Şimdi Ara

bir yazılım kendisini daha iyi bir yazılım haline dönüştürebilir mi? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
59
Cevap
0
Favori
940
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: Lacrima

    bir yazılım kendini daha iyi bir hale dönüştürebilir tabi.



    bu konunun ne niyetle açıldığı belli olduğu için cevaplar da o istikamette gelmiş. Normal bir yazılım sorusu olsa idi belkide böyle cevaplar gelmeyebilirdi.



    konunun ne maksatla açıldığını biliyordum. bilerek kendim yazılım konusuna çevirdim konuyu. verdiğim cevap yazıılm konusuyla ilgili.

    çünkü artık midem bulanıyor, tanrıyla ya da evrimle alakalı herhangi bişey görünce.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lacrima -- 31 Mayıs 2006; 19:03:51 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: evrimci


    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: evrimci

    Programda sadece yapılabilecek hamleleri çıkaran bir bölüm.
    Rastgele atanarak başlatılmış iki matris.
    Ve her oyundan sonra bu matrisleri maç sonucuna göre değiştiren bir satırlık bir fonksiyon var. Aralarda insan müdahalesi yok.

    Tesauro programın ilk versiyonuna hiç bir şekilde tavlayla ilgili stratejileri eklememişti. Program taş kırmanın mantıklı bir şey olduğunu bile bilmiyordu. Ayrıca matris güncellemeleri de insan zekası araya girmeden otomatik olarak yapılmıştır.

    Tesauro daha sonraki versiyonda programı biraz taktiksel bilgi içeren bir sistemle başlatmıştı. İkinci versiyon ilkinden biraz daha iyi çalışıyor.



    satrançta oyunun kuralları belli. bilgisayar ihtimal üzerinden giderek en az hatalı, en fazla avantajlı hareketi tercih ederek işlemlerine devam ediyor. kendine geliştirme özelliği rakibinin kalitesine bağlı. rakibinin oyun stratejilerini hafızasına kaydederek ihtimaller dahiline ekliyor.

    bu durumda program kodlarına müdahale etmiş olmaz ki. sadece kendisine verilen yeni stratejileri hafızasına kaydetme özelliği değil mi ?



    Tam olarak anlaşılamadı galiba. Bu tavla programı ile satranç programları yapısal olarak çok farklı.

    Satranç programları oyun sırasında yeni bir bilgi üretmezler. Pozisyon analizi için insan deneyimi ile üretilmiş bilgi gene programın içine gömülür. Yeterli işlem gücünde varsa ileriki hamleler incelenir buna göre en iyi hamle yapılır.

    Tesauro'nun yaptığı daha farklı bir şeydi. Onun ilk programında sisteme oyun stratejisi ile ilgili hiç bir bilgi girilmemişti. Program başlangıçta tamamen rasgele oynuyordu zaten. Sistemin tek girdisi maç sonucuydu. Rakibin kalitesi de önemli değildi, çünkü Tesauro kendi programının iki kopyasını birbirine karşı oynatıyordu.

    Yani şimdi sen kendi kopyanı çıkarsan onunla da sabah akşam maç yapsan sonuçta çok çok daha iyi tavla oynasan daha iyi öğrenmiş olmayacak mısın? Aynısını bilgisayar yapınca ne sorun oluyor?

    quote:


    giderek en az hatalı, en fazla avantajlı hareketi

    Zaten en önemli nokta burası. En iyi hamlenin nasıl hesaplanacağı (evaluation function) satrançta insan uzmanlar tarafından sisteme direk girilmiştir. Tesauro'nun programında böyle bir şey yok, değerlendirme fonksiyonu öğrenme aşamasında programın kendisi tarafından geliştiriliyor sürekli.





    ben de bu programı yeni öğrendim sayenizde.''bilgi'' faktörünün önemi ne kadar büyük değil mi?böyle bir programın yapıldığı bilgisine sahip olmayan,araştırmayan,okumayan bir insan inatla bir programın öğrenme yeteneğinin olamayacağını savunabilir.
    ancak bu bilgiyi gördükten sonra bakıyoruz ki her şey mümkünmüş.Benim fikrimce olamaz diye bir şey olamaz.Bir şeyin olamayacağını ölümüne savunan biri onun mutlaka olamayacağını ispatlamalıdır.eğer ispatlayamıyorsa o zaman her zaman ihtimaller vardır.
    ben bu yazıdan bunu öğrendim.

    Teşekkürler evrimci hocam.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nofrost -- 31 Mayıs 2006; 18:56:44 >




  • bana sorarsanız hiç bir şey ispatlanamaz. kimse ne yapay zeka yapılabileceğini kesin olarak bilebilir nede yapılmayacağını. ama bunlardan birini savunabilir. eğer savunduğu şeyle ilgili güzel bir fikirde ileri sürebilirse işte o zaman amacımıza ulaştık demektir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: NewDay

    bana sorarsanız hiç bir şey ispatlanamaz. kimse ne yapay zeka yapılabileceğini kesin olarak bilebilir nede yapılmayacağını. ama bunlardan birini savunabilir. eğer savunduğu şeyle ilgili güzel bir fikirde ileri sürebilirse işte o zaman amacımıza ulaştık demektir.

    nasıl hiçbir şey ispatlanamaz?o zaman sen bütün bilim sistemlerinin geçersiz olduğunu ve adeta insanların boş yere çalıştıklarını ve yaşadıklarını mı idda ediyorsun?
    iddana saygı duyarım ama bence doğru değil.neden mi?diyelim bir ilaç yapıldı ve bu ilaç hastalar üzerinde denendi.eğer o ilaç %99 oranda hastalarda iyileşme sağlıyorsa bilim bu ilacın o hastalık için faydalı olduğunu ispatlamış olur.eğer hiç bir ispata inanmasaydık o zaman hiçbir ilaç hiçbir hastaya verilmezdi.insanlar ilaç üretmezdi belki de.neden çünkü ne de olsa ispatlyamıyoruz değil mi?

    yapmayın Allah aşkına bu kadara kadar.Bizler bugün yaşıyorsak,üretiyorsak ispatların ve bilimsel kabullerin üzerinde yaşıyoruz.eğer inanmıyorsan buna elinde tuttuğun radyoya da inanmamakta serbestsiniz.




  • Güzel bir konu öncelikle...

    Günümüzde "yapay zeka" denilen kavram, bilgisayarın insan gibi düşünmesini sağlayacak olan yazılımlar geliştirmek için üretilen metod ve yöntemlerdir. Bir çeşit insanın düşünme sisteminin taklit edilmeye çalışılmasından başka birşey değildir.

    Daha önceleri "Deep Blue" ile gördüğümüz bilgisayarın bir insanla satranç oynaması gibi. Fakat o sıralar basını dikkatle takip ettiyseniz. Kasparov bilgisayar beni taklit ediyor demişti.

    Yapay Zeka ile ilgili olarak, sinir ağları, puslu mantık, genetik algoritmaları gibi bir sürü kavram işin içine girmektedir.

    Aslında yapay zekada en önemli etken "öğrenme" işlemidir. Yani bir bilgiyi nasıl öğretiriz ya da öğreniriz.
    Batı ve Doğu kültürünü incelemekle başlamak lazım öncelikle bilgisayarın temel mantığı olan bool cebri 0 ve 1 lerden verilerin oluşması. Batı kültürüne de yansımıştır bir şey ya var dır ya da yoktur. Ya açsınızdır ya da tok. Oysa Doğu kültürünü incelediğinizde, puslu mantığın bu düşünce tarzına çok daha yakın olduğunu görürsünüz. Kısaca siyah ve beyaz renkler değil gri olan renk tonlarınıda hesaba katmak gerekmektedir.
    Zaten puslu mantığın kurucuları ve geliştiricileri doğu kültüründe yetişen bilim adamlarıdır.

    Bu konuyu biraz daha anlaşılabilir kılmak için, bir resme baktığımızda o resimdeki bir insanı aradan yıllar geçmesine rağmen tanıyabiliriz kolaylıkla. İşte bu işlemin aynısını bilgisayara yaptırabilir miyiz. Yılların verdiği değişiklikleri tahmin edip o kişiyi onlarca kişi arasından bulup çıkarmak. Biz etrafımızdaki herşeyi 5 duyu organımızla algılayarak bir karar vermeye veya yorum yapmaya çalışıyoruz. Oysa bilgisayarların şimdilik böyle bir seçenekleri yok sadece kendisine verilen kısıtlı bilgileri baz alarak bir yorumda bulunmaya çalışmaktadır.

    Bütün mesele bilgisayarların bilinçli olup olmayacakları. Eğer bir gün bilinçli makinalar ortalıkta dolaşmaya başlarsa bu insanoğlu için en büyük kötülüklerin doğmasına sebep olacaktır.

    Benim tahminimce şu anki teknolojik imkanlarla o durumda bir yapay zeka uygulaması olması çok zor.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: nofrost


    quote:

    Orjinalden alıntı: NewDay

    bana sorarsanız hiç bir şey ispatlanamaz. kimse ne yapay zeka yapılabileceğini kesin olarak bilebilir nede yapılmayacağını. ama bunlardan birini savunabilir. eğer savunduğu şeyle ilgili güzel bir fikirde ileri sürebilirse işte o zaman amacımıza ulaştık demektir.

    nasıl hiçbir şey ispatlanamaz?o zaman sen bütün bilim sistemlerinin geçersiz olduğunu ve adeta insanların boş yere çalıştıklarını ve yaşadıklarını mı idda ediyorsun?
    iddana saygı duyarım ama bence doğru değil.neden mi?diyelim bir ilaç yapıldı ve bu ilaç hastalar üzerinde denendi.eğer o ilaç %99 oranda hastalarda iyileşme sağlıyorsa bilim bu ilacın o hastalık için faydalı olduğunu ispatlamış olur.eğer hiç bir ispata inanmasaydık o zaman hiçbir ilaç hiçbir hastaya verilmezdi.insanlar ilaç üretmezdi belki de.neden çünkü ne de olsa ispatlyamıyoruz değil mi?

    yapmayın Allah aşkına bu kadara kadar.Bizler bugün yaşıyorsak,üretiyorsak ispatların ve bilimsel kabullerin üzerinde yaşıyoruz.eğer inanmıyorsan buna elinde tuttuğun radyoya da inanmamakta serbestsiniz.


    bir şey ispatlanamıyor diye faydasız olması gerekmez. araştırmanın yeri ayrıdır. doğrularda kişiye özeldir.hiç bir ilacın kendisini iyileştiremeyeceğini düşünen birinin ilaca olumlu tepki vermesi normal şartlar altında şaşılacak bir durumdur. sen bir duşun bakalım herşeyi ispatlandığı için mi kabul ediyor ve kullanıyorsun. yoksa peşin bir kabul varmı . bunun yokluğu imkansız değilmi. yani her insanın peşin kabulleri vardır. ben ilaçlara kendim şahsen güvenmem.bu yuzden çok sıkışmadıkça asla ilaç kullanmam.
    doktorlarında söylediği gibi iyileşme birazda psikkojiktir.

    ben bilime ve gelişmelere kesinlikle karşı değilim deneyede karşı değilim. ama bunlar hiç bir şeyin doğru ve ispatlanabilir olmasını gerektirmez.işe yaradığı sürece bizimdir.




  • Bir gün makinalar kendi bilinçlerine ulaşırlarsa bu felaket olabilir. O zaman insan olarak direkt intihar etmek en güzel son olur heralde. Gerçi benim gibi umudu devasa biri yinede bu yolu seçmez ama.

    Makinaları asıl tehlikeli yapacak olan sadece düşünüp daha iyi düşünebilir olmaları değil , bir anda çıkarcı olmalarıdır.Eğer çıkar işin içine girrerse o zaman işler sarpa sarar.Bu aletler bizim gibi normal düşünmenin yanı sıra ayrıca sanal ortama da direk bağlanabilme avantajları olacak. blue toot ları ile birbirleri ile haberleşebilecekler. yani iki pc bir olduğunda iki insanın onları okeyde yenmeleri neredeyse imkansız olacak. fotbol macında onlar birbirileri ile daha iyi iletişim kurabilecekler. Telefonun avisesinden konuşmak yerine fişi bi yerlerine takıp direk bankaya bağlanabilecekler.Zaten tehlikelerde buralardan kaynaklanacak.

    Bütün bu düşünme faaliyetlerinin yanı sıra eğer bizim dalgınlık aşk gibi durumlarımız da bunlara geçerse yani düşünebilmenin getirdiği şeylerse eğer bunlar o zaman onlarında bizden farkı kalmayacak demektir. ama eğer aşık olmaz merhamet etmez ve dalgınlık geçirmezlerse işte o zman bize hayat yok demektr.




  • quote:

    bir şey ispatlanamıyor diye faydasız olması gerekmez. araştırmanın yeri ayrıdır. doğrularda kişiye özeldir.hiç bir ilacın kendisini iyileştiremeyeceğini düşünen birinin ilaca olumlu tepki vermesi normal şartlar altında şaşılacak bir durumdur. sen bir duşun bakalım herşeyi ispatlandığı için mi kabul ediyor ve kullanıyorsun. yoksa peşin bir kabul varmı . bunun yokluğu imkansız değilmi. yani her insanın peşin kabulleri vardır. ben ilaçlara kendim şahsen güvenmem.bu yuzden çok sıkışmadıkça asla ilaç kullanmam.
    doktorlarında söylediği gibi iyileşme birazda psikkojiktir.

    ben bilime ve gelişmelere kesinlikle karşı değilim deneyede karşı değilim. ama bunlar hiç bir şeyin doğru ve ispatlanabilir olmasını gerektirmez.işe yaradığı sürece bizimdir.

    arkadaşım anladığım kadarı ile senin anlatmaya çalıştığın farklı bir düşünce ama sana şu kadarını söyleyim ispata inanmadan yaşam mümkün olmaz..bu çok zor bir laf değil.hiç bir şeyin doğru olamayacağını kabul et ve kafanda bir düşün.acaba dünyada yaşam,üretim ve araştırma olur mu?sadece bunu yap ve evet oluyor dersen daha fazla tartışmanın da anlamı yok.

    saygılar




  • @nofrost, yazım tarzın hiç te hoş değil bence. Ayrıca konu çok güzel olmasına rağmen "ispatlama" konusunda bir şeyler aktarmak istiyorum.
    Bilimin asıl fonksiyonu "bilmek ve anlamak" tır. İnsanları ortak kanılarda birleştirmektir. İspatlamak değildir. İspatlama yoluna daha çok matematikte başvurulur. Genel olarak doğa bilimleri, "doğanın aslında ne olduğu" ile değil, "bizim doğa hakkında ne söyleyeceğimiz" ile ilgilenir. Bilim teoriler ile ilerler. Bizim bilimsel alanda doğrudan bilgi kaynağı olarak kullandıklarımız "teoriler" dir. Teoriler olmadan yeni kavramlar ortaya atılamaz. Bilimin ilerlemesi için kavramsal altyapı hazırlanamaz. Kanunların ise değişmez bilgi kaynakları olarak düşünülürler. Oysa kanunlardaki bilgi içeriğinin teoriler ile yapı olarak pek bir farkı yoktur. Mesela "yerçekimi" nin varlığı nasıl ispat edilir? Bir cismi belli yükseklikten yere atarak mı? Elimizde bir öncül önerme (yerçekimi cisimleri çeker) var. Bizim deneyimiz ise bu öncül önermeden yola çıkarak "mantıksal olarak hala doğru yolda mıyız" sonucunu verir. Oysa ilk önermenin doğruluğuna ilişkin bir şey söylemez yani ispat dediğimiz şey bir önermenin "olgusal doğruluğu" hakkında kesin bir yargı vermez. Kaldı ki Einstein'in teorisine göre cisimlerin yere düşmesi, yerin cisimleri çekmesi sonucu değil gezegenin kütlesinin uzayın eğriliğini bozmasından kaynaklanır. Bu da başka bir teoridir. İspatlama olgusuna körükörüne bel bağlamak, dinamiklerinden birisi "şüphe" olan bilimin ruhuna pek uygun değil bence.




  • quote:

    kaotika
    turab haklısın, zaten belli bir noktadan sonra bilimadamlarının bile fikirleri ayrılıyor kendi yorumlarını yapıyorlar. Ben de kendi yorumlarımı ve fikirlerimi söylüyorum. Bu kesin böyledir diye iddia etmiyorum.


    zaten bütün tartışmalar yorum farkından çıkmıyor mu ?

    birisi evrim diye yorumluyor diğeri yaratıcı diye ...

    bilime kimsenin karşı çıktığı yok ... mühim olan yorumlar
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    @nofrost, yazım tarzın hiç te hoş değil bence. Ayrıca konu çok güzel olmasına rağmen "ispatlama" konusunda bir şeyler aktarmak istiyorum.
    Bilimin asıl fonksiyonu "bilmek ve anlamak" tır. İnsanları ortak kanılarda birleştirmektir. İspatlamak değildir. İspatlama yoluna daha çok matematikte başvurulur. Genel olarak doğa bilimleri, "doğanın aslında ne olduğu" ile değil, "bizim doğa hakkında ne söyleyeceğimiz" ile ilgilenir. Bilim teoriler ile ilerler. Bizim bilimsel alanda doğrudan bilgi kaynağı olarak kullandıklarımız "teoriler" dir. Teoriler olmadan yeni kavramlar ortaya atılamaz. Bilimin ilerlemesi için kavramsal altyapı hazırlanamaz. Kanunların ise değişmez bilgi kaynakları olarak düşünülürler. Oysa kanunlardaki bilgi içeriğinin teoriler ile yapı olarak pek bir farkı yoktur. Mesela "yerçekimi" nin varlığı nasıl ispat edilir? Bir cismi belli yükseklikten yere atarak mı? Elimizde bir öncül önerme (yerçekimi cisimleri çeker) var. Bizim deneyimiz ise bu öncül önermeden yola çıkarak "mantıksal olarak hala doğru yolda mıyız" sonucunu verir. Oysa ilk önermenin doğruluğuna ilişkin bir şey söylemez yani ispat dediğimiz şey bir önermenin "olgusal doğruluğu" hakkında kesin bir yargı vermez. Kaldı ki Einstein'in teorisine göre cisimlerin yere düşmesi, yerin cisimleri çekmesi sonucu değil gezegenin kütlesinin uzayın eğriliğini bozmasından kaynaklanır. Bu da başka bir teoridir. İspatlama olgusuna körükörüne bel bağlamak, dinamiklerinden birisi "şüphe" olan bilimin ruhuna pek uygun değil bence.

    Yazı tarzımı beğenmesen de yazmış olduğun bazı noktalara katılmıyorum.
    Ben yukarıdaki arkadaşın ''hiçbir bilimde'' yani kısacası hiçbir şeyde ispat kabul etmeme iddasına karşı cevap vermiştim.Arkadaş dese ki bazı alanlar vardır matematiksel ispat aranmaz burada görüş birliği önemlidir şekilinde ben ona itiraz etmezdim.Neyse o konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum.

    Applied sciences yani uygulamalı bilimlerde matematiksel kesinlikten kaynaklanan bir ispat vardır ve bilimadamlarının üzerinde uğraştığı şeyi ispat etmeye çalışması onun şüphe etmesini engellemez daha çok arttırır.
    ama Doğal bilimlerde de ispat yok diyemeyiz.çünkü dediğim gibi yaşam bu güne kadar her zaman ispatlar ve bilimsel kabuller üzerinde gelişmiştir.Bu alanda da bir şeyler ispatlamak için insanlar uğraşır.ancak doğada o kadar çok variasyon vardır ki bir görüşü ispatlamaya çalışan bilim adamı her zaman kontrollü deney için gerekli ortamı yaratma şansına sahip değildir.Bunun için bu iş ile uğraşan insanların deneyimlerinden ve gözlemlerinden yola çıkılır.Bir teorinin kuvvetliliği onu destekleyen bilimadamı sayısı ile ölçülebilir.Doğal bilimlerde kural her zaman bu olmuştur.ve insanlık bugün bu noktaya işte bu kural sayesinde gelimiştir.
    İşte her ne şekilde olursa olsun şu geldiğimiz günü borçlu olduğumuz bu yöntemi sürekli güvensiz ilan etmek bence bütün bu insanlara ve çabalarına yapılan bir saygısızlık olur.İnsanlar bir çok teoriyi eleştiriyorlar ve şunu gözden kaçırıyorlar- o da kendi eleştrilerinin kat kat fazlası eleştriye tabi olmuş bir görüşün teori haline geldiğidir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nofrost -- 31 Mayıs 2006; 23:20:31 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: seyyah_seyyare

    Güzel bir konu öncelikle...

    Günümüzde "yapay zeka" denilen kavram, bilgisayarın insan gibi düşünmesini sağlayacak olan yazılımlar geliştirmek için üretilen metod ve yöntemlerdir. Bir çeşit insanın düşünme sisteminin taklit edilmeye çalışılmasından başka birşey değildir.

    Daha önceleri "Deep Blue" ile gördüğümüz bilgisayarın bir insanla satranç oynaması gibi. Fakat o sıralar basını dikkatle takip ettiyseniz. Kasparov bilgisayar beni taklit ediyor demişti.

    Yapay Zeka ile ilgili olarak, sinir ağları, puslu mantık, genetik algoritmaları gibi bir sürü kavram işin içine girmektedir.

    Aslında yapay zekada en önemli etken "öğrenme" işlemidir. Yani bir bilgiyi nasıl öğretiriz ya da öğreniriz.
    Batı ve Doğu kültürünü incelemekle başlamak lazım öncelikle bilgisayarın temel mantığı olan bool cebri 0 ve 1 lerden verilerin oluşması. Batı kültürüne de yansımıştır bir şey ya var dır ya da yoktur. Ya açsınızdır ya da tok. Oysa Doğu kültürünü incelediğinizde, puslu mantığın bu düşünce tarzına çok daha yakın olduğunu görürsünüz. Kısaca siyah ve beyaz renkler değil gri olan renk tonlarınıda hesaba katmak gerekmektedir.
    Zaten puslu mantığın kurucuları ve geliştiricileri doğu kültüründe yetişen bilim adamlarıdır.

    Bu konuyu biraz daha anlaşılabilir kılmak için, bir resme baktığımızda o resimdeki bir insanı aradan yıllar geçmesine rağmen tanıyabiliriz kolaylıkla. İşte bu işlemin aynısını bilgisayara yaptırabilir miyiz. Yılların verdiği değişiklikleri tahmin edip o kişiyi onlarca kişi arasından bulup çıkarmak. Biz etrafımızdaki herşeyi 5 duyu organımızla algılayarak bir karar vermeye veya yorum yapmaya çalışıyoruz. Oysa bilgisayarların şimdilik böyle bir seçenekleri yok sadece kendisine verilen kısıtlı bilgileri baz alarak bir yorumda bulunmaya çalışmaktadır.

    Bütün mesele bilgisayarların bilinçli olup olmayacakları. Eğer bir gün bilinçli makinalar ortalıkta dolaşmaya başlarsa bu insanoğlu için en büyük kötülüklerin doğmasına sebep olacaktır.

    Benim tahminimce şu anki teknolojik imkanlarla o durumda bir yapay zeka uygulaması olması çok zor.



    Daha öncede yazdığım gibi bilgisayarların işlemcilerinde bir kaç tane mantıksal süzgeç bulunur. gelen verilerin bunlardan hangisinden yada hangilerinden geçirileceğide yazılımlar aracılığı ile olur.(programlamaya ilgim olmasına rağmen hala yeni olduğum için hatalıda olabilirm) bu durumda arkdaşımızın dediğine göre bizim kültürümüze göre daha çok mantıksal süzgeci olan bir işlemci bu işi halledebilirmi.?
    Bence bu durumda bile iyi bir yazılıma ihtiyaç olacaktır. Üstelik sürekli gelişen insan gibi onunde kendini geliştirebilmesi gerekir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: NewDay

    Bir gün makinalar kendi bilinçlerine ulaşırlarsa bu felaket olabilir. O zaman insan olarak direkt intihar etmek en güzel son olur heralde. Gerçi benim gibi umudu devasa biri yinede bu yolu seçmez ama.

    Makinaları asıl tehlikeli yapacak olan sadece düşünüp daha iyi düşünebilir olmaları değil , bir anda çıkarcı olmalarıdır.Eğer çıkar işin içine girrerse o zaman işler sarpa sarar.Bu aletler bizim gibi normal düşünmenin yanı sıra ayrıca sanal ortama da direk bağlanabilme avantajları olacak. blue toot ları ile birbirleri ile haberleşebilecekler. yani iki pc bir olduğunda iki insanın onları okeyde yenmeleri neredeyse imkansız olacak. fotbol macında onlar birbirileri ile daha iyi iletişim kurabilecekler. Telefonun avisesinden konuşmak yerine fişi bi yerlerine takıp direk bankaya bağlanabilecekler.Zaten tehlikelerde buralardan kaynaklanacak.

    Bütün bu düşünme faaliyetlerinin yanı sıra eğer bizim dalgınlık aşk gibi durumlarımız da bunlara geçerse yani düşünebilmenin getirdiği şeylerse eğer bunlar o zaman onlarında bizden farkı kalmayacak demektir. ama eğer aşık olmaz merhamet etmez ve dalgınlık geçirmezlerse işte o zman bize hayat yok demektr.


    Yani öyle bi mesaj atmışsın ki, sana o kadar ''böyle bir şey nasıl yapılabilir diye'' fikir verdiğime, zaman harcadığıma acıyorum şimdi. Baştan söylesene ''arkadaşlar ben fazla matrix izledim,çok etkilendim o yüzden bu soruyu soruyorum, benim öyle mevcut teknolojinin sınırlarıyla ilgim yok boşuna kasmayın'' diye ona göre cevap verelim. Gelen fikirler güzel, değerlendir bari biraz.

    Yukarda yazdığın,,ya da,, şöyle,, matrixte gördüğün oo ''machine world''ler falan şu andaki mevcut teknolojinin sınırlarıyla mümkün değil. bunun en büyük engellerinden biri de sahip olduğumuz enerji alternatifleri, bu enerjinin % verimi, ve dahası malzeme yapısı... vs vs vs.. ben sana malzemenin yapısıyla da ilgili biraz bilgi verecektim ama...özellikle CPU'da kullanılan. Japonyada nasıl işlemciyi 7 ghz'e çıkardıkları falan...

    Çok fazla şey aktaracaktım sana ama,, hayal kırıklığına uğradım ne yalan söyleyim... Bir de yeni gördüm ''doğruluğu ispatlansa bile bunu sen kabul ettiğin için doğrudur falan demişsin''. Çok boşş bi düşünce üzgünüm..Hepsini geç,, en basitinden ''bilimin doğrudur'' demesi için nasıl bir süreçten geçer bir ''bilgi((ya da veri))'' onu bilerek mi söyledin bunu?




  • NecOo
    Hayal kırıklığına uğradı isen yazmayacaksın. Arkadaşımız kimseyi hedef almadan kendi fikirlerini açıklamış. Burasi fikir paylaşma platformu ve bu bölüme yazmak bir olgunluk gerektiriyor ve karşıdaki kişiyi hedef alan duygusal tepkilere yer vermemek gerekiyor.
  • Herhangi bişey için sınır kavramı neyi?ifade eder? bilgisayar veya yazılım için onu oluşturan insan veya insanların ufku ile sınırlıdır.Bir insanın yazıya veya uygulamaya dökemediği düşünme sınırı nedir?bilinmez. :) ya milyarca insanın düşünme sınırı nedir?Bio-insan veya robot daima insanın hizmetinde olacaktır,çünki icad edilen icad edenden daha iyi olsa dahi,bu sadece bir belirli bir insan grubu için geçerli olacaktır.Bilgisayar veya bir yazılıma öğrenme kabiliyeti verilebilir ama insan ile karşılaştırılamaz..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    NecOo
    Hayal kırıklığına uğradı isen yazmayacaksın. Arkadaşımız kimseyi hedef almadan kendi fikirlerini açıklamış. Burasi fikir paylaşma platformu ve bu bölüme yazmak bir olgunluk gerektiriyor ve karşıdaki kişiyi hedef alan duygusal tepkilere yer vermemek gerekiyor.

    kaotika

    sanırım arkadaş kendisi gereken tepkileri isterse verebilir değil mi?onun adına herkese bir uyarı yapma gibi bir zorunluluğun yok.

    üstelik nasıl dediğin gibi arkadaş kendi fikrini ifade etmişse,burası bir paylaşım yeridir.ifade edilen fikirler de eleştrilebilir.
  • @nofrost,
    Belirttiğiniz gibi burası tepki verme yeri değil, paylaşım yeridir. Fikirler eleştirilirken ve karşı fikir getirilirken kişiyi hedef alan bir tarz değil, olgun insana yakışan bir tarz kullanılmalıdır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: NeCOo


    quote:

    Orjinalden alıntı: NewDay

    Bir gün makinalar kendi bilinçlerine ulaşırlarsa bu felaket olabilir. O zaman insan olarak direkt intihar etmek en güzel son olur heralde. Gerçi benim gibi umudu devasa biri yinede bu yolu seçmez ama.

    Makinaları asıl tehlikeli yapacak olan sadece düşünüp daha iyi düşünebilir olmaları değil , bir anda çıkarcı olmalarıdır.Eğer çıkar işin içine girrerse o zaman işler sarpa sarar.Bu aletler bizim gibi normal düşünmenin yanı sıra ayrıca sanal ortama da direk bağlanabilme avantajları olacak. blue toot ları ile birbirleri ile haberleşebilecekler. yani iki pc bir olduğunda iki insanın onları okeyde yenmeleri neredeyse imkansız olacak. fotbol macında onlar birbirileri ile daha iyi iletişim kurabilecekler. Telefonun avisesinden konuşmak yerine fişi bi yerlerine takıp direk bankaya bağlanabilecekler.Zaten tehlikelerde buralardan kaynaklanacak.

    Bütün bu düşünme faaliyetlerinin yanı sıra eğer bizim dalgınlık aşk gibi durumlarımız da bunlara geçerse yani düşünebilmenin getirdiği şeylerse eğer bunlar o zaman onlarında bizden farkı kalmayacak demektir. ama eğer aşık olmaz merhamet etmez ve dalgınlık geçirmezlerse işte o zman bize hayat yok demektr.


    Yani öyle bi mesaj atmışsın ki, sana o kadar ''böyle bir şey nasıl yapılabilir diye'' fikir verdiğime, zaman harcadığıma acıyorum şimdi. Baştan söylesene ''arkadaşlar ben fazla matrix izledim,çok etkilendim o yüzden bu soruyu soruyorum, benim öyle mevcut teknolojinin sınırlarıyla ilgim yok boşuna kasmayın'' diye ona göre cevap verelim. Gelen fikirler güzel, değerlendir bari biraz.

    Yukarda yazdığın,,ya da,, şöyle,, matrixte gördüğün oo ''machine world''ler falan şu andaki mevcut teknolojinin sınırlarıyla mümkün değil. bunun en büyük engellerinden biri de sahip olduğumuz enerji alternatifleri, bu enerjinin % verimi, ve dahası malzeme yapısı... vs vs vs.. ben sana malzemenin yapısıyla da ilgili biraz bilgi verecektim ama...özellikle CPU'da kullanılan. Japonyada nasıl işlemciyi 7 ghz'e çıkardıkları falan...

    Çok fazla şey aktaracaktım sana ama,, hayal kırıklığına uğradım ne yalan söyleyim... Bir de yeni gördüm ''doğruluğu ispatlansa bile bunu sen kabul ettiğin için doğrudur falan demişsin''. Çok boşş bi düşünce üzgünüm..Hepsini geç,, en basitinden ''bilimin doğrudur'' demesi için nasıl bir süreçten geçer bir ''bilgi((ya da veri))'' onu bilerek mi söyledin bunu?


    Benim orada yazdıklarım bir arkadaşın makinaların düşünmeye başlamalarının doğuracağı tehlikeler hakkında yazdıklarına bir yaklaşım şekliydi.Herneyse doğrusu bende bilseydim konuyu açmadan önce sana bu konuya girmemeni söylerdim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    @nofrost,
    Belirttiğiniz gibi burası tepki verme yeri değil, paylaşım yeridir. Fikirler eleştirilirken ve karşı fikir getirilirken kişiyi hedef alan bir tarz değil, olgun insana yakışan bir tarz kullanılmalıdır.


    ''olgun insan'' yaklaşımına nerden vardın bilmiyorum. Hani acaba küfür falan mı ettim diye baktım tekrar. En son da yazdığım şey eğer ağar kaçtıysa tabiki özür dilerim. Ben sadece açılan konuyu çok sevmiştim, o yüzden katıldım. onun sonucunda doğal bi tepki vermiş olabilirim. ki konuya da bağlanabilir bi tepkidir bu. Sadece insana özgü duygusal bir tepki...

    Teknoloji de sınır dediğimde, sadece yazılım dünyasından bahsetmiyorum ki onu da o işte uzman olan kişiler bilebilir.Bi örnek; benim en çok istediğim şey portatif uçabilen araçlar. Fakat en büyük engelde enerji. Şu andaki enerji çeşitleri yeterli değil.Sıvı yakıtların hepsini ele alıyorum. Radyoaktif yakıt desek, onu nasıl güvenli hale getireceğiz peki? Kaç santigrat derecede işlem görecek?peki araca o kadar serbest hareket etme kabiliyetini nasıl kazandıracaz sonuçta boşlukta hareket etmiyoruz? anlatabiliyor muyum demek istediğimi. sınırdan kastım bu, hayal edebiliyoruz ama şu an için mümkün değil.

    ***Konunun dışında gibi görünüyor...ama önceki yazdıklarımla bağlantılı dikkat ederseniz..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi NeCOo -- 2 Haziran 2006; 19:08:38 >




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.