Şimdi Ara

Bodrum'a yerleşsek... (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
457
Cevap
6
Favori
40.107
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 18-Haziran Sabiha Gökçen den açılış yapmak üzere uçuyorum...İstanbul a dönüşüm 22-Haziran olucak.
  • İyi eğlencelerrrrr
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tunçmes

    18-Haziran Sabiha Gökçen den açılış yapmak üzere uçuyorum...İstanbul a dönüşüm 22-Haziran olucak.

    Bu sene nasıl oralarr ?
  • Yalikavakta uygun pansiyon önerebilir misiniz ??

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  •  Bodrum'a yerleşsek...


    Belediye bu sene böyle bir uygulamaya başlamışş




  • 12 sene civari her yaz turgutreise gelirim. Bodrumda yaz kis oturalacaksa uygun yer kesinlikle burasidir bence. Kışın oturanlar incin top oynuyor burda sadece köpeklerin sesini duyuyoruz diyolardi. Guzel bir carsisi var bir suru hediyelik esyacinin oldugu, bir kac tane kucuk bari var. Barlari pek iyi olmayabilir. Marinasi cok guzeldir zaten 5 yıldızli icinde ne ararsaniz var. Kisacasi guzel bir yer, rahat edersiniz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yazın her yer iyi de,bunun bir de kışı var.Kışın Bodrum merkez ve Turgutreis ten başkası olmaz diye düşünüyordum. Kış mevsimi mahrumiyet yaşamak istemem.
  •  Bodrum'a yerleşsek...


    Gündoğanda bi mekan girişi,
    hava nassı sıcaksa bu arkadaş hiiç bir şeyi tınnmadan öylece orrta yerde yatmakta
    sewdim felan gözünü bile açmadı
    arkadaşı fotolarken kenardan biri
    "abi senin kedi meşurr oldu" diye içeriye sesleniyordu :)

     Bodrum'a yerleşsek...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İrfan 3448 -- 22 Eylül 2015; 14:36:45 >




  • 2012'den beri gitmiyordumm Yalıkavağa gidimm dedimm,
    durum şöyle ;

    Araç için parkk yokk gibi,
    "fazla uzak bi yere bırakmiim" derseniz otoparka para ödüyorsunuz,
    belediyenin yerinde tarife gündüz 5, gece 10 lira ...

    Kavakı köftecisi %30 civarı küçülttüğü köfteye yanında piyazla 30 lira yazıyorrr
    üzerinize para almadıysanız yandınız zira haalaaa kredi kartı geçmiyor ...

    Belediyenin deniz kenarındaki kendi yerinde şööle 20x20 ebadında gayet ince ve 3-4 tane yiyerek doyabileceğiniz türden kaşarlı gözleme 10 lira ...
    Haaa diceksinizki 10 lira nedir!!

    Doğrudurr
    ama İstanbulda 4 liraya fazlasıyla daha iyisini yediğim bi şeyinde buu kadar farklı olmasını beklemezdimm,
    üstelik
    zelf servizz
    vede
    kasadan fişi alıp bankoya vermekle kalmıyor gözlemeci Emine hanıma ayrıca arzediyorr ve bekliyorsunn,
    sanki tatil yeri değil 80 öncesi devlet dairesi

    Ayrıca "ohaa"da diyemiyosunn
    "belediyenin yeri fiyatlar böle" deyip kapatılıyor konu,
    kimi kime şikayet edecenn !!

    Lnn cimride değilimdee bu kadar göz göre göre girişilir mi !??

    Bodrumun içiyse başka bi alem
    ecnebi turizz yok denecek kadar azz ama kalabalıkk
    trafiği soracak olursanızz, wallahi İstanbul'u aramadımm ...

    Barlar sokağı bildiğinn 90'ların Merter'i,
    markaların yerinde olsam iki müfettişle çakmacılardan sermayeyi doğrulturum ...
    Birde apaci nüfusunda fena halde artış varr
    anladığım kadarıyla bu senenin modasıda yakaları kaldırılmış beyaz gömlek, renkli kolye/bileklik + en büyüğünden sağ kolda saat ve bol jöleli fantastik kesimli saçç ...
    Kos'a geçmek için gelenleri saymıyorum, durum epey vahim ...

    Bodrum oolm naapmışlar sana yaww





  • yalıkavakta ünlülerin yerleşmesinin öyle özel bir sebebi yok zengin mekanı işte marina falan var öyle
  • Dünkü sel felaketi aşırı kentleşme sonucu deniyor.Geç kaldık Bodrum için , 15-20 sene önce iyi imiş...
  • Dere yatakları planlı/programlı ıslah çalışması yapılmadan mahalleleşti,
    altyapı yetersiz,
    ehh! suda akacak bir yerden ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İrfan 3448 -- 23 Eylül 2015; 15:25:54 >
  • İstanbul da yaşanacak olmaktan çıktı.Arabamız var hep kapı önünde duruyor, trafik neredeyse her zaman kilit.Bu sene de tayin zamanı benim için.Denizi olan başka yer önerilerinize açığım..
  • Serdarr abi Kalymnos/Leros gezip tozmuşş,
    buyrun Bodrumun karşı yakasına ...

    > Kalymnos ...
    > Leros ...
  • Güzel bir gezi olmuş.Anlatımı oldukça başarılı..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Herrkese uyarr diye bir şey yokk

    > Test Sürüşü
  • 25 yıldır bodum ve yalıkavakta yaşadım ikamet ettim yazın artık çok popüler mekan olduğu için çok kalabalık ve gittikçe pahalıolmakta ve rant üzerine düzen yürümekte sezon dışı ve kış zamanı çok sak,n keyifli ve güzel ama artık yaz sezonunda bodrumu yaşanma< hale getirdiler ve yazları kalabalığı istanbulu aratmaz olmaya başladı
  • Bodrum fiyatlarıyla bozulan profiliyle kalabalığı ile malum, bu saatten sonra kış dışında uzak durulmasında fayda var ...
    Mazı dediler Eylül'de gitme fırsatım oldu, daha gitmeden Yeniköy var orada bile fiyatlar uçmuşş, Mazıya bakmadık bile ...
    Sanırım yerleşmek için sezon dışı özelliklede kış aylarında Ege'de ancak Bodrumdan uzak, denize ve kalabalık yerleşimlere yakın köyleri gezmek/araştırmak lazım ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İrfan 3448 -- 16 Ekim 2015; 8:37:13 >
  • Sitare Ağaoğlu

    Ünlü Ağaoğlu ailesinin bir ferdi. Türkoloji profesörü Ahmet Ağaoğlu'nun torunu, Menderes hükümetinde bakanlık yapan Samet Ağaoğlu'nun da kızı... Ağabeyi Tektaş Ağaoğlu, siyasi sebeplerle gündeme gelmiş ailenin bir diğer meşhur ismi. Arnavutköy Kız Koleji'ndeki eğitimini yarım bırakıp Londra'ya yerleşir Sitare Ağaoğlu. 4 yıllık eğitimden sonra İstanbul'a döner, ardından da Fransa'ya taşınır. Fransızca öğrenir ve Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği'nde üç yıl çalışır.

    1973'te İstanbul'a dönen Ağaoğlu 1974'te ilk evliliğini yapar. Fakat bu evlilik bir yıl sürmüştür. Avrupa ve İstanbul'dan bunalan, 'insan ilişkilerindeki yapaylık'tan sıkılan Ağaoğlu için istikamet, kimsenin olmadığı koylara yerleşmektir. 1979'da Bodrum'un köylerine yerleşir. Bir süre sonra burasının "Yazlık İstanbul" olması yüzünden "pılı pırtısını toplayıp" Antalya'nın Demre İlçesi'ne bağlı Kaleköy'e taşınır.

    Bu dönemde kısa süreliğine İstanbul'a gelir. Doğayla baş başa yaşamayı tercih edeceğinden emin olduğu felsefeci Ali Taşpınar'ı yanına alarak tekrar Kaleköy'e döner. Arkadaşlıkları köy ortamında yanlış anlaşılacağı için "istemeden" evlenirler. Bu evlilik, Kaleköy'ün huzurlu ortamına rağmen 8 yıl sürer. Hayatı 'kaçış'larla dolu Sitare Ağaoğlu, bu köyün de bir süre sonra turizm adı altında işgal edilmesi üzerine tekrar toplanır ve kimselerin olmadığı Aperlai Koyu'na taşınır. Aslında bu bir inzivaya çekiliştir. İki odası ve bir mutfağı olan evde tek başına yaşar. İnsanlardan uzak bir hayattır bu.

    Burada, beş haneden başka bir yerleşim yoktur. Tabii yol, su, elektrik de... Üstelik evler uzun yıllar kullanılmadığı için çöplük gibidir. Evleri temizleyip yaşanılır hale getirmek yıllar sürer. Teknolojiyi de kendileri üretir. Üç aileye yetecek elektriği güneş plakaları ile elde ederler; yağmur sularını arıtarak da kullanma suyunu... "Birçok hayat yaşadım" diyen Sitare Ağaoğlu, burada, hep yapmak istediğine, resme ağırlık verir. Gündüzleri resim yapar, geceleri de yazar. Mavi pervazlı, iki katlı taş evinin etrafını düzenleyip kaktüsler, çiçekler eker. Köpeği ve Van kedileriyle ve köpeğiyle bir bütün olur. Yakınlardaki köyden dostlar edinir.

    Bugün geldiği nokta, çocukluğundan beri yapmak istediği bir şeydir aslında. Kendi deyimiyle, "büyük dünyalardan küçük dünyalara" doğru kaçmıştır hep. Gerçekten de Ağaoğlu'nun dünyası üç ev, birkaç kedi, bir köpek ve resim tuvalleri ile sınırlı. Koyun bir ucu doğuya, diğer ucu batıya bakıyor. Elleriyle koyun doğusunu gösterip "İşte buradan başlıyor" diyor; sonra eliyle bu kez batıyı gösterip "İşte şuradan batıyor benim dünyam" diye özetliyor yaşamını.

    Ailesinden "bırak gel oraları" baskısı gelse de, "Buraları ellerimle büyüttüm, benim için yeryüzü cenneti burası, nasıl bırakıp giderim?" diyor. Sigarasından derin bir nefes çekip "Biliyor musunuz, ben aslında yalnızlıktan çok korkarım" diyor. Onun hayatını bilen birisi için oldukça şaşırtıcı bir söz bu: "Ne kadar kaçarsam kaçayım, yakınlarımda birilerinin, ulaşabileceğim yerlerde bir insanın olmasını hep gözettim. Bir defasında 4-5 ay hiç aralıksız yalnız kalmak zorunda kaldım. Tam bir kabustu. Şehirlerden kaçtım ben, insanlardan kaçmadım ki!"

    Sitare Ağaoğlu ilerleyen yaşına rağmen genç bir erkeğin yapabileceği işleri yapıyor. Balık tutuyor, teknesiyle Kaş'a gidip erzak alıyor, dağlardan kışlık odun topluyor. Elektriğini kendi üretiyor; ama belediye onun için telefon hattı çekmiş. "Elektriğim yok lakin telefonum var. Trajik bir durum" diyor gülerek. Yaptığı resimleri, satın almak isteyen galerilere yolluyor. Gelen parayla da hayatını sürdürüyor. "Yaşamak için daha fazlasına ihtiyacım olmuyor zaten" diyor. En büyük korkusu, günün birinde buraların da Bodrum gibi işgal edilmesi.




  • Selim Karadağ

    Göcek sadece İstanbul'un değil, dünyanın ünlü simalarını saklıyor, küçük ve ıssız koylarında. Tesadüfen girdiğiniz bir köy yolundan son derece ilginç hikayelerle çıkmanız mümkün. Soluklanmak için uğradığınız cafe'nin sahibi, ABD'deki parlak bankacılık kariyerini bırakıp kendine yeni bir hayat kurmuş olabilir. Göcek'e bağlı Gökçeovacık köyüne gidiyoruz, kızılçam ormanları arasında uzanan son derece bozuk ve dar bir yoldan... "Bu işadamı sadece İstanbul'dan değil hayattan da elini çekmiş" diye düşünürken, bütün işlerini tasfiye edip bu dağ köyüne yerleşen işadamı Selim Karadağ'ın evine ulaşıyoruz. Derin bir vadiye bakan yamaçta inşa ettiği evinin bahçesine gerdiği hamakta kitabını okurken buluyoruz Karadağ'ı...

    "Üniversite, 14 yıllık yurtdışı tecrübesi, ihaleler, iş takipleri, dönmeyen çekler, ödenmeyen maaşlar, şirket stratejileri, iş toplantıları, kokteyller... Yapmacık ve cafcaflı bir dünya ve herkes kendini kandırıyor" diyerek anlatmaya başlıyor: "Evim Bebek'teydi. İş yerim ise 4 km uzaklıktaki Levent'te. Sabah 6:30'da kalkıp bir saat yol gitmek zorundaydım. Deliler gibi çalışıyor, baharın geldiğini bile televizyondan görebiliyordum. 'Böyle hayat mı olur?' dedim kendime."

    30 kişinin çalıştığı şirketini tasfiye eder, Selim Karadağ. 2000 yılında İstanbul'a "dönmemek üzere" veda edip Göcek'e taşınır. Burasının giderek İstanbul'a benzeyeceği endişesiyle dağ köylerinde yerleşeceği bir yer arar. Gökçeovacık'ın yamacında bir evi satın alıp tekrar düzenler. Ulaşımı zor olan bu yeri seçmesini, "Muhteşem bir tabiat vardı. Uzaklık aklıma bile gelmedi" diye açıklıyor. Aradan geçen bir yılın sonunda yeni dostlar edinen Karadağ, kendisi gibi Göcek'ten kaçmayı düşünecekler için komşu iki evi satın alıp pansiyon haline getirir. "Böylece hem geçimimi sağladım hem de yeni dostlar edindim. İstanbul'daki yozlaşma yüzünden hem ticarete hem hayata küsmüştüm. Belki oradaki gelirimin onda birini kazanıyorum; ama bu hayatımdan çok memnunum" diyerek yeni yaşamını anlatan Karadağ, 41 yaşında, toprağı Göcek'te tanıdığını dile getiriyor. Ağustos böceklerinin sesleri, kızıl çamların kokusu eşliğinde günlerini geçiren Selim Karadağ "Keşke bunu 25 yaşında yapsaydım" diyor.




  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.