Şimdi Ara

Işık hızıyla ilgili referans noktası garipliği...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
1.873
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Işığın hızı bağıl olamaz mı acaba?


    --------------------- <-- A (1/2 ışık hızı) --------------0---------------- (1/2 ışık hızı) B -->


    Bu şekilde A cismi ile B cisminin birbirlerine göre olan hızları ışık hızına eşit olmadı mı? Yani evrende ışık hızına çıkmaktan bahsederken bağıl hızımızı ışık hızına çıkarmaktan bahsediyor olabilir miyiz? Genelde kendimizi durağan olarak düşünüyoruz, yanlış bu.. Evrende sabitliği kesin olan bir nokta olsaydı ve biz referans noktası olarak bu noktayı seçseydik gerçek anlamda hızdan bahsedebilirdik diye düşünüyorum. Şu an içinde bulunduğumuz evrenle birlikte mutlak bir referans noktasına göre hareket ediyor olamaz mıyız? Boşlukta yol alan madde kümesinin(evrenin) hızını neyi referans alarak hesaplamalıyız?

    Bir cismi hareket ettirmek için ona enerji yüklediğimizi düşünüyoruz. Peki bütün evrenin aynı yöne aynı hızla ilerlediğini hayal edersek, bu yüklenen enerjinin çevresindeki maddelere herhangi bir etkisi olabilir mi? Sihirbaz misali, var olan şeyi yok etmeye benziyor.

    Bizler şu anda evrendeki mutlak sabit bir referans noktasına göre büyük hareket enerjilere sahibiz belki de. 10 milyon kilo hidrojen bombasının patlamasıyla açığa çıkacak kadar kinetik enerji barındırıyor olsak bunu nasıl anlayabilirdik? Çevremizdeki bütün nesneler aynı hızda ilerlerken anlayamazdık gibime geliyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi [cins] -- 4 Nisan 2007; 3:20:59 >







  • Çok güzel bir noktaya değindin. Bütün izafiyet formülleri en yüksek hız ışık hızı olacak şekilde yazılmıştır. Çünkü biz ışık hızından yüksek hızları algılayamayız. Aslında bizim ölçme ye da algılama dediğimiz bütün olaylar hep ışık hızına bağlıdır. Bu nedenle izafiyetin formüllerini ne kadar test edersek edelim hep doğru gözükür.

    Ama ışık hızından yüksek hız olamaz mı? Evrenin çapının 15 milyar ışık yılı civarında olması gerekir. Oysa bundan daha ötede galaksi kümeleri vardır. Günümüzde evrenin çapının 156 milyar ışık yılı olduğu tahmin ediliyor. Bu durumda ne diyeceğiz? Evren ışık hızından daha mı hızlı genişlemiştir?

    İzafiyet teorisi bilimin ayağında pranga olmamalı. "Işık hızından hızlı bir hız yoktur, zamanı ve gerçekliği ışık hızı belirler" demek; idealize edilmiş, felsefi mistik ve soyut bir yaklaşımdır. İşte bu yüzden ne kadar test edilirse edilsin izafiyet, "teori" olmaktan kurtulamıyor. Burada dikketinizi çekerim, bir cismin ışıktan hızlı gitmesinden bahsetmiyorum, ışıktan daha hızlı bir hız olmamasınan bahsediyorum. Oysa bilimin sonu yok ve matematiğin hızı ışıktan daha hızlı. Matematiğin hızı ışıktan daha hızlı olduğu için GPS konum belirleme sistemini çalıştırabiliyor ya da evrenin çapını hesaplayabiliyoruz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Matematiğin hızı ışıktan daha hızlı olduğu için GPS konum belirleme sistemini çalıştırabiliyor ya da evrenin çapını hesaplayabiliyoruz.

    Bu tam olarak ne demek?

    Daha doğrusu mesala hayal gücüyle yani hayal ederek, kaç milyon kilometre uzaklıkta olan ve ışıkhızının bile birkaç dk. da vardığı jüpitere anında ulaşabiliyoruz.

    Sonuçta bu da bir nevi ulaşmaktır ve kainatta ışık hızından daha hızlı bir hızdır.

    Yani bunu mu demek istiyorsun.
  • Kaotika'nın dediği gibi "ölçüm" fen bilimlerindeki teorileri oluşturmak, anlamak ve sorgulamak için elimizdeki bilimsel yöntemler içinde en önde gelenidir. Bakın matematik için bu şekilde bir "ölçüm" sorunumuz yoktur. Zaten o yüzden de matematik ve fizik birbirinden çok ayrıdır. Kimi zaman teoriler gözlemlerin önünde ilerler (parçacık fiziğinde çok kez karşılaşılabilir), kimi zaman gözlemler teorilerin önündedir (şu "karanlık madde" (dark matter) konusunda çok ciddi problemlerimiz olduğuna inanıyorum örneğin).

    Öte yandan Kaotika'nın haklı sayılabilecek felsefî kuşkularına rağmen yine de hem özel göreliliğin hem de genel göreliliğin en azından gözlemsel ve deneysel olarak bir çok isabetli sonuçlar verdiğini söylemeliyim. Ben daha önce de belirttiğim gibi "günlük deneyimlerimize ters" gelen görelilik ve kuantum mekaniği gibi teorilere ister istemez kuşkuyla baktığımızı düşünüyorum. Eğer ışık hızının çok daha küçük veya Planck sabitinin çok daha büyük olduğu bir evrenimiz olsaydı o zaman bize garip gelen görelilik ya da kuantum mekaniği değil klasik mekanik olurdu.

    Yine de tabii ki "kuşku" duymaya devam edeceğiz. "Teori" her ne kadar iyi sınansa da "dogma" değildir, olmamalıdır. Elbette her ne kadar "teori" sözcüğünün "hipotez" sözcüğünün eşanlamlısı olduğunu sanan (mesela "Evrim Teorisi" konularında hep böyle oluyor) çok forum üyesi varsa da yine de esas olanın "bilimsel teorinin" kendisi değil "bilimsel yaklaşım, merak ve motivasyon" olduğunu söylemekten kesinlikle çekinmem.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: [cins]
    Işığın hızı bağıl olamaz mı acaba?

    Ben de başka bir başlıkta buna benzer bir soru sormuştum ve aklımın almadığı cevaplar almıştım. Aklım almadığı için de hafızamda pek birşey kalmamış Sanırım cevap verenler yine @kaotika ve @mfiz'di. Eğer o başlığı bulursam buraya linkini koyacağım.

    Edit: Buldum Bu sayfanın en sonunda konu senin istediğin noktaya geliyor. İkinci sayfada da cevaplar var.
    http://forum.donanimhaber.com/m_11032614/mpage_1/key_y%3Fyk/tm.htm



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hasbi 81 -- 4 Nisan 2007; 11:56:08 >




  • Elbette söyleyeceklerim bilimsel sonuçların ötesinde benim felsefi düşüncelerim. Ben izafiyetin sağduyuya uygun olmadığına katılmıyorum. İzafiyet sağduyuya son derece uygundur. Elbette sokaktaki insan sağduyusundan bahsetmiyorum. Bu anlamda kuantum kuramı ile izafiyet birbirinden farklı bana göre. Kuantum kuramında sağduyuya uymayan deney sonuçları sonunda ortaya atılmış bir kuram var. Oysa izafiyette önceden ortaya atılan bir kuramı test etmek var. Formuller ile bir insana zamanın nasıl yavaşladığını anlatırsınız bu sağduyuya uygundur, hatta bunu test bile edebilirsiniz. Son derece yüksek zoom yapabilme kabiliyetine sahip bir teleskobumuz olsa ve ışık hızına yakın bir hızla hareket eden bir uzay gemisinin içindeki saate zoom yapabilsek, karşımızdaki insana zamanın nasıl yavaşladığını gösterebilirdik. Ama bana göre bu algısal bir sonuç.

    Sonuç olarak şunu düşünüyorum. İzafiyet teorisi ile felsefi yargılara varmak gerekmez. Zaman kavramı gibi evrenin her tarafında eşzamanlı akmak üzere kurgulanmış bir matematiksel kavramın içini boşaltmak gerekmez.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Sonuç olarak şunu düşünüyorum. İzafiyet teorisi ile felsefi yargılara varmak gerekmez. Zaman kavramı gibi evrenin her tarafında eşzamanlı akmak üzere kurgulanmış bir matematiksel kavramın içini boşaltmak gerekmez.


    Zaman kavramının "böyle kurgulanması" gerektiğine dair matematiksel veya felsefî temelli yaklaşımlarımız olabilir. Öte yandan zaman kavramının "hakikaten" (fiziksel olarak) böyle olduğuna dair kesin yargılarda bulunamayız. "Eşzamanlılık" tanımlamak bile başlı başına bir sorundur. Ayrıca her matematiksel kavramın, birebir doğada fiziksel karşılığı olacak diye de genelleme yapabileceğimizi düşünmüyorum (buradaki örnek: "zamanın evrenin her yerinde aynı aktığına dair Newtonian düşünce"). Ayrıca hakikaten böyle bir "mutlak zaman" kavramı olsaydı klasik elektromanyetik kuramı da yanlışlanmış olurdu (klasik elektromanyetik kuramı tamamen Lorentz dönüşümleriyle uyumlu Maxwell denklemlerini temel alır). Aslında görelilik teorisinin ortaya çıkmasındaki en temel motivasyonlardan biri Klasik elektromanyetik teorinin klasik mekanikle uyumsuzluğudur. Eğer bu uyumsuzluğu başka bir yoldan giderecek bir teorimiz olabilirse o zaman görelilik teorisinin alternatiflerini konuşabiliriz. Bu ise o kadar büyük bir devrim olur ki ben böyle birşeyin sonuçlarının ne olabileceğini tahmin bile edemiyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 4 Nisan 2007; 15:47:57 >




  • Ben demiyorum ki izafiyet bir yalandır, yanlıştır. İzafiyet birçok kısmında kendini kanıtlamış ve kullanılmakta olan bir teoridir. Ve her zaman kullanılmaya devam edilecektir. Elektromanyetik teori adı üstünde zaten ışık hızına bağlı konuları ele alır. Bu teori teknolojide kendini kanıtlamıştır. Bu bakımdan izafiyet ve elektromanyetik teori birer mühendislik meselesidir görülen o ki daha uzun yıllar kullanılacak.

    Benim itirazım izafiyet teorisi nihai felsefi bir gerçeklikmiş gibi yargılara varılmasına. Hiç düşündünüz mü izafiet teorisi neden teori. Çünkü dayandığı postula yüzünden "evrende ışıktan daha hızlı bir hız yoktur" diyor (burada bir cismin hızı demiyor, her türlü hız diyor buna bilgi taşıma hızı da dahil). Bu postula böyle iddialı olduğu sürece izafiyet hep teori olarak kalmaya devam edecektir (iddia ediyorum).

    quote:

    Ayrıca hakikaten böyle bir "mutlak zaman" kavramı olsaydı klasik elektromanyetik kuramı da yanlışlanmış olurdu.

    Tam olarak anlamamakla beraber, anladığım kadarı ile katılmıyorum. Elektromanyetizma ışık hızına bağlıdır ama mutlak zamanla alakasını kuramadım. Neye dayanarak bunu söylediğinizi merak ettim.

    quote:

    Aslında görelilik teorisinin ortaya çıkmasındaki en temel motivasyonlardan biri Klasik elektromanyetik teorinin klasik mekanikle uyumsuzluğudur

    Bence bu kuantum teorisi için geçerli.

    Bence de felsefi anlamda mutlak bir eşzamanlılık olamaz fakat eşzamanlılık ışık hızına da bağlı değildir ve pratikte bir sınır konulamaz. Mesela bazı bilimadamları kütle çekimi etkileşiminin sonsuz değil fakat ışık hızından kat kat fazla olduğunu düşünüyorlar.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Benim itirazım izafiyet teorisi nihai felsefi bir gerçeklikmiş gibi yargılara varılmasına. Hiç düşündünüz mü izafiet teorisi neden teori. Çünkü dayandığı postula yüzünden "evrende ışıktan daha hızlı bir hız yoktur" diyor (burada bir cismin hızı demiyor, her türlü hız diyor buna bilgi taşıma hızı da dahil). Bu postula böyle iddialı olduğu sürece izafiyet hep teori olarak kalmaya devam edecektir (iddia ediyorum).



    Buna itirazım olamaz. Kaldı ki eğer EPR paradoksu Kuantum Mekaniği lehinde deneysel sonuçlar veriyorsa etkileşim hızları ışık hızından daha hızlı varlıklar doğada mevcuttur ve belki de daha bilmediğimiz başka tür etkileşim ve parçacık çeşidi vardır.

    quote:


    quote:

    Ayrıca hakikaten böyle bir "mutlak zaman" kavramı olsaydı klasik elektromanyetik kuramı da yanlışlanmış olurdu.

    Tam olarak anlamamakla beraber, anladığım kadarı ile katılmıyorum. Elektromanyetizma ışık hızına bağlıdır ama mutlak zamanla alakasını kuramadım. Neye dayanarak bunu söylediğinizi merak ettim.


    Maxwell denklemlerinin Lorentz denklemleriyle uyumlu olması şöyle bir sonuca ulaştırıyor bizi: örneğin bir gözlemciye göre elektrik alan olan nicelik o gözlemciye göre bir hızı olan başka bir gözlemciye göre elektrik alan ve manyetik alan karışımı bir elektromanyetik alan oluyor. Yani elektrik alan ve manyetik alan kavramları aslında tek bir fiziksel gerçekliğin farklı gözlemciler için farklı görünmelerinden ibaret. Yani eğer biz bugün elektrostatikle manyetik alanı birleştirip "elektromanyetik" kuramı oluşturduysak bu kuram görelilikle o kadar sıkı fıkı ki eğer gerçekten görelilikle ilgili felsefî dönüşüm yaşanırsa 19.yüzyılın bu elektrik-manyetik fenomenleri birleştirme başarısını da felsefî olarak sorgulamamız gerekecektir. Bu dönüşümü yaparken dönen bir mıknatısın radyasyon oluşturması (radyo pulsarının temel prensibidir mesela) gibi fenomenleri anlamakta zorluk çekebiliriz gibi geliyor bana.

    quote:


    quote:

    Aslında görelilik teorisinin ortaya çıkmasındaki en temel motivasyonlardan biri Klasik elektromanyetik teorinin klasik mekanikle uyumsuzluğudur

    Bence bu kuantum teorisi için geçerli.


    Çok kaba bir bakış açısıyla, kara cisim ışımasıyla ilgili problemler yüzünden kuantum mekaniğinin temelleri ortaya çıkmıştır. Elbette yine klasik fizikle ilgili bir sorun başka bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Kara cisim ışıması ağırlıklı olarak elektromanyetikle değil klasik istatistik mekaniğiyle daha bir ilişkilidir aslında.

    Klasik elektromanyetik teorinin klasik mekanikle uyumsuzluğunun ardında yatan temel sebep Maxwell denklemlerinin Galileo dönüşümleriyle (yani lisede öğretilen bağıl hız formülleriyle) uyumsuzluğudur. Bu uyumsuzluğun çözümü daha görelilik çıkmadan Lorentz dönüşümlerinin ortaya atılmasıyla halledilmiş, ama Lorentz dönüşümlerinin çok derin felsefî sonuçlara (ve belki de sorunlara, zaten şu an bunları tartışmıyor muyuz?) yol açabileceği ancak Einstein tarafından anlaşılabilmiştir.

    quote:


    Bence de felsefi anlamda mutlak bir eşzamanlılık olamaz fakat eşzamanlılık ışık hızına da bağlı değildir ve pratikte bir sınır konulamaz. Mesela bazı bilimadamları kütle çekimi etkileşiminin sonsuz değil fakat ışık hızından kat kat fazla olduğunu düşünüyorlar.


    Bu da mümkündür. İtirazım olamaz. Sonuç olarak göreliliğin de sonuçlarıyla uyumlu olabileceği çok daha genel bir fiziksel teoride ışık hızının en yüksek hız olduğu postülasına gerek olmayabilir.




  • Bana göre felsefi sorunlara yol açmaz. Eğer biz felsefi boyuta getirmezsek tabi. Bence biz bunların algı ve mühendislik meselesi olduğunu unutup doğanın nihai gerçeği olarak kabul etmemeliyiz. Daha önce bahsettiğim gibi ben bunların mühendislik meselesi olduğunu düşünüyorum ve felsefi boyuta getirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Gerek lorenz dönüşümünde gerek elektromanyetik kuramda "evrende ışıktan daha hızlı bir hız yoktur" a gerek yoktur bence. Bu kuramlarda C ve t gibi parametreler geçer ama buradaki t nihai felsefi gerçeklik olan zaman değildir.

    quote:

    Maxwell denklemlerinin Lorentz denklemleriyle uyumlu olması şöyle bir sonuca ulaştırıyor bizi: örneğin bir gözlemciye göre elektrik alan olan nicelik o gözlemciye göre bir hızı olan başka bir gözlemciye göre elektrik alan ve manyetik alan karışımı bir elektromanyetik alan oluyor.


    Bu bence felsefi bir sorun değil.

    quote:

    Yani elektrik alan ve manyetik alan kavramları aslında tek bir fiziksel gerçekliğin farklı gözlemciler için farklı görünmelerinden ibaret.


    Zaten bunu söyleyebiliyorsak felsefi sorunları çözmüşüz demek. Işıktan daha yüksek hız bulunsa dahi bence hiç bir zaman felsefi sorunlara yol açmaz. Her problem ilgili alanda ilgili formuller ile bağıl olarak ele alınıp çözülür. Yeni sorunlar ile karşılaşırsak, yeni dönşümlere ihtiyaç duyarsak, ilave teoriler ve dönüşümler işimizi görebilir.

    -----------------------
    Zaman ve mekan olayının felsefi boyuta getirilmesi demiştim. Buna şöyle bir örnek vereyim. Mesela kör ama zeki canlılar olsun. Bu canlılar tıpkı yarasalar gibi çevrelerindeki cisimlerin konumlarını çıkardıkları seslerden ve sonar ekolarından anlıyorlar olsun. Bu canlılar ışık ve elektromanyetizma nedir bilmesin, ışık hızı nedir bilmesin. Bu canlıların kendi bilim anlayışları olsun. Bu canlılar için evrendeki en yüksek hız 340 m/sn olan ses hızıdır ve buna bağlı olarak bir zaman-mekan algıları vardır. Bizim için göreceli olmayan bir motosikletin geçişi onlara göre görecelidir. Sesten hızlı giden bir uçak ise kendi göreceliliklerine göre uzay-zamanı bozmuş ve zaman boyutunda hareket etmiş olur.

    İşte bizim aynı anladık kavramımız onlara göre felsefi sorun olur. Böyle bir felsefi sorun işte.
    (bu örnek bana aittir )




  • Yarasalar için bu durum ne kadar "felsefî" sorun olurdu bilmiyorum. Öte yandan bizim için bir cismi (diyelim ki protonu) hızlandırdıkça, bu cismin kinetik enerjisinin rölativistik formülle hesaplanması gerekiyor. Halbuki yarasa için böyle bir dert yok. Yarasa bir taşı hızlandırmaya devam etse rahat rahat bu taş ses hızını geçer, üstelik de taşın kinetik enerjisi hep klasik fizikle uyumlu olur (tabii yarasanın elinde bu hızı ışık hızına çok yaklaştırma imkânı yoksa!). Eğer en yüksek hızın ışık hızı olduğu postülası çok yapay bir postüla olsaydı, parçacık hızlandırıcılarındaki protonların hızının limiti ışık hızı olmazdı. Eğer bir cisme ne kadar iş yapıyor olsak da bu cismin hızı ışık hızına ulaşamıyorsa ortada ciddi bir mesele vardır. "Bu meseleye zamanı katmayalım, zamanı bunun dışında tutalım" diyebilirsiniz, ama o zaman bir başkası da size neden katmayalım der? Takdir edersiniz ki iş, enerji gibi kavramlar da en az zaman kavramı kadar fizikte ağırlığı olan temel kavramlardır, bu kavramlardaki modifikasyonları ayrı zamanı ayrı değerlendirme lüksümüz olmadığını düşünüyorum.




  • Buradaki sorun bizim parçacıkları hızlandırmada kullandığımız yöntemden kaynaklanmaktadır. Biz parçacıkları elektrik ya da manyetik alan içerisinde hızlandırmaya çalışıyoruz. Enerji vererek Elektrik alan şiddetini ya da manyetik alan şiddetini arttırırız. B yi ne kadar arttırırsak arttıralım C sabit kalacak şekilde parçacığın kinetik enerjisi artar. (misal) tıpkı yarasaların ses dalgaları kullanarak cismi hızlandırmaya çalışmaları gibi. Muhtemelen cisim parçalanır fakat sesten hızlı gidemez. Yarasaların şayet cisimleri hızlandıracak başka teknolojileri yoksa (patlayıcılar gibi) muhtemelen ses hızından yüksek bir hız bilmeyeceklerdir. Tıpkı bizim başka teknoloji bilmediğimiz gibi.

    Bir de parçacık hızlandırıcılardaki deneylerde amaç başkadır yani cismin ışıktan hızlı gitmesinin sınanabilirliği ve test edilebilirliği yoktur. Yani "şayet şöyle olsa cisim ışıktan hızlı gider" şeklinde bir önerme ya da formül yok. Biz burada newtonun klasik dinamiğini uygulayamayız çünkü olay tamamen elektromanyetizma olayı ve zaten elektromanyetizma formülleri C ye bağlı.

    Şayet öyle olmasa idi izafiyet çoktan "teori" olmaktan kurtulurdu.

    ------------------
    Ayrıca unutmadan söyleyeyim, izafiyetin "özel görecelilik" kısmı ciddi ciddi sallantıda. Bu konuda linkleri toparlıyorum. Zamanım olursa derleyip yazmak istiyorum.




  • Özel göreliliğin problemleri olduğu zaten biliniyor. Bir kere herşeyden önce kuantum mekaniğiyle özel göreliliğin ciddi uyuşmazlıkları var.

    Öte yandan ben elektromanyetik teoriden bahsetmiyorum, manyetik alanlar protonları hızlandırdığı için protonlar ışık hızını geçememiştir gibi bir yaklaşımı ben hızlandırıcı deneylerinden çıkaramıyorum. Yani en azından bana böyle bir çıkarım iş, enerji gibi temel kavramların daha genel tanımlarını yapmaktan daha zorlayıcı bile geliyor! Ayrıca eğer gerçekten ışık hızı limitleyici olmazsa esir (ether) konusunda da 19. yüzyılda yaşanan felsefî sorunlar yine nüksedecektir, vs. vs. vs.

    Ayrıca görelilik sadece özel görelilikten meydana gelmiyor tabii ki.

    Bu konuda daha ayrıntılı yazmaya devam edeceğim. Bu söylediklerimi de daha ayrıntılı olarak açıklamak isterim tabii ki.
  • Herşeyden önce izafiyetin doğru ya da yanlış olmasının bana bir faydası olmadığını berlirteyim. Doğru ise de bilmek isterim ve bundan mutluluk duyarım. Sağduyum bana matematiksel olarak böylesine güzel kurgulanmış ve kusursuz bir kuramın doğru olamayacağını söylüyor. Sağduyu bilimsel midir? hayır. Ancak sağduyuya aykırı gözüken kuramların ille de doğru olacağı ya da doğru kuramların ille de sağduyuya aykırı olanlar arasından olacağı da bilimsel değil.. Her ne kadar geniş bir kabul görse de sonuçta bir kurama inanmamak insanı bilimdışı yapmaz.

    İlk olarak özel göreceliliğin, ışık hızına yakın hızla ivmesiz bir hareket yapan bir ortamda (çerçevede), sabit bir gözlemciye göre zamanın seyreldiği (yavaşladığı) konusunda ortaya çıkan ikizler paradoksu hakkında yazacaktım. Fakat konu kafamda dallanıp budaklandı ve toparlayıp henüz yazamadım.

    Özel göreceliliğe göre: Zaman algısı yavaşlamaz; zaman yavaşlar. Zaman yavaş geçiyormuş gibi gözükmez; zaman yavaş geçer. Dünya yakınından geçip giden bir uzay gemisinin içindeki insan, dünyadaki bir gözlemci ile aynı yaşta iken, gemi geçip gittikçe gemideki insanın daha yavaş yaşlandığı gözlenir. Gemi geri dönmemek üzere geçip gittikçe, hiç bir zaman gemideki adam geri gelmeyeceği için, yavaş mı yaşlanıyor ya da yavaş yaşlanıyor mu gözüküyor bunu ayırt edecek bir yöntem olmadığı için daha sade bir ifade olan "yavaş yaşlanıyor" kullanılıyor.
    .
    .
    .

    (işim çıktığı için yazı yarım kaldı?)




  • Ben de tam tersini düşünüyorum: bir kuramın matematiksel güzelliğe sahip olması o kuramın gücünü gösterir diyorum. Newton fiziği de elektromanyetik de kuantum mekaniği de (ve belki de sicim kuramı gibi daha yeni kuramlar da) aslına bakarsanız "çok güzel" kuramlardır benim düşünceme göre. Elbette ki en sonunda "güzellik" yargısı epey subjektifdir, bir teorinin doğru ya da yanlışlığı hakkında fikir veremez. Ama benim düşüncem, "doğanın güzelliği olduğu" ve bu güzelliğin dilinin matematik olduğudur. Eğer böyle değilse -yine bana göre- fizik yapmanın çok da anlamı yoktur.

    Eğer çok hızlı giden muonların yarılanma ömürleri bana göre duran muonlardan daha büyük oluyorsa bu bir zaman algısı değil olsa olsa "zamanın farklı geçiyor" olmasıdır. Zaten ikizler paradoksu, birbirine göre farklı hızlarda giden ikizleri değil, referans sistemi değiştirerek en sonunda başlangıç noktasına dönen bir ikiz ve o başlangıç noktasında duran başka bir ikizin hikayesidir.

    İzafiyetin ya da başka herhangi bir teorinin tamlığı ya da eksikliği benim için de çok önemli değildir. Önemli olan bilimsel yaklaşım ve bilim hakkında fikir yürütebilmektir.




  • Peki bağıl hız kavramı ne derece doğrudur,
    Örneğin:

    A< -------- Işık hızının 3/4ü --------(0)-------- Işık hızının 3/4 'ü-------->B

    olursa, ışık hızından 1,5 kat hızlı mı gidilmiş olur?
  • Selam herkese..

    Bilgiler için teşekkürler. Güzel noktalar. Benim merak ettiğim bir şey var:

    Acaba Einstein, durgun kütle = hareketli kütle / (1-c^2 / v) formul'unu neye göre yapmıştır(yanlış yazmış da olabilirim, kusura bakmayın). Hep bunu düşündüm, fakat...

    Şimdiden teşekkür ederim. İyi günler..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: was


    Peki bağıl hız kavramı ne derece doğrudur,
    Örneğin:

    A< -------- Işık hızının 3/4ü --------(0)-------- Işık hızının 3/4 'ü-------->B

    olursa, ışık hızından 1,5 kat hızlı mı gidilmiş olur?



    Göreliliğe göre hayır. Lorentz hız dönüşümlerine göre:

    http://hyperphysics.phy-astr.gsu.edu/hbase/relativ/veltran.html

    Bu iki cismin birbirlerine göre bağıl hızı: 0,96c olur (yani ışık hızının %96'sı).




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Biyolog61

    Selam herkese..

    Bilgiler için teşekkürler. Güzel noktalar. Benim merak ettiğim bir şey var:

    Acaba Einstein, durgun kütle = hareketli kütle / (1-c^2 / v) formul'unu neye göre yapmıştır(yanlış yazmış da olabilirim, kusura bakmayın). Hep bunu düşündüm, fakat...

    Şimdiden teşekkür ederim. İyi günler..


    Yazdığınız doğru olmadı doğrusu burada:

    http://hyperphysics.phy-astr.gsu.edu/hbase/relativ/tdil.html#c3

    "Rölativistik Kütle" çok da tercih edilen bir tanım değildir. Daha çok 1-v^2/c^2 termini momentuma ya da enerjiye eklemek daha iyi bir fikirdir. Bunun çok ayrıntısına girmek istemiyorum.

    Aslında esas olan deneysel olarak kinetik enerjinin çok yüksek hızlarda 1/2 mv^2 olarak gitmemesidir. Ya da başka bir bakış açısıyla momentum klasik mekanikte olduğu gibi hızla doğru orantılı gitmez, hızlar ışık hızına yaklaştıkça momentum artmaya devam etmesine rağmen hız o derece artmaz. Bu da sanki "kütle artıyormuş" gibi bir etki oluşmasına yol açar.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.