Şimdi Ara

Erdoğan: “Kuva-yı Milliye neyse, Hamas da odur!” (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
71
Cevap
1
Favori
2.239
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • OPTİMİST kullanıcısına yanıt

    Hocam bir hareletn içerisinde dindarların bulunması o hareketi bir din Savası hüvyeti kazandırmaya yeterli değildir. Hareketi örgütleyenlerin ve yönlendirenlerin düşünce yapısınında öyle olması gerekir. Kuvay'i Millye'yi alıp onu düzenli bir ordu haline getiren, onu ortak bir amaç uğruna birleştiren, ona bir meşruluk sağlayan ( Meclis, seçimler, halkın arzusu, şiddet meşruiyeti) ve Herseyden önemlisi düşmanlarla oturup tm direniş adına konuşabilecek bir diplomatik hüviyet veren zihniyet - kadro dinci değildi sekülerdi.


    Biz eğer Kurtuluş Savası I bir din savaşı olarak lanse etseydik kaybederdik. Nitekim din Savası özünde tüm farklı dinden ve hatta farklı mezhepten olan kişileri düşmanlaştırmadı ve hepsinin özünde her zaman düşman oldukları ve ancak geçici bir süre barış yapılabileceği düşüncesine dayanan bir anlayıştır. Bunu yapsaydık diplomatik alanda ayagımızda 100 kilo yükle yüzmeye calışırdık.


    Atatürk ve arkadasları bu savasta belki iç kamuoyunu etkilemek için dini söylemleri de kullandılar ancak dış dünyaya karsı gösterdikleri şey meclisi, seçimleri, halk irsdesiydi, biz ülkesini kurtarmak isteyen, vatanını savunmak isteyen ve makul biçimde konuşulabilecrk insanlarız dendi. Düşmanlara ve dünyaya kökten i veya fanatik değil akıl ile hareket eden uzlaşılabilecek uygar bir direniş olarak sunduk Kurtuluş Savası I. Bu makul ve cagdas yaklaşım düşmanların arasındaki çatlaklardan yararlanmamıza fayda sagladıgı gibi hareketin Avrupa Kamuoyu üzerinde şeytanlaştırılmasının önüne geçti. Bir noktada diplomasi alanında da elimizi kolumuzu bağlamadık.


    Sonuç olarak düşmanlar üzerindeki korku hafifletildiği için sahada kazandıklarımızı durumun aciliyetine göre bazı tavizler vererek de olsa masada taçlandırmayı basardık. Gerek Sovyetler le yapılan anlaşma, gerek Fransız lar ile yapılan anlaşma ve en sonunda İngilizleri kendi kamuoylarına savaş çığırtkanı gibi sunmayı basarmamız sayesinde Kurtuluş Savası basarı ya ulaştı.


    Yeni dünyada artık anlayış Din üzerinden değil ve sizler bunu farkedemiyorsunuz. 1648'de Westpalia barışından itibaren devletler arası diplomasi de Din basat aktör olma hüviyet ini kaybetti. O gün papalığın tüm itirazlarına karsın Devlet Adamları bu bir devlet meselesidir diyerek farklı mezhepler ile birlikte yasamak zorunda olduklarını ve Herseyden önce ülkenin çıkarlarının dinin çıkarlarından daha önde - önemli oldugunu diplomaside bunun savunulması gerektiğini kabul ettiler.


    O nedenle günümüzde artık meşruiyet sağlamayan dini söylemlerin bize uluslarası arenada kaybettirdiklernün bilincinde olmamız gerekiyor. Yine benzer konuları savunabilir ancak bunun kaynağını, bunun nedenini dini dogmalar olarak sunmaya kalkarsak sahada kazandıklarımızı dahi masada onaylattıramayabiliriz. Çünkü size faiz haram derseniz inanın bana dünyada bir anda ilkel yaftasını yersiniz ve ne kadar paranız ordumuz oldugundan öte eşitler statüsünden düşmüş olursunuz insanların gözlerinde. Düşük faizi savunacaksanız bunu 21. Yyda Allah öyle dedi öyle diye savunamazsınız bu akıldışılıkta, onun yerine düşük faizin ekonomi bilimi içerisinde, akıl yolu ile neden düşük faizi savundugunuzu anlatmak zorundasınız o zaman farklı muamele görürsünüz.


    Bakın bugün sizn bu dini söylemlerini den en buyum faydayı saglayan, bu sayede uluslarası arenada güç kazanan örgüt Pkk oldu. Pkk In bu kadar güçlenmesi bizim Türkiye Cumhuriyetinin meşruluğunu akıldışı sahaya çekmemiz ile benzer bir süreçten kaynaklanıyor. Pkklıları dünyaya aydınlık biz ise karanlık olarak sunuluyor çünkü hala dini söylem ile bireylerin meşru hale gelebileceği sarısı içindeyiz. Bu doğru değil belki Afrika'daki gelişmemiş kabileler bunları kabul ettirirsiniz amcak dünyanın tüm büyük güçleri, ekonomileri ve halkları gözünde bize sınıf düşüttürürsünüz. İstediğiniz kadar tankınız,toounuz tüfeğini olsun yitirdiğimiz o saygınlığı asla geri kazanamazsınız. Önlü zihinleri kaybettiniz - kaybettik.


    Göklerden gelen bir karar vardır, Faiz haram, Nas var, onların doları varsa bizim Allahımız var bunları demeniz Türkiye'ye inanın dünyadaki gelişim ülkelerde yasayan insanların gözünde o kadar dezavantaj yarattı ki biz hayal aleminde yasayan insanlara dönüştük onların gözünde. Buda ülkemizin mücadele ettiği tüm hareketlere sempati ve meşruluk bizim desteklediğimiz herkese ise tam tersi bir etkide bulundu.


    Not : İnanın veya inanmayın AKP yönetiminde bile Türkiye her geçen gün sekülerleşiyor. Bırakın yurtdışına bu ülkede bile bu tarz söylemleri satın alacak insan sayısı hetgün düşüyor. Dediğim gibi bu değişen paradigmayı bilmemek züccacye dükkanına ışıklar kapalı koşarak girmek gibi birsey. Farkında olmadan o kadar çok sey kırıp döküyorsunuz ki hayat birden bizim için inanılmaz zor bir hale geliyor.


    Not 2: Kimse size dininizi bırakın demiyor. Sadece aynı şeyleri savunsanız bile bu savunuyu akıl ve bilimi kullanarak meşrulaştırın. Bunu yapmanızı nedeni hiçbir somut kanıta dayanmayan birtakım inançlar değil akılcı deney ve gözlemlerle veya mantık ile gerekçelendirilmiş savlar olsun.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 18 Nisan 2024; 12:20:19 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt

    Hocam dış politika ve Din ilişkisini nasıl neye göre kuruyorsun bilmiyorum ama ABD dış işleri bakanı İsraile indiğinde " buraya Yahudi olarak geldim " diyebilecek pervasızlığa ulaşmış . Mevcut Dünya'da tüm uluslararası kurumlar itibarını ve güvenilirliğini kaybetmiş. BM, Nato , Dünya sağlık örgütüne varıncaya kadar tamamen çürümüş, hiç bir ilkesi ve erdemi olmayan tamamen güç ve çıkara dayalı bir kaos düzen hakim iken böyle bir ortamda kime neye güveneceksin. Din konusuna ayrı parantez açalım. Tanrı ve Din merkezli klasik dünyadan , Gök yüzüyle bağı koparan insanoğlu , kendini herşeyin ölçüsü kabul ederek Liberal ve Hümanistik çağa geçti. Peki her şey daha mı güzel oldu. Dünya daha iyi bir yer haline mi geldi . Daha insani, daha adil, daha müreffeh , daha barışçıl bir dünya kurabildik mi ? Bilimsel bilgi ve modern teknolojilerdeki gelişmeler çok güzel, harika ama peki bu bilgilerin savaş ve tıp teknolojilerinde kullanımı ne kadar insani, ne kadar hayırlı oldu. Bugün Aydınlanma , Hümanistik ve Bilimci dünya görüşüne en büyk muhalefet ve eleştiri yine Batı dünyasından geliyor. Bizde bu niye bu kadar hararetle savunuluyor anlamış değilim. Gerçi bizde her şey bi 100 yıl geriden takip ediliyor..





  • Yaş aldıkça saçmalıyor.

  • OPTİMİST kullanıcısına yanıt

    Hocam bakın ben şu anki sistem iyi veya kötü demiyorum bir durum tespit yapıyorum. Şöyle ki :


    Atıyorum 1648den önce tüm dünyada tavla oynanıyordu, tavlanın kuralları gecerliydi. 1648den sonra artık oyun değişti ve satranç oynuyoruz. Siz bana diyorsunuz ki satranç iyidir, satranç kötüdür. Satranç iyi veya kötü değildir. Onu iyi oynayanların nyeti neyse satrançta ona fayda sağlar. Fakat siz hala Satrancı tavla gibi oynamaya calışıyorsunuz.


    Siz hala din bir meşruluk kaynağı olarak görüyorsunuz ( Bunu İslam özelinde söylemiyorum, tüm dinleri kastediyorum) fakat dinin bırakın baska birseye meşruluk sağlamasını günümüzde kendi kendisini bile doğrulayamayam bir fenomen oldugunu kabul etmek gerekir. Ne mi demek istiyorum bugün dini savunanlar bile dinlerin bilim ve akla ne kadar uygun oldugunu, celişmediğini göstererek savunmaya calışıyor. Neden böyle? Çünkü günümüzde dinin bile meşru olması için akıl ve bilim tarafından gerekçelendirlmesi zorunlu.


    İkinci olarak neden buna uymak zorundayız diyorsunuz? Bunun nedeni çok bariz çünkü aydınlanma düşüncesine sahip Avrupalılar bunun sağladığı güçle tm dünyayı düzdüz ettiler. Sizin savunduğunuz eski geleneksel düzenler mahvoldu, dünya kolonileşti Osmanlı gibi, Japonya gibi, Çin gibi, İran gibi, Hindistan gibi eski dünyanın güçleri geleneğin temsilcileri en zor günlerini ve en aşağışandıklatı, en güçsüz düştükleri, en çaresiz hissettikleri dönemi bu çağda yasadılar. Kısacası yenildiğimiz için paradigma değişti.


    Japonya bundan nasıl çıktı? Meiji restorasyonu ile.

    Çin nasıl çıktı? Komünist Devrim ile.

    Türkiye nasıl çıktı? Atatürk devrimleri ile. Kısacası hepsi geleneksel düzeni terkederek tekrar ayaklarının üzerinde durabilir hale geldiler. Birbirlerinden farklı yollar izleselerde izlemen tüm yollar modernizm in kolları idi.


    Ben Filistin konusunu savunmam ancak size bu konuda fikrimi şöyle söyleyeyim. Filistin 'i bir din meselesi İslam meselesi haline getirmek mi çözümü kolaylaştırır yoksa Filistün' i bir insanlık meselesi, baskı ve insan hakları ihlali meselesi haline getirmek mi çözümü kolaylaştırır.


    Eğer İslam meselesi yaparsanız beni kaybedersiniz ancak seküler bir insanlık meselesi yaparsanız bırakın beni Abd'de yasayan bir sıradan insanı bile kazanabilirsiniz.


    Türkiye'yi din ekseninde bir ülke yapalım diyorsunuz, din siyaseti belirlesin diyorsunuz. Sizin istediğiniz olsun ve dünyadaki düzeni tekrar dinler yönetsin.


    Öyleyse bir yanda belki de en güçlüsü Türkiye olan adeta sürünen çok zayıf bir grup olan müslmanların ABD ve Çin gibi güçlerin önderliğinde çok daha güçlü ve tehlikeli gruplarla doğrudan kendi çıkarımız için değil din çıkarı için düşmanlaşmamız gerektiğini savunuyorsunuz. Bunun yani Haçlı - Cihat zihniyetine işi döndürürsek Türk milletinin yıkımına ve bagımsızlığını yitirmesine neden olacagını, seküler düzenin aslında bize nefes alma sansı sagladıgını neden görmüyorsunuz?


    Not : Eskiden Din akla değil tam tersine akıl ve bilim dine uydyrulmaya calışılırdı. Buluşlar Din tarafından onaylanıyor imajı çok önemliydi. İsteyenler İbn'i Rüşd'ün bir kitabını açsın aklı dine uydurmak için ne kadar kıvrandıgının bariz bir örneğidir. Çünkü o devirde bilimin - aklın meşru olmadı dinin onayına bağlıydı.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 18 Nisan 2024; 15:14:22 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt

    Hakikatin ölçüsünün insan aklı ve bilimsel yöntem olduğunu kim söyledi hocam. Bu çoktan terk edilmiş , rafa kaldırılmış 19cu yüzyıl ideolojisi Bilimcilik (Scientism) deniyor buna. Bilimsel metod ve akıl günlük yaşamı, ortak hayatı kurmak için gereklidir. Bir binayı yapmak için, daha sağlam ve iyi bir araç geliştirmek için bilimsel metod kullanırsın, bu hep böyledir. Abi siz gerçekten Osmanlıyı yan gelip yatan, bilimsel bilgi üretmeyen, teknoloji üretmeyen bir devir olarak mı tasavvur ediyorsunuz. Maddi kültürü olmayan bir Devlet 600 yıl nasıl ayakta nasıl kalır . Evren niçin var, İnsanın bu dünyada bulunuşunun anlamı nedir, neden yokluk değil de Varlık var , Tanrı'nın muradı nedir gibi Ontolojik sorulara bilimsel metod ile temellendirmek kadar beyhude çaba yoktur, bu tuzağa düşen Dindarlar olmuştur ama dini düşüncenin ana omurgası Gayb dediğimiz, nebiden intikal eden Tanrısal bilgiye dayanır. Senin bu bilgiyi "bilimsel" sayıp saymaman beni hiç alakadar etmez, çünkü hakikatin ölçüsü senin elinde değil, kullandığın bilimsel yöntem nihayetinde İnsan idrakinin imkanları ile sınırlıdır.


    Ez cümle Bilim ile Bilimciliği birbirine karıştırmayalım.. İkisi farklı tutumlar.. Bu tartışmaları 50 yıl önce geride bırakmamız lazımdı..





  • EmuDev E kullanıcısına yanıt
    Turkiye Cumhuriyeti Kurtlerin vatanini isgal etti mi demek istiyorsun?

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • OPTİMİST kullanıcısına yanıt
    Insanlarin cogu bilim ve dini birbirine alternatif zannediyor. Anlatamazsin. Anlamazlar, anlayamazlar.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Sivilleri kaçıran ve öldüren her örgüt bir terör örgütüdür.


    Dolayısıyla Hamas bir terör örgütüdür, ayrıca İsrail hükümeti de terör örgütüdür.

  • BJK kullanıcısına yanıt
    Hamas sivilleri durup dururken mi kaçırdı ve oldurdu mesela? Senin sivil tanimin nedir? Sen settlerlarin sivil olduğunu mu zannediyorsun mesela?

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • AREryilmaz kullanıcısına yanıt

    İkisinin de birbirinden farkı yok. Mücadele isteniyorsa askeri hedefleri seçersin, sivillere zarar vermemeye çalışırsın.


    İsrail'de bir sürü İsrail vatandaşı var Netanyahu'yu protesto eden Gazze hakkında mesela. Bütün pislikleri hükümetler ve bu terör örgütleri yapıyor.


    Hamas'ın bu saçma sapan hareketi bir sürü Filistinlinin canına mal olmuştur.

  • AREryilmaz kullanıcısına yanıt

    Biz Bizanstan almadık mı Anadoluyu?Kürtler nerden çiktı?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Periah kullanıcısına yanıt

    Milli Mücadele için yapmış olduğunuz değerlendirmeler çok doğru ve yerinde tespitler...Milli Mücadele hiçbir zaman ve hiçbir aşamasında 'dini' bir mücadele olmadı.Bilakis Milli Mücadele'yi etkisiz kılmak için dini yapılar ve söylemler öne çıkartıldı.Mesela İngilizler işgal ettikleri İstanbul'da Vahdettin eliyle Milli Mücadeleyi 'bolşevik' ve 'din dışı' ilan eden fetvaları Anadolu'da yaymışlardı.Keza Milli Mücadele esnasında çıkan bütün iç isyanların odak noktasıda Ankara'da ki hükümetin bolşevik ve dinsiz olduğuna dair yapılan propagandalardı.Yine B.Anadolu'da ilerleyen Yunan ordusu işgal ettikleri köylere,kasabalara ve şehirlere girdiklerinde ahaliyi toplayıp 'Biz halifenin izniyle geldik.Halifenize itaat ettiğiniz gibi bize de itaat edeceksiniz.Biz halifenizi temsil ediyoruz' derlerdi.


    Böyle bir ortamda Milli Mücadeleyi yürüten kadronun mücadelenin başlarında özellikle 1919-1921 yılları arasında dini söylemleri kullanması ve karşı propaganda yapması çok doğaldır.Zaten Ankara'da ki hükümet ve düzenli ordu güçlendikçe söylemlerdeki dini hava yavaş yavaş kaybolur.Özellikle 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihinde gerçekleşen Sakarya Muharebesinden ve kazanılan zaferden sonra Milli Mücadele'nin başlarında sürekli kullanılan dini söylemler kaybolmaya başlar.30 Ağustos 1922 zaferinden sonra ise tamamen terk edilir.


    Bu nedenle Milli Mücadeleyi 'din için yapılan cihat' olarak değerlendirmek sizinde belirttiğiniz gibi doğru bir değerlendirme değildir.Zira o dönem özellikle İngilizler Milli Mücadeleyi 'Hrıstiyanlar-Müslümanlar' arası bir mücadele olarak kendi kamuoylarına tanıtma ve destek toplama gayreti içerisindeydiler...Özellikle İngiliz gazeteleri müslümanların Anadolu'da cihat ilan ederek hrıstiyanların canlarına ve mallarına saldırdıkları yalanını yazarak İngiliz milletini ve Avrupa kamuoyunu Anadoludaki Türk direnişine karşı kışkırtmaya çalışırlardı...Kendi ülkelerinde ve Avrupa'da bu yönde propaganda yapan İngilizler;iş Anadolu'ya geldiğinde Ankara hükümetini 'dinsiz bolşevikler' olarak göstermeye çabalar ve Anadoludaki Türkleri Ankara'ya karşı kışkırtırdı.


    Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum..Biz Lozan'a gittiğimizde en çok zorlandığımız konulardan biri Kapitülasyonlar sistemiydi..Özellikle Fransızlar Türkiye'nin dini kurallara göre yönetildiğini ve bu kurallar nedeniyle gerek kendilerinden olan tacirlerin gerekse Türkiye sınırları içerisinde kalan hrıstiyan azınlıkların ciddi ayrımcılığa ve düşmanlığa maruz kaldığını ve kapitülasyonların bunu engellediğini dolayısıyla Türkiye gibi dini kurallara öncelik veren bir ülkede kapitülasyonların kalması gerektiğini savunmuşlardı.İnönü ise Türk milletinin Avrupalı milletler gibi medeni olduğu ve medeni Dünya'ya dahil olmak istediklerini ve dahası Milli Mücadele süresi boyunca Milli hükümetin (Ankara'yı kastediyor) sınırları içerisinde kalan yerlerde hrıstiyan azınlıklara karşı bir ayrımcılığın ve şiddet olaylarının yaşanmasına izin vermediklerini fakat kendilerinin desteklediği Yunan ordusunun Anadolu'da müslüman Türklere yönelik katliam hareketlerine giriştiğini ve bunların belgeli olduğunu dolayısıyla İtilaf devletleri delegelerinin Türkiye için endişelerinin gereksiz olduğunu,barış yapıldıktan sonra Türkiye'nin hrıstiyan azınlıklara olan 'medeni' tavrının değişmeyeceğini ancak kapitülasyonlar olduğu sürece Türkiye'nin hiçbir zaman bağımsız bir devlet olamayacağını belirterek kapitülasyonların kaldırılmasında ısrarcı olmuştur.Nitekim o dönem gerek Türk delegelerinin bu tutumları gerekse Türkiye'de ilerici adımlar ve özellikle Atatürk tarafından gelen (seküler) açıklamalar sonucunda İtilaf devleti delegeleri kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmek zorunda kalmışlardı.


    Kapitülasyonların kaldırılmasıyla beraber Türkiye'de ki tüm azınlık okulları Türk Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmış ve Türk hukuk sistemine paralel olarak Türkiye'de azınlıkların ve hrıstiyan ülkelerin vatandaşlarının davalarına bakan yabancı devletlerin hakimleri ve mahkemeleride ülkemizden ayrılmıştır.Tüm bunlar Türkiye'nin 'laik' bir devlet olma yolunda ilerlemesi ile mümkün olan kazanımlardı.


    Bugün ise maalesef bu yoldan sapıldıkça sapılıyor.Bunun sonucunda hem Yunanistan hem de PKK Avrupa'da ve ABD'de sempati ve destek kazanıyor...Suriye iç savaşının başında Suriye'de demokrasi getirmekle kutlanan ve desteklenen Türkiye'nin 12 sene sonra uluslararası siyasette yalnız bırakılmasının ve Suriye'de radikal cihatçılarla anılmasının atında yatan nedende tam olarak bu...Türkiye'yi yöneten zihniyetin bu yanlış tutumu yüzünden 12 sene önce 'diktatör' denilen Esad bugün ülkesini cihatçılara ve radikal dini örgütlere karşı ülkesini koruyan bir kahramana dönüştü..PKK'nın YPG koluda Suriye'de medeniyetin savunucusu (!) mertebesine erişti...Türkiye ise 12 senenin ardında hem Suriye'yi işgal etmekle hem Kürtlere yönelik soykırım yapmaya çalışmakla hem de radikal cihatçılara destek vermekle itham ediliyor..Üstelik İŞİD'in en çok saldırdığı NATO ülkesi olmasına rağmen böyle haksız ithamlara maruz kalıyor.


    Bunun nedeni de böyle akılcı olmayan açıklamaların yapılması...'Faiz haramdır','Hamas bir terör örgütü değildir' gibi açıklamalar Türkiye'yi uluslararası siyasette yalnızlığa itiyor...Bundan kazanç sağlayanlarda başta Yunanistan ardından PKK ve ondan sonrada Esad rejimi...




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Long Nightt -- 19 Nisan 2024; 2:21:55 >




  • Long Nightt kullanıcısına yanıt

    Hocam Kurtuluş Savaşı ulusal bir mücadeleydi. İçinde seküler olur , dindar olur farketmez vatansever tüm görüşlerden insanlar vardı.


    Hepsine döktükleri kanlar için minnettarız.


    Günümüzde ise savu duygumuz hersey bu ülke güçlü olsun , halk refah ve gönenç içinde olsun diye.


    Bunları anlatıyoruz ki diğer arkadaşlarda dünyanın nasıl düşündüğünü anlasın, oyunun kurallarını kavrasinlar ki farkında olmadan ülkemizin çıkarlarını zarar vermesinler.


    Tek dediğimiz bu ülkenin geleceğini güvence altina alabilmek.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 19 Nisan 2024; 3:49:27 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kuvai milliyeyi hamasa benzetmek kurtuluş savaşımıza hakarettir.


    Bu sözler ile gün kurtarılabilir ama devletin zihninden silinmez

  • capo di capi kullanıcısına yanıt

    ben söyleyden çok burada savunanlara şaşıyorum. Bu ülkenin en kutsal mücadelesini üç beş terörist ile bir tutulmasına alkış tutmak nasıl bir akıl tutulmasıdır.

  • Fatih KARAHAN kullanıcısına yanıt
    Hamas esittir pkk diyorsun ya, dedigin oraya gidiyor, onu diyorum.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • BJK kullanıcısına yanıt
    Bir suru filistinli 70 senedir zaten surekli olduruluyor. O canavar settlerlarin hiçbir cereme cekmeden gunduz gozu yaptigi canavarliklar mesela hiçbir zaman senin gibi kişilerin umrunda olmadi. O basilan evlerde yasayan mutlu ailelerin sivil olduğunu dusunuyorsan israilin filistinlilerin topraklarına nasil "çöktugunu" vanli canli goreceksin onumuzdeki aylarda. Ama sen gene israili savunursun.

    O festivalde bulunan sivillerin de orada bulunma hakki yok mesela. Hamas topraklarini isgal eden isgalciye karsi savasan bir gerilla orgutu.

    Sirf akpliler filistini savunuyor diye veya sirf filistinliler Müslüman diye israilin tarafini tutuyorsunuz. Başka hicbir sebebi oldugunu gormedim ben senin gibi kişilerin.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.