Şimdi Ara

ölüm üzerine yazılan şiirler!!! (önemli)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
67
Cevap
1
Favori
172.455
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • arkadaşlar ben Türkçe öğretmenliği bölümünde okuyorum. Ölüm şiirleri üzerine bir çalışma yapacağım. yardımcı olursanız sevinirim. şiirleri yazarken şairleri yazmayı ihmal etmeyelim... ilk şiir benden olsun!!!

    Otuz Beş Yaş / Cahit Sıtkı Tarancı
    Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
    Dante gibi ortasındayız ömrün.
    Delikanlı çağımızdaki cevher,
    Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
    Gözünün yaşına bakmadan gider.

    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
    Ya gözler altındaki mor halkalar?
    Neden böyle düşman görünürsünüz,
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

    Zamanla nasıl değişiyor insan!
    Hangi resmime baksam ben değilim.
    Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
    Bu güler yüzlü adam ben değilim;
    Yalandır kaygısız olduğum yalan.

    Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
    Hatırası bile yabancı gelir.
    Hayata beraber başladığımız
    Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
    Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

    Gökyüzünün başka rengi de varmış!
    Geç farkettim taşın sert olduğunu.
    Su insanı boğar, ateş yakarmış!
    Her doğan günün bir dert olduğunu,
    İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

    Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
    Her yıl biraz daha benimsediğim.
    Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
    Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
    Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

    N'eylersin ölüm herkesin başında.
    Uyudun uyanamadın olacak.
    Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
    Bir namazlık saltanatın olacak.
    Taht misali o musalla taşında.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi halilgulen -- 2 Haziran 2006; 18:51:26 >







  • SESSİZ GEMİ

    Artık demir alma günü gelmişse zamandan,

    Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

    Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,

    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

    Bîçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

    Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!

    Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;

    Bilmez ki giden sevgililer dönmiyecekler.

    Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

    Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

    Y.Kemal Beyatlı

    Bu da benden olsun.
  • ÖLÜNÜN ODASI

    Bir oda , yerde bir mum , perdeler indirilmiş;
    Yerde çıplak bir gömlek , korkusundan dirilmiş.
    Süt beyaz duvarlarda , çivilerin gölgesi;
    Artık ne bir çıtırtı , ne de bir ayak sesi....
    Yatıyor yatağında , dimdik , upuzun , ölü ;
    Üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü.
    Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;
    Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
    Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
    Gözleri renkli bir cam , mıhlı ahşap tavana.
    Sarkık dudaklarının ucunda bir iz var;
    Küçük bir çizgi , küçük , titreyen bir an kadar.
    Sarkık dudaklarında sırlı titrek bir an;
    Belli ki birden bire gitmiş çırpınamadan.
    Bu benim kendi ölüm , bu benim kendi ölüm..
    Bana geldiği zaman , böyle gelecek ölüm....

    NFK

    ************

    BÜYÜK RANDEVU

    Büyük randevu ... Bilsem nerede , saat kaçta ?
    Tabutumun tahtası , bilsem hangi ağaçta ?

    NFK


    ************

    İŞİM ACELE

    Gökte zamansızlık hangi noktada?
    Elindeyse yıldız yıldız hecele !
    Hüküm yazılıyken kara tahtada
    İnsan yine çare arar ecele !

    Gençlik ... Gelip geçti... bir günlük süstü ;
    Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
    Eser darmadağın , emek yüzüstü;
    Toplayın eşyamı işim acele !

    NFK

    *************

    Vasiyet

    Dostlarım, toplanın öldüğüm zaman;
    Riyayı, o günlük bir yana atın!
    Tutunuz tabutumun bir kenarından;
    Bir derin çukura beni fırlatın!
    Kalınca büsbütün sizden uzakta,
    Vücudum çürürken kara toprakta,
    Uzanın rahatça sıcak yatakta
    Yaşamak gururu içinde yatın!

    Yüz yüze getirmez bizi asırlar,
    Meydana vurulsun saklanan sırlar
    Sayılsın şahsıma ait kusurlar.
    Korkmayın içine yalan da katın!

    Anlayım: Kimlermiş dost sandıklarım;
    Muhabbetlerini kıskandıklarım?
    Anlayım: Ne boşmuş inandıklarım;
    Şu yalan hayatı bana anlatın!

    Dostlarım, anmayın artık adımı!
    Siliniz gönülden eski yadımı!
    Kırınız, sonuncu itimadımı:
    Ölünce bir daha aldatın beni!

    Orhan Seyfi ORHON

    ********


    Buluşmak hayat denen sebebsiz savaş için
    Yaşamak en sonunda dikilen bir taş için
    Bütün ızdırapların işte en korkuncu bu
    Bir avuç toprak olmak düşünen bir baş için.

    İster bizi bir toz yap savur mahşer yerinde
    İster sürü çöp gibi tufanların yelinde
    Sonunda bir varlığa ulaştır da Allah'ım
    Bırakma tabiatın merhametsiz elinde

    Orhan Seyfi ORHON


    ***************

    UZUN BİR ISTIRABIN SONUNDA
    VE BİR SAADET ÂNINDA GELECEK
    ÖLÜMÜN TÜRKÜSÜ

    Bir sahile varacak günlerimiz..
    Günler ki namütenahi ıstırap.
    Kalmayacak bugünkü hasta, harap
    Yüzlerde bahtın karanlığından bir iz.

    Şekillenecek ruhu çeken kutup:
    Sevmek kadar tatlı, yaşamak kadar
    Kısa bir ânın ötesinde bahar.
    İşte o dem ki bir ömrü unutup

    Açacağız nurdan kapılarını
    Bugün vadedilen cennetimizin.
    En güzel, en son memleketimizin
    Bulacağız ışıktan pınarını.

    Gün vuracak baktığımız her yüze
    Ve kızlar, kucaklarında çiçekler,
    Ebedi baharı getirecekler
    Bu yeniden başlayan ömrümüze.

    Orhan VELİ

    ***************

    ÖLÜME YAKIN

    Akşam üstüne doğru, kış vakti;
    Bir hasta odasının penceresinde;
    Yalnız bende değil yalnızlık hâli;
    Deniz de karanlık, gökyüzü de;
    Bir acaip, kuşların hâli.

    Bakma fakirmişim, kimsesizmişim,
    —Akşam üstüne doğru, kış vakti—
    Benim de sevdalar geçti başımdan.
    Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
    Zamanla anlıyor insan dünyayı.

    Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
    Ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada
    Kötülükten gayri?

    Ölünce kirlerimizden temizlenir,
    Ölünce biz de iyi adam oluruz;
    Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
    Hepsini unuturuz.

    Orhan VELİ




  • Ölümlü İnsanlar İçin

    Hepiniz öleceksiniz!
    Tanrı katına çıkacaksınız utanmadan!
    Ruhlarınız koyup kaçacak sizi!
    Topraklara gömüleceksiniz.

    Kurtlar, böcekler, solucanlar
    Sevinçle saldıracak üstünüze.
    Elleriniz bomboş kalacak,
    Kimse bakmayacak resminize.

    Sevilmiş kadınların hayali
    Dumanlar gibi dağılacak;
    Faydaydı, şöhretti, merhametti
    Semtinize uğramayacak.

    Gözleriniz yok artık!
    Dünyamızı göremeyeceksiniz!
    Okşamak, gülmek, konuşmak
    Yok olmuş bir selde yüzeceksiniz,

    Yavaş yavaş çürüyeceksiniz.

    Cahit Külebi
  • Işık Gözlü




    Uyurken yüzünü seyredip yanımda,
    Tanrının büyüklüğünü görmüşüm.
    Gri gümüş telli saçların avuçlarımda,
    Kendimi dünyanın en zengini saymışım.

    Sen ey ışık gözlü sevgili,
    Senden sonrasına,
    Ölümü yazmışım...

    Eflatun
  • Hocam şimdi tam hatırlamıyorum ama Cahit Sıtkı nın ölüm konusunda cok şiiri var kendisi ölüm korkusuyla yaşamış ve bunuda biçok şiirine yansıtmış..Ölüm1-ölüm2-ölümden sonra vs böle şiirleri olması lazım
  • eyvallah sağol!
    ama bana birçok şairden birçok şiir lazım. zaten cahit sıtkı da benim en büyük materyellerimden biri. tekrar ilgin için saoğl...
    quote:

    Orjinalden alıntı: subsonic

    Hocam şimdi tam hatırlamıyorum ama Cahit Sıtkı nın ölüm konusunda cok şiiri var kendisi ölüm korkusuyla yaşamış ve bunuda biçok şiirine yansıtmış..Ölüm1-ölüm2-ölümden sonra vs böle şiirleri olması lazım
  • Ölümü düşünüyorum
    O büyük yalnızlık içindeyim
    Kulaklarımda duymadığım bir musiki
    Kaskatı kesilmişim, kalbim durmuş
    Artık hiç bir şeyi görmüyor gözlerim
    İçimde ne bir umut, ne yasama zevki
    Elim, ayağım buz gibi olmuş
    Olumu düşünüyorum
    Kulaklarımda duymadığım bir musiki

    Olumu düşünüyorum
    Lalelimde bir sokaktan tabutum geçiyor
    Saygı durusunda bilmediğim insanlar
    Butun pencereler acık biri kapalı
    Kederlerim, ümitlerim, hayallerim
    Ve gelen bir iki dost mezarlığa kadar
    Sonra kadınlar gözleri yaşlı
    Olumu düşünüyorum
    Butun pencereler açık biri kapalı

    Ölümü düşünüyorum
    Simdi beni gömüyorlar bak
    Ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri
    Hazin bir parıltı gözbebeklerinde
    İçin ziyanla doluyor, kahroluyorsun
    Hatırladıkça geçmiş günleri geceleri
    Bir acı ki öyle büyük öyle derinde
    Olumu düşünüyorum


    ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN




  • ölüm üzerine yazılmış şiirler arasında 'sessiz gemi' üzerine tanımıyorum ustaca sembolik bir dille anlatılmış insanı düşündüren bir eser
  • Selam Olsun

    Bu dünyadan gider olduk
    Kalanlara selam olsun
    Bizim için hayır dua
    Kılanlara, selam olsun

    Ecel büke belimizi
    Söyletmeye dilimizi
    Hasta iken halimizi
    Soranlara, selam olsun

    Tenim ortaya açıla
    Yakasız gömlek biçile
    Bizi bir asan vech-ile
    Yunanlara, selam olsun

    Azrail alır canimizi
    Kurur damarda kanımız
    Yuyacağın, kefenimiz
    Saranlara, selam olsun

    Sala verile kasdımıza
    Gider olduk dostumuza
    Namaz için üstümüze
    Duranlara, selam olsun

    Dünyaya gelenler gider
    Hergiz gelmez yola gider
    Bizim halimizden haber
    Soranlara, selam olsun

    Miskin Yunus söyler sözün
    Yas doldurmuş iki gözün
    Bizi bilmeyen ne bilsin
    Bilenlere, selam olsun

    Yunus Emre


    ---------------------
    Geldi Geçti Ömrüm Benim

    Geldi Geçti Ömrüm Benim
    Şol Yel Esip Geçmiş Gibi
    Hele Bana Şöyle Geldi
    Şol Göz Yumup Açmış Gibi

    İşbu Söze Hak Tanıktır
    Bu Can Gövdeye Konuktur
    Bir Gün Ola Çıka Gide
    Kafesten Kuş Uçmuş Gibi

    Miskin Âdem Oğlanını
    Benzetmişler Ekinciye
    Kimi Biter Kimi Yiter
    Yere Tohum Saçmış Gibi

    Bir Hastaya Vardın İse
    Bir İçim Su Verdin İse
    Yarın Orda Karşı Gele
    Hak Şarabın İçmiş Gibi

    Yunus Emre
    --------------------------------------

    Bu dünya ol ahiretten içeri
    Aşıkın yeri var kimseler bilmez
    Yunus öldü diye sela verirler
    Ölen beden imiş aşıklar ölmez



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi zargana -- 16 Ağustos 2006; 15:36:40 >




  • Ölüm Gelmişse

    Bitmişse
    Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz şafaklar
    Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse
    Bir akşamüstü garipliği
    Sarmışsa her yeri
    Güneş devrilmiş
    Renkler solmuş
    Sesler kesilmişse
    Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan
    Ve çiçekler
    Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın
    Bil ki ölüm saati gelmiştir
    Senden uzak, kendimden uzak
    Tüm umutlardan ve her şeyden uzak
    Ben ölmüşümdür uzaklarda bir yerde
    Gövdesini kurtların oyduğu
    Bir ağaç gibi devrilmişimdir
    O anı sen bileceksin herkesten önce
    Herkesten iyi sen anlıyacaksın
    Çâresizliğini, yıkılmışlığını
    Sevdiğin adamın
    Ve seni nasıl sevdiğini
    Duyacaksın derinden derine
    Belli belirsiz
    Bir gölge düşecek gözlerine
    Fakat ağlamıyacaksın, ağlamıyacaksın
    Sen tek gelinim, sen tek kadınım
    Sen güzelim, nazlım, bebeğim
    Kadersizim sen
    Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim
    Varlığım, nedenim, alınyazım benim
    Elbette ağlamıyacaksın
    Çünkü sonsuzluklar
    Sonsuz sevenler içindir
    Çünkü ölüm
    Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir.

    Ümit Yaşar Oğuzcan




  • Üşür Ölüm Bile

    Bir ormanda tutup onu
    Bağladılar ağaca
    Yumdu sanki uyur gibi
    Gözlerini usulca

    Bir soğuk yel eser
    Üşür ölüm bile
    Anlatır akan kanı
    Beyaz sesiyle

    Diz çöktüler karsısına
    Sonra ateş ettiler
    Parçalanan yüreğine
    Yuva kurdu mermiler

    Bir soğuk yel eser
    Üşür ölüm bile
    Anlatır akan kanı
    Beyaz sesiyle

    Gelip kondu bir güvercin
    Ellerine o gece
    Kırmızı bir çelenk oldu
    Bileğinde kelepçe

    Bir soğuk yel eser
    Üşür ölüm bile
    Anlatır akan kanı
    Beyaz sesiyle

    Ülkü Tamer
  • Ölüm

    foyası
    ömrünü
    şavkır
    ki
    ölüm
    de
    özünde
    aykırı
    aşktır.

    Metin Altıok
  • Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is,
    Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
    Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla,
    Ve tarihle yargıla...

    Bal değildir ölüm bana,
    İdam gül değildir bana,
    Geceler çok karanlık,
    Gel düşümdeki sevgilim,
    Ay ışığı yedir bana...

    Ahh... Ben hasrete tutsağım,
    Hasretler tutsak bana
    Bıyığımdan gül sarkmaz,
    Bıyık bırakmak yasak bana,
    Mahpus bana, sus bana.
    Yağlık ilmek boynuma...
    Sevgili yerine
    Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım,
    Ve sonra sabırla beklerim,
    Bulutları çekersiniz üstümden,
    Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız,
    Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana...
    Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim,
    Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum,
    Gözlerimde güneş koşar,
    Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma...

    Duygu bana, öykü bana,
    Roman gibi her an bana
    Hücremde yalnızım gel,
    Gel düşümdeki sevgilim,
    Soyunup hazırlan bana.

    Biraz sonra asmaya götürecekler beni,
    Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni,
    Hoşçakalın sevdiklerim;
    Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök...
    Bütün doğa hoşçakalın...
    Hoşçakalın sevdalılar,
    Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar,
    Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar,
    Hoşçakalın...
    Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları,
    Sevda türküleri ve şiirler.
    Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler.
    Dağlarında yürüdüğümüz toprak,
    Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın...
    Hoşçakalın ağız tatlarım;
    Sıcak çorbam, çayım, sigaram...
    Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram...
    Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı,
    Ve kalemimi, ve saatimi,
    Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
    Hoşçakalın, hoşçakalın...

    Dostum bana, sevdam bana,
    Soluğunu geçir bana,
    Uyku tutmuyor gözüm,
    Anılar sıraya girdi.
    Gel anne süt içir bana.

    Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar,
    Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar,
    Yedi bölge, dört deniz,
    Yedi iklim, altmış yedi şehir,
    Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları...
    Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar,
    Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar,
    Ve işçiler ve köylüler...
    Hoşçakal ülkem
    Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim,
    Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya,
    Hoşçakalın dünyanın bütün halkları,
    Sınırlı olmayan mekâna,
    Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben;
    En sevda halimle, en yaşayan halimle,
    Gidiyorum dostlarım,
    Hoşçakalın, hoşçakalın...
    Beni yaşamımla sorgula iki gözüm,
    Beni yüreğimle, beni özümle,
    Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni,
    Tarihle anla beni,
    Ve öyle yargıla...


    Ersin Ergün




  • Ölüme Övgü

    Sen olmasan duyar mıydım gerçekten
    Özlem nedir acı nedir ayrılık ne
    Ölüm sana övgüler düzenleme
    Boynumun borcu olsun yürekten

    Ölüm seni seviyorum inan ki
    Hani alırsın diye sevdiğimi
    Hep korku hep tasa içindeyim
    Yani yaşamın daha içindeyim

    Ölüm seni seviyorum şaşma buna
    Sen olmasan bilir miydim hançeri
    Ölüm seni seviyorum yaklaş daha
    Yaşamın görünsün görkemli albenisi

    Ölüm seni duymasaydım derinden
    Düşünebilir miydim evreni
    Evren ki renk renk bin bir görünümde
    Saçılır şenlik fişekleri gibi

    Ölüm seni kucaklıyorum seviden
    Nelerle tanıştırmadın ki beni
    Sana borçluyum duyularımın keskinliğini
    Seni yaşadıkça varolduğumu yeniden

    Nahit Ulvi Akgün




  • Her Şey Uzaktadır

    Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz,
    Her an peşimizden koşan gölgemiz,
    Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
    Uzaktadır her şey; anneler, kızlar...

    Uzaktadır her şey, hep... yalnız ölüm,
    Her yerde, her an yakınımız, ölüm.

    Ahmet Muhip Dıranas
  • Ölümü Düşünmek

    Mümkün mü ağlasın annem
    Mezarımın başucunda
    Ben sesimi çıkarmıyayım
    Hayırsız bir evlat gibi

    Bir bulut uçsun da
    Ben başımı kaldırmıyayım
    Yağmur dindikten sonra
    Gezinmiyeyim caddelerde

    Ah, mümkün mü bir güzel kadın
    Geçsin de yanımdan
    Ben seyretmiyeyim
    İçimi çekerek

    Muzaffer Tayyip Uslu
  • Kuşun Ölümü

    Kuş damdan düşünce
    sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün
    bir yağmurdur açılan kuraklığa
    bir yağmurdur kulübesi nisandan
    ve onun ayaklarina dolanan o gökyüzü
    kansız yüzleridir diri kuşların
    kuş düşünce camdan

    kuş düşünce damdan
    kızlar saçlarıyla ölümü düşünürler
    uzun bacaklı tanrılar koşuşur sokaklarda
    kuş öldü herkes mi arıyor
    gençlik mi yürüyor herkese ve mi arıyor
    onun gözlerini satılan çarşılarda
    kuş öldü kanadının altındaki o yara
    yağmurun karanlığını getiriyor geceye
    yagmurun ırmaklarını getiriyor geceye
    kuş öldü
    küçücük bir yorgunluktu ölmeden önce

    öldü, kim ısıtır artık onun ellerini
    suların aynasında üşüyen ellerini
    suların saygısıyla üşüyen ellerini.

    İsmet Özel




  • Doğunun Ölümleri

    ölüm bir aşirettir doğuda

    ay ışığı gülden hoyrat
    gölleri güzelden talandır
    ve asi , durak bilmez ağıtlarıyla
    uçsuz bucaksız turnalarını
    kat kat gurbete durmuş evvel baharla
    sevdası göçer olandır

    ve bu nasıl bir serencâmdır
    satılır umudu beye
    hasreti bir meta gibi
    ve alınandır
    ve tuzdan, bozkırdan ninelerini
    bir çığlık gibi mengeneden mengeneye
    sokup çürüten rüzgârdır

    türküsü ki eşkıyaya geniş
    ve bir kekliğe dardır
    ovayı çelen bakışlı
    ve bir fişekliğe dizilmiş
    gibi omzu kuş nakışlı ağaçlarıyla
    acıya pusu kurandır

    ölüm bir aşirettir doğuda

    Hilmi Yavuz
  • Ölümün Yükselişi ve Çöküşü

    Ne zaman bir yakını ölse birinin,
    Onu ilk-ölüm sanır kalır o.

    Ne zaman bir sevdiği ölse birinin,
    Onu en-ölüm alır kalır o.

    Ne zaman bir saydığı ölse birinin,
    Onu hep-ölüm bulur kalır o.

    Ne zaman bir-bildiği ölse birinin,
    Onu son ölüm sayar kalır o.

    Ne zaman bir umduğu ölse birinin,
    Onu yok-ölüm duyar kalır o.

    Ne zaman bir her şeyi ölse birinin,
    Kendini ölümlerle yaşar kalır o.

    Ne zaman bir kendisi ölse birinin,
    Ölümlerde kendini yaşar kalır o.

    Özdemir Asaf
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.