Şimdi Ara

- Ekonomik KRİZ kime KRİZ? - (41. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
869
Cevap
6
Favori
28.301
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 3940414243
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kei$er$oZe

    Sıcak parayla ekonomiyi şişiriyorlar sonrada GSYH de dünyada şu sıradayız diye hava atıyor şakirtler..


    Atıyorlar da işkembe-i Kübradan. Yahu bunların bir tane doğru söyledikleri bir şey yok mudur? Hamdolsun yoksullukta da dünya lideri olmuşuz.

    quote:

    İşsizlikte, yoksullukta, doğurganlıkta lideriz

    OECD'nin raporuna göre Türkiye işsizlik, yoksulluk ve doğurganlıkta dünya lideri oldu.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın genel seçimler elindeki en büyük kozu olarak gösterilen büyüme rakamları OECD'nin raporuna yansımadı. Erdoğan sık sık Türkiye'deki ekonomik büyümeye ve alım gücündeki artışa dikkat çekerken, OECD'nin açıkladığı raporda Türkiye dünyanın en yoksul 3 ülkesi arasına girdi. Gelir dağılımındaki eşitsizlikte ise Şili ve Meksika'nın yanında yer aldı.

    "Bir Bakışta Toplum" raporunda OECD'nin sıraladığı en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeleri Şili, Meksika ve Türkiye olarak sıralandı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük istihdam oranına sahip ülke konumunda bulunuyor. Kıskanacağımız ülkelerin başında ise Slovenya geliyor.

    BEBEKLER ÖLÜYOR

    Rapora göre Türkiye, işsizlik ve yoksullukta ilk sıralarda geliyor. Çocuk eğitimine en az parayı biz harcıyoruz, kadınların doğurganlık oranında en yüksek ülkelerden biriyiz. Türkiye'deki ortalama ömür de tüm OECD ülkelerinden daha kısa. Bebek ölümlerinde ise facia yaşanıyor.

    YOKSULLUKTA İLK ÜÇTEYİZ

    OECD'nin 'Bir Bakışta Toplum' raporuna göre en yüksek gelir eşitsizliği olan üç ülke: Şili, Meksika ve Türkiye.

    Cumhuriyet'in yayımladığı rapora göre, Türkiye, işsizlik ve yoksullukta ilk sıralarda geliyor. Çocuk eğitimine en az parayı biz harcıyoruz, kadınların doğurganlık oranında en yüksek ülkelerden biriyiz. Türkiye'deki ortalama ömür de tüm OECD ülkelerinden daha kısa.

    Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın (OECD) yayımladığı "Bir Bakışta Toplum" raporunda, teşkilatın en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeleri Şili, Meksika ve Türkiye çıktı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük istihdam oranına sahip ülke konumunda bulunuyor.

    Rapor şu tabloyu ortaya koyuyor:

    Gelirler eşitsiz: "Gini Katsayısı" ile ölçülüyor. Bu katsayıda "1" tam eşitsizliği, "0" tam eşitliği temsil ediyor. OECD'de bu katsayı 0.31 ortalamaya sahip. Şili 0.50, Meksika'da 0.48, Türkiye'de 0.41 ile "1"e en yakın, en bozuk ülkeler. Gelir eşitsizliğinin en düşük olduğu ülkeler 0.24 ile Slovenya, 0.25 ile Slovakya ve Danimarka.

    İstihdam düşük: OECD'de 2009 itibarıyla istihdam oranı ortalama yüzde 66.1 iken bu oran Türkiye'de yüzde 44.3 ile en düşük düzeyde. Bu, her yüz kişiden 44'ü çalışıyor veya iş arıyor, diğer 66'sı onlardan geçiniyor anlamına geliyor. Türkiye'ye en yakın ülke yüzde 55.4 ile Macaristan. En yüksek oran ise yüzde 79.2 ile İsviçre'ye ait.

    İşsizlik rekoruna yakınız: Türkiye, 2009'da yüzde 14.3 işsizlik oranı ile yüzde 18.1'lik İspanya'dan birazcık daha iyi gözüküyor. OECD üyesi Güney Kore'de bu oranın yüzde 3.2, Hollanda'da yüzde 3.9 olması, Türkiye'nin durumunu daha net ortaya koyuyor.

    Yoksullukta üçüncüyüz: OECD bölgesinde ortalama yoksul nüfus oranı yüzde 11.1, Türkiye'de yüzde 17, ABD'de yüzde 17.3, Meksika'da yüzde 21. Çek Cumhuriyeti yüzde 5.4 ile en iyi durumda.

    Eğitime para yok: Türkiye'nin 2007'de zorunlu eğitim için çocuk başına yıllık eğitim harcaması 1246 dolar. OECD ortalaması 8 bin 70 dolar iken Lüksemburg 16 bin 632 dolarla başı çekiyor.

    Bebek ölümlerinde facia: Türkiye'de binde 17 olan bebek ölümü oranı (2008) binde 4.6 olan OECD ortalamasının üç katından fazla ve tüm OECD ülkeleri arasında bir numarada. Bu oran Lüksemburg'da binde 1.8.

    En kısa ömür bizde: 1983 ve 2008 yılları arasında ortalama yaşam süresini en fazla arttıran ülke olan Türkiye'de 73.6 olan ortalama yaşam süresi, tüm OECD bölgesinde en alt sırada. Japonya 82.7 yıl ortalaması ile OECD bölgesinde ilk sırada geliyor.

    http://www.aksam.com.tr/issizlikte,-yoksullukta,-dogurganlikta-lideriz--33684h.html




  • 2023'te süper planlarımız var.

    Umut fakirin ekmeği.
  • telaş yok, herşey yolunda.

    başkalarının nefesiyle üflediğimiz bir yelkenlimiz var, dümeninde de büyük iktisat üstadı hökümet üyelerimiz.. okyanusta hafif hafif ilerliyoruz.. mis gibi, daha ne olsun!
  • Türkiye büyümede dünya rekoru kırdı

    Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 ile dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi oldu.

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2011 yılı 1. Çeyrek Gayri Safi Yurtiçi Hasıla sonuçlarını açıkladı. TÜİK verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2011 yılının ilk çeyreğinde yüzde 11 büyüdü. Sözkonusu dönemde, cari fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 284 milyar 868 milyon lira oldu.

    Türkiye böylece ilk çeyrek itibariyle dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi oldu. Türkiye'yi yüzde 9.9'la Arjantin ve yüzde 9.7'yle Çin takip etti.

    Piyasa beklentileri büyüme rakamlarının yüzde 9.6 seviyelerinde olacağı yönündeydi. İlk çeyrekte en hızlı büyüyen sektör ise yüzde 21.4 ile imalat sanayi oldu.

    Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yılın son çeyreğinde yüzde 9.2, 2010 yılı genelinde yüzde 8.9 büyüme kaydetmişti.

    AVRASYA KAPLANI

    Royal Bank of Scotland’ın gelişmekte olan ülkelerden sorumlu analisti Tim Ash, “Türk ekonomisi şiddetle büyüyor ve Avrasya’nın Kaplanı haline geliyor. Piyasada beklentiler yüzde 9 ile 10 arasında bir rakamdı ancak yüzde 11’lik oran 2011 yılı büyüme tahminlerini yüzde 7’ye yaklaştıracaktır” dedi.

    Türkiye'den sonra en hızlı büyüyen 5 ülke ise şöyle;
    Arjantin: Yüzde 9.9
    Çin: Yüzde 9.7
    Estonya: Yüzde 8.5
    Singapur: Yüzde 8.3
    Hindistan: Yüzde 7.8



    hürriyet




  • quote:

    Dış ticaret açığı Mayıs'ta ikiye katladı
    Mayıs ayında dış ticaret açığı yüzde 104.2 artışla 4 milyar 926 milyon dolardan 10 milyar 57 milyon dolara çıktı.


    İhracat 2011 yılı Mayıs'ta ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11.7 artarak, 10 milyar 948 milyon dolara, ithalat yüzde 42.6 artarak 21 milyar 5 milyon dolara yükseldi.

    Bu dönemde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66.5'ten yüzde 52.1'e geriledi. İhracat 2011 yılının ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20.1 artışla 54 milyar 263 milyon dolara yükselirken, ithalat yüzde 43.8 artışla 98 milyar 17 milyon dolara ulaştı. Dış ticaret açığı yüzde 90.3 artarak 43 milyar 754 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Yılın ilk 5 ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 55.4'e geriledi.



    quote:

    Dolara karşı en güçsüz üç paradan biri TL
    Son dönemdeki değer kaybıyla 26 ayın en düşük düzeyine gerileyen TL, dünyada dolar karşısında en güçsüz üçüncü para birimi oldu. Karışıklık yaşayan Kuzey Afrika ülkesi Tunus'un bile parası dolara karşı değerlendi.
    Son 26 aylık dönemde dolar karşısında en çok değerlenen para birimi yüzde 37'yle Güney Afrika Randı oldu. Onu yüzde 27'yle İsviçre Frankı ve yüzde 25'le Şili Pezosu ve Uruguay Pezosu izledi.

    TUNUS PARASI BİLE DEĞERLENDİ
    TL'nin dolar karşısında en güçsüz üçüncü para birimi olurken kargaşa yaşayan Tunus'un para birimi dinar bile dolara karşı değerlendi. Tunus Dinarı dolar karşısında yüzde 7 değerlenerek dikkat çekti. Bir diğer Kuzey Afrika ülkesi Cezayir'in para birimi de yüzde 6 değerlendi.

    Aynı dönemde Macaristan Forinti yüzde 22, İsrail Şikeli yüzde 21, Hindistan Rupisi yüzde 12 değer kazandı.

    EN BÜYÜK NEDEN CARİ AÇIK
    Peki neden Türk Lirası dolar karşısında en güçsüz üç paradan biri oldu. Reçber'e göre en büyük etken cari açıktaki hızlı artış.
    Ancak bu da TL'nin seyrini anlatmaya yeterli değil. Reçber, "Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşanan olaylar başlamadan Türkiye'ye bir para girişi olmuştu. O para çıkmış olabilir. Bölgede karışıklığın vermiş olduğu sıkıntı da olabilir" dedi.

    DOLAR DÜŞER Mİ?
    Reçber, turizm sezonun da etkisiyle doların düşeceğini ve yaz sonuna kadar 1,55'lere gerileyeceğini öngördü.


    Cari açık gitgide arttıkça ekonomideki büyüme isterse %20 olsun..Cari açığa çözüm bulunmadıkça bu büyüme balondan öteye gitmez..TL nin bu derece değer kaybetmesinin temel nedeni cari açığın katlanarak artması..




  • Büyüme başkalarının parasıyla değil kendi öz kaynaklarımızın yarattaığı katma değerle olur. Başkalarının parasıyla büyümeye çok özet olarak ''borç para ''denir ve birgün bedeli çok acı şekilde ödenir. Bugune kadar böyle olmadı mı?
  • Sabah bir kaç ekonomist yorumunu dinledim. Özellikle dış borç rakamlarının oranı konusunda iyimserler ve gittikçe de iyiye gideceği görülüyor dediler. İç piyasa borçlanması konusunda ise özellikle kredi kartlarında yeni düzenleme ve aylık limitler yoldaymış. Onu biraz frenliyecekler görünüyor. Pek çok kişi pozitif gelişmelerin tadını çıkarıyor, bazıları ise üzülüyor. Oysa eski hükümetler nasıl da uçuruyordu ekonomimizi veya şu andaki siyasi diğer partilerden birisi iktidar olsa ekonomi nasıl muhteşem düzeylerde olurdu değil mi ?
    Üzmeye devam edelim diyorum;

    quote:

    Türkiye İhracatçılar Birliği'nin açıkladığı rakamlarına göre, Türkiye'de ihracat Haziran ayında yüzde 25.2 artarak, 11.5 milyar dolara yükseldi.

    Haziran ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25,2 artışla 11 milyar 507 milyon dolar olurken, yılın ilk altı ayında yüzde 20,2 artışla 65 milyar 770 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Son oniki aylık dönemde ise yüzde 14,47 artışla 124 milyar 936 milyon dolarlık ihracat yapıldı.

    Haziran ayında en fazla ihracatı, 1 milyar 799 milyon dolar ile Otomotiv Endüstrisi sektörü yaparken, Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektörü 1 milyar 483 milyon dolar ile ikinci sırada, Kimyevi Maddeler ve Mamulleri sektörümüz ise 1 milyar 463 milyon dolar ile üçüncü sırada yer aldı.

    İLK ALTI AYDA YÜZDE 20.2'LİK ARTIŞ

    Haziran ayı rakamlarını Isparta'da açıklayan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, "İlk 6 ayda ihracatımız yüzde 20.2 artış gösterdi. Ortadoğu ülkelerinde yaşanan krizler ve AB pazarında yaşanan gelişmeler, 2011’in en önemli gelişmeleriydi. 2011’in ilk yarısında en fazla ihracat yaptığımız ülke yine açık ara farkla Almanya oldu. Almanya’ya ihracatımız yüzde 33 arttı. 2. büyük pazarımız İtalya’ya ihracatımız yüzde 33.3. büyük pazarımız İngiltere’ye ihracatımız yüzde 20.4. büyük pazarımız Irak’a ihracatımız yüzde 38 artış gösterdi" diye konuştu.

    Büyükekşi ek olarak, "Hepimizin de çok yakından takip ettiği üzere Avrupa’da bazı ülkeler ciddi bir krizin eşiğinde. Ancak bu durumun ihracatımıza etkisi oldukça sınırlı oluyor. Çünkü şu an kriz içerisinde olan ülkelere dahi ihracatımız artış gösteriyor. Bunun yanı sıra Avrupa kıtasının sürükleyici ekonomileri olan Almanya, İtalya, İngiltere gibi ülkelere ciddi ihracat artışları yakaladık. Bu da kriz ortamında ihracatımızın hasar almadan yola devam etmesini sağlıyor.Krizlerle boğuşan Yunanistan’a ihracatımız ilk 6 ayda yüzde 19, İrlanda’ya yüzde 24, Portekiz’e yüzde 5 arttı" dedi.


    hürriyet




  • ilk çeyrekte %11 büyüme dünyanın en hızlı büyümesi olarak kaydedildi ama bu hiç iyi değil. atalarımız boşuna demiyor hızlı koşan atın tezeği seyrek düşer diye. şimdi uzmanlarda uyarıyor bu kadar hızlı olmanın iyi olmadığı konusunda. bakalım halkımıza ne faydası olacak. halkımızdan ziyade 1000tl ve aşağısına muhtaç halkımız.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: chakra

    Sabah bir kaç ekonomist yorumunu dinledim. Özellikle dış borç rakamlarının oranı konusunda iyimserler ve gittikçe de iyiye gideceği görülüyor dediler. İç piyasa borçlanması konusunda ise özellikle kredi kartlarında yeni düzenleme ve aylık limitler yoldaymış. Onu biraz frenliyecekler görünüyor. Pek çok kişi pozitif gelişmelerin tadını çıkarıyor, bazıları ise üzülüyor. Oysa eski hükümetler nasıl da uçuruyordu ekonomimizi veya şu andaki siyasi diğer partilerden birisi iktidar olsa ekonomi nasıl muhteşem düzeylerde olurdu değil mi ?
    Üzmeye devam edelim diyorum;

    quote:

    Türkiye İhracatçılar Birliği'nin açıkladığı rakamlarına göre, Türkiye'de ihracat Haziran ayında yüzde 25.2 artarak, 11.5 milyar dolara yükseldi.

    Haziran ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25,2 artışla 11 milyar 507 milyon dolar olurken, yılın ilk altı ayında yüzde 20,2 artışla 65 milyar 770 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Son oniki aylık dönemde ise yüzde 14,47 artışla 124 milyar 936 milyon dolarlık ihracat yapıldı.

    Haziran ayında en fazla ihracatı, 1 milyar 799 milyon dolar ile Otomotiv Endüstrisi sektörü yaparken, Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektörü 1 milyar 483 milyon dolar ile ikinci sırada, Kimyevi Maddeler ve Mamulleri sektörümüz ise 1 milyar 463 milyon dolar ile üçüncü sırada yer aldı.

    İLK ALTI AYDA YÜZDE 20.2'LİK ARTIŞ

    Haziran ayı rakamlarını Isparta'da açıklayan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, "İlk 6 ayda ihracatımız yüzde 20.2 artış gösterdi. Ortadoğu ülkelerinde yaşanan krizler ve AB pazarında yaşanan gelişmeler, 2011’in en önemli gelişmeleriydi. 2011’in ilk yarısında en fazla ihracat yaptığımız ülke yine açık ara farkla Almanya oldu. Almanya’ya ihracatımız yüzde 33 arttı. 2. büyük pazarımız İtalya’ya ihracatımız yüzde 33.3. büyük pazarımız İngiltere’ye ihracatımız yüzde 20.4. büyük pazarımız Irak’a ihracatımız yüzde 38 artış gösterdi" diye konuştu.

    Büyükekşi ek olarak, "Hepimizin de çok yakından takip ettiği üzere Avrupa’da bazı ülkeler ciddi bir krizin eşiğinde. Ancak bu durumun ihracatımıza etkisi oldukça sınırlı oluyor. Çünkü şu an kriz içerisinde olan ülkelere dahi ihracatımız artış gösteriyor. Bunun yanı sıra Avrupa kıtasının sürükleyici ekonomileri olan Almanya, İtalya, İngiltere gibi ülkelere ciddi ihracat artışları yakaladık. Bu da kriz ortamında ihracatımızın hasar almadan yola devam etmesini sağlıyor.Krizlerle boğuşan Yunanistan’a ihracatımız ilk 6 ayda yüzde 19, İrlanda’ya yüzde 24, Portekiz’e yüzde 5 arttı" dedi.


    hürriyet


    ihracatla birlikte ithalat oranlarına da baksaydınız keşke




  • Son dönemde ABD ve İtalya'yı not indirimleriyle sarsan kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's Türkiye'nin yerel para cinsinden notunu iki kademe birden artırarak yatırım yapılabilir düzeye çıkardı.

    S&P, Türkiye'nin yerel para cinsinden notunu BB+'dan BBB-'ye yükseltti, görünüm ise pozitif olarak belirlendi. S&P Türkiye’nin yabancı para cinsinden notlarını ise BB/B'de sabit bıraktı ve herhangi bir değişikliğe gitmedi.

    S&P’den yapılan açıklamada, Türk finans sistemindeki iyileşmenin devam ettiğine vurgu yapıldı. Bununla birlikte, Türkiye’nin not artırımında, Türkiye’nin mali sektöründeki toparlanma ve derinlik kazanan yerel piyasaların etkili olduğu ifade edildi.

    Kuruluş, ülkenin yerel ve yabancı para cinsinden kredi notları arasındaki farkın, Standard and Poor's'un merkezi hükümet kredi kriterlerini Haziran ayında revize etmesinden kaynaklandığı vurguladı. Bu kriterler, merkez bankalarının bağımsız para politikaları uygulamasını, dalgalı döviz kuru rejimini ve yerel borçlanma piyasalarının derinliğini yansıtıyor.

    S&P, bu yıl merkezi hükümetin faiz dışı fazlasının GSYH'nin yüzde 1'ini hafif aşacağı tahmininde bulunarak, ülkenin cari işlemler açığının ise bu yıl GSYH'nin yüzde 10'u seviyesinde olmasının beklendiğini kaydetti.

    YENİ NOT ARTIRIMI ÜÇ ŞARTA BAĞLI

    Kuruluş ayrıca, ülkenin yerel ve döviz cinsi kredi notlarının görünümünün “pozitif” olarak belirlenmesinin, notların önümüzdeki dönemde daha da artacağına işaret ettiğine dikkati çekti.

    Ülkenin kredi notlarının gelecekte artırılmasının, ekonominin beklendiği gibi soğumasına, cari işlemler açığının azaltılmasına ve yurtiçi kredi büyümesinin mali hesaplar ya da finansal sektör istikrarını etkileyebilecek kötü bir etki yaratmadan yavaşlayabilmesine bağlı olduğu vurgulandı.

    S&P Ağustos ayında ABD'nin notunu ülke tarihinde ilk kez kırarak, eleştiri oklarını üzerine çekmişti. Kurum aynı zamanda bugün hükümetin borç yükünü azaltma konusunda güven vermediğini öne sürerek, İtalya'nın notunu indirdi.

    "ÇOK POZİTİF BİR KARAR"

    Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, hurriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada, karar için kurumun "Türkiye'nin kötünün iyisi olduğu" yönünde bir değerlendirme yaptığını söyledi.

    Saltoğlu, “Şu aşamada çok pozitif bir karar. Bu, diğer ülkelere oranla daha avantajlı ve dirençli bir ekonomiye sahip olduğumuzu gösteren bir karar. Türkiye'nin siyasi olarak da istikrarlı bir seyir sürdürmesinin bunda etkisi olabilir.

    Ancak, Türkiye'nin notunu artırmamalarının daha önceki nedeni olarak cari açık sorunu gösteriliyordu. Bu konuda şu anda da çok büyük bir değişiklik yok. Bundan da küresel anlamda kötü günler yaşayan diğer ekonomilere göre daha iyi durumda olmamızın etkisinin baskın olduğu söylenebilir. Sanki, kötünün iyisi olduğumuzu teyid ettiler” dedi.

    DAHA ÖNCE OLMASI GEREKİRDİ

    JP Morgan Başekonomisti Yarkın Cebeci ise , bu artışın aslında daha önce olması gerektiğine işaret ederek, "S&P'nin bu kararı Türkiye'nin son dönemdeki krizi iyi yönettiğini gösteriyor. Türkiye gerçekten iyi bir performans gösterdi. Ayrıca Türkiye'nin cari açığında da iyileşme başladı. Ben bu iki unsurun etkili olduğunu düşünüyorum" dedi.

    S&P'nin not artırımı kararının ardından piyasalarda çok hızlı hareketler yaşanıyor. Borsa yüzde 6.20 değer kazanırken dolar da 1.78 TL seviyesine geriledi.

    Fitch Türkiye Genel Müdürü Botan Berker de karara hiç şaşırmadığını belirterek, "Kendimizle ilgili yorum yapmayayım ama sevindirici bir gelişme. Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi çok mutlu edici" dedi.
    Finansbank Başekonomisti İnan Demir, “Açıkçası benim için de ilk etkisi sürpriz oldu. Bu kadar çabuk yatırım yapılabilir seviyeye çıkmasını beklemiyordum. Ancak sonradan yapılan açıklamada, döviz cinsinden notun yatırım yapılabilir seviyenin altında kalması, durumu netleştirdi. Önümüzdeki dönem, kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırması için iyi bir dönem olacak diye düşünüyorum” dedi.

    Nomura International Stratejisti Olgay Büyükkayalı, “Çok da şaşırtıcı olmadı. Buradaki en önemli noktalardan birisi. Türkiye’de cari açığın daralacağının kesinleşmesi oldu. Dünyadaki gelişmelere istinaden. Biz bu not artırımlarını unuttuk ama Türkiye’nin olumlu ayrışması kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarını etkiledi elbette. Bazı fonlar ağırlıklı olarak döviz cinsinden nota bakıyorlar ama bir ülke yatırım yapılır seviyeye geldi diye bir anda para akmayacak. Ancak işin çok daha önemli kısmı, kredi derecelendirme kuruluşlarının önce yerel para cinsinden hareket etmesi. Cari açık düzeldiği anda, notu artırmaya hazırız mesajı verdi” dedi.

    Royal Bank of Scotland’ın gelişmekte olan ülkelerden sorumlu analisti Tim Ash, “Açıkçası bu yerel para cinsinden bir artırım, döviz cinsinden değil. Yakın gelecekte kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin döviz cinsinden notunu artırmasını beklemiyorum. Türkiye’nin zayıf dış finansal duruşundan kaynaklanıyor bu durum da” diye konuştu.

    kaynak :http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18780280.asp




  • quote:

    Son dönemde ABD ve İtalya'yı not indirimleriyle sarsan kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's Türkiye'nin yerel para cinsinden notunu iki kademe birden artırarak yatırım yapılabilir düzeye çıkardı.


    Bu cümle gerçekten manidar...
  • zaten paranın anlamını anlayamayan onun yönetiminde ne çıkarı olacağını da tam kavrayamamakta sayın webbie. Aşağıya GDP büyümesinin ülkelerinde yaşayanlar için anlamanı değişik açıdan sorgulayan bir yazı veriyorum. İnşallah biim ülkemizdeki beton fırtınasının (yüksek tutuarlı bina yapım işleri)geri dönüşümü de bizim gelecek kuşakları bağlamaz diyorum ,bu kısmını anlamak gerçekten önemli .
    -------------------------------------------------------------------------------------
    GDP Growth - Is it Always Good?

    In measuring the economic direction of a country, economists generally focus on GDP growth. It is also assumed that if the gross domestic product is growing, the people in a country are better off. This seems to make sense at first glance. If there is more wealth people should be doing better. Even if we don't believe that people get happier with more large-screen televisions and all the other pleasures money can buy, it is clear that money can also buy medical care, education, and other things that most of us could agree are real values.

    There are two flaws with this thinking though. The first has to do with how money is used. If we don't use it in ways that are actually beneficial, it doesn't actually improve anything. In other words, if we do get richer as individuals, and as a country, we still can use that money in ways that don't enrich our lives. It can be gambled away or spent on drugs, for example. These activities will become a part of the GDP as measured by economists, but won't necessarily make life better. In that case, the nominal amount of wealth isn't terribly relevant. Money doesn't make things better if we don't use it wisely. But there is a better example of why an economy that is larger as measured by GDP isn't necessarily better.

    GDP Growth is Just Numbers?


    The gross domestic product simply measures the total economic output of a country. It doesn't mean that everyone or even most people share in that increasing wealth. Imagine for a moment if a few billionaires like Bill Gates and Warren Buffet made a small country their new home. Their incomes would become part of the GDP of the country, and this would make the economy look like it is booming. But what relevance would that have to all the other residents of the country unless they started to spend and/or invest that money in their new home country? None.

    The distribution of wealth is also important, in other words. It doesn't necessarily mean much to citizens if their country becomes wealthier and nothing changes for them. Now this is an extreme example, but the reality isn't always so different.In his book, "Confessions of an Economic Hit Man," John Perkins described how in the 1970s and 1980s he helped to bring huge infrastructure projects to poor countries, by making the economic forecasts that justified them. I'll give one quick example of how this worked.

    A team goes into a poor country because there is oil there - oil that American companies want. In order to get the oil, roads and bridges and electricity are needed. The leaders of the country are told that these things would be wonderful for their country, and if they can build them, the economic activity that results will provide a tax base that will enable them to repay the huge loans necessary. The rosy forecasts that justify the whole scheme are faked by an "economic hit man."

    The country borrows billions of dollars from the IMF (International Monetary Fund) or World Bank - both largely controlled by the U.S. government - and construction begins. Part of the arrangement is that U.S. companies are hired for the projects, so the borrowed money quickly goes right back to the United States for the work done. The oil starts pumping, and the country gets a small share of the revenue (3% originally in Ecuador, for example). This is not enough to repay the loans, of course, but the additional economic activity generated is supposed to raise tax revenues to make repayment possible.

    Since the economic forecasts were lies, the tax revenue doesn't materialize, and soon half of all the tax revenue in the country is needed just to pay the interest on the loans. GDP does go up due to the oil drilling and associated activities, as well as the sale of electricity to the oil companies from the new hydroelectric plant. A few people in the country get wealthier, and a lot of people in the United States get wealthier. Meanwhile, since the lands for the roads, drilling and hydroelectric facility were stolen from the residents (for the "public good," of course), and since the roads and bridges and electricity are in jungle areas where few people are served by them, few citizens see any benefit at all.

    In fact, a generation later, millions of poor people who had no say in the matter and may not have even been born when the contracts were made, are forced to pay for the roads and bridges that they didn't need. The 50% of total national tax revenue that is now required just to pay the interest on the loans precludes many government projects to build roads and bridges where they are actually needed by the people.

    GDP growth is there in theory, and according to all the careful calculations of World Bank economists, and yet poverty actually increase in many of these cases. Obviously we need to get past this focus on gross domestic product. the amount of money doesn't determine the success of a country. It matters how it is made, who makes it, and how it is spent.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 21 Eylül 2011; 16:41:10 >




  • Sevgili Vezir, alıntılamış olduğunuz yazıya sonuna kadar katılıyorum. Özellikle ilk kısımda bahsedilen ve gelir dağılımındaki eşitsizliğe rağmen bir fukara avuntusundan ileri gitmeyen, "Ülkemiz zenginleşiyor" naralarının anlamsızlığını uzun zamandan beri anlatmaya çalışıyoruz ama bir türlü başaramadık.

    Sanırım bunu başarmanın tek yolu, biraz beklemek ve maalesef haklı olduğumuzu görmek zorunda kalmak olacak. Benim tahminim çok uzun bir süre gerekmeyeceği yönünde zaten. Özellikle son dönemde ortaya çıkan siyasi krizler bana göre başka ve daha derin krizleri gizlemeyi amaçlayan yapay sorunlardan ibaret. Yama da bir yere kadar deliği kapatır, sonrası malum.

    Yukarıda yazılı olan alıntıyı anlamayıp da çeviri isteyen olursa ben ilgilenebilirim ya da belki başka bir arkadaş ilgilenebilir.

    Saygılar...
  • quote:

    Yama da bir yere kadar deliği kapatır, sonrası malum
    .

    evet çok doğru bir söz .Bu ülkemiz için de geçerli maalesef . Yama demek zorundayız çünkü borçla deliği kapatmışız. Sıcak para ile ülkemizde tutulan paralar böylesine riskli ortamlarda kaçmaya meyilli olur. Bir günde borsadaki TL bozdurulur dolara veya başka ülke para birimlere çevrilir. Zaten anlık yaşadığımız piyasa krizleri bu tür uygulamaların bir sonucudur. PAra serseri mayın gibidir kalıcı yatırımlarla süslenmedikçe ülkede tutulması oldukça zordur. Cazip imkanlar ile gelen , cazip olmayan şekilde gider. Sadece zaman meselesi...

    Birde yama üstü, yama durumları var. İşte bu en tehlikelisi. Çünkü dışarıdan bakılınca hemen farkedilebilmekte.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 23 Eylül 2011; 9:41:57 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: chakra

    Son dönemde ABD ve İtalya'yı not indirimleriyle sarsan kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's Türkiye'nin yerel para cinsinden notunu iki kademe birden artırarak yatırım yapılabilir düzeye çıkardı.

    S&P, Türkiye'nin yerel para cinsinden notunu BB+'dan BBB-'ye yükseltti, görünüm ise pozitif olarak belirlendi. S&P Türkiye’nin yabancı para cinsinden notlarını ise BB/B'de sabit bıraktı ve herhangi bir değişikliğe gitmedi.

    S&P’den yapılan açıklamada, Türk finans sistemindeki iyileşmenin devam ettiğine vurgu yapıldı. Bununla birlikte, Türkiye’nin not artırımında, Türkiye’nin mali sektöründeki toparlanma ve derinlik kazanan yerel piyasaların etkili olduğu ifade edildi.

    Kuruluş, ülkenin yerel ve yabancı para cinsinden kredi notları arasındaki farkın, Standard and Poor's'un merkezi hükümet kredi kriterlerini Haziran ayında revize etmesinden kaynaklandığı vurguladı. Bu kriterler, merkez bankalarının bağımsız para politikaları uygulamasını, dalgalı döviz kuru rejimini ve yerel borçlanma piyasalarının derinliğini yansıtıyor.

    S&P, bu yıl merkezi hükümetin faiz dışı fazlasının GSYH'nin yüzde 1'ini hafif aşacağı tahmininde bulunarak, ülkenin cari işlemler açığının ise bu yıl GSYH'nin yüzde 10'u seviyesinde olmasının beklendiğini kaydetti.

    YENİ NOT ARTIRIMI ÜÇ ŞARTA BAĞLI

    Kuruluş ayrıca, ülkenin yerel ve döviz cinsi kredi notlarının görünümünün “pozitif” olarak belirlenmesinin, notların önümüzdeki dönemde daha da artacağına işaret ettiğine dikkati çekti.

    Ülkenin kredi notlarının gelecekte artırılmasının, ekonominin beklendiği gibi soğumasına, cari işlemler açığının azaltılmasına ve yurtiçi kredi büyümesinin mali hesaplar ya da finansal sektör istikrarını etkileyebilecek kötü bir etki yaratmadan yavaşlayabilmesine bağlı olduğu vurgulandı.

    S&P Ağustos ayında ABD'nin notunu ülke tarihinde ilk kez kırarak, eleştiri oklarını üzerine çekmişti. Kurum aynı zamanda bugün hükümetin borç yükünü azaltma konusunda güven vermediğini öne sürerek, İtalya'nın notunu indirdi.

    "ÇOK POZİTİF BİR KARAR"

    Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, hurriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada, karar için kurumun "Türkiye'nin kötünün iyisi olduğu" yönünde bir değerlendirme yaptığını söyledi.

    Saltoğlu, “Şu aşamada çok pozitif bir karar. Bu, diğer ülkelere oranla daha avantajlı ve dirençli bir ekonomiye sahip olduğumuzu gösteren bir karar. Türkiye'nin siyasi olarak da istikrarlı bir seyir sürdürmesinin bunda etkisi olabilir.

    Ancak, Türkiye'nin notunu artırmamalarının daha önceki nedeni olarak cari açık sorunu gösteriliyordu. Bu konuda şu anda da çok büyük bir değişiklik yok. Bundan da küresel anlamda kötü günler yaşayan diğer ekonomilere göre daha iyi durumda olmamızın etkisinin baskın olduğu söylenebilir. Sanki, kötünün iyisi olduğumuzu teyid ettiler” dedi.

    DAHA ÖNCE OLMASI GEREKİRDİ

    JP Morgan Başekonomisti Yarkın Cebeci ise , bu artışın aslında daha önce olması gerektiğine işaret ederek, "S&P'nin bu kararı Türkiye'nin son dönemdeki krizi iyi yönettiğini gösteriyor. Türkiye gerçekten iyi bir performans gösterdi. Ayrıca Türkiye'nin cari açığında da iyileşme başladı. Ben bu iki unsurun etkili olduğunu düşünüyorum" dedi.

    S&P'nin not artırımı kararının ardından piyasalarda çok hızlı hareketler yaşanıyor. Borsa yüzde 6.20 değer kazanırken dolar da 1.78 TL seviyesine geriledi.

    Fitch Türkiye Genel Müdürü Botan Berker de karara hiç şaşırmadığını belirterek, "Kendimizle ilgili yorum yapmayayım ama sevindirici bir gelişme. Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi çok mutlu edici" dedi.
    Finansbank Başekonomisti İnan Demir, “Açıkçası benim için de ilk etkisi sürpriz oldu. Bu kadar çabuk yatırım yapılabilir seviyeye çıkmasını beklemiyordum. Ancak sonradan yapılan açıklamada, döviz cinsinden notun yatırım yapılabilir seviyenin altında kalması, durumu netleştirdi. Önümüzdeki dönem, kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırması için iyi bir dönem olacak diye düşünüyorum” dedi.

    Nomura International Stratejisti Olgay Büyükkayalı, “Çok da şaşırtıcı olmadı. Buradaki en önemli noktalardan birisi. Türkiye’de cari açığın daralacağının kesinleşmesi oldu. Dünyadaki gelişmelere istinaden. Biz bu not artırımlarını unuttuk ama Türkiye’nin olumlu ayrışması kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarını etkiledi elbette. Bazı fonlar ağırlıklı olarak döviz cinsinden nota bakıyorlar ama bir ülke yatırım yapılır seviyeye geldi diye bir anda para akmayacak. Ancak işin çok daha önemli kısmı, kredi derecelendirme kuruluşlarının önce yerel para cinsinden hareket etmesi. Cari açık düzeldiği anda, notu artırmaya hazırız mesajı verdi” dedi.

    Royal Bank of Scotland’ın gelişmekte olan ülkelerden sorumlu analisti Tim Ash, “Açıkçası bu yerel para cinsinden bir artırım, döviz cinsinden değil. Yakın gelecekte kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin döviz cinsinden notunu artırmasını beklemiyorum. Türkiye’nin zayıf dış finansal duruşundan kaynaklanıyor bu durum da” diye konuştu.

    kaynak :http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18780280.asp





  • Trilyon dolarlık balonlar patlamak için gün sayıyor!


    Dünya 2007’de 12 trilyon dolarlık ABD mortgage sektöründen kaynaklanan arızanın kötü sonuçlarını çözemedi!

    Dünya 2007’de 12 trilyon dolarlık ABD mortgage sektöründen kaynaklanan arızanın kötü sonuçlarını çözemedi!

    Dünya ekonomisi ABD ve AB’ye yönelik felaket senaryolarıyla boğuşurken piyasalar üzerinde oluşan yeni bulutlar bugüne kadar ‘küresel ekonomi’ olarak tanıdığımız ve bildiğimiz hemen her şeyi yok etmek üzere. 2007’de 12 trilyon dolarlık ABD mortgage sektörünün 5 trilyon dolarlık düşük gelirlilere ait bölümünde meydana gelen bir arızanın daha sonra dünya borsalarından yaklaşık 40 trilyon doları silip süpürdüğünü gördük. Ardından ülkeler batmakta olan şirketlerini kurtarmak için dünya genelinde 3 trilyon dolara yakın harcama yaptı. Şirketler kısmen kurtuldu ancak şimdi de ülkeler batma noktasına geldi.

    SAATLİ BOMBALAR HAZIR!
    Ekonomi dünyası bu gelişmelerle oyalanırken kriz sonrası gerektiği gibi düzenlenmeyen piyasalarda kumarhaneleri aratmayacak nitelikte ‘yatırım aracı tasarımı ve pazarlanması’ devam etti. Piyasalar Yunanistan’ın, dolayısıyla Euro Bölgesi’nin kurtulup kurtulmayacağını tartışadursun arka planda trilyon dolarlık balonlar adeta birer saatli bomba gibi geri saymaya devam ediyor.

    DÖVİZ 955 TRİLYON DOLARI AŞTI
    Yatırım uzmanları piyasaların düştüğü ortamda kâr vaat eden yatırım araçları ararken spekülasyonların şişirdiği balonlar insanın hayal gücünü geride bırakıyor. Dünya üzerinde 1 yıl içerisinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin toplamı 63 trilyon dolar seviyesindeyken spekülasyonların ana hedefi olan döviz sektöründe ise şişen balonun büyüklüğü 955 trilyon doları geride bıraktı

    BANKALAR UÇUYOR: 10 BANKA ZİRVEYE KOYDU
    ABD’li bankaların şirket gelirleri içerisindeki payı 30 yıl önce yüzde 12 seviyesindeyken bu rakam 2011’de yüzde 32’ye çıktı. ABD’li 10 banka ABD finans sektörünün yüzde 70’ini oluşturuyor

    kaynak :http://ekonomi.haberturk.com/finans-borsa/haber/675385-trilyon-dolarlik-balonlar-patlamak-icin-gun-sayiyor




  • Son on yılda kaldırılan vergi veya bu vergilerde düşüş oldu mu?
    Kriz vergileri, deprem vergileri (ÖTV vs.) vardı bunlar hala alınıyor mu?

    Ekonomi düzeldiyse vergilerin en azından bir kısmının düşürülmesi veya kaldırılması gerekmiyor mu?

    Bir de faturalar var; 5 sene önce 30 TL elektrik faturası öderken, şimdi 100 lira ödüyorum... Asgari ücretteki artış bu oranda değil zannedersem...

    Öte yandan bakıyorsunuz; Ortadoğu'nun komşusuyuz (nakliye masrafları vs. konusunda avantajlıyız) akaryakıt fiyatına bakıyorsun; dünyada en üst sıralardayız.
    Üç tarafımız denizlerle çevrili -yarımadayız- balık fiyatlarına bakıyorsun yerli palamut 8 lira, ithal 1 lira...
    Ülkenin yüzölçümüne ve verimli topraklarına bakıyorsun; yerli et 30 lira, ithal et 20 lira (Et ithal ettiğin ülkenin yüzölçümü bizim ülkenin 5'te 1'i)...
    Daha bunlar gibi bir sürü örnek vardır. (Bilinçli kullanım, bilinçli tüketim, bilinçli avlanma vs. demeyin; devlet dünyanın vergisini alıyor bilinçlendirsin, önleyecek önlemleri alsın. Gelişmiş bir ülkenin trafik kazaları için bilinçlendirme reklamını görmüştüm; adamın kanı donuyor, ister araba kullanın, ister yaya olun reklamı izledikten sonra 10 kere daha dikkatli düşünerek hareket edersiniz trafikte.)

    Hadi diyorsun ömrümde bir kere olsun Akdeniz'e tatile gideyim; uçak dahil yedi gün için 2 bin TL veriyorsun; sonra seninle aynı yerde tatil yapan turist bir bakıyorsun uçak dahil yedi gün tatili 750 TL'ye yapıyor...

    Eskiden emekli ikramiyesiyle ev alırken vatandaş, şimdilerde ikramiyeyi verip üstüne yıllarca taksit ödemesi gerekiyor.

    Ekonomik rakamlar büyümüş olabilir, piyasadaki para miktarı artmış olabilir ancak normal (asgari ücretli, işçi, esnaf) vatandaşların cebine giren fazla para açıklanan büyüme oranlarıyla aynı değil galiba...

    Eskiden şirketlerin karları 100 milyon dolarlarla ölçülürken, şimdilerde 10 milyar dolarlarla ölçülüyor... Dünyadaki piyasaya sürülen para miktarı her geçen yıl artıyor mu?
    Önceleri 2 milyonu olan zengin insanken, şimdilerde 2 milyarı olan giriş seviyesinde zengin sayılıyor. Hani eski Türk filmlerinde Milli Piyango çıkar adama; fabrikası olan patronu falan peşinden koşar; zengin olurdun. Şimdilerde Milli Piyango 30 milyon veriyor (güzel bir yerde yalı parası bile değil), patron için de filmdeki örneğini verdiğim gibi itibar edilebilecek para değildir zannedersem... Amerikan filmlerinde de vardır; adam bomba koymuş vs. şantaj/tehdit ediyor; eskilerde 2 milyon dolar isterlerdi, sonraları 200 milyon istemeye başladılar şimdilerde milyar dolarlar telaffuz ediliyor...
    Türkiye'de rakamlar büyüyor ancak dünyada da bu rakamlar büyüyor mu her yıl?

    Üretim konusunda da; yazayım bari
    Gelişmiş ülkelere baktığımızda hepsinin dünya çapında nam salmış bir veya onlarca markası var. Bizim böyle bir markamız var mı? Yani hangi üretimimizde dünyada ilk 3'teyiz?


    Pek anlamadığım için bu konulardan aklıma takılanları yazdım... Galibalar, zannedersemler, sorular o yüzden fazla...




  • Ekonomik kriz korkunç yüzünü göstermeye başladı.

    Çin'den ABD'ye uyarı: Ticari savaş çıkar
    ABD Senatosunun dün görüşme programına almaya karar verdiği yasa tasarısı, Washington’un, başta Pekin olmak üzere ticari avantaj sağlamak için para birimlerinin değerini düşük tuttuğuna inandığı ülkelere karşı ticari yaptırımlarının önünü açıyor.

    Tasarı günler sürebilecek tartışmalardan sonra yeniden oya sunulacak.

    Kabul edilmesi halinde Temsilciler Meclisi'ne, orada da onaylanırsa yasalaşması için ABD Başkanı Barack Obama'nın imzasına sunulacak.

    Çin Dışişleri Bakanlığı bunun iki ülke arasında "ticari savaşın önünü açabileceği" uyarısında bulundu ve Washington'dan "korumacı politikalar" diye tanımladığı bu önlemlerden vazgeçmesini istedi.

    http://dunya.milliyet.com.tr/cin-den-abd-ye-uyari-ticari-savas-cikar/dunya/dunyadetay/04.10.2011/1446677/default.htm




  • Özellikle faturalarda vatandaşı fena vuruyorlar.....
    Son zamanlarda elektrik faturaları çok arttı....Kışa giriyoruz bakalım gaz ne olacak....
  • quote:

    Orijinalden alıntı: eloko

    Özellikle faturalarda vatandaşı fena vuruyorlar.....
    Son zamanlarda elektrik faturaları çok arttı....Kışa giriyoruz bakalım gaz ne olacak....


    fiyatların çoktan artması gerekirdi .Ancak dikkatli olarak incelenirse alım anlaşmalarından ötürü kullanmadığımız gaza milyarlarca dolar parayı hükümet vermek zorunda kaldı .Geçmişte yapılan alyada öde yükümlülükleri hükümete ve dolayısıyla bizlere fena patladı. Şimdi fiyatı ucundan biraz artırdılar (aslında çok daha fazla artması gerekiyordu ) talebin düşmesinden çekiniyorlar , çünkü talep düşerse alım anlaşmasından dolayı milletten toplayacakları paraları Rusya'ya hibe etmek zorunda kalacaklar.Önlerine çıkan ilk şeye (denize düşen yılana sarılır misali ) süresi biten anlaşmaya balıklama atladılar. onra da bir caka ile indirim istedik, yanaşmadılar misali...

    Siz zamanında gidin fazla gaz anlaşması yapın milyarlarca m3 halk tüketmezse, ne yapacaksınız parasını ödeyeceksiniz (al yada öde). Dolayısıyla 6 milyar m3 sanırım 1986 anlaşmasını süresi dolduğu ve GAZA İHTİYAÇ talep olmadığı için iptal ettiler ama reklamını başka türlü yapıyorlar . Eh başbakan öksürürse bakanlar boş durur mu yani..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 5 Ekim 2011; 9:38:22 >




  • 
Sayfa: önceki 3940414243
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.