Şimdi Ara

League of Legends (Hikaye)[Bölüm 20.Saldırı] (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
299
Cevap
46
Favori
8.886
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
24 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Beklemekten cigerim soldu hadi artik.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • reserved okurum
  • Bugün yazarım herhalde. Bakalım.
  • güzel olmuş ellerine sağlık

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ne oldu Zed'i me Finalde Zed Rengar'ı bi kessin başka bi şey istemiyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Barodius

    özet: shen solotopta pushlarken zed jungle arkadan gank gelmiş canını bayağı indirmiş shende ulti atarak kaçmaya çalışmış

  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Gölge'nin Dönüşü [1.Bölüm]

    Denge için adanmış bir ömür. Shen . Uzun zamandır hissetmediği o duygu , Alacakaranlığın Gözünü oldukça endişelendiriyordu. Bu duyguyu hissetmemesi gerekiyordu.

    Zırhını kuşandı. Kılıçlarını kınına yerleştirdi. Doğru yeri ve zamanı hissetmeye çalışıyordu. Onun geleceğini biliyordu. Sadece yürüyor , belki de hiç bir şey düşünmeden ilerliyordu.

    Yürümeye başlayalı uzun zaman olmuştu. Oldukça sessiz bir yerde aniden durdu. Çalıları geçti . Dev ağacın altına sakince oturdu. Konuşmaya başladı. Shen :
    -Senin için geldim kardeşim.
    -Sen benim kardeşim değilsin.
    Oldukça derinden ve yıllar önceki sesine hiç benzemeyen gittikçe kararmış bu ses Zed'e aitti. Shen ayağa kalktı konuşmayı sürdürdü.
    -Ustamız böyle olsun istemezdi. Belki o bir hata yaptı. Seni sürgün etti. Gölgelere teslim etti. Ama ben bunu yapmayacağım. Denge içi..
    -Denge diye bir şey yok!!. Güç var. Ve gücün kaynağı gölgelerdir. Ya gölgelere hakim olursun ya da gölgesi altında kalmış bir ceset.
    -Beni neden çağırdın , kardeşim?
    -O gün olduğu gibi gerçek ninjanın kim olduğunu göstermek. Evet o gün seni yenmiştim. Ama o yine seni seçti. Çünkü sen onun oğlusun , bense bir hiçtim. Her zaman seni seçti. O bahsettiğin ihtişamlı denge bunun neresinde??? Kitabı ele geçirdim ve sanatımda ustalaştım. Ya bize katılırsın ya da gölgenin dokunuşuyla son nefesini verirsin.!
    -Çocukluğumuzdan beri bana denk olan tek rakip sendin. Tek arzun beni yenmek ve ustanın gözdesi olabilmekti. Bunun için hırs yaptın. Senin sahip olduğun ve benim olmadığım tek şey hırstı. İşte bu hırs yüzünden tüm karşılaşmalarımızda berabere kalsak bile ustam beni seçti. Senin bu durumu fark edip içindeki hırsı yok etmen gerekirken yasak tekniğe başvurdun ve bizlere leke sürdün.

    Zed'in öfkesi iyice artmıştı. Gözleri karardı.

    Aniden gölgeler Shene hücum etmeye başladı. Shen her gelen darbeyi savuşturmaya çalışıyordu. Ancak onun dayanamayacağı kadar fazla güçlendiğini fark etmesi uzun sürmedi. Kendini kurtarmak için fırsat arıyordu. Zed ise tam tersine öyle seri ve ustalıkla saldırıyordu ki Shen'in kendini savunmaktan başka bir çaresi yokmuş gibi görünüyordu.

    Artık gün batmaya başlıyordu. Shen'in zırhı paramparça olmuştu. Zed is en ufak bir çizik almadan tüm gücüyle , içindeki öfke ve hırsla saldırmaya devam ediyordu.

    Shen saldırıları bloklamayı kesti. Ayakta hareketsiz duruyordu. Ellerini birleştirdi. Odaklandı. Zihnini berraklaştırdı. Ve ortadan kayboldu.

    Gerçeklerle Yüzleşmek [2.Bölüm]

    Zed. Hızlı ve aniden gelen ölüm. Kaçırmıştı. Onu elinden kaçırmıştı. Nasıl olduğunu anlayamadı. Yıllarca birlikte çalıştığı kardeşinin hangi teknik ile bunu yaptığına anlam veremedi. Hissettiği tek duygu öfkeydi.

    Ormanın derinliklerine daldı. Önüne çıkan her canlıya , küçük büyük ayırt etmeksizin , saldırıyor ve kısa sürede öldürüyordu. Öfkesi geçene kadar bunu yapmaya ant içmişcesine , her şeyi yok ediyordu. Aradan yaklaşık 1 ay geçmişti. Zed in tüm düzeni bozulmuştu. Aklına geldikçe daha da deliriyor ve tekrar ormana girip katliamlarına devam ediyordu. Ta ki o göz renkleri farklı olan sessiz yaratığı görene dek.

    Zed gölgelerde uzmanlaşmış ve görüş tekniğini bu sayede geliştirmişti. Normalde herhangi bir canlının o yaratığı o çalıda görmesi imkansızdı. Zed bunu fark etti. O yokmuş gibi yavaşça çalıya yaklaştı. Tetikte bekliyordu.

    Muhteşem bir kükremeyle çalıdan sıçrayan yaratık peş peşe 2 ani saldırı yapana kadar Zed durumu fark edemedi. Gölgesiyle aradaki mesafeyi açtı. Göz göze geldiler. Zed omzuna baktığında aldığı derin yaraları gördü. Savaşıp savaşmamak arasında kaldı. Bu doğadaki vahşi kaplanı andıran yaratık belkide konuşması için ona şans vermişti. Ama Zed bir şey söylemedi. Ne söyleyeceğini bilmiyordu belkide. Uzun zamandır ormandaki her canlıyı yok etmişti. Bunun gibi bir şeyi ilk defa görüyordu. Ve bu diğerlerinden farklıydı. Bu sırada yaratık vahşi sesi ve ilginç tonlamasıyla söze girişti.
    -Uzun zamandır seni izliyorum ucube. Beni gördün çünkü görmeni istedim. Sen lanetli bir varlıksın. Benim ormanımı rahat bırak. Seni öldürebilirdim ama yapmadım. Çünkü sen benim gözümde bir av değilsin ve seni öldürmek bana düşmez. Bizler gerektiği şekilde avlanır ve gerektiği gibi yaşarız. Şimdi ormanı terk et ve bir daha da buraya geri dönme.

    Zed bu sözlerin üzerine iyice sinirlenir. Ancak Sheni elinden kaçırdığı gibi bunu da kaçırabileceğinden endişelenir. Belki de bu yaratıkla kapışmaktan çekiniyordu. Daha fazla düşünebilmek ve zaman kazanmak için ona adını sordu.
    -Rengar. Benim adım Rengar ve bu orman bana ait . Şimdi yanlış bir karar vermeden buradan ayrıl.

    (Gölgelerin ustası benim. Ve kitaba sahip olduğum günden beri kimseye kaybetmedim. Ben dokunulmazım. Fakat bu yaratık bana benden daha hızlı bir şekilde saldırmayı başardı. Ancak bunun hiç bir önemi yok çünkü ben yenilmezim). Zed'in aklında bu düşünceler dolaşırken kararını verdi.

    Önce Rengarın arkasına bir gölge bıraktı ardından saldırıya başlayacaktı ki Rengar gözden kayboldu. Zed sinirden deliye dönmüştü. Bu lanet yerde ona denk biri yoktu. Herkes bir şekilde elinden kaçıyordu. Ormana zarar vermeye devam etti. Artık ağaçlara bile vuruyor , her şeyi yok etmeye çalışıyordu.

    Aradan belki 10 saniye bile geçmemişken Rengar kulakları tırmalayan kükremesiyle Zede ölümcül 2 darbeyi vurdu . Zed diz üstü çökmüştü. Rengar:

    -Seni uyarmıştım. Bu orman bana ait. Buradan ayrılmanı söyledim. Sen sadece lanetli bir ucubesin.

    Zedin aklı karıştı , gözleri bulanıklaştı , içindeki tüm enerji tükeniyordu. Ve gölgelere dalmadan önce gerçekleri fark etti. O bu diyardaki en güçlü ninja değildi. Hırsına yenik düşüyordu. Her ne kadar gölge tekniğinde ustalaşsa da hırsı ona kaybettiriyordu. Bu düşünceler içinde; yerin derinliklerine doğru gölgelere daldı.

    Kralın Emri [3.Bölüm]

    Demasya (Demacia). Bir zamanlar barış , huzur ve güvenle anılan , son zamanlarda ise Noxusla yaptıkları bitmek bilmeyen savaşlarla anılan yer. Tüm bu savaşlardaki başarısızlık ve cephelerde verilen kayıplardan çok , şu sıralarda yaşanan olaylar artık halkın ilgisi daha da çekmekte. Halk Zed'in dönüşü ve yaptıklarını konuşuyor. Ormanda neden kıyım yaptığına dair herhangi bir ipucu yok. Bilinmeyen bir diğer noktaysa Zed'in neden bir anda ortadan kaybolduğu..

    Halkın anlattıklarıma göre civar ormanda dolaşan bir çok insanda Zed'in zulmüne tanık olmuş. O günlerde kaybolan insan sayısının artması da endişeleri bir hayli artırmış.
    Çok sürmeden Kral III. Jarvan'ın kulağına giden bu olay onu harekete geçirdi. Konseyi topladı. Yapılan kısa görüşmelerin ardından bölgeye elit süvarilerden oluşan bir grubun gönderilmesi kanaatine varıldı. Kralın oğlu Jarvan IV ,her ne kadar birliğin başında oraya gitmek istese de , babası buna izin vermedi.

    Yolculuk sabaha IV. Jarvan izin alamasa da hareket eden birliği bir süre takip ettikten sonra onlara katıldı. Haliyle kimse onun önderlik etmesine karşı çıkamadı. Ormana vardıklarında sık ağaç ve çalılardan dolayı atlarından inip kalan yolu yürüyerek devam ettiler.

    İçerilere doğru ilerledikçe kan ve vahşet arttı. Gördükleri karşısında dehşete düştüler. Bunların sebebini bulabilmek için ilerlemeye devam ettiler. Dinlemek için durduklarında Rengar ağır adımlarla onlara yaklaşıyordu. Bunu gören grup yavaşça silahlarına uzanıyor bir yandan da Jarvan IV'ün emrini bekliyorlardı.

    Jarvan ayağa kalktı . Şaşkındı . Bu vahşi yaratık burada hayatta kaldığına göre güçlüydü. Ve bunun ötesinde burada ne işi vardı , neden gelmişti yanlarına. Tüm bu kafasındaki soruların yanıtı için ; kralın oğluna yakışan bir asaletle ona sordu:
    -Kimsin , nesin , neden buradasın? . Önce kendimi takdim edeyim. Ben IV. Jarvan , Kralın III. Jarvanın oğlu ve tahtın tek adayı.
    -Adım Rengar . Burası benim yurdum bu yüzden buradayım. Ya siz , geldiğinizden beri sizi izliyorum , zararsızsınız ancak silahlısınız , siz neden buradasınız? O ucubeden sonra ormanımda eski düzen kalmadı. Bunu sağlamak için uğraşıyorum.
    -Ormanı kendine yurt edinmiş bir kediden mi bahsediyosun. (Grup kendi arasında gülüşür) . Sen ciddi olamazsın. Orman herkese ait. Her neyse bahsettiğin ucube , ninja tipli biri miydi?
    -O ucubeydi. Gölgeleri kullanan bir ucube. Ama artık dert değil onu geldiği cehenneme yolladım.
    -Onu öldürdün mü?
    -Ölümcül darbeyi vurdum ama ortada ceset falan kalmadı. Emin değilim daha önce böyle bir avım olmamıştı.
    Jarvan bir süre düşündü.
    -Bize katıl . Onu bulup cezasını verelim.
    Rengar büyük bir kahkaha attı.
    -Sen beni anlamadın ufaklı..
    Jarvan sözünü tamamlatmadı.
    -Kiminle konuştuğunun farkında değilsin. Sen ...
    -Evet farkındayım 20 kadar ufaklık ve zırhı fazla parlayan bir ufaklık daha..
    Jarvan bunun üstüne bağırır.
    -Şu kendinini bilmez kediyi bana getirin.

    Rengar çalılara girer. Gözden kaybolur. Grup takibe başlar. Kısa süre sonra bağırmaları ve acı haykırışları gelir. Birinin sesi kesilmeden diğeri ve diğeri. Hepsi 1 dakika içinde gerçekleşirken Jarvan yanında kalan son 2 adamıyla korkuyla , belki de cephede veya başka bir yerde olmadığı kadar, korkuyla çalıya girerler. Yüzündeki ifadeden korktuğunu anlamak imkansız , ancak adımları , silahını tutuşu ve o parlayan altın kaplama zırhı. Dili olsa korkusunu bağıracak olan zırhı.. Belkide her hangi biri olsa orda durmaz evet bir an bile durmaz. Arkasına bakmadan kaçar.. Ancak o her hangi birisi değil. O şanlı Jarvan III'ün oğlu Jarvan IV.

    Adımını attı. Bir nefes kadar yakında olan 2 adamı ile. O kadar senkron hareket ediyorlardı ki bunu başarmak için günlerce antrenman yapmaları gerekebilirdi. Aynı anda adım adım. Korku bunu onlara yaptırmıştı.

    Ve ansızın bir ses , sağına dönemeden ikinci bir ses. Yere düştükleri duymak Jarvan'a yetti. O çalılar arasına inen metal zırhla kaplı 2 bedenin çıkardığı sesi duymak ... Ansızın 2 ceset daha... Silahını yere sapladı. Ölümün onu çağırdığını duyar gibiydi. Geçmişi en iyi anları hayal ederken yavaşça diz çöküyor. Boşluğa bakarcasına kafası hafif yukarda , gülümsüyordu. O eğildikçe zırhındaki ışık süzmesi yer değiştiriyor. Eli silahının altına doğru kayıyordu.

    Sonunda dizleri yere değdi.

    Yeni Dostlar [4.Bölüm]

    Bu iğrenç, dayanılmaz koku... Neden hala koku alıyordu ? Bu ona bir ceza mıydı? Kaç gündür orada baygın yattığını bilmiyordu. Belki 1 belki 2 gün... Gözlerini açtı. Şaşırmıştı. Ama kokuyu hala alıyordu. Güçlükle doğruldu. Hala şokta , ölüp ölmediğini kavrayamadan yürümeye başladı. Sonra kokunun cesetlerden geldiğini anladı. Daha fazla orada durmak istemedi. Üzerindeki şoku atamamıştı. Oradan uzaklaşırken aklında uçuşan fikirlere cevap aramaya çalışıyordu.

    Neden yaşamasına izin vermişti. Bunu anlamanın şimdilik imkansız olduğunu fark etti ve bunu düşünmeyi bıraktı. Ne yapacağına karar vermeliydi. Atları bıraktıkları yere geldi ancak ortada at falan yoktu. Hızlıca Demasya'ya ulaşıp olanları anlatması gerekiyordu ve bunun için bir ata ihtiyacı vardı. En yakın yerleşim merkezini bulmaya koyuldu. Aradan fazla vakit geçmeden , küçük bir kasabaya vardı. Çevredekilerin şaşkın bakışları arasında ilerliyordu. Durdu . Yaşlıca birine yaklaştı.
    -Ben Kralın oğlu Jarvan IV . Kuzeybatı civarındaki ormanda yaptığımız çarpışmada (Gerçekleri anlatamadı) düşman çekilmeye zorladık ancak sonra pusuya düştük ve sadece ben sağ kaldım. Şimdi bu haberi kralımıza ulaştırmam gerek. Sizden bir at istiyorum.
    -Evet, evet tabi. Güzel zırh kuşanan her kişi kralın oğludur ve buralarda at bulmak su bulmak kadar kolaydır. (diyerek uzun bir kahkaha attı)
    -Beni anlamıyorsunuz..
    -Seni gayet iyi anlıyorum evlat. Savaş zamanı ve bunlar zor zamanlar. Yiyecek yemeği zor bulurken sizin gibi dolandırıcılara bedava bir at kaptıracak niyetim yok.
    -Size kendimi nasıl ispatlayabilirim?
    -Arkanı dönüp başka bir kasabada bu numarayı deneyerek iyi sonuçlar alabilirsin. (İhtiyar adam bir kahkaha daha patlattı.)

    Jarvan sinirlenmişti. Halkının bu durumda olmasına üzülüyordu. Savaş onları gerçekten derinden etkilemişti. Bir kasabayı ziyaret etmeye uzun zaman olmuştu ve savaş onun kendini halka tanıtmasına engel olmuştu. O son zamanlarda , cepheden cepheye koşmak ve savaş stratejileri üzerine konuşmaktan başka bir şey yapamamıştı.

    Bu ihtiyardan bir sonuç çıkmayacağını anladı. Üzerinde bir atı satın alabilecek tek şey altın kaplama zırhı ve silahıydı. Ancak bunları vermek .. Karar veremedi. Belkide gerekeni yapıp atı almalıydı. Son kez şansını denemek için işlek bir yemekhaneye girdi. Masalardan birine oturdu. Bir yandan çevresine bakıyor bir yandan da ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu.

    Karşısına değişik bir kıyafeti olan yüzünü tam seçemediği birisi oturdu. Kıyafetinin uçlarında bıçağa benzer belkide bıçak olan keskin cisimler vardı. Mavi tonlarında bir kıyafet. Bu adam çok gizemli bir tipe benziyordu. Adam söze girdi.

    -Hizmetinizdeyim efendim. Siz Kralın oğlu Jarvan IV'sünüz. Hangi rüzgar sizi buraya attı efendim?
    Ses tonundan genç olduğunu belliydi.
    -Bana adını bahşet.
    -Benim adım Talon efendim. Ancak siz neden burda olduğunuz hala bana söylemediniz.
    Jarvan ilk kez gördüğü birine bunu söylemezdi. Ve güvenemezdi.
    -Önemli bir sebebi yok. Sen iyi birine benziyorsun. Bana bir at ayarlayabilirsen şehre vardığımızda seni cömertçe ödüllendiririm.
    -Size en iyisinden bir at hazırlamam pekte uzun sürmez efendim.
    -İyi öyleyse bu gece burada kalalım . Yarın şafakla yola çıkarız. Umarım beni iyi bir yerde ağırlarsın.
    -Size layık olacağından hiç süpheniz olmasın. Ama önce isterseniz bir şeyler yiyelim.

    Yemekler biter. Hava kararmıştır. Birlikte oradan ayrılıp kalacakları hana doğru , gecenin sessizliğinde ilerlerler. Sessizliği bozan Yerlere sağlanan ok sesleri ve vızıltısı. Talon direk Jarvan'ın kenara iterek onu oklara hedef olmaktan kurtarır ve ardından kendisi de siper alır. Göremedikleri bir hedefe karşı savaşmak imkansız gibiydi. Talon :
    -Efendim emriniz nedir?
    -Buradan çıkmak delilik olur. Oklarının bitmesini bekleyelim.
    -Bir yandan ok atarken bir yandan çevremizi sarabilirler. Lütfen efendim izin verin dikkatlerini dağıtayım siz o sırada buradan uzaklaşın.
    -Buna izin veremem. Bunu yapman saçmalık. Gerekirse çıkar birlikte savaşırız.

    O sırada karanlık içinden fırlayıp gelen kıyafeti bir kuşu andıran ve omzunda da kuş olan bir kız yanlarına atılıverir. Ardından yüksek sesle.
    -Valor şimdi..

    Omzundaki kuş yükselir kısa bir turun ardından sahibine döner. Bu kız ve kuşu tek vücut olmuşcasına , zifiri karanlıkta kimse bir şey görmezken , onlar teker teker düşmana atış yapmaya başlamıştı. Bir süre sonra gelen tüm oklar kesildi. Karşısı ya ölmüştü ya da bu bir tuzaktı.

    Birlikte kalktılar tam ilerleyecekleri sırada çevrelerinin 10 kadar baltalı adam tarafından sarıldığını gördüler. Quinn atış yapacağı sırada , Talon gözden kaybolur. Sadece 3 saniye sonra Bıçağın eti keserken çıkardığı o ses ve atardamardan fışkıran kan sesi... Talon olduğu yerde .. Kıyafetin üstünden bıçaklar düşmanlara saplanmış bir şekilde..
    Talon:

    -Gidelim efendim.
    Jarvan:
    -Dur bir dakika sen de kimsin.
    diyerek yanlarına aniden gelen kıza seslenir
    -Ben Quinn ve bu da can yoldaşım Valor. Sizin burda olduğunuzu görünce geldim. Sizi tanıyorum ve yardımcı olmak istedim.

    Jarvan bir şey söylemez. Hana dinlemeye çekilirler.

    Ertesi sabah yolculuk için harekete geçecekleri sırada , Quinn'in geldiğini görürler. Quinn
    -Size refakat etmek istiyorum efendim.
    Jarvan şaşırır ve cevap veremez. Quinn'in atı da alındıktan sonra yola çıkarlar.

    Not:5. bölümde biraz Talon'un Demasya sınırlarına girişi ve Noxus cephesi anlatılacaktır.





    Zed'e noldu ?




  • Üşenmedin bunu mu alıntıladın. . Devamını bekle sayın sabırsız okuyucu @ExoHunTeR
  • devamını ben de merak ettim

    rengar op:D

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • yorum otlansın işim bitince okurum
  • Yeni bişeyler yazıp bitiremedim ilham gelmiyo . Emirin yolu gibi oldu
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Yeni bişeyler yazıp bitiremedim ilham gelmiyo . Emirin yolu gibi oldu

    Bekliyoruz darinin ultisini :) ortadan ayırsın jarvan ı :D


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Garen kessin talonu brother

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Takip

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Takip severm böyle şeyleri
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Üşenmedin bunu mu alıntıladın. . Devamını bekle sayın sabırsız okuyucu @ExoHunTeR

    :))))
  • Çokda vasat değil. Yalnız oyunla fazla bağdaştirmaya çalışma bence

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fuse Tea Peach

    Çokda vasat değil. Yalnız oyunla fazla bağdaştirmaya çalışma bence

    Denerim
  • İyi gidiyor şimdilik. Bekliyoruz devamını hocam.
  • hikayenin devamının özeti shen ulti atıp kaçınca zed acayip sinirlenir kendi jungle kamplarının hepsini temizler kendini tutamaz karşı jungle'ı da temizlemeye kalkışınca rengar çalıdan buna atlar bu iyice dellenir rengoya saldıracakken rengar ulti atar zed bunun gözden kaybolduğunu görünce artık dağlara taşlara skill atmaya başlar rengar buna triple q atar zedin canı da azalır sonra rengar e atar bu diz üstü çöker kalır
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.