Şimdi Ara

OverEducation - AşırıEğitim Sorunu

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
165
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Türkiyede artık krize dönüşmüş tüm dünyada da yeni yeni farkedilen bir sorundan bahsetmek istiyorum. Oda yuksekogretimin aşırı derecede yaygınlaşması buna karşılık bu kadar eğitimli insan gücüne olan talebin sınırlı kalması sorunu.


    Tüm dünyada yapılan araştırmalarda artık eğitimine göre daha düşük seviye işlerde çalışanların oranlarının gitgide yükseldiği görünüyor.


    İlk başlarda bunun kişi eğitimine uygun bir iş buluncaya kadar geçici bir süreç olduğu düşünülmeden son dönemde yapılan araştırmalarda insanların kalıcı olarak eğitimlerinin çok altında işlerde çalıştıkları görünüyor.


    Bunun yanında yuksekegitimden aşırı derecede mezun çıkması sonucu lise mezuniyetine ardından ise başlamış kişilere göre yuksekogretim okumuş insanların yarısının daha düşük masslarla çalışmaya başladığı görülmüş.


    Sözün özü yukarida yazdığım bilgiler Avrupa ve Abd'de tespit edilen sorunlar iken Turkiyede durum çok daha vahim halde.


    Turkiyede aşırı sayıda üniversite inşa edildikçe bırakın ülkedeki eğitim kalitesinin artışını tersine akademik çalışmalarda ve uluslararası dergilerden ki makale sayısı ve kalitesinde ciddi düşüş görülmeye başlandı.


    Üniversite mezunu işsiz sayısı patlasi. Okuduğu alanda çalışmayan kişi sayısı yüzde 80 seviyesine ulaştı.


    Ayrıca günümüzde bir lise mezunu meslek erbabı üniversitelerde ömrünü çürümüş bur gençten çok daha fazla kazanıır hale geldi.


    Sözün özü herseyin çoğu zarar demektir . Turkiyede eğitim ekonomiyi sakatlar bir pozisyonda bulunmakta. Yuksekogretjmon azaltılır, eğitim süresinin kısaltılması gençlerin erken yaşta oshayatina girmesi teşvik edilmelidir . Yoksa Türkiye çok daha geri bir konumaxudebilir.


    Imam hatip liseleri kesinlikle meslek liselerine çevrilmeli .

    Üniversitelerin ise 4te 3u kapatılarak çokluk yerine kaliteye odaklanilmali.


    Eğitim daha kısa ama yoğun olmalı.


    Meslek eğitimi öğretmen liseleri gibi kurumlar yardımıyla liseye kaldırılmalı üniversite ise daha çok bilim ve argeye odaklanmalidır.








  • Üniversiteler kaliteye odaklanınca bu daha da kaliteli eğitime sahip kişiler ne yapsınlar... intihar mı etsinler :)


    Memur olmamak ne demektir... iş bulup bulamaması önemli olmayan kişi demek. Üniversite mezunu, iş geliştirir, iş aramaz. Üniversite bu işlere yarar zaten. İlk mühendis mezun olduğunda herhalde piyasada mühenidslik firması olmasa gerek... ilk genetik mühendisi çıktığında genetik mühendisine kimin ihtiyacı vardı... ilk mezunlar ihtiyacı yarattılar.


    Önümüzdeki yirmi sene içinde tıbbi görüntülemenin mi geliştirilmesi gerekir yoksa mikrobiyolojinin mi... Uzay araştırmalarına mı önem verilmeli yoksa atom altı parçacıklarına mı... Karbon işlemciler mi, yoksa petrokimya mı... Bu kararlar eskiden bilim ve strateji kurullarıyla alınırken, artık günlük siyasetin aygıtlarına, piyasanın orta vadeli dinamiklerine göre kendiliğinden ve tamamen rastlantılara bağlı olarak şekilleniyor. Problemin küresel olan tarafı benim görüdüğüm kadarıyla bu. Üniversitelerin seviyelerinin düşmesi endüstrilerin ve devletlerin (teknik delegasyonun) çok uzun süredir ileri bir seviyeyi talep etmemeleriyle ilgili. Devlet destekli teknoloji ve her alandaki endüstri yatırımlarının, global ticaretin hızlı dönüşlü karlılıklarıyla yer değiştirmesiyle ilgili. Eskiden devlerlerin dev teknoloji yatırımalrı vardı, bunlar azaldı. Globallşme rüzgarının etkisi artık bitmişe benziyor. Artık değere tahvil edilebilecek yerel değer pek kalmadı, yani artık para yeterince global oldu, daha çok küreselleşebileceği fazla bir alan kalmadı. Gelecekte bu süreç içinde üniversitelerini daha iyi koruyabilmiş olanların avantajları olabilir. İlerde, ekonomik gücü yeten ülkeler yeniden dev teknolojik yatırımlarına geri dönebilirler. Bunu İngiltere kısmen yapıyor, veya en azından bu yola girmişe benziyor.


    Türkiyenin ek olarak kendine ait sorunları da var:


    İlki, teknik rekabeti hiç bir zaman tesis edememiş olması. Şu anda herhangibir kuruluşun iyi üniversite mezununa ihtiyacı yok. Ar-ge denilen ve buna göre teşvik alan bu faaliyetlerin çoğu akademik olarak aslında ürün geliştirme (ür-ge) sayılırlar. Ancak rekabet teknik alana getirilebilirse endüstrilerin üniversitelere talepleri sözkonusu olur. İlk mezun olan genetik mühendisinin kendi beş kişilik firmasını kuracak, küçük bir dükkanını bile Starbucks'tan koruyabilecek şekilde piyasa rekabetinin izlenmesine ihtiyaç vardır. Türkiye ise AB'den aldığı ar-ge teşviklerini bile adil dağıtamıyor. Devlet tarafında proje okur-yazarlığı yetersiz görünüyor. Devlet ya dolandırılıyor veya vergiler verimsiz işlerde heba ediliyor. Bunlar üniversiteler düzeltemez, burada ihtiyaç daha iyi üniversite değil


    İkincisi, resmi teknokratik delegasyonun seviyesi. Gelişmiş ülkelerde en iyi okullardan çıkan kişiler direktman resmi karar verme kanallarında karar vericiler olarak çalışmaya başlar ve yetişirler. Türkiye'de koltuklarını korumak isteyenler çağlar boyu donanımlı kişilere şüpheyle baktılar ve seviye giderek düştü. Her gelen kendinden öncelikilerden daha yertersiz olunca da artık karar alamaz, uzun vadeli olarak endüstri, politik veya sosyal alanda teknik politika geliştiremez hale gelindi. (Bunun benzeri özel sektörde de vardır. Sermaye olarak dünyanın en önde gelen üreticilerinin bile piyasayı yönlendirecek güçleri yoktur. Eksiklikleri fikri güçlerindedir, ödeme güçlerinde değil.) Hiç bir araştıma veya proje tecrübesi olmayanlrda ulusal üniversite kapasitesinin ülkece daha iyi değerlendirilebilmesi için gerekli zemini haıorlamalarnı bekleyemezsiniz.


    Üçüncüsü, yaşam-boyu eğitimin eksikliği ve saçma merkezi sınav sistemidir. Bu ikisi de birbirinin sonucudur. Eğer kişiler kariyerlerinin herhangi bir döneminde tekrar okula dönüp yaptığı işin yüksek tahsilini yapabileceğinden emin olsa, eğer isterse üniversiteye her zaman dönebileceğinin garantisini görse Avrupa kişisi gibi rahat rahat liseden sonra çalışır veya meslek okullarını seçebilir. Bu tabii, üniversiteye giriş sınavı diye lise soruları sorarak mümkün olamaz. Almanya'da mesela bir tornacı artık makina mühendisi olmak istese bir mühendislik okulu değilse diğeri onu tecrübesinden dolayı öncelikli olarak tercih eder ve bölüme girişi tecrübesinden dolayı bir lise mezununa göre daha kolaydır. Tabii kazançlar ve sosyal sigorta işlevleri de böyle bir şeyi gerektiğinde detekleyebiliyor.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Karbon 12 -- 3 Temmuz 2023; 1:39:16 >




  • Karbon 12 K kullanıcısına yanıt

    Detaylı mesajınız için teşekkür ederim , baya bilgilendim ancak bazı konularda sizinle keskin fikir ayrılıklarım var.


    "İlk mühendis mezun olduğunda herhalde piyasada mühenidslik firması olmasa gerek... ilk genetik mühendisi çıktığında genetik mühendisine kimin ihtiyacı vardı... ilk mezunlar ihtiyacı yarattılar."


    Ben bu örneğin tam tersini düşünüyorum. Bırakın bir ülkeyi hiçbir alan nedensizce ortaya çıkıp kendi sektörünü yaratmamıştır aslında tam tersi olmuştur. Yani siz bir ülkeye bir üniversite açıp orada çeşitli bölümlerden mezunlar veriyorsunuz diye o sektörlerin kendiliğinden gelişeceğini düşünüyorsanız ciddi bir yanılgı içerisindesiniz. Bırakın ekonomi - eğitim ilişkisini bu şekilde yorumlamayı bu bilim tarihine baktığımızda dahi bu şekilde gelişmez. Şöyle ki ilk başta bütün bilimler felsefe içerisinde değerlendirilirken zamanla felsefenin alt kolları sayılan günümüz bilim dalları ile ilgili bilgiler v e veriler arttıkça yani normal yaşam şartları zorladıkça bu bilim dallarının zamanla felsefeden ayrılıp bağımsız dallara dönüştüğünü görürüz yani tam tersi atıyorum biyoloji felsefeden koıpup bağımsız olduğu için biyoloji dalı ortaya çıkmamıştır felsefe içerisinde biyoloji ile ilgili bilgi birikimi ciddi oranda arttıktan sonra bazı insanlar kendilerini bu dala doğru özelleştirmişlerdir.


    Aynı şekilde bir ülkede önce belli bir iş kolu gelişir ve ardıondan bu iş kolunun talep etmesi sonucu eğitim ve bilimsel atılım yönlenir. Eğer tam tersini yaparsanız yani orta o alanla ilgili hiçbir iş kolu vb yokken bu alanda mezunlar verip ülke içerisine salmaya başlarsanız o kişilerin tutunabilecekleri - kök salabilecekleri bir toprak olmadan çöle tohum ekmişsiniz gibi olur.


    Bildiğim kadarıyla sizin savunbduğunuz görüşe inanarak pekçok ülkenin yaptığı eğitim atılımları ciddi derece atıl kalmıştır. Örneğin Sovyetler yıkılış dönemine doğru çok ciddi matematik eğitimine yoğunlaşmıştır , keza Hindistan muazzam derecede bilgisayar yazılımcılığı konusunda mezun üretmiştir. Fakat bu ülkelere baktığımızda ürettikleri mezunların ülkede sizin söylediğiniz gibi bir iş kolu gelilşimine neden olmadığını tam tersine bu eğitilmiş insan gücünün iş bulabileceği kısacası okudukları alanda çalışabilecekleri iş kollarının geliştiği ülkelere çok büyük oranlı göç ettiğini görürüz. Kısacası bu ülkelerin eğittiği bu insanlar kendi ülkelerine fayda sağlamamış tam tersi bu alanda ciddi sektörlere sahip başka ülkelere bedava eğitilmiş insan gücü olarak göç verdikleri için aslında büyük zarara uğradıklarını görürsünüz.


    Bu açıdan baktığımızda eğitimin ekonominin önünde gitmesinden ziyade ekonomi ile uyumlu olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü siz ekonominin ihtiyacı olan işgücünü - o nitelikteki iş gücünü yetiştirebilirseniz. Hem kişi başı verim artacaktır hemde ekonomide karşılığı olmayan insan yetiştirerek oluşacak atıl insan gücü oluşmasını engelleyeceksiniz hemde sizin yatırım yaptığınız topluma bağımlı iken yetiştirdiğiniz kısacası tüm yükünü çektiğiniz insanların yurtdışında yabancılar için üretim yapmasını engellemiş olursunuz.


    Bir ülkede daha düşük seviye veya teknik eğitimli insan istenirken siz bunu sağladıkça o işletmeler zaman içerisinde karlılıklarını arttırıp , büyüyüp sofistike hale geleceklerdir. İşte bu işletmeler zaman içerisinde büyüdükçe sizin yetiştirmek istediğiniz o üniversite mezunlarını talep edecek, bilimsel gelişme - arge talep edecek işte o zaman sürdürülebilir - verimli bir biçimde aşırı nitelikli insan ve bilimsel atılım yapabileceksiniz.


    Ancak ülkenin gerçeklerinden kopuk biçimde yüksek eğitimi önceliklendirmek kökleri topraktan kopuk biçimde bitki yetiştirmeye çalışmaktan farksız. Şu an Türkiye Cumhuriyetinde yetişen üniversite mezunlarının yüzde 85i okudukları bölümde çalışmıyorlar. Elbette ben herkesin üniversitede okuduğu bölümde çalışmak zorundadır demiyorum. Belli oranda fire olması - insanların farklı sektörlere kayması serbest piyasada doğal fakat yüzde 85 gibi bir rakamın eğitim ile ekonomi arasında ortaya çıkmış uçurumu gösteren çarpıcı bir örnek olduğunu düşünüyorum.


    Sözün özü eğitim iş kolunu veya bilimsel atılımı sağlamaz tam tersi piyasa - sektör veya şirketler kısacası ekosistem geliştikçe eğitim veyas nitelikli insan gücüne olan ihtiyaç sonucu sofistike ve uzun süreli eğitime ihtiyaç duyulur. Türkiye'nin ise bugünkü durumunda bu derece uzun süreli eğitimer hiçbir şekilde ihtiyacı yoktur ve bunda diretmek fayda sağlayacağına tam tersi reel ekonomiyi zayıflatmakta - geriletmektedir.


    Devletlerin teknoloji konusunda bir itici güç olduğu doğrudur. Fakat devletler bunu genellikle askeri amaçlarla yaparlar. Diğer ülkelerle olan rekabetten ötürü kar üretemeyecekleri alanlara milyarlarca dolar akıtabilirler. Fakat Soğuk Savaş'ın bitmesi ile beraber rekabet ortamı yumuşadığından dolayısıyla devletlerin teknoloji yatırımları da ciddi oranda düşmüştür.


    Son olarak Avrupa konusuna gelirsek bence Türkiye'nin örnek alması gereken yer kesinlikle Avrupa olmamalıdır nitekim Avrupa'nın teknoloji yarışında Çin ve Abd'nin ciddi oranda gerisine düştüğü ve dünyada oluşan yeni tyrendleri yeni teknolojik ilerlemeleri yeterince takip edemediği ortadadır. İşin kötü yanı ise Avrpa'nın hakim olduğu geleneksel sektörlerin teknolojinin gelişimi sonucu (elektirkli arabalar gibi) rekabete açılmasının bu kıtadaki durgunluğun - zayıflığı iyice ortaya çıkardığını düşünüyorum.


    Benim fikrim eğitimde felsefik yaklaşımlar yerine daha faydacı düşünmemiz gerektiği , pragmatik olmamız gerektiği yönünde. Eğitimini ekonominin ihtiyaçları ile senkronize hale gelmesi uzun ve sığ bir eğitim yerine kısa ve yoğun bir eğitimin tercih edilip gençlerin daha erken biçimde iş hayatına atılıp işi pratikte öğrenmelerinin sağlanmasının düşünülmesidir.





  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.