Şimdi Ara

Nasıl ciddi olabilirim? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
4 Misafir (1 Mobil) - 3 Masaüstü1 Mobil
5 sn
32
Cevap
2
Favori
5.918
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Germiyanlı

    Bu kadar ilgini çekti mi yau

    Daha okumadım ama okuyacağım hocam
  • İnanır mısınız, bu yazıda ki tespitlerin aynısı benim başıma geldi. Ben de günlük hayatta güler yüzlü, çok sakin ve genelde mutluyumdur. İş-okul ortamında tanımadığım insanlara kibar davranmaya çalışırım.

    Birkaç hafta önce staj yaptığım hastanedeki bir stajyer arkadaşım bana çok garip bir şey sordu, ''Murat, sen antidepresan kullanıyorsun değil mi? Düzenli olarak gittiğin bir psikolog var herhalde.'' gibi bir şeyler söyleyince şaşırıp yok ne alaka, neden böyle bir şey söyledin dediğim de, ''yok yok, kullanıyorsun kesin. ben antidepresan kullanan birini çok iyi anlarım, çünkü bir aralar ben de alıyordum. Dürüst cevap ver, hangi antidepresanı kullanıyorsun?'' diye ısrarla sürdürdü sorusunu. Böyle düşünmesinin sebebi ise sürekli gülümsemem, kolay kolay öfkelenmemem ve ''saf'' gibi gözükmem imiş.

    Bunu söyleyen de bazı duygular beslediğim bir kızdı. O gün kendimi çok kötü hissetmiştim. Arkadaşların yaptığı muhabbetlere dahil olmamış ve çok az konuşmuştum. Hatta zekamın geri olduğundan çok fazla şüphelendim. ''Cehalet mutluluktur, içi boş olan beyinler mutlu davranır, zeka arttıkça mutluluk azalır.'' gibi laflar duyunca mutlu olmanın çok yanlış bir şey olduğunu, bunun bir cehalet örneği olduğunu düşünmeye başladım maalesef.

    Bir başka kız arkadaşım da, ''bu kadar sakin biri olmandan çok gıcık kapıyorum. çok iticisin ya'' demişti. Hiç değiştirmeden ve abartmadan ne söylediğini olduğu gibi yazdım buraya. Açık açık sinir olduğunu söylemişti. Bu da beni ister istemez ''anormal'' olduğum düşüncesine itiyor. Mutlu olmak bana saf ve salak bir imaj dışında pek bir şey kazandırmadı açıkçası.

    Daha yazılacak çok şey varda, düşüncelerimi yazıya dökme konusunda pek iyi değilim. Yinede biraz içimi dökmeye çalıştım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Metin2nin Demircisi -- 7 Ekim 2016; 1:38:53 >




  • espri yapanlara "hıı çk kmk .s.s" de
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Germiyanlı

    ? Mutluluğun vermeyeceği pek çok şeyi ıstırap sana verebilir. Aslında mutluluk senden pek çok şeyi alır götürür. Mutluluk
    senden hep sahip olduğun şeylerin tümünü, hep olduğun şeylerin tümünü alır;
    mutluluk seni yok eder. Istırap senin egonu besler ve mutluluksa basitçe egosuz olma halidir. Sorun budur, sorunun can alıcı noktası budur. Bu nedenle insanlara mutlu olmak çok zor gelir. Bu nedenle milyonlarca insan ıstırap
    içerisinde yaşamak zorundadır ... ıstırap içerisinde yaşamayı tercih eder. O sana çok, çok kristalize olmuş bir ego verir. Istırap içerisinde varsın. Mutluyken yoksun. Istırap içinde kristalleşme vardır; mutluluk içinde ise ışıldar hale gelirsin.
    Şayet bu anlaşılırsa her şey netleşir. Istırap seni özel kılar. Mutluluk evrensel bir olgudur, hiçbir özel tarafı yoktur. Ağaçlar mutludur ve hayvanlar mutludur ve kuşlar mutludur. Varoluşun tümü, insan hariç mutludur. Mutsuz olarak insan çok özel, sıra dışı olur.
    Istırap seni, insanların ilgisini çekebilir hale getirir. Ne zaman perişan bir halde olursan sana ilgi gösterilir, sempati duyulur, sevilirsin. Herkes sana özen göstermeye başlar. Perişan olmuş birisine
    kim acı çektirmek ister? Kim kıskanır sefil birisini? Perişan haldeki birisine kim düşman olabilir? Bu çok ucuz bir şey olurdu.
    Perişan birisine özen gösterilir, sevilir, ilgi gösterilir. Mutsuzluğun çok büyük bir getirisi vardır. Eğer kadın mutsuz değilse, kocası basitçe onu unutmaya başlar. Şayet kadın mutsuzsa, koca onu göz ardı
    etmenin bedelini ödeyemez. Şayet baba mutsuzsa tüm aile, karısı, çocukları çevresindedir, onun için endişelidir; bu çok rahatlık verir. Kişi yalnız olmadığını, bir ailesi, dostları olduğunu düşünür.
    Hasta, depresyonda, ıstırap içinde olduğunda, teselli etmek için, rahatlatmak için arkadaşların seni ziyaret etmeye gelir. Mutlu olduğunda aynı arkadaşların seni kıskanmaya başlar. Gerçekten mutlu olduğunda, tüm dünyayı karşında bulacaksın.
    Hiç kimse mutlu bir insandan hoşlanmaz çünkü mutlu bir insan diğerlerinin egosunu
    incitir. Diğerleri şöyle düşünmeye başlar: “Yani sen şimdi mutlu oldun ama hepimiz,
    biz hâlâ karanlıkta, ıstırap içerisinde ve cehennemde sürünüyoruz.”
    Dünya mutsuz insanlardan oluşur ve hiç kimse tüm dünyayı karşısına alabilecek kadar cesaret sahibi değil; bu çok tehlikeli, çok riskli. Istıraba tutunmak daha iyi, o seni kalabalığın bir parçası yapar. Mutlusun ve sen bir bireysin, mutsuzsan kalabalığın bir parçasısın; Hindu, Müslüman, Hıristiyan, Hintli, Arap, Japon.
    Mutluluk mu? Mutluluğun ne olduğunu biliyor musun? O Hintli, Hıristiyan, Müslüman mıdır? Mutluluk basitçe mutluluktur. Kişi başka bir dünyaya götürülür. Kişi artık insan zihninin yaratmış olduğu dünyanın, çirkin tarihin bir parçası değildir. Kişi artık zamanın bir parçası bile değildir. Gerçekten mutlu, saadet içerisinde olduğunda zaman ortadan kalkar, mekân ortadan kalkar.
    Albert Einstein, geçmişte bilim adamları zaman ve mekân diye iki ayrı gerçeklik olduğunu düşünmüştür der. Fakat o, bu iki gerçeklik iki tane değildir; onlar aynı olan tek bir gerçeğin iki yüzüdür demiştir. Bu nedenle o da tek bir sözcük olan zaman-mekân sözünü icat etmiştir. Zaman, uzayın dördüncü boyutundan başka bir şey değildir. Einstein bir mistik değildi, aksi takdirde üçüncü bir gerçekliği de tanıtırdı; aşkın olanı, ne zaman ne de mekân olanı. Bu da oradadır, ben ona “tanık” diyorum. Ve bir kez bu üçü orada mevcutken tüm üçlüye sahipsindir. Tanrı’nın üç yüzü, tirmurti kavramının tümüne sahipsin. O zaman tüm dört boyuta da sahip olursun. Gerçeklik dört boyutludur; uzayın üç boyutu ve dördüncü
    boyutu da zaman.
    Ancak beşinci olarak adlandırılamayacak bir şey daha vardır, çünkü gerçekten de o beşinci değildir; o bütündür, aşkın olandır. O toplumsal değildir, o geleneksel değildir, onun insan zihniyle hiçbir alakası yoktur.
    Sorduğun soru önemlidir: “Bu ıstıraba tutunma da nedir?”
    Bunun nedenleri vardır. Mutsuzluğuna bir bak, izle ve nedenlerin neler olduğunu görebileceksin. Ve sonra da coşku içinde olmanın keyfine izin verdiğin o ender anlara bir bak ve sonra da aradaki farkları gör.
    Birkaç şeyi fark edeceksin: Mutsuz olduğunda boyun eğensin. Toplum buna bayılır, insanlar sana saygı duyar, çok büyük bir saygınlığın olur. Hatta bir aziz haline bile gelebilirsin; bu yüzden de senin azizlerin toptan mutsuzdur. Mutsuzluk yüzlerinde, gözlerinde kocaman harflerle yazılıdır. Mutsuz oldukları için de tüm coşkunun karşısındadırlar. Coşkunun tümünü hedonizm olarak lanetlerler; her türlü coşku olasılığını günah olarak lanetlerler. Kendileri mutsuzdur ve tüm dünyayı da mutsuz görmek isterler. Aslına bakarsan onlar sadece mutsuz bir dünyada aziz olarak algılanılırlar! Mutlu bir dünyada onların hastaneye kaldırılmaları, psikolojik tedavi görmeleri gerekir. Onlar hastadır.
    Pek çok aziz gördüm ve geçmişteki azizlerin hayatlarına bakıyorum. Onların yüzde doksan dokuzu anormal; nevrozlu, hatta psikopat. Ama onlar çok saygı gördüler ve unutma onlar ıstırap çektikleri için saygı gördüler. Ne kadar ıstırap içerisinden geçtilerse, o kadar da saygı gördüler. Her gün kendi bedenlerine kamçıyla vuran azizler ve bu muhteşem çileciyi, kendini cezalandıran kişiyi görmek için toplanan insanlar olmuştur. En büyüğü bedeninin her tarafı yara içinde kalanıydı ve bu insanlar aziz olarak
    algılandı! Gözler aracılığıyla güzelliğin farkına varıldığı ve bu sayede de arzu kabardığı için gözlerini dağlayan azizler olmuştur. Ve onlar gözlerini yok ettiği için saygı görmüşlerdir. Onlara varoluşun güzelliklerini görmeleri için göz verildi ama onlar kör olmaya karar verdi. Cinsel organını kesip atan azizler vardır ve onlar kendi kendilerini yok etmekte oldukları, kendilerine karşı vahşet uyguladıkları için çok fazla, muhteşem bir saygı gördüler. Bu insanlar psikolojik olarak hastaydı.
    Istırabının içine bir bak ve çok temel şeyler bulacaksın. O sana saygınlık verir. İnsanlar sana karşı daha dostça, daha sempatik davranır. Şayet mutsuzsan daha çok arkadaşın olacaktır. Bu çok garip bir dünyadır, bir şeyler kökten yanlıştır onda. Bu böyle olmamalıdır, mutlu insanın daha çok arkadaşı olmalıdır. Fakat mutlu ol ve insanlar seni kıskansınlar, artık arkadaşça davranmazlar. Aldatılmış hissederler; sende onlarda olmayan bir şey vardır.
    Niçin mutlusun?
    O nedenle biz de, yüzlerce asırdır mutluluğu bastırıp, mutsuzluğu ifade ettiğimiz çok ince bir mekanizmayı öğrendik. İkinci bir benliğin olmuştur.

    Bu yazıdakiler tamamiyle züğürt tesellisi. Kısacası mükemmel görünmeki insanlar sana uzaktan bakmasın samimi ol demeye getirilmiş ama konu yanlış. Mutsuzluk insanı bunaltır aynı şekilde çevrendeki insanlarında içlerini karartır ve sıkarsın. Mutsuz bir insanla takılmayı kimse istemez. Mutsuz insanlar genelde hayatın gerçeklerinden bahseder olaylara hep negatif bakarlar bu yüzden çevresindeki insanlarında enerjisini düşürür ve moralini bozarlar. Ben şahsen böyle insanlarla hiç takılmıyorum çevremdeki arkadaşlarımda öyle bu tip somurtkan insanların yanında jet hızıyla uzaklaşıyor genelde insanlar. Senin o yazıda bahsetmek istenilen ise mükemmel olup rakipleri çoğaltmak yerine hatalarınızı gösterinki insanlar sizinde onlar gibi olduğunuzu görsün kıskanmasın. Bu hayatta ne kadar çok düşmanın varsa o kadar çok şey başarmışsın demektir unutma. Gücü olmayanlar mutsuz ve başarısız olmaya devam edebilir çevrede onaylanmamak adına Birde bu hayatta hiç düşmanı olmayan adam hayatı boyunca hiçbir şey başarmamıştır. Çevresindekilerin gözünde yer edinmek için bulunduğu kabın şeklini alan karakteri bulunmayan elemandır.




  • delgado.11 kullanıcısına yanıt
    Upuzun bir yazı yazmıştım sana. Galiba bana yazdığın yorumu silmişsin. Ben böyle işin :(
  • Uzun yazmaya meraklılar adı altında bir kulüp kurun oradan devam edin bence böyle sarmıyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Metin2nin Demircisi

    Upuzun bir yazı yazmıştım sana. Galiba bana yazdığın yorumu silmişsin. Ben böyle işin :(

    Konuya cevap gelmeyince kimse takmıyo heralde dedim sildim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: delgado.11

    quote:

    Orijinalden alıntı: Germiyanlı

    ? Mutluluğun vermeyeceği pek çok şeyi ıstırap sana verebilir. Aslında mutluluk senden pek çok şeyi alır götürür. Mutluluk
    senden hep sahip olduğun şeylerin tümünü, hep olduğun şeylerin tümünü alır;
    mutluluk seni yok eder. Istırap senin egonu besler ve mutluluksa basitçe egosuz olma halidir. Sorun budur, sorunun can alıcı noktası budur. Bu nedenle insanlara mutlu olmak çok zor gelir. Bu nedenle milyonlarca insan ıstırap
    içerisinde yaşamak zorundadır ... ıstırap içerisinde yaşamayı tercih eder. O sana çok, çok kristalize olmuş bir ego verir. Istırap içerisinde varsın. Mutluyken yoksun. Istırap içinde kristalleşme vardır; mutluluk içinde ise ışıldar hale gelirsin.
    Şayet bu anlaşılırsa her şey netleşir. Istırap seni özel kılar. Mutluluk evrensel bir olgudur, hiçbir özel tarafı yoktur. Ağaçlar mutludur ve hayvanlar mutludur ve kuşlar mutludur. Varoluşun tümü, insan hariç mutludur. Mutsuz olarak insan çok özel, sıra dışı olur.
    Istırap seni, insanların ilgisini çekebilir hale getirir. Ne zaman perişan bir halde olursan sana ilgi gösterilir, sempati duyulur, sevilirsin. Herkes sana özen göstermeye başlar. Perişan olmuş birisine
    kim acı çektirmek ister? Kim kıskanır sefil birisini? Perişan haldeki birisine kim düşman olabilir? Bu çok ucuz bir şey olurdu.
    Perişan birisine özen gösterilir, sevilir, ilgi gösterilir. Mutsuzluğun çok büyük bir getirisi vardır. Eğer kadın mutsuz değilse, kocası basitçe onu unutmaya başlar. Şayet kadın mutsuzsa, koca onu göz ardı
    etmenin bedelini ödeyemez. Şayet baba mutsuzsa tüm aile, karısı, çocukları çevresindedir, onun için endişelidir; bu çok rahatlık verir. Kişi yalnız olmadığını, bir ailesi, dostları olduğunu düşünür.
    Hasta, depresyonda, ıstırap içinde olduğunda, teselli etmek için, rahatlatmak için arkadaşların seni ziyaret etmeye gelir. Mutlu olduğunda aynı arkadaşların seni kıskanmaya başlar. Gerçekten mutlu olduğunda, tüm dünyayı karşında bulacaksın.
    Hiç kimse mutlu bir insandan hoşlanmaz çünkü mutlu bir insan diğerlerinin egosunu
    incitir. Diğerleri şöyle düşünmeye başlar: “Yani sen şimdi mutlu oldun ama hepimiz,
    biz hâlâ karanlıkta, ıstırap içerisinde ve cehennemde sürünüyoruz.”
    Dünya mutsuz insanlardan oluşur ve hiç kimse tüm dünyayı karşısına alabilecek kadar cesaret sahibi değil; bu çok tehlikeli, çok riskli. Istıraba tutunmak daha iyi, o seni kalabalığın bir parçası yapar. Mutlusun ve sen bir bireysin, mutsuzsan kalabalığın bir parçasısın; Hindu, Müslüman, Hıristiyan, Hintli, Arap, Japon.
    Mutluluk mu? Mutluluğun ne olduğunu biliyor musun? O Hintli, Hıristiyan, Müslüman mıdır? Mutluluk basitçe mutluluktur. Kişi başka bir dünyaya götürülür. Kişi artık insan zihninin yaratmış olduğu dünyanın, çirkin tarihin bir parçası değildir. Kişi artık zamanın bir parçası bile değildir. Gerçekten mutlu, saadet içerisinde olduğunda zaman ortadan kalkar, mekân ortadan kalkar.
    Albert Einstein, geçmişte bilim adamları zaman ve mekân diye iki ayrı gerçeklik olduğunu düşünmüştür der. Fakat o, bu iki gerçeklik iki tane değildir; onlar aynı olan tek bir gerçeğin iki yüzüdür demiştir. Bu nedenle o da tek bir sözcük olan zaman-mekân sözünü icat etmiştir. Zaman, uzayın dördüncü boyutundan başka bir şey değildir. Einstein bir mistik değildi, aksi takdirde üçüncü bir gerçekliği de tanıtırdı; aşkın olanı, ne zaman ne de mekân olanı. Bu da oradadır, ben ona “tanık” diyorum. Ve bir kez bu üçü orada mevcutken tüm üçlüye sahipsindir. Tanrı’nın üç yüzü, tirmurti kavramının tümüne sahipsin. O zaman tüm dört boyuta da sahip olursun. Gerçeklik dört boyutludur; uzayın üç boyutu ve dördüncü
    boyutu da zaman.
    Ancak beşinci olarak adlandırılamayacak bir şey daha vardır, çünkü gerçekten de o beşinci değildir; o bütündür, aşkın olandır. O toplumsal değildir, o geleneksel değildir, onun insan zihniyle hiçbir alakası yoktur.
    Sorduğun soru önemlidir: “Bu ıstıraba tutunma da nedir?”
    Bunun nedenleri vardır. Mutsuzluğuna bir bak, izle ve nedenlerin neler olduğunu görebileceksin. Ve sonra da coşku içinde olmanın keyfine izin verdiğin o ender anlara bir bak ve sonra da aradaki farkları gör.
    Birkaç şeyi fark edeceksin: Mutsuz olduğunda boyun eğensin. Toplum buna bayılır, insanlar sana saygı duyar, çok büyük bir saygınlığın olur. Hatta bir aziz haline bile gelebilirsin; bu yüzden de senin azizlerin toptan mutsuzdur. Mutsuzluk yüzlerinde, gözlerinde kocaman harflerle yazılıdır. Mutsuz oldukları için de tüm coşkunun karşısındadırlar. Coşkunun tümünü hedonizm olarak lanetlerler; her türlü coşku olasılığını günah olarak lanetlerler. Kendileri mutsuzdur ve tüm dünyayı da mutsuz görmek isterler. Aslına bakarsan onlar sadece mutsuz bir dünyada aziz olarak algılanılırlar! Mutlu bir dünyada onların hastaneye kaldırılmaları, psikolojik tedavi görmeleri gerekir. Onlar hastadır.
    Pek çok aziz gördüm ve geçmişteki azizlerin hayatlarına bakıyorum. Onların yüzde doksan dokuzu anormal; nevrozlu, hatta psikopat. Ama onlar çok saygı gördüler ve unutma onlar ıstırap çektikleri için saygı gördüler. Ne kadar ıstırap içerisinden geçtilerse, o kadar da saygı gördüler. Her gün kendi bedenlerine kamçıyla vuran azizler ve bu muhteşem çileciyi, kendini cezalandıran kişiyi görmek için toplanan insanlar olmuştur. En büyüğü bedeninin her tarafı yara içinde kalanıydı ve bu insanlar aziz olarak
    algılandı! Gözler aracılığıyla güzelliğin farkına varıldığı ve bu sayede de arzu kabardığı için gözlerini dağlayan azizler olmuştur. Ve onlar gözlerini yok ettiği için saygı görmüşlerdir. Onlara varoluşun güzelliklerini görmeleri için göz verildi ama onlar kör olmaya karar verdi. Cinsel organını kesip atan azizler vardır ve onlar kendi kendilerini yok etmekte oldukları, kendilerine karşı vahşet uyguladıkları için çok fazla, muhteşem bir saygı gördüler. Bu insanlar psikolojik olarak hastaydı.
    Istırabının içine bir bak ve çok temel şeyler bulacaksın. O sana saygınlık verir. İnsanlar sana karşı daha dostça, daha sempatik davranır. Şayet mutsuzsan daha çok arkadaşın olacaktır. Bu çok garip bir dünyadır, bir şeyler kökten yanlıştır onda. Bu böyle olmamalıdır, mutlu insanın daha çok arkadaşı olmalıdır. Fakat mutlu ol ve insanlar seni kıskansınlar, artık arkadaşça davranmazlar. Aldatılmış hissederler; sende onlarda olmayan bir şey vardır.
    Niçin mutlusun?
    O nedenle biz de, yüzlerce asırdır mutluluğu bastırıp, mutsuzluğu ifade ettiğimiz çok ince bir mekanizmayı öğrendik. İkinci bir benliğin olmuştur.

    Bu yazıdakiler tamamiyle züğürt tesellisi. Kısacası mükemmel görünmeki insanlar sana uzaktan bakmasın samimi ol demeye getirilmiş ama konu yanlış. Mutsuzluk insanı bunaltır aynı şekilde çevrendeki insanlarında içlerini karartır ve sıkarsın. Mutsuz bir insanla takılmayı kimse istemez. Mutsuz insanlar genelde hayatın gerçeklerinden bahseder olaylara hep negatif bakarlar bu yüzden çevresindeki insanlarında enerjisini düşürür ve moralini bozarlar. Ben şahsen böyle insanlarla hiç takılmıyorum çevremdeki arkadaşlarımda öyle bu tip somurtkan insanların yanında jet hızıyla uzaklaşıyor genelde insanlar. Senin o yazıda bahsetmek istenilen ise mükemmel olup rakipleri çoğaltmak yerine hatalarınızı gösterinki insanlar sizinde onlar gibi olduğunuzu görsün kıskanmasın. Bu hayatta ne kadar çok düşmanın varsa o kadar çok şey başarmışsın demektir unutma. Gücü olmayanlar mutsuz ve başarısız olmaya devam edebilir çevrede onaylanmamak adına Birde bu hayatta hiç düşmanı olmayan adam hayatı boyunca hiçbir şey başarmamıştır. Çevresindekilerin gözünde yer edinmek için bulunduğu kabın şeklini alan karakteri bulunmayan elemandır.

    İyi ve mutlu insanları s..yolar sen bunu duymamışsın sanırım.
    Şaka bi yana,neşeli ve rahat insanlara enayi/saf/salak gözüyle bakıyorlar.
    Malesef böyle garip bir toplumdayız.
    Yazının doğru olan yönleri var ama her cümlesine de katılamayız.
    Şöleki;
    Somurtkan ve gergin insanları hiç sevmem,
    Hemen uzaklaşırım.
    Aynı şekilde hep gülen,espri yapan,herşeyi şakaya bağlayan tuzu kuru insanlara da sinir olurum.
    Kararında yaşamak lazım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: @koray.tekler


    quote:

    Orijinalden alıntı: delgado.11

    quote:

    Orijinalden alıntı: Germiyanlı

    ? Mutluluğun vermeyeceği pek çok şeyi ıstırap sana verebilir. Aslında mutluluk senden pek çok şeyi alır götürür. Mutluluk
    senden hep sahip olduğun şeylerin tümünü, hep olduğun şeylerin tümünü alır;
    mutluluk seni yok eder. Istırap senin egonu besler ve mutluluksa basitçe egosuz olma halidir. Sorun budur, sorunun can alıcı noktası budur. Bu nedenle insanlara mutlu olmak çok zor gelir. Bu nedenle milyonlarca insan ıstırap
    içerisinde yaşamak zorundadır ... ıstırap içerisinde yaşamayı tercih eder. O sana çok, çok kristalize olmuş bir ego verir. Istırap içerisinde varsın. Mutluyken yoksun. Istırap içinde kristalleşme vardır; mutluluk içinde ise ışıldar hale gelirsin.
    Şayet bu anlaşılırsa her şey netleşir. Istırap seni özel kılar. Mutluluk evrensel bir olgudur, hiçbir özel tarafı yoktur. Ağaçlar mutludur ve hayvanlar mutludur ve kuşlar mutludur. Varoluşun tümü, insan hariç mutludur. Mutsuz olarak insan çok özel, sıra dışı olur.
    Istırap seni, insanların ilgisini çekebilir hale getirir. Ne zaman perişan bir halde olursan sana ilgi gösterilir, sempati duyulur, sevilirsin. Herkes sana özen göstermeye başlar. Perişan olmuş birisine
    kim acı çektirmek ister? Kim kıskanır sefil birisini? Perişan haldeki birisine kim düşman olabilir? Bu çok ucuz bir şey olurdu.
    Perişan birisine özen gösterilir, sevilir, ilgi gösterilir. Mutsuzluğun çok büyük bir getirisi vardır. Eğer kadın mutsuz değilse, kocası basitçe onu unutmaya başlar. Şayet kadın mutsuzsa, koca onu göz ardı
    etmenin bedelini ödeyemez. Şayet baba mutsuzsa tüm aile, karısı, çocukları çevresindedir, onun için endişelidir; bu çok rahatlık verir. Kişi yalnız olmadığını, bir ailesi, dostları olduğunu düşünür.
    Hasta, depresyonda, ıstırap içinde olduğunda, teselli etmek için, rahatlatmak için arkadaşların seni ziyaret etmeye gelir. Mutlu olduğunda aynı arkadaşların seni kıskanmaya başlar. Gerçekten mutlu olduğunda, tüm dünyayı karşında bulacaksın.
    Hiç kimse mutlu bir insandan hoşlanmaz çünkü mutlu bir insan diğerlerinin egosunu
    incitir. Diğerleri şöyle düşünmeye başlar: “Yani sen şimdi mutlu oldun ama hepimiz,
    biz hâlâ karanlıkta, ıstırap içerisinde ve cehennemde sürünüyoruz.”
    Dünya mutsuz insanlardan oluşur ve hiç kimse tüm dünyayı karşısına alabilecek kadar cesaret sahibi değil; bu çok tehlikeli, çok riskli. Istıraba tutunmak daha iyi, o seni kalabalığın bir parçası yapar. Mutlusun ve sen bir bireysin, mutsuzsan kalabalığın bir parçasısın; Hindu, Müslüman, Hıristiyan, Hintli, Arap, Japon.
    Mutluluk mu? Mutluluğun ne olduğunu biliyor musun? O Hintli, Hıristiyan, Müslüman mıdır? Mutluluk basitçe mutluluktur. Kişi başka bir dünyaya götürülür. Kişi artık insan zihninin yaratmış olduğu dünyanın, çirkin tarihin bir parçası değildir. Kişi artık zamanın bir parçası bile değildir. Gerçekten mutlu, saadet içerisinde olduğunda zaman ortadan kalkar, mekân ortadan kalkar.
    Albert Einstein, geçmişte bilim adamları zaman ve mekân diye iki ayrı gerçeklik olduğunu düşünmüştür der. Fakat o, bu iki gerçeklik iki tane değildir; onlar aynı olan tek bir gerçeğin iki yüzüdür demiştir. Bu nedenle o da tek bir sözcük olan zaman-mekân sözünü icat etmiştir. Zaman, uzayın dördüncü boyutundan başka bir şey değildir. Einstein bir mistik değildi, aksi takdirde üçüncü bir gerçekliği de tanıtırdı; aşkın olanı, ne zaman ne de mekân olanı. Bu da oradadır, ben ona “tanık” diyorum. Ve bir kez bu üçü orada mevcutken tüm üçlüye sahipsindir. Tanrı’nın üç yüzü, tirmurti kavramının tümüne sahipsin. O zaman tüm dört boyuta da sahip olursun. Gerçeklik dört boyutludur; uzayın üç boyutu ve dördüncü
    boyutu da zaman.
    Ancak beşinci olarak adlandırılamayacak bir şey daha vardır, çünkü gerçekten de o beşinci değildir; o bütündür, aşkın olandır. O toplumsal değildir, o geleneksel değildir, onun insan zihniyle hiçbir alakası yoktur.
    Sorduğun soru önemlidir: “Bu ıstıraba tutunma da nedir?”
    Bunun nedenleri vardır. Mutsuzluğuna bir bak, izle ve nedenlerin neler olduğunu görebileceksin. Ve sonra da coşku içinde olmanın keyfine izin verdiğin o ender anlara bir bak ve sonra da aradaki farkları gör.
    Birkaç şeyi fark edeceksin: Mutsuz olduğunda boyun eğensin. Toplum buna bayılır, insanlar sana saygı duyar, çok büyük bir saygınlığın olur. Hatta bir aziz haline bile gelebilirsin; bu yüzden de senin azizlerin toptan mutsuzdur. Mutsuzluk yüzlerinde, gözlerinde kocaman harflerle yazılıdır. Mutsuz oldukları için de tüm coşkunun karşısındadırlar. Coşkunun tümünü hedonizm olarak lanetlerler; her türlü coşku olasılığını günah olarak lanetlerler. Kendileri mutsuzdur ve tüm dünyayı da mutsuz görmek isterler. Aslına bakarsan onlar sadece mutsuz bir dünyada aziz olarak algılanılırlar! Mutlu bir dünyada onların hastaneye kaldırılmaları, psikolojik tedavi görmeleri gerekir. Onlar hastadır.
    Pek çok aziz gördüm ve geçmişteki azizlerin hayatlarına bakıyorum. Onların yüzde doksan dokuzu anormal; nevrozlu, hatta psikopat. Ama onlar çok saygı gördüler ve unutma onlar ıstırap çektikleri için saygı gördüler. Ne kadar ıstırap içerisinden geçtilerse, o kadar da saygı gördüler. Her gün kendi bedenlerine kamçıyla vuran azizler ve bu muhteşem çileciyi, kendini cezalandıran kişiyi görmek için toplanan insanlar olmuştur. En büyüğü bedeninin her tarafı yara içinde kalanıydı ve bu insanlar aziz olarak
    algılandı! Gözler aracılığıyla güzelliğin farkına varıldığı ve bu sayede de arzu kabardığı için gözlerini dağlayan azizler olmuştur. Ve onlar gözlerini yok ettiği için saygı görmüşlerdir. Onlara varoluşun güzelliklerini görmeleri için göz verildi ama onlar kör olmaya karar verdi. Cinsel organını kesip atan azizler vardır ve onlar kendi kendilerini yok etmekte oldukları, kendilerine karşı vahşet uyguladıkları için çok fazla, muhteşem bir saygı gördüler. Bu insanlar psikolojik olarak hastaydı.
    Istırabının içine bir bak ve çok temel şeyler bulacaksın. O sana saygınlık verir. İnsanlar sana karşı daha dostça, daha sempatik davranır. Şayet mutsuzsan daha çok arkadaşın olacaktır. Bu çok garip bir dünyadır, bir şeyler kökten yanlıştır onda. Bu böyle olmamalıdır, mutlu insanın daha çok arkadaşı olmalıdır. Fakat mutlu ol ve insanlar seni kıskansınlar, artık arkadaşça davranmazlar. Aldatılmış hissederler; sende onlarda olmayan bir şey vardır.
    Niçin mutlusun?
    O nedenle biz de, yüzlerce asırdır mutluluğu bastırıp, mutsuzluğu ifade ettiğimiz çok ince bir mekanizmayı öğrendik. İkinci bir benliğin olmuştur.

    Bu yazıdakiler tamamiyle züğürt tesellisi. Kısacası mükemmel görünmeki insanlar sana uzaktan bakmasın samimi ol demeye getirilmiş ama konu yanlış. Mutsuzluk insanı bunaltır aynı şekilde çevrendeki insanlarında içlerini karartır ve sıkarsın. Mutsuz bir insanla takılmayı kimse istemez. Mutsuz insanlar genelde hayatın gerçeklerinden bahseder olaylara hep negatif bakarlar bu yüzden çevresindeki insanlarında enerjisini düşürür ve moralini bozarlar. Ben şahsen böyle insanlarla hiç takılmıyorum çevremdeki arkadaşlarımda öyle bu tip somurtkan insanların yanında jet hızıyla uzaklaşıyor genelde insanlar. Senin o yazıda bahsetmek istenilen ise mükemmel olup rakipleri çoğaltmak yerine hatalarınızı gösterinki insanlar sizinde onlar gibi olduğunuzu görsün kıskanmasın. Bu hayatta ne kadar çok düşmanın varsa o kadar çok şey başarmışsın demektir unutma. Gücü olmayanlar mutsuz ve başarısız olmaya devam edebilir çevrede onaylanmamak adına Birde bu hayatta hiç düşmanı olmayan adam hayatı boyunca hiçbir şey başarmamıştır. Çevresindekilerin gözünde yer edinmek için bulunduğu kabın şeklini alan karakteri bulunmayan elemandır.

    İyi ve mutlu insanları s..yolar sen bunu duymamışsın sanırım.
    Şaka bi yana,neşeli ve rahat insanlara enayi/saf/salak gözüyle bakıyorlar.
    Malesef böyle garip bir toplumdayız.
    Yazının doğru olan yönleri var ama her cümlesine de katılamayız.
    Şöleki;
    Somurtkan ve gergin insanları hiç sevmem,
    Hemen uzaklaşırım.
    Aynı şekilde hep gülen,espri yapan,herşeyi şakaya bağlayan tuzu kuru insanlara da sinir olurum.
    Kararında yaşamak lazım



    Mutlu olmak derken saf olmayı herşeye gülmeyi kastetmedimki Yazıda somurtkan mutsuz olmaktan bahsediliyor sürekli bu hayat enerjisini düşürür ondan bahsettim




  •  Nasıl ciddi olabilirim?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yazmayı_Severim

     Nasıl ciddi olabilirim?

    Pışt... Uyudun mu
     Nasıl ciddi olabilirim?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Survival kullanıcısına yanıt
    millet kız düşürür bize ne gelir

  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.