Şimdi Ara

Yılmaz Güney'den mektup var.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
0
Favori
1.010
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 17-25 Eylül tarihleri arasında Adana'da düzenlenecek 18. Altın Koza Film Festivali'nde açılacak Adana Sinema Müzesi'nde ziyaretçiler, Yılmaz Güney'in, Selimiye Cezaevi'nde bulunduğu dönemde Adana Erkek Lisesinde birinci sınıfı birlikte okuduğu arkadaşı 75 yaşındaki Yavuz Pağda'ya yazdığı 9 mektubu görme şansı bulacaklar.


    Ben özellikle bu mektubu önemli buldum, paylaşmak istedim.

    21 Aralık 1972

    Maddi ve manevi her şeyin kaynağı halktır. Sarayları yapan ve yıkan o... Toprağa eken, biçen, mezarları kazan, gül fidanını budayan, tarihleri yaratan o. Hep o... Sanatın yaratıcısı da odur... Halktır...

    Değerlendirmeleri bu açıdan yaparsak, doğrular, iyiler, kendiliğinden ortaya çıkar. ’Yaralı Kurt’, ’Irmak’, ’Cemo’ böyle bir süzgeçten geçirilmelidir. Filmleri bilmediğim için bir şey söyleyemeyeceğim. Yalnız; bir sanatçı ülkesinin sosyo-ekonomik ve siyasal yapısının dışında düşünülemez. Çünkü, halk ve etkilerin dışında değildir. Çünkü, halk gerçeğin kendisidir. Gerçeği yaşayan ve yansıtandır. Sanatçı, ona ne kadar yakınsa, özdeşse, başarıya ve gerçeğe o kadar yakındır. Oysa biz bu fakir halkın cebindeki bir liracığı kapmak için yılda üçyüz film yaparız. Onu aldatmak, gözünü boyamak için akla gelmedik hikayeler uydururuz... Ağlarız, güleriz, uçarız... Krallarımız, kraliçelerimiz, orospularımız ve pezevenklerimizle, abraka-dabrayı bile şaşırtacak hokkabazlıklarla garibin cebindeki liracıkları çalarız.. Ve o bir liracıklar sinemaya, işletmeciye, reklamcıya, filmciye paylarını bıraktıktan sonra biz sanatçılara da yüz binlercesini bırakır. Gazete sayfalarını süsleriz her gün... Apartmanlarımız, otomobillerimiz, katlarımız... Nasıl yatarız, nasıl kalkarız, kaç numara ayakkabı giyeriz, hangi çiçeği severiz. Sevgililerimiz, jigololarımız, şapkalarımız, bacaklarımız, kalçalarımız ve de aptallıklarımız... Bütün bunları yaşatan bir liradır ve onun kaynağı halk.. Zavallı halk.

    Bütün filmleri işte bu açıdan değerlendir. Bir liraya ne kadar yalan satıyoruz... Kuruş başına ne düşüyor? Kuruş başına bir yılda kaç zavallı barlara, payvonlara ve daha aşağılara düşüyor. Kaç delikanlı hapislere?... Kaç yuva yıkılır?.. Çünkü onlara gerçekleşmesi imkansız özlemler götürürüz, yalan söyleriz... Bundan nasıl kurtulunur? Nasıl iyi film yapılır? Halkımıza nasıl faydalı oluruz? İşte on aydır kafamı patlatan, uğraştığım soru... Nasıl? Yeni yılın hepinize uğur getirmesini dilerim. Selamlar.

    Yılmaz GÜNEY







  • Ne güzel yazmış değil mi Yazat? İki satırlık yazıda sanatçının sorumluluğunu, çok yakından tanıdığı kendi halkını anlatıvermiş, aslına uygun Yeşilçam portresiyle birarada. Ve sevenleri, filmlerini izleyenler o güzel filmleri Yeşilçamın o berbat günlerinde nasıl yapmayı başarabildiğinin ipuçlarını da bulabilirler yazıda.
    Böylelerini bu ülkeden uzaklaştırmayı ve ülkelerinden uzakta ölmelerini izlemeyi bir marifet sananların budalalıklarının bu ülkeye verdiği zararın haddi hesabı olamaz.
  • Bombanın pimini çektin.

    Şimdi damlarlar

    Pkk
    Kürt
    Pkk yardım etti...

    Evet geleceği görebiliyorum.
  • Pkk, Kürt, Türk tartışılmasın; söz gelimi şu kısım tartışılsın isterim en çok:

    quote:

    Oysa biz bu fakir halkın cebindeki bir liracığı kapmak için yılda üçyüz film yaparız. Onu aldatmak, gözünü boyamak için akla gelmedik hikayeler uydururuz... Ağlarız, güleriz, uçarız... Krallarımız, kraliçelerimiz, orospularımız ve pezevenklerimizle, abraka-dabrayı bile şaşırtacak hokkabazlıklarla garibin cebindeki liracıkları çalarız.. Ve o bir liracıklar sinemaya, işletmeciye, reklamcıya, filmciye paylarını bıraktıktan sonra biz sanatçılara da yüz binlercesini bırakır. Gazete sayfalarını süsleriz her gün... Apartmanlarımız, otomobillerimiz, katlarımız... Nasıl yatarız, nasıl kalkarız, kaç numara ayakkabı giyeriz, hangi çiçeği severiz. Sevgililerimiz, jigololarımız, şapkalarımız, bacaklarımız, kalçalarımız ve de aptallıklarımız... Bütün bunları yaşatan bir liradır ve onun kaynağı halk.. Zavallı halk.


    Söze, kelama kafa patlatalım biraz olsun.




  • quote:

    .. Çünkü onlara gerçekleşmesi imkansız özlemler götürürüz, yalan söyleriz...


    İnsanoğlunun doğasıyla ilgili değil mi? Onlar daha doğrusu biz, halk olarak veya tüm insanlar olarak açgözlü olmasak, güç istencinde olmasak, bencil olmasak bunlara gerek kalmayacaktı? Bunlar bugün para ediyorsa bunun da kaynağı halktır, insandır. Devlet insan doğasına yön verecek kudrette bir kurum mudur; veya aydınlar, sanatçılar?
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.