Şimdi Ara

İslam'da Adalet Kavramı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
1
Favori
571
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • ADÂLET

    İnsan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alâkasını, Allah (cc)'in indirdiği hükümlere göre düzenlemeye "adâlet" denir. Bu bir anlamda, Allahû Teâla (cc)'nın emrini, emrettiği şekilde yerine getirmektir. Zıddı, zulüm ve haddi aşmaktır. Lûgatlarda hakkaniyet, doğruluk2 ve müsavat3 gibi mefhumlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca "kötülükten arınmış vicdanın ifrat-tefritten uzak olarak itidal çizgisinde gördüğü her nevi meşrû (şer'i) hareket mânâsına da kullanılır.4 Hanefi fukahası; Allah (cc)'m indirdiği hükümlerle hükmedilen, mü'minlerin bey'atla gayrimüslimlerin "zimmet akdi" ile güvenliğe kavuştukları beldelere dâru'l-İslâm dedikleri gibi, dâru'l-adl de demişlerdir.5 Çünkü İslâm dini, Allah (cc)'ın indirdiği ile hükmetmektir ki, esasen "adâlet" budur.

    Usûl-i hadis kitaplarında râvide aranan şartlar zikredilirken "adâlet" mefhumu üzerinde durulur. İbn-i Hacer "adl ve âdilden murad, takva ve mürüvvete bağlanmayı sağlayacak bir melekesi olan kimsedir. Takva ise, şirk, fısk ve bid'at gibi kötü işlerden sakınmaktır" demektedir.6 İmam-ı Şafü (rha) "adâlet, Allahû Teâla (cc)'nın emrine uygun şekilde amelde bulunmaktır"7 hükmünü zikretmektedir.

    Bütün bu izahlardan sonra şunu belirtmekte fayda vardır: Kur'ân-ı Kerim'de; tâgûtun huzurunda muhakeme olmak ve tağuttan adâlet istemek haram kılınmıştır. Çünkü tâgûtlar, Allah (cc)'ın indirdiği hükümlerle değil, kendi hevâ ve heveslerinden kaynaklanan kanunlarla hükmederler. Bu ise adâlet değil, zulümdür. İslâm topraklarında "adâlet" mefhumu korkunç değişikliğe uğramıştır. Tâgûtî iktidarlar, kendi kanunlarını "adâlet" ıstılâhının kullanarak kitlelere kabul ettirme gayretindedirler. Dolayısıyla zulüm, adâlet olarak sunulmaktadır. Müslümanlar "adâlet" ve "zulüm" kavramlarının mahiyetini kavradıkları zaman, gerçek bir inkılâb ortaya çıkar.

    KAYNAKLAR

    (1) Abdullah Yeğin, Yeni Lugat, İst.1975, sh. 5.
    (2) İslâm Ansiklopedisi, İst.1978, c. I, sh.141.
    (3) Mevlüd San, el-Mevârid, sh. 6 (Adâlet Md.)
    (4) Ahmet Rifat, Tasvir-i Ahlâk, sh. 21-22.
    (5) Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslâmiyye ve Istılâhatı Fıkhiyye Kamusu, İst.1976, c. III, sh. 512. Mad. 526/1.
    (6) İbn-i Hacer Askalani, Nuhbetu'l Fiker Şerhi, Ank 1971, sh. 34.
    (7) İmam-ı Şafii, er-Risale, Kahire, 1979 (2. bsm.) sh. 25, madde:71.

    Kelimeler Kavramlar, Yusuf Kerimoğlu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi minmaster -- 30 Aralık 2016; 13:58:55 >







  • Birkaç gün önce internette izlediğim bir ışid videosunda "tağut, şeriat, allahın hükümleri" gibi kelimeler kullanılmıştı. Devamında videodaki vahşet görüntülerini anlatmaya gerek yoktur. Nedense bu yazıyı görünce aklıma onlar geldi.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • GOLD NOOB kullanıcısına yanıt
    Tağut Kur'an-i bir kavramdır ve müteddit yerlerde geçer ve Allah subhanehu ve teala bu kavramı özellikle kullanır kullarını sakındırmak için.. İşid Allah kelimesini de kullanıyor o halde ne yapacağız şimdi.. Kavram karmaşası da o yüzden çıkıyor. Kavramlarımızın içi boşaltılıyor ve herkez bu kavramları hevasına göre ya da nasıl anlamak istiyorsa ona göre anlam yüklüyor..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bi baht olanin bağina bir katresi düşmez,

    Bar`an yerine dürr-ü güher yağsa sem`adan.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: minmaster

    Tağut Kur'an-i bir kavramdır ve müteddit yerlerde geçer ve Allah subhanehu ve teala bu kavramı özellikle kullanır kullarını sakındırmak için.. İşid Allah kelimesini de kullanıyor o halde ne yapacağız şimdi.. Kavram karmaşası da o yüzden çıkıyor. Kavramlarımızın içi boşaltılıyor ve herkez bu kavramları hevasına göre ya da nasıl anlamak istiyorsa ona göre anlam yüklüyor..

    Anlıyorum. Öyle tabi. Yazıda islama aykırı birşey yok. İslam neyse o açıklanmış.

    Şimdi sana göre laik Türkiye Cumhuriyeti tağut olmuş oluyor. Zira bizim devletimiz yasamayı, yargıyı veya eğitimi, insan aklıyla şekillendiriyor. Senin dininin hiçbir hükmü uygulanmıyor. O halde ne yapmayı düşünüyorsun? Darül islam değil burası nihayetinde.

    Ayrıca, arzuladışınn sistemin gelebileceğini düşünüyor musun? Mesela getirdin diyelim. Mürted hükmünü uygulayacak mısın? Sadece senin dinine inanmıyor diyor ve dinden çıktı diye insanların boynunu vuracak mısın? Dinin cihat hükmünü uygulayacak mısın? Din bütünüyle Allahın oluncaya kadar savaşın ayeti gereği, islamı yayma bahanesiyle komşularına saldıracak mısın? Ele geçirdiğin esir kadınları cariye yapacak mısın? Oğlunu babasını abisini savaşta katletttiğin kadınları kendine köle cariye yapacak mısın?

    Yani bu devirde bütün bunların olmasını istiyor musun? Yoksa sende gerçek islamın bu olmadığını düşünenlerden misin?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • GOLD NOOB kullanıcısına yanıt
    Her sistem kaynagından ögrenilir ama sen sana göre diyerek zaten itirazlarına hatalı bir sekilde baslıyorsun. Demokrasinin, laikliğin, komunizmin, ateizmin, deizmin, fasizmin, yahudiligin ya da herhangi bir inancın kendi kaynakları ve kendilerini sahih kabul ettikleri yorumları olduğu gibi İslam'ın da sahih anlayışı vardır. Son asırda 100lerce batıl anayış İslam adına sunulduğu için sahih anlayışa (teorik-pratik olarak) ulaşmak gerçekten zor aynı zamanda bedel istiyor. Yazdığın şeylerle İslam'ı ne kadar yüzeysel yaklaştığını ve onu aşırı subjektif bildiğini kanıtlamışsın adeta. İslam hukukunda bu kavramların hepsinin yeri olduğu doğru ama acaba senin dediğin gibi çocuk oyuncağı mı bu kavramlar. Ya da işid'in uyguladığı gibi fütursuzca önüne geleni kesmekten ibaret mi..

    İslam bilimi, teknolojiyi hatta güncel yönetim sistemlerinden hiçbirşey alınmaz demez ama İslam daha önce de yaptığı gibi bunları ıslah eder. İslam'daki tüm hükümler 5 adet maslahatı muhafaza etme hikmetine dayanır. Bunlar:

    1- Akıl Emniyeti

    2- Din Emniyeti

    3- Nesil Emniyeti

    4- Mal Emniyeti

    5- Can Emniyeti


    Birçok önyargılı insan İslam'daki hadd cezalarını değerlendirirken sadece yüzeysel olarak şekli bir değerlendirme yapıyor. Mesela el kesmeyi örnek verelim:

    Ne biliyoruz hırsızlık yapanın eli kesilir doğru ama İslam hukukuna girdiğin zaman bir sürü detay çıkıyor karşımıza. Öncelikle;

    1- Bu cezanın amacı toplumu ifsad eden ve yeryüzünde hangi din ya da ideolojiye bakılırsa bakılsın çok çirkin görülen, kınanan ve yaptırım uygulanan bir fiildir. İslam Mal Emniyeti yani toplumu toplum yapan anarşiyi önleyen en önemli güvencelerden birisi olan bu emniyeti temin edebilmek için bu cezayı öngörmüştür.

    2- İslam'da cezaların şeklen ağır olmasının sebebi toplum maslahatının öncelenmesi ve toplumu ifsad eden hastalık ve belaların caydırıcı cezalarla önünün tıkanmasıdır. Dünya üzerinde hali hazırdaki ülkelerde uygulanan komik cezalar ve hırsızlığın korkunç boyutlara vardığı düşünülürse dediklerim daha iyi tefekkür edilir. Ayrıca pek çok hırsızlık olayı sadece çalma fiiliyle sınırlı kalmamakta gasp, adam yaralama ya da öldürme fiileri de duruma göre devreye girmektedir.


    3- İslam'da olaya hırsızlık denilebilmesi ve cezanın uygulanabilmesi için hangi şartlar aranır;

    alt sınırı nisab miktarı para ya da ayn (mal) dır. (Yaklaşık 4gr altın)

    çalınan malın güvenli bir mekanda muhafaza ediliyor oluşu.

    Genel bir kıtlık ya da açlık sebebiyle hırsızlık yapılmamış olması gerekir (Hz. Ömer devrinde genel bir kıtlık olmuş ve o sene Hz. Ömer bir genelge yayınlatarak hırsızlık haddini uygulamamıştır.)

    4- Hırsızlık nasıl sabit olur?

    2 adil şahit (yani yalan söylemeyen, ibadetlerini yerine getirip açıkça fısk işlemeyen kişi, bugün adil şahit bulmak neredeyse imkansız) mevcut bulunacak önce kadı olan kişi şahitlerle ilgili araştırma yapar eğer şahitlik makamında değillerse dava direk düşer ya da hırsızlığı yapanın suçunu itiraf etmesiyle sabit olur.


    Bugünkü batıl düzenlerde olduğu gibi sadece düşük gelirli kesime tatbik edilip, bürokratlara, trilyonluk iş adamları ve vergi hırsızlarına uygulanmayan bir ceza şekli değildir. Delili:



    Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
    Benî Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri çok üzmüştü. Onlar:
    – Bu konuyu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile kim konuşabilir, diye kendi aralarında müzakere ettiler. Bazıları:
    – Buna Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sevgilisi Üsâme İbni Zeyd’den başka kimse cesaret edemez, dediler. Üsâme, onların istekleri doğrultusunda Resûlullah ile konuştu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Üsâme’ye:
    – “Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?” diye sordu; sonra ayağa kalktı ve halka şöyle hitap etti:
    “Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim. “
    Buhârî, Enbiyâ 54, Megâzî 53, Hudûd 11, 12; Müslim, Hudûd 8, 9. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 4; Tirmizî, Hudûd 6; Nesâî, Sârik 6; İbni Mâce, Hudûd 6


    İslam tarihine bakılacak olursa ne zina haddi ne kısas ne de hırsızlık haddi öyle abartılacak kadar uygulanmamıştır. Özellikle şeriatın uygulandığı dönemlerdeki toplumları ifsad edip geri bırakan bu toplumsal hastalıkların öncelikle İslami eğitim ve sonrasında caydırıcı cezalarla önünün alındığı görünecektir.

    Özellikle zina cezasının uygulanabilirliliği neredeyse imkansızdır. Asrı saadetteki uygulamalarda suç sahibinin itiraflarıyla gerçekleşmiştir. Batı toplumlarının dayattığı sistemlerin bahsettiğim bu emniyetleri nasıl tahrip ettiği ve toplumları ahlaki açıdan, ekonomik açıdan, can ve mal güvenliği açısından, akıl ve din emniyeti açısından nasıl bir felakete sürüklediği açıktır.

    Düşünebiliyor musunuz ki internette 2 ya da 3 tıklamayla küçücük çocukların dahi en hayasız eşcinsel sapıklıklara dahi rahatça ulaşabileceği bir nesil emniyeti..

    Düşünebiliyor musunuz ki Alkol, uyuşturucu ve benzeri aklı tahrip eden haramlar yüzünden dağılan yuvaları, hayalleri sıfırlanan gençleri ve öldürülen masumlar..

    Bugün özellikle adalet sistemi yeryüzünde çökmüş vaziyettedir. Adalet, neredeyse parayla alınıp satılan, güçle el değiştiren ve kişiye göre değişiklik arz eden bir kurum haline gelmiştir. Sadece ülkemiz değil, vaziyet tüm dünya da böyledir. Ülkemizden batılı devletlerin tek farkı bu işi profesyonel ve sinsice yapmasıdır. İnsanlar kapitalizme köle edilmiştir. İslam'ın getirmediği kölelik müessesi (bugün artık pek de hükmü kalmadı) yüzünde İslam'a sataşanlar, dünya üzerindeki modern köleliğe seslerini kısmışlardır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi minmaster -- 30 Aralık 2016; 22:29:26 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: minmaster

    Her sistem kaynagından ögrenilir ama sen sana göre diyerek zaten itirazlarına hatalı bir sekilde baslıyorsun. Demokrasinin, laikliğin, komunizmin, ateizmin, deizmin, fasizmin, yahudiligin ya da herhangi bir inancın kendi kaynakları ve kendilerini sahih kabul ettikleri yorumları olduğu gibi İslam'ın da sahih anlayışı vardır. Son asırda 100lerce batıl anayış İslam adına sunulduğu için sahih anlayışa (teorik-pratik olarak) ulaşmak gerçekten zor aynı zamanda bedel istiyor. Yazdığın şeylerle İslam'ı ne kadar yüzeysel yaklaştığını ve onu aşırı subjektif bildiğini kanıtlamışsın adeta. İslam hukukunda bu kavramların hepsinin yeri olduğu doğru ama acaba senin dediğin gibi çocuk oyuncağı mı bu kavramlar. Ya da işid'in uyguladığı gibi fütursuzca önüne geleni kesmekten ibaret mi..

    İslam bilimi, teknolojiyi hatta güncel yönetim sistemlerinden hiçbirşey alınmaz demez ama İslam daha önce de yaptığı gibi bunları ıslah eder. İslam'daki tüm hükümler 5 adet maslahatı muhafaza etme hikmetine dayanır. Bunlar:

    1- Akıl Emniyeti

    2- Din Emniyeti

    3- Nesil Emniyeti

    4- Mal Emniyeti

    5- Can Emniyeti


    Birçok önyargılı insan İslam'daki hadd cezalarını değerlendirirken sadece yüzeysel olarak şekli bir değerlendirme yapıyor. Mesela el kesmeyi örnek verelim:

    Ne biliyoruz hırsızlık yapanın eli kesilir doğru ama İslam hukukuna girdiğin zaman bir sürü detay çıkıyor karşımıza. Öncelikle;

    1- Bu cezanın amacı toplumu ifsad eden ve yeryüzünde hangi din ya da ideolojiye bakılırsa bakılsın çok çirkin görülen, kınanan ve yaptırım uygulanan bir fiildir. İslam Mal Emniyeti yani toplumu toplum yapan anarşiyi önleyen en önemli güvencelerden birisi olan bu emniyeti temin edebilmek için bu cezayı öngörmüştür.

    2- İslam'da cezaların şeklen ağır olmasının sebebi toplum maslahatının öncelenmesi ve toplumu ifsad eden hastalık ve belaların caydırıcı cezalarla önünün tıkanmasıdır. Dünya üzerinde hali hazırdaki ülkelerde uygulanan komik cezalar ve hırsızlığın korkunç boyutlara vardığı düşünülürse dediklerim daha iyi tefekkür edilir. Ayrıca pek çok hırsızlık olayı sadece çalma fiiliyle sınırlı kalmamakta gasp, adam yaralama ya da öldürme fiileri de duruma göre devreye girmektedir.


    3- İslam'da olaya hırsızlık denilebilmesi ve cezanın uygulanabilmesi için hangi şartlar aranır;

    alt sınırı nisab miktarı para ya da ayn (mal) dır. (Yaklaşık 4gr altın)

    çalınan malın güvenli bir mekanda muhafaza ediliyor oluşu.

    Genel bir kıtlık ya da açlık sebebiyle hırsızlık yapılmamış olması gerekir (Hz. Ömer devrinde genel bir kıtlık olmuş ve o sene Hz. Ömer bir genelge yayınlatarak hırsızlık haddini uygulamamıştır.)

    4- Hırsızlık nasıl sabit olur?

    2 adil şahit (yani yalan söylemeyen, ibadetlerini yerine getirip açıkça fısk işlemeyen kişi, bugün adil şahit bulmak neredeyse imkansız) mevcut bulunacak önce kadı olan kişi şahitlerle ilgili araştırma yapar eğer şahitlik makamında değillerse dava direk düşer ya da hırsızlığı yapanın suçunu itiraf etmesiyle sabit olur.


    Bugünkü batıl düzenlerde olduğu gibi sadece düşük gelirli kesime tatbik edilip, bürokratlara, trilyonluk iş adamları ve vergi hırsızlarına uygulanmayan bir ceza şekli değildir. Delili:



    Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
    Benî Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri çok üzmüştü. Onlar:
    – Bu konuyu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile kim konuşabilir, diye kendi aralarında müzakere ettiler. Bazıları:
    – Buna Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sevgilisi Üsâme İbni Zeyd’den başka kimse cesaret edemez, dediler. Üsâme, onların istekleri doğrultusunda Resûlullah ile konuştu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Üsâme’ye:
    – “Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?” diye sordu; sonra ayağa kalktı ve halka şöyle hitap etti:
    “Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim. “
    Buhârî, Enbiyâ 54, Megâzî 53, Hudûd 11, 12; Müslim, Hudûd 8, 9. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Hudûd 4; Tirmizî, Hudûd 6; Nesâî, Sârik 6; İbni Mâce, Hudûd 6


    İslam tarihine bakılacak olursa ne zina haddi ne kısas ne de hırsızlık haddi öyle abartılacak kadar uygulanmamıştır. Özellikle şeriatın uygulandığı dönemlerdeki toplumları ifsad edip geri bırakan bu toplumsal hastalıkların öncelikle İslami eğitim ve sonrasında caydırıcı cezalarla önünün alındığı görünecektir.

    Özellikle zina cezasının uygulanabilirliliği neredeyse imkansızdır. Asrı saadetteki uygulamalarda suç sahibinin itiraflarıyla gerçekleşmiştir. Batı toplumlarının dayattığı sistemlerin bahsettiğim bu emniyetleri nasıl tahrip ettiği ve toplumları ahlaki açıdan, ekonomik açıdan, can ve mal güvenliği açısından, akıl ve din emniyeti açısından nasıl bir felakete sürüklediği açıktır.

    Düşünebiliyor musunuz ki internette 2 ya da 3 tıklamayla küçücük çocukların dahi en hayasız eşcinsel sapıklıklara dahi rahatça ulaşabileceği bir nesil emniyeti..

    Düşünebiliyor musunuz ki Alkol, uyuşturucu ve benzeri aklı tahrip eden haramlar yüzünden dağılan yuvaları, hayalleri sıfırlanan gençleri ve öldürülen masumlar..

    Bugün özellikle adalet sistemi yeryüzünde çökmüş vaziyettedir. Adalet, neredeyse parayla alınıp satılan, güçle el değiştiren ve kişiye göre değişiklik arz eden bir kurum haline gelmiştir. Sadece ülkemiz değil, vaziyet tüm dünya da böyledir. Ülkemizden batılı devletlerin tek farkı bu işi profesyonel ve sinsice yapmasıdır. İnsanlar kapitalizme köle edilmiştir. İslam'ın getirmediği kölelik müessesi (bugün artık pek de hükmü kalmadı) yüzünde İslam'a sataşanlar, dünya üzerindeki modern köleliğe seslerini kısmışlardır.

    El kesme bir had uygulaması. Bir suç var ve buna böyle bir ceza öngörülmüş. Zaten her hırsızlık olayında da el kesilmez. Ben buna itiraz etmiyorum sen neden hırsızlığı anlattın ki? Aynı şekilde zina içinde öyle bir ceza uygun bulunmuş ki itiraf olmadan uygulanmasıda oldukça zordur. Mesela evli bir kadın zina yapmış, kimsenin haberi olmamış. Fakat pişman olmuş ve peygamber olduğu iddia edilen kişiye beni temizle demiş. Sonra oda hamile olduğu için cezasını kesmemiş çocuğunu doğur öyle gel demiş. Sonrasında da heralde çocuğunu emzir öyle gel demiş. Sonra öldürdü mü öldürmedi mi bilmiyorum. Zaten ancak böyle uygulanır. İnsanlar zina yaparken 4 kişi önünde yapmayacaktır heralde. Uygulanması zor. Ben bunlara itiraz etmedim. Kabul ettiğim manasına gelmez elbette ama bunlardan bahsetmedim.

    Diğer bahsettiğin şeylere de değinmedim.

    Madem tağuttan, dinin hükümlerinden bahsettin. Bunlar yoksa ortada bir zulüm var dedin. O halde bende sana şunu sordum.

    Dinden dönen tövbeye davet edilir eğer tövbe etmezse öldürülür. Böyle bir hüküm var. Bunları uygulayacak mısın? Dinden dönenleri, sadece dinden çıktı diye meydanlarda boyunlarını vuracak mısın? Bunu aklın kabul ediyor mu?

    Veya din cihadı emretmiş. Peygamber olduğu iddia edilen kişi de dahil olmak üzere ondan sonra gelen raşit halifeler de dahil olmak üzere, müslümanlar sadece savunma savaşı değil, dini yaymak için, din bütünüyle Allahın oluncaya kadar savaşın ayeti gereği saldırı savaşlarıda yapmıştır. Peygamber olduğu iddia edilen kişinin medinede kurduğu islam devleti böyle genişlemiştir. Doğudan batıya kuzeyden güneye birçok belde savaşla fethedilmiştir. Düşün, sadece kendilerini savunmak için cihat etmiş olsalardı bu devlet böyle yayılır mıydı? Bunu da uygulayacak mısın? Sonuçta dinin emri bu. Cihad önemli bir kavram. Bunu aklın alıyor mu? Normal diyorsun yani?

    Savaş yaptın. Esirler elde ettin. Bu kadın esirleri cariye yapmak vicdanını sızlatmıyor mu? Veya erkekleri köleleştirip bir mal gibi alıp satmak normal midir yani? Sen ne kadar da bu devirde pek gerek kalmadı desende din asla değişmeyeceğine göre, bu ruhsat bu izinde değişmez. Hani sana göre tağut olmayan bir devlet bunu günümüzde de yapabilir. Bunları normal karşılıyor musun?

    Kimse modern köleliği güzellemiyor. Olayı farklı yerlere çekmen seni haklı çıkarmaz. Ki günümüzdeki işçilik dediğimiz şeyin dindeki kölelikle hiçbir alakası yok. Daha düne kadar abd de zenciler insan muamelesi görmüyordu. Hepsi beyazların köleleştirdiği zencilerin torunları. Ama bundan vazgeçmesini bildiler. Tüm dünya bunun akıl karı bişey olmadığını gördü. Köleliğide din çıkardı demiyorum zaten. Buna izin vermiş, kaldırmamış. Din asla değiştirilemez, bu küfür olarak kabul edilir. Bu yüzden dinin yasaklamayıp bir düzene oturttuğu kölelik ve cariyelikte ortadan kalkmaz.

    Sen bunu normal bulmuyorsun çünkü vicdanın bunu kabul etmiyor. Aklın bunu kabul etmiyor. Fakat bu dinin kurucuları gelecekte bu tip şeylerin hoş bulunmayıp kaldırılacağını bilemezlerlerdi. O yüzden dinin hükümleri ve âyetleri asla değiştirilemez dediklerinde, bu hüküm gereği sizlerin günümüzde akla ve vicdana aykırı olan bu dinin bazı hükümlerini değiştiremeyip, bunu inkar edemeyip, "modern köleliğe ses etmeyenler islamdaki köleliği eleştiriyor" diye kestirip atıp olaydan sıyrılmaya çalışacağınızı asla bilemezlerlerdi.

    Son olarak, Şimdi sana göre laik Türkiye Cumhuriyeti tağut olmuş oluyor. Zira bizim devletimiz yasamayı, yargıyı veya eğitimi, insan aklıyla şekillendiriyor. Senin dininin hiçbir hükmü uygulanmıyor. O halde ne yapmayı düşünüyorsun? Darül islam değil burası nihayetinde. İnkilaptan falan bahsetmişsin de.

    Eğer ki konuyu yine başka yerlere çekip kendini haklı çıkarmaya çalışacaksan, veya ılımlı dindarların yaptığı gibi hükümleri kafana göre yorumlayıp aslından uzaklaştırmaya çalışacaksan beni hiç alıntılama. Normalde bu tip konularda ve bu bölümde din hükümleri konuşmam çünkü insanlar ne hadislere ne ayetlere ne tefsirlere ne peygamber olduğu iddia edilen kişinin uygulamalarına bakmadan günümüze göre uyarlamaya çalışıyor, ılımlılaştırmaya çalışıyor. Sende öyle yapacaksan bu mesajı oku geç hiç cevap bile verme :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GOLD NOOB -- 30 Aralık 2016; 23:17:13 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • ceza işlenen suçun ağırlığına göre verilir birisi sana iftira attı suçlu bulundun ve elin gitti buna adaletli diyebilmek için ağır müslüman olmak gerekiyor...
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.