Luther (2010) (6. sayfa)

Seti katil manyağı bünyeme ilaç gibi geldi dizi. Bir çırpıda bitirdim. İngiliz'lerin bence şu ana kadar en iyi yapımı. Sherlock'dan bile daha iyi. İngiliz dizilerine kolay kolay alışamıyorum. Aksanından mı havasından mı suyundan mı bilmiyorum ama bu dizide öyle bir olmadı. Daha ilk bölümden gayet sağlam ayakları yere basan ciddi bir iş olduğunu gösterdi. Bir polis katil kovalamacısından daha fazlası. Katili en başta biliyoruz ve luther'la onun arasında dramla gerilim arasında gidip gelen çatışmasını izliyoruz. Dizinin en sevdiğim yanı hiçbir olayı sakız gibi uzatmayıp anında sonlandırmalarıydı. Bu konu ne olacak derken anında cevabını buluyoruz. Alice'e gelirsek ısınamadım bu karaktere. Diziden çıkarsan kimse niye çıktı demez zaten 3.sezon bir tek finalde gördük bunu da kanıtlamış oldular. alice olmasa diziden hiçbir eksilmez. Senaristlerde kendine demiştir herhalde biz bu karakteri niye yarattık diye? Bir an hırsız polis dizisi gibi olacak sandım ama hiç sündürmediler alice konusu arka planda tuttular. Bu konunu da tebriki hak ediyor. Luther'ın dostu olmadığı yerde onu tek kurtaran alice oldu bu yüzden ne kadar sevmesem de oda işe yaradı illa ki. Bir tek ripley biliyordu john'un adam gibi adam olduğunu oda mefta oldu. Zoe karakterine gelirsek ben böyle karakter görmedim. Sykler white bunun yanında melek kalır bu kadar mı olur. Ian gider ayak bunu vurduğunda evde kendimi allahına gurban diye bağırırken buldum. O kadar sevindim. rose teller var bide dizinin başında gayet sevimliydi ama john'u tanımayıp ondan şüphelenince kan beynime sıçradı zaten 2.sezonda postaladılar. 3.sezonda ise erin geldi ilk gördüğümden beri sevmedim. Stark la ikisi öldüğünde gene halay çekiyordum nerdeyse. Polisiye severlerin kaçırmaması gereken bir dizi. 4.sezon da geliyormuş çok iyi gene döktüreceklerdir. He ayrıca tom adamı asarken john'un onu kurtmaraya çalışıp halkın john'ı engelleyip ölmesini istemesi çok orjinal bir sahneydi.