Şimdi Ara

Antinatalizm Doğruysa, Neden Yaygın Değil?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
153
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İnsanların çoğu umursamazdır.

    Umursamaz olduklarının en iyi kanıtı bu zamana kadar türümüzün devam etmiş olmasıdır. Çevresinde olup biten acıları, kederleri umursamayıp acıyı ÜREYEREK devam ettirmişlerdir. Ayrıca bu dünyanın neden bu kadar boktan olduğunu da açıklıyor, çünkü muhtemel çocuğunu düşünmeyenler, başına gelecebileceği riskleri ön görmeyenler, umursamayanlar, empati yapmayan insanlar, diğer konularda bu saydıklarımı ne kadar dikkate alırlar değil mi?


    Madem antinatalizm bu kadar doğru neden çok az kişi bu görüşü destekliyor? Neden dünya çapında insanlar bunu uygulamıyorlar? Eğer argümanlar doğruysa, neden insanlara argümanlarınızı açıkladığınız anda antinatalist olmuyorlar? Bazı insanların, bir şey hakkında doğru veriler verildiğinde, sadece doğru şeyi yapacaklarını, aynı çizgide olacaklarını veya sunulan yeni verilere göre hareket edeceklerini varsaymaları yaygındır, ne yazık ki insanlar böyle değiller, insanların çoğu hiçbir zaman böyle olmadı.




    Bir şeyin objektif olarak doğru olması insanların o doğruyu izleyeceği anlamına gelmez. Eğer öyle olsaydı insanlık tarihi boyunca kölelik, Savaşlar, soykırımlar, gelenekler, hurafeler ve ırkçılık var olamazdı. Objektif olarak yanlış görülse de insanlar bunları yine de yaptılar. İnsanlar mantıklı hayvanlar değiller. Hiçbir zaman akıllı olamadılar. Bu yüzden gerçeklere bakıp doğru şeyi yapacaklarıını varsaymak büyük bir yanlıştır.




    İnsan beyni inanılmaz derecede kusurlu görünüyor. Nükleer silah yapacak kadar akıllı, savaş çıkaracak kadar aptal. Bu safça söylenecek bir şey değil çünkü savaşlar genellikle kaynak sıkıntısı, karşı taraf ile etkili bir şekilde iletişim kuramama, uzlaşmama, başkalarını anlama isteksizliği, başka bir grup insanın sahip olduklarını ele geçirmek ve kontrol etmek gibi nedenlerden kaynaklanır.Bu ilkel maymun düşüncelerimizden kaynaklanıyor ama binlerce yıl geçmesine rağmen hala yapmaya devam ediyoruz.




    İnsanın biyolojik evrimi, kültürel evrimine göre oldukça geride. Yani 250 bin yıl önceki atalarımızdan kültürel olarak çok farklı bir noktada olsak da biyolojik olarak hemen hemen aynı noktadayız. Günümüzden bir örnek isterseniz, eskiden kadınlar erkeklerden aşağı görülüyordu, pek söz hakkı yoktu, şu an durum nasıl derseniz tam tersi, kadınlara pozitif ayrımcılık yapılıyor, böylece eşitlenecek gözüyle bakıyorlar, adaletsizliği, adaletsizlik ile çözmeye çalışıyorlar...


    Bu nedenlerle, insanların akılcılıkdan uzak olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bu yüzden bir insandan hayatı düşünmesini ve mantıklı bir şekilde dünyaya daha fazla çocuk getirmemesini istemek, çoğu insan için fazla olabilir, bu yüzden çok az kişi kavramı gerçekten anlayabiliyor.




    Düşünürseniz biz, çevresindeki tüm ıstıraplara göz yummayı seçen, sürekli katlandıkları acılara, kayıplara, kederlere rağmen umursamayarak yeniden üretmeyi seçen, çocuklarını bu dünyaya rızasını almadan fırlatan insanların torunlarıyız. Şimdi rıza konusuna takılanlar olabilir, rıza elbette alınamaz zaten bu yüzden doğum karşıtıyız, yakın zamanda bu konuyu ayrıntılı açıklayan bir video yapmayı düşünüyorum. Neyse devam edelim. Tüm bu yaşam olayının gerçekten oynamaya değmeyen bozuk bir oyun olduğunun bir şekilde farkına varabilen ender bireyler, onlarla ilgili özel her ne olursa olsun artık üretmeyerek oyuna katılmamaya karar verdiler.




    Bu yüzden, dünyanın şu anki haline şaşmamak gerek, çoğu insanın kafalarını kuma gömme ve üreme eğilimi olması nedeniyle, varlığınızı binlerce yıllık bencil umursamazlara borçlu olduğunuzu düşündüğünüzde elbette dünya böyle olur. Muhtemel çocuğuna empati yapmayan kişiler diğer konularda ne kadar empati yapabilirler? Size gerçek hayattan bir örnek vereyim, Charles Cullen isimli hemşire, yaklaşık 400 hastaya gizlice ilaç vererek bu dünyadan ayrılmasına neden oldu, bu durumu fark eden meslektaşları onu şikayet etmek yerine göz yumdular ve sadece işten kovulmasını sağladılar, 9 farklı hastaneden kovuldu, en sonunda bir kişi gidip polise şikayet etti, insanların eğitimli bile olsa ne kadar umursamaz olduklarını gösteren bir olay.


    Nazi kampında hayatta kalanlara yaşadıklarından sonra, dünyaya çocuk getirmenin hala iyi bir şey olduğunu düşünüyorlar mı diye sorsaydınız, çoğu yine de evet derdi ve birçoğu çocuk sahibi olmaya devam etti, bu beynin nasıl bir evrim yolunu izlediğini anlamamıza yeterli bir örnek.


    Genellikle insanlar kendi fikirleriyle uyuşmayan düşüncelere önyargıyla yaklaşırlar. Bunun altında yatan sepep, bireyin sahip olduğu dogmalardır. Bu dogmalar birey için mutlak doğru olarak kabul edildiğinden karşıt argümanlar ne kadar mantıklı olursa olsun, mutlak doğruyu bilme ön kabulü bireyi karşı tarafı anlamaktan alıkoyar. İşin absürt yanı ise, bariz bir şekilde yanlış fikri savunan insanların kendini "bilgin" olarak tanımlamasıdır. Unutmayın, Galileo'nun dünya dönüyor dediği için idam edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Fakat Galileo’nun da dediği gibi "Her şeye rağmen dünya dönüyor."


    İnsan etrafına bakmalı ve her şeyi sorgulamalı, neden bu kadar çok insan acı çekiyorken diğerleri mutlu oluyor, neden dünyanın %1'i kalan %99'undan 2 kat daha fazla paraya sahipler? hepimiz doğal olarak bu sorgulamaları çocukken yapıyoruz ama sistem insanların çok fazla soru sormasından hoşlanmaz, bu yüzden çocukları büyümeye ve çarktaki başka bir dişli olmaya hazırlamak için önceden belirlenmiş standartlara uymaya zorlar.


    işleri kendi yöntemleriyle yapmak isteyen ve dünyaya benzersiz bir bakış açısına sahip olan çocukların genellikle soru sormaya başladıklarında disipline edilmesi gereken sorunlu çocuklar olarak etiketlenmesinin nedeni de budur. Çevrelerindeki dünya hakkında, dünya ve onun sorunları hakkında sürekli artan bir farkındalık geliştirmeye başlarlar; bağlantıları ve öğrendikleri şeyleri görmeye başlarlar ve yavaş yavaş içinde yaşadıkları dünyanın oldukça bozuk olduğunu fark ederler. Dünya tipik olarak böyle insanlardan hoşlanmaz çünkü işçi arıların kovanı sorgulaması istenmez.






    Dünyanın dört bir yanında işçi olarak sömürülen pek çok insan, genellikle oturup hayatlarının kalitesi hakkında fazla düşünme lüksüne sahip değildir, genellikle hayatın kasırgasına kapılırlar ve bu konular üzerine düşünmeden hareket ederler. Herkesin herhangi bir konuda felsefi bir bakış açısı üzerine kafa yorma lüksü yok, dünyadaki çoğu insan sadece günden güne hayatta kalmaya çalışırken ne yazık ki düşünmeye vakit bulamıyorlar. refah seviyesinin yüksek olduğu ve insanların düşünmek için zaman bulabildikleri ülkelerde, hükümütlerinin üremeye teşvik eden politikalarına rağmen üreme oranı düşük. Eğitim ve refah arttıkça üreme azalıyor.


    İronik olarak, daha iyi bir yaşam, bu dünyadaki varoluşun sefaleti üzerine düşünmeye fırsat verirken, kötü bir yaşam, adeta bir balığın deneyimlediği gibi içinde yaşadığı suyun ne olduğunu tanımlamasını imkansız hale getirir. Sadece sefalet içinde yüzer ve çoğalırlar.






    bazı insanların uyanmadan önce hayatın gerçekten birkaç kez sillesini yemeleri gerekiyor, bu yüzden yaş ve hayat tecrübesi uzun bir yol ve ne yazık ki bazı insanlar için hayatta zorluklar yaşamak bile olayları daha net görmelerine yardımcı olmuyor veya onları çocuk sahibi olmaktan caydırmıyor. Başlarına kötü şeyler gelmeye devam edecek ve bununla başa çıkmak için kendilerini, kendi kişisel sanrılarına kaptıracaklar.


    İnsanlar tüm çabalarını bu fare yarışında rekabet etmeye ve başarılı olmaya harcarken, istesek de istemesek de oynamak zorunda bırakıldığımız bu yapay oyunda, ÇOK AZ insan kendilerine neden tüm Hayatımızı bu Fare Yarışında koşarak geçirdiğimizi, neden en başta böyle yaşamak zorunda bırakıldığımızı ve neden çocuklarımızı buraya getirerek onları da aynı Kadere mahkum ettiğimizi sorma arzusuna veya zamanına sahip.


    Çoğu insan içten içe hayatlarımızı nasıl yaşamak zorunda bırakıldığımızla ilgili yanlış bir şeyler olduğunu hisseder, ancak genellikle tüm bunların karmaşıklığından bunalırlar ve sadece kendilerine ve kendi hayatlarına odaklanmaya ve ellerinden gelenin en iyisini yapmaya karar verirler. Aslında bu gezegendeki çoğu insan sadece ellerinden gelenin en iyisini yapıyor ve genellikle sadece günü geçirmeye çalışıyor






    Aç gözlülüğü kenara bırakan, arzuların peşinden koşmanın ve rekabet etmenin sadece dikkat dağıtıcı olduğunu ve hayatın gerçekte olması gereken şey olmadığını fark eden bireyler var, bu bireyler dünyaya bakıyor ve standarttan memnun değiller.


    İnsanların çektikleri ıstırabı durdurmak mümkün değilse, diğer tek seçeneğin bu döngüyü kırmak olduğunu fark ettiler, böylece gelecek nesiller, insanlığın çoğunun şu anda hissettiği ama kabul etmeyeceği zorluk ve eziyetten kurtulabilir.


    Çoğu insan, döngüyü sürdürmelerine yardımcı olması için bir tür yanılgıya bel bağlıyor; ayrıca bu yanılgıları korumak için canla başla savaşıyorlar çünkü onları varoluşsal korkudan ve hayatın karanlık gerçeklerinden koruyan tek şey bu.


    Yine de aç gözlülüğe kapılmayan ya da sanrılarla dikkati dağılmayan bireyler var, şans eseri ya da talihsiz bir şekilde çevrelerindeki dünyaya karşı daha net bir bakış açısına sahipler ve bahsettiğim diğer bazı özelliklerle birlikte, sonunda etraflarında gördükleri acılara mantıklı bir çözüm olarak antinatalizme giden yolu buluyorlar.


    Yine de bazı insanlar vardır ki, ne yaparsanız yapın ve hangi argümana sahip olursanız olun, onlara rahatlık veren sanrılardan kurtulamayacaklardır ve uyanıp içinde yaşadığımız dünyanın objektif gerçeğini görmeden önce, hayat onların yüzüne gerçekliğin kocaman yumruğu ile birkaç kez vurana kadar kıpırdamayacaklar.


    İnsanların akılcılıktan uzak olduğu özellikler şunlardır;


    Doğrulama önyargısı: İnsanlar mevcut inançlarını doğrulayan bilgileri arama ve bunlara inanma eğilimindedir, bunlarla çelişen bilgileri göz ardı ederler.




    Sürü davranışı: İnsanlar, en iyi karar olmayabileceğine inansalar bile çoğunluğun görüş ve davranışlarını takip ederler.


    Duygusal muhakeme: İnsanlar kararlarını kanıt ve mantık yerine duygularına dayanarak verirler.


    Aşırı özgüven: İnsanlar genellikle yeteneklerini ve bilgilerini abartarak kötü karar vermelerine neden olurlar.


    Kullanılabilirlik sezgiselliği: İnsanlar daha geniş bir bilgi yelpazesini dikkate almak yerine basmakalıp yargılar ve kişisel deneyimler gibi hazır bilgilere güvenirler.


    Çerçeveleme etkisi: Gerçek doğru ne olursa olsun, insanların kararları bilginin kendilerine nasıl sunulduğuna göre değişebilir.


    Çıpalama önyargısı: İnsanlar, aldıkları ilk bilgiye çok fazla güvenirler.


    Antinatalizmin doğru olması, yaygın destek veya benimsenmeyi garanti etmez. İnsanların davranışları kültürel, duygusal ve psikolojik faktörlerden etkilenir ve her zaman yalnızca nesnel gerçeğe dayanmaz. İnsan yaşamının olumsuz yönlerine rağmen, insanlar genellikle biyolojik içgüdüleri, kültürel ve sosyal normları veya kişisel inanç ve değerleri doğrultusunda çocuk sahibi olmaya devam etmektedir. Dahası, insan beyni kusurludur ve türümüz kültürel veya biyolojik olarak tamamen rasyonel olacak kadar evrimleşmemiştir. Bu nedenle, antinatalizm için net argümanlar olsa bile, insanlar bunu tam olarak anlamayabilir veya kabul etmeyebilir.


    "Filozoflar her zaman yaşamdan "ölüme hazırlık", felsefeden de "ölmeyi öğrenme" olarak söz etmişlerdir. Ancak bunun öncesinde bir bilgelik vardır: kaçınmayı öğrenmek; kimseyi ölmeyi öğrenmek zorunda bırakmamak."


    Julio Cabrera




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer Hayyam12 -- 12 Şubat 2023; 16:5:9 >







  • youtube
    Acıların Kadını · BergenAcıların Kadını℗ YASAR KEKEVAReleased on: 2018-10-24Auto-generated by YouTube.
    https://m.youtube.com/watch?v=NbSwsyg3QVs&pp=ygUaYWPEsWxhcsSxbiBrYWTEsW7EsSBiZXJnZW4%3D
  • "Bir şey doğruysa desteklenir." gibi bir yanılgı söz konusu burada, böyle bir durum söz konusu değil.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Freedt32 -- 14 Haziran 2023; 21:5:11 >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.