Şimdi Ara

Buzlu Turizm Rezilliği

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
3.821
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Eskişehirden İstanbula seyahat etmekteyim, zaman kısıtlamasından dolayı buzlu turizmden bilet almak zorunda kaldım(rezilliklerini biliyorum, ama mecbur kaldım). Bu firmanın rezil bi firma olduğunu biliyordum ama bu kadarını ilk defa görüyorum. Normalde 13 numarada oturuyorum, otobüsün sol tarafındaki koltuklarda herhangi bir elektronik alet(şarj yeri, televizyon) çalışmadığı için otobüsün sağına geçtim, sağ tarafta usb şarj girişi var ona takınca telefonun şarjı azalıyo, televizyon zaten hak getire. Neyse idare edelim dedim, muavin otobüs boş dedi, Sakaryaya geldik bi dünya yolcu, onu oraya oturuyorlar, diğerini başka yere, numara falan hikaye, millet yavaş yavaş isyan ediyor. Yine sabır dedik, bu arada eskişehirden çıkalı 4 saat oldu kocaeliye (trafik falan yok) anca geldik. Muavin nerde ineceksiniz diye soruyor, millet harem diyo, muavin oraya uğramıyor dedi, yazıhanedeki uyanıklar bilet satabilmek için hareme uğrar demiş. Bu arada otobüste wifi de yok, muavinler adamı azarlar gibi konuşuyor. Yani anlayacağınız buzlu turizme binmeyin gerçekten rezalet ötesi bir firma. (Bakalım İstanbula kaç saatte varacak)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • quote:

    Orijinalden alıntı: cihatyurdakul

    Ağzına sağlık hiç üşenmeden hepsini okudum ve inanın sizin yaşadıklarınız daha fazlasını olduğunu düşünüyorum. Gerçekten rezalet kelimesi hafif kalır bunlar için. Beni asıl şaşırtan bunca rezilliğe rağmen yıllardır bu sektörde nasıl varlıklarını sürdürebilmeleri.

    Burada paylaştığım yazıyı, Buzlu Turizm'in hem iletişim formundan hem de sosyal medya sayfalarından da paylaştım. Gelen herhangi bir cevap olmadı, çünkü adamların çalışma şekli bu olmuş.

    Buzlu Turizm benim öğrenciliğim zamanında, yani bundan 15-20 sene önce ortalamanın üzerinde kalite sunan bir firmaydı. Ortalama dediğim de, Eskişehir'den yolcu taşıyan firmaların ortalamasından bahsediyorum. Ulusal firmalar devreye girince, hem rekabet hem de piyasanın daralması gibi etkenler muhtemelen üst üste geldi ve tercihlerini kaliteden yana kullanmak yerine "Diğer firmalardan artan yolcular bize yeter" mottosu yönünde kullandılar.

    Bu işin çözümü, şu anda aktif olmayan trenlerin tekrar hayata geçmesidir. Bundan 10 sene önce Eskişehir için çok güzel bir alternatif durumunda olan trenler (Cumhuriyet, Eskişehir, Doğu, Ankara Ekspresi gibi) tekrar hayata geçtikleri takdirde, bu adamlar muhtemelen şehirlerarası insan taşımacılığından para kazanamayacak hale geleceklerdir.
  • Otobüsü şarj etmişsin

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ellie Goulding

    Otobüsü şarj etmişsin

    Şehirler arası şarjlı otobüs

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sizinle bir anımı paylaşayım;

    21.05.2017 tarihinde, İstanbul’dan Eskişehir’e dönmek için Buzlu Turizm’den otobüs bileti aldım. Yıllar önce, yani üniversite öğrenciliği sırasında Buzlu Turizm, demiryolu seçeneğinden sonra Eskişehir’e ulaşım için en iyi alternatifti ve ben de buna güvenerek, tercihimi Buzlu’dan yana kullandım.
    Saat 22:00’da Ataşehir/Dudullu’de yer alan terminalden kalkacak otobüsümü kaçırmamak için, 1 saat kadar erken bir şekilde terminale vardım. Terminale ulaştığımda saat 21:20 civarıydı ve içeride insanlar gergin bir şekilde yazıhane çalışanları ile tartışıyordu. Saat 20:00’da gelmesi gereken otobüs hala gelmemiş ve yolcular da buna isyan ediyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra, bekledikleri otobüs geldi ve yolcular da otobüse bindiler. Ardından, otobüsten 4-5 kişi inip, yazıhanedeki görevlilere doğru gittiler. Tartışmaya katılan bu yolcularına tamamına aynı koltuk satılmış ve yazıhane yetkilisi de elinden herhangi bir şey gelmeyeceğini söylüyordu. Orta yaşlı bir kadın, ki bu koltuğun mükerrer müşterilerinden biriymiş, sesini biraz yükseltip “Siz nasıl bir firmasınız? Nasıl iş yapıyorsunuz?” diye konuşmaya başlayınca, yazıhanedeki genç kız kadına avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Kızın eksik kaldığı yerde, yazıhanenin diğer yetkilisi devreye girdi ve bankoya bütün gücüyle defalarca vurarak, kadına son ses bağırdı. Sonunda, bağıra bağıra mağdur kadını susturup gönderdiler.
    Bundan sonra, bizim otobüsün tüm yolcularında doğal bir tedirginlik baş gösterdi. Hangimizin koltuğunun birçok kişiye satılmış olabileceğini konuşurken, otobüsün 1,5 saat geç kaldığını fark ettik. Yazıhane yetkililerine sorduğumuzda, otobüs şoförünün de, muavininin de telefonunun olmadığını öğrendik ve mecburen beklemeye devam ettik. Biz beklerken, Eskişehir’den İstanbul/Esenler yönüne giden bir Buzlu otobüsü terminale girdi. “Buzlu” dediğime bakmayın, çünkü aslında Mazlum Tur adında, personel taşımacılığı yapan bir firmanın en az 15 yaşında ve dökülen bir otobüsüne Buzlu’nun amblemini yapıştırıp yola bırakmışlardı. Yazıhane’dekiler bize ya acıdıklarından ya da otobüsün daha uzun süre gelmeyeceğini bildiklerinden, Esenler’e giden bu otobüsü bir anda bize tahsis ettiler.
    Hepimiz yorgun ve geç kalmış olduğu için, ses çıkarmadan otobüse bindik. Otobüsün neredeyse tüm koltukları bozuktu, ama “Buna da şükür” diyerek, sesimizi çıkarmadan otobüsün kalkmasını bekledik. Otobüste, emanet bir muavin çocuk, ortalıkta dolanıp duruyordu fakat herhangi bir konuda herhangi birine yardımcı olmak için değil, varlığını göstermek için orada olduğunu belli ediyordu. Otobüsün motoru çalışınca, 40 numaralı koltukta oturan ben ve çevremdekiler otobüsün mazot ile değil 10 numara yağ diye tabir edilen motor yağı ile çalıştığını hemen fark ettik, çünkü bizim bulunduğumuz bölüm bir anda boğaz yakan bir koku ile sarıldı. Şoförün durumdan haberi varmış ki, motoru çalıştırır çalıştırmaz, arka taraftaki havalandırmayı da çalıştırdı. Ancak, çalıştırılan havalandırma o kadar gürültülüydü ki, bağırsanız bile yanınızda oturana sesinizi duyuramazdınız.
    Biz bu durumu da kabullenip, üzerine otobüste su bile olmamasına razı olup yola çıkmanın tesellisini yaşarken, Çakma Buzlu Turizm otobüsü, bulduğu her deliğe girdi. Adapazarı’na geldiğimizde ise, benim koltuğumun arkasındaki 4’lü koltuk bölümüne 1’i kadın olmak üzere 4 esmer tenli vatandaş geldi. Ancak, bu 4 koltuğun biri zaten üniversite öğrencisi olduğu belli olan bir kadına aitti ve yerinde oturuyordu. Adapazarı’ndan binen bu 4’lüden bir erkek, doğrudan üniversite öğrencisi olan kadının yanına oturdu ve hepbirlikte bağıra bağıra konuşmaya başladılar. Aylardır yıkanmamış gibi kokmaları bir yana, aralarında küfürleşmeleri, şoförü ve muavini dövmeyi düşündüklerini söylemeleri bir yana, yolun bizim için bitmeyeceğinin son işareti oldular. Aslında olmadılar, çünkü maceramız bununla bitmedi.
    Adapazarı’ndan çıkmadan önce, yazıhanenin yetkilisi gelip duruma müdahale etti ve esmer tenli kadını, üniversite öğrencisi olan kadının yanına oturtup indi. O indikten sonra, bu 4’lü ayakkabıları da çıkararak, eksik kalan aromayı da tamamladılar ve yaklaşık 10 dakika sonra koltukların rahat olmadığına karar verdiler. Bu kararlarından sonra, 2 tanesi otobüsün ortasında, yere uzanıp yattılar. Ne muavin ne de şoför bu duruma herhangi bir tepki vermedi ve sonunda bu arkadaşlar da uyuyunca, sadece kokuya razı olup biz de uyumaya karar verdik.
    İstanbul Ataşehir’den 23:30 gibi çıkan otobüs, Bilecik’in girişine saat 04:30 gibi ulaştı, ki normalde 3 saatten kısa sürmesi gereken bu yolda oyalanmalarının sonucunu yaşadık. Bilecik’in girişine gelen otobüs, sanki erken gidiyormuşuz gibi 45 dakika mola verdi. Muavin o kadar sıkılmış olacak ki, mola süresinin bir kısmını otobüsün içindeyken, diğer bir kısmını ise kapıdan çıktıktan sonra söyledi. Biz de tahmin yürüterek ve otobüsün kalkış zamanına bakarak 45 dakika dediğine karar verdik.
    Yaklaşık 25-30 dakika sonra, tüm yolcular otobüsteydi fakat kaptan ve muavin hala dinlenmeye devam ediyorlardı. İnsanlar bıktıkları ve herhangi bir sorun çıkarıp arkadaki 4’lüyü uyandırmak istemedikleri için sustular. Şoför ve muavin bindikten sonra, hareket edeceğini düşündüğümüz otobüsün camlarına vura vura yıkamaya başlayan görevli sayesinde arkadaki 4’lünün 3’ü uyandı. Yerde yatanlardan bir tanesi ise uyumaya devam etti. Bu kişi motorun üzerine yatmış olacak ki, otobüs çalışır çalışmaz “Anaaaam” diye kafasını kaldırdı ama bu sefer de kafasını koltuğa vurup “Ananı s…” dedi. Neyse ki tekrar yatıp uyudu.
    Eskişehir terminaline gelince, derin bir nefes alıp hayatta olduğumuza şükrettik. 4 saatlik yolu yaklaşık 6,5 saatte gelmiş olduğumuz için, hızlı bir şekilde Buzlu’nun yazıhanesine doğru yürüdüm ve oradaki görevliye, Buzlu servisinin nerede olduğunu sordum. Ben bu soruyu sorunca, görevli beni sağlam bir sınava tabi tuttu. Hangi firma ile geldiğimle başlayan sorular, benim geldiğim saatte hiçbir otobüslerinin gelmediğiyle noktalandı. Yani ben, 40 yaşına gelmiş adam sabah saatin 6’sında, Eskişehir otogarındaki bir görevliye yalan söyleyip, onların servisi ile gitmeye çalışıyordum. Adam bu şekilde konuşunca, 40 yaşında adam olduğumu, söylediklerinin ayıp olduğunu, 26 GB 728 plakalı çakma Buzlu otobüsü ile geldiğimi söyledim. O otobüsün henüz gelmemiş olması gerektiğini söyleyince, durumu kabullenip servis alanına gidip beklemeye başladım. Başka bir firmanın servis şoförü, kendi yolcuları olmamama rağmen beni servise davet etti ve saat 6:45 civarında evime ulaştım.
    Özetle, bir daha ne olursa olsun Buzlu Turizm ile yolculuk yapmayacağım ve çevremdekilerin de Buzlu Turizm’i kullanmamalarını sağlayacağım.




  • webbie kullanıcısına yanıt
    Ağzına sağlık hiç üşenmeden hepsini okudum ve inanın sizin yaşadıklarınız daha fazlasını olduğunu düşünüyorum. Gerçekten rezalet kelimesi hafif kalır bunlar için. Beni asıl şaşırtan bunca rezilliğe rağmen yıllardır bu sektörde nasıl varlıklarını sürdürebilmeleri.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cihatyurdakul

    Ağzına sağlık hiç üşenmeden hepsini okudum ve inanın sizin yaşadıklarınız daha fazlasını olduğunu düşünüyorum. Gerçekten rezalet kelimesi hafif kalır bunlar için. Beni asıl şaşırtan bunca rezilliğe rağmen yıllardır bu sektörde nasıl varlıklarını sürdürebilmeleri.

    Burada paylaştığım yazıyı, Buzlu Turizm'in hem iletişim formundan hem de sosyal medya sayfalarından da paylaştım. Gelen herhangi bir cevap olmadı, çünkü adamların çalışma şekli bu olmuş.

    Buzlu Turizm benim öğrenciliğim zamanında, yani bundan 15-20 sene önce ortalamanın üzerinde kalite sunan bir firmaydı. Ortalama dediğim de, Eskişehir'den yolcu taşıyan firmaların ortalamasından bahsediyorum. Ulusal firmalar devreye girince, hem rekabet hem de piyasanın daralması gibi etkenler muhtemelen üst üste geldi ve tercihlerini kaliteden yana kullanmak yerine "Diğer firmalardan artan yolcular bize yeter" mottosu yönünde kullandılar.

    Bu işin çözümü, şu anda aktif olmayan trenlerin tekrar hayata geçmesidir. Bundan 10 sene önce Eskişehir için çok güzel bir alternatif durumunda olan trenler (Cumhuriyet, Eskişehir, Doğu, Ankara Ekspresi gibi) tekrar hayata geçtikleri takdirde, bu adamlar muhtemelen şehirlerarası insan taşımacılığından para kazanamayacak hale geleceklerdir.




  • webbie kullanıcısına yanıt
    hitchcock amcanın filmlerine taş çıkartacak kıvamda, gerilimin bir an olsun eksik olmadığı eşsiz bir rezalet
  • webbie kullanıcısına yanıt
    Okurken ben delirdim resmen

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Volpenotte kullanıcısına yanıt
    Zorlasak komedi ya da korku filmi senaryosu cikardi. Ihtiyac duyulacak tum kadro tek otobuse toplanmisti.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tabiki

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Sizinle bir anımı paylaşayım;

    21.05.2017 tarihinde, İstanbul’dan Eskişehir’e dönmek için Buzlu Turizm’den otobüs bileti aldım. Yıllar önce, yani üniversite öğrenciliği sırasında Buzlu Turizm, demiryolu seçeneğinden sonra Eskişehir’e ulaşım için en iyi alternatifti ve ben de buna güvenerek, tercihimi Buzlu’dan yana kullandım.
    Saat 22:00’da Ataşehir/Dudullu’de yer alan terminalden kalkacak otobüsümü kaçırmamak için, 1 saat kadar erken bir şekilde terminale vardım. Terminale ulaştığımda saat 21:20 civarıydı ve içeride insanlar gergin bir şekilde yazıhane çalışanları ile tartışıyordu. Saat 20:00’da gelmesi gereken otobüs hala gelmemiş ve yolcular da buna isyan ediyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra, bekledikleri otobüs geldi ve yolcular da otobüse bindiler. Ardından, otobüsten 4-5 kişi inip, yazıhanedeki görevlilere doğru gittiler. Tartışmaya katılan bu yolcularına tamamına aynı koltuk satılmış ve yazıhane yetkilisi de elinden herhangi bir şey gelmeyeceğini söylüyordu. Orta yaşlı bir kadın, ki bu koltuğun mükerrer müşterilerinden biriymiş, sesini biraz yükseltip “Siz nasıl bir firmasınız? Nasıl iş yapıyorsunuz?” diye konuşmaya başlayınca, yazıhanedeki genç kız kadına avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Kızın eksik kaldığı yerde, yazıhanenin diğer yetkilisi devreye girdi ve bankoya bütün gücüyle defalarca vurarak, kadına son ses bağırdı. Sonunda, bağıra bağıra mağdur kadını susturup gönderdiler.
    Bundan sonra, bizim otobüsün tüm yolcularında doğal bir tedirginlik baş gösterdi. Hangimizin koltuğunun birçok kişiye satılmış olabileceğini konuşurken, otobüsün 1,5 saat geç kaldığını fark ettik. Yazıhane yetkililerine sorduğumuzda, otobüs şoförünün de, muavininin de telefonunun olmadığını öğrendik ve mecburen beklemeye devam ettik. Biz beklerken, Eskişehir’den İstanbul/Esenler yönüne giden bir Buzlu otobüsü terminale girdi. “Buzlu” dediğime bakmayın, çünkü aslında Mazlum Tur adında, personel taşımacılığı yapan bir firmanın en az 15 yaşında ve dökülen bir otobüsüne Buzlu’nun amblemini yapıştırıp yola bırakmışlardı. Yazıhane’dekiler bize ya acıdıklarından ya da otobüsün daha uzun süre gelmeyeceğini bildiklerinden, Esenler’e giden bu otobüsü bir anda bize tahsis ettiler.
    Hepimiz yorgun ve geç kalmış olduğu için, ses çıkarmadan otobüse bindik. Otobüsün neredeyse tüm koltukları bozuktu, ama “Buna da şükür” diyerek, sesimizi çıkarmadan otobüsün kalkmasını bekledik. Otobüste, emanet bir muavin çocuk, ortalıkta dolanıp duruyordu fakat herhangi bir konuda herhangi birine yardımcı olmak için değil, varlığını göstermek için orada olduğunu belli ediyordu. Otobüsün motoru çalışınca, 40 numaralı koltukta oturan ben ve çevremdekiler otobüsün mazot ile değil 10 numara yağ diye tabir edilen motor yağı ile çalıştığını hemen fark ettik, çünkü bizim bulunduğumuz bölüm bir anda boğaz yakan bir koku ile sarıldı. Şoförün durumdan haberi varmış ki, motoru çalıştırır çalıştırmaz, arka taraftaki havalandırmayı da çalıştırdı. Ancak, çalıştırılan havalandırma o kadar gürültülüydü ki, bağırsanız bile yanınızda oturana sesinizi duyuramazdınız.
    Biz bu durumu da kabullenip, üzerine otobüste su bile olmamasına razı olup yola çıkmanın tesellisini yaşarken, Çakma Buzlu Turizm otobüsü, bulduğu her deliğe girdi. Adapazarı’na geldiğimizde ise, benim koltuğumun arkasındaki 4’lü koltuk bölümüne 1’i kadın olmak üzere 4 esmer tenli vatandaş geldi. Ancak, bu 4 koltuğun biri zaten üniversite öğrencisi olduğu belli olan bir kadına aitti ve yerinde oturuyordu. Adapazarı’ndan binen bu 4’lüden bir erkek, doğrudan üniversite öğrencisi olan kadının yanına oturdu ve hepbirlikte bağıra bağıra konuşmaya başladılar. Aylardır yıkanmamış gibi kokmaları bir yana, aralarında küfürleşmeleri, şoförü ve muavini dövmeyi düşündüklerini söylemeleri bir yana, yolun bizim için bitmeyeceğinin son işareti oldular. Aslında olmadılar, çünkü maceramız bununla bitmedi.
    Adapazarı’ndan çıkmadan önce, yazıhanenin yetkilisi gelip duruma müdahale etti ve esmer tenli kadını, üniversite öğrencisi olan kadının yanına oturtup indi. O indikten sonra, bu 4’lü ayakkabıları da çıkararak, eksik kalan aromayı da tamamladılar ve yaklaşık 10 dakika sonra koltukların rahat olmadığına karar verdiler. Bu kararlarından sonra, 2 tanesi otobüsün ortasında, yere uzanıp yattılar. Ne muavin ne de şoför bu duruma herhangi bir tepki vermedi ve sonunda bu arkadaşlar da uyuyunca, sadece kokuya razı olup biz de uyumaya karar verdik.
    İstanbul Ataşehir’den 23:30 gibi çıkan otobüs, Bilecik’in girişine saat 04:30 gibi ulaştı, ki normalde 3 saatten kısa sürmesi gereken bu yolda oyalanmalarının sonucunu yaşadık. Bilecik’in girişine gelen otobüs, sanki erken gidiyormuşuz gibi 45 dakika mola verdi. Muavin o kadar sıkılmış olacak ki, mola süresinin bir kısmını otobüsün içindeyken, diğer bir kısmını ise kapıdan çıktıktan sonra söyledi. Biz de tahmin yürüterek ve otobüsün kalkış zamanına bakarak 45 dakika dediğine karar verdik.
    Yaklaşık 25-30 dakika sonra, tüm yolcular otobüsteydi fakat kaptan ve muavin hala dinlenmeye devam ediyorlardı. İnsanlar bıktıkları ve herhangi bir sorun çıkarıp arkadaki 4’lüyü uyandırmak istemedikleri için sustular. Şoför ve muavin bindikten sonra, hareket edeceğini düşündüğümüz otobüsün camlarına vura vura yıkamaya başlayan görevli sayesinde arkadaki 4’lünün 3’ü uyandı. Yerde yatanlardan bir tanesi ise uyumaya devam etti. Bu kişi motorun üzerine yatmış olacak ki, otobüs çalışır çalışmaz “Anaaaam” diye kafasını kaldırdı ama bu sefer de kafasını koltuğa vurup “Ananı s…” dedi. Neyse ki tekrar yatıp uyudu.
    Eskişehir terminaline gelince, derin bir nefes alıp hayatta olduğumuza şükrettik. 4 saatlik yolu yaklaşık 6,5 saatte gelmiş olduğumuz için, hızlı bir şekilde Buzlu’nun yazıhanesine doğru yürüdüm ve oradaki görevliye, Buzlu servisinin nerede olduğunu sordum. Ben bu soruyu sorunca, görevli beni sağlam bir sınava tabi tuttu. Hangi firma ile geldiğimle başlayan sorular, benim geldiğim saatte hiçbir otobüslerinin gelmediğiyle noktalandı. Yani ben, 40 yaşına gelmiş adam sabah saatin 6’sında, Eskişehir otogarındaki bir görevliye yalan söyleyip, onların servisi ile gitmeye çalışıyordum. Adam bu şekilde konuşunca, 40 yaşında adam olduğumu, söylediklerinin ayıp olduğunu, 26 GB 728 plakalı çakma Buzlu otobüsü ile geldiğimi söyledim. O otobüsün henüz gelmemiş olması gerektiğini söyleyince, durumu kabullenip servis alanına gidip beklemeye başladım. Başka bir firmanın servis şoförü, kendi yolcuları olmamama rağmen beni servise davet etti ve saat 6:45 civarında evime ulaştım.
    Özetle, bir daha ne olursa olsun Buzlu Turizm ile yolculuk yapmayacağım ve çevremdekilerin de Buzlu Turizm’i kullanmamalarını sağlayacağım.





    Şu yazılanın telif hakkını alıp bir senariste götür sat o derece bir hikâye çıkmış yahu. Based on true story







    Otobüsü şarj etmişsin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ripper Roo


    quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Sizinle bir anımı paylaşayım;

    21.05.2017 tarihinde, İstanbul’dan Eskişehir’e dönmek için Buzlu Turizm’den otobüs bileti aldım. Yıllar önce, yani üniversite öğrenciliği sırasında Buzlu Turizm, demiryolu seçeneğinden sonra Eskişehir’e ulaşım için en iyi alternatifti ve ben de buna güvenerek, tercihimi Buzlu’dan yana kullandım.
    Saat 22:00’da Ataşehir/Dudullu’de yer alan terminalden kalkacak otobüsümü kaçırmamak için, 1 saat kadar erken bir şekilde terminale vardım. Terminale ulaştığımda saat 21:20 civarıydı ve içeride insanlar gergin bir şekilde yazıhane çalışanları ile tartışıyordu. Saat 20:00’da gelmesi gereken otobüs hala gelmemiş ve yolcular da buna isyan ediyordu. Yaklaşık 10 dakika sonra, bekledikleri otobüs geldi ve yolcular da otobüse bindiler. Ardından, otobüsten 4-5 kişi inip, yazıhanedeki görevlilere doğru gittiler. Tartışmaya katılan bu yolcularına tamamına aynı koltuk satılmış ve yazıhane yetkilisi de elinden herhangi bir şey gelmeyeceğini söylüyordu. Orta yaşlı bir kadın, ki bu koltuğun mükerrer müşterilerinden biriymiş, sesini biraz yükseltip “Siz nasıl bir firmasınız? Nasıl iş yapıyorsunuz?” diye konuşmaya başlayınca, yazıhanedeki genç kız kadına avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Kızın eksik kaldığı yerde, yazıhanenin diğer yetkilisi devreye girdi ve bankoya bütün gücüyle defalarca vurarak, kadına son ses bağırdı. Sonunda, bağıra bağıra mağdur kadını susturup gönderdiler.
    Bundan sonra, bizim otobüsün tüm yolcularında doğal bir tedirginlik baş gösterdi. Hangimizin koltuğunun birçok kişiye satılmış olabileceğini konuşurken, otobüsün 1,5 saat geç kaldığını fark ettik. Yazıhane yetkililerine sorduğumuzda, otobüs şoförünün de, muavininin de telefonunun olmadığını öğrendik ve mecburen beklemeye devam ettik. Biz beklerken, Eskişehir’den İstanbul/Esenler yönüne giden bir Buzlu otobüsü terminale girdi. “Buzlu” dediğime bakmayın, çünkü aslında Mazlum Tur adında, personel taşımacılığı yapan bir firmanın en az 15 yaşında ve dökülen bir otobüsüne Buzlu’nun amblemini yapıştırıp yola bırakmışlardı. Yazıhane’dekiler bize ya acıdıklarından ya da otobüsün daha uzun süre gelmeyeceğini bildiklerinden, Esenler’e giden bu otobüsü bir anda bize tahsis ettiler.
    Hepimiz yorgun ve geç kalmış olduğu için, ses çıkarmadan otobüse bindik. Otobüsün neredeyse tüm koltukları bozuktu, ama “Buna da şükür” diyerek, sesimizi çıkarmadan otobüsün kalkmasını bekledik. Otobüste, emanet bir muavin çocuk, ortalıkta dolanıp duruyordu fakat herhangi bir konuda herhangi birine yardımcı olmak için değil, varlığını göstermek için orada olduğunu belli ediyordu. Otobüsün motoru çalışınca, 40 numaralı koltukta oturan ben ve çevremdekiler otobüsün mazot ile değil 10 numara yağ diye tabir edilen motor yağı ile çalıştığını hemen fark ettik, çünkü bizim bulunduğumuz bölüm bir anda boğaz yakan bir koku ile sarıldı. Şoförün durumdan haberi varmış ki, motoru çalıştırır çalıştırmaz, arka taraftaki havalandırmayı da çalıştırdı. Ancak, çalıştırılan havalandırma o kadar gürültülüydü ki, bağırsanız bile yanınızda oturana sesinizi duyuramazdınız.
    Biz bu durumu da kabullenip, üzerine otobüste su bile olmamasına razı olup yola çıkmanın tesellisini yaşarken, Çakma Buzlu Turizm otobüsü, bulduğu her deliğe girdi. Adapazarı’na geldiğimizde ise, benim koltuğumun arkasındaki 4’lü koltuk bölümüne 1’i kadın olmak üzere 4 esmer tenli vatandaş geldi. Ancak, bu 4 koltuğun biri zaten üniversite öğrencisi olduğu belli olan bir kadına aitti ve yerinde oturuyordu. Adapazarı’ndan binen bu 4’lüden bir erkek, doğrudan üniversite öğrencisi olan kadının yanına oturdu ve hepbirlikte bağıra bağıra konuşmaya başladılar. Aylardır yıkanmamış gibi kokmaları bir yana, aralarında küfürleşmeleri, şoförü ve muavini dövmeyi düşündüklerini söylemeleri bir yana, yolun bizim için bitmeyeceğinin son işareti oldular. Aslında olmadılar, çünkü maceramız bununla bitmedi.
    Adapazarı’ndan çıkmadan önce, yazıhanenin yetkilisi gelip duruma müdahale etti ve esmer tenli kadını, üniversite öğrencisi olan kadının yanına oturtup indi. O indikten sonra, bu 4’lü ayakkabıları da çıkararak, eksik kalan aromayı da tamamladılar ve yaklaşık 10 dakika sonra koltukların rahat olmadığına karar verdiler. Bu kararlarından sonra, 2 tanesi otobüsün ortasında, yere uzanıp yattılar. Ne muavin ne de şoför bu duruma herhangi bir tepki vermedi ve sonunda bu arkadaşlar da uyuyunca, sadece kokuya razı olup biz de uyumaya karar verdik.
    İstanbul Ataşehir’den 23:30 gibi çıkan otobüs, Bilecik’in girişine saat 04:30 gibi ulaştı, ki normalde 3 saatten kısa sürmesi gereken bu yolda oyalanmalarının sonucunu yaşadık. Bilecik’in girişine gelen otobüs, sanki erken gidiyormuşuz gibi 45 dakika mola verdi. Muavin o kadar sıkılmış olacak ki, mola süresinin bir kısmını otobüsün içindeyken, diğer bir kısmını ise kapıdan çıktıktan sonra söyledi. Biz de tahmin yürüterek ve otobüsün kalkış zamanına bakarak 45 dakika dediğine karar verdik.
    Yaklaşık 25-30 dakika sonra, tüm yolcular otobüsteydi fakat kaptan ve muavin hala dinlenmeye devam ediyorlardı. İnsanlar bıktıkları ve herhangi bir sorun çıkarıp arkadaki 4’lüyü uyandırmak istemedikleri için sustular. Şoför ve muavin bindikten sonra, hareket edeceğini düşündüğümüz otobüsün camlarına vura vura yıkamaya başlayan görevli sayesinde arkadaki 4’lünün 3’ü uyandı. Yerde yatanlardan bir tanesi ise uyumaya devam etti. Bu kişi motorun üzerine yatmış olacak ki, otobüs çalışır çalışmaz “Anaaaam” diye kafasını kaldırdı ama bu sefer de kafasını koltuğa vurup “Ananı s…” dedi. Neyse ki tekrar yatıp uyudu.
    Eskişehir terminaline gelince, derin bir nefes alıp hayatta olduğumuza şükrettik. 4 saatlik yolu yaklaşık 6,5 saatte gelmiş olduğumuz için, hızlı bir şekilde Buzlu’nun yazıhanesine doğru yürüdüm ve oradaki görevliye, Buzlu servisinin nerede olduğunu sordum. Ben bu soruyu sorunca, görevli beni sağlam bir sınava tabi tuttu. Hangi firma ile geldiğimle başlayan sorular, benim geldiğim saatte hiçbir otobüslerinin gelmediğiyle noktalandı. Yani ben, 40 yaşına gelmiş adam sabah saatin 6’sında, Eskişehir otogarındaki bir görevliye yalan söyleyip, onların servisi ile gitmeye çalışıyordum. Adam bu şekilde konuşunca, 40 yaşında adam olduğumu, söylediklerinin ayıp olduğunu, 26 GB 728 plakalı çakma Buzlu otobüsü ile geldiğimi söyledim. O otobüsün henüz gelmemiş olması gerektiğini söyleyince, durumu kabullenip servis alanına gidip beklemeye başladım. Başka bir firmanın servis şoförü, kendi yolcuları olmamama rağmen beni servise davet etti ve saat 6:45 civarında evime ulaştım.
    Özetle, bir daha ne olursa olsun Buzlu Turizm ile yolculuk yapmayacağım ve çevremdekilerin de Buzlu Turizm’i kullanmamalarını sağlayacağım.





    Şu yazılanın telif hakkını alıp bir senariste götür sat o derece bir hikâye çıkmış yahu. Based on true story







    Otobüsü şarj etmişsin

    Hatırladıkça sinirlenmemiş olsam, daha fazla detaya girebilirdim. O yolculuğu bir ben, bir de masum genç öğrenci kız bu şekilde hatırlar.




  • şikayet merkezi - türkiye'nin şikayet var portalı
    Buzlu Turizm Hakkında Şikayetler | Şikayet Merkezi
    https://sikayetmerkezi.com/marka/buzlu-turizm

    burdada anlatmışlar hocam

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.