Şimdi Ara

••••TÜRK ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ •••• (85. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.817
Cevap
16
Favori
434.157
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 8384858687
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Beni de ekleyin listeye
  • 93 harbi bozgununun, bazı yazılarda "Mithat Paşa" üzerine yıkıldığını gördüm.

    silah, sayı bakımından düşmandan daha aşağı olmadığımız halde savaşı kaybetmemizin nedeni, Abdülhamit değil de kimdir?
    kazanabileceğimiz bir savaşı, penceresinden çamlıca tepesini izleyerek yöneten padişah kaybettirmiştir bize. biraz tarafsız bakın.
  • ekle baba benide ceddim benim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: pennywisetr


    quote:

    Orijinalden alıntı: oreilly

    Bu tarihi gerçeği kaç kişi biliyor?


    Sultan Abdülhamit'in, yabancıların Çukurova'dan toprak satın almalarının önüne geçmek için 1 milyon 100 bin dönümlük araziyi devlet çiftliğine dönüştürdüğü ortaya çıktı.


     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


    Adanalı Tarihçi Cezmi Yurtsever, arazileri devlet çiftliğine dönüştüren Sultan Abdülhamit'in 1909 yılında görevinden uzaklaştırılmasının ardından 1912 yılında çiftliğinin, Fransız şirketlere İttihat ve Terakki Partisi güdümündeki hükümet tarafından 75 yıl süreyle satıldığını söyledi.

    Satılan arazileri ekip biçen köylülerin, bu duruma sert tepki gösterdiğine dikkat çeken Yurtsever, "1914'te başlayan Dünya Harbi sonrasında Fransa, askeri güç kullanarak Çukurova'yı işgal etmek ve çiftlik arazisine el koymak için Adana'ya geldi. Ancak, Kuvai Milliye'nin güçlü direnişi sonrası Fransızlar amacına ulaşamadan Anadolu topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Abdülhamit, hain değil bir kahramandır." dedi.

    Cezmi Yurtsever, Osmanlı arşivinde Adana tarihi konusunda araştırma yaptığını belirterek 'İrade-dahiliye, dosya-66, gömlek -27 numaralı' bir dosya içerisinde Osmanlı Türkçesi ve Fansızca olarak yazılı çok sayıda belge bulduğunu kaydetti. Yurtsever, "Belgelerden Osmanlı'dan alacaklı olan Fransız banker Vandeuvre ile iş ortaklığı yapan Süveyş Kanalı'nın açılmasına öncülük eden Lesseps ailesinin genç kuşak oğlu Leon'un 1912 yılında ihale yoluyla Çukurova'daki Padişah Abdülhamit, tarafından kurulan 1 milyon 100 bin dönümlük Mercimek Anavarza Çiftliğinin işletme ve mülkiyet haklarını 75 yıl süreyle 5 milyon altın Frank karşılığı satın aldıkları acı gerçeğini ortaya çıkardım." dedi.

    Çukurova'daki padişah çiftliğinin Fransızlara satılması karşısında Adana halkının 'feryatnamesi' sayılan Padişah Mehmet Reşat'a gönderilmek üzere Adana Valiliği'ne dilekçe verildiğini kaydeden Yurtsever, "Dilekçede, 'Çukurova çiftliğinin 75 sene müddetle bir Fransız şirkete verilmesi, bütün vilayet halkını ele muhtaç ve ızdırap çeker etmiştir. Biz Adanalılar bu meselede hayatımızı ve ümitlerimizi tehdit eden en kötü sonuçlar veren felaketlerin canlandığını görüyoruz. Evet daha önce Trablusgarp'ta yaşananlar ve sonra hala kızıl dumanlar altında yakılan mutluluklar, yırtılan servetlerle baştanbaşa bir kan ve ateş mahşeri olan Rumeli ve bahtı kara toprağın bu kötü geleceği göz önünde durur iken, artık yasacı nüfuzunun nasıl müthiş bir afet olacağını zan ederiz ki bizim de anlayacağımız vardır. Zaten üzülerek söyleyelim ki her tarafta olduğu gibi burada da elimizdeki sabanlardan ve onların işlediği ve işleyeceği topraklardan başka altı yüz senelik hakimiyetimizi gösterecek ve o canlı bir timsal olacak hiçbir şeyde, sanat ve ticarete ait en hayatsız bir köleye bile tesadüf edilemez. Bu acı gerçek artık saklı değil iken bir türlü anlayamıyoruz hakimiyetimizin kudret ve nişanesini zayıflatan, bize tarımda kazanç ve gelecek bırakmayan bu kadar zararlı ve tehlikeli işlere nasıl meydan veriliyor, bir türlü anlayamıyoruz'." diye tepki gösterdiklerine dikkat çekiyor.

    Çukurova'nın orta yerinde Anavarza kalesinden başlayarak Kozan-İmamoğlu yolu, Misis arası ve sonra da Yüreğir ovasını içine alarak Yumurtalık ve Karataş sahillerinden denize ulaşan 1 milyon 100 bin dönümlük Padişah Abdülhamit Çiftliği'nin Fransız bankerlere satılması bir anlamda ağır borç yükü altında bulunan Osmanlı Devleti'nin Adana'yı Fransızlara satması anlamına da geldiğine dikkat çeken Yurtsever, şöyle dedi:

    "Fransız şirketine bağlı mühendis ve memurların Adana'ya gelerek arazi ölçümlerine başlamaları, Ceyhan-Mercimek yöresindeki 9 köy halkına topraklarını terk etme ihtarında bulunmaları üzerine Murat adında bir köylü tepkisini 'Fransız memurların kafasına kurşun sıkarım, yapamazsam tutar Ceyhan nehrine kafasını sokarım' sözlerini içine alan telgrafı hükümete çekmesi üzerine topraklara el koyma çalışmaları durduruldu. Fransa ve Osmanlı hükümeti arasında Çukurova'daki arazileri kontrol sorunundan dolayı diplomatik mücadele yaşandı. Ve Fransa, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Harbi'ni kaybetmesi üzerine askeri gücünü kullanarak Adana'yı doğrudan işgal etti."

    Tarihçi Yurtsever, Adana'nın düşman işgalinden kurtulduğu 5 Ocak 1922 günü anısına Adana'nın satılması ile ilgili Osmanlı arşivindeki gizli belgeleri 4-9 Ocak 2010 tarihlerinde Adana Belediyesi Abidin Dino Parkı'nda sergi açarak acı gerçekleri kamuoyuna göstereceğini kaydetti.




    Ne yazık ki gerçekleri göstermek zoruna gidiyor bazılarının. Baksanıza bunlar ve bunun gibi birçok şey resmi tarihte yok. Kızıl sultan dedikleri II . Abdulhamit i kötü göstertmek için ellerinden geleni yapıyor yabancılar. Bizimse elimiz kolumuz armut topluyor. Artık resmi tarih gerçeklerle yazılmalı bence. II Abdulhamit şerefli bir Türk tür.



    hocam bir adanalı olarak çok farklı hisler içine girdim ve ayrıca çok teşekür ediyorum




  • Horatio Nelson

    A. Horatio Nelson Napolyon Savaşlarında savaşmış İngiliz deniz subayıdır. Norfolk'da doğup Trafalgar savaş sırasında hayatını kaybetmiştir. İngilizlerin ünlü denizcisidir. 47 yaşında ölmüştür. 1771-1805 yılları arasında denizcilik yapmıştır.

    Napolyon'nun Mısır'ı işgali sırasında Osmanlı Devleti'nin İngiltere'den yardım istemesi sonucu bölgeye gitmiştir ve Fransız donanmasını imha etmiştr.Ama Nelson'ın Frannsız donamasını imha etmesi kolay olmamıştır.Öyleki iki donanma bütün Akdeniz'de bir köşe kapmaça oynamıştır.Hatta Nelson Fransız donanması bulmak için bir ara Cebelitarık Boğazı'nı geçip Fransız donanmasını okyanusta aramış ve bir keresinde de yoğun sis dolayısıyla hemen yanından geçen Fransızları görememiştir.Osmanlı Devleti de Nelson'a bu üstün hizmetinde dolayı Osmanlı Nişanı vermiştir ve bu şekilde ilk defa bir yabancı komutan bu nişanla onurlandırılmıştır.Nelson'ın bir çok resminde yakasındaki ay yıldızlı Osmanlı Nişanı açıkça görülmektedir.
    Nelson değişik bir komutandır.Katıldığı bir çok savaşta düşman gemisinin güvertesine korkusuzca atlayıp,savaşmış,askerlerini cesaretlendirmiştir.Bu şekilde bir çok savaş kazanmış,rütbesi yükselmiş ama organları azalmıştır.Öyleki Nelson bu savaşlar sırasında sağ kolunu,sol gözünü ve sağ kaşının yarısını kaybetmiştir ama cesaretinden hiç bir şey kaybetmemiş aynı azim ve şevkle savaşmıştır.Öyleki yine bir savaş sırasında düşmanın ateş gücünün yüksekliği karşında ana gemiden bütün gemilerin geri çekilmesi ışıklar yardımı ile gemilere mesaj iletiliyor.Nelson bu durumu görüyor ama savaşa devam ediyor.Yanında yardımcısının uyarısı üzerine eline dürbüne alıyor ve görmeyen sol gözünün üstüne dürbünüyü koyuyor ve "Ben bir şey görmüyorum." deyip savaşa devam etmeleri için emir veriyor.




  • Ekle benide



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi StarkDun -- 10 Temmuz 2010; 21:44:40 >
  • hocam beni de ekler misiniz..bir de şu logoyu ve linki imzama nasıl koyarım artık yeter valla millet kimliğimizi kişliğimizi anlasın ya gına geldi ecdadımıza yapılan hakaretleri görmekten birazcık olsun şu heybetten nasiplensinler...
  • Şu sıralar 2. abdülhamit han hakkında bir kitap okumaktayım
    İmzamada ekliyorum şimdi
    Büyük devletler bir ülkeyi sömürgeleri altına alacakları zaman ilk önce o ülkenin tarihiyle olan bağlantısını koparırlarmış
    Çünkü tarihte örnek şahsiyetler vardır
    Bu örnek şahsiyetler insanlara güç verir
    İnsanlar tarihlerinden güç alır
    Bizede bu yapılmak istendi
    Ama inşaAllah milletimiz uyanıyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi malcolmx -- 21 Temmuz 2010; 12:29:58 >
  • Hocam benide eklerseniz sevinirim..
  • Nereden Nereye Geldik....

    "Türkçe kaleme alınan 22 maddelik anlaşma, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde yabancı dille imzalanan tek belge olma özelliği taşıyor.

    Yıl 1783... Avrupa standartlarına göre mütevazı da olsa yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başlar. Daha 25 Temmuz 1785'te, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi, Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafından ele geçirilir. Bu gemi, Boston Limanı'na bağlı, Kaptan Isaak Stevens'ın idaresindeki Maria'dır. Arkasından, Philadelphia Limanı'na bağlı, Kaptan O'Brien'ın Dauphin'i de aynı akıbete uğrar. 1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçer...

    ABD Kongresi, 27 Mart 1794'te, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi veya satın alınması için Başkan George Washington'a 700 bin altına yakın harcama yetkisi verir. Böylece ABD, Osmanlı tehdidi karşısında donanmasının temellerini atmış olur. 5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karşı bir anlaşma yapmayı kabul eder. Anlaşmaya göre ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiçbir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642 bin altın ve yılda 12 bin Osmanlı altını (216 bin dolar) ödemeyi kabul eder. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, Başkan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı imza koyar. Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış olur. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir.

    ABD'nin 225. yıldönümünde Yale Üniversitesi'nin arşivinde ortaya çıkan belgeye Başkan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı imza koyar. Belgenin dili 'Original in Turkish' ifadesi ile baştan belirlenir. Tarihi belgenin ortaya koyduğu önemli bir husus da ABD Başkanı George Washington'ın, dönemin Sultanı Üçüncü Selim tarafından muhatap görülmemiş olması. Çünkü anlaşma Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı tarafından imzalanır. 22 maddelik anlaşmanın tamamı 'avalon.law.yale.edu/18th_century/bar1795t.asp#1' adresinden incelenebilir."
    (alıntıdır)

    Hey haat...


    Not: avalon.law.yale.edu/18th_century/bar1795t.asp#1 adresinde ingilizce olarak yer almıştır. Ancak başında Original in Turkish diye de belirtmiştir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AHZ -- 28 Temmuz 2010; 9:19:40 >




  • Osmanlı'nın ABD'ye diz çöktürdüğü belge

     ••••TÜRK  ve OSMANLI TARİHİ KULÜBÜ ••••


    ABD bayrağı taşıyan ilk geminin Cezayir açıklarında Osmanlı donanması tarafından ele geçirilmesinin üzerinden 225 sene geçti.

    ABD bayrağı taşıyan ilk geminin Cezayir açıklarında Osmanlı donanması tarafından ele geçirilmesinin üzerinden 225 sene geçti. Olayın belgesi, Yale Üniversitesi'nin hukuk fakültesi arşivinde ortaya çıktı.

    Zaman gazetesinin haberine göre, Türkçe kaleme alınan 22 maddelik anlaşma, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde yabancı dille imzalanan tek belge olma özelliği taşıyor.
    Yıl 1783...

    Avrupa standartlarına göre mütevazı da olsa yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başlar. Daha 25 Temmuz 1785'te, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi, Cezayir açıklarında Osmanlı gemileri tarafından ele geçirilir. Bu gemi, Boston Limanı'na bağlı, Kaptan Isaak Stevens'ın idaresindeki Maria'dır. Arkasından, Philadelphia Limanı'na bağlı, Kaptan O'Brien'ın Dauphin'i de aynı akıbete uğrar. 1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçer...

    ABD Kongresi, 27 Mart 1794'te, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi veya satın alınması için Başkan George Washington'a 700 bin altına yakın harcama yetkisi verir. Böylece ABD, Osmanlı tehdidi karşısında donanmasının temellerini atmış olur. 5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karşı bir anlaşma yapmayı kabul eder.

    Anlaşmaya göre ABD, Cezayir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiçbir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642 bin altın ve yılda 12 bin Osmanlı altını (216 bin dolar) ödemeyi kabul eder. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, Başkan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı imza koyar. Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış olur. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın tarihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir.

    ABD'nin 225. yıldönümünde Yale Üniversitesi'nin arşivinde ortaya çıkan belgeye Başkan George Washington ve Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı imza koyar. Belgenin dili 'Original in Turkish' ifadesi ile baştan belirlenir. Tarihi belgenin ortaya koyduğu önemli bir husus da ABD Başkanı George Washington'ın, dönemin Sultanı Üçüncü Selim tarafından muhatap görülmemiş olması. Çünkü anlaşma Cezayir Beylerbeyi Hasan Dayı tarafından imzalanır. 22 maddelik anlaşmanın tamamı 'avalon law.yale.edu/18th_century/bar1795t.asp#1' adresinden incelenebilir.




  • http://www.turklerprogrami.com


    Türk ve Osmanlı Tarihi var içinde. Çok güzel program.
  • yeni nickim ilk mesaj.. edit lütfen
  • Adımın bulunmasını isterim, eklersen sevinirim
  • HALK ETİ UCUZ YEDİ, TÜCCAR İFLAS ETTİ

    Osmanlı döneminde devletin belirlediği fiyatın üstünde satış yapamadıkları için birçok kasap ve koyun tüccarı iflas etmişti.

    Et fiyatları aldı başını gidiyor. Yapılan ithalat da şimdilik çözüm olmadı. Osmanlı döneminde etin satış fiyatı devlet tarafından halkın alabileceği bir seviyede tespit edilirdi. Bu yüzden de kimse celeplik (koyun tüccarlığı) ve kasaplık yapmak istemezdi. Osmanlı yönetimi ise kasaplık ve İstanbul'a koyun getirme işlerini özellikle servetlerinin kaynağı şüpheli zenginlere vererek, onlar zarar etseler bile şehrin et ihtiyacının karşılanmasını sağlardı. Ancak bu yüzden birçok kasap ve celep iflas etmişti.

    ET VE EKMEK

    Osmanlı İmparatorluğu'nda en fazla kontrolü yapılan iki ürün ekmek ve et idi. Nitekim 1774 ile 1789 yılları arasında Osmanlı tahtında bulunan Birinci Abdülhamid, devlet adamlarına hitaben kendi eliyle kaleme aldığı bir emirde, "Her şeyden önemli olan et ve ekmektir" demekteydi.

    Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat döneminden sonra Avrupa tarzı yeme içme başlayana kadar en revaçta olan et, koyun, özellikle de kuzu etiydi. Tavuk eti de sofraların bir başka çeşidiyken, dana eti hemen hemen hiç kullanılmazdı. Et mevsimine ve ayına göre fiyatlandırılır, kışın pahalı, yaz aylarında ucuz olurdu. Keçi eti koyun etinden ucuz olurken, en pahalısı kuzu etiydi. Devletin tayin ettiği fiyattan yüksek satanlar ile eksik tartanlar sattıkları etin her 5 gramına 1 akçe ceza verirlerdi.

    HALK ETİ UCUZ YEDİ, TÜCCAR İFLAS ETTİ

    İstanbul'un et ihtiyacının karşılanması devlet adamlarının çözmesi gereken en önemli meslelerden biriydi. Etin temini için üreticiden satın alma aşamasından kent kasaplarına dağıtım aşamasına kadar bir denetleme sistemi kurulmuştu. Fakat burada toptancıların fonksiyonu önemliydi. Koyun için toplama merkezleri öncelikle Balkanlar'dı. Sonra Orta Anadolu ve nihayet Toroslar'dan Türkmen koyunları getirilirdi.

    İstanbul'a gönderilecek koyun sayısı önce başkentte saptanmakta sonra kazalara paylaştırılmakta, en sonunda da kadılar tarafından çeşitli yerlere dağıtılmaktaydı. Köylerden koyun alımı celepler, yani koyun tüccarları tarafından yapılmaktaydı. Celepler, resmi olarak kayıtları tutulan ve belli miktarda servet sahibi olmak zorunda bulunan toptancı tüccarlardı. Özellikle servetlerinin kaynağı şüpheli görünen zenginler, faizcilik yapanlar celep yazılırlardı.

    İster sürü sahibi, isterse mal sahipleri ile kasaplar arasında aracı olsunlar, bu celepler İstanbul'a saptanan miktarlarda koyun taşımakla yükümlüydüler. Eğer verilen talimata uymazlarsa belli bir para cezası öderlerdi. Gecikme veya talimatın yerine getirilmemesi, kusurları olmaksızın meydana gelse bile, bu kusursuzluk durumu hesaba katılmamaktaydı. Tüccarlar hayvanları devletin belirlediği fiyattan mezbahaya ve kasaplara muhtesib ve kadının denetimi altında vermekteydiler.

    Et fiyatları devlet tarafından tespit edilmekle beraber, celepler kendi şartlarını koyun sahiplerine kabul ettirebilmekteydiler. Üstelik bunlar kendileri de koyun sahibi iseler satış fiyatları üzerinde iyice ağırlıklarını hissettirebilirlerdi. Bu yüzden kadı ve muhtesibin, koyun tüccarlarını sık sık denetlemesi ve bunların kasaplarla anlaşarak yüksek fiyattan et satmalarının önüne geçilmesi istenirdi. Birinci Abdülhamid döneminde celeplerden rüşvet alan saray kasapbaşısı idam edilmişti.




  • benide eklerseniz sevinirim
  • Benide ekleyin lütfen
  • Eklerseniz sevinirim :)
  • @Enspektör
    @MG42
    @pennywisetr

    duyun u umumiye nedir bunu iyi okuyun, dolmabahçe sarayı hangi parayla yapılmış öğrenin, galata bankerlerine neden borç takılmış öğrenin, padişah hanımlarının müsrifliklerini öğrenin.
  • 
Sayfa: önceki 8384858687
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.