Şimdi Ara

artı değer nedir?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
9
Cevap
0
Favori
935
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İşçi sınıfı önemsizleşiyor olsaydı, sermaye sahipleri, ücretleri düşürmek ve sosyal hakları budamak için bu kadar büyük bir çaba harcar mıydı? İşçi sınıfı önemsizleşiyor olsaydı, sermaye sahipleri, ucuz emek gücü cehennemleri yaratmak için bunca çaba harcar mıydı?

    Kapitalizm, meta üretimine dayanır ve onu yaygınlaştırır. İnsanların bireysel olarak ya da ailecek tüketmek için değil, başkalarına satmak için maddi ürün ya da hizmet, yani meta üretmeleri, kapitalizmle birlikte, egemen üretim biçimi haline geldi. Meta üretiminin yaygınlaşmasıyla birlikte, metaların değişim değeri, onların üretilmesi için gerekli toplumsal emek zamanıyla belirlenmeye başladı.
    Eğer tüm metaların değişim değerleri, onların üretilmesi için gerekli emek zamanına göre belirleniyorsa, meta değişimi yoluyla zenginleşmek mümkün olabilir mi? Hayır!
    Tüm ürün ve hizmetlerin değişim değerlerinin, üretilmeleri için gerekli olan emek zamanına göre belirlendiği bir ekonomide, meta alıp satmak, bir zenginleşme yolu olamaz. Hile her zaman mümkündür, ama bundan düzenli ve sürekli bir sermaye birikimi çıkmaz.
    Oysa sermaye sahibi, elindeki parayla belirli metaları satın aldıktan sonra, bunları satarak daha fazla para kazanmak ister. Bir başka deyişle, sermaye sahibi, elinde 100 lira varsa, yaptığı işlemler sonrasında eline (örneğin) 110 liranın geçmesini isteyecektir. Böyle olmayacaksa, yine 100 lira ya da daha azını elde edecekse, o zaman parasını cebinde tutması ya da kişisel tüketimi için kullanması çok daha mantıklıdır.
    Kaynak: Bydigi Forumhttp://www.bydigi.net/genel-kultur/228749-arti-deger-nedir.html#post1735877
    Bu "fazladan para" nereden gelebilir?
    Bunun için, özel nitelik taşıyan bir metaya gereksinim vardır. Ürünün değişim değerine, kendi değişim değerinden daha fazlasını katan bir özel meta...
    İşte bu meta, emek gücüdür.
    Kapitalist, işçiye, "emeğinin karşılığını" ödemez. Eğer öderse, hiçbir kazanç elde edemez.
    İşçi, kapitaliste, "emeğini" değil, emek gücünü, yani emek harcama potansiyelini satar. Aldığı ücret, emek gücünün değişim değeridir.
    Örneğin, 8 saatlik bir çalışmanın karşılığı 10 kuruşsa, işçiye 2, 3 ya da 5 kuruş ücret verilebilir. Geri kalan kısım, yani 8, 7 ya da 5 kuruş, artı-değer olarak kapitalistin cebine gider.
    Bir başka deyişle, işçi, sekiz saatlik çalışma süresinin bir bölümünde kendi alacağı ücret için, bir bölümünde de kapitalistin el koyacağı artı-değeri üretmek için çalışır.
    Artı-değer, işçinin karşılığı ödenmemiş emeğidir. Ve artı-değerin tek kaynağı emektir.
    Kapitalistin kârının, kâr üzerinden devlete ödenen vergilerin, tüccarların ve bankaların gelirlerinin, kısacası ücret dışındaki neredeyse tüm gelirlerin temel kaynağı, işçilerin ürettiği artı-değerdir.

    Ücretler nasıl belirlenir?
    Ücretler, işçi sınıfının yeniden üretilmesi, yani işçinin kendisini, eşini ve bir sonraki dönemde emek güçlerini kapitalistlere satacak olan çocuklarını yaşatabilmesi için zorunlu olan minimum harcama düzeyine göre belirlenir.
    Peki, işçinin, kendi yaşamını sürdürmek ve ailesini geçindirmek için gereksinim duyduğu tüketim düzeyi neye göre belirlenir?
    Kapitalistler ile işçiler bu konuda sürekli bir mücadele içindedir. Kapitalistler, mümkün olduğunca düşük bir düzeyi kabul ettirmeye çalışır. İşçilerse aksini yapmaya... Bu konudaki mücadele, yani "ücret pazarlığı", kapitalist düzenin tanımında vardır. Üstelik, her iki taraf da, ücret pazarlığı yaparken, "eşit haklara" sahiptir. Kapitalistin "çalıştırmama", işçininse "çalışmama" hakkı vardır.
    Marx'ın deyimiyle, haklar eşit olduğunda, son sözü kuvvet söyleyecektir! Örgütlü ve mücadeleci bir işçi sınıfı, kendi başının çaresine bakmaya çalışan bir bağımsız bireyler topluluğuna göre çok daha fazlasını alabilecektir.
    İşçi sınıfının yaşam standartlarının geçtiğimiz yüzyıla göre daha yüksek olmasını sağlayan, (uluslararası ölçekteki) sınıf mücadeleleridir.
    Ancak, ücret mücadelesiyle elde edilebilecek olanların bir sınırı vardır: Kapitalistler, artı-değer elde etmek için üretim yapar. Ve "yeterli" miktarda artı-değer üretmelerinin olanaksızlaştığını düşündüklerinde, üretimi durdururlar. Ne de olsa yaşayabilmek için üretmek (emek güçlerini satmak) zorunda olanlar onlar değildir. İşçilerse, üretim araçlarına sahip olmayan ve yaşayabilmek için emek güçlerini satmaktan başka çaresi olmayan insanlardır.
    Sömürüsüz bir kapitalizm mümkün değildir, çünkü artı-değer sömürüsü sermayenin en temel varlık koşuludur.

    Tüketimi artırmak için ücret artırılır mı?
    Bir iddiaya göre, kapitalistler, işçilerine ücret öderken, alım gücü yaratarak kendi ürettikleri metaların satışını artırma ve bu sayede kâr etme kaygısını da taşırlar...
    Oysa işçiye ödediği ücret, hiçbir koşul altında, kapitalisti zenginleştirmez.
    Çünkü kapitalist, işçiye ödediği ücretten daha fazlasını geri alamayacağı gibi, tümünü geri alma şansına bile sahip değildir.
    "Piyasasını genişletmek" için işçisine örneğin "fazladan" 100 lira veren bir kapitalist, ağzıyla kuş tutsa, ondan 101 lira geri alamaz. Fazladan 100 lira verdiği işçisine 100 liralık meta satan bir kapitalist de, sadece, cebinden çıkmış olan parayı geri almış olur. Yani, bu işten kâr etmesi mümkün değildir.
    Daha doğrusu, mümkün olmayan, zarar etmemesidir.
    Diyelim ki, bir çuval şekeriniz ve 100 liranız var. 100 liranızı sokaktan geçen birine verip sonra da 100 lira karşılığında ona bir çuval şeker sattığınızda, zenginleşmek bir yana, elinizdeki şekeri kaybetmiş olursunuz.
    Kısacası, kapitalistler, tüketim düzeyini yükseltmek için ücret artırmazlar.
    Kapitalistler, işçilerine ücret öderler, çünkü hiçbir işçi 0 (sıfır) lira ücretli bir işe girip çalışmayı kabul etmez.
    Kapitalistlerin, halkın tüketebileceği türden metaları üretmek zorunda olduğu varsayımı da doğru değildir. Sermaye sahipleri, işçilerine hiç ücret vermemeyi başarmaları durumunda bile, tüketim malı üretmeye devam edebilirler. Belki ayakkabı üreticilerinin önemli bir bölümü iflas eder, ama halkın tüketebileceği ayakkabılar yerine lüks otomobiller, helikopterler, sırt kaşıntılarını algılayıp müdahale eden cihazlar, Ay'a turistik gezi turları vb. mal ve hizmetler üretilir. Üretiliyor zaten...
    Kapitalistler, tüketim ideolojisini güçlendirmek için de yüksek ücret ödemeye kalkışmazlar. Ama, ücret biçiminde ödedikleri paraları işçilerden geri alabilmek için her tür çabayı harcarlar. Bunu yaparken tüketim ideolojisini de kullanırlar.
    Diğer yandan, vasıflı işçilere daha yüksek, orta düzey yöneticilere daha da yüksek ve üst düzey yöneticilere çok yüksek ücretler ödemek zorundadırlar. Hem "yükselme" arzusunu diri tutma yoluyla emek üretkenliğini teşvik etmek için, hem de bazı niteliklere sahip emekçilerin sayısı yetersiz olduğundan... Ve toplumun daha yüksek ücret alan kesimleri, aynı zamanda önemli bir pazar oluşturur. Kapitalistler, onlara verdikleri paraları da geri almak isterler. Nitekim, tüketim ideolojisi, asıl olarak orta ve üst gelir gruplarının tüketimlerini artırmaya ve yoksullarda tüketim özlemi yaratmaya yarar.
    Ama tersi, yani tüketim ideolojisini beslemek için daha yüksek ücretlerin verildiği ya da verilebileceği düşüncesi düpedüz yanlıştır.
    Kısacası, kapitalistlerin çıkarları ile işçilerin çıkarlarının uzlaşması mümkün değildir.


    --------------------------------------------------------------------------------


    Sosyalizm döneminde ücret

    Sosyalizm döneminde de işçilere "emeklerinin karşılığı" ödenemez, çünkü böylesi bir durumda yeni yatırımların yapılması, eğitim ve sağlık gibi toplumsal hizmetlerin sunulması olanaksız hale gelir. Diğer yandan, "herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre" ilkesinin geçerli olacağı sosyalizm döneminde, "eşit işe eşit ücret" politikası uygulanacaktır. Ancak bunlar, birer "ideal" değil, sosyalizm döneminin kaçınılmazlıklarıdır. "Eşit işe eşit ücret", kapitalizm koşullarına göre bir ilerleme anlamına gelir. Ama eşit olmayan, yani aynı nitelik ve yeteneklere (bu arada doğuştan gelme özelliklere) sahip olmayan insanlara, emeklerinin ürünlerine göre eşit ücret verilmesi, bir haksızlıktır.
    Sosyalizm döneminde nihai hedef, çalışmanın zorunluluk olmaktan çıkarak gereksinime dönüşmesi, ücret biçiminin tümüyle ortadan kalkması, "herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" ilkesinin geçerli olmasıdır.
    Kaynak: Bydigi Forumhttp://www.bydigi.net/showthread.php?p=1735877
    Bu amaç doğrultusunda, sosyalizm döneminde, emeklerinden bağımsız olarak tüm yurttaşlara ücretsiz bir şekilde sunulan ürün ve hizmetlerin artması (toplumsal tüketim fonunun büyümesi) sağlanır.

    kaynak:bydigi

    çok önemli bir konu konuyu kapatmayın sayın yönetici.tartışmazsak nasıl öğrenicez?forumdonanımı forum donanım yapan şey tartışabilmek değil midir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi madun -- 7 Haziran 2010; 22:23:42 >







  • artı değer sadece işci maaşından kısılarak yapılmaz verimliliği artırma ile olur arz fazlası varsa işciye verilen fazla para makro ekonomi çerçevesinde fazlasıyla geri döner o yüzden verdiğiniz örnek yanlış olmuş
    sosyalist sistemde yetenek ve ihtiyac kavramını nasıl belirleyeceksiniz verimliliği nasıl artıracaksınız somut örneklerle açıklarmısınız yoksa herşey bedava yaşa git demekle olmuyor
    konu kapanacak bir konu değil onu nerden çıkardınız
  • kapitalistin elinde 500 lira var.100 lira işçi 100 lirada malzeme harcadı.emek ile 250 liralık madde üretildi.ama işçinin 100 lirası var bu maddeyi nasıl alacak?

    kısaca herkesten ihtiyacına göre verilir yeteneğine göre alınır.işte 100 lira malzeme 100 lira işçi harcadı ve 250 lira değerinde bişi üretilir ve bu paylaşılır.sonuçta 50 lira kar var.ama bu kişinin tekelinde kar amacıyla değil toplumun tekelinde gereklilik için olduğundan kazanılır. ihtiyacı kadar alındığından ve yetenek sonucu üretilen verimde kar toplum için kar olur.

    ben ekonomi uzmanı değilim matematiğimde pek yok bu dediğim örnekler yanlış olsa bile bildiğim şey bu artı değerin çalışan kişiden çalışmayan kişinin artı değeri almasıdır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: madun

    kapitalistin elinde 500 lira var.100 lira işçi 100 lirada malzeme harcadı.emek ile 250 liralık madde üretildi.ama işçinin 100 lirası var bu maddeyi nasıl alacak?

    kısaca herkesten ihtiyacına göre verilir yeteneğine göre alınır.işte 100 lira malzeme 100 lira işçi harcadı ve 250 lira değerinde bişi üretilir ve bu paylaşılır.sonuçta 50 lira kar var.ama bu kişinin tekelinde kar amacıyla değil toplumun tekelinde gereklilik için olduğundan kazanılır. ihtiyacı kadar alındığından ve yetenek sonucu üretilen verimde kar toplum için kar olur.

    ben ekonomi uzmanı değilim matematiğimde pek yok bu dediğim örnekler yanlış olsa bile bildiğim şey bu artı değerin çalışan kişiden çalışmayan kişinin artı değeri almasıdır.

    kapitalist 50 lira alacak sadece paradan almıyor aynı zamanda oda işyapıyor işci de 100 lira alacak ne sıkıntı var bunda
    senin dediğimn gibi olsa aynı işi yapmak için 100 lira malzeme 100 lira işçi 50 lira da yönetici veya sermayenin bedeliş yine maliyet 250 olur ki aynı verimliliğide alamayacağın için maliyet 300 ü bulur kar amacı olmadığı zaman tetikleyici unsur ne olacak ben şu anda iş yerindeyim hala niye çalışıyorum geceye kadar bunu ne ile sağlayacaksın dolayısıyla artı değer yok paylaşılıyor bir şekilde




  • Bu bizim üniversitede iken sınav sorumuzdu...
  • Peki Kapitalizm'de emek değeri arz-talep dengesi ile bulunabiliyor. Sosyalizmde nasıl bulunuyor ?
  • konu güncel :D bu sorulara cevap vereyim.

    kapitalist kişi iş yapmaz.kapitalist kişi çalışmaz ama ilk başta çalışıyorsa doğası gereği kendi çalışmasına gerek kalmadığı zaman yada işçi alabilecek parası olduğu zaman iş yapmaktan çekilir.bir işçi parası verip oturup para saymak bir işçi parası vermeyip çalışmaktan daha iyidir.ilk başta üretim yapan kapitalist çok azdır ve büyük işi yoktur.zaten kar büyük bölümü patrona gittiğinden işçinin az maaşını verip kendi hayatını kurtarması zaten patron olmanın gereğidir.patron olupta fabrikada çalışan var mı?çalışmaz ama çalışsa bile üretilen emeğin çoğu ona gidecek.mesela 100 işçi var fabrikada 100 emek verdiler.100 liralıkta meta var.metayı işleyince 500 lira oldu.hepsi 1 emeğin karşılığı olarak 1 lira aldı.100 lira işçi parası oldu.400 lira patronun karıdır.daha öncede işletme olarak 50 lira verse 350 lira karıdır.çalışan emekçi 100 lira aldı onlarda ev geçindirse ve harcamaları olsa 1 lira paraları azalacak.patronun 200 lirası olsa 100 lira işçiye verdi 50 lira işletme,50 lirası evini geçindiriyor.patronun 100 liralık metası vardı 500 liralık metaya çevirdi emek gücüyle.200 lirası vardı 150 verdi 500 lira oldu.50 lira kendi geçim parasıdır. toplamda 500 lirası oldu.neyle işçinin emek gücüyle.kendisi çalıştımı?hyr.peki çalışsa bile verceği emek 1 emektir 1 liramı alacak.hyr.yine 500 lira kazanacak.ama kendisi çalışmaz 99 işçi ve kendisi 100 edeceğine 100 işçi kendisi patron oluyor.99 lira vereceğine 100 lira veriyor kendi çalışma zorunluluğunu yokediyor.birde işçiler çalışıp 1 lira kendine harcarken patron 50 lira harcıyor.peki patron bu yasal hakkı nerden alıyor?sermayeyi koymasından.sermaye onun olduğu için siz çalışıp karıda bana vereceksiniz diyor.zaten sömürücü toplumların ekonomik ilkesi budur.o zaman sermaye koymak karı alma hakkını doğurur mu?hyr çünkü sermayeyi koysa bile emeğin sahibi kendisi değil.üstelik sermayeye en başta ilkel komünal toplum varken güç kullanarak özel mülkiyeti oluşturarak sahip olmuştur.özel mülkiyete sahip olduktan sonra toplumdan çaldığı sermayeyi birde çaldığı kişilere işletmiştir.bu aynen şuna benzer.iki çocuğun ödev kağıdı var.bir çocuk ödev kağıtları benim diyerekten kağıtlara el koyuyor.sonra zaten ödev kağıtları benim ödevimi sen yapacaksın diyor.

    arz talep dengesi emek değeri değildir.o malın satış fiyatıdır.100 liralık malın 500 lira veya daha çok ve daha az fiyatta olmasını sağlayan kapitalist ekonomik sistemdir.sosyalizmde üretilen emek önemlidir ve emek hizmete göre belirlenir.hangi emek verenin daha önemli olduğu verdiği hizmete göre belirlenir.ama zorunlu gereksinimimler herkesin karşılanır.ama eğer daha çok hizmeti veren biri emeğinin karşılığını alması ve üretimci bir ekonomini devam etmesi için daha fazla alabilir.bu hem aldığının karşılığıdır hemde üretimci ekonomi devam eder.yani sosyalizmde ihtiyacım karşılanıyor diyerek çalışmama olmaz. kapitalizmde 500 liralık metanın patronun sahip olduğu sermayeyle verdiği 100 lirayı veya üretilen metayı kara çevirmesiyle verdiği 100 lirayı alıyor.yani metayı üreten 100 işçi 100 lira alırken çalışmayan patron öncede sermayesi olursa 500 olmazsa 100 lira işçi 50 lira işletme sonucu tek kişi en az 350 lira kar ediyor.sosyalizmde 100 işçi 500 liralık mal olduğundan 5 lira alır.ve farklı şeyler üretenler halk denetimi sayesinde birbirinin ihtiyaç duyduğu malı karşılar.dolayısıyla para olmaz.bu komünizmdir.sosyalizmde paralı sistem devam eder.anarşist komünizm ve marksist komünizm arasındaki temel farklardan biri anarşizmin komünizme hemen geçmesi marksizmin önce sosyalizm yani proleterya diktatörlüğü kurmasıdır.ben anarşist komünist taraftarıyım.




  • Marx'ın artı değer teorisinde hata var desem :))
  • quote:

    Orijinalden alıntı: destroyer39

    Marx'ın artı değer teorisinde hata var desem :))

    ne hatası :D
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.