır, hücrelerde glikoz kullanım hızını artırır, vücut dokularında proteinler azalırken, plazmada ve kanda artma olur. En önemli zararı lökositlerin (akyuvarların) sayısını ve faaliyetini azaltmasıdır. Vücudun savunması için mikropları öldürme vazifesi verilen lökositlerin azalması, vücut ısısının düşmesi ile birleşince kişinin hastalıklara yakalanması daha kolay olur. O zaman neler yapılmalıdır? Saat 0200'den sonra, bilhassa kortizolun en yüksek seviyeye çıktığı saat 0600'dan önceye rastgelen zaman periyodunda uyanık kalınmalıdır. Bu saatlerde uyanık kalırsak kortizolun yan tesirinden korunmuş oluruz. Kortizol salgılanmasını bu saatlerden başka saatlere kaydırmak için, saat 0700-0800 veya saat 1200-1300 arası uyumak lâzımdır. Çünkü saat 0200'de uyanan birisinin aktif dinçlik zamanı sabah 0700-0900'da biter veya öğle vaktine kadar uzayabilir. Metabolizmanın ve vücut ısısının yüksek olduğu saatlerde kısa süreli uyumakla kortizol salınımı artabilmekte ve zararlı tesir giderilmektedir. Çünkü kortizolun yükselip alçalması beynimizdeki hipotalamustan çıkan sinyallerin 24 saatlik devri-daimler şeklindeki değişikliğinden kaynaklanır. Kişi günlük alışkanlığını değiştirdiği zaman bu devri-daim de ona uygun olarak değişir (Guyton 2001, s. 880). Uyku saatlerini değiştirdiğiniz veya kaydırdığınız zaman, kortizol salınımındaki zamanlama da değişir, dolayısıyla vücut ısısının en düşük olduğu saat 0200-0600 arasında uyanık olmak en uygunudur. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (sas)'in sünnetini yaşatan İslâm geleneğinde yatsı namazından hemen sonra yatılır, gece ibadetle geçirilir, sabahın erken saatlerinde güneş doğmadan uyanılır. (Şekil 1)

    Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Efendimiz (sas) yatsı namazından önce uyumayı, namazdan sonra da sohbet etmeyi sevmezdi. Efendimiz gecenin ikinci yarısını ibadetle geçirirdi. Dolayısıyla İslâmî hayat; fıtratla, yani yaratılışımızla uyum halindedir.

    Tansiyon ve kalp atışı
    Saat 2200'de tansiyon ve kalp atım sayıları düşer. Saat 0400'ten sonra tansiyon ve kalp atışlarında yükselme başlar ve 1500-1800 arası en üst seviyeye ulaşır, yine ister gıdalarla, isterse içkiyle alınan alkol metabolizması da en üst seviyeyi bulur. Alkol, biyolojik saati üç gün boyunca bozar. Alkol alındığı zaman adrenalin seviyesi on katına çıkar, dolayısıyla tansiyon ve kalp atımının yüksek olduğu, kanda alkol seviyesinin arttığı ve hücrelerin en üst derecede metabolize olduğu bir dönemde uyunmamalıdır. Çünkü alkol beyni etkiler, potansiyel olarak iptilaya yol açar. Ayrıca bu vakitte uyumakla yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığına da davetiye çıkarılmış olur. İslâm âlimlerinin ikindi vakti uykuyu tavsiye etmemelerindeki hikmetlerden biri de bu olsa gerektir. Bunun yerine onlar glikoz metabolizmasının en yüksek seviyede olduğu saat 1100-1300 arasında kısa bir öğle uykusunu tavsiye etmişlerdir. (Şekil 1)

    Adrenalin: Saat 0400-0500 arası yükselmeye başlar, 1200'ye kadar yükselmeye devam eder. Kalp atımını hızlandırır, kalori kullanımını artırır, lipolizi (yağların parçalanmasını) ve glikolizi (karbonhidrat yakılmasını) sağlar. Adrenalinin salındığı saatlerde uyumamak lâzımdır. Özellikle gündüz saatlerinde uyuyanlarda adrenalinin ve güneş ışığının etkisi ile sığ bir uyku olur. Derin bir uyku gerçekleşmediğinden sempatik aktivitenin de tesiriyle uykuda doyum olmaz. Bundan dolayı güneş doğmasıyla saat 1100 arasındaki uyku dinlendirici değildir. (Şekil 1)

    Sempatik aktivasyon: Saat 0600'da artmaya başlayan sempatik aktivasyon saat 1200'ye kadar en üst seviyeye ulaşır. Sempatik tesirle göz bebeklerimiz genişler, ışığı daha fazla alır. Ter bezlerinden bol ter çıkışı başlar, kas kasılması artar, glikoz serbestleştirilir. Böbrekte tansiyonu düşüren renin denilen maddenin salgılanmasında azalma ve mental (zihnî) aktivitede artmanın olduğu bir vakitte uyumak zararla koyun koyuna yatmak demektir. Gündüz sempatik aktivitenin yüksek olduğu bir dönemde uyuyanın derin uykusu hem kısalır, hem de sığlaşır. REM uykusu (hızlı göz hareketlerinin olduğu dönem) daha erken başlar.

    Peptidler
    Bazı araştırmacılar uyku süresince salgılanan hormonların kimyevî değişikliklere sebep olduğunu göstermişlerdir. Yapılan araştırmalarda saat 2100-2200'den sonra beyinde peptidlerin çoğaldığı görülmüştür. Peptidler çoğaldıkça uykuya olan ihtiyaç arttığı gibi, daha uzun ve derin uyku yaşanmaktadır. Son yapılan PET'li (positron emmission tomografi cihazı) araştırmalarda uyku sırasında sinir hücrelerinin uyanıkken yaptıkları kadar çok hızlı elektrikî sinyal gönderdikleri tespit edilmiştir. Bunun peptid birikimiyle alâkalı olabileceği ve günlük hadiselerin hafızaya kaydı için sinyallerin devam etmesi gerektiği ileri sürüldü. (Şekil 1)

    Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, derin uyku safhası ile REM uykusunun, hafızanın değişik biçimleri üzerinde (şuurlu hafıza ve şuurdışı hafıza) tesirli olduğu görülmüştür. Bir öğrenme faaliyeti esnasında aktif halde bulunan sinir hücreleri, uyku esnasında tekrar aktifleşmektedir. Bu aktifleşmeyi başlatanın da Zif268 adı verilen bir gen olduğu sonraki araştırmalarda anlaşılmıştır. Büyük ihtimalle beyinde peptid birikimi bu genin akivitesiyle ortaya çıkmaktadır.

    Uyku ve yemek: Yemek vakitlerinin ve miktarının kontrolü beynimizce yapılmaktadır. Her gün saat 1230'da yemek yiyorsak, metabolizma, sistemi buna göre ayarlar. Yemek vakti gelmeden insülin ve glikogon gibi hormonların salınması ile sindirim enzimleri hazırlanır. Yemeği görünce önce norepinefrin salınarak iştah harekete geçirilir. Öğle yemeği kaldırılırsa ve buna 37 gün dayanılırsa beyin circadian ritmini değiştirir. Böylece saat 1230 olunca yemek ihtiyacı hissedilmez. Araştırmacılar açlık, doyma ve sindirimin beyinde başladığını ve yeme alışkanlığımızın düzenlenmesinde beynin önemli olduğunu ileri sürmüşlerdi. Nitekim ramazan ayında birkaç gün geçtikten sonra öğle yemeği aklımıza gelmez. Fakat iftardan önce iştahımız kabarır. (Şekil 1)

    Hangi vakitlerde yemeliyiz: İnsan vücudu saat 1100-1200 arası karbonhidratları maksimum olarak kullanır. Bundan dolayı ideal bir kahvaltının karbonhidratlı (tatlı ve unlular), akşam yemeğinin ise büyüme hormonunun etkisinden dolayı büyük ölçüde protein, tercihen sebzeler, baklagiller ve balıktan oluşması gerektiği ileri sürülmüştür. Vücut mekanizması, seçtiğimiz her şeyi günün her saatinde kabul etmeye hazır değildir. Dengeli beslenme, ne kadar yediğimize değil, günün hangi vaktinde yediğimize de bağlıdır. Bundan dolayı metabolizmaya göre yemek vakitleri tespit edilmelidir.

    Şahıstan şahısa değişse de ortalama olarak günün 8 saatini uykuda, 16 saatini uyanık geçiririz. Bebeklerde ve küçük çocuklarda bu ihtiyaç yüksek olduğu halde, ileri yaşlarda bu durum 4-5 saate kadar düşer. 16 saatlik uyanıklık dönemine besinlerin metabolizmasını kaç kez sığdırabiliriz?

    Yediğimiz gıdalardan karbonhidratlar bir saat sonra mideyi terk eder, altı saat sonra hücrede ilgili metabolizma başlar. Proteinler iki saat sonra terk eder, yedi saat sonra bunların hücredeki metabolizması başlar. Yağlar üç saat sonra mideyi terk eder ve sekiz saat sonra hücredeki metabolizmaları başlar. Üç öğünde sadece karbonhidrat yesek 18 saat, yağ yesek 24 saat, protein yesek 21 saat gibi bir zamana ihtiyacımız olacaktır. Uyku ile birleştirirsek, 24 saati geçen bir süreye ihtiyaç duyulacaktır. Araştırmalara göre bir öğünde alınan gıdanın hazmı, kanda bulunuşu, hücrelerde metabolizmaya girmesi için ortalama 7-8 saatin gerektiği, aksi takdirde sık yeme sonucu fazla kalori ve vücut salgılarının hazmı için gerekli salgıların artacağı, bunun da vücutta olumsuzluklara yol açacağı tespit edilmiştir. Sadece kahvaltı yapanların haftada 643 gram zayıfladığı, aşırı olmamak kaydıyla sabah-akşam yiyenlerin formlarını koruduğu ve sağlıklı oldukları görülmüştür.

    Araştırmacılar; vücudun, öğle sonrasına kadar karbonhidrat ihtiyacının olduğunu, bu yüzden kahvaltının karbonhidratça zengin olmasını, gece protein ihtiyacı arttığından da akşam yemeğinin proteinli yemeklerden seçilerek iki öğün yenmesini tavsiye etmektedir. Öğün sayısı azaltılırken miktar artırılmamalıdır. Efendimiz (sas)'in buyurduğu gibi: "Akşam yemeğinin terki ihtiyarlıktır." Yine Efendimiz (sas)'in başka hadislerinde buyurdukları gibi, midenin 1/3'ünü yemek, 1/3'ünü su ve 1/3'ünü de hava ile doldurarak sofradan kalkmak daha uygundur.

    Neticede ne yapmalı?
    Melatoninin yükselmesi, akşam kortizolun düşmesi, gece kalp atımlarının ve tansiyonun düşmesiyle, parasempatik aktivasyonun da artmasıyla, gece yarısı büyüme hormonu ve prolaktin salınır. Bundan dolayı, gecenin ilk yarısından biraz fazlası (saat 0200-0300'e kadar) uykuyla geçirilmelidir. Melatoninden faydalanmak; kortizolun yan tesirinden, kalb atışının ve adrenalin yüksekliğinden korunmak için 0200 ile 0400 saatleri arasında uyanık olunmalıdır. Sabah güneş ışınlarına yakalanmadan uyanılmalıdır. Vücut ısısının ve sempatik aktivasyonun arttığı, tansiyonun ve alkol metabolizmasının en üst seviyede olduğu öğleden önce (gün doğumu) ve öğleden sonra (saat 1500-1800 arasında) uyunmamalıdır. Fizikî aktivite azalmış ve yorgunluk artmışsa, saat 1200-1500 arasında uyunmalıdır.

    Tabii ki, böyle bir hayatı sürdürebilmek için gerekli olan eğitim, meslek, iş dünyasıyla ilgili düzenlemeler elimizde olmadığı gibi, çoğumuz gece geç vakitlere kadar televizyon seyredip, güneş doğduktan sonra öğleye kadar uyuyoruz. Böylelikle, günün bereketi ve verimi kaçmış oluyor.

    Kaynak
    -Jone W. Hyman, Işık Kitabı, İnsan Yayınları, Tıp/6, 2001, İstanbul.

    Yazının orjinali:http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/ne-zaman-uyuyalim.html

    Ayrıca bu yazıyı da okumakta fayda var:http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/nasil-bir-uyku.html
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.