Şimdi Ara

A`dan Z`ye Öz Türkçe İsimler Anlamları ile. (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
82
Cevap
1
Favori
74.336
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    TABAN:1- Tapan, tapınan 2- Temas, dokunma, vurma 3- Dizi, sıra, kafile
    TABAR: 1- Tapan, tapınan 2- Vuran, döven, dövüşçü
    TABGAÇ: 1, Dövüşçü, kavgacı 2- Ulu, saygıdeğer, muhterem 3- Tapıcı,tapınıcı
    TABIN: (Tapın) İbadet
    TABKI: Vicdan
    TABU: (Tapı, tapu) Kutsanmış, kutlu yapılmış, tapılacak duruma getirilmiş
    TABUK: 1- Tabu 2- İnayet, yardım, hizmet
    TABUN: Tapın, ibadet
    TAÇA: Tasarı, kurgu, plan
    TAÇAM: Tasarı, plan, kurgu, senaryo
    TADIK: Tat, lezzet, damak
    TAG: (Tak, tağ, dağ)
    TAGA: 1- Silah 2- Kural, kaide 3- Saygıdeğer, hürmet edilen
    TAGAY: 1- Saygı duyulan kişi 2- Dayı, ana tarafından gelen akraba
    TAGI: 1- Dindar, inançlı 2- Takı, aksesuar
    TAGUK: Tavuk
    TAĞ: Dağ
    TAĞAN: Üç ayak, saç ayağı
    TAĞAŞAR: birl. Dağ/Aşar mec. Azimli, kararlı
    TAĞLUK: Dağlık, dağlık bölge
    TAĞMA: 1- Dağ eteği 2- Elçi, devlet temsilcisi, devlet görevlisi
    TAĞUDAR: 1- Heybetli, dağ gibi 2- Dağıtıcı, yok edici, yıkıcı, şiddetli 3- Kısmet, nasip
    TAKAK: Ucu, ateşli ok
    TAKAY: 1- Dayı, ana tarafından akraba 2- Dolunay
    TAKIĞ: Takı, ziynet, aksesuar, mücevher
    TAKIR: Takı, ziynet
    TAKIŞ: Takı, süs, aksesuar
    TAKİ: Dindar
    TAKSUK: Harika, olağanüstü, anormal
    TALA: 1- İri cüsseli, heybetli 2- Seçkin, güzide
    TALAKAN: Yağmacı, yağmalayan
    TALAN: Yağma, yağmalama, üşüşme, saldırı
    TALAS: 1- At yarışlarındaki, başlangıç ve bitiş çizgisi 2- Fırtına, kum fırtınası 3- Dalga
    4- Tartışma, münakaşa
    TALAY: (Taluy, Tulay, Toluy,Tolu) 1- Okyanus, derya, büyük deniz, büyük göl
    mec. Ululuk, büyüklük, sonsuzluk 2- Gelecek, ikbal 3- Seçkin,güzide
    Şamanist gelenekte Deniz ve göllere bakan Tanrı
    TALAZ: Dalga
    TALI: Güzide, seçkin
    TALIKU: Seçkin, güzide, beğenilen
    TALIMAN: Seçkin, güzide
    TALKILIÇ: (Dalkılıç) Zırhsız, korumasız
    TALKAN: Kızartılmış tahıl
    TALPIN: Faal, aktif, çalışkan, himmetli
    TALŞIK: İtimat, teminat, güvence
    TAMAN: Duman, sis
    TAMAR: 1- Damla, damlayan 2- Demir, demir cevheri
    TAMGAÇ: Memur, devlet memuru, damgacı, devlet görevlisi
    TAMIŞ: 1- Demiş, söylemiş, bilgili, deneyimli, sözüne değer verilen, sözüne güvenilen 2-Damla
    TAMİR: Temir, demir
    TAMİZ: Damla
    TAMTUK: Büyük ve kuvvetli ateş
    TAMU: (Tamuğ) Yerin dibi, yer altı, cehennem
    Şamanist gelenekte, kötü kişi ve ruhların, öldükten sonra gittikleri yer
    TAN: (Tang) 1- Gün açımı, gün doğumu, şafak 2- İlginç, acayip, şaşkınlık yaratan 3- Tatlı, tat veren,huzur veren
    TANA: (Dana) dana, iki yaşındaki inek yavrusu
    TANDU: 1- Tan vakti, tan vaktinde doğmuş 2- Alev, alevli büyük ateş
    TANG: 1- Mucize, olağanüstülük 2- Tan vakti 3- Giriş, antre
    TANGAK: Kaygı, endişe
    TANGSUK: Mucize, şaşırtıcı olay, olağanüstülük
    TANGUT: (Tankut) Savaşlarda, mızrak ve tuğların yanına ya da ucuna takılan ipek kumaş, flama
    TANIK: 1- Tanuk, şahit, gözlemci 2- Tanıdık, dost, yaren
    TANIL: Ünlü, meşhur, tanınan
    TANIP: Tanınmış, ünlü
    TANIR: Ünlü, tanınmış
    TANIŞ: 1- Tanınan, bilinen, aşina, tanıdık 2- Danışılan, bilgi ve deneyimine başvurulan, danışman
    TANIŞIK: Yakından tanınan, tanıdık, bildik, dost, yaren
    TANIŞMAN: (Danışman) Tanış, danışılan, bilgili kişi
    TANIT: Tanınacak nitelikte, belirgin, tanınabilen
    TANJU: (Tanyu) Sonsuz genişlik, ululuk,olağanüstülük, mucize gibi
    Hun imparatorlarının unvanlarından
    TANLA: 1- Şaşılası, ürkütücü, olağanüstü, mucize 2- Suçlayan, yargılayıcı 3- Doğuş, tan vakti
    TANLAĞI: Mucize
    TANMAN: Tan vakti doğan
    TANRIDAĞ: birl. Tanrı/Dağ “ Tanrı Dağı”
    Çok eski dönemlerden beri, kutsanarak, Tanrı tarafından yalnızca Türklere tahsis edildiğine
    inanılan ve halen kutlu kabul edilen sıradağların genel adı
    TANRIKUT: birl. Tanrı/Kut
    Tanrısal, Tanrıdan gelen, Tanrının Kutunu üzerinde bulunduran, haşmetli, Hun
    imparatoru Mete Han’ın unvanı
    TANSIĞ: (Tansık,Tansu) hayret verici, şaşırtıcı, olağanüstü
    TANSU: 1- Tansık, mucize 2- Yadigar, armağan 3- Birleşik
    TANTIK: 1- Çok konuşan, konuşkan 2- Tanıdık, hısım, ahbap
    TANUĞ: Tanı, teşhis, kanıt, tanınan, tanınmaya yol açan
    TANYU: (Tanju) Ulu, ulaşılmaz, hükümran
    TAP: Dilek, istek, umut, yardım ve bunları içine alan beklentilerle dolu inanç
    TAPAĞ: 1- Tapma, tapınma, saygı 2- Görev, iş
    TAPAR: Tapan, seven, uman
    TAPARLU: 1- Mutlu, umutlu 2- Sofu, dindar
    TAPDUK: 1- Çocuğu uzun süre olmayanların, çocuğu olduğunda verdiği adlardan 2- Saygı ve sevgiye layık, saygıdeğer 3- İbadet, tapınma
    TAPI: Tapınma, ibadet
    TAPIK: Önde, önde olan, önde gelen
    TAPIN: Tapınma, umma, beklenti
    TAPINGU: Tapınılacak nitelikte sevilen
    TAPIR: Buluş, yenilik, icat
    TAPKI: Vicdan
    TAPKIR: Ayak altında kalıp, katılaşan toprak
    TAPKUR: Tabur, dizi, topluluk, kafile
    TAPLAK: Rıza, kabul, teyit
    TAPUK: Tapu, Tabu 1- Tapınma, dilek, istek 2- Tabu, kör inanç 3- Hizmet, hizmetli
    TAPUKÇI: (Tapıcı) Saray muhafızı, muhafız askeri
    TAPUKSAK: Saygılı, hürmetli
    TAPUN: Kutsama, kutsal bir varlığa yönelme, beklenti, ibadet
    TAPUNMUŞ: Sofu
    TAR: Dar, darlık, zahmet, sıkıntı
    TARA: Ağaç dallarını budamak için kullanılan bıçak
    TARAGAY: Turgay, tarla kuşu, çayır kuşu
    TARAKA: 1- Tarak, eşme, ayırma aleti 2- Saygı gösteren
    TARAMAN: Tarayıcı,rençber, çiftçi
    TARAN: 1- Geniş arazi, ekinlik, ekin yeri 2- Sınır, hudut
    TARANÇI: 1- Sınır muhafızı 2- Ekinci, rençber
    TARANG: Mevki sahibi, imtiyazlı, saygıdeğer
    TARBAN: Gururlu, mağrur
    TARDU: 1- Öncelikli, imtiyazlı 2- Durdu, duran yaşam
    Göktürkler dönemi, üst düzey yöneticilere verilen bir unvan
    TARDUŞ: İmtiyazlı
    TARGAN: Savaşlarda, düşmanın geçeceği yollara, onların gidişini ağırlaştırmak ve güçleştirmek için bırakılan, kaya ve kütük parçaları
    TARGUN: Mahçup, sıkılgan
    TARHAN: (Tarkan) İmtiyaz sahibi soylu kişi. Bu kişiler, vergi vermez, suçları dokuz kereye kadar bağışlanır, kağan ve hanların huzuruna izinsiz girebilirlerdi.
    TARHUN: Güzel kokulu bir yayla çiçeği
    TARIK: Darı, tahıl, ekin
    TARIM: 1- Emek, enerji, zahmet, sıkıntı 2- Ziraat, rençberlik 3- Irmakların küçük kolları
    TARINÇ: Sınır, hudut, uç
    TARING: 1- Derin, derinlik 2- Ziraat
    TARKAN: İmtiyazlı ve soylu kişi (Tarhan)
    TARKANÇ: 1- Öfke, gücenme, rahatsızlık, kızgınlık 2- Darılma, sıkılma
    TARKAT: Bakan, nazır, yönetici, bürokrat
    TARKINÇ: 1- Darılma, darlanma, küsme, küskünlük 2- İsyan, başkaldırma
    TARLIG: 1- Güçlük, darlanma, sıkılma 2- Bahşiş, hediye
    TARTA: Terazi
    TARTAGAN: 1- Tartan, terazi 2- Dağınık, derbeder
    TARTIŞ: Armağan, bağış
    TARUG: 1- Darı, ekin 2- Hediye, bağış
    TASAR: Plan, tasarı, tasarım
    TASIM: Gösteriş, afi
    TAŞ: 1- Dış, dışta olan, görünürde olan 2- Kaya parçası mec. Sertlik, dayanıklılık
    TAŞAN: Taşmış, dışa vurmuş, coşkun
    TAŞAR: Taşmış, coşkun, ateşli
    TAŞGAN: Taşan, coşan, ateşli
    TAŞGARU: Dışarı, dışarıdan, taşra
    TAŞGIN: Taşmış, dışa vurmuş, coşkulu, ateşli, asabi
    TAŞKI: Dışarıdan, taşralı
    TAŞKIN: Coşkun, ateşli
    TAŞRALU: Dışarıdan, yabancı
    TAŞRIK: Dışarıda, gurbet, gurbetçi, sefere giden.
    TAŞUG: Taşınabilir mal, menkul değer
    TAŞÜREK: birl. Taş/Yürek ( Cesur, gözü kara)
    TAT: 1- Yemek, damak 2- Uzak, uzakta, uzaktan, yabancılaşmış 3- Kılıç pası, paslı kılıç
    TATAR: 1- Uzakta kalmış, yabancılaşmış 2- Çayırlık, mera 3- Kent dışında yaşayan
    TATAŞ: (Dadaş) 1- Yakın dost, yaren, arkadaş 2- Uzakta kalmış, aynı uzaklığı paylaşan
    TATIG: Tatlı, hoş
    TATIR: Çayırlık, otlak, mera
    TATLI: Tatlı veren, hoşa giden mec. Güler yüzlü, sevimli, cana yakın
    TATU: 1- Barış, sulh 2-Uzağı gören, uzak görüşlü 3- Bakıcı, eğitici 4- Tatlı, tat veren
    5- Yaratılış, fıtrat
    TAV: 1- Hız, devinim, çeviklik, koşu, davranmak, harekete geçmek. 2- Dağ
    TAVAR: Hızlı hareket eden, hızlı davranan.
    TAVGAÇ: 1- Hızlı koşan, hızlı davranan, atik 2- Çekici, cezbedici
    TAVIŞGAN: Tavşan
    TAVLI: 1- Hızlı, atik 2- Dağlı
    TAY: 1- Dayak, dayanak, dayanılacak nesne 2- Soy, asalet, soyluluk unvanı 3- Ululuk, büyüklük,çokluk 4- Mevki, yer, bölge 5- Ananın erkek kardeşi, dayı 6- Süt emen at yavrusu
    TAYAK: Baston, değnek, dayanılacak nesne.
    TAYANÇ: 1- Dayanç, dayanak 2- Hami, koruyucu, sırdaş, güvenilen kişi
    TAYANÇI: Danışman, memur.
    Uygurlar döneminde, küçük dereceli memur unvanlarından
    TAYANG: Dayak, dayanak, destek, dayanak
    TAYANGU: Danışman, aracı, sıra dışı. Han ve kağanların danışmanlarına verilen bir unvan
    TAYCU: 1- Hami, destekçi, koruyucu 2- Soylu, seçkin 3- Tay sahibi,tay eğiticisi
    TAYEÇE: birl. Tay/Eçe..Soylu, saygıdeğer hanım. (Teyze, sözcüğünün buradan
    geldiğini söyleyen dilciler var.)
    TAYGA: 1- Kavak, çam, söğüt karışımı ormanlık bölge 2- yoğurtlu sebze çorbası
    TAYGAN: 1- Karışık ağaçlı orman 2- Dayanak, destek
    TAYGANA: Kaygan, kayıcı
    TAYGUN: Yavru, çocuk, torun
    TAYGUR: Kayan, kızakla kayan
    TAYIK: Kibar ve nazik genç
    TAYLAN: 1- Beyefendi, centilmen 2- Yakışıklı, heybetli 3- Düzgün ve etkileyici konuşan
    TAYŞI: 1- Mürşit, yol gösteren 2- Hami, koruyucu
    TEBER: Balta, baltalı mızrak
    TECİMEN: İdareli, ekonomist
    TECİMER: Ekonomist, hesaplı
    TEDAN: Tutan, zapt eden, zabit
    TEDİK: (Tetik) 1- Usta, becerikli, bilgili 2- Öğüt, nasihat
    TEGEN: (Değen) Değerli, karşılığı olan
    TEGİN: Tigin, prens, şehzade, bey oğlu. Göktürkler döneminde, vali unvanı olarak da kullanılmıştır.
    TEGİNEK: Değnek, baston
    TEGİR: 1- Değer, kıymet, paha 2- Hücum, taarruz 3- Ulaşım, ulaşma
    TEGİŞ: 1- Değişim, değişme 2- Dövüş, temas, çarpışma, hücum
    TEGRE: Daire, çevre, civar, etraf
    TEGREK: 1- Değer, kıymet 2- Tekerlek, değirmi, yuvarlak
    TEĞME: Değme, seçkin, farklı
    TEKER: 1- Değer, kıymet 2- Çevre, yöre, daire 3- Saldırgan, mütecaviz
    TEKEŞ: Döğüş, değiş, temas, savaş, savaşçı
    TEKİN: 1- İyi, güzel, biricik, emsalsiz, uğurlu, uygun 2- Rahat, güvenli,güvenilir,
    3- Tigin, prens, bey oğlu 4- Tabi, bağlı, kul, köle 5- Boş, ıssız, toplumdan uzak kişi 6- Saldırgan
    TEKİNİK: Güvenilir, iyi, münasip, uygun
    TEKİR: 1- Değer, kıymet, paha 2- kara benli, kara çizgili 3- Hücum, saldırı, saldırganlık
    TELA: 1- Delici, delen 2- Tolu, olgun, bilge 3- Armağan, adak, sungu
    TELEK: Armağan, sungu
    TEMİR: Demir
    TEMİR YALUP: birl. Demir/Yalup …demirci ustası, silah yapımcısı
    TEMİRÇAL: birl. Temir/Çal ( kılıç darbesi, kılıç vuruşu)
    TEMİREN: Ok başlığı, okun ucundaki sivri ve delici demir parçası
    TEMİRHAN: birl. Temir/Han
    Eski dönem, “ Maden Tanrısı”
    TEMİRKIRAN: birl. Temir/Kıran mec. Acı kuvvet, acı kuvvete sahip kişi
    TEMİŞ: Demiş, söylemiş, bilgin, deneyimli
    TEMÜGE: (Temürge) demir, nüvesi
    TEMÜRKAZUK: birl. Temir/Kazık Kutup yıldızı
    TENBE: At koşumu, koşum takımı
    TENEKUR: Boraks madeni
    TENGİZ: Deniz
    TENİK: Azim, kararlılık
    TENŞİ: Eşit, adil, adaletli
    TEOMAN: Sis, duman, tuman
    TEPE: 1- Uç, sınır, doruk, yükseklik, yüksek yer 2- Yığın, kütle 3- Bir nesnenin sivri ucu
    TEREÇE: İnce, narin, zarif
    TEREK: Siper, koruyucu
    TEREKEME: Siper, siperlik, sütre
    TERİLGEN: Diri, canlı, hazır, tetik, tetikte
    TERİLGENBUDUN: birl. Terilgen/Budun
    Devletin çekirdeğini oluşturan boy merkez halk Devletin, temel, ulusal askeri gücü
    TERİM: 1- Bilim, sanat, bilim ve sanat erbabı 2- Emek, alın teri, zahmet 3- soyluluk, şeref, onur,nurlu 4- toplantı, dernek 5- Han soyundan gelen kızlara verilen bir soyluluk unvanı
    TERİŞ: Derleme, toparlama, birleştirme, birleştirici, derleyip toparlayıcı
    TERKEN: 1- Süs oku, süslü ok 2- Savaş arabası 3- Soylu, soyluluk unvanı
    TERNEK: Dernek, toplantı
    TESİYEMİ TANYU: (Ululuğun sınırı olmayan, en ulu )
    TETİK: 1- Uyanık, hazır 2- Becerikli, mahir
    TEYENG: Sincap
    TEYMUR: Demir
    TEZ: 1- Hızlı, ivedi, hızlılık 2- Kaçma, ürkme, ürküntü 3- Şiddet, şiddetli
    TEZME. Çabuk kızan, canı ağzında, kızıp çekip giden
    TEZÜREK: birl. Tez/Yürek Heyecanlı, ateşli
    TIBIK: Sakin, asude
    TILSIM: Büyü, efsun, sihir
    TIN: (Tin) Ruh, can, nefes
    TINGI: 1- Tin, can, yaşam 2- Kulağa gelen ses, ses dinleme (Tınlama)
    TINGLAK: Efendi, söz dinleyen
    TINGLAR: Dinler, hürmetkar
    TINGLATUR: Sözü dinlenen, sözü geçer
    TINGLAYU: Munis, söz dinleyen
    TINGLIĞ: Canlı, diri
    TINI: 1- Ruhsal, ruhla ilgili 2- İnanç, iman 3- Tıngırtı, kulağa gelen ses
    TİGİN: Prens, şehzade, han oğlu, bey oğlu
    TİGREK: Çevre, daire
    TİKE: Parça, bölüm, lokma, tıkım
    TİKEN: Dikili, dik, dikmiş
    TİKİM: Parça, lokma
    TİLBE: Dilek, dilenen şey, murat
    TİLBİ: Dilek
    TİLEK: Murat, istek, dilek
    TİLKİ: Tilki, kürkü için avlanan hayvan
    TİLMAÇ: Çevirmen, tercüman
    TİLMEN: (Dilmen) Konuşkan, hatip, çenebaz
    TİLTAY: Etken, amil, neden
    TİLUN: Dolun, tolun, dolu, tam, eksiksiz, kusursuz
    TİMAGUR: Merhametli, vicdanlı
    TİMUÇİN: (Temuçin, temurçin, timurçine)
    Çengiz Kaan’ın ilk adı. Ancak doğrusu, Timurçin’dir. Demir ucu, sivri demir anlamındadır.
    TİMUR: Demir
    TİMUR KÜRKAN: birl. Timur/Kürkan
    Türk dünyasının en ünlü simalarından. Yalnızca Türk tarihi değil, dünya tarihinin de başta gelen liderlerinden. Çengiz Kaan’dan sonra, dünyanın ikinci büyük fatihi. Yaşamı hep çetin mücadelelerle geçmiş, koca bir imparatorluğu adeta yoktan var etmiştir. Kürkan (Damat) lakabını, evliliğinin ilk yıllarında, kayın eçesi olan Buhara Emir’ in himayesinde oluşu nedeniyle almış, daha sonraları,İranlılar ona “ Timurleng”, Otmanlılar “ Aksak Timur” lakabını takmışlardır. Bu ulu kişi zamanında,Türk dünyası üçüncü ve son kez olarak, tek devlet çatısı altında toplanmış, “ Birleşik Türk devletleri” ideali, bu ulu kişinin döneminde son kez gerçek olmuştur.
    TİN: 1- Can, ruh, öz 2- Soluk, nefes, yel 3- Dinmiş, dingin, sakin, bitik 4- Gök, göksel, Tanrısal
    TİRGEÇ: Diri, canlı, dirilik veren
    TİRİG: Diri, canlı, güçlü
    TİRİGLİĞ: Dirlik, yaşam, geçim
    TİRİL: 1- Can, ruh, yaşam 2- Dirilik, canlılık, derlenip toparlanma 3- Derlenme, derleniş
    TİRİM: Yaşam, geçim, hayat yolu
    TİRKİŞ: Kervan, kafile
    TOGA: 1- Doğa, tabiat, hilkat, yaratılış, huy 2- Kalın, katı, yoğun, doymuş 3- Usul, yordam, teamül
    TOGAY: 1- Toga 2- Dolunay 3- Koruluk, küçük orman
    TOGU: 1- Doğu, doğuş 2- Vuruş, darbe
    TOĞAÇ: (tokaç) Topuz, çamaşır yıkarken kullanılan tahta topuz
    TOĞAN: 1- Doğan, doğan kuşu 2- Canlı, doğmuş olan, yaşayan
    TOĞMA: 1- Dokuma, dokumadan yapılan giysi 2- Yerli, yerli halktan olan kişi
    TOĞMAK: (Tokmak)
    TOĞMUŞ: Doğmuş, ortaya çıkmış, canlı, yaşayan
    TOĞRUL: 1- Tuğrul 2- Doğrulmak, ayağa kalkmak
    TOĞRULÇA: Doğan kuşu, doğan yavrusu
    TOĞSIK: Doğuş, doğum, ortaya çıkış
    TOĞUL: 1- Doğulu, doğudan 2- Doğum, doğuş, ortaya çıkış
    TOĞULGA: Tolga, tulga, savaş başlığı, miğfer
    TOK: 1- İrilik, katılık, dayanıklılık, yoğunluk 2- Vuruş, darbe, dövüş, savaş 3- Yol, yöntem, yordam
    TOKA: 1- Tok, sert, katı 2- Usul, yol, yordam, teamül 3- Dövüş, vuruş, vuruşma, 4- Huy, hilkat,yaratılış
    TOKAÇ: (Togaç) Topuz, çamaşır topuzu
    TOKALIG: Tokluk, katılık, sertlik
    TOKAY: 1- dolunay 2- Dere kenarlarında yetişen bir çiçek, çalı
    TOKLU: 1- Yol, yordam, bilen, bilge 2- Bir yaşını geçmiş kuzu 3- İri, dolgun, besili
    TOKMAK: Vurma, ezme, dövme aracı
    Kalın, geniş, ağaçtan yapılmış çekiç
    TOKOL: Kuma, ikinci hanım
    TOKTA: 1- Durma, yaşama, direnç, dayanıklılık 2- Tedbir, tedbirlilik
    TOKTAK: Tedbir, tedbirli, temkinli
    TOKTAMIŞ: Durucu, kalıcı, dirençli, dayanıklı, uzun ömürlü, dirayetli
    TOKTAR: Dayanıklı, dirayetli, uzun ömürlü
    TOKU: 1- Doğu 2- Dövüş, temas, savaş
    TOKUM: 1- Doğum, doğuş 2- Yaşam, direnç, dayanıklılık
    TOKUMAK: Tokmak
    TOKUR: 1- Gözü pek, cesur 2- Dokur, dokumacı
    TOKURGAK: Dokuma aleti, dokuma tezgahı
    TOKUŞ: 1- Dövüş, savaş, vuruşma 2- Doğuş, direnç, yaşam, dirayet
    TOKUZ: 1- Dokuz sayısı (..Türklerin uğurlu ve kutlu saydıkları sayılardan) 2- sıkça ve kalınca
    dokunmuş bir kumaş
    TOLAN: Eşsiz, emsalsiz
    TOLAY: Bir tavşan türü
    TOLDI: Doldu, dolu, doluluk, bütünlük, olgunluk, irilik, bilgelik, erginlik
    TOLDIKORGAN: Anıt, lahit, abide
    TOLGA: Miğfer, çelik başlık
    TOLGAN: 1- Dolgun, iri, dolu 2- Acı, üzüntü, inleme
    TOLKAN: Dolgun
    TOLMIŞ: Dolmuş, dolu, olgun, bilge
    TOLU: 1- Dolu, olgun, kamil, yetkin, usta 2- İçki, içki kadehi, içki ile dolu kadeh 3- Seçkin, güzide
    TOLUHAN: birl. Tolu/Han
    Arap işgalleri sırasında, onlara karşı direniş örgütleyen ve çeşitli savaşlara giren bir bey
    TOLUK: 1- Dolu, olgun, yetkin, bilge 2- Tuluk, tulum
    TOLUM: 1- Silah, savaş aleti 2- Olgun, dolgun
    TOLUN: Dolu, tam, bütün, eksiksiz, kusursuz, olgunlaşmış
    TOMAN: Duman,sis
    TOMBAY: Manda, camış
    TOMRİS: (Tomris Hatun) 1-Demir ucu 2- Demir sesi. 3- Demirin özü, nüvesi.4- Bereket, bolluk,uğur.
    T… Türk tarihinin ünlü simalarından. Sakalar devletinin katun’u (kraliçesi) (İran – Turan savaşları sırasında, zalimliğiyle ünlü, Pers kralı Hüsrev’in, Türk topraklarını işgal etmesine karşın yapılan savaşta büyük kahramanlıklar göstererek, onu yenmiş, başını kesip kan dolu bir fıçıya atarak, “Hayatın boyunca kana doymadın, kan döküp kan içtin. Ben de sana yakışanı yapıp, seni bundan mahrum etmeyeceğim.” diyen ulu kişi.)
    TON: Don, giyim, giysi, elbise
    TONA: Giyimli, varlıklı, yakışıklı
    TONAT: Donat, cömert, eli açık, aç doyuran – çıplak giydiren.
    TONATMIŞ: Giydirmiş, hayır hasenatta bulunmuş, cömert ve eli açık.
    TONGA: Kaplan, Asya kaplanı.
    TONGUZ: Domuz
    TONKA: 1- Tunga , kaplan 2- iri,büyük,gösterişli
    TONLU: Giyimli,şık,zengin,varlıklı
    TONSUZ: Yoksul
    TONYUKUK: (Tanyu/Kök,gök) Sonsuzluk ve genişlik,bilgelik ve deneyimlilik.
    TOP: Yığın, topluluk, bütünlük, erk
    TOPAÇ: 1- Top gibi, toparlak, dolgun 2-İbrik 3- Sepet, sele
    TOPAK: Topluca, toplanmış, yığın
    TOPRAK:.. Yer, yurt, arazi
    TOPURGAN: Ayak basıldığında toz çıkaran, yumuşak toprak
    TOPUZ: Toplanıp, kurutulmuş, katılaşmış, topluca ve katıca. Silah, dövme ve ezme aracı
    TOR: 1- Mevki, mertebe, şeref, şereflilik 2- Türeme, doğma, soy, gelişme, yayılma 3- Ağ, tuzak 4-Giysi 5- Evlat, çocuk, nesil 6- Zayıflık, incelik, hamlık
    TORAMAN: 1- Fahri, onursal, şerefli 2- Kaba, yetişmemiş, acemi 3- İri, dolgun, heybetli
    Toran: Turan, duran, yaşayan, dirençli
    TORÇUK: Kozalak
    TORKU: İpekli kumaş
    TORLAK: 1- Eğitilmemiş at 2- Çırak, acemi, ham
    TORMIŞ: Durmuş, yaşayan, yaşar, yaşam
    TORMU: Yaşam süresi, yaşam
    TORU: 1- Duruş, yaşam 2- Bolluk, bereket, fazlalık 3- Doru, doru renk
    TORUG: Doruk, Doru renk
    TORUK: 1- Doruk, zirve 2-İnce, zayıf, ham, olmamış
    TORUM: 1- Aygır, aygır yavrusu 2- Kul, köle, muti, bağlı 3- Deve yavrusu
    TORUN: 1- Evladın, evladı 2- Sevgili, biricik, çok sevilen 3- Acemi, ham, yetişmek üzere olan 4-Genç boğa
    TOSUN: 1- Genç boğa, 2- Tos atan, tos vuran, azgın, azmış, saldırgan
    TOY: 1- Şölen, yemekli eğlence, düğün dernek 2- Em, ilaç, doyum, doyumluluk 3- Ordu, ordu birliği 4- Çamur bataklık 5- Doğan türü bir avcı kuş 6- Genç, gençlik, acemilik, çıraklık
    TOYAK: 1- Atlara giydirilen savaş zırhı 2- Tırnak, at tırnağı
    TOYAN: Toy sahibi, toy veren kişi
    TOYGA: 1- Toy sahibi, toy veren kişi, 2- Toylarda yapılan çorba, ayranlı çorba
    TOYGAN: 1- Kurultay üyesi 2- Bir kuş türü 3- Genç, taze
    TOYGAR: Tarla kuşu, çayır kuşu
    TOYGUN: 1- Genç, taze, deneyimsiz 2- Doymuş
    TOYGUR: Doymuş, gözü tok, olmuş, olgun
    TOYLAK: 1- Toy yeri, toy yapılan yer 2- Karargah, ordunun toplandığı yer.
    TOYLUK: Toy yeri, Toy yapılan yer
    TOYMADUK: 1- Özlenen, özlemi duyulan 2- Hırslı, doyumsuz
    TOYMAGUR: İştahlı, obur
    TOYTİMUR: Ermiş, keramet sahibi, Şaman büyüğü, kam, rahip
    TOZUN: 1- Tosun 2- Düzen, uyumluluk
    TÖGİ: Cömert , eli açık
    TÖGÜN: Çekici, yakışıklı
    TÖKMEN: Çekici, yakışıklı
    TÖKÜ: Eli açık, cömert, müsrif
    TÖKÜŞ: Düğüş, savaş, vuruşma
    TÖLEÇ: Ücret, yevmiye
    TÖLEGEN: Olgun, kamil, yetişkin
    TÖLEK: 1-Ücret, yevmiye 2- Sükunet, sakinlik
    TÖLİS: Bölük, bölünmüş
    TÖLÜK: Tuluk, tulum
    TÖR: 1- Türemek, çoğalmak, yaratılış 2- Makam, mevki, onur yeri, şerefli yer 3- Usul, kural, teamül
    TÖRE: 1- Düzen, gelenek, usul, teamül, geleneksel hukuk 2- Türeyiş,yaşayış, çoğalma, yaratılış
    TÖRELİ: Töresi olan, töreye bağlı, geleneklerine bağlı
    TÖREMEN: Görgülü, töreye bağlı
    TÖREN: 1- Töreye uygun yapılan, töre gereği yapılan, merasim 2- Soylu, necip, seçkin
    TÖRKİN: Kök, menşe, dip, soy
    TÖRÜ: 1- Yasa, devlet düzeni 2- Türeyiş, yaratılış
    TÖRÜCE: Töreye ve yasaya uygun
    TÖRÜİÇİ: Töreye uygun
    TÖRÜLÜG: Töreye bağlılık, Töre bilgisi, Töre uygulaması
    TÖRÜM: 1- Türeyiş, yaratılış 2- Töreye bağlılık
    TÖRÜMÇÜ: Töreye bağlı, soyuna bağlı
    TÖRÜN: 1- Soylu, soyluluk 2- Tören, merasim, ihtiram
    TÖRÜTGEN: Yaratıcı, yaratan, halik
    TÖŞTÜK: Düş, rüya
    TÖZ: Kök, dip, temel, cevher, öz
    TÖZLÜK: Öz, esas, asıl, kök, köklü, özlü
    TÖZÜN: Soylu, temeli sağlam, köklü
    TUNAY: Evlatlık kız çocuğu
    TUDUN: (Tutun) 1- Tutunma, bağlılık, sadakat 2- Destek, güvence, tutunulacak nesne
    Hazar kağanlığı döneminde kullanılan “ vali “ unvanlarından
    TUGAN: Doğan
    TUGANA: Özel ok (İçi oyulmuş, içinde evrak gizlenen ok)
    TUGAN: 1- Küçük ırmak, çay, akarsu 2- Togay
    TUĞ: Sancağın tepesine takılan at kuyruğu, kıldan yapılan flama, Uğur ve Kut işareti olarak kullanılır olmasına karşın, bundan daha çok savaş isteği, başkaldırı ve isyan sembolü olarak kullanılmıştır. 2- Tıkaç,kapak, bent, set
    TUĞANÇI: Doğancı, doğan terbiyecisi, doğan eğitmeni, doğan yetiştiricisi
    TUĞCU: 1- Tuğ taşıyan kişi, alemdar 2- İsyancı, isyankar
    TUĞÇE: Küçük tuğ, tuğcuk
    TUĞLU: Tuğ sahibi, kutlu, uğurlu
    TUĞLUK: Tuğlu, tuğu olan, tuğ taşıyan
    TUĞMA: 1- Doğmuş, ortaya çıkan, boy gösteren 2- Tuğ kaldıran, isyankar
    TUĞRUL: 1- Doğan kuşu, bir doğan türü 2- doğru, doğrulmuş, dik- ayakta 3- Türk mitolojisinde, adı geçen, yarı insan, yarı kuş.
    TUĞSAVUL: birl. Tu/Savul
    Eski dönemlerde, ordu içinde tuğ taşıyan ve onu koruyup, önde tutmakla görevi olan kişilere
    verilen ad.
    TULA: 1- Tolu, dolu, olgun 2- Ayna
    TULAN: Dolu, olgun, kamil
    TULAY: 1- Talay, taluy, okyanus, deniz 2- Ayna 3- Dolu, dolgun, olgun
    TULGA: Tolga, miğfer
    TULGAR: 1- Azim, kararlılık, inanç, güvenç 2- Gösteriş, heybet, heybetlilik
    TULGAY: Tuga, Tolga, miğfer
    TULİ: 1- Dolu, olgun, kamil 2- Ayna
    TULKİ: Tilki
    TULTAG: Sakin, kendinden emin
    TULU: 1- Dolu, ergin, olgun 2- Ayna
    TULUK: 1- Dolu, olgun, bilge 2- yayık, çömlek
    TULUN: 1- Tolun, dolu 2- Çene kemiği
    TUMA: Yeğen, kuzen
    TUMAÇI: Erkek kuzen, (Amca, hala, dayı, teyze çocuğu)
    TUMAÇIM: Kız kuzen
    TUMAĞAN: 1- Nilüfer çiçeği 2- Duman, sis
    TUMAN: Duman, sis
    TUMAY: Sessiz, sakin, kendi halinde
    TUMGAN: Tuman, sis
    TUMRUL: Dumrul, Demir ucu
    TUNA: (Tona) Varlıklı, zengin, gösterişli, ihtişamlı
    TUNÇ: Bronz, Bakır, kalay karışımı
    TUNG: Nüfus sahibi, kudretli, muktedir
    TUNGA: 1- Kaplan, Asya kaplanı 2- Kudret, ihtişam, fevkaladelik
    TUNGUÇ: Çocuk, evlat, evlatlık
    TUNGUT: Evlatlık
    TUNUÇ: Tunç
    TUR: 1- Durmak, yaşam, canlılık 2- İrade, istek, yargı
    TURA: 1- Dura, durak, ev, mekan 2- Deriden örülen kamçı 3- Sibirya bölgesinin eski adı
    TURAK: 1- Durulan yer, yaşanılan yer, mekan 2- Yaşam, ömür
    TURAL: Durma, yaşama, ömür
    TURAM: Olgunluk, kemal
    TURAMUN: 1- Evcil, evcimen 2- Onurlu, onuruna düşkün
    TURAN: Duran, yaşayan, ömür, ömürlü, yaşama direnci (Çocukları sık ölen ailelerin, uzun ömür ve kalıcılık dileklerini içeren adlardan.
    TURÇAK: Filiz, fidan
    TURÇİK: 1- Durucu, kalıcı, uzun ömürlü 2- Fidan
    TURDU: Durdu, sağ, salim, yaşar, yaşayan, kalıcı, ömürlü
    TURGAK: Bekçi, muhafız, koruyucu
    TURGAN: Duran, ömürlü
    TURGAY: 1- Tarla kuşu, serçe 2- Türk/Ay
    TURGUT: (Turagut) 1- Ömürlü, durucu, uzun yaşamlı 2- Belde, mekan mesken, yaşanılan yer
    TURKAK: Nöbetçi, bekçi
    TURKU: Ateşli, heyecanlı
    TURKUAZ:Rengi mavi ile (Türk mavisi) özdeş olmuş bir süs taşı
    TURMUŞ: Ömür, yaşam, uzun ömürlülük (çocukları sık ölen ailelerin kullandıkları adlardan)
    TURNA: Leylek türü, iri ve geniş kanatlı bir kuş
    TURSUN: Dursun, Durdu, duran, durmuş vb. yaşam, ömür, uzun ömür
    TURŞAK : Filiz, sürgün
    TURU: 1- Duru, saf, arık 2- Duran, yaşayan, ömürlü 3- Durgun,sakin
    TURUM: 1- Yaşam, ömür 2- Sükunet, durgunluk
    TURUMTAY: 1- Turum/Tay 2- Doğan türü, avcı bir kuş
    TURUŞKAN: Dayanıklı, metanetli, dirençli, uzun ömürlü
    TURUT: 1- Yer, yurt, durulan, yaşanılan yer 2- Ömür, yaşam
    TUSİT: Göğün ötesi
    Şamanist gelenekte, ulu ruhların gittiği yer. Göğün katlarından
    TUSKAN: Akraba, yakın, hısım
    TUŞGÜL: İşaret, iz, nişan
    TUT: 1- Yakalayış, kavrayış, saklayış 2- Vuruşma, vuruş, yenme, ezme, koparma 3- Ordu, ordugah 4- Kılıç ve benzeri silahların üzerindeki kir, pas
    TUTA: Bahşiş, armağan
    TUTAÇ: Komşu, yakın, dost
    TUTAÇI: Komşu, yakın
    TUTAK: 1- Silah kabzası 2- Saldırı, hücum, taarruz 3- Evlatlık
    TUTAM: Demet, buket, deste
    TUTAN: Elinde bulunduran, yönetimi altında bulunduran
    TUTAR: Tutucu, hükmedici
    TUTAŞ: 1- Küçük hanım, evin en küçük kızı 2- Bekar, bakire kız 3- Komşu
    TUTGAK: 1- İnilti, inleyiş, hüzün 2- Geceleri keşfe çıkan savaş birliği
    TUTGAN: Tutucu, fanatik
    TUTGUÇ: kahvaltı, kuşluk vakti yenen yemek
    TUTGUN: Tutsak, esir, hapis,tutulu, tutulmuş, bağlanmış
    TUTKU: Kapama, ele geçirme, bağlama, bağlanma
    TUTGUK: Esir, hapis, tutsak
    TUTNAK: Destek, arka
    TUTNUK: Tutunulacak nesne, dayak, arka,destek
    TUTSU: 1- Vasiyet, öğüt, nasihat 2- Bağımlılık
    TUTSUK: Öğüt, nasihat, vasiyet
    TUTU: Esir, tutsak, rehine 2- Çekici, cazip, güzel 3- Tutuş, savaş, dövüş
    4- Ağırbaşlı,utangaç 5- Yiğit, batur, dövüşçü 6- Bakan, nazır, vali
    TUTUG: Vali, askeri vali
    Göktürkler döneminde kullanılan askeri unvanlardan
    TUTUK: 1- Dövüş, savaş, savaşçı 2- Devlet görevlisi, devlete bağlı 3- Evlatlık 4- Büyü, sihir
    5-Tutsak, esir, tutulmuş, rehin
    TUTUN: Tutunulacak nesne, destek, arka, güvence
    TUTUNÇ: 1- Evlat, oğul, uşak 2- Tutunulacak nesne, güvence
    TUTUNGU: Öğüt, nasihat, vasiyet
    TUTURGAN: Öğüt, nasihat, vasiyet
    TUTURGU: Öğüt, nasihat, akılda tutulan
    TUTUŞ: 1- Dövüş, savaş 2- Zapt etmek, egemenlik kurmak 3- bağlılık, sadakat 4- Orduyu ve devleti düzene sokmak
    TUTUŞUK: Demet, çiçek demeti,buket
    Çengiz Kaan’ın Uygur kökenli danışmanı, oğullarının eğitmen ve atabeyi bu ulu kişi,
    imparatorluğun resmi dilinin “Türkçe” oluşunda ve Türk kültürünün egemen kılınmasında, önemli etken olmuştur.
    TUYAK: 1- Dayak, destek, değnek 2- Duyan, işiten, işitici, dikkatli, uyanık
    TUYAN: Duyan, işiten
    TUYGU: Duygu, his duyumu
    TUYGUN: Doğan türü bir avcı kuş
    TUYUK: Dayak, destek, arka
    TUYUN: Saygın, muteber
    TUZGU: Yemek, yoldan geçenlere verilen yemek
    TUZAK: Sevgili,sevgili için söylenen söz
    TUZAĞI: Sevgili, aşık, maşuka
    TUZGUN: Armağan, sunu, bahşiş
    TÜBE: 1- Tepe, yüksek yer 2- Siper, sütre
    TÜBEK: Tübe, tepe
    TÜGÜN: 1- Düğün, bağlılık 2- bahşiş, hediye
    TÜGÜZ: Düz, tam, eksiksiz, mükemmel
    TÜKEL: 1- Tüy, saç, kıl 2- Dik, dikili
    Türk mitolojisinde, ağaçtan doğduğuna inanılan kişi
    TÜKÜN: 1- Düğün, dernek, toplantı 2- Bahşiş, armağan
    TÜLEK: 1- Zeki, kurnaz, fettan 2- Tüylü, kıllı
    TÜLGÜ: Alaca, renkli bir karga türü
    TÜLİN: 1- Ayna 2- Ayın çevresindeki ışık halesi
    TÜLÜ: 1- Rica, yakarış 2- Düş, rüya
    TÜLÜŞ: Ücret, değer, emeğin karşılığı alınan karşılık
    TÜMEN: 1- Duman, duman, sis 2- On bin sayısının askeri terminolojideki kullanılışı
    TÜN: Gece
    TÜNBAY: birl. Tün/Bay ( Kazak ve Kırgızlarda, yatak, şilte)
    TÜNEK: Gece kalınan yer
    TÜNG: 1- Gece, gece karanlığı 2- Olağanüstülük, fevkaladelik
    TÜNKÜR: Peri, melek
    TÜR: Soy, kök, orjin, çeşit, kan, damar, doğuş, yaratılış, oluş
    TÜRE: 1- Töre 2- Tigin, prens, şehzade
    TÜREL: Türeli, töreye bağlı, töresel, hukuk, hukuki, hukuka uygun
    TÜRELİ: Türe sahibi, töreye bağlı, hukuka bağlı
    TÜREMEN: Töreye bağlı, töreye göre yaşayan
    TÜRENER: Töreye bağlı, töre sahibi
    TÜRETGEN: Yaratıcı, mucit, üretken
    TÜRK: Bu kutlu ad, birçok anlamları içinde barındırır. Türeyiş, doğuş, güç, erk, soy, döl, çoğalma, düzen vb. ( Birçok dilbilimci, değişik anlatımlar yapıyormuş gibi görünseler de aslında tek bir şey vardır ortada. O da Töreli, Töreye bağlı, Töreye göre olmuş, Töre ile özdeş, iyilik, güzellik, doğruluk ve düzenlilik içinde yaşayan, bunun için gerektiğinde, mayasından gelen güç ve erkini kullanan kişi ya da kişiler topluluğu, anlamlarını net bir biçimde içinde barındırıyor olması.)
    TÜRK BİLGE KAĞAN: (Orhun anıtlarında, Bilge kağan kendini böyle tanıtır.)
    TÜRKÜ: Türk dilinde söylenen, melodi
    TÜRÜ: Dürülmüş, derli, toplu, düzenli
    TÜRÜNG: Aktif, faal, çalışkan
    TÜŞ: Düş, rüya
    TÜŞTEMİZ: birl. Tüş/Temiz
    TÜTSÜ: Güzel kokulu ot yakarak ortaya çıkarılan koku
    TÜTSÜK: 1- Tütsü, tüten koku 2- Öfkeli, kinci, öç alıcı
    TÜTÜK: 1- Güzel ve etkileyici koku, duman, tütme kokusu 2- Düdük, savaşlarda ve savaş talimlerinde komut vermek için kullanılan düdük
    TÜZ: Düz, düzen, kök, esas, kural, bütünlük, doğruluk, uyum, uyumluluk
    TÜZE: 1- Düz, doğru, düzen, kural, uyum, ahenk 2- İdare, yönetim 3- Ulus, topluluk, halk 4- Uyum, uyumluluk, barış, uzlaşı 5- Kusursuzluk
    TÜZBAYKÜÇ: birl. Tüz/Bay/Güç Bütün, hepsi, hepsini içine alan
    TÜZEN: Düzen, uyum, kurallar bütünü
    TÜZLİ: Uyumlu, uygun, düzenli, idareci
    TÜZLÜG: uyum, ahenk, geçim
    TÜZÜK: (Düzük) 1- Düzen, düzülü, sıralı, düzenleme, düzenlenmiş, düzenli, 2- Özel durumlara göre biçimlenmiş kurallar bütünü
    TÜZÜL: 1- Düzülü, sıralı, muntazam, disiplinli, hiyerarşik 2- Anlaşmış,anlaşmalı
    TÜZÜM: Düzgünlük, sıra, dizgi
    TÜZÜN: 1- Düzen, kural, teamül, gidişat 2- Öz, kök, soy, soylu, seçkin, egemen 3- Uysal, yumuşak huylu ve davranışlı

    Alıntıları Göster
    UBUT:Ar, edep, tevazu, alçak gönüllülük
    UC: Uç, sınır
    UCAS: İddia, bahis
    UCUD: Yeryüzü, dünya
    UCUN: Uçta, sınırda, kenarda, uçbeyi
    UÇ: 1- Son, bitim, sınır, kıyı 2- Aşırılık, ekstrem 3- Herhangi bir nesnenin sivri kısmı
    4- Ordu kanadı, kol, cenah
    UÇA: 1- Koruma, himaye, arka 2- Uç, sınır, limit 3- Kendini aşmış, yüksek, ulu
    UÇAR: 1- Haber, havadis 2- Kanıt, delil 3- Göğe yakın, Tanrıya yakın, dindar 4- Uçarı,
    vurdumduymaz
    UÇBEY: birl. Uç/Bey
    Sınır karakollarında görev yapan askeri birlik komutanı
    UÇGUN: 1- Kam, baksı, kendinden geçmiş, transa girmiş 2- Kıvılcım
    UÇKAN: Uçan, uçucu
    UÇKARA: birl. Uç/Kara ..Sırtı renkli, kanatları kara bir kuş türü
    UÇKUN: Uçuk, kendinden geçmiş, ateşli, heyecanlı
    UÇMAĞ: (Uçmak) Cennet
    UÇSIZ: Sınırsız, geniş, büyük, alabildiğine..
    UÇUK: Uçmuş, kendinden geçen, mest olan kam, baksı
    UÇUMAK: Uçmak, cennet
    UÇUR: Devir, dönem
    UÇURAN: Kam
    UÇURUM: Son, uzak, uzak nokta, uçulan, uzaklaşılan, yüksek ve derin dağ yamacı, yar
    UÇUZ: birl. Uç/Uz 1- Alçak gönüllü 2- Basit, kolay
    UD: (Ut) 1- Arka, geri, ardından gitme, takip 2- karşılaşma, çatışma, yenme, utku 3- Uyuma, uyku
    UDAR: 1- Takipçi, peşini bırakmayan, kovalayan 2- Yener, galip gelir
    UDU: Uyku
    UDUK: Uyanık, diri
    UDUM: Art arka, arkası sıra
    UDUN: 1- Hüner, beceri 2- Sönmüş, sönük
    UDUZ: 1- Mürşit, yol gösteren, ardından gidilen 2- Yollayan, sevk eden
    UGAN: Kaadir, yaratan ve hükmeden, Ali, yüksek, kudretli
    Çok eski dönemlerden beri, Tanrı ve Tanrı sıfatı olarak kullanılan bu sözcük, Türklerin ilk
    Müslüman oldukları dönemlerde de, bir süre Tanrı adı olarak kullanılmıştır.
    UGIN: Fikir, düşünce
    UGIŞ: Zeka, üretkenlik
    UGUZ: Kutlu, mübarek
    UĞRAK: 1- başvurulan kişi, bilge ve deneyimli kişi 2- Savaşa giderken, Askerlerin, aile ya da
    eşyalarını topluca bıraktıkları yer 3- Uğranılan yer
    UĞRAŞ: 1- Düşünce, tasarı, iş, çaba, meslek 2- Mücadele, savaşım, savaş, Karşılaşma, karşı karşıya gelme
    UĞRAŞI: Meslek, iş, çaba, savaşım, geçim
    UĞRUK: Savaşa giderken, askerlerin eşyalarını bıraktıkları yer
    UĞRUN: Yan bakış, gizlice bakış
    UĞUR: 1- Baht, talih, iyilik, güzellik, kut, bolluk, bereket 2- Süre, zaman
    UĞURAL: Uğurlu, kutlu, bahtı açık
    UĞURÇAL: birl. Uğur/Çal (Sürmek, değdirmek)
    UĞUŞ: Akraba, hısım, kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden her biri
    UKUŞ: Zeka, akıl, yetenek
    UL: 1- Temel, esas, kök, oluş, oluşum, doğuş 2- İşaret, nişan, iz
    ULA: Temel, esas, esaslı
    ULAÇ: 1- Ulaştıran, bağlayan, bağlayıcı 2- İsabet 3- Tim, takım, müfreze
    ULAÇLI: Ulaştıran, ulak
    ULAĞ: 1- Soy, nesil 2- Maiyet, bütünlük 3- ulak, haberci 4- Bağ, zincir
    ULAK: 1- Ulaştırıcı, ulaştıran, haberci, bağlantı sahibi
    ULAKÇI: Haberci, ulaştırıcı, bağlayıcı, bağlantı
    ULAM: 1- Eklenmiş, katılmış, tim, müfreze 2- Dizi, dizili, bağlı, dizgi 3- yetenek, yetenekli
    4- Ululama, selamlama, temenna
    ULAN: 1- Bağlayan, bağlayıcı, birleştirici, etkileyici 2- Ulu, ululanmış, saygıdeğer, söz dinleten 3- Taze, tazelik, gençlik, genç, cıvan
    ULANBATUR: birl. Ulan/Batur Ünlü ve ulu kahraman
    ULANDI: Ululandı, kutsandı, kutlu
    ULANMIŞ: Ulu, kutsal, mübarek, saygıdeğer
    ULAR: 1- Bağlayan, birleştiren, birleştirici 2- Erkek keklik
    ULAŞ: 1- Ululuk, ululaşma, yücelik 2- Oluş, temel, kök, soy, soyluluk 3- yetişme, kavuşma
    Ulaşılacak olan, bağlanılacak olan, ülkü, ideal 4- uluyuş, kurt gibi uluma 5- Savaş uranı,
    savaş narası 6- Kent, kent arazisi 7- İsabet
    ULAŞLU: 1- Amaçlı, idealist, ne istediğini bilen 2- Ulaşıcı, bağlayıcı, birleştirici
    3- Kentli, zengin, varlıklı
    ULAT: Bağlayıcı, birleştirici
    ULCA: 1- Ezeli, eskiden beri var olan 2- Pay, ganimet, savaş ganimeti
    ULCAŞ: 1- Tazim, ululama, büyükleme 2- Bölüşüm, paylaşım, ganimet
    ULDIZ: Yıldız
    ULIÇ: Yavru, yaren, sevilen ve korunan
    ULIÇIM: Yavru, yavrucak
    ULIG: Uluma, yakınma, sızlanma
    ULIŞ: Uluyuş, kurt gibi ulayış
    ULU: (Ulug, Uluğ) Yüce, yüksek, mübarek
    ULUCA: 1- Ululuğa yakın, saygıdeğer, hürmetli 2- Üst düzey yönetici, erk sahibi
    ULUÇ: 1- Temel, esas, oluş, ulaş 2- Bağ, bağlantı, ilişki 3- Uluyuş, uluma
    ULUĞAYGUÇİ: birl. Ulu/Ayguçi
    Göktürkler ve özellikle Uygurlar döneminde başbakan ( sadrazam, baş vezir) unvanı olarak
    kullanılmıştır.
    ULUĞNOYAN: birl. Ulu/Noyan
    Çengiz Kagan döneminde “Başkomutanlık” sıfatı olarak kullanılan bir unvan
    ULUKOYUN: birl. Ulu/Koyun
    Yakut destanlarında adı geçen “Ateş Tanrısı”
    ULULA: Yücelt, yükselt, mübarek kıl
    ULUM: Debdebe, şaşa, gösteriş
    ULUN: (Ulan, İlun) Ulu, ululanmış
    ULUNYEGE: birl. Ulun/Yeke Sözü dinlenen, saygı duyulan, bilgi ve deneyimine başvurulan hanım
    ULURAK: Ulu, kebir, en büyük
    ULUS: 1- Ul (Temel, kök, esas) dan…Ul/Uz 2- Ülüş, bölüm, kesim, topluluk…dan boy, halk, millet,budun (Uygurlarda)
    ULUŞ: Pay, bölüm
    ULUTOYUN: birl. Ulu/Toyun
    Yakut destanlarında, kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen Tanrı
    UMAK: Irk, soy, kemik
    UMAN: Umutlu, bekleyen
    UMANÇ: 1- Umutluluk 2- İntizar
    UMAR: Umutlu
    UMAY: Koruyucu, şefkatli, iyiliksever
    Eski dönem, Tanrıçalarından ( Halen, Altay ve tüm Kuzey Türkleri arasında çocukları sevip,
    koruduğuna inanılır)
    UMDI: Arzu, beklenti
    UMDU: Ümit, ümitli
    UMUCA: Umutlu bekleyiş
    UMUÇ: Rica, yakarış, beklenti
    UMUG: 1- Ümit, destek, dayanak 2- Sığınma, iltica
    UMUNÇ: Rica, beklenti
    UMUR: Umar, ümitli
    UMUŞ: Beklenti
    UMUT: Umuş, ümit, beklenti
    UNAT: Doğru, yerinde, uygun, olgun, yeterli
    UNGAN: (Ungan) 1- Bağlı, bağımlı 2- Bahtiyar, doğru yolda olan
    UR: 1- Uğur, baht, mutluluk 2- Vur, vurmak, darbe
    URAGUT: Dişi, üretken, tohum, tohumluk
    URAK: Orak, doğrayıcı, biçici
    URAN: 1- Savaş narası, nara 2- Vuran, vurma eyleminde bulunan, döven 3- parola
    URAS: 1-Kut, baht, mutluluk 2- Ateş bakışlı
    URAZ: Uras, kut, baht
    URAZLI: Mutlu, bahtiyar
    URKU: Uğur, baht, talih
    URPAK: (Urpağ) 1- Evlat, uşak 2- Kibar, nazik
    URUK: 1- Boy, ok, ulus 2- Vuruk, vurgun
    URUL: 1- Tür, cins 2- Örs
    URULU: Cins, soylu
    URUM: 1- Şeref, onur, haysiyet 2- Meleke, beceri, yatkınlık
    URUMDAY: Panzehir ve tedavi için kullanılan bir taş
    URUN: 1- Orun, şeref, itibar 2- Miktar, adet
    URUNÇA: 1- Şerefli, onurlu 2- Emanet, rehin
    URUNGU: 1- Şeref, onur, haysiyet, onurlu davranış 2- Eğitim ve talim kılıcı
    URUS: 1- Orus, uras, uraz) 2- Uruş, kırış, savaş
    URUŞ: Vuruş, döğüş, kırış, savaş
    URUŞKAN: Savaşçı, cengaver
    URUT: 1- Aşama, merhale 2- Amaç, maksat, hedef
    URUZ: 1- Uraz, uras 2-Vuruş, dövüş
    US: Öz, töz, yeti, anlayış gücü, akıl, zeka, uzluk
    USAN: Uslu, akıllı, usta, uzman
    USBOL: birl. Us/Bol ..Dahi, üstün zekalı
    USLU: Akıllı, uzman, üstad
    USLUM: Becerikli, mahir
    USLUY: Deneyimli, tecrübeli
    USUK: Uslu, akıllı, zeki
    USUN: 1- Uzun, uzman, derin, engin, deneyimli 2- Gerçek, sahih
    UŞAK: Çocuk, genç, taze, ufaklık
    UTA: 1- Tedavi, onarım, tamir, iyileştirme 2- Zafer, galibiyet
    UTACI: Doktor, eczacı, iyileştirici
    UTAMAN: 1- Utkan, galip, muzaffer 2- Eczacı, doktor 3- Edepli, mahçup, sıkılgan
    UTAN: 1- Galip, muzaffer 2- Utanma, ar, mahçubiyet
    UTANGAN: Utangaç, mahçup, kendi kendini sıkan
    UTAR: 1- Yener, utkan, galip 2- İyileştirici 3- Kovalayan, takip eden
    UTAŞ. 1- Yardım, imdat 2- Galibiyet, zafer, utku 3- Takip, kovalamaca
    UTGUÇU: Galip, muzaffer
    UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulaşılan mutlu son
    UTLU: 1- Galip, muzaffer 2- Sıkılgan, mahçup
    UTUGLU: Galip, muzaffer
    UTUŞ: Yenme, galibiyet, zafer
    UVUT: Utanma duygusu, edep, ar
    UYAN: 1- Dikkat, itina, dikkatlilik, tedbir 2- İman, inanç
    UYANIK: Dikkatli, tedbirli
    UYAR: Uyumlu, uygun
    UYAV: Uyanık, fatin, ferasetli
    UYDAÇI: Mürşid, yol gösteren, öğretmen
    UYGAN: 1- Uyumlu, geçimli, uysal 2- Bağlı, tabi, muti
    UYGAR: (Uygur) çağdaş, uyumlu, uygun, uyarlı, medeni
    UYGU: Ahenk, uyum
    UYGUL: Uyumlu
    UYGUN: 1- Yakışıklı, güzel, elverişli 2- Geçimli, dirlikçi, imtizaçlı
    UYGUR: (uygar)
    Türk boyları içinde, bu günkü anlamda bir kentleşmeye ilk başlayan Türk boyu. Kağıdı,
    akapunkturu, matbaayı, tekstil sanayiini ve daha birçok buluşu gerçekleştiren Türk boyu
    UYGUT: Uyumlu, ahenkli, uygar
    UYGUTALP: birl. Uygut/Alp
    UYLAŞ: 1- Uyum, geçim, dirlik, düzen 2- Fikir, düşünce, tefekkür
    UYLAŞI: Uyum, geçim, barış
    UYSAL: uyumlu, efendi,yumuşak başlı, halim, selim
    UYTUN: Kutlu, mübarek
    UYUM: Uygunluk, denklik, ahenk, armoni
    UZ: Us, öz, erk, yetme, beceri, başarı, açılma, uzama, genişleme, açılım, yayılım
    UZA: 1- uzay, genişlik, uzunluk, yaygınlık 2- Eski, eskiye dayalı, kadim, mazi 3- Geçiş, geçit
    UZAK. 1- Uzman, usta, sanatkar 2- Güçlü, egemen, başarılı
    UZAM: Uzmanlaşmış, ustalaşmış, usta
    UZAN: Uzman, usta, akıllı, bilgili, sanatçı, pir
    UZAY: Feza, gök boşluğu, uzamış, genişlemiş, geniş
    UZDU: Ezeli, çok eski, kadim
    UZEL: birl. Uz/El Usta, maharetli, becerikli, sanat erbabı
    UZELLİ: Usta, maharetli, elinden iş gelen
    UZLUK: İhtisas, uzmanlık
    UZMA: Kalifiye, uzman, pir
    UZMAN: Usta, pir, otorite
    UZUG: Uyanık, dikkatli, müteyakkız
    UZUN: (Usun) 1- Uzman, pir, becerikli, iş bitirici 2- yaygın, geniş 3- kalıcı, daimi
    ÜÇ:Üç sayısı. (Türklerin, dokuz, kırk gibi, uğurlu saydığı sayılardan)
    ÜGE: (Üyge) Ünlü, meşhur
    ÜGİT: Öğüt, nasihat, propaganda, ajitasyon
    ÜĞDÜL: Bahşiş, ihsan
    ÜKELGE: Armağan, bahşiş
    ÜLEGÜ: Bölüm, kısım, pay
    ÜLEŞÜR: Bölüşüm, paylaşım, paylaşımcı
    ÜLGEN: 1- Ulu, kebir 2- İri, büyük, heybetli, geniş
    Eski dönem Tanrılarından ( Türk mitolojisinde İyilik Tanrısı)
    ÜLGİ: Örnek, numune
    ÜLGÜDÜR: Örnek, numune
    ÜLGÜT: Örnek, numune
    ÜLKE: Bölüm, parça, toprak, diyar, memleket, vatan, yurt
    ÜLKEM: Ülke, memleket sevgisi
    ÜLKEN: (Ülgen)
    ÜLKER: 1- yıldızlar topluluğu, yıldız kümesi 2- Yedi kardeşler de denen bir yıldız grubu 3- Kadife,peşkir,gibi dokumaların üzerindeki, ince tüy, hav
    ÜLKER ÇERİĞ: Savaş hilesi, savaş taktiği
    ÜLKÜ: 1- İdeal, hedef, olacağına inanılan..”Olan, değil, olması gereken..” 2- Prensip, adet, düstur 10- Üleşme, bölüşme, pay, pay ortaklığı
    ÜLKÜCÜ: Ülkü sahibi, olması gerekeni düşünen
    ÜLKÜDAŞ: Aynı ülküyü benimseyen ve aynı ülküyü paylaşan kimse
    ÜLKÜM: Ülkü sevgisi
    ÜLÜGLÜ: Talihli, kısmetli,bahtı açık
    ÜLÜK: (ülüg) Kısmet, nasip, pay
    ÜLÜKBULMUŞ: birl. Ülük/Bulmuş
    Uygur kağanlarının unvanlarından
    ÜLÜŞ: 1- Bölüş, bölüm, bölünen, pay 2- Konuk payı, komşu payı, ailenin ihtiyaçları dışında, konu-komşu için ayrılan ve saklanan pay
    ÜMİT: Umut ÜN: 1- Ses, seda 2- Şöhret, nam
    ÜNAL: 1- Ün/Al 2- İnal (Han soyundan gelen, soylu ve imtiyazlı bey)
    ÜNALDI: birl. Ün/Aldı Ünlü, meşhur
    ÜNDEV: Namlı, meşhur
    ÜNLÜ: 1- Meşhur, namlı, tanınmış 2- Gür sesli, sesini duyuran
    ÜREGEN: Bereketli, münbit
    ÜREGİR: Bolluk, bereket, üretkenlik
    ÜREK: Yürek, kalp
    ÜREKLÜ: Cesur, yiğit
    ÜRENTUYUN: birl. Üren/Tuyun
    Eski dönem, Yakut Tanrı adlarından
    ÜRGAN: Kıvılcım, şerare
    ÜRGÜÇ: Körük, demirci körüğü
    ÜRK: Dehşet, korku, çekince
    ÜRKMEZ: Cesur, korkusuz
    ÜRKÜT: Ürkütücü, dehşet verici
    ÜRÜK: Süregen, daimi
    ÜRÜN: Döl, verim, ekin, üremiş, üretilmiş olan
    ÜRÜNDÜK: Verimli, seçkin, güzide
    ÜRÜNDÜL: Seçkin, güzide
    ÜRÜNG: 1- Maneviyat, manevi güç, 2- Temiz, pak
    ÜSTE: Galip, faik
    ÜSTEK: Üstün, galip, faik
    ÜSTÜN: Üstte olan, galip, faik, muzaffer
    ÜSTÜNGÜ: Üstün gelme, üste çıkma, mertebe atlama, derece
    ÜTGÜR: Hızlı, seri, çabuk
    ÜYEN: 1- İlkeli, özüne bağlı 2- İyilik sever, temiz yürekli
    ÜYGE: İyi, yararlı, zararsız
    ÜYGEN: İyilik dolu, temiz kalpli
    ÜYGENARIK: birl. Üygen/Arık
    Altay, Tuva, Sogay destanlarında adı geçen bir Tanrıça
    ÜZBE: Üzgün, kızgın, dargın, darlanmış, mahzun, sıkıntılı
    ÜZLÜNÇÜĞ: Olağanüstü, fevkalade
    ÜZÜT: Can, ruh, öz, tin




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    UBUT:Ar, edep, tevazu, alçak gönüllülük
    UC: Uç, sınır
    UCAS: İddia, bahis
    UCUD: Yeryüzü, dünya
    UCUN: Uçta, sınırda, kenarda, uçbeyi
    UÇ: 1- Son, bitim, sınır, kıyı 2- Aşırılık, ekstrem 3- Herhangi bir nesnenin sivri kısmı
    4- Ordu kanadı, kol, cenah
    UÇA: 1- Koruma, himaye, arka 2- Uç, sınır, limit 3- Kendini aşmış, yüksek, ulu
    UÇAR: 1- Haber, havadis 2- Kanıt, delil 3- Göğe yakın, Tanrıya yakın, dindar 4- Uçarı,
    vurdumduymaz
    UÇBEY: birl. Uç/Bey
    Sınır karakollarında görev yapan askeri birlik komutanı
    UÇGUN: 1- Kam, baksı, kendinden geçmiş, transa girmiş 2- Kıvılcım
    UÇKAN: Uçan, uçucu
    UÇKARA: birl. Uç/Kara ..Sırtı renkli, kanatları kara bir kuş türü
    UÇKUN: Uçuk, kendinden geçmiş, ateşli, heyecanlı
    UÇMAĞ: (Uçmak) Cennet
    UÇSIZ: Sınırsız, geniş, büyük, alabildiğine..
    UÇUK: Uçmuş, kendinden geçen, mest olan kam, baksı
    UÇUMAK: Uçmak, cennet
    UÇUR: Devir, dönem
    UÇURAN: Kam
    UÇURUM: Son, uzak, uzak nokta, uçulan, uzaklaşılan, yüksek ve derin dağ yamacı, yar
    UÇUZ: birl. Uç/Uz 1- Alçak gönüllü 2- Basit, kolay
    UD: (Ut) 1- Arka, geri, ardından gitme, takip 2- karşılaşma, çatışma, yenme, utku 3- Uyuma, uyku
    UDAR: 1- Takipçi, peşini bırakmayan, kovalayan 2- Yener, galip gelir
    UDU: Uyku
    UDUK: Uyanık, diri
    UDUM: Art arka, arkası sıra
    UDUN: 1- Hüner, beceri 2- Sönmüş, sönük
    UDUZ: 1- Mürşit, yol gösteren, ardından gidilen 2- Yollayan, sevk eden
    UGAN: Kaadir, yaratan ve hükmeden, Ali, yüksek, kudretli
    Çok eski dönemlerden beri, Tanrı ve Tanrı sıfatı olarak kullanılan bu sözcük, Türklerin ilk
    Müslüman oldukları dönemlerde de, bir süre Tanrı adı olarak kullanılmıştır.
    UGIN: Fikir, düşünce
    UGIŞ: Zeka, üretkenlik
    UGUZ: Kutlu, mübarek
    UĞRAK: 1- başvurulan kişi, bilge ve deneyimli kişi 2- Savaşa giderken, Askerlerin, aile ya da
    eşyalarını topluca bıraktıkları yer 3- Uğranılan yer
    UĞRAŞ: 1- Düşünce, tasarı, iş, çaba, meslek 2- Mücadele, savaşım, savaş, Karşılaşma, karşı karşıya gelme
    UĞRAŞI: Meslek, iş, çaba, savaşım, geçim
    UĞRUK: Savaşa giderken, askerlerin eşyalarını bıraktıkları yer
    UĞRUN: Yan bakış, gizlice bakış
    UĞUR: 1- Baht, talih, iyilik, güzellik, kut, bolluk, bereket 2- Süre, zaman
    UĞURAL: Uğurlu, kutlu, bahtı açık
    UĞURÇAL: birl. Uğur/Çal (Sürmek, değdirmek)
    UĞUŞ: Akraba, hısım, kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden her biri
    UKUŞ: Zeka, akıl, yetenek
    UL: 1- Temel, esas, kök, oluş, oluşum, doğuş 2- İşaret, nişan, iz
    ULA: Temel, esas, esaslı
    ULAÇ: 1- Ulaştıran, bağlayan, bağlayıcı 2- İsabet 3- Tim, takım, müfreze
    ULAÇLI: Ulaştıran, ulak
    ULAĞ: 1- Soy, nesil 2- Maiyet, bütünlük 3- ulak, haberci 4- Bağ, zincir
    ULAK: 1- Ulaştırıcı, ulaştıran, haberci, bağlantı sahibi
    ULAKÇI: Haberci, ulaştırıcı, bağlayıcı, bağlantı
    ULAM: 1- Eklenmiş, katılmış, tim, müfreze 2- Dizi, dizili, bağlı, dizgi 3- yetenek, yetenekli
    4- Ululama, selamlama, temenna
    ULAN: 1- Bağlayan, bağlayıcı, birleştirici, etkileyici 2- Ulu, ululanmış, saygıdeğer, söz dinleten 3- Taze, tazelik, gençlik, genç, cıvan
    ULANBATUR: birl. Ulan/Batur Ünlü ve ulu kahraman
    ULANDI: Ululandı, kutsandı, kutlu
    ULANMIŞ: Ulu, kutsal, mübarek, saygıdeğer
    ULAR: 1- Bağlayan, birleştiren, birleştirici 2- Erkek keklik
    ULAŞ: 1- Ululuk, ululaşma, yücelik 2- Oluş, temel, kök, soy, soyluluk 3- yetişme, kavuşma
    Ulaşılacak olan, bağlanılacak olan, ülkü, ideal 4- uluyuş, kurt gibi uluma 5- Savaş uranı,
    savaş narası 6- Kent, kent arazisi 7- İsabet
    ULAŞLU: 1- Amaçlı, idealist, ne istediğini bilen 2- Ulaşıcı, bağlayıcı, birleştirici
    3- Kentli, zengin, varlıklı
    ULAT: Bağlayıcı, birleştirici
    ULCA: 1- Ezeli, eskiden beri var olan 2- Pay, ganimet, savaş ganimeti
    ULCAŞ: 1- Tazim, ululama, büyükleme 2- Bölüşüm, paylaşım, ganimet
    ULDIZ: Yıldız
    ULIÇ: Yavru, yaren, sevilen ve korunan
    ULIÇIM: Yavru, yavrucak
    ULIG: Uluma, yakınma, sızlanma
    ULIŞ: Uluyuş, kurt gibi ulayış
    ULU: (Ulug, Uluğ) Yüce, yüksek, mübarek
    ULUCA: 1- Ululuğa yakın, saygıdeğer, hürmetli 2- Üst düzey yönetici, erk sahibi
    ULUÇ: 1- Temel, esas, oluş, ulaş 2- Bağ, bağlantı, ilişki 3- Uluyuş, uluma
    ULUĞAYGUÇİ: birl. Ulu/Ayguçi
    Göktürkler ve özellikle Uygurlar döneminde başbakan ( sadrazam, baş vezir) unvanı olarak
    kullanılmıştır.
    ULUĞNOYAN: birl. Ulu/Noyan
    Çengiz Kagan döneminde “Başkomutanlık” sıfatı olarak kullanılan bir unvan
    ULUKOYUN: birl. Ulu/Koyun
    Yakut destanlarında adı geçen “Ateş Tanrısı”
    ULULA: Yücelt, yükselt, mübarek kıl
    ULUM: Debdebe, şaşa, gösteriş
    ULUN: (Ulan, İlun) Ulu, ululanmış
    ULUNYEGE: birl. Ulun/Yeke Sözü dinlenen, saygı duyulan, bilgi ve deneyimine başvurulan hanım
    ULURAK: Ulu, kebir, en büyük
    ULUS: 1- Ul (Temel, kök, esas) dan…Ul/Uz 2- Ülüş, bölüm, kesim, topluluk…dan boy, halk, millet,budun (Uygurlarda)
    ULUŞ: Pay, bölüm
    ULUTOYUN: birl. Ulu/Toyun
    Yakut destanlarında, kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen Tanrı
    UMAK: Irk, soy, kemik
    UMAN: Umutlu, bekleyen
    UMANÇ: 1- Umutluluk 2- İntizar
    UMAR: Umutlu
    UMAY: Koruyucu, şefkatli, iyiliksever
    Eski dönem, Tanrıçalarından ( Halen, Altay ve tüm Kuzey Türkleri arasında çocukları sevip,
    koruduğuna inanılır)
    UMDI: Arzu, beklenti
    UMDU: Ümit, ümitli
    UMUCA: Umutlu bekleyiş
    UMUÇ: Rica, yakarış, beklenti
    UMUG: 1- Ümit, destek, dayanak 2- Sığınma, iltica
    UMUNÇ: Rica, beklenti
    UMUR: Umar, ümitli
    UMUŞ: Beklenti
    UMUT: Umuş, ümit, beklenti
    UNAT: Doğru, yerinde, uygun, olgun, yeterli
    UNGAN: (Ungan) 1- Bağlı, bağımlı 2- Bahtiyar, doğru yolda olan
    UR: 1- Uğur, baht, mutluluk 2- Vur, vurmak, darbe
    URAGUT: Dişi, üretken, tohum, tohumluk
    URAK: Orak, doğrayıcı, biçici
    URAN: 1- Savaş narası, nara 2- Vuran, vurma eyleminde bulunan, döven 3- parola
    URAS: 1-Kut, baht, mutluluk 2- Ateş bakışlı
    URAZ: Uras, kut, baht
    URAZLI: Mutlu, bahtiyar
    URKU: Uğur, baht, talih
    URPAK: (Urpağ) 1- Evlat, uşak 2- Kibar, nazik
    URUK: 1- Boy, ok, ulus 2- Vuruk, vurgun
    URUL: 1- Tür, cins 2- Örs
    URULU: Cins, soylu
    URUM: 1- Şeref, onur, haysiyet 2- Meleke, beceri, yatkınlık
    URUMDAY: Panzehir ve tedavi için kullanılan bir taş
    URUN: 1- Orun, şeref, itibar 2- Miktar, adet
    URUNÇA: 1- Şerefli, onurlu 2- Emanet, rehin
    URUNGU: 1- Şeref, onur, haysiyet, onurlu davranış 2- Eğitim ve talim kılıcı
    URUS: 1- Orus, uras, uraz) 2- Uruş, kırış, savaş
    URUŞ: Vuruş, döğüş, kırış, savaş
    URUŞKAN: Savaşçı, cengaver
    URUT: 1- Aşama, merhale 2- Amaç, maksat, hedef
    URUZ: 1- Uraz, uras 2-Vuruş, dövüş
    US: Öz, töz, yeti, anlayış gücü, akıl, zeka, uzluk
    USAN: Uslu, akıllı, usta, uzman
    USBOL: birl. Us/Bol ..Dahi, üstün zekalı
    USLU: Akıllı, uzman, üstad
    USLUM: Becerikli, mahir
    USLUY: Deneyimli, tecrübeli
    USUK: Uslu, akıllı, zeki
    USUN: 1- Uzun, uzman, derin, engin, deneyimli 2- Gerçek, sahih
    UŞAK: Çocuk, genç, taze, ufaklık
    UTA: 1- Tedavi, onarım, tamir, iyileştirme 2- Zafer, galibiyet
    UTACI: Doktor, eczacı, iyileştirici
    UTAMAN: 1- Utkan, galip, muzaffer 2- Eczacı, doktor 3- Edepli, mahçup, sıkılgan
    UTAN: 1- Galip, muzaffer 2- Utanma, ar, mahçubiyet
    UTANGAN: Utangaç, mahçup, kendi kendini sıkan
    UTAR: 1- Yener, utkan, galip 2- İyileştirici 3- Kovalayan, takip eden
    UTAŞ. 1- Yardım, imdat 2- Galibiyet, zafer, utku 3- Takip, kovalamaca
    UTGUÇU: Galip, muzaffer
    UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulaşılan mutlu son
    UTLU: 1- Galip, muzaffer 2- Sıkılgan, mahçup
    UTUGLU: Galip, muzaffer
    UTUŞ: Yenme, galibiyet, zafer
    UVUT: Utanma duygusu, edep, ar
    UYAN: 1- Dikkat, itina, dikkatlilik, tedbir 2- İman, inanç
    UYANIK: Dikkatli, tedbirli
    UYAR: Uyumlu, uygun
    UYAV: Uyanık, fatin, ferasetli
    UYDAÇI: Mürşid, yol gösteren, öğretmen
    UYGAN: 1- Uyumlu, geçimli, uysal 2- Bağlı, tabi, muti
    UYGAR: (Uygur) çağdaş, uyumlu, uygun, uyarlı, medeni
    UYGU: Ahenk, uyum
    UYGUL: Uyumlu
    UYGUN: 1- Yakışıklı, güzel, elverişli 2- Geçimli, dirlikçi, imtizaçlı
    UYGUR: (uygar)
    Türk boyları içinde, bu günkü anlamda bir kentleşmeye ilk başlayan Türk boyu. Kağıdı,
    akapunkturu, matbaayı, tekstil sanayiini ve daha birçok buluşu gerçekleştiren Türk boyu
    UYGUT: Uyumlu, ahenkli, uygar
    UYGUTALP: birl. Uygut/Alp
    UYLAŞ: 1- Uyum, geçim, dirlik, düzen 2- Fikir, düşünce, tefekkür
    UYLAŞI: Uyum, geçim, barış
    UYSAL: uyumlu, efendi,yumuşak başlı, halim, selim
    UYTUN: Kutlu, mübarek
    UYUM: Uygunluk, denklik, ahenk, armoni
    UZ: Us, öz, erk, yetme, beceri, başarı, açılma, uzama, genişleme, açılım, yayılım
    UZA: 1- uzay, genişlik, uzunluk, yaygınlık 2- Eski, eskiye dayalı, kadim, mazi 3- Geçiş, geçit
    UZAK. 1- Uzman, usta, sanatkar 2- Güçlü, egemen, başarılı
    UZAM: Uzmanlaşmış, ustalaşmış, usta
    UZAN: Uzman, usta, akıllı, bilgili, sanatçı, pir
    UZAY: Feza, gök boşluğu, uzamış, genişlemiş, geniş
    UZDU: Ezeli, çok eski, kadim
    UZEL: birl. Uz/El Usta, maharetli, becerikli, sanat erbabı
    UZELLİ: Usta, maharetli, elinden iş gelen
    UZLUK: İhtisas, uzmanlık
    UZMA: Kalifiye, uzman, pir
    UZMAN: Usta, pir, otorite
    UZUG: Uyanık, dikkatli, müteyakkız
    UZUN: (Usun) 1- Uzman, pir, becerikli, iş bitirici 2- yaygın, geniş 3- kalıcı, daimi
    ÜÇ:Üç sayısı. (Türklerin, dokuz, kırk gibi, uğurlu saydığı sayılardan)
    ÜGE: (Üyge) Ünlü, meşhur
    ÜGİT: Öğüt, nasihat, propaganda, ajitasyon
    ÜĞDÜL: Bahşiş, ihsan
    ÜKELGE: Armağan, bahşiş
    ÜLEGÜ: Bölüm, kısım, pay
    ÜLEŞÜR: Bölüşüm, paylaşım, paylaşımcı
    ÜLGEN: 1- Ulu, kebir 2- İri, büyük, heybetli, geniş
    Eski dönem Tanrılarından ( Türk mitolojisinde İyilik Tanrısı)
    ÜLGİ: Örnek, numune
    ÜLGÜDÜR: Örnek, numune
    ÜLGÜT: Örnek, numune
    ÜLKE: Bölüm, parça, toprak, diyar, memleket, vatan, yurt
    ÜLKEM: Ülke, memleket sevgisi
    ÜLKEN: (Ülgen)
    ÜLKER: 1- yıldızlar topluluğu, yıldız kümesi 2- Yedi kardeşler de denen bir yıldız grubu 3- Kadife,peşkir,gibi dokumaların üzerindeki, ince tüy, hav
    ÜLKER ÇERİĞ: Savaş hilesi, savaş taktiği
    ÜLKÜ: 1- İdeal, hedef, olacağına inanılan..”Olan, değil, olması gereken..” 2- Prensip, adet, düstur 10- Üleşme, bölüşme, pay, pay ortaklığı
    ÜLKÜCÜ: Ülkü sahibi, olması gerekeni düşünen
    ÜLKÜDAŞ: Aynı ülküyü benimseyen ve aynı ülküyü paylaşan kimse
    ÜLKÜM: Ülkü sevgisi
    ÜLÜGLÜ: Talihli, kısmetli,bahtı açık
    ÜLÜK: (ülüg) Kısmet, nasip, pay
    ÜLÜKBULMUŞ: birl. Ülük/Bulmuş
    Uygur kağanlarının unvanlarından
    ÜLÜŞ: 1- Bölüş, bölüm, bölünen, pay 2- Konuk payı, komşu payı, ailenin ihtiyaçları dışında, konu-komşu için ayrılan ve saklanan pay
    ÜMİT: Umut ÜN: 1- Ses, seda 2- Şöhret, nam
    ÜNAL: 1- Ün/Al 2- İnal (Han soyundan gelen, soylu ve imtiyazlı bey)
    ÜNALDI: birl. Ün/Aldı Ünlü, meşhur
    ÜNDEV: Namlı, meşhur
    ÜNLÜ: 1- Meşhur, namlı, tanınmış 2- Gür sesli, sesini duyuran
    ÜREGEN: Bereketli, münbit
    ÜREGİR: Bolluk, bereket, üretkenlik
    ÜREK: Yürek, kalp
    ÜREKLÜ: Cesur, yiğit
    ÜRENTUYUN: birl. Üren/Tuyun
    Eski dönem, Yakut Tanrı adlarından
    ÜRGAN: Kıvılcım, şerare
    ÜRGÜÇ: Körük, demirci körüğü
    ÜRK: Dehşet, korku, çekince
    ÜRKMEZ: Cesur, korkusuz
    ÜRKÜT: Ürkütücü, dehşet verici
    ÜRÜK: Süregen, daimi
    ÜRÜN: Döl, verim, ekin, üremiş, üretilmiş olan
    ÜRÜNDÜK: Verimli, seçkin, güzide
    ÜRÜNDÜL: Seçkin, güzide
    ÜRÜNG: 1- Maneviyat, manevi güç, 2- Temiz, pak
    ÜSTE: Galip, faik
    ÜSTEK: Üstün, galip, faik
    ÜSTÜN: Üstte olan, galip, faik, muzaffer
    ÜSTÜNGÜ: Üstün gelme, üste çıkma, mertebe atlama, derece
    ÜTGÜR: Hızlı, seri, çabuk
    ÜYEN: 1- İlkeli, özüne bağlı 2- İyilik sever, temiz yürekli
    ÜYGE: İyi, yararlı, zararsız
    ÜYGEN: İyilik dolu, temiz kalpli
    ÜYGENARIK: birl. Üygen/Arık
    Altay, Tuva, Sogay destanlarında adı geçen bir Tanrıça
    ÜZBE: Üzgün, kızgın, dargın, darlanmış, mahzun, sıkıntılı
    ÜZLÜNÇÜĞ: Olağanüstü, fevkalade
    ÜZÜT: Can, ruh, öz, tin

    Alıntıları Göster
    VAR:(Bar) Oluş, ortaya çıkış, doğuş
    VARAK: Menzil, varılacak yer
    VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulaşan, eren
    VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk
    VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmiş kız
    VARIMLU: Evlilik çağına girmiş kız
    VARIŞ: Menzil, varılacak yer
    VARIŞLI: Menzil
    VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik, bütünlük 3- Evren, kainat
    VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği
    VERDİ: Cömert, eli açık, bağışlayıcı, ihsanda bulunan
    VERGİ: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılış, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum, verilen, ödenen nesne
    VERİM: Veriş, verme, bolluk, bereket
    VURGUN: 1- Vurulmuş, aşık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama
    VURUŞ: Savaş, döğüş, kırış.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    VAR:(Bar) Oluş, ortaya çıkış, doğuş
    VARAK: Menzil, varılacak yer
    VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulaşan, eren
    VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk
    VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmiş kız
    VARIMLU: Evlilik çağına girmiş kız
    VARIŞ: Menzil, varılacak yer
    VARIŞLI: Menzil
    VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik, bütünlük 3- Evren, kainat
    VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği
    VERDİ: Cömert, eli açık, bağışlayıcı, ihsanda bulunan
    VERGİ: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılış, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum, verilen, ödenen nesne
    VERİM: Veriş, verme, bolluk, bereket
    VURGUN: 1- Vurulmuş, aşık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama
    VURUŞ: Savaş, döğüş, kırış.

    Alıntıları Göster
    link verseydin daha iyi olurdu




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    VAR:(Bar) Oluş, ortaya çıkış, doğuş
    VARAK: Menzil, varılacak yer
    VARAN: 1- Varlıklı, zengin 2- Sonuca ulaşan, eren
    VARGI: 1- Varılan yer, sonuç 2- mal, mülk
    VARIM: 1- Servet, mal, mülk 2- Evlilik çağına gelmiş kız
    VARIMLU: Evlilik çağına girmiş kız
    VARIŞ: Menzil, varılacak yer
    VARIŞLI: Menzil
    VARLIG: (Varlık) 1- Mevcudiyet, var olma hali 2- Varlık, servet, zenginlik, bütünlük 3- Evren, kainat
    VAROL: birl. Var/Ol Uzun ömür dileği
    VERDİ: Cömert, eli açık, bağışlayıcı, ihsanda bulunan
    VERGİ: (Bergi, birgü) 1- Huy, tabiat, yaratılış, aitlik, özellik 2- Haraç, nüsum, verilen, ödenen nesne
    VERİM: Veriş, verme, bolluk, bereket
    VURGUN: 1- Vurulmuş, aşık 2- Baskın, ırgalama, yağmalama
    VURUŞ: Savaş, döğüş, kırış.

    Alıntıları Göster
    YABA:(Yapa, yapu) 1- Yapı, oluşum 2- Alet, edevat
    YABAGU: Yabgu, genel vali
    YABALAK: (Yablak) Dayanıklı, metin, mütehammil
    YABAN: 1- Yabancı, yabani, vahşi 2- Yapan, yapıcı
    YABAY: Yapay, yapan, yapıcı, yapılmış
    YABGU: 1- Üst düzey yönetici, genel vali 2- Merkeze bağlı, özerk, bölge yöneticisi, Göktürkler döneminde kullanılan unvanlardan
    YABIR: 1- Yapıcı, pozitif kişilikli, aktif, çalışkan 2- Güreşçi, dövüşçü
    YABIT: Yapı, yapıt, eser, mamulat
    YAD: Yabancı, el, değişik, farklı
    YADA: 1- Yabancı, yabancılık 2- Büyü, sihir, büyü yapmada kullanılan bir taş
    YADAÇI: 1-Yaya, piyade 2-yada taşını kullanan
    YADEL: birl. Yad/Er Gurbet, yabancı memleket
    YADU: Yadçı, yad edici
    YAGLA: Talan, yağma
    YAĞADUR: Yağış, yağmur, bolluk, bereket
    YAĞAN: (Yagan, yakan) 1- Ucu ateşli ok 2- Yağmur 3- Gökten inen nur 4- Yakın, yar, canan
    YAĞDIKAR: birl. Yağdı/Kar (kar yağarken doğan)
    YAĞDIBASAN: birl. Yağdı/Basan Düşmana baskın yapan, düşmanı yok eden
    YAĞISAVAN: birl. Yağı/Savan Düşmanı püskürten, düşmanı kovan, kovalayan
    YAĞISIYAN: birl. Yağı/Sıyan (defeden,kovan)
    YAĞIŞ: (Yakız- Yavuz) Kara, yanarak kararmış, karaya çalan mec. Cesur, gözü pek, şiddetli, yaman,yiğit
    YAĞMA: Ganimet, ganimet paylaşımı, bolluk
    YAĞMUR: Yağmur yağışı
    YAĞMURCA: 1- Sessiz ve kısa süren yağmur 2- Bir geyik türü
    YAĞRIK: Yakarış, dilek, niyaz
    YAĞRIKÇI: 1- Yakarıcı, duacı 2- Faydalı, yararlı, işe yarayan
    YAĞUK: (Yavuk) Sevilen, yakınlık duyulan, gönül yakınlığı
    YAKA: 1- Sınır, sınır bölgesi 2- Kıyı, sahil
    YAKACIK: Dağ eteği
    YAKAK: Ucu ateşli ok
    YAKAN: 1- Yakıcı, yok edici 2- yağan
    YAKARCA: Yakan, sıcaklığı artıran
    YAKARI: Dua, temenni, yakarış, dilek
    YAKI: 1- İlaç, em 2- Yakıcı, yakan
    YAKIT: Yakılan, enerji, ısı kaynağı
    YAKŞI: Yakışıklı, güzel, çekici, yakıcı, uygun, yakışan, doğru, iyi
    YAKŞILIK: İyilik, güzellik, uygunluk
    YAKTU: Işık, meşale, aydınlık
    YAKURA: Yakın, yakınlık duygusu
    YAKUŞUK: Yakışıklı, güzel, uygun, uyumlu
    YAKUT: Yakıt, enerji, yakılan
    YAKUZ: (Yağız)
    YALABIR: Parlak, parıldayan
    YALABUK: Parlak, parlayan, ışık saçan
    YALAP: Parlak, ışıltı, ışık saçan
    Eski dönem, Tanrı ad ve sıfatlarından
    YALAV: Alev, yalaz
    YALAVAÇ: (Yalvaç)
    YALAZ: 1- Yalın, çıplak, aleni 2- Yalın, parlak, ışıklı, alev
    YALÇIN: Dik, sarp, yukarıda, ulaşılmaz
    YALDIR: 1- Parlak, parlayan 2- Yıldır, yıldıran,caydırıcı, ürkütücü
    YALDIRAN: 1- Yıldırıcı, caydırıcı, ürkütücü 2- Parlak, parlaklık veren
    YALDIRIM: Yıldırım
    YALDIZ: Yıldız, ışık saçan parlaklık, parlayan, ışıyan
    YALDRUK: (Yaldırık) Parlak, parlatılmış
    YALGIN: Serap, yanıltıcı, görüntü
    YALIM: 1- Ateş, kıvılcım 2- Kılıcın keskin tarafı, ince ağzı 3- Yüksek kayalık
    YALIN: 1- Alev, parlaklık 2- Çıplak, net, açıkta olan, açık 3- Kınsız, kılıfsız kılıç 4- Tek başına, yalnız, korumasız
    YALINCA: Yalnız, tek başına
    YALINÇAK: Fakir, çıplak, garip, korumasız, sahipsiz
    YALMA: Yağmurluk, pelerin
    YALMAN: 1- Kılıcın keskin ağzı, kılıcın uç kısmı 2- Eğimli, dik tepe
    YALTUK: Yalınlık, yalın olma hali
    YALUNMUŞ: Yalın, çıplak, saf, arınmış
    YALUY: Büyü, tılsım, sihir
    YALVAÇ: Elçi, resul, nebi, peygamber
    YAM: 1- Ulak atı 2- At gibi, ata benzeyen 3- Çöl, kıymık
    YAMAÇ: 1- Bayır, dik yokuş, dağ ya da tepenin herhangi bir yanı 2- karşı, karşısı, öteki taraf
    YAMAN: 1- Müthiş, dehşetli, etki ve beceri bakımından olağanüstü 2- kötü, fena, üzücü
    YAMÇI: 1- Ulak, postacı 2- Ulak atı, postacı atı 3- Yağmurluk 4- Kalın, kolsuz yelek, kuzu derisiyle kaplı giysi
    YAMI: 1- Ulak atı 2- Çöp, kıymık 3- İtibar, nüfuz
    YAMTAR: 1- Yaman, güçlü, kuvvetli 2- Yağmurluk 3- Obur, iştahlı
    YAMUN: Denetleyici, murakıp, müfettiş
    YANAÇI: (Yanaç) Canip, candan
    YANAĞ: (Yanak) Yanak, kısım, yan
    YANAR: 1- Işıltı, ışık 2- Ateşli, sıcak kanlı, heyecanlı
    YANAŞIK: 1- Ev kızı 2- Evlatlık alınmış, kız çocuğu
    YANBAŞ: Sadık, bağlı, yakın, yanında,yanı başında, vefakar
    YANÇ: (Yanıç) Hilal, yarım ay biçiminde
    YANÇI: At zırhı
    YANÇUK: (Yancık) At zırhı, at örtüsü
    YANDAŞ: Yanında duran, destekleyen, taraftar
    YANDIK: Heybetli, gösterişli, azametli
    YANDU: İnançlı, inanmış, imanlı
    YANGAK: 1- Yanak 2- yanık, sevdalı
    YANGAL: Isı, hararet, ateş, ateşlilik
    YANGIR: Hazin söz, dokunaklı söz, hazin konuşma
    YANI: Cilve, işve, can yakıcılık
    YANIK: Sevdalı, aşık, istekli
    YANIT: 1- Ödül, mükafat 2- Karışık
    YANK: (Yang) Metod, tarz, usul
    YANKU: (Yankı) Aksi seda, eko
    YANKUÇİ: Mübaşir, mahkeme memuru
    YANTIR: Şehla, şehla gözlü
    YANTUK: Gösterişli, azametli
    YANTUT: Bedel, tazminat
    YANUÇ: İnce, zayıf, narin
    YANUK: 1- Esmer tenli, kara 2- Tutkun, aşık, sevdalı
    YANULMAS: Yanılmaz, deneyimli ve bilgili otorite
    YANUT: 1- Yanıt, karşılık 2- Ödül, mükafat
    YAPA: 1- Yaba, yapma, çaba, enerji 2- Bütün, hep, bütünlük 3- Vefa
    YAPAGI: Yapağı
    YAPAN: 1- Yapıcı 2- Yaban, vahşi
    YAPAR: Yapıcı, üretken, olumlu
    YAPARLI: Olumlu, yapıcı
    YAPI: Mamul, yapılmış
    YAPINÇ: (Yapınçak) Yapılmış, mamul, üretilmiş
    YAPRAK: (Yapurgak) Ağaç ve çiçek yaprağı
    YAPSIK: Memnuniyet, neşe, meftunluk
    YAPŞIN: Yapıcı, olumlu, becerikli
    YAPURGAK: (Yaprak)
    YAR: (Yarı) 1- Uçurum, dik bayır 2- Tanzim, tertip, organizasyon
    YARAGU: Yarar, fayda, faydalı, yararlı
    YARAĞ: (Yara, yarag) 1- yarar, fayda, faydalı, yararlı 2- Silah, zırh, kalkan
    YARAŞUK: Uyumlu, ahenkli, barışsever
    YARAŞUR: Uygun, münasip, layık
    YARATGAN: Yaratan, yaratıcı
    YARATU: Yaratma, tertipleme, düzenleme
    YARATUN: Yaratıcı, tertipli, düzenli, örgütlü
    YARATUR: Yaptırır, yaptırımcı, buyurucu, örgütleyici
    YARAY: Usta, ehil, beceri sahibi
    YARAYLI: uygun, münasip, yararlı
    YARÇI: Ortak, şerik, hissedar
    YARDAK: Yardımcı, asistan, muavin, refik
    YARGAN: 1- yararlı, faydalı, güvenilir, yakın 2- Koruyucu, muhafazakar 3- Mahkeme,
    yüksek mahkeme
    YARGI: Hukuk, hüküm, mahkeme, adalet
    YARGICI: (yarguçu, yagıçı, yargıç) Yargıç hakim, yargı mercii
    YARGIÇ: Yargıcı, hakim
    YARGIÇU: Yargıç
    YARGIN: (yarkın) 1- Gün ışığı 2- Şimşek, çakın 3- Canan, arkadaş, dost 4- Güler yüzlü
    YARGUÇİ: yargıcı, yargıç, hakim
    YARIM: 1- Yapıcı, yaparlı 2- yarış, müsabaka 3- Bölüm, bölünmüş
    YARIP: Yarı, yarım, bölük, bölünmüş
    YARIŞ: 1- Bölüş, bölüm 2- Müsabaka, karşılıklı, ileriye atılma
    YARIZ: Yarıcı, seri, çabuk, hızlı
    YARLIG: 1- Bağışlama, acıma 2- Ferman, buyruk
    YARLIGAÇ: İnayet, yardım, bağış, merhamet
    YARLIGAMAS: Acımasız, acımaz, bağışlamaz
    YARLIGAMIŞ: Bağışlayıcı, merhametli, rahman
    YARLIGAN: Rahman, bağışlayıcı
    YARLIGAR: Bağışlayıcı
    YARLIGASUN: Bağışlayıcı, rahman
    YARLIK: 1- Esirgeme, bağışlama 2- Buyruk, ferman
    YARLUĞ: İrade, istem, buyruk
    YARLUK: Muhtaç, yoksul
    YARLUKA: Bağış, lütuf, koruma
    YARMAKAN: (Yarmayan) Armağan, hediye
    YARP: (yarıp) Durgun, sabit
    YARPAN: (Yarban, yarıban) Sabit, sakin, kendi halinde
    YARŞI: Hissedar, ortak
    YARTIM: 1- Kısım, bölük, fırka 2- yardım, inayet, destek
    YARUK: 1- Işık, ziya, nur 2- Zırh, koruyucu
    YASA: (Yasağ, yasak) Yasa, kanun, nizam, kural, kaide, yasak
    YASAÇU: (Yasacı) 1- Parlamenter, Yasa yapan, yasa koyucu 2- Yasaya bağlı, yasal
    YASAĞ: yasak, yasa
    YASAL: 1- Disiplin, sıra, saf, ordunun yürüyüş düzeni 2- Yasalara uygun, nizami
    YASAN: 1- Tertip, düzen, tasarı, plan 2- İşaret, alamet, karar
    YASAR: (Yasur) yasaya uyan, yasayı uygulayan
    YASATAN: Yasalara saygılı
    YASATUR: birl. Yasa/Tur Yasaya bağlı, yasayı uygulayan
    YASAVUL: Yasayı korumak ve uygulamakla görevli memur. Zabıta, polis
    YASGUÇ: Nikap, gizlilik
    YASUN: (Yisun, İsun) Doğa, tabiat
    YASUT: (yasıt) Onur, şeref, haysiyet
    YASVUL: (Yasavul) 1- Polis, bekçi 2- Mübaşir
    YAŞ: Yaşam, ömür, dirilik, aydınlık, tazelik, ışımak, gelişim, yeşil, yeşillik, gençlik
    YAŞAGU: Ömür, yaşam, canlılık
    YAŞAM: Hayat, ömür, dirlik
    YAŞAR: Ömür, yaşam, hayatta kalış.
    YAŞIL: 1- Yeşil renk mec.Tazelik, gençlik, zindelik 2- Yeşillik, çimenlik
    YAŞIN: 1- Gizlilik, gizem 2- Şimşek, çakın
    YAŞIT: 1- Genç, körpe, taze 2- Eş, denk, eşit
    YAŞLAK: Giz, sır, esrar, gizli kalması gereken
    YAŞRU: Giz, gizlilik, gizem
    YAŞUK: 1- Işık, ışın, şua 2- Aşkın, aşık, aşmış
    YAŞURGAN: Ketum, sıkı ağızlı, sır vermez
    YATAĞAN: (yatağan, yatakan) 1- Kama türünde, iki tarafı da kesen bir bıçak 2- Tembel, miskin 3-Borcunu ödemeyen, üstüne yatan (Uygurlarda)
    YATI: Yatık, meleke, beceri, el yatkınlığı
    YATKIN: Yatık, yatan, uygun, uygunluk
    YATMAN: Muti, efendi, uyumlu, itaatkar
    YATUK: 1- Yatkın, becerili, meleke sahibi 2- Tembel, ağır kanlı
    YAVÇIN: (Yatçın) Konuk, yatıya gelen konuk
    YAVGA: Soy, sop, nesil
    YAVNIK: Sevinç, neşe
    YAVRİ: Zayıf, güçten düşmüş
    YAVRU: Zayıf, bakıma muhtaç, ilgi ve bakım bekleyen
    YAVUK: Yakın, yakında duran, yakınlık duyulan, sevgili
    YAVUZ: (Yağız) Kara. Mec. Sert, şiddetli, dehşetli, gözü kara, yaman
    YAY: 1- Yaz mevsimi 2- Silah, ok atmaya yarayan, gergin ip, gerginlik
    YAYAK: yaya, piyade
    YAYGARU: Bahar, ilkbahar, yaza doğru giden zaman
    YAYGIN: Yayık, yayılmış
    YAYGIR: (Yaykır) Uzay, sema, yıldızlar alemi
    YAYIK: 1- Yaygın, geniş, genişlemiş 2- Tufan, deprem 3- Altay destanlarında adı geçen, Tanrı Bayülken’in oğullarından
    YAYIN: Serap, feyezan
    YAYKIRU: Sema, feza, uzay
    YAYLA: Yaz yeri, yazlık. Bahar, yaz aylarını geçirmek için çıkılan, yüksek dağlık bölge
    YAYLAERİ: birl. Yayla/Eri Yaylada yada yaylaya çıkarken doğan çocuklar için kullanılan adlardan
    YAYLAK: Yayla, yazlık, sayfiye
    YAYLIM: Yayılım, yayılma yeri, otlak, mera
    YAYMUT: birl. Yay/Mut Yaz sevinci
    YAYUÇI: Yayıcı, dağıtıcı, haber yollayan
    YAYUK: 1- Yayvan, yayık, uçsuz bucaksız, geniş 2- Deprem, yer sarsıntısı
    YAZAL: Takı, süs, ziynet, mücevher
    YAZDIÇ: Anıt, kitabe
    YAZGAN: Yazan, yazıcı, yazgıyı tayin eden Eski dönem Tanrı ad ve sıfatlarından
    YAZGI: 1- Yazı, kader, mukadderat, alın yazısı 2- Tanrısal, ilahi
    YAZGULU: Talihli, bahtı açık
    YAZIÇU: Yazıcı, katip
    YAZIM: Yazgı, mukadderat
    YAZIN: 1- Yaz vakti, bahar vakti 2- Kader, alın yazısı
    YAZINÇ: Kader, alın yazısı, yazgı
    YAZIR: 1- Çok ülkeler gezmiş, görmüş 2- Çok ülke fethetmiş, fatih 3- yazar, yazıcı, katip
    YALIKSUZ: Günahsız
    YEDEN: 1- Yedeği olan, yedeğine alan, tedbirli 2- Yetkin, yeterli, usta
    YEĞ: (Yek, yeke) 1- Yüksek, ala, eftal, iyi, daha iyi 2- Soylu, asil, seçkin, güzide, mümtaz
    YEĞEN: 1- Yeğ, üstün tutulan, yeğin, yeğlenmiş 2- Kardeş çocuğu (Babası ya da anası ölmüş, ya da uzakta olup da yakın akrabaları tarafından yetiştirilen çocuklar için kullanılan adlardan) 3- Güveyi, damat
    YEĞİN: 1- Üstün, faik 2- Bereketli 3- Çok güçlü, hızlı, şiddetli
    YEĞİNEK: 1- Yığınak, küme 2- Üstün, faik, daha iyice
    YEĞNİ: 1- hafif 2- Alçak gönüllü, mütevazı
    YEĞREK: (Yekrek) Etfal, evla, iyi, üstün
    YEKREK: Evla, iyi, üstün, daha iyi
    YEKSEK: Tedbirli, ihtiyatkar
    YEKÜL: (Yeğül) Yeğni, faik, üstün, muzaffer
    YEL: Rüzgar, esi
    YELÇİ: Yel gibi, hızlı
    YELEÇ: Havadar, yel alan
    YELEGEN: Hızlı, süratli, yel gibi
    YELEĞİN: Yel alan yer, rüzgarlı yer
    YELEK: 1- yel gibi, hızlı 2- Okun arkasına takılan tüy, denge tüyü 3- Kolsuz ve yakasız üst giyeceği
    YELEKİN: (Yeleğin) Rüzgarlı, yel esen yer, yel alan yer
    YELEN: 1- Arzu, istek, dilek 2- Fırtına
    YELES: Yel esintisi, havadar, rüzgarlı
    YELESER: birl. Yel/Eser Esintili, havadar, yel esen..
    YELESEY: birl. Yel/Esey Yel esintisi
    YELİM: Hareket, eylem, devinim
    YELİN: 1- Yel uğrağı, yel alan yer 2- Yel değişi, yel teması
    YELİS: Havalı, havadar, rüzgarlı
    YELİZ: birl. Yel/İz Havadar, rüzgarlı, havalı
    YELKİM: Havadar, havası güzel yer
    YELKİN: 1- Konuk 2- Hızlı, yol gibi
    YELME: Öncü, yol gösteren, mihmandar
    YEN: 1- Yenmek, alt etmek 2- Deri 3- Yeni, yenilik, orijinal
    YENCİLEK: Hafif, yeğin, narin, ince
    YENDÜN: Tercih, seçim, referans
    YENGİ: 1- Yeni, orijinal 2- Zafer, utku
    YENİN: Galip, muzaffer, utkan
    YENİŞ: Galebe, galibiyet, utku
    YENTÜR: Kalender
    YENÜL: Mütevazı, alçak gönüllü
    YEPREM: Aktif, faal, becerikli, çalışkan
    YERÇİ: Başkan, yol gösteren, mürşit.
    YERÇİLİG: İzci, takipçi
    YERGİN: Mahzun, hüzünlü, bitkin, yere bakan, boynu bükük
    YERİNÜR: Durağan, üşengeç, müşkülpesent
    YERÜNMES: Hamarat, çalışkan, vurdumduymaz
    YESUGA: (Yesuge, yasagay) Yasa, yasak, yasaya bağlı, yasadan yana
    YESUKEN: (Yasuga, yasag, yasa) Yasa, yasak, yasalı, yasaya bağlı
    YEŞİL: (Yaşil) 1- Tazelik, taze, körpe 2- Çimen, çimenlik
    YEŞİM: Eski dönemlerde, Türklerce kutsanmış, değerli taş
    YET: (yeti, yete) Kudret, kuvvet, güç, yeterlilik, yetenek, beceri, maharet
    YETEK: Gaye, emel
    YETEN: Yeterli, yetkin, usta
    YETER: Yeterli, yetkin, uzman, usta
    YETGİN: (Yetkin) Çok çocuklu ailelerin, doğan çocuklarının sonuncu olması dileği ile verilen adlardan
    YETİ: 1- yetenek, kabiliyet 2- Yetkin, kamil, olgun, becerikli, mükemmel 2- Etki, etkileyici 3- Yitik, kayıp, harcanmış, zayi olmuş
    YETİŞGİN: (yetişkin) Yetişmiş, olgun, kamil, mükemmel, yetenekli
    YETİZ: Hazır, amade, yeterli, olgunluğa ermiş
    YETKİ: Sorumluluk, maharet, iş bitirme gücü
    YETKİN: 1- yetişkin, ehil, uzman, yeterli 2- Etkileyici, çekici, mükemmel
    YETMEN: Olgun, gelişkin, uzman, yeterli, yetenekli
    YEYGÜ: Armağan, bahşiş, ihsan
    YEYİN: Galip, kavi, üstte olan
    YEYNİ: Ehven, iyi
    YEYREK: Makbul, kabul gören, beğeni toplayan
    YEYTEM: Eski, kadim
    YIBAR: 1- Koku, parfüm 2- Kokulu mum
    YIĞ: Yığılı, toplu, birikim
    YIĞAÇ: 1- Ağaç 2- Erkeklik organı 3-Yığıcı, toplayıcı
    YIĞAN: (Yıkan) 1- Yığıcı 2- Yıkıcı
    YIĞIN: Birikim, kitle, yığılı olma hali, yığılmış, istifli
    YIĞINAK: Toplum, kitle
    YIĞINCA: Genel, teamül, sosyal kural, toplumun benimseyip uyguladığı kurallar
    YIĞLINÇ: (Yığlınçı) İffetli, edepli, namuslu
    YIĞNAK: Yığın, yığınak, toplum, cemaat
    YIĞRIK: Mahçup, utangaç
    YIKIN: (yığın) Afet, yıkım , zarar
    YIKINÇ: Yıkmış, yıkıcı
    YIKMIŞ: Yıkıcı, devirici, güçlü
    YILDIKU: Yıldız, yıldız kümesi
    YILDIR: Yıldırıcı, ürkütücü, heybetli, dehşetli, şiddetli, gözü kara, korkusuz
    YILDIRAN: Ürkütücü, korkutucu, heybetli, gösterişli
    YILDIRGAN: Yıldıran, ürküten, korkutan, şaşalı, gösterişli
    YILDIRIM: (Yaldırım) 1- Berk, yüksek voltajlı elektrik 2- Göz kamaştırıcı, ışık, aşırı parlaklık
    YILDIZ: Yaldız, parlak ışık, parlayan, ışıyan
    YILDURU: Berrak, net, temiz, billur
    YILGI: Yılma, dehşet, ürküntü
    YILGIN: Yılmış, ürkek, bezgin
    YILIĞ: Yılgın, yılmış, yılık
    YILKI: 1- At, at yavrusu 2- At sürüsü
    YILMA: 1- Yılmaz, azimli, dayanıklı, cesur, korkusuz 2- Dik yokuş, dağ yamacı
    YILMASIN: Yılmaz, korkusuz
    YILMAZ: Gözü pek, korkusuz, batur, dayanıklı, azimli
    YIRAGU: Yırcı, çalgıcı, enstrüman çalan, müzisyen
    YIRAK: Irak, uzak, mesafeli
    YIRI: Sol, sol taraf, tek taraf, tek taraflı
    YIRIM: 1- Solak 2- Yarım 3- yurt, toprak
    YIŞ: (Yaş, yaşıl) Orman, yeşillik içindeki bölge
    YIŞIK: 1- Tulga, demir örgülü tulga 2- ışık
    YİBEK: Ateşli, hararetli, heyecanlı
    YİGE: Dayanıklı, kavi, metin
    YİĞENEK: 1- Toplum, kitle, cemaat 2- Yeğen, yeğencik
    YİĞİN: Daha iyi, sıkı, dayanıklı, üstün, tercih edilir
    YİĞİT: 1- Yeğ, yiğ, iyi, daha iyi, sıkı, sağlam, güçlü, batur, cesur 2- Delikanlı, cıvan, genç 3- Koca, eş
    YİLUN: (Yulun) İri, heybetli, gösterişli, cesim
    YİNÇKE: İnce, zarif, narin
    YİNÇKELÜ: Nazik, anlayışlı, kibar
    YİNÇÜ: 1- İnce, zarif 2- İnci
    YİNDEK: Daimi, ebedi, sürekli, kalıcı
    YİR: Yer, toprak, arazi, arz, yeryüzü, dünya
    YİRÇİ: Kılavuz, izci, rehber, yer bilen, yer bildiren
    YİRDEŞ: Yurttaş, hemşehri, aynı toprağı paylaşan
    YİRDİNÇÜ: (Yirtinçü) Evren, kainat
    YİRGA: Mesut, mutlu, mutluluk dolu
    YİRTİNÇÜ: Evren, kainat
    YİSUN: (yasun, yosun) Doğa, tabiat, yeşillik
    YİTER: Varis, mirasyedi
    YİTİK: 1- Yetik, olgun 2- Keskin 3- Kayıp
    YİTİRMİŞ: Yitik, kayıp, kaybetmiş, yoksul
    YİTÜT: Meziyet, maharet, beceri
    YİZEK: Askeri kılavuz, öncü
    YOĞANAK: Yığınak, kütle
    YOĞÇI: Yuğcu, yuğ yapan, yokluk çeken, yas tutan, yasçı
    YOĞUN: Kalın, gür, iri, sık, sıkı, cüsseli, fazla, fazlalaşmış, katılaşmış
    YOKUŞ: Yukarı, yukarı doğru çıkan, dik yol, bayır
    YOL: Üzerinden gidilen…mec. 1- Kut, mut, baht, yazgı, kader 2- Örf, adet, töre, gelenek
    teamül, ilke, tarz, gidişat
    YOLA: 1- Örf, adet, usul, erkan 2- Meşale, kandil
    YOLAÇ: Yol gösterici, mihmandar, rehber, önder, öncü
    YOLAÇAN: birl. Yol/Açan Önder, öncü
    YOLAK: birl. Yol/ak 1- Dürüst, namuslu, temiz 2- Çığır, yenilik, gidişat 3-Kısa yol, kestirme yol
    YOLALDI: birl. Yol/Aldı 1- İlerleme kaydeden, gelişen, uzman, profesyonel 2- Terbiyeli, yola gelmiş, geleneklerine bağlı
    YOLBAK: (Yolbaka, yolbakan) Konuksever, misafirperver
    YOLBİLİR: birl. Yol/Bilir Görgülü, bilgili, usul erkan sahibi
    YOLÇU: 1- Önder, başkan, şef, lider 2- Peygamber, nebi 3- Gelenekçi, muhafazakar 4- Yolcu, yola çıkmış, yolunda giden
    YOLDAM: 1- Uysal, yola gelen, yolunda giden 2- Usul, metot, tarz
    YOLDAŞ: Aynı yolun yolcusu, aynı yolu paylaşan, aynı yola gönül vermiş, aynı yola baş koymuş,aynı, töre ya da prensipler üzerinde, fikir ve gönül birliği eden, çok yakınlaşmış dost, dava arkadaşı
    YOLERİ: birl. Yol/Eri 1- Töreye bağlı, edep erkan sahibi, bilgili, deneyimli
    YOLKULU: birl. Yol/Kulu mec. Töreye ve kurallara bağlı
    YOLLUK: (Yolluğ) 1- Kutlu, mübarek 2- Olgun, ergin 3- Halas bulmuş, huzura kavuşmuş, mesut,bahtiyar
    YOLOĞLU: birl. Yol/Oğlu 1- Fedai, serdengeçti 2- Adak, adanmış, kurban 3- Bağlı, kendini töreye bağlamış
    YOLUM: Usul, kaide, prensip
    YONAT: Tam, eksiksiz, kusursuz
    YONCA: Sulu yerlerde yetişen bir bitki türü
    YORÇU: 1- Askeri kılavuz, öncü, yol gösteren 2- Yorumcu, yorumlayan, eleştirmen
    YORDAM: 1- Alışkanlık, eğilim, usul, meleke, beceri 2- Jest, eda, işve, naz
    YORGA: (Yurga) Rahvan giden at
    YORNUK: İstirahat, istirahatgah, dinlenme yeri
    YOVAŞ: (Yavaş) Çelebi, efendi, ağırbaşlı, halim
    YÖNDEM: (Yöntem) Usul, tarz, teamül, töreye uygun biçimde olan
    YÖNET: 1- Biçim, tarz, yöntem 2- uygun, uyumlu, uysal, geçimli
    YÖNTEM: (Yöndem)
    YÖNTEN: Uslup, tarz, biçim
    YÖRGENÇ: Dağ dönemeci, dağ yolu
    YÖRTEM: Usul, biçim, tarz
    YÖYEN: Mevsim, sezon
    YUĞAK: Bir su kuşu
    YUĞKA: İnce
    YUĞRUŞ: (Yukruş, Yukruç) Eskiden, halktan biri olmasına rağmen, gösterdiği performans ve
    yararlılıklardan sonra, bey mertebesinde değerlendirilerek, devletin üst düzey kademelerinde görev alan kişi.
    YULA: 1- Su kaynağı, yerden fışkıran su, göze 2- Işıldak, ışık veren, meşale, kandil
    YULU: Adalet
    YULYU: (Yulu, yuluk, Yulug) 1- Yardımcı, yardımsever, fedakar, adil 2- haraç, cizye, vergi 3- traş,traşlı, bakımlı 4- Yağma, yağmacı
    YULUĞBİRİM: birl. Yuluğ/Birim
    Uygurlar döneminde alınan mahsul vergisi
    YULUK: 1- Traşlı, matruş, bakımlı 2- Yağmacı
    YULUM: 1- Fedakar, yardımsever 2- Yolcu, yoluna bağlı, töresine bağlı
    YULUN: Yolcu, yola giden
    YUM: Mutluluk, neşe, ferahlık, rahatlık
    YUMLU: Mutlu, kutlu, mübarek, huzurlu
    YUMRU: 1- Yumulu, yumuk, yumruk 2- İri, heybetli, gösterişli
    YUMUK: Gül, goncagül
    YUMUŞ: (Yumuç) 1- Söz, öğüt, nasihat 2- Emir, ferman, buyruk 3- Müjde, müjdeli haber 4- Yumuk,yumulmuş, yumruk
    YUMUTGAN: Yapıcı, birleştirici, pozitif kişilik
    YUNAK: Üzerinde çamaşır dövülen ve yıkanan, büyük taş parçası
    YUNMUŞ: Yıkanmış, temiz, titiz, arık
    YUNT: 1- Çadır, oba, ev, yurt, vatan 2- Terbiyesi tamamlanmamış, yarı yabani at 3- Uygarlık,medeniyet
    YURÇI: 1- Becerikli, mahir 2- Yirçi, yer gösteren, rehber
    YURGA: Rahvan giden at.
    YURT: 1- Vatan, kutsanmış toprak 2- Kaynak, asıl, kök 3- Uygarlık, medeniyet 4- Çadır, oba, ev
    YURTLAK: Yurt, vatan, sonradan yurt edinilmiş yer, yurtlaştırılmış yer.
    YUTLUK: Kayıp, zarar
    YUTUM: Yudum, damla, tike, parça
    YUVANÇ: Teselli
    YÜCE: Yüksek, ulu, alicenap, haşmetli
    YÜCEL: Yücelik, ululuk, haşmet.
    YÜĞNEK: Alçak gönüllü, mütevazı.
    YÜĞNÜK: Salih, temiz
    YÜĞRÜK: Yürük.
    YÜĞÜNT: Selam
    YÜKNÜ: Secde, secdede olan
    YÜKSEL: Yükseklik, ululuk, büyüklük
    YÜKSELEN: Ulu, kişi.
    YÜKSELİŞ: Büyüklük, ululuk, ikbal
    YÜKÜN: Baş eğme, saygı duruşu, tazim.
    YÜKÜNÇ: Eğilme, reverans
    YÜKÜNGEN: Eğilen, reverans yapan, saygılı
    YÜKÜNTÜR: Baş eğdirir, diz çöktürür.
    YÜKÜNÜK: Eğilme, reverans
    YÜKÜNÜR: İbadet eden
    YÜLEK: Okun arkasındaki, denge tüyü.
    YÜNKÜL: Hafif, narin
    YÜRE: Daire, helezon, çember
    YÜREĞİR: Yürekli, cesur
    YÜREKLİ: Cesur, korkusuz.
    YÜRİK: Yaşam, hayat,, ömür, geçim.
    YÜRÜM: Yaşam, hayat, ömür
    YÜZAK: birl. Yüz/Ak Masum, günahsız.
    YÜZAKI: birl. Yüz/Akı Masumiyet, temizlik, namus, namusluluk, başarı, beceri
    YÜZLÜG: (Yüzlüg, yüzlük) Soylu, dürüst, namuslu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    YABA:(Yapa, yapu) 1- Yapı, oluşum 2- Alet, edevat
    YABAGU: Yabgu, genel vali
    YABALAK: (Yablak) Dayanıklı, metin, mütehammil
    YABAN: 1- Yabancı, yabani, vahşi 2- Yapan, yapıcı
    YABAY: Yapay, yapan, yapıcı, yapılmış
    YABGU: 1- Üst düzey yönetici, genel vali 2- Merkeze bağlı, özerk, bölge yöneticisi, Göktürkler döneminde kullanılan unvanlardan
    YABIR: 1- Yapıcı, pozitif kişilikli, aktif, çalışkan 2- Güreşçi, dövüşçü
    YABIT: Yapı, yapıt, eser, mamulat
    YAD: Yabancı, el, değişik, farklı
    YADA: 1- Yabancı, yabancılık 2- Büyü, sihir, büyü yapmada kullanılan bir taş
    YADAÇI: 1-Yaya, piyade 2-yada taşını kullanan
    YADEL: birl. Yad/Er Gurbet, yabancı memleket
    YADU: Yadçı, yad edici
    YAGLA: Talan, yağma
    YAĞADUR: Yağış, yağmur, bolluk, bereket
    YAĞAN: (Yagan, yakan) 1- Ucu ateşli ok 2- Yağmur 3- Gökten inen nur 4- Yakın, yar, canan
    YAĞDIKAR: birl. Yağdı/Kar (kar yağarken doğan)
    YAĞDIBASAN: birl. Yağdı/Basan Düşmana baskın yapan, düşmanı yok eden
    YAĞISAVAN: birl. Yağı/Savan Düşmanı püskürten, düşmanı kovan, kovalayan
    YAĞISIYAN: birl. Yağı/Sıyan (defeden,kovan)
    YAĞIŞ: (Yakız- Yavuz) Kara, yanarak kararmış, karaya çalan mec. Cesur, gözü pek, şiddetli, yaman,yiğit
    YAĞMA: Ganimet, ganimet paylaşımı, bolluk
    YAĞMUR: Yağmur yağışı
    YAĞMURCA: 1- Sessiz ve kısa süren yağmur 2- Bir geyik türü
    YAĞRIK: Yakarış, dilek, niyaz
    YAĞRIKÇI: 1- Yakarıcı, duacı 2- Faydalı, yararlı, işe yarayan
    YAĞUK: (Yavuk) Sevilen, yakınlık duyulan, gönül yakınlığı
    YAKA: 1- Sınır, sınır bölgesi 2- Kıyı, sahil
    YAKACIK: Dağ eteği
    YAKAK: Ucu ateşli ok
    YAKAN: 1- Yakıcı, yok edici 2- yağan
    YAKARCA: Yakan, sıcaklığı artıran
    YAKARI: Dua, temenni, yakarış, dilek
    YAKI: 1- İlaç, em 2- Yakıcı, yakan
    YAKIT: Yakılan, enerji, ısı kaynağı
    YAKŞI: Yakışıklı, güzel, çekici, yakıcı, uygun, yakışan, doğru, iyi
    YAKŞILIK: İyilik, güzellik, uygunluk
    YAKTU: Işık, meşale, aydınlık
    YAKURA: Yakın, yakınlık duygusu
    YAKUŞUK: Yakışıklı, güzel, uygun, uyumlu
    YAKUT: Yakıt, enerji, yakılan
    YAKUZ: (Yağız)
    YALABIR: Parlak, parıldayan
    YALABUK: Parlak, parlayan, ışık saçan
    YALAP: Parlak, ışıltı, ışık saçan
    Eski dönem, Tanrı ad ve sıfatlarından
    YALAV: Alev, yalaz
    YALAVAÇ: (Yalvaç)
    YALAZ: 1- Yalın, çıplak, aleni 2- Yalın, parlak, ışıklı, alev
    YALÇIN: Dik, sarp, yukarıda, ulaşılmaz
    YALDIR: 1- Parlak, parlayan 2- Yıldır, yıldıran,caydırıcı, ürkütücü
    YALDIRAN: 1- Yıldırıcı, caydırıcı, ürkütücü 2- Parlak, parlaklık veren
    YALDIRIM: Yıldırım
    YALDIZ: Yıldız, ışık saçan parlaklık, parlayan, ışıyan
    YALDRUK: (Yaldırık) Parlak, parlatılmış
    YALGIN: Serap, yanıltıcı, görüntü
    YALIM: 1- Ateş, kıvılcım 2- Kılıcın keskin tarafı, ince ağzı 3- Yüksek kayalık
    YALIN: 1- Alev, parlaklık 2- Çıplak, net, açıkta olan, açık 3- Kınsız, kılıfsız kılıç 4- Tek başına, yalnız, korumasız
    YALINCA: Yalnız, tek başına
    YALINÇAK: Fakir, çıplak, garip, korumasız, sahipsiz
    YALMA: Yağmurluk, pelerin
    YALMAN: 1- Kılıcın keskin ağzı, kılıcın uç kısmı 2- Eğimli, dik tepe
    YALTUK: Yalınlık, yalın olma hali
    YALUNMUŞ: Yalın, çıplak, saf, arınmış
    YALUY: Büyü, tılsım, sihir
    YALVAÇ: Elçi, resul, nebi, peygamber
    YAM: 1- Ulak atı 2- At gibi, ata benzeyen 3- Çöl, kıymık
    YAMAÇ: 1- Bayır, dik yokuş, dağ ya da tepenin herhangi bir yanı 2- karşı, karşısı, öteki taraf
    YAMAN: 1- Müthiş, dehşetli, etki ve beceri bakımından olağanüstü 2- kötü, fena, üzücü
    YAMÇI: 1- Ulak, postacı 2- Ulak atı, postacı atı 3- Yağmurluk 4- Kalın, kolsuz yelek, kuzu derisiyle kaplı giysi
    YAMI: 1- Ulak atı 2- Çöp, kıymık 3- İtibar, nüfuz
    YAMTAR: 1- Yaman, güçlü, kuvvetli 2- Yağmurluk 3- Obur, iştahlı
    YAMUN: Denetleyici, murakıp, müfettiş
    YANAÇI: (Yanaç) Canip, candan
    YANAĞ: (Yanak) Yanak, kısım, yan
    YANAR: 1- Işıltı, ışık 2- Ateşli, sıcak kanlı, heyecanlı
    YANAŞIK: 1- Ev kızı 2- Evlatlık alınmış, kız çocuğu
    YANBAŞ: Sadık, bağlı, yakın, yanında,yanı başında, vefakar
    YANÇ: (Yanıç) Hilal, yarım ay biçiminde
    YANÇI: At zırhı
    YANÇUK: (Yancık) At zırhı, at örtüsü
    YANDAŞ: Yanında duran, destekleyen, taraftar
    YANDIK: Heybetli, gösterişli, azametli
    YANDU: İnançlı, inanmış, imanlı
    YANGAK: 1- Yanak 2- yanık, sevdalı
    YANGAL: Isı, hararet, ateş, ateşlilik
    YANGIR: Hazin söz, dokunaklı söz, hazin konuşma
    YANI: Cilve, işve, can yakıcılık
    YANIK: Sevdalı, aşık, istekli
    YANIT: 1- Ödül, mükafat 2- Karışık
    YANK: (Yang) Metod, tarz, usul
    YANKU: (Yankı) Aksi seda, eko
    YANKUÇİ: Mübaşir, mahkeme memuru
    YANTIR: Şehla, şehla gözlü
    YANTUK: Gösterişli, azametli
    YANTUT: Bedel, tazminat
    YANUÇ: İnce, zayıf, narin
    YANUK: 1- Esmer tenli, kara 2- Tutkun, aşık, sevdalı
    YANULMAS: Yanılmaz, deneyimli ve bilgili otorite
    YANUT: 1- Yanıt, karşılık 2- Ödül, mükafat
    YAPA: 1- Yaba, yapma, çaba, enerji 2- Bütün, hep, bütünlük 3- Vefa
    YAPAGI: Yapağı
    YAPAN: 1- Yapıcı 2- Yaban, vahşi
    YAPAR: Yapıcı, üretken, olumlu
    YAPARLI: Olumlu, yapıcı
    YAPI: Mamul, yapılmış
    YAPINÇ: (Yapınçak) Yapılmış, mamul, üretilmiş
    YAPRAK: (Yapurgak) Ağaç ve çiçek yaprağı
    YAPSIK: Memnuniyet, neşe, meftunluk
    YAPŞIN: Yapıcı, olumlu, becerikli
    YAPURGAK: (Yaprak)
    YAR: (Yarı) 1- Uçurum, dik bayır 2- Tanzim, tertip, organizasyon
    YARAGU: Yarar, fayda, faydalı, yararlı
    YARAĞ: (Yara, yarag) 1- yarar, fayda, faydalı, yararlı 2- Silah, zırh, kalkan
    YARAŞUK: Uyumlu, ahenkli, barışsever
    YARAŞUR: Uygun, münasip, layık
    YARATGAN: Yaratan, yaratıcı
    YARATU: Yaratma, tertipleme, düzenleme
    YARATUN: Yaratıcı, tertipli, düzenli, örgütlü
    YARATUR: Yaptırır, yaptırımcı, buyurucu, örgütleyici
    YARAY: Usta, ehil, beceri sahibi
    YARAYLI: uygun, münasip, yararlı
    YARÇI: Ortak, şerik, hissedar
    YARDAK: Yardımcı, asistan, muavin, refik
    YARGAN: 1- yararlı, faydalı, güvenilir, yakın 2- Koruyucu, muhafazakar 3- Mahkeme,
    yüksek mahkeme
    YARGI: Hukuk, hüküm, mahkeme, adalet
    YARGICI: (yarguçu, yagıçı, yargıç) Yargıç hakim, yargı mercii
    YARGIÇ: Yargıcı, hakim
    YARGIÇU: Yargıç
    YARGIN: (yarkın) 1- Gün ışığı 2- Şimşek, çakın 3- Canan, arkadaş, dost 4- Güler yüzlü
    YARGUÇİ: yargıcı, yargıç, hakim
    YARIM: 1- Yapıcı, yaparlı 2- yarış, müsabaka 3- Bölüm, bölünmüş
    YARIP: Yarı, yarım, bölük, bölünmüş
    YARIŞ: 1- Bölüş, bölüm 2- Müsabaka, karşılıklı, ileriye atılma
    YARIZ: Yarıcı, seri, çabuk, hızlı
    YARLIG: 1- Bağışlama, acıma 2- Ferman, buyruk
    YARLIGAÇ: İnayet, yardım, bağış, merhamet
    YARLIGAMAS: Acımasız, acımaz, bağışlamaz
    YARLIGAMIŞ: Bağışlayıcı, merhametli, rahman
    YARLIGAN: Rahman, bağışlayıcı
    YARLIGAR: Bağışlayıcı
    YARLIGASUN: Bağışlayıcı, rahman
    YARLIK: 1- Esirgeme, bağışlama 2- Buyruk, ferman
    YARLUĞ: İrade, istem, buyruk
    YARLUK: Muhtaç, yoksul
    YARLUKA: Bağış, lütuf, koruma
    YARMAKAN: (Yarmayan) Armağan, hediye
    YARP: (yarıp) Durgun, sabit
    YARPAN: (Yarban, yarıban) Sabit, sakin, kendi halinde
    YARŞI: Hissedar, ortak
    YARTIM: 1- Kısım, bölük, fırka 2- yardım, inayet, destek
    YARUK: 1- Işık, ziya, nur 2- Zırh, koruyucu
    YASA: (Yasağ, yasak) Yasa, kanun, nizam, kural, kaide, yasak
    YASAÇU: (Yasacı) 1- Parlamenter, Yasa yapan, yasa koyucu 2- Yasaya bağlı, yasal
    YASAĞ: yasak, yasa
    YASAL: 1- Disiplin, sıra, saf, ordunun yürüyüş düzeni 2- Yasalara uygun, nizami
    YASAN: 1- Tertip, düzen, tasarı, plan 2- İşaret, alamet, karar
    YASAR: (Yasur) yasaya uyan, yasayı uygulayan
    YASATAN: Yasalara saygılı
    YASATUR: birl. Yasa/Tur Yasaya bağlı, yasayı uygulayan
    YASAVUL: Yasayı korumak ve uygulamakla görevli memur. Zabıta, polis
    YASGUÇ: Nikap, gizlilik
    YASUN: (Yisun, İsun) Doğa, tabiat
    YASUT: (yasıt) Onur, şeref, haysiyet
    YASVUL: (Yasavul) 1- Polis, bekçi 2- Mübaşir
    YAŞ: Yaşam, ömür, dirilik, aydınlık, tazelik, ışımak, gelişim, yeşil, yeşillik, gençlik
    YAŞAGU: Ömür, yaşam, canlılık
    YAŞAM: Hayat, ömür, dirlik
    YAŞAR: Ömür, yaşam, hayatta kalış.
    YAŞIL: 1- Yeşil renk mec.Tazelik, gençlik, zindelik 2- Yeşillik, çimenlik
    YAŞIN: 1- Gizlilik, gizem 2- Şimşek, çakın
    YAŞIT: 1- Genç, körpe, taze 2- Eş, denk, eşit
    YAŞLAK: Giz, sır, esrar, gizli kalması gereken
    YAŞRU: Giz, gizlilik, gizem
    YAŞUK: 1- Işık, ışın, şua 2- Aşkın, aşık, aşmış
    YAŞURGAN: Ketum, sıkı ağızlı, sır vermez
    YATAĞAN: (yatağan, yatakan) 1- Kama türünde, iki tarafı da kesen bir bıçak 2- Tembel, miskin 3-Borcunu ödemeyen, üstüne yatan (Uygurlarda)
    YATI: Yatık, meleke, beceri, el yatkınlığı
    YATKIN: Yatık, yatan, uygun, uygunluk
    YATMAN: Muti, efendi, uyumlu, itaatkar
    YATUK: 1- Yatkın, becerili, meleke sahibi 2- Tembel, ağır kanlı
    YAVÇIN: (Yatçın) Konuk, yatıya gelen konuk
    YAVGA: Soy, sop, nesil
    YAVNIK: Sevinç, neşe
    YAVRİ: Zayıf, güçten düşmüş
    YAVRU: Zayıf, bakıma muhtaç, ilgi ve bakım bekleyen
    YAVUK: Yakın, yakında duran, yakınlık duyulan, sevgili
    YAVUZ: (Yağız) Kara. Mec. Sert, şiddetli, dehşetli, gözü kara, yaman
    YAY: 1- Yaz mevsimi 2- Silah, ok atmaya yarayan, gergin ip, gerginlik
    YAYAK: yaya, piyade
    YAYGARU: Bahar, ilkbahar, yaza doğru giden zaman
    YAYGIN: Yayık, yayılmış
    YAYGIR: (Yaykır) Uzay, sema, yıldızlar alemi
    YAYIK: 1- Yaygın, geniş, genişlemiş 2- Tufan, deprem 3- Altay destanlarında adı geçen, Tanrı Bayülken’in oğullarından
    YAYIN: Serap, feyezan
    YAYKIRU: Sema, feza, uzay
    YAYLA: Yaz yeri, yazlık. Bahar, yaz aylarını geçirmek için çıkılan, yüksek dağlık bölge
    YAYLAERİ: birl. Yayla/Eri Yaylada yada yaylaya çıkarken doğan çocuklar için kullanılan adlardan
    YAYLAK: Yayla, yazlık, sayfiye
    YAYLIM: Yayılım, yayılma yeri, otlak, mera
    YAYMUT: birl. Yay/Mut Yaz sevinci
    YAYUÇI: Yayıcı, dağıtıcı, haber yollayan
    YAYUK: 1- Yayvan, yayık, uçsuz bucaksız, geniş 2- Deprem, yer sarsıntısı
    YAZAL: Takı, süs, ziynet, mücevher
    YAZDIÇ: Anıt, kitabe
    YAZGAN: Yazan, yazıcı, yazgıyı tayin eden Eski dönem Tanrı ad ve sıfatlarından
    YAZGI: 1- Yazı, kader, mukadderat, alın yazısı 2- Tanrısal, ilahi
    YAZGULU: Talihli, bahtı açık
    YAZIÇU: Yazıcı, katip
    YAZIM: Yazgı, mukadderat
    YAZIN: 1- Yaz vakti, bahar vakti 2- Kader, alın yazısı
    YAZINÇ: Kader, alın yazısı, yazgı
    YAZIR: 1- Çok ülkeler gezmiş, görmüş 2- Çok ülke fethetmiş, fatih 3- yazar, yazıcı, katip
    YALIKSUZ: Günahsız
    YEDEN: 1- Yedeği olan, yedeğine alan, tedbirli 2- Yetkin, yeterli, usta
    YEĞ: (Yek, yeke) 1- Yüksek, ala, eftal, iyi, daha iyi 2- Soylu, asil, seçkin, güzide, mümtaz
    YEĞEN: 1- Yeğ, üstün tutulan, yeğin, yeğlenmiş 2- Kardeş çocuğu (Babası ya da anası ölmüş, ya da uzakta olup da yakın akrabaları tarafından yetiştirilen çocuklar için kullanılan adlardan) 3- Güveyi, damat
    YEĞİN: 1- Üstün, faik 2- Bereketli 3- Çok güçlü, hızlı, şiddetli
    YEĞİNEK: 1- Yığınak, küme 2- Üstün, faik, daha iyice
    YEĞNİ: 1- hafif 2- Alçak gönüllü, mütevazı
    YEĞREK: (Yekrek) Etfal, evla, iyi, üstün
    YEKREK: Evla, iyi, üstün, daha iyi
    YEKSEK: Tedbirli, ihtiyatkar
    YEKÜL: (Yeğül) Yeğni, faik, üstün, muzaffer
    YEL: Rüzgar, esi
    YELÇİ: Yel gibi, hızlı
    YELEÇ: Havadar, yel alan
    YELEGEN: Hızlı, süratli, yel gibi
    YELEĞİN: Yel alan yer, rüzgarlı yer
    YELEK: 1- yel gibi, hızlı 2- Okun arkasına takılan tüy, denge tüyü 3- Kolsuz ve yakasız üst giyeceği
    YELEKİN: (Yeleğin) Rüzgarlı, yel esen yer, yel alan yer
    YELEN: 1- Arzu, istek, dilek 2- Fırtına
    YELES: Yel esintisi, havadar, rüzgarlı
    YELESER: birl. Yel/Eser Esintili, havadar, yel esen..
    YELESEY: birl. Yel/Esey Yel esintisi
    YELİM: Hareket, eylem, devinim
    YELİN: 1- Yel uğrağı, yel alan yer 2- Yel değişi, yel teması
    YELİS: Havalı, havadar, rüzgarlı
    YELİZ: birl. Yel/İz Havadar, rüzgarlı, havalı
    YELKİM: Havadar, havası güzel yer
    YELKİN: 1- Konuk 2- Hızlı, yol gibi
    YELME: Öncü, yol gösteren, mihmandar
    YEN: 1- Yenmek, alt etmek 2- Deri 3- Yeni, yenilik, orijinal
    YENCİLEK: Hafif, yeğin, narin, ince
    YENDÜN: Tercih, seçim, referans
    YENGİ: 1- Yeni, orijinal 2- Zafer, utku
    YENİN: Galip, muzaffer, utkan
    YENİŞ: Galebe, galibiyet, utku
    YENTÜR: Kalender
    YENÜL: Mütevazı, alçak gönüllü
    YEPREM: Aktif, faal, becerikli, çalışkan
    YERÇİ: Başkan, yol gösteren, mürşit.
    YERÇİLİG: İzci, takipçi
    YERGİN: Mahzun, hüzünlü, bitkin, yere bakan, boynu bükük
    YERİNÜR: Durağan, üşengeç, müşkülpesent
    YERÜNMES: Hamarat, çalışkan, vurdumduymaz
    YESUGA: (Yesuge, yasagay) Yasa, yasak, yasaya bağlı, yasadan yana
    YESUKEN: (Yasuga, yasag, yasa) Yasa, yasak, yasalı, yasaya bağlı
    YEŞİL: (Yaşil) 1- Tazelik, taze, körpe 2- Çimen, çimenlik
    YEŞİM: Eski dönemlerde, Türklerce kutsanmış, değerli taş
    YET: (yeti, yete) Kudret, kuvvet, güç, yeterlilik, yetenek, beceri, maharet
    YETEK: Gaye, emel
    YETEN: Yeterli, yetkin, usta
    YETER: Yeterli, yetkin, uzman, usta
    YETGİN: (Yetkin) Çok çocuklu ailelerin, doğan çocuklarının sonuncu olması dileği ile verilen adlardan
    YETİ: 1- yetenek, kabiliyet 2- Yetkin, kamil, olgun, becerikli, mükemmel 2- Etki, etkileyici 3- Yitik, kayıp, harcanmış, zayi olmuş
    YETİŞGİN: (yetişkin) Yetişmiş, olgun, kamil, mükemmel, yetenekli
    YETİZ: Hazır, amade, yeterli, olgunluğa ermiş
    YETKİ: Sorumluluk, maharet, iş bitirme gücü
    YETKİN: 1- yetişkin, ehil, uzman, yeterli 2- Etkileyici, çekici, mükemmel
    YETMEN: Olgun, gelişkin, uzman, yeterli, yetenekli
    YEYGÜ: Armağan, bahşiş, ihsan
    YEYİN: Galip, kavi, üstte olan
    YEYNİ: Ehven, iyi
    YEYREK: Makbul, kabul gören, beğeni toplayan
    YEYTEM: Eski, kadim
    YIBAR: 1- Koku, parfüm 2- Kokulu mum
    YIĞ: Yığılı, toplu, birikim
    YIĞAÇ: 1- Ağaç 2- Erkeklik organı 3-Yığıcı, toplayıcı
    YIĞAN: (Yıkan) 1- Yığıcı 2- Yıkıcı
    YIĞIN: Birikim, kitle, yığılı olma hali, yığılmış, istifli
    YIĞINAK: Toplum, kitle
    YIĞINCA: Genel, teamül, sosyal kural, toplumun benimseyip uyguladığı kurallar
    YIĞLINÇ: (Yığlınçı) İffetli, edepli, namuslu
    YIĞNAK: Yığın, yığınak, toplum, cemaat
    YIĞRIK: Mahçup, utangaç
    YIKIN: (yığın) Afet, yıkım , zarar
    YIKINÇ: Yıkmış, yıkıcı
    YIKMIŞ: Yıkıcı, devirici, güçlü
    YILDIKU: Yıldız, yıldız kümesi
    YILDIR: Yıldırıcı, ürkütücü, heybetli, dehşetli, şiddetli, gözü kara, korkusuz
    YILDIRAN: Ürkütücü, korkutucu, heybetli, gösterişli
    YILDIRGAN: Yıldıran, ürküten, korkutan, şaşalı, gösterişli
    YILDIRIM: (Yaldırım) 1- Berk, yüksek voltajlı elektrik 2- Göz kamaştırıcı, ışık, aşırı parlaklık
    YILDIZ: Yaldız, parlak ışık, parlayan, ışıyan
    YILDURU: Berrak, net, temiz, billur
    YILGI: Yılma, dehşet, ürküntü
    YILGIN: Yılmış, ürkek, bezgin
    YILIĞ: Yılgın, yılmış, yılık
    YILKI: 1- At, at yavrusu 2- At sürüsü
    YILMA: 1- Yılmaz, azimli, dayanıklı, cesur, korkusuz 2- Dik yokuş, dağ yamacı
    YILMASIN: Yılmaz, korkusuz
    YILMAZ: Gözü pek, korkusuz, batur, dayanıklı, azimli
    YIRAGU: Yırcı, çalgıcı, enstrüman çalan, müzisyen
    YIRAK: Irak, uzak, mesafeli
    YIRI: Sol, sol taraf, tek taraf, tek taraflı
    YIRIM: 1- Solak 2- Yarım 3- yurt, toprak
    YIŞ: (Yaş, yaşıl) Orman, yeşillik içindeki bölge
    YIŞIK: 1- Tulga, demir örgülü tulga 2- ışık
    YİBEK: Ateşli, hararetli, heyecanlı
    YİGE: Dayanıklı, kavi, metin
    YİĞENEK: 1- Toplum, kitle, cemaat 2- Yeğen, yeğencik
    YİĞİN: Daha iyi, sıkı, dayanıklı, üstün, tercih edilir
    YİĞİT: 1- Yeğ, yiğ, iyi, daha iyi, sıkı, sağlam, güçlü, batur, cesur 2- Delikanlı, cıvan, genç 3- Koca, eş
    YİLUN: (Yulun) İri, heybetli, gösterişli, cesim
    YİNÇKE: İnce, zarif, narin
    YİNÇKELÜ: Nazik, anlayışlı, kibar
    YİNÇÜ: 1- İnce, zarif 2- İnci
    YİNDEK: Daimi, ebedi, sürekli, kalıcı
    YİR: Yer, toprak, arazi, arz, yeryüzü, dünya
    YİRÇİ: Kılavuz, izci, rehber, yer bilen, yer bildiren
    YİRDEŞ: Yurttaş, hemşehri, aynı toprağı paylaşan
    YİRDİNÇÜ: (Yirtinçü) Evren, kainat
    YİRGA: Mesut, mutlu, mutluluk dolu
    YİRTİNÇÜ: Evren, kainat
    YİSUN: (yasun, yosun) Doğa, tabiat, yeşillik
    YİTER: Varis, mirasyedi
    YİTİK: 1- Yetik, olgun 2- Keskin 3- Kayıp
    YİTİRMİŞ: Yitik, kayıp, kaybetmiş, yoksul
    YİTÜT: Meziyet, maharet, beceri
    YİZEK: Askeri kılavuz, öncü
    YOĞANAK: Yığınak, kütle
    YOĞÇI: Yuğcu, yuğ yapan, yokluk çeken, yas tutan, yasçı
    YOĞUN: Kalın, gür, iri, sık, sıkı, cüsseli, fazla, fazlalaşmış, katılaşmış
    YOKUŞ: Yukarı, yukarı doğru çıkan, dik yol, bayır
    YOL: Üzerinden gidilen…mec. 1- Kut, mut, baht, yazgı, kader 2- Örf, adet, töre, gelenek
    teamül, ilke, tarz, gidişat
    YOLA: 1- Örf, adet, usul, erkan 2- Meşale, kandil
    YOLAÇ: Yol gösterici, mihmandar, rehber, önder, öncü
    YOLAÇAN: birl. Yol/Açan Önder, öncü
    YOLAK: birl. Yol/ak 1- Dürüst, namuslu, temiz 2- Çığır, yenilik, gidişat 3-Kısa yol, kestirme yol
    YOLALDI: birl. Yol/Aldı 1- İlerleme kaydeden, gelişen, uzman, profesyonel 2- Terbiyeli, yola gelmiş, geleneklerine bağlı
    YOLBAK: (Yolbaka, yolbakan) Konuksever, misafirperver
    YOLBİLİR: birl. Yol/Bilir Görgülü, bilgili, usul erkan sahibi
    YOLÇU: 1- Önder, başkan, şef, lider 2- Peygamber, nebi 3- Gelenekçi, muhafazakar 4- Yolcu, yola çıkmış, yolunda giden
    YOLDAM: 1- Uysal, yola gelen, yolunda giden 2- Usul, metot, tarz
    YOLDAŞ: Aynı yolun yolcusu, aynı yolu paylaşan, aynı yola gönül vermiş, aynı yola baş koymuş,aynı, töre ya da prensipler üzerinde, fikir ve gönül birliği eden, çok yakınlaşmış dost, dava arkadaşı
    YOLERİ: birl. Yol/Eri 1- Töreye bağlı, edep erkan sahibi, bilgili, deneyimli
    YOLKULU: birl. Yol/Kulu mec. Töreye ve kurallara bağlı
    YOLLUK: (Yolluğ) 1- Kutlu, mübarek 2- Olgun, ergin 3- Halas bulmuş, huzura kavuşmuş, mesut,bahtiyar
    YOLOĞLU: birl. Yol/Oğlu 1- Fedai, serdengeçti 2- Adak, adanmış, kurban 3- Bağlı, kendini töreye bağlamış
    YOLUM: Usul, kaide, prensip
    YONAT: Tam, eksiksiz, kusursuz
    YONCA: Sulu yerlerde yetişen bir bitki türü
    YORÇU: 1- Askeri kılavuz, öncü, yol gösteren 2- Yorumcu, yorumlayan, eleştirmen
    YORDAM: 1- Alışkanlık, eğilim, usul, meleke, beceri 2- Jest, eda, işve, naz
    YORGA: (Yurga) Rahvan giden at
    YORNUK: İstirahat, istirahatgah, dinlenme yeri
    YOVAŞ: (Yavaş) Çelebi, efendi, ağırbaşlı, halim
    YÖNDEM: (Yöntem) Usul, tarz, teamül, töreye uygun biçimde olan
    YÖNET: 1- Biçim, tarz, yöntem 2- uygun, uyumlu, uysal, geçimli
    YÖNTEM: (Yöndem)
    YÖNTEN: Uslup, tarz, biçim
    YÖRGENÇ: Dağ dönemeci, dağ yolu
    YÖRTEM: Usul, biçim, tarz
    YÖYEN: Mevsim, sezon
    YUĞAK: Bir su kuşu
    YUĞKA: İnce
    YUĞRUŞ: (Yukruş, Yukruç) Eskiden, halktan biri olmasına rağmen, gösterdiği performans ve
    yararlılıklardan sonra, bey mertebesinde değerlendirilerek, devletin üst düzey kademelerinde görev alan kişi.
    YULA: 1- Su kaynağı, yerden fışkıran su, göze 2- Işıldak, ışık veren, meşale, kandil
    YULU: Adalet
    YULYU: (Yulu, yuluk, Yulug) 1- Yardımcı, yardımsever, fedakar, adil 2- haraç, cizye, vergi 3- traş,traşlı, bakımlı 4- Yağma, yağmacı
    YULUĞBİRİM: birl. Yuluğ/Birim
    Uygurlar döneminde alınan mahsul vergisi
    YULUK: 1- Traşlı, matruş, bakımlı 2- Yağmacı
    YULUM: 1- Fedakar, yardımsever 2- Yolcu, yoluna bağlı, töresine bağlı
    YULUN: Yolcu, yola giden
    YUM: Mutluluk, neşe, ferahlık, rahatlık
    YUMLU: Mutlu, kutlu, mübarek, huzurlu
    YUMRU: 1- Yumulu, yumuk, yumruk 2- İri, heybetli, gösterişli
    YUMUK: Gül, goncagül
    YUMUŞ: (Yumuç) 1- Söz, öğüt, nasihat 2- Emir, ferman, buyruk 3- Müjde, müjdeli haber 4- Yumuk,yumulmuş, yumruk
    YUMUTGAN: Yapıcı, birleştirici, pozitif kişilik
    YUNAK: Üzerinde çamaşır dövülen ve yıkanan, büyük taş parçası
    YUNMUŞ: Yıkanmış, temiz, titiz, arık
    YUNT: 1- Çadır, oba, ev, yurt, vatan 2- Terbiyesi tamamlanmamış, yarı yabani at 3- Uygarlık,medeniyet
    YURÇI: 1- Becerikli, mahir 2- Yirçi, yer gösteren, rehber
    YURGA: Rahvan giden at.
    YURT: 1- Vatan, kutsanmış toprak 2- Kaynak, asıl, kök 3- Uygarlık, medeniyet 4- Çadır, oba, ev
    YURTLAK: Yurt, vatan, sonradan yurt edinilmiş yer, yurtlaştırılmış yer.
    YUTLUK: Kayıp, zarar
    YUTUM: Yudum, damla, tike, parça
    YUVANÇ: Teselli
    YÜCE: Yüksek, ulu, alicenap, haşmetli
    YÜCEL: Yücelik, ululuk, haşmet.
    YÜĞNEK: Alçak gönüllü, mütevazı.
    YÜĞNÜK: Salih, temiz
    YÜĞRÜK: Yürük.
    YÜĞÜNT: Selam
    YÜKNÜ: Secde, secdede olan
    YÜKSEL: Yükseklik, ululuk, büyüklük
    YÜKSELEN: Ulu, kişi.
    YÜKSELİŞ: Büyüklük, ululuk, ikbal
    YÜKÜN: Baş eğme, saygı duruşu, tazim.
    YÜKÜNÇ: Eğilme, reverans
    YÜKÜNGEN: Eğilen, reverans yapan, saygılı
    YÜKÜNTÜR: Baş eğdirir, diz çöktürür.
    YÜKÜNÜK: Eğilme, reverans
    YÜKÜNÜR: İbadet eden
    YÜLEK: Okun arkasındaki, denge tüyü.
    YÜNKÜL: Hafif, narin
    YÜRE: Daire, helezon, çember
    YÜREĞİR: Yürekli, cesur
    YÜREKLİ: Cesur, korkusuz.
    YÜRİK: Yaşam, hayat,, ömür, geçim.
    YÜRÜM: Yaşam, hayat, ömür
    YÜZAK: birl. Yüz/Ak Masum, günahsız.
    YÜZAKI: birl. Yüz/Akı Masumiyet, temizlik, namus, namusluluk, başarı, beceri
    YÜZLÜG: (Yüzlüg, yüzlük) Soylu, dürüst, namuslu.

    Alıntıları Göster
    KAAN:(Kagan) Kagan sözcüğünün Moğol ağzındaki söylenişi
    KABA: Büyük, iri, şişkin
    KABAK: 1- Kapalı, kabuklu 2- Kabarık
    KABAL: Kapalı, zindan, mahpus
    KABAMIŞ: Kapalı, güçlü, mahfuz
    KABAN: 1- Kapan, kapıcı 2- Kabarık, asi, isyankar 3- Dik yokuş
    KABAR: 1- Kabarık, asi, kabadayı 2- Kapan
    KABARTU: Şişik, kabarık, kabarcık
    KABIŞ: Kavuş, kavuşma, birleşme, toplanma
    KACIR: Kaçır, kaçırıcı, korkutucu, ürkütücü
    KAÇ: (Kaçı, kaş) Kaçan, koşan
    KAÇAĞLI: Kaçaklı, kaçıcı, koşucu
    KAÇAN: 1- koşan, kaçan 2- Vakit, saat, vade
    KAÇGAR: (Koçgar,kaşgar) 1- Koç gibi, koç yiğit 2- koç başı
    KAÇIR: Kaçıran, kaçırtıcı
    KAÇIRA: (Kaçır) 1- Kaçıran, ürküten 2- Çalışkan, aktif
    KAÇMAS: 1- Kaçmaz, ürkmez, korkmaz 2- Evcil, munis
    KAÇUT: 1- Savaş, dövüş 2- Kısa mızrak, kargı
    KADAGAN: Buyruk, ser, emir, komut
    KADAK: (Katak,Katık) 1- Katı, sert 2- Mıh, çivi 3- Armağan, hediye
    KADAŞ: Arkadaş, yaren, yakın
    KADIR: (Katır) mec Güçlü, dayanıklı, metin, inatçı
    KADIRCA: Katır gibi
    KAGI : (KAKI) Öfke, şiddet
    KAĞAN: İmparator, hanların hanı
    KAĞANLI(G) : İmparatorluk, imparatorluğa mensup olma
    KAĞBA: Koruyucu, muhafız
    KAKIĞAN: Öfkeli, gözü kara
    KAKINÇ: 1- Kılıç ve kargı hamlesi 2- İhtar, ikaz 3- Hiddet, öfke
    KAKIZ: Gözü pek, hiddetli
    KAKŞA: Seri, aceleci, hızlı
    KAKUMAKLU: Gazaplı,şiddetli
    KAL: Ulu, saygıdeğer, hatırı sayılır
    KALABA: 1- Ulu, saygıdeğer 2- Sayıca çok, kalabalık, bolluk
    KALAKLI: Ulu, yüksekte
    KALANÇA: Bakiye, arta kalan, artık
    KALÇAV: Şakacı, nüktedan
    KALDUN: Kalan, artan, bakiye
    KALGAN: (Kalkan) Ok, kargı, kılıç gibi savaş aletlerine karşı koruma sağlayan siperlik
    KALGAY: Veliaht, şehzade
    KALIN: 1- Sert, dayanıklı 2- Mal, servet, varlık 3- Çeyiz 4- Yararlılık, fayda
    KALINGU: (Kalın) Kalıng, güçlü, dayanıklı
    KALISIZ: Şüphesiz, kararlı
    KALMUK: Güç gösterisi, güçlülük, kabadayılık
    KAM: Şamanist gelenekte, ulu kişi (Hekimlik, filozofluk, büyücülük, duacılık dahil olmak üzere, oba ya da oymakların, her türlü sorunuyla ilgilenen kişi)
    KAMALAG: Sedir ağacı
    KAMAN: 1- Kuman, kumanlı 2- Gözü kara, cesur, aman vermeyen
    KAMAŞIG: Melez, karışmış
    KAMAZ: Sarsıcı, sallayıcı,ürkütücü
    KAMÇI: Kırbaç
    KAMDU: Para yerine geçen eşya, emanet
    KAMŞAT: Şaşırtıcı, ürkütücü
    KAMU(Ğ): 1- Bütün, tam, hep 2- Halk, ahali 3- Destek, dayanışma
    KAN: 1- Soy, sop, kaynak, can, canlılık, soyluluk 2- Damarlardaki sıvı 3- Kağan, han
    KANAT: 1- Tüy, telek 2- Taraf, yön, cenah
    KANCI: 1- Kan güden soylu 2- Kanıcı, kanmış, inanıcı
    KANDI: İnançlı, kanık
    KANDUK: (Kanduk) Kandı, kanık
    KANDUKYURT: birl Kanduk/Yurt Gurbet
    KANG: (Kang, kan) Kan, soy, ata
    KANGSIK: 1- Kardeş gibikardeş yakınlığında 2- Üvey kardeş
    KAYNAK: (Kanak) mec Soylu
    KANIĞ: 1- Kanmış, kanık 2- Sevinç, neşe
    KANIK: 1- Kanma, inanma, kabul, ermek 2- Sevinç, neşe
    KANIŞ: Kandırış, cilve, işve
    KANITGAN: Şevk veren, kan kaynatan
    KANK: 1- Kan, soy 2- Ata, baba
    KANKLI: Soylu, soyu sopu belli, kanlı
    KANLI: Soylu
    KANTIK: 1- Kandırıcı, işveli 2- Uzakta, gurbette olan
    KANYUMAZ: birl Kan/Yumaz (Yumak, yıkamakdan)
    KAPALAN: Kaplan
    KAPAR: 1- Akıl, can, ruh 2- Kalkan, zırh 3- Kapan, tuzak
    KAPGAN: 1- Kanlı, soylu 2- Kalkan, zırh 3- Algan, fatih 4- Kaplan 5- Kapan, tuzak
    KAPGIŞAY: Saf, sade, halis
    KAPKIR: Hassas, imtizaçlı
    KAPLAN: Kapan, kedigillerden bir yırtıcı hayvan
    KAPURTU: Kabartı, kabarık, kabadayı
    KAR: Kar tanesi
    KARA: Siyah renk, ak’ın karşıtı AncakBu sözcükte de Türkçe ad ve sıfatlar arasında özel bir yere sahiptir Çünkü birçok mecaz anlamı içinde barındırması ilgi çekicidir Birçok birleşik adın, başında ya da sonunda kullanılabildiğinden, çeşitli anlam değişiklikleri de ortaya çıkabilmektedir Bu yüzden, içerdiği tüm anlamları açıklamakta yarar vardır Bu durum,ayrıca Türklerin, sosyal yaşamlarında, renklere ne derece önem verip, ne derece zengin anlamlarla bezediğinin de önemli ipuçlarını verecektir Örneğin: Ak:Temizlik, güzellik, soyluluk, merkez Gök(mavi): Kutsallık, özgürlük, Kızıl(kırmızı): Dikkat, özen,tedbir, değişiklik, devrim, şiddet Yeşil: Doğum, tazelik, huzur, sükun anlamlarını içinde barındırmaktadır Renklerle yönler de anlatılabilir Ak: güney, Kızıl: Doğu, Sarı: Batı, Kara: Kuzey yönlerini anlatır Kara’nın öteki anlamlarına gelince:
    1- Güç, şiddet
    2- Olağanüstülük, harikuladelik
    3- Ululuk, büyüklük, ulaşılmazlık
    4- Cesaret, atılganlık, yiğitlik
    5- Yas, keder, üzüntü, ölüm
    6- Fakirlik, sıradanlık, (soylu olmamak)
    7- Kötülük, bela, uğursuzluk
    8- Esmer ten, yanık ten
    9- Aşırı soğuk, kış
    KARAALMAZ: birl Kara/AlmazNamuslu
    KARABAŞ: birl Kara/Baş 1- Evlatlık 2- Kul, köle
    KARABATAK: birl Kara/BatakBir deniz kuşu
    KARACA: 1- Karaya çalan, esmer 2- Gözü kara, cesur, şiddetli 3- Bir ceylan türü
    4- Halktan soylu olmayan
    KARACIK: 1- Esmer, kar tenli 2- Gözbebeği
    KARAÇIL: Kumral, karaya çalan
    KARAGA: Karga, kuzgun
    KARAĞLI: 1- Yaslı, matemli 2- Bakışları etkileyici
    KARAHAN: birl Kara/Han
    1- Türk mitolojisinde “Tanrılar Tanrısı” 2-Devletlerinde, soylu
    olmayıp, kara budundan (halktan) biri olarak devlet kuran kişilerin takındığı unvanlardan
    KARAK: 1- Kara/Ak 2- Gözbebeği 3- Bakış, nazar
    KARAKÇI: 1- Gözlemci, bakıcı 2- Karakeçi
    KARAKIRK: birl Kara/Kırk (Kırk sayısı da, üç ve dokuz gibi, Türklerin uğurlu sayılarındandır)
    KARAKITAY: birl Kara/Kıtay (Çinliye benzeyen, Çinlilerle kanı karışıp, melez olmuş)
    KARAKOL: birl 1- Kara el 2- Gözetleme yeri, gözetim alanı
    KARAKUŞ: birl Kara/Kuş (Mizan Yıldızı)
    KARAKÜNE: Kara gün
    KARAL: Vade, müddet
    KARAMIŞ: Bakmış, görmüş, açık göz
    KARAMAN: 1- Kara tenli 2- Yiğit, gözü kara
    KARANÇI: Bakıcı, gözlemci
    KARAOTAĞ: birl Kara/Otağ
    Eski dönem, toy ve şölenlerde, çocuğu olmayan beylerin oturduğu kısım, tribün (oğlu olanlar,Ak otağa, kızı olanlar kızıl otağa, konuk edilirlerdi)
    KARAOZAN: birl Kara/ozan (halk ozanı)
    KARASAGU: ağıt, mersiye
    KARASÜYÜK: birl Kara/Süyük (kemik) (avam, halktan)
    KARAŞAMAN: birl Kara/Şaman
    TŞamanist gelenekte, kötü ruhlarla uğraşan şamanlar
    KARAŞIN: Esmer, karaya çalan
    KARAUL: Bakış, gözlem yeri (Karakol sözcüğü buradan gelir)
    KARAÜREK: birl Kara/Yürek Cesur, korkusuz
    KARAV: Bakış, nazar, bakan
    KARAVUL: (Karaul) 1- Gözcü, keşif kolu 2- Muhafız
    KARAY: yardımcı, yararlı, yardımsever
    KARAYIŞ: bakış, bakan
    KARAYİR: birl Kara/Yer (kara toprak)
    KARÇAK: 1- Pençe 2- Büst, yarım heykel
    KARÇIGA: Bir şahin türü
    KARDAŞ: Kardeş, kardeş yakınlığı
    KARGI: Mızrak
    KARGIN: Meşbu
    KARGUY: 1- Bir atmaca türü 2- Gözetleme kulesi, dağ başlarına yapılan yüksek yapı
    KARIK: Karışık, melez
    KARIKSIZ: Saf, temiz, karışık olmayan
    KARIMIŞ: karışık, karışmış
    KARINÇIK: Bakış, nazar, göz kaçamağı
    KARINDAŞ: 1- Kardeş, kardeşlik 2- Kız kardeş, bacı (Kazak ve Kırgızlarda)
    KARLIGAN: karlar eriyince açan bir dağ çiçeği
    KARLIK: Karlı arazi, karlı dağ
    KARLU: Karlı, kar almış
    KARLUGAÇ: Kar çiçeği
    KARMAS: Karıştırmaz (Soyunu, neslini)
    KARŞI: Karşıt, zıt
    KARŞIT: Karşı
    Türk mitolojisinde, Ülgen’in yedi oğlundan biri ve Temizlik Tanrısı
    KARTAL: İri kanatlı avcı kuş (Karatal)
    KARUÇ: 1- Karış, karışık 2- Kara uç
    KARYAĞDI: birl Kar/Yağdı (Doğumu, kar yağdığı sırada olan)
    KASAR: 1- Keser 2- kasıntı, afili 3- Fırtına
    KASMIŞ: Afili, fiyakalı, kasıntı
    KAŞ: Kaş, korkusuzluk, cesaret
    KAŞGAR: Cesur, üstün vasıflı
    KAŞKA: 1- Yiğitlik, mertlik 2- Üstün vasıflılık 3- Dayanıklılık, metanet
    KAŞUK: Dayanıklı, metin
    KATAK: Katı, sert
    KATAN: 1- Sert, katı 2- Saplayan, (Kargı, ok) 3- Ekleyen, artıran
    KATGI (katkı): 1- Katı, sert, haşin 2- Yarar, yararlılık 3- Neşe, şenlik
    KATGIÇ: Katı, sert, dayanıklı, haşin
    KATI: sert, dayanıklı, haşin, güvenli, adamakıllı, etraf
    KATLICAK: Katıca,sertçe,şiddetli
    KATIGU: Çalışkan, gayretli, azimli
    KATIĞDI: Çok katı, şiddetli, kuvvetli
    KATIK: 1- Katı, sert, güçlük, şiddet 2- Katılan, katılım 3- Ekmek, yemek
    KATILGAN: Dayanıklı, metin, sert
    KATILIK: Güçlük, sertlik, dayanıklılık, haşinlik
    KATIRAK: Katıca, haşince
    KATIYEL: birl Katı/Yel (Kuru rüzgar)
    KATIZ: 1- Ağaç kabuğu 2- Tarçın
    KATLAV: Zırh, siper
    KATLIG: Katılık, sertlik
    KATMIŞ: 1- Saplamış 2- Katılaşmış 3- Eklemiş
    KATUN: (Hatun) İmparatoriçe, Kağan eşlerine verilen bir unvan (Kadın sözcüğü buradan gelir)
    KAVAN: Kovucu, defedici
    KAVÇIN: Konuk, kısa süreli misafir
    KAVŞIT: 1- Kavuşma, vuslat, kavuşulan yer
    KAVURT: 1- Kurt 2- Haşmet, ihtişam 3- Dayanıklılık, kalıcılık
    KAVUŞ: 1- Menzil, kavuşulacak yer 2- Buluşma, buluşma yeri
    KAY: 1- Tipi, kar fırtınası 2- Masal, hikaye
    KAYA: Taş bloğu mec 1- Sertlik, sağlamlık, yıkılmazlık, dayanıklılık 2- İhsan, inayet
    KAYAK: Kayık, sandal
    KAYALAK: 1- Kayık, sandal 2- kaya, kayalık
    KAYAN: 1- Çığ, çığ kümesi 2- Sel, sel suyu
    KAYAR: 1- Sel, sel suyu 2- Gurur, onur
    KAYAŞ: Hısım, akraba, kavim kardeş
    KAYÇI: Masalcı, destancı
    KAYDU: 1- Katı, sert, şiddetli 2- Kaygı, hüzün 3- Sel, sel suyu
    KAYGAÇ: Kayık, sandal
    KAYGAŞ: Mucize, olağanüstülük
    KAYGIN: 1- Üzgün, kaygılı 2- İsyankar, isyan halinde
    KAYGU: Kaygı, endişe, titizlik
    KAYGULU: Kaygılı, mahzun
    KAYGUN: Mahzun, üzgün, müteessir
    KAYGUSUZ: Vurdumduymaz, gailesiz, umursamaz
    KAYI: 1- Sel 2- Kar fırtınası 3- Muhkem, iyi korunan
    KAYIR: 1- Kayırma, hamilik, destek 2- Heybet, gösteriş 3- Azim, kararlılık
    KAYIRGAŞ: 1- Deste, demet 2- Kayırıcı, koruyucu
    KAYIRMIŞ: Kayıran, kayırıcı, destekçi
    KAYIRŞI: 1- İçli, merhametli 2- Karşı, muhalif, hizip
    KAYITGAN: Dik başlı, boyun eğmeyen
    KAYITMAS: Adil, adaletli
    KAYMAS: Adaletli, düzenli
    KAYNAK: Pınar, göze
    KAYNAR: 1- Pınar, göze 2- Ateşli, kızgın
    KAYNARCA: 1- Kaynak, pınar, menbaa 2- Ilıca, banyo
    KAYRA: Yardım, inayet
    KAYRAL: Yardım, destek
    KAYRALDIĞ: 1- Destekli, torpilli 2- Eli açık, cömert
    KAYRIM: Arka, destek, inayet
    KAYRU: Geri, arka, destek
    KAYTAG: Aldatıcı, adaletsiz, hilebaz
    KAYTBAY: Adil, adaletli, hakkaniyetli
    KAYTMAZ: Adil
    KAYTUN: Yardımsever
    KAYURTAR: Kurtarıcı, yardımsever
    KAZAK: 1- merkezden uzak kalan 2- Otoriteye bağlı olmayan,başına buyruk 3- Gezgin
    KAZAN: 1- Kazanç, kazanım, birikim, artı değer, bolluk 2- Kızan, kızgın
    KAZANCUK: 1- Kazanç, kar, getiri 2- Yemek kazanı, tencere
    KAZANÇ: Gelir, kar, artı değer, getiri
    KAZGAN: Kazan, kazanç
    KAZILIK: 1- Kazık 2- Kazma aleti 3- Kızgın, celalli
    KAZIRGAN: Şamanist gelenekte, kötü ruhların, doğruluğa gelmesi için,geçici bir süre için kaldığı ateş çukuru Bir nevi cehennem
    KAZU: Nimet, kazanç
    KAZUK: (Kozu, Kazık) 1- Kazma 2- Kazık, sırık
    KEBEK: Kabuk, ağaç kabuğu
    KEBENÇ: İtimat, güven, hoşnutluk
    KEBENÇÜ: Hoşnut, bahtiyar
    KEÇİG: 1- Geçit, köprü 2- Mutlu, sevinçli
    KEÇİKLİĞ: Mutlu, sevinçli
    KEÇİR: Bağışlayıcı, affedici
    KEÇÜRGEN: Bağışlayıcı, affedici
    KEDİMLİG: 1- Zırh, demir ağ 2- Giyimlik, giysi
    KEKMEN: Olgun, ergin, ermiş
    KELEŞ: Alımlı, yakışıklı, cıvan
    KELEZTİ: Hayal, serap
    KELGİN: Gelgin, suyu kabaran ırmak
    KELİŞTÜ: Olgunluk, gelişim, suhulet
    KELTEÇİ: Gelici, gelecek olan, halef
    KEMEÇ: Asker, askeri görevli
    KENÇEK: (Gençık, Genç)
    KENÇLİYÜ: Oğuz beylerinin, özellikle güz kurultayların dan sonraki toy ve şölenlerde, kendi mallarını yağmalatıp, halka dağıtılması için kurdukları büyük sofra Yağma sofrası
    KENDÜZ: Nefs, can, ruh
    KENEŞ: İstişare, müşavere
    LENGEŞ: Keneş
    KENGEŞLÜ: Danışık, anlaşık, dayanışmalı
    KENDİL: Gönül, gönüllü, temiz yürekli
    KENİ: (Kuni) Adaletli, adil, dengeli
    KEPKE: Örnek, numune
    KEPTİK: 1- Latif, şakacı 2- Eşit, müsavi
    KERAMUN: Karaman, esmer tenli
    KERAYET: Sahil, kıyı, plaj
    KEREGÜ: Ev, çadır, barınak
    KEREKLİ: Gerekli, elzem, ihtiyaç
    KEREKTÜ: İhtiyaç, lüzum, zaruret
    KEREKÜLÜG: Çadırlı, göçebe
    KERELTİ: Tanıklık, şehadet
    KEREN: Ulu, kebir, kadir
    KEREŞ: Kiriş, yay kirişi
    KERİ: 1- Eski, kadim, geride kalan 2- Germekten, gerilmiş, gergin
    KERİNÇSİZ: Eşsiz,emsalsiz
    KERKİ: Balta, nacak
    KERKİT: Nacak
    KERTÜK: (Kertik) 1- Ağaca bıçakla çizilen çizgi 2- yapay, suni
    KESEN: 1- keskin, kesici 2- Bölüm, ara
    KESİ: Keskin, kesen, kesici, sert
    KESİK: Kesi, keskin
    KESKİN: 1- Sert mizaçlı, asabi 2- Uç, ekstrem 3- Kesici
    KEŞİKÇE: 1- Muhafız, koruyucu 2- Defa, sıra, adet
    KEŞİKÇİ: 1- Israrlı 2- Nöbetçi
    KET: 1- Darbe 2- Yılmaz, azimli, kararlı
    KETÇİK: Darbecik
    KETE: Ulu, büyük
    KEYİK: Baht, mutluluk
    KEZEGEN: Gezgin, çapkın
    KEZGEN: Gezgin, çapkın
    KEZGİÇ: Gezgin
    KEZİK: Cesaret, atılganlık, cüret
    KEZİR: (Kizir, keser) Cesur, cüretkar
    KIBI: Keşif, buluş
    KICIR: Öç duygusu, intikam
    KICURGAN: Gösterişli, mağrur
    KIDIK: Gedik, güdük
    KIĞILCIM: Kıvılcım, şerare
    KIĞITDUK: Davet, ikram
    KILAĞI: Kılıç ve bıçakların bilendikten sonra ağız kısmında meydana gelen çizgi
    KILAĞUZ: Kılavuz, rehber
    KILAVUN: Düğün hediyesi
    KILDI: 1- Yaratıcı, yapıcı 2- Etken, amil
    KILGI: 1- İstem, irade 2- Yaratılmış, kılınmış
    KILICI:Yaratıcı, yapıcı, halik, kadim
    KILIÇ: (Kıl-Uç) Silah
    KILIG: 1- yaradılış, huy, karakter 2- Beceri, iş, yapıcılık
    KILIGLI: 1- İyi huylu, ahlaklı, görgülü 2- Becerikli, çalışkan, işgüzar
    KILIN: 1- Huy, yaradılış 2- Naz, işve
    KILINÇ:Kılınış, huy, karakter
    KILIVAN: Hediye, bahşiş, ödül
    KILUÇ: Kılıç
    KIMAÇA: Engel, mania
    KIMAR: Komar, homar, yakışıklı, cezb edici
    KIMIRTU: Kıpırdanış, devinim, jest
    KIMIZ: Ekşi, mayhoş anlamına gelen ve kısrak sütünden yapılan bir içki
    KIMNA: Sürekli, daima, her zaman
    KIN: 1- Silah muhafazası 2- Gayret, çalışma 3- Suç, cürüm, ayıp
    KINAGU: 1- Ceza, cezalandırma 2- Çalışma, aktivite
    KINAY: Aktif, çalışkan
    KINCAL: İnce, narin, zayıf
    KINÇAK: Bıçak kılıfı
    KINGAL: İnce, narin
    KINGIR: Metin, dayanıklı, sebatkar
    KINIK: 1- Gayret, gayretli, çalışkan 2- Muhterem, şerefli, hakim
    KIP: Baht, talih
    KIPÇAK: 1- Merkezde kaçmış, uzaklaşmış ve bir otoriteye bağlı bulunmayan 2- Çayırlık, geniş toprak,sahipsiz boş ve geniş arazi 3- Ağaç kovuğu 4- Bahtı açık, talihli
    KIR: 1- Kırmakdan Kırış, kesiş, kırma, yarma eylemleri 2- Ak’a yakın kirli beyaz renk 3- mec Olgunluk, tecrübe
    KIRAÇ: 1- Kırlaşmış, kıra çalan, kır gibi 2- Kırıcı, kırık, yarık 3- Verimsiz toprak, yaşlı toprak
    KIRAN: 1- Bozgun yapan, düşmanı yok eden 2- Dağ yamacı 3- Yön, kenar, kıyı
    KIRAY: 1- Genç, delikanlı 2- Kıran, kan dökücü, vurguncu
    KIRCA: Kıra çalan, ,kırlaşmış mec Olgun, bilge
    KIRCI: 1- Kırıcı, sert mizaçlı 2- Kenar, uç, sahil
    KIRGI: 1- Kırım 2- Bir atmaca türü
    KIRGIL: Kırık, üzgün, kırgın
    KIRGIN: 1- Gönül kırgınlığı 2- Bozgun
    KIRGIZ: 1- Kırgıncı, bozguncu, geçimsiz 2- Kırk/Uz 3- Numune, örnek
    KIRICI: 1- Kıran, bölen, yaran mec Sert mizaçlı, gönül kırıcı 2- Kenar, sahil
    KIRIK: Kırılmış, bölünmüş
    KIRIM: 1- Kırış, bozgun, katliam 2- Kırgınlık, küskünlük 3- Uç nokta, kenar
    KIRIY: Sahil, kenar
    KIRKIN: Bahşiş, hediye
    KIRKLI: Eski, Şamanist gelenekten, bazı değişiklikler yada dinsel motiflerin de eklenmesiyle,
    bugünlere kadar gelen bir inanca göre; gerçek anlamı “kırk ünlü ata ruhunun koruması altındaki kişi”
    KIRMAN: Kırma yeri, Kırman, harman
    KISIG: 1- Hapis, dar yer 2- Kısıtlı, bağımlı
    KISIGLU: Hapis, mahpus, kıstırılmış
    KISRIK: Utangaç, mahçup
    KISTAVUL: Acele, aceleci, telaşlı
    KIŞIL: Kışlık, kış için ayrılmış
    KIŞLAK: Kışın kalınan yer, ez, kışlık ev
    KITAY: 1- Çinliye benzeyen , Çinliye karışmış 2- Kutay
    KIVANÇ: Gurur, kıvanma, sevinme, öğünme, mutlu olma, kendine güvenerek ve öğünerek
    sevinme hali
    KIVAM: Olgunluk,yeterlilik
    KIVANDUK: Kıvançlı, mutlu
    KIVIK: Ara, fasıla
    KIVILCIM: Ateş parçası, şerare
    KIVLIK: Kıvanç ve mutluluk nedeni
    KIVRAK: 1- Kıvançlı 2- Hareketli, dayanıklı
    KIVRIM: Hare, iltiva
    KIYAK: 1- gaddar, acımasız 2- Kayak, kaydıraç 3- Çekicilik, cazibe
    KIYAL: İmge
    KIYAN: 1- Dağdan hızla akan sel suyu 2- Gaddar, acımasız, kıyıcı
    KIYAT: Çekici, cazibeli
    KIYGA: Zeki, çok akıllı
    KIYGI: Zeka, deha
    KIYIK: 1- Zeka, dahi 2- Çekici 3- Kaçak, kapçak
    KIYIKSIZ: Kaçmaz, sözünden dönmez, düz
    KIYIN: 1- Akit, sözleşme, anlaşma 2- Güç, kudret, otorite
    KIYIŞKAN: 1- Sözünün eri, sözünde duran 2- Cesur, gözü pek
    KIYMAÇ: Gamze.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    KAAN:(Kagan) Kagan sözcüğünün Moğol ağzındaki söylenişi
    KABA: Büyük, iri, şişkin
    KABAK: 1- Kapalı, kabuklu 2- Kabarık
    KABAL: Kapalı, zindan, mahpus
    KABAMIŞ: Kapalı, güçlü, mahfuz
    KABAN: 1- Kapan, kapıcı 2- Kabarık, asi, isyankar 3- Dik yokuş
    KABAR: 1- Kabarık, asi, kabadayı 2- Kapan
    KABARTU: Şişik, kabarık, kabarcık
    KABIŞ: Kavuş, kavuşma, birleşme, toplanma
    KACIR: Kaçır, kaçırıcı, korkutucu, ürkütücü
    KAÇ: (Kaçı, kaş) Kaçan, koşan
    KAÇAĞLI: Kaçaklı, kaçıcı, koşucu
    KAÇAN: 1- koşan, kaçan 2- Vakit, saat, vade
    KAÇGAR: (Koçgar,kaşgar) 1- Koç gibi, koç yiğit 2- koç başı
    KAÇIR: Kaçıran, kaçırtıcı
    KAÇIRA: (Kaçır) 1- Kaçıran, ürküten 2- Çalışkan, aktif
    KAÇMAS: 1- Kaçmaz, ürkmez, korkmaz 2- Evcil, munis
    KAÇUT: 1- Savaş, dövüş 2- Kısa mızrak, kargı
    KADAGAN: Buyruk, ser, emir, komut
    KADAK: (Katak,Katık) 1- Katı, sert 2- Mıh, çivi 3- Armağan, hediye
    KADAŞ: Arkadaş, yaren, yakın
    KADIR: (Katır) mec Güçlü, dayanıklı, metin, inatçı
    KADIRCA: Katır gibi
    KAGI : (KAKI) Öfke, şiddet
    KAĞAN: İmparator, hanların hanı
    KAĞANLI(G) : İmparatorluk, imparatorluğa mensup olma
    KAĞBA: Koruyucu, muhafız
    KAKIĞAN: Öfkeli, gözü kara
    KAKINÇ: 1- Kılıç ve kargı hamlesi 2- İhtar, ikaz 3- Hiddet, öfke
    KAKIZ: Gözü pek, hiddetli
    KAKŞA: Seri, aceleci, hızlı
    KAKUMAKLU: Gazaplı,şiddetli
    KAL: Ulu, saygıdeğer, hatırı sayılır
    KALABA: 1- Ulu, saygıdeğer 2- Sayıca çok, kalabalık, bolluk
    KALAKLI: Ulu, yüksekte
    KALANÇA: Bakiye, arta kalan, artık
    KALÇAV: Şakacı, nüktedan
    KALDUN: Kalan, artan, bakiye
    KALGAN: (Kalkan) Ok, kargı, kılıç gibi savaş aletlerine karşı koruma sağlayan siperlik
    KALGAY: Veliaht, şehzade
    KALIN: 1- Sert, dayanıklı 2- Mal, servet, varlık 3- Çeyiz 4- Yararlılık, fayda
    KALINGU: (Kalın) Kalıng, güçlü, dayanıklı
    KALISIZ: Şüphesiz, kararlı
    KALMUK: Güç gösterisi, güçlülük, kabadayılık
    KAM: Şamanist gelenekte, ulu kişi (Hekimlik, filozofluk, büyücülük, duacılık dahil olmak üzere, oba ya da oymakların, her türlü sorunuyla ilgilenen kişi)
    KAMALAG: Sedir ağacı
    KAMAN: 1- Kuman, kumanlı 2- Gözü kara, cesur, aman vermeyen
    KAMAŞIG: Melez, karışmış
    KAMAZ: Sarsıcı, sallayıcı,ürkütücü
    KAMÇI: Kırbaç
    KAMDU: Para yerine geçen eşya, emanet
    KAMŞAT: Şaşırtıcı, ürkütücü
    KAMU(Ğ): 1- Bütün, tam, hep 2- Halk, ahali 3- Destek, dayanışma
    KAN: 1- Soy, sop, kaynak, can, canlılık, soyluluk 2- Damarlardaki sıvı 3- Kağan, han
    KANAT: 1- Tüy, telek 2- Taraf, yön, cenah
    KANCI: 1- Kan güden soylu 2- Kanıcı, kanmış, inanıcı
    KANDI: İnançlı, kanık
    KANDUK: (Kanduk) Kandı, kanık
    KANDUKYURT: birl Kanduk/Yurt Gurbet
    KANG: (Kang, kan) Kan, soy, ata
    KANGSIK: 1- Kardeş gibikardeş yakınlığında 2- Üvey kardeş
    KAYNAK: (Kanak) mec Soylu
    KANIĞ: 1- Kanmış, kanık 2- Sevinç, neşe
    KANIK: 1- Kanma, inanma, kabul, ermek 2- Sevinç, neşe
    KANIŞ: Kandırış, cilve, işve
    KANITGAN: Şevk veren, kan kaynatan
    KANK: 1- Kan, soy 2- Ata, baba
    KANKLI: Soylu, soyu sopu belli, kanlı
    KANLI: Soylu
    KANTIK: 1- Kandırıcı, işveli 2- Uzakta, gurbette olan
    KANYUMAZ: birl Kan/Yumaz (Yumak, yıkamakdan)
    KAPALAN: Kaplan
    KAPAR: 1- Akıl, can, ruh 2- Kalkan, zırh 3- Kapan, tuzak
    KAPGAN: 1- Kanlı, soylu 2- Kalkan, zırh 3- Algan, fatih 4- Kaplan 5- Kapan, tuzak
    KAPGIŞAY: Saf, sade, halis
    KAPKIR: Hassas, imtizaçlı
    KAPLAN: Kapan, kedigillerden bir yırtıcı hayvan
    KAPURTU: Kabartı, kabarık, kabadayı
    KAR: Kar tanesi
    KARA: Siyah renk, ak’ın karşıtı AncakBu sözcükte de Türkçe ad ve sıfatlar arasında özel bir yere sahiptir Çünkü birçok mecaz anlamı içinde barındırması ilgi çekicidir Birçok birleşik adın, başında ya da sonunda kullanılabildiğinden, çeşitli anlam değişiklikleri de ortaya çıkabilmektedir Bu yüzden, içerdiği tüm anlamları açıklamakta yarar vardır Bu durum,ayrıca Türklerin, sosyal yaşamlarında, renklere ne derece önem verip, ne derece zengin anlamlarla bezediğinin de önemli ipuçlarını verecektir Örneğin: Ak:Temizlik, güzellik, soyluluk, merkez Gök(mavi): Kutsallık, özgürlük, Kızıl(kırmızı): Dikkat, özen,tedbir, değişiklik, devrim, şiddet Yeşil: Doğum, tazelik, huzur, sükun anlamlarını içinde barındırmaktadır Renklerle yönler de anlatılabilir Ak: güney, Kızıl: Doğu, Sarı: Batı, Kara: Kuzey yönlerini anlatır Kara’nın öteki anlamlarına gelince:
    1- Güç, şiddet
    2- Olağanüstülük, harikuladelik
    3- Ululuk, büyüklük, ulaşılmazlık
    4- Cesaret, atılganlık, yiğitlik
    5- Yas, keder, üzüntü, ölüm
    6- Fakirlik, sıradanlık, (soylu olmamak)
    7- Kötülük, bela, uğursuzluk
    8- Esmer ten, yanık ten
    9- Aşırı soğuk, kış
    KARAALMAZ: birl Kara/AlmazNamuslu
    KARABAŞ: birl Kara/Baş 1- Evlatlık 2- Kul, köle
    KARABATAK: birl Kara/BatakBir deniz kuşu
    KARACA: 1- Karaya çalan, esmer 2- Gözü kara, cesur, şiddetli 3- Bir ceylan türü
    4- Halktan soylu olmayan
    KARACIK: 1- Esmer, kar tenli 2- Gözbebeği
    KARAÇIL: Kumral, karaya çalan
    KARAGA: Karga, kuzgun
    KARAĞLI: 1- Yaslı, matemli 2- Bakışları etkileyici
    KARAHAN: birl Kara/Han
    1- Türk mitolojisinde “Tanrılar Tanrısı” 2-Devletlerinde, soylu
    olmayıp, kara budundan (halktan) biri olarak devlet kuran kişilerin takındığı unvanlardan
    KARAK: 1- Kara/Ak 2- Gözbebeği 3- Bakış, nazar
    KARAKÇI: 1- Gözlemci, bakıcı 2- Karakeçi
    KARAKIRK: birl Kara/Kırk (Kırk sayısı da, üç ve dokuz gibi, Türklerin uğurlu sayılarındandır)
    KARAKITAY: birl Kara/Kıtay (Çinliye benzeyen, Çinlilerle kanı karışıp, melez olmuş)
    KARAKOL: birl 1- Kara el 2- Gözetleme yeri, gözetim alanı
    KARAKUŞ: birl Kara/Kuş (Mizan Yıldızı)
    KARAKÜNE: Kara gün
    KARAL: Vade, müddet
    KARAMIŞ: Bakmış, görmüş, açık göz
    KARAMAN: 1- Kara tenli 2- Yiğit, gözü kara
    KARANÇI: Bakıcı, gözlemci
    KARAOTAĞ: birl Kara/Otağ
    Eski dönem, toy ve şölenlerde, çocuğu olmayan beylerin oturduğu kısım, tribün (oğlu olanlar,Ak otağa, kızı olanlar kızıl otağa, konuk edilirlerdi)
    KARAOZAN: birl Kara/ozan (halk ozanı)
    KARASAGU: ağıt, mersiye
    KARASÜYÜK: birl Kara/Süyük (kemik) (avam, halktan)
    KARAŞAMAN: birl Kara/Şaman
    TŞamanist gelenekte, kötü ruhlarla uğraşan şamanlar
    KARAŞIN: Esmer, karaya çalan
    KARAUL: Bakış, gözlem yeri (Karakol sözcüğü buradan gelir)
    KARAÜREK: birl Kara/Yürek Cesur, korkusuz
    KARAV: Bakış, nazar, bakan
    KARAVUL: (Karaul) 1- Gözcü, keşif kolu 2- Muhafız
    KARAY: yardımcı, yararlı, yardımsever
    KARAYIŞ: bakış, bakan
    KARAYİR: birl Kara/Yer (kara toprak)
    KARÇAK: 1- Pençe 2- Büst, yarım heykel
    KARÇIGA: Bir şahin türü
    KARDAŞ: Kardeş, kardeş yakınlığı
    KARGI: Mızrak
    KARGIN: Meşbu
    KARGUY: 1- Bir atmaca türü 2- Gözetleme kulesi, dağ başlarına yapılan yüksek yapı
    KARIK: Karışık, melez
    KARIKSIZ: Saf, temiz, karışık olmayan
    KARIMIŞ: karışık, karışmış
    KARINÇIK: Bakış, nazar, göz kaçamağı
    KARINDAŞ: 1- Kardeş, kardeşlik 2- Kız kardeş, bacı (Kazak ve Kırgızlarda)
    KARLIGAN: karlar eriyince açan bir dağ çiçeği
    KARLIK: Karlı arazi, karlı dağ
    KARLU: Karlı, kar almış
    KARLUGAÇ: Kar çiçeği
    KARMAS: Karıştırmaz (Soyunu, neslini)
    KARŞI: Karşıt, zıt
    KARŞIT: Karşı
    Türk mitolojisinde, Ülgen’in yedi oğlundan biri ve Temizlik Tanrısı
    KARTAL: İri kanatlı avcı kuş (Karatal)
    KARUÇ: 1- Karış, karışık 2- Kara uç
    KARYAĞDI: birl Kar/Yağdı (Doğumu, kar yağdığı sırada olan)
    KASAR: 1- Keser 2- kasıntı, afili 3- Fırtına
    KASMIŞ: Afili, fiyakalı, kasıntı
    KAŞ: Kaş, korkusuzluk, cesaret
    KAŞGAR: Cesur, üstün vasıflı
    KAŞKA: 1- Yiğitlik, mertlik 2- Üstün vasıflılık 3- Dayanıklılık, metanet
    KAŞUK: Dayanıklı, metin
    KATAK: Katı, sert
    KATAN: 1- Sert, katı 2- Saplayan, (Kargı, ok) 3- Ekleyen, artıran
    KATGI (katkı): 1- Katı, sert, haşin 2- Yarar, yararlılık 3- Neşe, şenlik
    KATGIÇ: Katı, sert, dayanıklı, haşin
    KATI: sert, dayanıklı, haşin, güvenli, adamakıllı, etraf
    KATLICAK: Katıca,sertçe,şiddetli
    KATIGU: Çalışkan, gayretli, azimli
    KATIĞDI: Çok katı, şiddetli, kuvvetli
    KATIK: 1- Katı, sert, güçlük, şiddet 2- Katılan, katılım 3- Ekmek, yemek
    KATILGAN: Dayanıklı, metin, sert
    KATILIK: Güçlük, sertlik, dayanıklılık, haşinlik
    KATIRAK: Katıca, haşince
    KATIYEL: birl Katı/Yel (Kuru rüzgar)
    KATIZ: 1- Ağaç kabuğu 2- Tarçın
    KATLAV: Zırh, siper
    KATLIG: Katılık, sertlik
    KATMIŞ: 1- Saplamış 2- Katılaşmış 3- Eklemiş
    KATUN: (Hatun) İmparatoriçe, Kağan eşlerine verilen bir unvan (Kadın sözcüğü buradan gelir)
    KAVAN: Kovucu, defedici
    KAVÇIN: Konuk, kısa süreli misafir
    KAVŞIT: 1- Kavuşma, vuslat, kavuşulan yer
    KAVURT: 1- Kurt 2- Haşmet, ihtişam 3- Dayanıklılık, kalıcılık
    KAVUŞ: 1- Menzil, kavuşulacak yer 2- Buluşma, buluşma yeri
    KAY: 1- Tipi, kar fırtınası 2- Masal, hikaye
    KAYA: Taş bloğu mec 1- Sertlik, sağlamlık, yıkılmazlık, dayanıklılık 2- İhsan, inayet
    KAYAK: Kayık, sandal
    KAYALAK: 1- Kayık, sandal 2- kaya, kayalık
    KAYAN: 1- Çığ, çığ kümesi 2- Sel, sel suyu
    KAYAR: 1- Sel, sel suyu 2- Gurur, onur
    KAYAŞ: Hısım, akraba, kavim kardeş
    KAYÇI: Masalcı, destancı
    KAYDU: 1- Katı, sert, şiddetli 2- Kaygı, hüzün 3- Sel, sel suyu
    KAYGAÇ: Kayık, sandal
    KAYGAŞ: Mucize, olağanüstülük
    KAYGIN: 1- Üzgün, kaygılı 2- İsyankar, isyan halinde
    KAYGU: Kaygı, endişe, titizlik
    KAYGULU: Kaygılı, mahzun
    KAYGUN: Mahzun, üzgün, müteessir
    KAYGUSUZ: Vurdumduymaz, gailesiz, umursamaz
    KAYI: 1- Sel 2- Kar fırtınası 3- Muhkem, iyi korunan
    KAYIR: 1- Kayırma, hamilik, destek 2- Heybet, gösteriş 3- Azim, kararlılık
    KAYIRGAŞ: 1- Deste, demet 2- Kayırıcı, koruyucu
    KAYIRMIŞ: Kayıran, kayırıcı, destekçi
    KAYIRŞI: 1- İçli, merhametli 2- Karşı, muhalif, hizip
    KAYITGAN: Dik başlı, boyun eğmeyen
    KAYITMAS: Adil, adaletli
    KAYMAS: Adaletli, düzenli
    KAYNAK: Pınar, göze
    KAYNAR: 1- Pınar, göze 2- Ateşli, kızgın
    KAYNARCA: 1- Kaynak, pınar, menbaa 2- Ilıca, banyo
    KAYRA: Yardım, inayet
    KAYRAL: Yardım, destek
    KAYRALDIĞ: 1- Destekli, torpilli 2- Eli açık, cömert
    KAYRIM: Arka, destek, inayet
    KAYRU: Geri, arka, destek
    KAYTAG: Aldatıcı, adaletsiz, hilebaz
    KAYTBAY: Adil, adaletli, hakkaniyetli
    KAYTMAZ: Adil
    KAYTUN: Yardımsever
    KAYURTAR: Kurtarıcı, yardımsever
    KAZAK: 1- merkezden uzak kalan 2- Otoriteye bağlı olmayan,başına buyruk 3- Gezgin
    KAZAN: 1- Kazanç, kazanım, birikim, artı değer, bolluk 2- Kızan, kızgın
    KAZANCUK: 1- Kazanç, kar, getiri 2- Yemek kazanı, tencere
    KAZANÇ: Gelir, kar, artı değer, getiri
    KAZGAN: Kazan, kazanç
    KAZILIK: 1- Kazık 2- Kazma aleti 3- Kızgın, celalli
    KAZIRGAN: Şamanist gelenekte, kötü ruhların, doğruluğa gelmesi için,geçici bir süre için kaldığı ateş çukuru Bir nevi cehennem
    KAZU: Nimet, kazanç
    KAZUK: (Kozu, Kazık) 1- Kazma 2- Kazık, sırık
    KEBEK: Kabuk, ağaç kabuğu
    KEBENÇ: İtimat, güven, hoşnutluk
    KEBENÇÜ: Hoşnut, bahtiyar
    KEÇİG: 1- Geçit, köprü 2- Mutlu, sevinçli
    KEÇİKLİĞ: Mutlu, sevinçli
    KEÇİR: Bağışlayıcı, affedici
    KEÇÜRGEN: Bağışlayıcı, affedici
    KEDİMLİG: 1- Zırh, demir ağ 2- Giyimlik, giysi
    KEKMEN: Olgun, ergin, ermiş
    KELEŞ: Alımlı, yakışıklı, cıvan
    KELEZTİ: Hayal, serap
    KELGİN: Gelgin, suyu kabaran ırmak
    KELİŞTÜ: Olgunluk, gelişim, suhulet
    KELTEÇİ: Gelici, gelecek olan, halef
    KEMEÇ: Asker, askeri görevli
    KENÇEK: (Gençık, Genç)
    KENÇLİYÜ: Oğuz beylerinin, özellikle güz kurultayların dan sonraki toy ve şölenlerde, kendi mallarını yağmalatıp, halka dağıtılması için kurdukları büyük sofra Yağma sofrası
    KENDÜZ: Nefs, can, ruh
    KENEŞ: İstişare, müşavere
    LENGEŞ: Keneş
    KENGEŞLÜ: Danışık, anlaşık, dayanışmalı
    KENDİL: Gönül, gönüllü, temiz yürekli
    KENİ: (Kuni) Adaletli, adil, dengeli
    KEPKE: Örnek, numune
    KEPTİK: 1- Latif, şakacı 2- Eşit, müsavi
    KERAMUN: Karaman, esmer tenli
    KERAYET: Sahil, kıyı, plaj
    KEREGÜ: Ev, çadır, barınak
    KEREKLİ: Gerekli, elzem, ihtiyaç
    KEREKTÜ: İhtiyaç, lüzum, zaruret
    KEREKÜLÜG: Çadırlı, göçebe
    KERELTİ: Tanıklık, şehadet
    KEREN: Ulu, kebir, kadir
    KEREŞ: Kiriş, yay kirişi
    KERİ: 1- Eski, kadim, geride kalan 2- Germekten, gerilmiş, gergin
    KERİNÇSİZ: Eşsiz,emsalsiz
    KERKİ: Balta, nacak
    KERKİT: Nacak
    KERTÜK: (Kertik) 1- Ağaca bıçakla çizilen çizgi 2- yapay, suni
    KESEN: 1- keskin, kesici 2- Bölüm, ara
    KESİ: Keskin, kesen, kesici, sert
    KESİK: Kesi, keskin
    KESKİN: 1- Sert mizaçlı, asabi 2- Uç, ekstrem 3- Kesici
    KEŞİKÇE: 1- Muhafız, koruyucu 2- Defa, sıra, adet
    KEŞİKÇİ: 1- Israrlı 2- Nöbetçi
    KET: 1- Darbe 2- Yılmaz, azimli, kararlı
    KETÇİK: Darbecik
    KETE: Ulu, büyük
    KEYİK: Baht, mutluluk
    KEZEGEN: Gezgin, çapkın
    KEZGEN: Gezgin, çapkın
    KEZGİÇ: Gezgin
    KEZİK: Cesaret, atılganlık, cüret
    KEZİR: (Kizir, keser) Cesur, cüretkar
    KIBI: Keşif, buluş
    KICIR: Öç duygusu, intikam
    KICURGAN: Gösterişli, mağrur
    KIDIK: Gedik, güdük
    KIĞILCIM: Kıvılcım, şerare
    KIĞITDUK: Davet, ikram
    KILAĞI: Kılıç ve bıçakların bilendikten sonra ağız kısmında meydana gelen çizgi
    KILAĞUZ: Kılavuz, rehber
    KILAVUN: Düğün hediyesi
    KILDI: 1- Yaratıcı, yapıcı 2- Etken, amil
    KILGI: 1- İstem, irade 2- Yaratılmış, kılınmış
    KILICI:Yaratıcı, yapıcı, halik, kadim
    KILIÇ: (Kıl-Uç) Silah
    KILIG: 1- yaradılış, huy, karakter 2- Beceri, iş, yapıcılık
    KILIGLI: 1- İyi huylu, ahlaklı, görgülü 2- Becerikli, çalışkan, işgüzar
    KILIN: 1- Huy, yaradılış 2- Naz, işve
    KILINÇ:Kılınış, huy, karakter
    KILIVAN: Hediye, bahşiş, ödül
    KILUÇ: Kılıç
    KIMAÇA: Engel, mania
    KIMAR: Komar, homar, yakışıklı, cezb edici
    KIMIRTU: Kıpırdanış, devinim, jest
    KIMIZ: Ekşi, mayhoş anlamına gelen ve kısrak sütünden yapılan bir içki
    KIMNA: Sürekli, daima, her zaman
    KIN: 1- Silah muhafazası 2- Gayret, çalışma 3- Suç, cürüm, ayıp
    KINAGU: 1- Ceza, cezalandırma 2- Çalışma, aktivite
    KINAY: Aktif, çalışkan
    KINCAL: İnce, narin, zayıf
    KINÇAK: Bıçak kılıfı
    KINGAL: İnce, narin
    KINGIR: Metin, dayanıklı, sebatkar
    KINIK: 1- Gayret, gayretli, çalışkan 2- Muhterem, şerefli, hakim
    KIP: Baht, talih
    KIPÇAK: 1- Merkezde kaçmış, uzaklaşmış ve bir otoriteye bağlı bulunmayan 2- Çayırlık, geniş toprak,sahipsiz boş ve geniş arazi 3- Ağaç kovuğu 4- Bahtı açık, talihli
    KIR: 1- Kırmakdan Kırış, kesiş, kırma, yarma eylemleri 2- Ak’a yakın kirli beyaz renk 3- mec Olgunluk, tecrübe
    KIRAÇ: 1- Kırlaşmış, kıra çalan, kır gibi 2- Kırıcı, kırık, yarık 3- Verimsiz toprak, yaşlı toprak
    KIRAN: 1- Bozgun yapan, düşmanı yok eden 2- Dağ yamacı 3- Yön, kenar, kıyı
    KIRAY: 1- Genç, delikanlı 2- Kıran, kan dökücü, vurguncu
    KIRCA: Kıra çalan, ,kırlaşmış mec Olgun, bilge
    KIRCI: 1- Kırıcı, sert mizaçlı 2- Kenar, uç, sahil
    KIRGI: 1- Kırım 2- Bir atmaca türü
    KIRGIL: Kırık, üzgün, kırgın
    KIRGIN: 1- Gönül kırgınlığı 2- Bozgun
    KIRGIZ: 1- Kırgıncı, bozguncu, geçimsiz 2- Kırk/Uz 3- Numune, örnek
    KIRICI: 1- Kıran, bölen, yaran mec Sert mizaçlı, gönül kırıcı 2- Kenar, sahil
    KIRIK: Kırılmış, bölünmüş
    KIRIM: 1- Kırış, bozgun, katliam 2- Kırgınlık, küskünlük 3- Uç nokta, kenar
    KIRIY: Sahil, kenar
    KIRKIN: Bahşiş, hediye
    KIRKLI: Eski, Şamanist gelenekten, bazı değişiklikler yada dinsel motiflerin de eklenmesiyle,
    bugünlere kadar gelen bir inanca göre; gerçek anlamı “kırk ünlü ata ruhunun koruması altındaki kişi”
    KIRMAN: Kırma yeri, Kırman, harman
    KISIG: 1- Hapis, dar yer 2- Kısıtlı, bağımlı
    KISIGLU: Hapis, mahpus, kıstırılmış
    KISRIK: Utangaç, mahçup
    KISTAVUL: Acele, aceleci, telaşlı
    KIŞIL: Kışlık, kış için ayrılmış
    KIŞLAK: Kışın kalınan yer, ez, kışlık ev
    KITAY: 1- Çinliye benzeyen , Çinliye karışmış 2- Kutay
    KIVANÇ: Gurur, kıvanma, sevinme, öğünme, mutlu olma, kendine güvenerek ve öğünerek
    sevinme hali
    KIVAM: Olgunluk,yeterlilik
    KIVANDUK: Kıvançlı, mutlu
    KIVIK: Ara, fasıla
    KIVILCIM: Ateş parçası, şerare
    KIVLIK: Kıvanç ve mutluluk nedeni
    KIVRAK: 1- Kıvançlı 2- Hareketli, dayanıklı
    KIVRIM: Hare, iltiva
    KIYAK: 1- gaddar, acımasız 2- Kayak, kaydıraç 3- Çekicilik, cazibe
    KIYAL: İmge
    KIYAN: 1- Dağdan hızla akan sel suyu 2- Gaddar, acımasız, kıyıcı
    KIYAT: Çekici, cazibeli
    KIYGA: Zeki, çok akıllı
    KIYGI: Zeka, deha
    KIYIK: 1- Zeka, dahi 2- Çekici 3- Kaçak, kapçak
    KIYIKSIZ: Kaçmaz, sözünden dönmez, düz
    KIYIN: 1- Akit, sözleşme, anlaşma 2- Güç, kudret, otorite
    KIYIŞKAN: 1- Sözünün eri, sözünde duran 2- Cesur, gözü pek
    KIYMAÇ: Gamze.

    Alıntıları Göster
    KIYUK: 1- Mutluluk 2- Geyik
    KIZARIK: 1- Kızıl, kızıllaşmış 2- kızgın
    KIZGAN: Kızgın, kızışmış
    KIZGIN: Kızıllaşmış, asabi
    KIZI: Şiddet, asabiyet, kızama, kızgınlık
    KIZIK: 1- Kızgın, asabi 2- Kısık, hapis
    KIZIL: 1- Kırmızı, al 2- Altın 3- Kızmış, kızarmış, kızgın
    KIZILALMA: birl Kızıl/Elma
    Olgun, kızarık elma anlamı, bir sembol ve imgedir Ülkü’yü motivasyonu içerir Bazen,
    fethedilmesi gereken illeri ifade eder, çoğu kez ise bütün Türklerin, tek bayrak altında toplandığı devletin, “Birleşik Türk devletleri”nin imgesi
    KIZILGU: Kızarmış, kızgın
    T Kırgızların, Mürdi oymağı, dip dedelerinden
    KIZILHAN: birl Kızıl/Han
    Şamanist gelenekte Tanrı sıfatlarından
    KIZILOTAĞ: birl Kızıl/Otağ
    Kağan ya da Han’ların verdikleri, toy ve şölenlerde, kız çocuk sahiplerinin oturduğu, şeref tribünü
    KIZIMTAY: birl Kızım/Tay (Kızmaktan kızgınlık) Tay
    KIZIRAK: (kızarık, kızrak) Nadir, ender rastlanan
    KİÇİ: 1- Kişi, adam, insan 2- Küçük, minyon 3- Geçmiş, geçik, eski 4- Keçi
    KİÇİCİK: 1- Kişicik, insancık 2- Küçük, minyon
    KİÇİK: 1- Küçük, minyon, Geçik, geçmiş
    KİÇİN: Zincir
    KİÇKİ: 1- Eski, kadim 2- Kişi, insan
    KİÇKİNE: (Giçgine) Geçkin, geçmiş kadim
    KİDGÜ: Giyim, giysi, elbise
    KİLÜKEN: Gülen, güleç, güleryüzlü, mütebessim
    KİNDİK: Orta, odak, merkez
    KİNEŞ: Şura, meşveret, kongre
    KİRİŞ: Sinirden ve bağırsaktan yapılan sicim Ok yayı olarak da kullanılır
    KİRTİ: Doğruluk, gerçekçilik
    KİŞİLİK: Karakter, şahsiyet, insan olma özelliği
    KİŞKEN: (Kiçgen) 1- Küçük, minyon 2- Geçen, geçmiş
    KİÇKENTAY: birl Kiçken/Tay minyon, minik
    KİYE: Kut, talih, ululuk
    KİYELİ: Mübarek, saygıdeğer, ulu
    KİZEK: 1- Kesik 2- Nöbet 3- Seyran, gezinti
    KİZİR: 1- Keser, kesici 2- Gever, gezgin 3- Atılgan, cesur
    KOBRAT: (Kubrat) Derlemek, toparlamak, örgütlemek
    KOBU: (Kovu) Buket, demet
    KOBURCUK: Kabarcık, kabarık, kabadayı
    KOCA: 1- Ulu, saygıdeğer, hürmete layık 2- Bilgili, tecrübeli, görüp geçirmiş 3- Gösterişli, azametli 4- Mert, düz, koç gibi
    KOCABAŞ: birl Koca/Baş Koruyucu, muhafız
    KOCAMAN: 1- Akıllı, bilge 2- İriyarı, cüsseli, heybetli
    KOÇ: Erkek koyun mec Düz, mert, yüz yüze dövüşen, hilesiz, yiğit, dayanıklı, yılmaz
    KOÇA: 1- Koç gibi2- Kibar, centilmen
    KOÇAK: Koç gibi, cesur yürekli
    KOÇAN: 1- Centilmen, kibar 2- Koşan, koşucu
    KOÇAŞ: Rehber, yol gösteren, önde giden
    KOÇGAR: (Kaçgar,kaşgar) 1- Koç başı 2- Koç gibi, koç yiğit
    KOÇİ: Koç gibi, koç yürekli
    KOÇLUĞ:( Koçluk) Koç olacak kuzu
    KOÇO: Kibar, mert
    KOÇU: 1- Koç gibi 2- Kibar, centilmen
    KOÇUM: 1- Yiğit, mert 2- Koşum, koşma
    KOÇUN: Düz, hilesiz, temiz yürekli
    KOÇUGAR: Mert, yiğit, özü sözü bir
    KODAR: Mağrur
    KODAZ: Mağrur
    KOKLUĞ: Koku, parfüm
    KOKULUG: Koku, Parfüm
    KOKUM: Parfüm
    KOKUŞ: Dalları, ok yapımına elverişli bir ağaç türü
    KOLAN: 1- Hediye, bahşiş 2- Kollayan, koruyan 3- At, eşek,katır gibi hayvanların, eyerini
    bağlamaya yarayan kemer
    KOLBAG: Kadınların, aksesuar olarak bileklerine taktıkları, boncuklu halka
    KOLBAŞ: Askeri birlik başı, komutan, askeri koruyup kollayan kişi
    KOLBAY: Askeri danışman
    KOLCUK: Kolcu, muhafız, koruyucu
    KOLÇAK: Kolcu, koruyucu, kollayıcı
    KOLÇU: Muhafız, bekçi
    KOLDAGÜÇ: Hami, koruyucu, şefkatli, merhametli, yardımsever
    KOLDAŞ: 1- Silah arkadaşı 2- Arkadaş, birbirini kollayan
    KOLGAK: İstek, heves, talep
    KOLGAY: Veliaht, şehzade (Kırım ve Kazan hanlıkları döneminde kullanılan bir aksesuar
    KOLKA: 1- Kolgu, kol takısı 2- Refika, hanım, eş
    KOLTAG: Arka, himaye, destek
    KOLUÇ: Kolcu, kolbaşı, komutan
    KOLUNÇUĞ: Yakarış, niyaz
    KOMAN: (Kaman,kuman) 1- Yurduna yabancı sokmayan 2- Aman vermeyen 3- Kumral
    KOMAS: Komayan, bırakmayan, aman vermeyen
    KOMUK: 1- Kabuk, ağaç kabuğu 2- Hazine, define
    KOMUR: Cesur, gözüpek
    KON: 1- Yurt, vatan 2- Konak, yerleşim, mekan
    KONAÇ: Aşiyan
    KONAG: 1- Konuk, misafir 2- Konuk ağırlanan ev
    KONALGA: 1- Konuk yeri, baş köşe 2- Menzil, konulacak, varılacak yer
    KONAT: 1- Cana yakın, munis, sokulgan 2- konuk ağırlayıcı, konuksever
    3- Birlikte göç eden oba birliği
    KONCA: 1- Armağan, bahşiş 2, Gül
    KONÇUK: 1-Aşina, tanıdık 2- Konuk
    KONÇUY: Kağan kızı, prenses, soylu kız
    KONDU: Yerleşik, yerli
    KONDUR: Konuksever, cömert
    KONGAR: 1- Koyu kırmızı renkteki at 2- Kızıla yakın renk tonu
    KONIK: Can, ruh, yaşam
    KONŞUK: 1- Konşu, komşu 2- Yerleşim yeri 3- konuşma, laf
    KONUK: 1- Misafir 2- Can, ruh 3- Varılacak yer, menzil
    KONUL: 1-Kerevetlerin altındaki, yük konan boşluk, yüklük
    KONULGA: 1- Konuk yeri, baş köşe 2- Konuğa verilen yemek, değerli yemek
    KONUR: 1- Yakışıklı, civan 2- Gururlu, onurlu, mağrur 3- Kara ve kızıl karışımı renk,
    at rengi, doru at
    KONUŞ: 1- Yerleşim, karargah 2- Menzil, varılacak yer
    KOPAN: 1- Galip, utkan 2- Ulu, yüksek
    KOPTURU: Saygı duruşu, tören duruşu
    KOPU: Kop, çok, çokluk
    KOPUN: Çoklu, bereket, bütünlük
    KOPUZ: Saz, bağlama (Kop_Uz)
    KOR: 1- Öz, maya, asıl 2- Ateş parçası, ateş
    KORBA: Filiz
    KORCU: Korucu
    KORGAN: Korunan yer, kale, kurgan
    KORGAVUŞ: Savunucu, müdafi
    KORIÇI: Korucu, koruyucu, bekçi, yasak bölgeleri bekleyen ve koruyan kişi
    KORIG: 1- Koru, ağaçlık, yeşil bölge 2- korunan, yasak bölge
    KORKMAZ: Korkusuz, cesur
    KORKUNÇ: Korkutucu, ürkütücü
    KORKUT: 1- Heybetli, korkutucu, korku salan
    KORUĞ: 1- koru, koruluk, ağaçlıklı bölge 2- Koruma bölgesi 3- Yasak bölge, askeri bölge
    KORUKÇU: Koruyucu, korucu, muhafız
    KOŞ: 1- Koç 2- Dizi, sıra, dize
    KOŞAK: 1- Koşulan, koşturan 2- Neşide, destansı şiir
    KOŞAR: 1- Emredici, buyurucu 2- Koşucu, çalışkan, hareketli 3- Dizen, düzenleyen
    KOŞMA: Ölçülü, uyaklı söz
    KOŞUK: 1- Yan yana, birlikte, yaren, dost 2- Koşma, şiir
    KOŞUL: Hüküm, şart
    KOŞULGAN: Koşul koyan, buyurucu
    KOŞUM: 1- Koçum 2- Bağlı, yan yana 3- Atın, eyer, kulan, üzengi vb malzemelerinin tümü
    KOŞUN: 1- Asker, savaş birliği 2- Halk, ahali 3- Dizi, dize
    KOTKU: Alçak gönüllü, mütevazı
    KOY: 1- Koyun 2- Merhamet, acıma duygusu
    KOYLU: 1- Merhametli 2- İstikamet, yön, yönünü bilen 3- Koyunlu
    KOYU: Merhamet
    KOYULDAR: 1- Merhametli 2- Hürmetli
    KOYULMUŞ: 1- Merhametli 2- Çalışkan
    KOYUNLU:Merhametli
    KOYURGA: 1- Hürmet, lütuf 2- Acıma duygusu, merhamet
    KOYURTANG: Özgürlük, Hürriyet
    KOZAN: Kozalak
    KOZALAK: Çam, selvi gibi ağaçların sert çiçeği
    KOZAN: Kazan
    KOZGAV: Kıyam, isyan, başkaldırma
    KÖPÜRGE: 1- Köprü, geçit 2- Savaş davulu
    KÖÇET: Filiz, sürgün
    KÖÇMEN: Göçmen, göçücü
    KÖDÜRGÜ: Kurban, adak
    KÖGMEN: (Gökmen) 1- Tanrısal, ilahi 2- Sayın, saygıdeğer 3- Gücünü Tanrıdan alan
    KÖĞÜZ: 1- Göksel, Tanrısal 2- Göğüs, sine
    KÖK: 1- Gök 2- Aile, soy
    KÖKDAŞ: Emsal, örnek
    KÖKEN: Göğen, gelen, 2- Köken, soy, aile
    KÖKİM: 1- Göğüm 2- Soyum, ailem
    KÖKLÜ: 1- Tanrıdan gelen 2- Soylu
    KÖKTEM: 1- Bahar 2- Gençlik 3- Deha, akıl
    KÖL: Göl mec Ululuk, sonsuzluk, derinlik, bilgelik
    KÖLMÜK: Halk, ahali
    KÖLÜK: Yük hayvanı
    KÖMEK: 1- Yardım, arka, destek, inayet 2- Ahali, halk
    KÖMEN: 1- Hayal, düş 2- Irk, soy 3- Cevher, damar
    KÖMEY: Gerdan, döş
    KÖMÜÇ: Hazine, define
    KÖNG: (Könk) Cariye, odalık
    KÖNGÜL: Gönül, can
    KÖNİLİK : Adalet, doğruluk
    KÖNKAŞ: Künkaş, kenkeş, meşveret
    KÖNÜ: Adalet, doğruluk
    KÖNÜL : Gönül , can
    KÖP: Çok, gür, çokluk, bolluk
    KÖPTÜK: 1- Bereket, bolluk 2- Kalabalık
    KÖPÜK: Kabarcık, köpürcük, çoklu, artış
    KÖREGEN : Gören, görücü
    KÖREM: 1- Körpe, taze 2- Görgülü, terbiyeli
    KÖRGEN: Gören, görücü
    KÖRGÜZ: Görgülü, centilmen, beyefendi
    KÖRKE: Ağaçtan yapılmış tabak
    KÖRKEM: 1- Görkem, ihtişam 2- Hoş, güzel, latif
    KÖRKLÜĞ: Güzel, alımlı, cemile
    KÖRPE: Taze, cıvan
    KÖRÜ: (körüg) Gözcü, haberci, casus, gözlemci
    KÖRÜM: 1-Bakış, nazar, gözlem 2- Düş, rüya 3- Zeka, fehm
    KÖRÜMÇİ: Astronom, rasat, gözlemci, yıldızları inceleyen kişi
    KÖRÜMDÜK: Bakıcı, nezaretçi
    KÖRÜNÇ: 1- Görgü, muaşeret 2- Bakan, nazır
    KÖSEMEN: Tas artan koç
    KÖŞÜK: Dilek, temenni
    KÖTÜZ: Kıymetli
    KÖVENÇ: 1- Güvenç, güvence, teminat 2- Azamet, gurur
    KÖVEZ: Afi, çalım, fiyakalı
    KÖYMEN: 1- Yanıcı, yanık 2- Hayal
    KÖYMEZ: Yanmaz, ateş almaz
    KÖZLÜK: At kuyruğundan yapılan, göz kamaşması ve göz ağrılarının tedavisinde kullanılan bir dokuma
    KUANÇ: Kıvanç, sevinçli gurur
    KUANÇI: Kıvanç
    KUBAL: Gürz, demir topuz
    KUBAN: Kapan
    KUBAT: Kapalı, gizli
    KUBAY: birl Kubi/Ay
    Yakutların eski dönem “Temizlik Tanrıçası”
    KUBİ: (Kubil) Gökyüzü, feza, sema Mec Başsızlık ve sonsuzluk
    KUCAN: Göçen, göçer
    KUCAR: Göçer, göçücü
    KUÇAM: Deste, demet, bağ
    KUÇAR: Göçer, göçmen
    KUDA: Sihir, büyü
    KUDAGAÇI: Büyücü, doktor
    KUDAK: Kadak, katı, sert
    KUDEKAN: Buyruk, sert, emir, azar
    KUKUN:kıvılcım, ateş parçası
    KUKUŞ: 1- Gonca, gül 2- Şaka, latife
    KUL: Bağımlı, bağlı, köle mec Bağlılık, sadakat
    KULA: 1- Kızıl ve karışımı renk, doru, bordo 2- Yelesi, ve kuyruğu kara, gövdesi kızıla çalan at 3-Yabani at 4- Gözü kara,atılgan
    KULAÇ: 1- Açıklık, mesafe 2- İki kol arasındaki ara
    KULAGU: 1- Yaratıcı, kılıcı, hükmedici 2- Kula gibi 3- Korkusuz, gözü kara
    KULAN: 1- Galip, utkan 2- Vahşi at 3- Yaban eşeği
    KULANŞI: 1- At terbiyecisi 2- Musikişinas, müzisyen
    KULBAK: Merhametli, yardımsever
    KULDAM: Sadık kul
    KULGA: Güvercin
    KULGU: 1- Müfettiş, murakıp 2- Güvercin
    KULİ: (kulıg) Cesur, gözü kara
    KULPU: 1- Kilit 2- kulluk, kulluk eden
    KULUGA: Güvercin
    KULUN: Tay, süt emen çağdaki at yavrusu
    KUMAÇ: Solgun, soluk
    KUMAK: 1- Yardım, kömek 2- Sevda, aşk
    KUMAN: 1- Solgun 2- Kumral, sarı ile kahverengi arası renk 3- Aman vermeyen, dirayetli
    KUMANDI: Mutlu, sevinçli
    KUMARAL: Kumral, buğday tenli
    KUMARGA: Kuşatma, muhasara
    KUMRAL: Buğday tenli
    KUL: 1- Koyun 2- Can, ruh 3- Uçurum 4- Adalet
    KUNAN: 1- İki yaşına gelmiş kısrak 2- Adaletli, adil
    KUNAR: Bereket, bolluk
    KUNARLI: Bereketli, münbit
    KUNDUZ: Dere kenarlarında yaşayan, kürkünden börk yapılan bir hayvan
    KUNİ: Adalet, hakkaniyet, adaletlilik
    KUNT: 1- Dayanıklı, metin 2- Sade, gösterişsiz
    KUNUK: 1- Mahzun, elemli 2- Konuk
    KUPÇI: İnce, zarif
    KUPTAN: Niyaz, dua, yakarış
    KUR: Düzen, sıra, hiyerarşi, düzenleme
    KURAL: Düzen, düzenlilik, kaide
    KURALAY: Ceylan, ahu
    KURAR: Organizatör, düzenleyici
    KURAY: Bir çeşit bozkır bitkisi ot
    KURÇ: (kuruç) Kılıç yapımında kullanılan, iyi bir çelik türü
    KURÇAK: Heykel, yontma taş
    KURÇI: 1- Kürçü 2- Kurucu
    KURÇIK: Kurum, kuruluş, yapılanma
    KURGA: 1- Tecrübeli, bilge 2- İnce, narin
    KURGAN: 1- İstihkam, kale 2- Anıt, anıt mezar
    KURIDIN: Batılı, batı bölgesinden
    KURUM: Figür, dans
    KURIMLAK: Cilveli, hareketli, kıvrak
    KURIKAN: 1- Kürkan, damat 2- Hisar, kale 3- Ağaçlık bölge
    KURLAS: Düzen, işleyiş, ahenk
    KURMAN: Düzgün, düzenli, düzenleyici
    KURMUŞ: Planlı, düzenli, örgütlü
    KURT: Bağımsızlığına olan düşkünlüğü, evcilleşmeyen tek hayvan oluşu, mücadeleciliği, hareketliliği,gururlu ve zeki oluşu, özellikle de sosyal ve örgütçü oluşu ve daha bir çok özellikleriyle, Türklere benzeyen ve Türklerin de çok eskiden beri kutsayarak, sembolleştirdiği hayvan
    KURTAK: Kurulu, ayarlı
    KURTAR: Kurtarıcı
    KURTARAN: Kurtarıcı
    KURTGA: Tecrübeli, gün görmüş
    KURTUL: Haraç, vergi, cizye
    KURTULGU: 1- Vergi, haraç 2- Kurtuluş, istiklal
    KURTULMUŞ: Özgür, bağımsız, azade
    KURTUN: Batılı, batıdan
    KURUĞÇIN: Kurşun
    KURUK: Koru, park, koruluk
    KURULTAY: birl Kurul/Tay Kongre, divan, oturum
    Gerek seçim, gerekse devlet için önemli kararların alındığı seçkinler meclisi
    KURUM: 1- Kuruluş, düzen, düzenleme 2- Çalım, jest, afi 3- Kaya parçası
    KURUT:1- Kurt 2- Kale burcu 3- Kurutulup, suyu alınmış peynir topağı
    KUSKUN: Atın kuyruğundan geçirilip, eyere bağlanan kayış
    KUŞ: Kuş
    KUŞÇAK: Kuşçu, kuş eğiticisi
    KUŞÇU: Kuş eğiticisi
    KUT: 1- Uğur, talih, baht 2- Tanrısal, mübarek 3- Can, ruh, dirilik, yaşam kaynağı, yaşam gücü 4- kader, yazgı 5- Erk, iktidar 6- Bereket, nasip
    KUTADGU: Kutsanmış, kutlu, değerli, yararlı
    KUTALAN: birl Kut/Alan mübarek
    KUTALDI: birl Kut/Aldı kutlu, mübarek
    KUTALMIŞ: birl Kut/Almış kutlu, mübarek, kutsanmış
    KUTAMIŞ: Kutsamış, değer vermiş, mübarek eylemiş
    KUTAN: 1- Dua, yakarış, niyaz 2- Bir avcı kuş 3- Saban, pulluk
    KUTAR: Kutsar, kutsayan, kut veren
    KUTAŞ: Kutlu, mübarek
    KUTAY: birl Kut/Ay T 1- Ateş parçası,ateş 2- Şamanist gelenekte,” Ateş Tanrısı” 3- İpek, ipekli kumaş 4- Tanrıça 5-Paha biçilmez, değerli
    T İlhanlı hanlarından, Argun Han’ın evdeşi ve Keykatu Han’ın anası
    KUTGARU: Buyruk, fermen
    KUTKU: Ağırbaşlı, alçak ,gönüllü
    KUTLU: 1- Mübarek, Tanrısal 2- Bahtiyar 3- Kabul görmüş, saygıdeğer
    KUTLUCA: Uğurlu, bahtı açık
    KUTLUĞ: Kutlu, mübarek
    KUTLUĞ İNANÇ: (Kutluk İnanç) Kutlu/İnanç
    KUTLUK: Kutlu
    KUTLUK : (Kutluğ) Kutlu, mübarek
    KUTSANDI: Kutlu, mübarek
    KUTUN: 1- Mesut, mutlu, nurlu 2- Mukaddes, kutsal
    KUTUNMUŞ: Kutlu, mübarek
    KUTUR: Kutlu, mübarek
    KUTUZ: birl 1- Kut/Uz 2- Yaban öküzü
    KUVANÇ: Kıvanç, gurur, mutluluk, iftihar
    KUVANDUK: Kıvanç, mutluluk, iftihar, gurur verici
    KUVART: 1- Kurt 2- Dayanıklı, kavi, metin
    KUVAT: Sevinç, mutluluk
    KUVRAG: Toplum, toplumcu
    KUYAK: Zırh, demirağ
    KUYAN: Tavşan, bozkır tavşanı
    KUYAŞ: Güneş ışığı
    KUYDUNG: Beden, vücut
    KUYMU: Sevinç, neşe
    KUYTAK: Mahfuz, siper
    KUYTURKA: Bağış, ihsan, lütuf
    KUYULDAR: Saygıdeğer, saygıya layık
    KUYUM: Aksesuar, küpe, bilezik
    KUZ: Dağın, güneş görmeyen yamacı
    KUZAY: Kuzey yönü, güneşin az olduğu yer,Karanlık ve soğuk yer
    KUZLAK: Bebe, yavru
    KUZU: 1- Koyun yavrusu 2- Yavru, bebe
    KÜÇ: Güç, dirayet, kudret
    KÜÇKARA: birl Küç/Kara (Acı kuvvet)
    KÜÇEM: 1- Güç, kudret 2- zorba
    KÜÇEY: Güçlü, gücü yeten
    KÜÇİ: Güç, güçlük, zorluk
    KÜÇİN: An, kısa zaman parçası
    KÜÇKEY: Güçlü, zorlu
    KÜÇLÜK: Güç, güçlük, zorluk, kudret
    KÜÇÜK: Ufak, minyon
    KÜÇÜLÜ: Güçlü, zorlu
    KÜÇÜLÜK: Güçlük, güç, zorluk
    KÜÇÜM: Güç, kudret
    KÜKLER: Müneccim, yıldız falcısı
    KÜKREK: 1- Onur, gurur 2- Kükreyiş, kükreyen
    KÜL: 1- Ateş, ateşlilik, yakıcılık, yok edicilik 2- Yenilmezlik 3- Ulu, ünlü 4- Cesaret, gözü karalık 5-Göl, göl gibi geniş ve büyük
    KÜL TİGİN: birl Kül/Tigin Birkaç anlam: 1- Ateş prensi 2, yenilmez prens 3- Ulu prens 4- Yok edici prens
    KÜLÇUR: Ululuk, yüksek mevki, saygıdeğerlik
    KÜLE: 1- Güle , gülüş 2-Demet,bağ, deste
    KÜLEGEÇ: 1-Güleç, güler yüzlü 2-Name, melodi
    KÜLEGEN: Gülen, güler yüzlü
    KÜLEK: 1- Fırtına, kum fırtınası 2-Bakraç, tahtadan yapılmış yoğurt kabı
    KÜLEM: Bereketli, münbit
    KÜLER: birl Kül/Er Ulu, saygın kişi
    KÜLTEM: Deste, demet, buket
    KÜLÜG: (Külük) 1-Ünlü, meşhur, çok tanınan 3-Hızlı,seri
    KÜLÜNK: Kazma
    KÜMÜŞ: Gümüş
    KÜN: Gün, güneş
    KÜNANA: birl Gün/Ana
    Şamanist gelenekte, göğün yedinci katına bakan tanrıça
    KÜNÇEK: Güneşlik, şemsiye
    KÜNDEŞ: 1- Gündeş, güneşe eş değerde 2- İzci, takipçi, halef
    KÜNDÜN: Gün ışığı
    KÜNDÜZ: Gündüz
    KÜNEŞ: Güneş
    KÜNGERÜ:Arzu, dilek, temenni
    KÜNG: Cariye, dişi köle
    KÜNİ: 1- Adil, adaletli, hukukçu, yasalara bağlı 2- İtaatkar, muti
    KÜNKAŞ: Danışma, nasihat
    KÜNTEM: Günlük, gündelik
    KÜNÜÇEN: Muti, itaatkar, saygılı
    KÜNÜLÜK: 1- Şemsiye, 2- Günlük, yevmiye
    KÜR: 1- Gür, sık, bol, bolluk 2- Canlı, diri, sağlam, sarsılmaz 3- Gürleyen, kükreyen, kabadayı, gözü kara, yürekli 4- Öz, maya, özünü yitirmemezlik 5- Düzen, düzenlilik 6- Çare, çözüm, deva
    KÜRÇE: Esas, asıl, maya, öz
    KÜRÇİ: Kabadayı, gözü kara
    KÜRHAN: (Gürhan) birl Kür/Han
    Türk mitolojisinde, Kara Han’ın oğullarından
    KÜRİ: İç geçiren, imrenen, kıskanç
    KÜRKAN: birl 1- Kür/Kan (Gür/Kan) 2- Damat (Körekan)
    KÜRMEN: Özlü, soylu
    KÜRÜGEN: 1- Gürgen 2- Köregen, damat
    KÜRÜM: Basiret, meleke
    KÜRÜNÇ: 1- Özlü, soylu 2- Düzen, düzenli 3- Kıskanç
    KÜŞLİK: 1- Güçlük, güç, zorluk 2- Mutlu, mutluluk
    KÜŞÜM: 1- Ar, edep, hicap 2- Güç, güçlülük
    KÜVENÇ: Güvenç
    KÜVENÇİ: Güvence, garanti
    KÜZ: Güz, sonbahar, hazan
    KÜZNEK: Işık kırılması .




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    KIYUK: 1- Mutluluk 2- Geyik
    KIZARIK: 1- Kızıl, kızıllaşmış 2- kızgın
    KIZGAN: Kızgın, kızışmış
    KIZGIN: Kızıllaşmış, asabi
    KIZI: Şiddet, asabiyet, kızama, kızgınlık
    KIZIK: 1- Kızgın, asabi 2- Kısık, hapis
    KIZIL: 1- Kırmızı, al 2- Altın 3- Kızmış, kızarmış, kızgın
    KIZILALMA: birl Kızıl/Elma
    Olgun, kızarık elma anlamı, bir sembol ve imgedir Ülkü’yü motivasyonu içerir Bazen,
    fethedilmesi gereken illeri ifade eder, çoğu kez ise bütün Türklerin, tek bayrak altında toplandığı devletin, “Birleşik Türk devletleri”nin imgesi
    KIZILGU: Kızarmış, kızgın
    T Kırgızların, Mürdi oymağı, dip dedelerinden
    KIZILHAN: birl Kızıl/Han
    Şamanist gelenekte Tanrı sıfatlarından
    KIZILOTAĞ: birl Kızıl/Otağ
    Kağan ya da Han’ların verdikleri, toy ve şölenlerde, kız çocuk sahiplerinin oturduğu, şeref tribünü
    KIZIMTAY: birl Kızım/Tay (Kızmaktan kızgınlık) Tay
    KIZIRAK: (kızarık, kızrak) Nadir, ender rastlanan
    KİÇİ: 1- Kişi, adam, insan 2- Küçük, minyon 3- Geçmiş, geçik, eski 4- Keçi
    KİÇİCİK: 1- Kişicik, insancık 2- Küçük, minyon
    KİÇİK: 1- Küçük, minyon, Geçik, geçmiş
    KİÇİN: Zincir
    KİÇKİ: 1- Eski, kadim 2- Kişi, insan
    KİÇKİNE: (Giçgine) Geçkin, geçmiş kadim
    KİDGÜ: Giyim, giysi, elbise
    KİLÜKEN: Gülen, güleç, güleryüzlü, mütebessim
    KİNDİK: Orta, odak, merkez
    KİNEŞ: Şura, meşveret, kongre
    KİRİŞ: Sinirden ve bağırsaktan yapılan sicim Ok yayı olarak da kullanılır
    KİRTİ: Doğruluk, gerçekçilik
    KİŞİLİK: Karakter, şahsiyet, insan olma özelliği
    KİŞKEN: (Kiçgen) 1- Küçük, minyon 2- Geçen, geçmiş
    KİÇKENTAY: birl Kiçken/Tay minyon, minik
    KİYE: Kut, talih, ululuk
    KİYELİ: Mübarek, saygıdeğer, ulu
    KİZEK: 1- Kesik 2- Nöbet 3- Seyran, gezinti
    KİZİR: 1- Keser, kesici 2- Gever, gezgin 3- Atılgan, cesur
    KOBRAT: (Kubrat) Derlemek, toparlamak, örgütlemek
    KOBU: (Kovu) Buket, demet
    KOBURCUK: Kabarcık, kabarık, kabadayı
    KOCA: 1- Ulu, saygıdeğer, hürmete layık 2- Bilgili, tecrübeli, görüp geçirmiş 3- Gösterişli, azametli 4- Mert, düz, koç gibi
    KOCABAŞ: birl Koca/Baş Koruyucu, muhafız
    KOCAMAN: 1- Akıllı, bilge 2- İriyarı, cüsseli, heybetli
    KOÇ: Erkek koyun mec Düz, mert, yüz yüze dövüşen, hilesiz, yiğit, dayanıklı, yılmaz
    KOÇA: 1- Koç gibi2- Kibar, centilmen
    KOÇAK: Koç gibi, cesur yürekli
    KOÇAN: 1- Centilmen, kibar 2- Koşan, koşucu
    KOÇAŞ: Rehber, yol gösteren, önde giden
    KOÇGAR: (Kaçgar,kaşgar) 1- Koç başı 2- Koç gibi, koç yiğit
    KOÇİ: Koç gibi, koç yürekli
    KOÇLUĞ:( Koçluk) Koç olacak kuzu
    KOÇO: Kibar, mert
    KOÇU: 1- Koç gibi 2- Kibar, centilmen
    KOÇUM: 1- Yiğit, mert 2- Koşum, koşma
    KOÇUN: Düz, hilesiz, temiz yürekli
    KOÇUGAR: Mert, yiğit, özü sözü bir
    KODAR: Mağrur
    KODAZ: Mağrur
    KOKLUĞ: Koku, parfüm
    KOKULUG: Koku, Parfüm
    KOKUM: Parfüm
    KOKUŞ: Dalları, ok yapımına elverişli bir ağaç türü
    KOLAN: 1- Hediye, bahşiş 2- Kollayan, koruyan 3- At, eşek,katır gibi hayvanların, eyerini
    bağlamaya yarayan kemer
    KOLBAG: Kadınların, aksesuar olarak bileklerine taktıkları, boncuklu halka
    KOLBAŞ: Askeri birlik başı, komutan, askeri koruyup kollayan kişi
    KOLBAY: Askeri danışman
    KOLCUK: Kolcu, muhafız, koruyucu
    KOLÇAK: Kolcu, koruyucu, kollayıcı
    KOLÇU: Muhafız, bekçi
    KOLDAGÜÇ: Hami, koruyucu, şefkatli, merhametli, yardımsever
    KOLDAŞ: 1- Silah arkadaşı 2- Arkadaş, birbirini kollayan
    KOLGAK: İstek, heves, talep
    KOLGAY: Veliaht, şehzade (Kırım ve Kazan hanlıkları döneminde kullanılan bir aksesuar
    KOLKA: 1- Kolgu, kol takısı 2- Refika, hanım, eş
    KOLTAG: Arka, himaye, destek
    KOLUÇ: Kolcu, kolbaşı, komutan
    KOLUNÇUĞ: Yakarış, niyaz
    KOMAN: (Kaman,kuman) 1- Yurduna yabancı sokmayan 2- Aman vermeyen 3- Kumral
    KOMAS: Komayan, bırakmayan, aman vermeyen
    KOMUK: 1- Kabuk, ağaç kabuğu 2- Hazine, define
    KOMUR: Cesur, gözüpek
    KON: 1- Yurt, vatan 2- Konak, yerleşim, mekan
    KONAÇ: Aşiyan
    KONAG: 1- Konuk, misafir 2- Konuk ağırlanan ev
    KONALGA: 1- Konuk yeri, baş köşe 2- Menzil, konulacak, varılacak yer
    KONAT: 1- Cana yakın, munis, sokulgan 2- konuk ağırlayıcı, konuksever
    3- Birlikte göç eden oba birliği
    KONCA: 1- Armağan, bahşiş 2, Gül
    KONÇUK: 1-Aşina, tanıdık 2- Konuk
    KONÇUY: Kağan kızı, prenses, soylu kız
    KONDU: Yerleşik, yerli
    KONDUR: Konuksever, cömert
    KONGAR: 1- Koyu kırmızı renkteki at 2- Kızıla yakın renk tonu
    KONIK: Can, ruh, yaşam
    KONŞUK: 1- Konşu, komşu 2- Yerleşim yeri 3- konuşma, laf
    KONUK: 1- Misafir 2- Can, ruh 3- Varılacak yer, menzil
    KONUL: 1-Kerevetlerin altındaki, yük konan boşluk, yüklük
    KONULGA: 1- Konuk yeri, baş köşe 2- Konuğa verilen yemek, değerli yemek
    KONUR: 1- Yakışıklı, civan 2- Gururlu, onurlu, mağrur 3- Kara ve kızıl karışımı renk,
    at rengi, doru at
    KONUŞ: 1- Yerleşim, karargah 2- Menzil, varılacak yer
    KOPAN: 1- Galip, utkan 2- Ulu, yüksek
    KOPTURU: Saygı duruşu, tören duruşu
    KOPU: Kop, çok, çokluk
    KOPUN: Çoklu, bereket, bütünlük
    KOPUZ: Saz, bağlama (Kop_Uz)
    KOR: 1- Öz, maya, asıl 2- Ateş parçası, ateş
    KORBA: Filiz
    KORCU: Korucu
    KORGAN: Korunan yer, kale, kurgan
    KORGAVUŞ: Savunucu, müdafi
    KORIÇI: Korucu, koruyucu, bekçi, yasak bölgeleri bekleyen ve koruyan kişi
    KORIG: 1- Koru, ağaçlık, yeşil bölge 2- korunan, yasak bölge
    KORKMAZ: Korkusuz, cesur
    KORKUNÇ: Korkutucu, ürkütücü
    KORKUT: 1- Heybetli, korkutucu, korku salan
    KORUĞ: 1- koru, koruluk, ağaçlıklı bölge 2- Koruma bölgesi 3- Yasak bölge, askeri bölge
    KORUKÇU: Koruyucu, korucu, muhafız
    KOŞ: 1- Koç 2- Dizi, sıra, dize
    KOŞAK: 1- Koşulan, koşturan 2- Neşide, destansı şiir
    KOŞAR: 1- Emredici, buyurucu 2- Koşucu, çalışkan, hareketli 3- Dizen, düzenleyen
    KOŞMA: Ölçülü, uyaklı söz
    KOŞUK: 1- Yan yana, birlikte, yaren, dost 2- Koşma, şiir
    KOŞUL: Hüküm, şart
    KOŞULGAN: Koşul koyan, buyurucu
    KOŞUM: 1- Koçum 2- Bağlı, yan yana 3- Atın, eyer, kulan, üzengi vb malzemelerinin tümü
    KOŞUN: 1- Asker, savaş birliği 2- Halk, ahali 3- Dizi, dize
    KOTKU: Alçak gönüllü, mütevazı
    KOY: 1- Koyun 2- Merhamet, acıma duygusu
    KOYLU: 1- Merhametli 2- İstikamet, yön, yönünü bilen 3- Koyunlu
    KOYU: Merhamet
    KOYULDAR: 1- Merhametli 2- Hürmetli
    KOYULMUŞ: 1- Merhametli 2- Çalışkan
    KOYUNLU:Merhametli
    KOYURGA: 1- Hürmet, lütuf 2- Acıma duygusu, merhamet
    KOYURTANG: Özgürlük, Hürriyet
    KOZAN: Kozalak
    KOZALAK: Çam, selvi gibi ağaçların sert çiçeği
    KOZAN: Kazan
    KOZGAV: Kıyam, isyan, başkaldırma
    KÖPÜRGE: 1- Köprü, geçit 2- Savaş davulu
    KÖÇET: Filiz, sürgün
    KÖÇMEN: Göçmen, göçücü
    KÖDÜRGÜ: Kurban, adak
    KÖGMEN: (Gökmen) 1- Tanrısal, ilahi 2- Sayın, saygıdeğer 3- Gücünü Tanrıdan alan
    KÖĞÜZ: 1- Göksel, Tanrısal 2- Göğüs, sine
    KÖK: 1- Gök 2- Aile, soy
    KÖKDAŞ: Emsal, örnek
    KÖKEN: Göğen, gelen, 2- Köken, soy, aile
    KÖKİM: 1- Göğüm 2- Soyum, ailem
    KÖKLÜ: 1- Tanrıdan gelen 2- Soylu
    KÖKTEM: 1- Bahar 2- Gençlik 3- Deha, akıl
    KÖL: Göl mec Ululuk, sonsuzluk, derinlik, bilgelik
    KÖLMÜK: Halk, ahali
    KÖLÜK: Yük hayvanı
    KÖMEK: 1- Yardım, arka, destek, inayet 2- Ahali, halk
    KÖMEN: 1- Hayal, düş 2- Irk, soy 3- Cevher, damar
    KÖMEY: Gerdan, döş
    KÖMÜÇ: Hazine, define
    KÖNG: (Könk) Cariye, odalık
    KÖNGÜL: Gönül, can
    KÖNİLİK : Adalet, doğruluk
    KÖNKAŞ: Künkaş, kenkeş, meşveret
    KÖNÜ: Adalet, doğruluk
    KÖNÜL : Gönül , can
    KÖP: Çok, gür, çokluk, bolluk
    KÖPTÜK: 1- Bereket, bolluk 2- Kalabalık
    KÖPÜK: Kabarcık, köpürcük, çoklu, artış
    KÖREGEN : Gören, görücü
    KÖREM: 1- Körpe, taze 2- Görgülü, terbiyeli
    KÖRGEN: Gören, görücü
    KÖRGÜZ: Görgülü, centilmen, beyefendi
    KÖRKE: Ağaçtan yapılmış tabak
    KÖRKEM: 1- Görkem, ihtişam 2- Hoş, güzel, latif
    KÖRKLÜĞ: Güzel, alımlı, cemile
    KÖRPE: Taze, cıvan
    KÖRÜ: (körüg) Gözcü, haberci, casus, gözlemci
    KÖRÜM: 1-Bakış, nazar, gözlem 2- Düş, rüya 3- Zeka, fehm
    KÖRÜMÇİ: Astronom, rasat, gözlemci, yıldızları inceleyen kişi
    KÖRÜMDÜK: Bakıcı, nezaretçi
    KÖRÜNÇ: 1- Görgü, muaşeret 2- Bakan, nazır
    KÖSEMEN: Tas artan koç
    KÖŞÜK: Dilek, temenni
    KÖTÜZ: Kıymetli
    KÖVENÇ: 1- Güvenç, güvence, teminat 2- Azamet, gurur
    KÖVEZ: Afi, çalım, fiyakalı
    KÖYMEN: 1- Yanıcı, yanık 2- Hayal
    KÖYMEZ: Yanmaz, ateş almaz
    KÖZLÜK: At kuyruğundan yapılan, göz kamaşması ve göz ağrılarının tedavisinde kullanılan bir dokuma
    KUANÇ: Kıvanç, sevinçli gurur
    KUANÇI: Kıvanç
    KUBAL: Gürz, demir topuz
    KUBAN: Kapan
    KUBAT: Kapalı, gizli
    KUBAY: birl Kubi/Ay
    Yakutların eski dönem “Temizlik Tanrıçası”
    KUBİ: (Kubil) Gökyüzü, feza, sema Mec Başsızlık ve sonsuzluk
    KUCAN: Göçen, göçer
    KUCAR: Göçer, göçücü
    KUÇAM: Deste, demet, bağ
    KUÇAR: Göçer, göçmen
    KUDA: Sihir, büyü
    KUDAGAÇI: Büyücü, doktor
    KUDAK: Kadak, katı, sert
    KUDEKAN: Buyruk, sert, emir, azar
    KUKUN:kıvılcım, ateş parçası
    KUKUŞ: 1- Gonca, gül 2- Şaka, latife
    KUL: Bağımlı, bağlı, köle mec Bağlılık, sadakat
    KULA: 1- Kızıl ve karışımı renk, doru, bordo 2- Yelesi, ve kuyruğu kara, gövdesi kızıla çalan at 3-Yabani at 4- Gözü kara,atılgan
    KULAÇ: 1- Açıklık, mesafe 2- İki kol arasındaki ara
    KULAGU: 1- Yaratıcı, kılıcı, hükmedici 2- Kula gibi 3- Korkusuz, gözü kara
    KULAN: 1- Galip, utkan 2- Vahşi at 3- Yaban eşeği
    KULANŞI: 1- At terbiyecisi 2- Musikişinas, müzisyen
    KULBAK: Merhametli, yardımsever
    KULDAM: Sadık kul
    KULGA: Güvercin
    KULGU: 1- Müfettiş, murakıp 2- Güvercin
    KULİ: (kulıg) Cesur, gözü kara
    KULPU: 1- Kilit 2- kulluk, kulluk eden
    KULUGA: Güvercin
    KULUN: Tay, süt emen çağdaki at yavrusu
    KUMAÇ: Solgun, soluk
    KUMAK: 1- Yardım, kömek 2- Sevda, aşk
    KUMAN: 1- Solgun 2- Kumral, sarı ile kahverengi arası renk 3- Aman vermeyen, dirayetli
    KUMANDI: Mutlu, sevinçli
    KUMARAL: Kumral, buğday tenli
    KUMARGA: Kuşatma, muhasara
    KUMRAL: Buğday tenli
    KUL: 1- Koyun 2- Can, ruh 3- Uçurum 4- Adalet
    KUNAN: 1- İki yaşına gelmiş kısrak 2- Adaletli, adil
    KUNAR: Bereket, bolluk
    KUNARLI: Bereketli, münbit
    KUNDUZ: Dere kenarlarında yaşayan, kürkünden börk yapılan bir hayvan
    KUNİ: Adalet, hakkaniyet, adaletlilik
    KUNT: 1- Dayanıklı, metin 2- Sade, gösterişsiz
    KUNUK: 1- Mahzun, elemli 2- Konuk
    KUPÇI: İnce, zarif
    KUPTAN: Niyaz, dua, yakarış
    KUR: Düzen, sıra, hiyerarşi, düzenleme
    KURAL: Düzen, düzenlilik, kaide
    KURALAY: Ceylan, ahu
    KURAR: Organizatör, düzenleyici
    KURAY: Bir çeşit bozkır bitkisi ot
    KURÇ: (kuruç) Kılıç yapımında kullanılan, iyi bir çelik türü
    KURÇAK: Heykel, yontma taş
    KURÇI: 1- Kürçü 2- Kurucu
    KURÇIK: Kurum, kuruluş, yapılanma
    KURGA: 1- Tecrübeli, bilge 2- İnce, narin
    KURGAN: 1- İstihkam, kale 2- Anıt, anıt mezar
    KURIDIN: Batılı, batı bölgesinden
    KURUM: Figür, dans
    KURIMLAK: Cilveli, hareketli, kıvrak
    KURIKAN: 1- Kürkan, damat 2- Hisar, kale 3- Ağaçlık bölge
    KURLAS: Düzen, işleyiş, ahenk
    KURMAN: Düzgün, düzenli, düzenleyici
    KURMUŞ: Planlı, düzenli, örgütlü
    KURT: Bağımsızlığına olan düşkünlüğü, evcilleşmeyen tek hayvan oluşu, mücadeleciliği, hareketliliği,gururlu ve zeki oluşu, özellikle de sosyal ve örgütçü oluşu ve daha bir çok özellikleriyle, Türklere benzeyen ve Türklerin de çok eskiden beri kutsayarak, sembolleştirdiği hayvan
    KURTAK: Kurulu, ayarlı
    KURTAR: Kurtarıcı
    KURTARAN: Kurtarıcı
    KURTGA: Tecrübeli, gün görmüş
    KURTUL: Haraç, vergi, cizye
    KURTULGU: 1- Vergi, haraç 2- Kurtuluş, istiklal
    KURTULMUŞ: Özgür, bağımsız, azade
    KURTUN: Batılı, batıdan
    KURUĞÇIN: Kurşun
    KURUK: Koru, park, koruluk
    KURULTAY: birl Kurul/Tay Kongre, divan, oturum
    Gerek seçim, gerekse devlet için önemli kararların alındığı seçkinler meclisi
    KURUM: 1- Kuruluş, düzen, düzenleme 2- Çalım, jest, afi 3- Kaya parçası
    KURUT:1- Kurt 2- Kale burcu 3- Kurutulup, suyu alınmış peynir topağı
    KUSKUN: Atın kuyruğundan geçirilip, eyere bağlanan kayış
    KUŞ: Kuş
    KUŞÇAK: Kuşçu, kuş eğiticisi
    KUŞÇU: Kuş eğiticisi
    KUT: 1- Uğur, talih, baht 2- Tanrısal, mübarek 3- Can, ruh, dirilik, yaşam kaynağı, yaşam gücü 4- kader, yazgı 5- Erk, iktidar 6- Bereket, nasip
    KUTADGU: Kutsanmış, kutlu, değerli, yararlı
    KUTALAN: birl Kut/Alan mübarek
    KUTALDI: birl Kut/Aldı kutlu, mübarek
    KUTALMIŞ: birl Kut/Almış kutlu, mübarek, kutsanmış
    KUTAMIŞ: Kutsamış, değer vermiş, mübarek eylemiş
    KUTAN: 1- Dua, yakarış, niyaz 2- Bir avcı kuş 3- Saban, pulluk
    KUTAR: Kutsar, kutsayan, kut veren
    KUTAŞ: Kutlu, mübarek
    KUTAY: birl Kut/Ay T 1- Ateş parçası,ateş 2- Şamanist gelenekte,” Ateş Tanrısı” 3- İpek, ipekli kumaş 4- Tanrıça 5-Paha biçilmez, değerli
    T İlhanlı hanlarından, Argun Han’ın evdeşi ve Keykatu Han’ın anası
    KUTGARU: Buyruk, fermen
    KUTKU: Ağırbaşlı, alçak ,gönüllü
    KUTLU: 1- Mübarek, Tanrısal 2- Bahtiyar 3- Kabul görmüş, saygıdeğer
    KUTLUCA: Uğurlu, bahtı açık
    KUTLUĞ: Kutlu, mübarek
    KUTLUĞ İNANÇ: (Kutluk İnanç) Kutlu/İnanç
    KUTLUK: Kutlu
    KUTLUK : (Kutluğ) Kutlu, mübarek
    KUTSANDI: Kutlu, mübarek
    KUTUN: 1- Mesut, mutlu, nurlu 2- Mukaddes, kutsal
    KUTUNMUŞ: Kutlu, mübarek
    KUTUR: Kutlu, mübarek
    KUTUZ: birl 1- Kut/Uz 2- Yaban öküzü
    KUVANÇ: Kıvanç, gurur, mutluluk, iftihar
    KUVANDUK: Kıvanç, mutluluk, iftihar, gurur verici
    KUVART: 1- Kurt 2- Dayanıklı, kavi, metin
    KUVAT: Sevinç, mutluluk
    KUVRAG: Toplum, toplumcu
    KUYAK: Zırh, demirağ
    KUYAN: Tavşan, bozkır tavşanı
    KUYAŞ: Güneş ışığı
    KUYDUNG: Beden, vücut
    KUYMU: Sevinç, neşe
    KUYTAK: Mahfuz, siper
    KUYTURKA: Bağış, ihsan, lütuf
    KUYULDAR: Saygıdeğer, saygıya layık
    KUYUM: Aksesuar, küpe, bilezik
    KUZ: Dağın, güneş görmeyen yamacı
    KUZAY: Kuzey yönü, güneşin az olduğu yer,Karanlık ve soğuk yer
    KUZLAK: Bebe, yavru
    KUZU: 1- Koyun yavrusu 2- Yavru, bebe
    KÜÇ: Güç, dirayet, kudret
    KÜÇKARA: birl Küç/Kara (Acı kuvvet)
    KÜÇEM: 1- Güç, kudret 2- zorba
    KÜÇEY: Güçlü, gücü yeten
    KÜÇİ: Güç, güçlük, zorluk
    KÜÇİN: An, kısa zaman parçası
    KÜÇKEY: Güçlü, zorlu
    KÜÇLÜK: Güç, güçlük, zorluk, kudret
    KÜÇÜK: Ufak, minyon
    KÜÇÜLÜ: Güçlü, zorlu
    KÜÇÜLÜK: Güçlük, güç, zorluk
    KÜÇÜM: Güç, kudret
    KÜKLER: Müneccim, yıldız falcısı
    KÜKREK: 1- Onur, gurur 2- Kükreyiş, kükreyen
    KÜL: 1- Ateş, ateşlilik, yakıcılık, yok edicilik 2- Yenilmezlik 3- Ulu, ünlü 4- Cesaret, gözü karalık 5-Göl, göl gibi geniş ve büyük
    KÜL TİGİN: birl Kül/Tigin Birkaç anlam: 1- Ateş prensi 2, yenilmez prens 3- Ulu prens 4- Yok edici prens
    KÜLÇUR: Ululuk, yüksek mevki, saygıdeğerlik
    KÜLE: 1- Güle , gülüş 2-Demet,bağ, deste
    KÜLEGEÇ: 1-Güleç, güler yüzlü 2-Name, melodi
    KÜLEGEN: Gülen, güler yüzlü
    KÜLEK: 1- Fırtına, kum fırtınası 2-Bakraç, tahtadan yapılmış yoğurt kabı
    KÜLEM: Bereketli, münbit
    KÜLER: birl Kül/Er Ulu, saygın kişi
    KÜLTEM: Deste, demet, buket
    KÜLÜG: (Külük) 1-Ünlü, meşhur, çok tanınan 3-Hızlı,seri
    KÜLÜNK: Kazma
    KÜMÜŞ: Gümüş
    KÜN: Gün, güneş
    KÜNANA: birl Gün/Ana
    Şamanist gelenekte, göğün yedinci katına bakan tanrıça
    KÜNÇEK: Güneşlik, şemsiye
    KÜNDEŞ: 1- Gündeş, güneşe eş değerde 2- İzci, takipçi, halef
    KÜNDÜN: Gün ışığı
    KÜNDÜZ: Gündüz
    KÜNEŞ: Güneş
    KÜNGERÜ:Arzu, dilek, temenni
    KÜNG: Cariye, dişi köle
    KÜNİ: 1- Adil, adaletli, hukukçu, yasalara bağlı 2- İtaatkar, muti
    KÜNKAŞ: Danışma, nasihat
    KÜNTEM: Günlük, gündelik
    KÜNÜÇEN: Muti, itaatkar, saygılı
    KÜNÜLÜK: 1- Şemsiye, 2- Günlük, yevmiye
    KÜR: 1- Gür, sık, bol, bolluk 2- Canlı, diri, sağlam, sarsılmaz 3- Gürleyen, kükreyen, kabadayı, gözü kara, yürekli 4- Öz, maya, özünü yitirmemezlik 5- Düzen, düzenlilik 6- Çare, çözüm, deva
    KÜRÇE: Esas, asıl, maya, öz
    KÜRÇİ: Kabadayı, gözü kara
    KÜRHAN: (Gürhan) birl Kür/Han
    Türk mitolojisinde, Kara Han’ın oğullarından
    KÜRİ: İç geçiren, imrenen, kıskanç
    KÜRKAN: birl 1- Kür/Kan (Gür/Kan) 2- Damat (Körekan)
    KÜRMEN: Özlü, soylu
    KÜRÜGEN: 1- Gürgen 2- Köregen, damat
    KÜRÜM: Basiret, meleke
    KÜRÜNÇ: 1- Özlü, soylu 2- Düzen, düzenli 3- Kıskanç
    KÜŞLİK: 1- Güçlük, güç, zorluk 2- Mutlu, mutluluk
    KÜŞÜM: 1- Ar, edep, hicap 2- Güç, güçlülük
    KÜVENÇ: Güvenç
    KÜVENÇİ: Güvence, garanti
    KÜZ: Güz, sonbahar, hazan
    KÜZNEK: Işık kırılması .

    Alıntıları Göster
    F yok




  • quote:

    Orijinalden alıntı: savarana

    F yok

    Alıntıları Göster
    TOLGA: Miğfer, çelik başlık

    zamanında Türk lerin giydiği savaş başlığı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: savarana

    F yok

    Alıntıları Göster
    DÖLEK: 1- Çok döl veren
  • quote:

    Orijinalden alıntı: __MaSaKi__

    DÖLEK: 1- Çok döl veren

    Alıntıları Göster
    Özad: soyadından önceki ad

    Özak: temelinde saf ve aydınlık kişi

    Özakan: temiz ve duru akan

    Özakar: temiz ve duru akan

    Özakay: dolunay gibi parıltılı kişilik

    Özakın: bileşik isim

    Özakıncı: akıncı, savaşan

    Özaktuğ: beyaz tuğ

    Özal: özlü, içli, yürekli

    Özalp: özünde yiğitlik olan kişi

    Özalpman: özünde yiğit olan kimse
    özünde yiğit olan kimse

    Özalpsan: yiğitliğiyle tanınan kimse

    Özaltay: altay yöresinin yerlisi

    Özaltuğ: bileşik isim

    Özan: özü düşünceli, düşünen

    Özar: özü namuslu, temiz, dürüst

    Özaras: bileşik isim

    Özarda: işaretlenmiş, işaret çubuğu

    Özarkın: özünde sakin bir kişilik barındıran

    Özata: özü soyu bilinen, iyi olan

    Özatay: geçmişi herkesçe bilinen kişi

    Özbağ: bileşik isim

    Özbala: öz çocuk

    Özbatu: öz batu

    Özbay: efendi, zengin, soylu kişi

    Özbaydar: bileşik isim

    Özbaş: öz baş

    Özbekkan: bileşik isim

    Özberk: özü sert, özü sağlam

    Özbey: efendi, zeygin, soylu kişi

    Özboğa: bileşik isim

    Özbilgin: özünde bilginlik olan

    Özbir: yüreğiyle görünüşü bir olan

    Özçam: öz çam

    Özcebe: bileşik isim

    Özçelik: çelik gibi sağlam kişi

    Özçevik: herşeye yetebilen

    Özçın: özü doğru, saf, temiz kimse

    Özçınar: özü çınar gibi ulu olan

    Özdağ: dağ gibi yüksek ve cüsseli

    Özdamar: inatçı kişiliği olan

    Özdeğer: değerli bir kişilik anlamında

    Özdek: madde, ayniyat

    Özdemir: özü demir gibi sağlam olan

    Özdeş: her türlü nitelik bakımından eşit olan, benzer olan

    Özdoğa: doğa hayranı olan

    Özdoğal: çok içten kimse

    Özdoğan: hayata gelen, doğan

    Özdoğdu: kişilikli doğdu anlamında

    Özdoğmuş: bileşik isim

    Özdoğru: bileşik isim

    Özdoru: öz doru

    Özdoruk: bileşik isim

    Özduran: özü kalan, isim bırakan

    Özdurdu: bileşik isim

    Özduru: sakin bir kişiliğe sahip olan

    Özdil: dili, özü sözü bir kişi

    Özdilek: içten gelen bir temenni

    Özdiler: bileşik isim

    Özdilmaç: tercüman, çevirmen

    Özdinç: canlı, dinç, hareketli

    Özdinçer: canlı, dinç, hareketli

    Özek: can, yürek, kalp

    Özekan: öze kan

    Özenç: istek

    imrenme
    kişiliği genç olan
    bir şeyi elden geldiğince iyi yapmaya çalışma işi, özen
    Özender: zor bulunan

    Özengin: geniş, derin kişiliği olan

    Özer: gerçek er, özü er olan

    dürüstlük timsali
    Özercan: yiğit, doğru, özüdoğru

    Özerdal: bileşik isim

    Özerdem: bütün erdemleri kişiliğinde toplayan

    Özerdim: bileşik isim

    Özerdinç: dinç, canlı

    Özerek: bileşik isim

    Özerhan: dürüst hükümdar

    Özerk: kendi kendini yöneten

    Özerkmen: bileşik isim

    Özerkin: özgür kişi

    Özerman: bir şeyi çok isteyen

    pişmanlık duyan
    Özerol: dürüst kişi ol

    Özertan: erdemli kişi

    Özertem: erdemli kişi

    Özet: bir yazının anlamını daha kısa veren söz ya da yazı

    Özgebay: korkusuz kişi

    Özgeci: başkalarının iyiliği için fedakarlık eden

    Özgeer: korkusuz yiğit kişi

    Özgehan: cana yakın, sıcak kanlı han, yürekli han, cesur han

    Özgen: başına buyruk

    rahat
    özü geniş
    kuzu kulağı otunun filizi
    Özgenalp: sakin, ağırbaşlı yiğit

    Özgenç: kişiliği genç olan

    Özgener: sakin, ağırbaşlı yiğit

    Özgüç: temel güç

    ana kuvvet
    Özgüleç: bileşik isim

    Özgüner: bileşik isim

    Özgür: herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, koşula bağlı olmayan, başına buyruk, hür

    bağımsız
    Özgiray: bileşik isim

    Özgürcan: özünden içtenlik fışkıran

    Özgürel: özgürlüğünü kollayıp gözeten

    Özgüven: kendine güvenme duygusu çok olan

    Özhakan: hükümdar soyundan gelen

    Özhan: hükümdar soyundan gelen

    Özkal: karekterinin her zaman için dürüst olması temenni edilen

    Özkam: bileşik isim

    Özkan: temiz kan, soylu kişinin kanından gelen

    Özkar: öz kar

    Özkaya: kaya gibi sert, sağlam öz

    Özkayra: içten gelen bağış, iyilik

    Özke: sağlıklı, sağlam, temiz yürekli

    Özkent: bileşik isim

    Özker: temiz, sağlam yürekli, er

    hayırsever kimse
    Özkoç: koç gibi kavgacı kişiliği olan

    Özkul: tanrının sevgili kulu

    Özkurt: kurt gibi korkusuz olan

    Özkut: özünde kutsallığı barındıran

    Özkutal: tüm mutluluklar benliğinde bulunsun

    Özkutay: bileşik isim

    Özkutlu: bileşik isim

    Özkutsal: kutsal bir benliği olan

    Özkök: geçmişi köklü bir aileye dayanan

    Özlek: üstün güçlere sahip olan

    Özlen: görme isteği uyandır, kavuşma isteği ver, seni özlesinler

    görülmek istenilen ol, hasreti çekilen ol
    Özlü: özü olan, özleşmiş olan

    Özlüer: temiz karakterli, yiğit kişi

    Özlük: şahsiyet kişilik

    ÖzlüTürk: bileşik isim

    Özman: bileşik isim

    Özmen: özlü kimse, içten kimse

    Özmert: mert yapılı

    Özmut: yapısında mutluluk olan

    Öznil: nil gibi verimli

    Özoğul: öz oğul

    Özoğuz: bileşik isim

    Özok: aceleci bir kişiliği olan

    Özokçu: bileşik isim

    Özoktay: bileşik isim

    Özol: olduğun gibi görün

    Özozan: duygusal bir kişiliği olan

    Özpala: keskin ve yırtıcı bir kişiliği olan

    Özpeker: güçlü kişi

    Özpolat: bileşik isim

    Özpulat: özü çelik gibi sağlam olan

    Özsan: karakteriyle nam salmış kişi
    adı duyulmuş ünlü

    Özsanlı: bileşik isim

    Özselen: bileşik isim

    Özsungur: soğukkanlı bir kişiliğe sahip olan

    Özsü: gerçek asker

    askeri kişilik ve yapı sahibi
    Özsüer: gerçek asker

    askeri kişilik ve yapı sahibi
    Özsözlü: sözünün eri

    Öztan: tan yeri gibi aydınlık

    Öztanır: kişiliğiyle tanınan dürüst kişi

    Öztarhan: bileşik isim

    Öztay: tay gibi atik, hızlı

    Öztaylan: kibar ve zarif bir kişiliğe sahip olan

    Öztaş: taş gibi sağlam

    Öztek: bileşik isim

    Öztekin: uğurlu bir kişi

    Öztokay: bileşik isim

    Öztoklu: bileşik isim

    Öztoygar: bileşik isim

    Öztuna: tuna gibi gür olan

    Öztunç: özü tunç gibi güçlü olan

    Öztimur: demir gibi sağlam

    Öztin: ruhun özü

    sağlam bir ruh yapısı olan
    Öztin-öztinel: sağlam ruh yapısı olan

    Öztinel: öz tinel

    Öztiner: bileşik isim
    ruhsal yönden sağlıklı erkek

    ÖzTürk: Türk kişiliğini özünde barındıran

    Özver: fedakarlık

    Özverdi: bileşik isim

    Özveren: özverili olan, fedakar

    Özveri: fedakarlık

    Özüak: özü tertemiz olan kişi

    Özyay: bileşik isim

    Özüdoğru: doğruluk, dürüstlük timsali

    Özilhan: ülkenin hanı, reisi

    Özilter: yurdun gerçek savunucusu, koruyucusu

    Özinal: inanılan kimse

    Özinan: özünde inançlı olan

    Özipek: koza, ipek böceği

    özü sağlam olan
    Özüpek: ruhen güçlü

    Özütok: gözü gönlü tok olan

    Özyuva: bileşik isim

    Özyürek: güçlü, korkusuz

    Öziş: bileşik isim

    Özöğe: bir şeyin aslı, özü

    Özöge: bileşik isim

    Özönder: liderlik vasfı olan

    Özöz: gönlü geniş kimse

    Özşahin: şahin gibi yırtıcı bir kişiliğe sahip olan

    Özşan: şan yapmış, ünlü
    öz şan

    Özşen: neşeli kişiliği olan.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    Özad: soyadından önceki ad

    Özak: temelinde saf ve aydınlık kişi

    Özakan: temiz ve duru akan

    Özakar: temiz ve duru akan

    Özakay: dolunay gibi parıltılı kişilik

    Özakın: bileşik isim

    Özakıncı: akıncı, savaşan

    Özaktuğ: beyaz tuğ

    Özal: özlü, içli, yürekli

    Özalp: özünde yiğitlik olan kişi

    Özalpman: özünde yiğit olan kimse
    özünde yiğit olan kimse

    Özalpsan: yiğitliğiyle tanınan kimse

    Özaltay: altay yöresinin yerlisi

    Özaltuğ: bileşik isim

    Özan: özü düşünceli, düşünen

    Özar: özü namuslu, temiz, dürüst

    Özaras: bileşik isim

    Özarda: işaretlenmiş, işaret çubuğu

    Özarkın: özünde sakin bir kişilik barındıran

    Özata: özü soyu bilinen, iyi olan

    Özatay: geçmişi herkesçe bilinen kişi

    Özbağ: bileşik isim

    Özbala: öz çocuk

    Özbatu: öz batu

    Özbay: efendi, zengin, soylu kişi

    Özbaydar: bileşik isim

    Özbaş: öz baş

    Özbekkan: bileşik isim

    Özberk: özü sert, özü sağlam

    Özbey: efendi, zeygin, soylu kişi

    Özboğa: bileşik isim

    Özbilgin: özünde bilginlik olan

    Özbir: yüreğiyle görünüşü bir olan

    Özçam: öz çam

    Özcebe: bileşik isim

    Özçelik: çelik gibi sağlam kişi

    Özçevik: herşeye yetebilen

    Özçın: özü doğru, saf, temiz kimse

    Özçınar: özü çınar gibi ulu olan

    Özdağ: dağ gibi yüksek ve cüsseli

    Özdamar: inatçı kişiliği olan

    Özdeğer: değerli bir kişilik anlamında

    Özdek: madde, ayniyat

    Özdemir: özü demir gibi sağlam olan

    Özdeş: her türlü nitelik bakımından eşit olan, benzer olan

    Özdoğa: doğa hayranı olan

    Özdoğal: çok içten kimse

    Özdoğan: hayata gelen, doğan

    Özdoğdu: kişilikli doğdu anlamında

    Özdoğmuş: bileşik isim

    Özdoğru: bileşik isim

    Özdoru: öz doru

    Özdoruk: bileşik isim

    Özduran: özü kalan, isim bırakan

    Özdurdu: bileşik isim

    Özduru: sakin bir kişiliğe sahip olan

    Özdil: dili, özü sözü bir kişi

    Özdilek: içten gelen bir temenni

    Özdiler: bileşik isim

    Özdilmaç: tercüman, çevirmen

    Özdinç: canlı, dinç, hareketli

    Özdinçer: canlı, dinç, hareketli

    Özek: can, yürek, kalp

    Özekan: öze kan

    Özenç: istek

    imrenme
    kişiliği genç olan
    bir şeyi elden geldiğince iyi yapmaya çalışma işi, özen
    Özender: zor bulunan

    Özengin: geniş, derin kişiliği olan

    Özer: gerçek er, özü er olan

    dürüstlük timsali
    Özercan: yiğit, doğru, özüdoğru

    Özerdal: bileşik isim

    Özerdem: bütün erdemleri kişiliğinde toplayan

    Özerdim: bileşik isim

    Özerdinç: dinç, canlı

    Özerek: bileşik isim

    Özerhan: dürüst hükümdar

    Özerk: kendi kendini yöneten

    Özerkmen: bileşik isim

    Özerkin: özgür kişi

    Özerman: bir şeyi çok isteyen

    pişmanlık duyan
    Özerol: dürüst kişi ol

    Özertan: erdemli kişi

    Özertem: erdemli kişi

    Özet: bir yazının anlamını daha kısa veren söz ya da yazı

    Özgebay: korkusuz kişi

    Özgeci: başkalarının iyiliği için fedakarlık eden

    Özgeer: korkusuz yiğit kişi

    Özgehan: cana yakın, sıcak kanlı han, yürekli han, cesur han

    Özgen: başına buyruk

    rahat
    özü geniş
    kuzu kulağı otunun filizi
    Özgenalp: sakin, ağırbaşlı yiğit

    Özgenç: kişiliği genç olan

    Özgener: sakin, ağırbaşlı yiğit

    Özgüç: temel güç

    ana kuvvet
    Özgüleç: bileşik isim

    Özgüner: bileşik isim

    Özgür: herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, koşula bağlı olmayan, başına buyruk, hür

    bağımsız
    Özgiray: bileşik isim

    Özgürcan: özünden içtenlik fışkıran

    Özgürel: özgürlüğünü kollayıp gözeten

    Özgüven: kendine güvenme duygusu çok olan

    Özhakan: hükümdar soyundan gelen

    Özhan: hükümdar soyundan gelen

    Özkal: karekterinin her zaman için dürüst olması temenni edilen

    Özkam: bileşik isim

    Özkan: temiz kan, soylu kişinin kanından gelen

    Özkar: öz kar

    Özkaya: kaya gibi sert, sağlam öz

    Özkayra: içten gelen bağış, iyilik

    Özke: sağlıklı, sağlam, temiz yürekli

    Özkent: bileşik isim

    Özker: temiz, sağlam yürekli, er

    hayırsever kimse
    Özkoç: koç gibi kavgacı kişiliği olan

    Özkul: tanrının sevgili kulu

    Özkurt: kurt gibi korkusuz olan

    Özkut: özünde kutsallığı barındıran

    Özkutal: tüm mutluluklar benliğinde bulunsun

    Özkutay: bileşik isim

    Özkutlu: bileşik isim

    Özkutsal: kutsal bir benliği olan

    Özkök: geçmişi köklü bir aileye dayanan

    Özlek: üstün güçlere sahip olan

    Özlen: görme isteği uyandır, kavuşma isteği ver, seni özlesinler

    görülmek istenilen ol, hasreti çekilen ol
    Özlü: özü olan, özleşmiş olan

    Özlüer: temiz karakterli, yiğit kişi

    Özlük: şahsiyet kişilik

    ÖzlüTürk: bileşik isim

    Özman: bileşik isim

    Özmen: özlü kimse, içten kimse

    Özmert: mert yapılı

    Özmut: yapısında mutluluk olan

    Öznil: nil gibi verimli

    Özoğul: öz oğul

    Özoğuz: bileşik isim

    Özok: aceleci bir kişiliği olan

    Özokçu: bileşik isim

    Özoktay: bileşik isim

    Özol: olduğun gibi görün

    Özozan: duygusal bir kişiliği olan

    Özpala: keskin ve yırtıcı bir kişiliği olan

    Özpeker: güçlü kişi

    Özpolat: bileşik isim

    Özpulat: özü çelik gibi sağlam olan

    Özsan: karakteriyle nam salmış kişi
    adı duyulmuş ünlü

    Özsanlı: bileşik isim

    Özselen: bileşik isim

    Özsungur: soğukkanlı bir kişiliğe sahip olan

    Özsü: gerçek asker

    askeri kişilik ve yapı sahibi
    Özsüer: gerçek asker

    askeri kişilik ve yapı sahibi
    Özsözlü: sözünün eri

    Öztan: tan yeri gibi aydınlık

    Öztanır: kişiliğiyle tanınan dürüst kişi

    Öztarhan: bileşik isim

    Öztay: tay gibi atik, hızlı

    Öztaylan: kibar ve zarif bir kişiliğe sahip olan

    Öztaş: taş gibi sağlam

    Öztek: bileşik isim

    Öztekin: uğurlu bir kişi

    Öztokay: bileşik isim

    Öztoklu: bileşik isim

    Öztoygar: bileşik isim

    Öztuna: tuna gibi gür olan

    Öztunç: özü tunç gibi güçlü olan

    Öztimur: demir gibi sağlam

    Öztin: ruhun özü

    sağlam bir ruh yapısı olan
    Öztin-öztinel: sağlam ruh yapısı olan

    Öztinel: öz tinel

    Öztiner: bileşik isim
    ruhsal yönden sağlıklı erkek

    ÖzTürk: Türk kişiliğini özünde barındıran

    Özver: fedakarlık

    Özverdi: bileşik isim

    Özveren: özverili olan, fedakar

    Özveri: fedakarlık

    Özüak: özü tertemiz olan kişi

    Özyay: bileşik isim

    Özüdoğru: doğruluk, dürüstlük timsali

    Özilhan: ülkenin hanı, reisi

    Özilter: yurdun gerçek savunucusu, koruyucusu

    Özinal: inanılan kimse

    Özinan: özünde inançlı olan

    Özipek: koza, ipek böceği

    özü sağlam olan
    Özüpek: ruhen güçlü

    Özütok: gözü gönlü tok olan

    Özyuva: bileşik isim

    Özyürek: güçlü, korkusuz

    Öziş: bileşik isim

    Özöğe: bir şeyin aslı, özü

    Özöge: bileşik isim

    Özönder: liderlik vasfı olan

    Özöz: gönlü geniş kimse

    Özşahin: şahin gibi yırtıcı bir kişiliğe sahip olan

    Özşan: şan yapmış, ünlü
    öz şan

    Özşen: neşeli kişiliği olan.

    Alıntıları Göster
    oğuzcan yok




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.PainKiller

    oğuzcan yok

    Alıntıları Göster
    F ile başlayan yok sanırım.
  • ömer yok
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    F ile başlayan yok sanırım.

    Alıntıları Göster
    Çağlar : benim adım anlam olarak şelale denmiş ama şelalede çağlayan suya denir Çağlar çağlayan veya şelale değil kelimeler doğru ama açıklayış olarak şelalede çağlayan sudur ...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Euphorus

    F ile başlayan yok sanırım.

    Alıntıları Göster
    quote:

    Orjinalden alıntı: Euphorus

    F ile başlayan yok sanırım.

    f ile başlamazki zaten

    Benim adım gökay

    Gök: gök demek
    Ay:Temiz dürüst olarak kullanılıyormuş

    demekki gök kadar temiz :):)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kramers Lawyer -- 11 Mayıs 2009; 22:04:10 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: |_ÖmeR_|

    ömer yok
    quote:

    Orjinalden alıntı: |_ÖmeR_|

    ömer yok


    ömer türk ismi değil arap ismi
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ant_alican

    quote:

    Orjinalden alıntı: |_ÖmeR_|

    ömer yok


    ömer türk ismi değil arap ismi

    Alıntıları Göster
    UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulaşılan mutlu son




  • quote:

    Orijinalden alıntı: i miss you bro

    UTKU: Zafer, galibiyet, yenme, üstün gelme, güçlüklerden sonra ulaşılan mutlu son


    Alıntıları Göster
    ÖZGÜR: Hür, bağımsız, kendinden başkasını dinlemez




  • quote:

    Orijinalden alıntı: MonsterHungry

    ÖZGÜR: Hür, bağımsız, kendinden başkasını dinlemez

    Alıntıları Göster
    bkz. ben
    BUĞRA: 1- Genç aygır 2- Genç erkek deve
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BSG

    bkz. ben
    BUĞRA: 1- Genç aygır 2- Genç erkek deve


    Alıntıları Göster
    Deniz : Deniz
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.