19 Mart 2006 Pazar (..Bizim Mecnun) Mecnun’un avucunda bir çiçek vardı. Soranlara; - Leyla’mın saçı için, diyordu. Çünkü öyle güzel rengi var ki bu çiçeğin ve öyle güzel kokuyor ki... - Peki Leyla’yı bulmaya ne tarafa doğru gideceksin, dediler. Çölü gösterdi... - O çölde, değil elindeki çiçek, sen bile kurursun, dediler. - Biliyorum, dedi Mecnun... Biliyorum ama bu avucumdaki çiçek, bir adım bile olsa beni Leyla’ma doğru götürecek... Bana yetmez mi?.. * Hava sıcaktı. Herkes gölgelerdeydi... Mecnun ise üstünü açmış, yolun kenarına yatmıştı... Merhametli biri, artık dayanamayıp yanına gitti. Bacaklarından tuttu, ve onu yakındaki bir ağacın altına çekerken; - Ey Allah’ın delisi, dedi. Zaten kurumuşsun, kararıp kalmışsın. Bir gün beynin de pişecek ve ölüp gideceksin yollarda... ..... Üstüne gölge düşünce, sanki “eyvah” der gibi; - Aah Leylaa, diye korkuyla bağırdı Mecnun. Benim gördüğüm güneş onu da gördüğü için... Veya onun gördüğü güneş beni de görüyorsa yakardı böyle canımı... Ama şimdi sıcaklığını hissetmiyorum; demek ki Leyla ile aramıza bir engel girdi!.. ..... Sonra yine “Leyla, Leyla” diye ağlamaya başlayıp, güneşe çıktı... * Mecnun yine tek başınaydı. Ama gönlünün sultanıyla konuşmaktaydı... Diyordu ki: - Sultanım... Eğer günü geldiğinde; “bu deli size aşıktı” diyeceğini bilsem birinin... Ve buna böylece şahitlik yapacağını bilsem... Onun gönüllü kölesi, hizmetçisi olurdum...
Muammer ERKUL
Köşeyazısından alıntıdır....
offf offf
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme