|
NASA, 2030'da Jüpiter'in uydusunda yaşam bulabilir
-
-
Bulamaya bilirde.
-
Europa'da yaşam biz gelmeden bitmiş veya yeni yeni başlıyor da olabilir. İlk misyonda bulunmayadabilir. Bence bir sürü senaryo mevcut. Gerçeklik bazen daha kompleks veya sandığımızdan çok daha saklı olabiliyor. Europa'nın Jüpiter kaynaklı gravitasyonal gelgit esnemesiyle termal olarak aktif olacak çekirdekle beraber belirli bir kısmı ısınabilecek inanılmaz derin okyanuslara ve güçlü radyasyonlarla kavrulan donmuş bir yüzeye sahip görece "vahşi" bir ortam olduğu da unutulmamalı. Yaşam yayılma eğiliminde olsa da bu oradaki olası bir yaşamı sınırlı bir habitata hapsedebilir / lokalize edebilir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bir gitsinler bakalım neye niyet neye kısmet
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Bildiğimiz yaşam dünya hariç, bugüne kadar ispat noktasından çok uzak.Teorilerden ibaret kaldı.
-
Kainat o denli büyük ve çeşitli ki, bir yerlerde yaşam olmasına Dünya'daki yaşamın oluşumu ve gelişimi kanıtları çerçevesinde kesin gözüyle bakılıyor. Bilimin aktardığına göre göründüğü kadarıyla yaşam esasında termodinamiğin ve kimyanın dikte ettiği deterministik bir süreç olarak eninde sonunda münasip koşullarda evrimleşmek zorunda. Yaşam gözlemlenmiş bir fiziksel fenomen. Yaşamın gözlemlenmiş dinamikleri ve ihtiyaçları belli. Dünya'daki yaşamın ihtiyaç duyduğu veya bir noktada gezegenimizdeki yaşamın varoluşunu zaruri kıldığı görülen bu büyük olgusal resmi görebildiğimiz için evrende yaşamın şartlarını (görece istikrarlı koşulların süreklilik arz ettiği bir ortamda kimyasal çeşitlilik ve enerji) sağlayan her yerde yaşam bulunduğuna veya bulunabileceğine dair şüphemiz olabilir. Somut bilgilerimiz ve bu bilgilere dayanan modellerimiz - bilimde teori denen şey zaten budur, gerçekliğin kapsamlı ve öngörücü olan detaylandırılmış bir modelidir - bize bir şeyleri işaret ediyorsa bu şüphelerimizi test etmemiz gerekir. Evrendeki sayısız Dünya benzeri hatta pek çoğu Dünya'dan yaşama daha münasip görünen gezegene dair fiziksel - mesafe - engeli bulunduğundan elimizdeki imkanlarla doğrudan gidip test etme işine Güneş sisteminden başlamak en akıllıca ve makul olan iştir. Basitçe fizibil olduğu için.
Astrofiziğin gelişimini ve birkaç marjinal kalmış istisnai itiraz harici bu konuda on yıllardır fazla şüphe duyulmamasını göz önüne alırsak biraz abartacağım ama karadelikler de mesela dünya çapında devasa bir entegre radyo teleskop ağıyla resimleri çekilene kadar - en azından genel şablon veya görünüm itibarıyla - "bir teoriden" ibarettiler. Kimse gerçek bir karadeliğin veya en azından teoriler ve hesaplamalar çerçevesinde karadelik olarak modellenen varlıkların nasıl göründüğünü o zamana kadar bilmiyordu. Simülasyonlara dayanıyorduk. Genel görelilik kuramının ilk yarım asrı boyunca zaten karadelikler matematiksel varlıklardı; reel olabileceklerine pek inanılamıyordu ama bulgular adım adım bu düşüncenin yanlış olduğunu, başta ölen yıldızlar olmak üzere bir takım ağır nesnelerin yerçekimsel bir çöküşe gitmesi gerektiğini ve ilk başta oldukça şık bir geometrik idealizasyon, kuramsal bir egzersiz, yerçekimsel çöküş süreci söz konusu olduğunda yalnızca soyut düzlemde bir zaruriyet gibi algılanan genel görelilik mekanizmalarının - genel kara delik öngörüsü ve demonstrasyonunun - gerçek dünyada da isabetliliğini gösteriyordu (Genel Görelilik kapsamında Olay Ufku, Gölge, Merceklenme gibi Ekstrem Gravitasyonal Etkiler, spinli karadelikleri tasvir etmek üzere bundan ta on yıllar önce yazılmış Kerr Genel İzafiyet Metriğinin gözlemlerdeki başarısı):
Alıntı
metni:The general features of these images are remarkably consistent with theoretical predictions made well before the observations: a deficit of light at small radii in the shadow region of the image13, surrounded by a somewhat asymmetric bright ring of emission. Alıntı
metni:We begin by discussing the event horizon. If Sgr A* or M87* were to possess a traditional surface rather than an event horizon, one might expect some of the mm wavelength radiation emitted by the accretion flow to bounce off the surface and to produce a visible feature precisely in the dark shadow region of the images in Figure 1. The absence of such a feature in current EHT images already rules out certain kinds of surfaces, and the constraints will become tighter in the future. More generally, any surface would absorb the thermal and mechanical energy dumped on it by the hot accretion flow and would reradiate this energy. By combining EHT observations with infrared constraints from GRAVITY and other instruments, very strong limits can be put on such surface radiation, making it increasingly probable that Sgr A* and M87* have event horizons and are thus true BHs70 . Alıntı
metni:Moving on to spacetime curvature outside the horizon, this is physically parameterized by the metric, a mathematical construct which describes the geometry of spacetime. GR predicts a unique form for this metric – the Kerr metric2 – with only two parameters: M, the mass of the BH, and a∗, a dimensionless number between 0 and 1 which quantifies the spin of the BH. (In principle, a third parameter, Q, the electric charge of the black hole, is allowed71, but astrophysical BHs are unlikely to have large enough Q to make a difference72.) The prediction of GR that a BH is fully described by just two numbers makes a BH fundamentally different from any other type of astronomical object; e.g., to describe a planet requires specifying its mass, rotation, radius, number of mountains, atmosphere properties, how big the oceans are, etc. A demonstration that the spacetime near a BH is perfectly described by the Kerr metric, and that no additional terms are present in the metric, is the holy grail of classical GR. The EHT has now brought us substantially closer to achieving this goal. Alıntı
metni:At first sight, it would appear that the predicted signatures of gravity in the observed image of an accreting BH would be inextricably lost in the complicated and not-fully-understood details of the accretion process. Fortunately, this is not the case. GR predicts that there are unique signatures of strong gravity in the image74, 75, 12. Gravitational bending of light is so strong around a BH that there is a characteristic radius, the photon orbit, at which even light must travel in a circular orbit around the BH. For radiation emitted by plasma close to the BH, GR predicts that some of the light in the image ends up in “subrings” characterized by an integer n: how many times the light undergoes half of a roughly circular orbit around the BH; see Figure 3. Remarkably, the sizes and shapes of the subrings are determined entirely by the metric; the only role of accretion is to light up these features for us to make observations. Thus, the sub-rings provide a direct map of the metric. [2303.13229] Black Holes Up Close (arxiv.org)
(PDF) Black Holes Up Close (researchgate.net)
Bir yandan uzay zamanla etkileşimiyle karadelik tasvirindeki tüm başarısına rağmen genel görelilik kuramı ayrıca karadeliğin merkeziyle ilgili olarak bir tekillik - sonsuzluklar içeren tanımsız bir fonksiyon - ortaya sererek aslında patladığını ve nerede sınırlandığı da kabul ediyor.
Bilim böyle çalışmakta. Yani giderek artan bulgularla kendilerini test etme yoluyla sana kendilerinin yanlışları veya eksikleri dahil belirli sonuçlar gösterebilecek ve ayrıca genelde mevcut bulgulara ve bilgilere dayanan ipucu niteliğindeki önermeler ve öngörüler yoluyla araştırma programının yönünü belirleyebilecek çeşitli teorik modellemelerle. Bir şeyin "teoriden ibaret kalması" kötü değil. Bilimde zaten teori demek 0 bulgusuz atmasyon anlamına gelmiyor. Genel görelilik, kuantum, evrim vb bunların hepsi birer teoridir. Teori adını ezici bulgularla alırlar ve kendi sahalarında evrenin her yerinde geçerli olmamalarını varsaymak için - özel bir durum veya olguyla karşılaşılmadığı sürece - makul bir sebep bulunmaz. Bırakın bilimin gösterdiği en temel yaşam koşullarını teoride sağlayabilen Europa gibi adayları, evren dünyaya benzer gezegenlerle doluyken bir yerlerde yaşamın olmadığını düşünmek evrende bir yerlerde kütle çekiminin olmadığını düşünmeye benziyor. Bu arada belki gerçekten de olmayabilir. Ama şu için elimizde bunu varsaymak için makul bir sebep bulunmuyor. Dünya harici yaşamın durumu da - tıpkı somut olan yerçekiminin nirvanası kara delikler gibi on yıllar boyu gözlemlenmeseler de - öyle. Yaşam da en az yerçekimi kadar somut. Ama sadece biz Dünya dışında mevcut olanını - mevcut fiziksel engeller vb uyarınca - "göremiyoruz".
Bu düşüncemizin isabetli olup olmadığını anlamamız için kainat boyunca bulgu toplamamız gerekir. Tek bir örnek de bu somut temelli ve gayet olası beklentiyi ispatlamaya yeter. Yıldızlararası yolculuk, hiper hassas biyosfer taraması ve benzeri gibi aşırı gelişen bir teknolojiye rağmen hiç mi hiç yaşam bulamıyorsak da zaten buna ayrı bir açıklama getirilmesi ve Dünya'yı "özel" kılanın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Ama tüm mevcut bulgu ve göstergeler Dünya'nın özel olmadığına, hatta kozmolojik ölçekte jenerik bir sulak kaya gezegen olduğuna işaret ediyor. Yaşam da bildiğimiz kadarıyla "özel değil" ama canlılar bulundukları ortama uyum sağlayabilecekleri biçimde etrafa dağılmışlar. Bakteriler de, sülükler de, insanlar da DNA gibi aynı yönetici molekül üzerinde dönüyor, protein yapıları kullanıyorlar vs vs. Volkanların içindeler. Mariana Çukuru'nun dibindeler. Güvercin olarak binaların çatılarında durup arabaları pisliyorlar.
Hani gerçekten yaşamı ne zannediyorsunuz ki? :D Tamam, gene de canlılar - ve pekala canlılık - çok ilginç ve bakış açısına göre özeller, tıpkı karadelikler gibi. Ama misal karadelikler yukarıda paylaştığım makaledeki gibi evrende çok yaygınlar. Yaşamın da böyle olmaması için bir sebep bulunmuyor. En azından bilmiyoruz. Burada aslında anlayabileceğiniz üzere bir "sıradanlık prensibi" de söz konusu. Bilim böylesi sıradanlıklarla doludur: Protonlar, elektronlar, fotonlar, yıldızlar, dünyalar, ve - başta çok özel zannetseniz de sadece üç içkin özellikle tanımlandığı için resmen "saçsız" sıfatı alan karadelikler:
Alıntı
metni:In astronomy, a sixty year quest has led to the amazing realization that BHs are not only real, but common. There are tens of millions of stellar-mass BHs per galaxy: a few of these happen to shine as bright X-ray sources, and gravitational wave measurements have detected dozens of mergers of stellar mass BHs. In addition, right at the center of each galaxy, there is usually a supermassive BH with a mass ∼ 105 − 1010M (where M ' 1.99 × 1033 g is the mass of the Sun). Zaten bu saydığım sıradan parçacıklar ve bunların kompozisyonları olan hidrojen, karbon, oksijen gibi evrende en yaygın bulunan hafif elementler üzerine kurulu yaşam olgusunu bu evrensel sıradanlığın veya yaygınlığın (commonness) dışında görmemiz ve sadece ve sadece kozmolojik ölçekte sıradan bir gezegen olan Dünya'da bulunabileceğini varsayma eğiliminde olmamız tuhaf ve komik olur. Hele hele bilimin en önemli bilgileri ve bulgularla-kanıtlarla destekli en geçerli olan modelleri teori statüsüyken "teoriden ibaret" diye - Europa'nın incelenmesi gibi araştırma programlarını şekillendirebilecek - hiçbir çıkarımı hafife almayın. Burun kıvırmayın. Europa'da yaşam bulunmayabilir ve zaten hiç olmayadabilir. Ancak, şu koca evrende dünya dışı yaşam ihtimaline karşı şüphe duymak ve "sadece teori" diye geçiştirmek bilime ve bilimin göstergelerine karşı makul olmayan bir şüphe duyan çok yanlış bir tavır. Sebeplerine yukarıda değindim.
-
dünya dışında yaşam yok, nokta.
-
Astrofizik doktoran mı var hayırdır?
-
Cok uzak olmayan bir surede bence mikro organizma gibi canlilar bulunacak akilli yasam formu suanda zor gibi ama en azindan canli olabileceginin kaniti olur
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bu haberleri 50 senedir görüyoruz doğru habere rastlamadım ecek acak ebilir abilir haberleri sadece NASA PRı alçak yörünge geçildi mi onu bi araştırın önce
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X