Şimdi Ara

Hayatta kalma içgüdüsü hakkında.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
1
Favori
1.045
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Her canlıda hayatta kalma içgüdüsü bunun sonucunda da çeşitli adaptasyonlar var.
    Peki benim sorum şu; canlılar öleceğini bildiği halde ( en azından hayvanlar ) neden hayatta kalma içgüdüsü yok olmuyor? Biraz saçma bi soru aslında. Ben şöyle düşünüyorum;
    Her canlının yaşamı boyunca yapması gereken şeyler var ve içgüdüsel olarak bunu yapmak zorunda olduğunu biliyor. Eğer hayatta kalma içgüdüsü yok olursa bunları yapma ihtiyacı duymadan ölümünü bekleyecek. Yapmak zorunda olduklarını yapmadığı için doğal denge bozulacak. Ve dünyada yaşam sona erecek. Bu yüzden hayatta kalma içgüdüsü en güçlü içgüdüdür. Ama bu noktada şöyle bi soru çıkıyor; öleceğini bilen canlılar neden gelecek nesiller için yaşamı devam ettirmeye çalışıyor? Bunun açıklayamadım. Siz neler düşünüyorsunuz?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Soyunu devam ettirmek için. Çünkü üreme içgüdüsü daha güçlü. Neden öleceği halde üreyen örümcek türleri var?

    Ya da, neden savaşlar başlarken hamilelikler patlama yapar?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ishamael111 -- 25 Ocak 2016; 0:57:38 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ishamael111 I kullanıcısına yanıt
    Üreme içgüdüsü olmadan yaşanabilir ama hayatta kalma içgüdüsü olmadan yaşanamaz.
    Ayrıca soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ? Gerçekçi düşünmenizi istiyorum.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KOMIK OLAMIYOM

    Üreme içgüdüsü olmadan yaşanabilir ama hayatta kalma içgüdüsü olmadan yaşanamaz.
    Ayrıca soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ? Gerçekçi düşünmenizi istiyorum.

    Virüsler canlı bile değil. Neden tek amaçları DNA'larını kopyalamak?

    Soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ne demek? Genlerini aktaracak işte?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ishamael111


    quote:

    Orijinalden alıntı: KOMIK OLAMIYOM

    Üreme içgüdüsü olmadan yaşanabilir ama hayatta kalma içgüdüsü olmadan yaşanamaz.
    Ayrıca soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ? Gerçekçi düşünmenizi istiyorum.

    Virüsler canlı bile değil. Neden tek amaçları DNA'larını kopyalamak?

    Soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ne demek? Genlerini aktaracak işte?

    Hocam ben de onu merak ediyorum işte neden genlerini aktarmak istiyorlar? Neden soylarını devam ettirmek istiyorlar?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KOMIK OLAMIYOM


    quote:

    Orijinalden alıntı: Ishamael111


    quote:

    Orijinalden alıntı: KOMIK OLAMIYOM

    Üreme içgüdüsü olmadan yaşanabilir ama hayatta kalma içgüdüsü olmadan yaşanamaz.
    Ayrıca soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ? Gerçekçi düşünmenizi istiyorum.

    Virüsler canlı bile değil. Neden tek amaçları DNA'larını kopyalamak?

    Soyunun devam etmesi ona ne kazandıracak ne demek? Genlerini aktaracak işte?

    Hocam ben de onu merak ediyorum işte neden genlerini aktarmak istiyorlar? Neden soylarını devam ettirmek istiyorlar?

    Eğer ilk kendini kopyalayan protein molekülünün düşünme becerisi olsa eminim yaşam olmazdı

    Hocam şöyle düşün, üreyemeyen tüm türler yok oldu. Üreme içgüdüsü barındırmayanlar elendi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Aslında ortada kaynak gösterebileceğimiz bir isteme noktası yok. Hissetmekle alakalı, kaynak kodlarımıza işlenmiş bir şekilde, çalıştırılmayı bekliyor sadece içgüdüler. Çalıştıklarında ise, spontane bir şekilde var oluyorlar. Bu var olma, biz bilinçsizken gerçekleşiyor.

    Bir diğer soru da şu olsun, "İnsandan başka diğer canlılar öleceklerini bilir mi?"

    Bir kedi, böcek, köpek, karga, "Bir gün öleceğim, neden yaşıyorum hala?" düşüncesinin imgesel şeklini zihninde kompoze edebilir mi? Sanmıyorum.

    Benim de merak ettiğim şey şudur, içgüdüler, ilk ne zaman oluştu, nesiller boyu nasıl aktarıldı, kaynak gösterebileceğimiz somut bir noktaları var mı?
  • The Neighbourhood kullanıcısına yanıt
    Hocam bunu ben de düşündüm sonra aklıma şu geldi.
    Mesela bi kutup ayısı düşünelim. Soğuk havaya uygun adaptasyonlar geliştirmişler falan ama gözünün önünde başka bir kutup ayısı soğuktan/hastalıktan vs. ölüyor. Elenmiş oluyor bizim tabirimizle. Ama o kutup ayısı onun öldüğünü anlamış olacak mutlaka ki daha iyi adaptasyonlar geliştirsin yani uzun bi zamandan bahsediyorum burda tabi :D

    özet olarak kendi türünden başka bir bireyin öldüğünü anlayabiliyorsa kendinin de öleceğini anlayabilir diye düşünüyorum.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Söylemeye çalıştığım şey, içgüdü bağlamında canlıların bulunduğu her eylemin düşünme penceresinden çok uzak bir şekilde, arkaplanda bilinçsiz bir şekilde çalışıyor olmasıdır.

    Aslında da "adaptasyon geliştirme" kavramı yok. Adaptasyon geliştirilmez. Adaptasyon zaten vardır. Soğuktan ölmeyen ayılar, düşünerek gelmedi, diğer ayıların öldüğünü görüp kendilerine geliştirmeye çalıştırarak da gelmedi. Onlar sadece, doğal seçilim ortamında, "onlar" hayatta kalabildiği için varlar.

    "Adaptasyon, içgüdü" bunların düşünmekle herhangi bir bağlantısı bulunmamakta, zira hepsi soyut hislerden oluşuyor. İnsandan başka canlıların herhangi bir anlama aydınlığı sonucunda bu tarz eylemlerde bulunduklarını sanmıyorum.

    Anlamaktan bahsediyorsunuz, canlıların düşünebildiklerinden ve anlayabildiklerinden, anlayıp-düşünüp yeni "taktikler" geliştirmelerinden. İçgüdüsel olarak onu yapmak zorunda olduğunu bilmiyor, hissediyor.

    Aynada kendini gören canlılar, onların kendilerini olduklarını düşünemez. Bu yüzden ben algısı çoğunda yoktur ve, uzun süreli mantıklı taktik planlamalarında oynayabileceklerini sanmıyorum.

    Sonuç olarak; Kutup ayısı diye bir tür yoktu, beyaz ayılar hayatta kalınca adları "Kutup ayısı" oldu.




  • Doğum kuralları belli olan bir hal. Doğum esnası hatırlanmaz. Ancak olum anı yaşamsal bir gerçek. Bu yüzden bir korku var. Doğal bir korku daha önce yaşanmadığı duşunulen ve son olarak addedilen bir ongoru.

    Turun devamı konusunda katil balinaların değişik Bi anlayışı var. Toplu intihar edebiliyorlar. Bazı bilim adamları sonar dalgalarının bozulduğu için bunu yaptığını düşünüyor. Ancak yaşamsal düzeyde bu şekilde bir örnek mevcut olabilir.

    Tur olarak hayatın anlamaızlaştığı hakikatini kabul eden bir canlı turu bilmiyorum. Ancak hayatiyetin kaynağı olan ışığın olmesi hali mevcut. İlginç bir şekilde bu bir tur değil gibi gözükse de güneşin hayat amacını an ve an kaybettiğini duşunursek toplu olarak bu amacın her gün azaldığı gerçeğini hissetmediğimizi kendimize eğlenceler oluşturarak bunu perdelediğimizi de duşunebiliriz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bir şiir vardı ofkelen ofkelen ışığın olmesi karşısında gibiydi. Tamamını kopyalayan olursa şiiri de yorumlamaya çalışırız.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • The Neighbourhood kullanıcısına yanıt
    Hocam teşekkür ederim cevabınız için. Çoğu şeyi aydınlattım kafamda şuan.
    İyi geceler.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • HADO77 kullanıcısına yanıt
    Yani canlılar ölmekten korktuğu için hayatta kalma içgüdüsü var. Aynu zamanda kesin ölümlerini kestiremedikler için hayatta kalma içgüdüsü asla yok olmuyor. Doğru mu anlamışım hocam?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Doğumu bilemezsin hatırlamazsın ancak olumu bileceksin ve son hatırladın şey bu olacak. Bu çok büyük bir korku.

    Aslında olumden değil bu duygudan korkuyor ve çekiniyoruz. Sonuçta bundan kaçış yok desek de o yalnızlık duygusu insanı yıpratıyor. Ben mobilden kopyalamayı beceremiyorum desem yeridir. Eğer uygunsanız kopyalarsanız memnun olurum

    Saygılarımla...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HADO77

    Doğumu bilemezsin hatırlamazsın ancak olumu bileceksin ve son hatırladın şey bu olacak. Bu çok büyük bir korku.

    Aslında olumden değil bu duygudan korkuyor ve çekiniyoruz. Sonuçta bundan kaçış yok desek de o yalnızlık duygusu insanı yıpratıyor. Ben mobilden kopyalamayı beceremiyorum desem yeridir. Eğer uygunsanız kopyalarsanız memnun olurum

    Saygılarımla...

    Do not go gentle into that good night,
    Old age should burn and rave at close of day;
    Rage, rage against the dying of the light.

    Though wise men at their end know dark is right,
    Because their words had forked no lightning they
    Do not go gentle into that good night.

    Good men, the last wave by, crying how bright
    Their frail deeds might have danced in a green bay,
    Rage, rage against the dying of the light.

    Wild men who caught and sang the sun in flight,
    And learn, too late, they grieved it on its way,
    Do not go gentle into that good night.

    Grave men, near death, who see with blinding sight
    Blind eyes could blaze like meteors and be gay,
    Rage, rage against the dying of the light.

    And you, my father, there on that sad height,
    Curse, bless, me now with your fierce tears, I pray.
    Do not go gentle into that good night.
    Rage, rage against the dying of the light.


    Şiiri anadilinde okumak en iyisidir. Yine de çevirisi burada.


    Gitme o güzel geceye tatlılıkla
    İhtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında;
    Öfkelen, öfkelen ışığın ölmesinin karşısında.

    Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlık uygundur sonlarında,
    Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu için onlar
    Gitmezler o güzel geceye tatlılıkla.

    İyi insanlar, son defa ellerini sallarlar, bağırarak ne kadar parlak
    Dans edebileceğini güçsüz eylemlerinin yeşil bir koyda,
    Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölmesinin karşısında.

    Vahşi insanlar güneşi uçarken yakalamış olan,
    Ve öğrenen, çok geç, yas tuttuklarını ona yolunda,
    Gitmezler o güzel geceye tatlılıkla.

    Ağır hastalar, ölüme yakın, körleştiren görme gücüyle gören
    Kör gözlerin gök taşları gibi alevlendiğini ve şen olmasını,
    Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölmesinin karşısında.

    Ve sen, benim babam, orada hüzünlü dorukta,
    Yalvarırım, lanet et, hayırdua et bana şimdi acımasız göz yaşlarınla.
    Gitme o güzel geceye tatlılıkla.
    Öfkelen, öfkelen ışığın ölmesinin karşısında.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hocam konuyu azcık olsada hortlatmis olacam ama. Şu şiir günlerdir hakkında düşünüyorum. Bir sürü kutuphaneye gittim internetten de çok araştırma yaptım fakat bir türlü mantıklı bir cevap açıklama bi analiz bulamadım. Kendim de birşey çıkaramadım. HADO77 ortaya atmış sonra çekilmiş. Varsa bi bildiğiniz söyleyin lütfen.

    Teşekkürler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Havacılık bağımlısı kullanıcısına yanıt
    şiirde müşahhaslaşan yani görünen bi kavramdan bahsedilmiş. aslında utku emel olarak kalması yani ölmemesi(aslında olmaması) gereken bi yapı gözükünce olan bi kısım olaylar hikaye edilmiş.

    bana göre akıllarda kalması gereken baba imajını yere indiren bi yapıya karşı öfkelenmesi istenen bi başkası var.

    doğum ve onun sancıları adına kişi babasının öfkesini taşıyor. bu öfkeyi ifade ederken de neden diye soruyor?

    ben olmasaydım demiyor baba denen kavram neden oldu ve madem vardı neden ışıklar sönerken bu kadar kadere razı bi hali var.

    anlaşıldığı kadarıyla şair ve babası arasında bi uyum süreci var ve baba denen yapı giderken gözüm arkada kalmayacak diye düşünmüş olmalı.

    ancak şair babasının kendisine bıraktığı ölüm mirasını diğer nesle aktarmak zorunda kaldığını kendisi için hüzünlenecek bi evladın bu kere kendisi tarafından ortaya çıkarılacağını düşünüyor.

    babasına bana öğretmediğin öfkeyi en azından giderken öğret diyor.

    ölüme karşı bi öfkeden ziyade hayatın devingen yapısına karşı bi cevap üretmesi istenen birisi var. aslında bana öğret vebana miras bırak dediği şey öfke ve kızgınlık duygusu.

    yaşamış insanların yaşamları bu öfkeyi yaşatmıyor ancak baba denen yapı bu öfkeyi hatırlatmalı idi deniyor.

    bir sürü insan içinde farklı olan bana diğerleri hakkında bir şeyi öğretendir ve bu kişi özel olma adına bana hayata karşı öfkeyi öğreten kişi olmalıdır gibi.

    şiir yorumlamam aslında ama cevapsız bırakmak istemedim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HADO77 -- 13 Mayıs 2017; 18:24:20 >




  • Bu şiir interstellar filminde hikayeyelle alakası olmaması halde (belki vardır anlamını bi çözsem) sanki önemli bir şeymiş gibi iki defa vurgu yapılarak alıntılanmış.

    Güzel uzun bi yorum yapmışsınız. Teşekkür ederim. Gece saat ilerlesin üzerinde düşüneceğim. (Etrafta bağrışan insanlar olunca zor oluyo)

    Teşekkürler

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bir cok canli olecegini bilecek kadar bilinci degil ek olarak bunun cok daha temel bir davranis bicimi oldugunu dusunuyorum yani sadece hayvanlara bakarak anlasilabilecek hucrelerle donmemiz gerek. Hucreler ne yapar sa varligini surdurmek icin yapar buda onun gibi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.