Şimdi Ara

SEÇMENLER, OYLAR VE ELEKTRONLAR

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1
Cevap
0
Favori
202
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  •  SEÇMENLER, OYLAR VE ELEKTRONLAR

    İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nden Doç. Dr. Ümit Sayın(Ergenekon operasyonunda içeri alınanlardan)


    SEÇMENLER, OYLAR VE ELEKTRONLAR


    22 Temmuz 2007 seçimlerinde ilk kez Yüksek Seçim Kurulu ile seçim merkezleri arasında elektronik haberleşme ve yeni bazı yazılımlar aracılığı ile iletişim sağlanmıştır. Bazı köşe yazarlarının da şaşırarak değindiği üzere 17:00’de seçim bitmesine karşın ilk sonuçlar 17:30’da bildirilmeye başlanmış ve yaklaşık 21:00 civarında da oyların neredeyse % 90’ının sayımı şaşılacak derecede hızlı bitirilmiş, kesin sonuçlar ilan edilmiştir. Bu nasıl olmuştur, sorgulamak gerekir! Elektronik oylama yapılan ülkelerde bile böylesine hızlı bir oy değerlendirmesi yapılamamaktadır. Elektronik haberleşmeye, elektronlara veya yazılımlara güvenilerek yapılan seçim sonucu değerlendirmeleri ne kadar geçerli ve değerlidir, bu ciddi bir tartışma götürür. AKP oyların % 46.5 gibi bir kısmını almış ve 14 milyon seçmenden oy almış gibi görünmektedir. Elektronik olarak seçim merkezlerinden bildirilen oyların, daha sonra Yüksek Seçim Kuruluna gönderilen oylarla kıyaslamasının yapılıp yapılmadığı belirsizdir.


    2000 yılında George W. Bush’un seçildiği Kasım ayında seçimleri bir Nörobilim Kongresi için gittiğim New Orleans’daki otel odasından izlemiştim. Seçimler sabah 07:00’de başlamış, tam 24 saat sürmüştü; yani öteki günün sabahına kadar. Üstelik oylamanın büyük kısmı elektronik yapılmıştı, Türkiye’dekinden çok daha hızlıydı. Son olarak Fransa’da elektronik olarak yapılan Sarkozy’nin seçiminde de oyların sayımı ertesi güne kadar sürmüştü. Bunun arkasından Bush’un ve Neo-conların seçildiğini görünce, Amerika’yı terketmeye karar vermiştim, çünkü Neo-conların politikalarını, neler yapacaklarını ve söylemlerini son 2 yıldır izlemekteydim. Dünyayı çok karanlık bir geleceğin beklediğini biliyordum. Gerçekten de Neo-faşist-coniler (Neo-conlar) dünyaya ölüm, işkence, acı ve kan saçtılar! Nitekim bir yıl sonra 11 Eylül saldırısı gerçekleşti. Bu saldırının ABD Derin Devleti ve İsrail-ABD kökenli İstihbarat örgütleri tarafından gerçekleştirildiğini kanıtlayan bir kitap yazdım. Daha sonra bu seçimin de 11 Eylül saldırısı gibi bir askeri darbe olduğu ortaya çıktı, bu konuda tonlarca suç duyurusu yapıldı. Zaten 2000 yılında Florida’da kesin sahtekarlık yapılmış, ama Yüce Divan bu konuda olumsuz karar vermişti. Elektronik oylama sırasında gerek 2000, gerekse 2004 seçimlerinde büyük sahtekarlıklar yapıldığı pek çok bilim adamı tarafından daha sonra ortaya kondu. Bu konuda dokümenter filmler yapıldı. Yani Bush ve Neo-conlar, elektronik seçim sistemini yine Evangelistlerin ve Yahudilerin hakim olduğu ABD Derin Devletinin içinde gerçekleştirmişler ve dev bir sahtekarlıkla, yalanla tüm dünyayı ve Amerikan halkını kandırmışlardı. Bilim adamları bu elektronlarla yapılan seçimin aslında bir göstermelik, sahte demokrasi olduğunu, ABD’de Nazilerinkinden beter bir faşizm olduğunu kanıtladılar. Yazılımların her zaman içine girilebiliyor ve sonuçlar istenildiği gibi istihbarat örgütleri tarafından değiştirilebiliyordu, sonuçlarla oynanabiliyordu.


    Milliyet gazetesinin 25 Temmuz 2007 tarihli haberine göre, Türkiye’de ilk kez bir elektronik sistem seçim için kullanılmıştı, Seçiş isimli programla veya başka programlarla bu haberleşme yapılmış, sonuçlar NSA, CIA ve Mossad’ın çok kolay kontrolüne girebilecek Windows XP ana kullanım programı ile gerçekleştirilmişti. Üstelik tüm Türkiye’deki haberleşme ve internet ağı olan Türk-Telekom artık Anti Türk- Oger-Telekomdu, bu şirketin İngiliz İstihbaratı MI6 ve Mossad ile yakınlığı biliniyordu. Ekimdeki referandumda da aynı elektronik haberleşme yöntemi kullanılacaktı:


    Milliyet 25 Temmuz 2007 CNN-Türk... Gökhan Bozkurt’den naklen

    22 Temmuz’da oy kullananların parmağı boş yere mi boyandı? Bu yıl ilk kez uygulanan ’’online’’ sistem sayesinde aslında parmak boyasına gerek olmadığı ancak yasadaki bir madde nedeniyle parmakların ’’mecburiyetten’’ boyandığı belirtiliyor.

    Uzmanlara göre yasadaki pürüz giderilirse ve 21 Ekim’de referanduma gidilirse oylama sırasında parmak boyamaya gerek kalmayacak. Seçis adı verilen bilgisayar programı artık mükerrer oyu engellemek için yapılan kimlik tespitinde boya gibi bir işarete gerek duymadan seçmeni ayırt edebiliyor.

    Bu sistem 22 Temmuz’da ilk kez kullanıldı. Bu yüzden aslında parmak boyasına gerek yoktu ancak Seçim Kanunu’nda yer alan bir madde yüzünden boya işleminden vazgeçilemedi.

    Sol işaret parmağına sürülen boyanın maliyeti de çok yüksek. Yetkililer, sadece bir seçimde tüketilen boyaya verilen para ile Türkiye’nin seçim sisteminin tüm teknolojik altyapısının tamamlandığını belirtiyor. Eğer yeni Meclis yasal düzenlemeyi yaparsa cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve yasama yılını 4 yıla indiren Anayasa paketiyle ilgili referandum oylamasında parmak boyamaya gerek kalmayacak.


    Sonuçlar nasıl çabuk açıklandı?

    Yeni sistemin en dikkat çekici özelliklerinden biri de seçim sonuçlarının çok hızlı bir şekilde açıklanması.

    Son seçimde sonuçlar ilçelerden merkeze, sadece bir tuşa basarak, ortalama 20 saniyede iletildi. Oysa eski sistemde tutanaklar elden götürülüyordu. Bu da sonuçların açıklanmasını geciktiriyordu.

    ELEKTRONİK YAZILIMLAR NE KADAR GÜVENLİ ?


    Tabii ki bu sorunun yanıtı ‘elektronik yazılımlar hiç güvenli değil!’dir. Özellikle ana kartları NSA (National Security Agency)’in ortağı olduğu INTEL firmasında üretilen bilgisayarları ve kendi yazdıkları kullanım sistemleri (Windows XP gibi) ve yazılım sistemleri ile Dünyaya sundukları bilgi çağı dahiyane buluşu olan bilgisayarlar, evlerimize ve işyerlerimize konmuş birer truva atıdır. Bu truva atının askerleri de ordan oraya salınmakta olan elektronlardır. Yani Postmodern Delilik Çağında en güvenmeyeceğimiz nesneler internet, elektronlar ve elektronik yazılımlardır.


    Anglo Sakson istihbaratının önce UKUSA isimli projesi daha sonra ECHELON’a dönüştükten sonra (1970’lerde) e-posta veya internet zaten orduların ve istihbarat örgütlerinin içinde intranet olarak kullanılıyordu. Soğuk savaştan sonra bunu halkın kullanımına açtılar, bilgisayarları, yazılımları ve elektronik casusluğu geliştirdiler. Örneğin PROMIS ismi verilen bir programla yıllarca Mossad ve CIA tüm doğu bloku bilgisayarlarına süzülüp, banka hesaplarından, insanların özel bilgilerine kadar herşeyi kontrol etmeyi başardı. Bugün ne Rus ordusu ve istihbarat örgütleri, ne Fransız ve Alman istihbarat örgütleri ve ordusu Amerikan kökenli yazılımları kullanmıyor. İşletim sistemlerini bile kendileri geliştiriyorlar.


    İnsanlara ait bilgiler elektronik ortamda farklı yerlerde olur. Diyelim ki sizin nüfus, vergi ve doğalgaz idarelerinde, işyerinizde kayıtlarınız var. Promis, bu farklı ortamları ve kişilere ait bölük pörçük bilgileri bir araya getiriyor, depoluyor ve bunlardan insansı yargılar çıkarıyor. Mesela hangi evlerde su kullanımı arttı, hangilerinde azaldı saptıyor ve bundan şu evdeki insan, bu eve geçti gibi sonuçlar çıkarıyor. İsrail, Promis’i Filistin’de, Avrupa’da ve Rusya’da çok kullandı. Filistinli teröristler eylem için bazı evlerde bir araya geliyorlardı. İsrail su kullanımı artan hanelerde yoğun gözetime gitti. Yani Promis, bir istihbarat servisinin veya devletin sizinle ilgili hangi bilgilere ihtiyacı varsa hepsini sağlıyor. Bilgisayarınızda sakladığınız dosyalardan yazışmalarınıza, internette gezindiğiniz sitelerden, özel zevklerinize, kredi kartıyla alışverişlerinize, sağlık durumunuza, psikolojinize kadar insanın günlük yaşamında akla gelebilecek her şeyi kontrol ediyor. Zaten gözetim toplumu dediğimiz de insanın gündelik yaşamındaki rutinlerin bile belli güçlerin eline geçmesidir. Promis sadece bir örnektir. Benzeri pek çok program aslında istihbarat örgütleri tarafından üretilmiştir. Üstelik internet erişim ağınız, (Türk Telekom, Vodafone gibi) gayri milli bir yapılanmanın kontrolündeyse, hiç bir şansınız kalmıyor.


    SEÇİMLERİN SONUÇLARINDA İNTERNET KULLANILMASI


    Princeton Üniversitesi profesörlerinden Edward Felten ve iki doktora öğrencisi Arilen Feldman ve Alex Halderman3, Amerika’daki elektronik seçim sisteminin çok kolay sahte oylarla doldurulabileceğini kanıtlayan çalışmalar yaptı. Bu yazıyı takip eden yazıda, Amerika’daki Neoconların ‘elektronik oy sahtekarlığını’ detaylı olarak anlatacağız. Ama ‘Electronic Voting’ ve ‘Fraud’ veya ‘Quackery’ anahtar kelimeleriyle girerseniz binlerce sayfada Elektronik oylama sisteminin nasıl dışarıdan hacklenebileceğini, değiştirilebileceğini ve aslında ne kadar güvensiz olduğunu, istenilen sonuçların istihbarat örgütleri tarafından nasıl çıkarılacağını anlatıyor. İşin içine insan yapısı yazılım ve elektronik girince, sahtekarlık yapma olasılığı yüksek teknoloji ile çok artıyor.


    Şimdi 22 Temmuz Seçimlerine dönersek, bizzat kendim müşahitlik yapmak için CHP’ye defalarca başvurduğum halde hiç bir sonuç alamadım. CHP’nin örgüt yapısı berbatın da ötesinde, çok çok kötü! Bu konularda destek olmak için Sayın Deniz Baykal’a özel mektuplar yazdıysam da hiç bir yanıt alamadım. Anlaşılan her iki taraf da Küresel Sermayenin adamı! Sanki seçimleri kaybetmek için programlanmışlar, ya da insanın aklına başka şeyler geliyor! Kemikleşmiş ve kırılamayan bir lider ve örgüt saltanatlığı var! Müşahitlik yapmaya çalışan bir çok kişi tanıyorum, bir vakıf 30 kişi ile başvurduğu halde hiç bir sonuç alamadı. Ayrıca İstanbul’da bile pek çok yerde CHP’nin veya diğer partilerin elemanlarının olmadığı söyleniyor. Anadolu’nun ücra yerlerini ele alırsanız, bu seçimlerin yapıldığı yerlerde oyların sayımını, toplanmasını ve işlenmesini izleyebilecek farklı partilerden çok az kişi olduğu ve oto-kontrolü olmayan bir seçim yapıldığı ortadadır. Eğer üstelik oylar, direkt olarak seçim yapılan okullardan, Yüksek Seçim Kuruluna elektronik olarak yollanmışsa, interneti ve bu yazılımları kullanan bazı istihbarat örgütlerinin (NSA, MI6, Mossad ve CIA gibi) çok kolay gönderilen mesajlara girip, belli bir oranda oyun istenilen partiye kaymasını sağlaması olasıdır. Bu durumda şu soru akla gelir, tüm seçim pusulaları ve çevreden gelen oylar, önceden bilgisayarla gönderilen oylarla kıyaslandı mı? Bu işin klasik sayımı da yapıldı mı? Ben kesinlikle sanmıyorum. Bu seçimi de, Aziz Nesin’i haklı çıkaracak kadar gayet ‘Türk usulu’ yaptığımız aşikar. Zaten 22 Temmuz’u Aziz Nesin Günü ilan etmek lazım! Eğer bir tane bile elektronik sahtekarlığın yapıldığı saptanırsa, tüm seçimin iptal edilmesi gerekir, çünkü o zaman elektronik sahtekarlığın boyutlarını tahmin etmek çok zordur. Komplo teorisi diyeceksiniz, ama değil, çünkü önümüzdeki yazıda Amerika’da yapılan ve Bush’un belki de yakında istifasına yolaçabilecek kanıtlanmış, elektronik oy sahtekarlıklarını anlatmaya çalışacağım. Bu konudaki filmleri internetten indirmenizi sağlayacak adreslere ulaşacağım.


    Başka bir konu daha var:

    Seçim öncesi halka yaklaşık bir kaç milyar dolarlık bağışın kömür, yiyecek, hediye çeki, para, altın dağıtma, erzak torbası dağıtma, lokal hizmet götürme şeklinde yapıldığı ve halkın resmen oylarının parayla satın alınarak demokrasiye ve eşitlikçi bir seçime aykırı bir biçimde oyların yönlendirildiği ortadadır. Bu koşullarda yapılmış olan bir seçim demokratik bir tercihten çok, çaresizlik içindeki halkın acil ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda yapılmıştır ve devletin olanakları bir partinin seçim propagandası ve oyları satın alması için kullanılmıştır. Önce halk yoksullaştırılmış, işşiz bırakılmış, sonra da bir kaç hafta için karnı doyurulmuştur. Ayrıca, ilk 6 ayda hükümet tarafından belediyelere yapılan yardım, geçen yılki yardımın bir kaç katını aşmıştır. Devletin imkanlarının bir partinin propagandası için kullanılması legal midir, hangi hukuk sistemine uyar? Devletin imkanlarıyla ve bizim vergilerimizle yapılan bu tip yardımların demokratik bir seçim sistemini yansıtmayacağı ortadadır. Yurtdışındaki Küresel Sermayeden de bu seçimlerle ilgili çok büyük miktarlardaki paranın seçimde kullanıldığı, bazı basın kuruluşlarının milyar dolar düzeyindeki vergileri affedilerek, nerdeyse tüm basının tek bir partiyi bu sermaye paralelinde desteklediği bilinmektedir. Bu kapitalin seçim amaçlı kullanılması ise seçimi illegalleştirmektedir. 22 Temmuz sonuçlarında ilan edilmiş olan seçimlerin illegal olup olmadığı tartışma konusudur.


    22 Temmuz 2007 seçimleri ne demokratik, eşitlikçi ve bağımsız koşullarda, ne de halkın hür iradeyle karar verebileceği koşullarda yapılmamıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cafernur -- 11 Mart 2008; 15:58:36 >







  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.