Şimdi Ara

[Cevap yazmayın, konuyu üste taşımayın! ]Hastalığıma çare bulamıyorum... (8. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
276
Cevap
9
Favori
48.499
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Kadir Kaan kullanıcısına yanıt
    Şifâ bulabilmenize sevindim, çok güzel bir haber. Bu benim için de umut verici. Eğer e-Postama yanıt gelmezse kendisine telefon ile ulaşıp benim için yapabileceği birşey olup olmadığını öğrenmeye çalışacağım. Tavsiyenizi unutmuyorum, sağolun.

    Ben de saygılarımı sunarım...
  • Akupunkturun işe yaramaması üzerine doktorum Nörolog&Akupunktur Uzmanı Mehmet Arı BAL'ın tavsiye ettiği Sarı Kantaron Kapsülü kullanılmış ve yine sonuç alınamamıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fuducuk -- 28 Mayıs 2014; 2:48:59 >
  • Mustafa Bey'den haber var mı? Görüşebildiniz mi?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kadir Kaan

    Mustafa Bey'den haber var mı? Görüşebildiniz mi?

    Mailime geri dönüş olmadı. Telefonla arayacağım ancak bir mazeretim var, özelden yazıyorum.
  • Benim teyzeminde böyle gözleri kuruyodu 3sene bütün doktorları gezdi bir sürü test yapıldı almanya ve türkiyede. Hiç birşey bulunamadı en sonunda bi doktor psikolojik olduğunu anladı ve psikologa yönlendirdi o zamandan beri geçti benim tavsiyem kendine iyi bir psikolog bulman ve o 10.000 tl ilede iyi bi tatil yapman.inşallah rahatsızlığın geçer :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ah hocam ya hep bakiorum bu konuya insallah rabbim iyilestim yazdigin gunleride tez.zamanda nasip eyler.Amin
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sadece50

    Ah hocam ya hep bakiorum bu konuya insallah rabbim iyilestim yazdigin gunleride tez.zamanda nasip eyler.Amin

    Rabbim sana hayırlar ihsan etsin, beni gözettiğin gibi seni gözetsin...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fuducuk -- 30 Mayıs 2014; 0:25:06 >
  • Neden lens seklinde gunes gozlugu takmayi denemiyorsun. Seninki Ya psikolojik ya stresden. Msnide hayatindan cikar artik. Saka saka

    Hem dogustan bir hastalik, hem de gozle ilgili. Neresinden tutsan. Goz en hassas ve mucizevi organmis. Empire state binasi kadar kamera yapsalar gene, 3 4 gramlik gozun teknolojisini (onda birini bile) yakalayamazmis. İsinin cok zor oldugunu biliyorum. Bu konuyu okuyunca halime sukreder oldum. Sagligimiz icin sukretmiyoruz.

    Aklima uc yontem geldi. Biri gozyasi bezi nakli, ki nerden buluncak. (Beyin olumu gerceklesmis birinden gozyasi bezi bulunsa bile, tip organ naklinde cok yeni). Boyle bir riske suan girilmez.

    İkincisi sacma ama, gozkapaklarinin disina gozyasi yaginin benzerinden sursen arada. Ne biliyim zamanla deri yagi ceker gozkapaklarinin icine vermeye baslar.

    Ucuncusu gozun, ya oksijeni ya azotu ya havanin icindeki diger maddeleri yada havadaki tozu istemiyor olabilir. Deniz gozlugu gibi siki sarilan, icerisini havasiz birakan gozluk takmayi denesen, hatta icinin havasi falan cekilebilse. Vakumlama gibi. Bu isi bir doktorla dusunurerek tasarlayarak deneyebilirsin. Havayla temasi kesmek adina. Tabi goz tamamen havasiz durabilirmi bilmem. Bu sefer sivi tamamen kurur, murur. Goz daha cok yas uretiyim derken...

    Ama kontakt lensler hava aldirmiyormus gozbebegine diyorlar. Benim sag gozum simdilik lens kabul etmiyor (egrisini henuz tutturamadim galiba) ama sol gozumdeki numarali lensimi iki ay cikarmasam sesini cikarmiyor. Demekki havasiz kuru kuru durabiliyor.

    Uyumayla basa cikamazsin, anca bu tarz bi yontem ustunden git. Yada bol bol yagli ye ehe


    Benimde sag gozum numarali kontakt lens kabul etmiyor ama yani simdi burda esamisi okunmaz.

    Bide ekliyim. Gozunun tozu mu yoksa oksijenimi sevmedigimi dogal yollarla soyle anlarsin. Gidebilirsen bir ay koye yada yaylaya git. Orda araba maraba yok ya. Tozda yok. Orda biraz iyilesme gosteriyorsa, buyuksehir tozu gozunun dusmani demektir. Sehir tozu deyip gecme, cadde kenarinda balkonu olanlar hergun balkonunu yikasa yeridir. Gunasiri tozlaniyo. Gerci cadde kenari olmasida sart degil tozlanmasi icin istanbulda.

    Allah sifani versin. Yoksa boyle gidecek sey degil. İki gun basim agridi, aman allahim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • MSN paralı olacakmış zaten ))

    Sağlığımız için gerçekten şükretmiyoruz. Organlarımız sağlam olduğu için hiçbirşeyin farkında değiliz. Ne zaman bozulursa daha önce sapasağlam çalışıyor olduğunu farkedidiyoruz maalesef. Bu yüzden insanlara sık sık tekrar ettiğim bir cümle kalıbım oluştu: Yat-kalk şükret, gözlerin sağlıklı olduğu için, gözyaşı sistemin sağlıklı olduğu için... Bu hastalıktan o kadar çok şey öğrendim ki, vücudumda canımın yanmadığı ve işlevini düzgünce yerine getiren her milimetrenin kıymetini daha iyi anlıyorum. Bana hayatım boyunca problem çıkarmamış dişlerimi, ellerimi, ayaklarımı, iç organlarımı vs. uzuvlarımı düşünüp mutlu oluyorum...


    Üç yöntemle ilgili de şunları söylemek istiyorum;

    Birinci yöntem yani organ nakli olayını araştırdım, mümkün değil. Çünkü gözyaşı bezleri diğer organların aksine tek parça değil. Takımada gibi birbirinden bağımsızlar ancak aynı işlevi görüyorlar. Çok küçük bir alanda çok fazla sayıda oldukları için nakli şuanki tıp ile mümkün değil. Belki 50 yıl sonra mümkün olabilir. Mikro/Nano Tıbbın herbir gözyaşı bezini yerine oturtacak ve kılcal damarlar ile bağlantısını sağlayacak kadar ilerlemesi gerekiyor.

    İkinci yöntem ise bende işe yaramıyor. Denediğim hiçbir yapay yağ kendi gözyaşı yağımın boşluğunu doldurmadı. Vücuttaki savunma sistemi bazen tedâviye çok dirençli çıkabiliyor. Böyle insanlara kan nakli, organ nakli yapmak bir işe yaramıyor. Benim de gözlerim kendi yağından başka yağları istemeyecek kadar inatçı.

    Üçüncü yöntem bana en uygun olanı, fakat problemi tamamiyle ortadan kaldırmıyor. Yağmurlu ve serin havalarda gözlerim kendini hissedilebilir şekilde toparlıyor. Havası temiz bir yerde yaşamak gözlerimi yormadığım sürece beni rahatlatabilir. Yoksa hava ne kadar temiz olursa olsun gözümle birşeye odaklanmak problemlerimi tekrar günyüzüne çıkarıyor. Gözlerim biraz rahat ettiğinde eski ahvaline dönmeye o kadar yatkın ki kalabalık bir odaya girdiğimde odadaki karbonmonoksitin fazla olması bile beni zor durumda bırakıyor. Olabildiğine organik bir ortamda yaşamanın faydası benim çok cüzî ve mâliyeti ise çok fazla.

    Dua ve tavsiyeler için çok teşekkür ederim...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fuducuk -- 3 Haziran 2014; 1:51:04 >




  • Dedigin gibi organ nakli mumkun olamaz cunku goz de beyin gibi komplike, hatta komplikenin dik alasi bir yapi. Kalp gibi giren cikan damarlarin belli oldugu bir yapi degil.

    Yagmurlu havalarda gozun topluyorsa sorun yuzde doksan tozdan. Gozunun yagi tozlari bertaraf etmeye yetmiyor. Odaklanmak ve Toz sorunun.

    Odaklanmak sorunu icin, maalesef birsey okumayacaksin. Okuma hastasiysan kabartma yazi ogrenebilirsin. Neden olmasin

    Toz icin sadece onlem verebilirim. Cok iyi bir sulu supurge alip, her daim evi onla temizlemelisin. Vati mati yuksek. Kumas tozu bile gozu mahveder. Evinde asla HALİ olmasin. Camlarida hic acma desem, kisin kolayda yazin zor. Gunes almayan bir ev olursa yazin camlari acmadan durabilirsin. Ve maalesef hep tek yasaman gerekir. Misafir falan gelmemesi icin. Aileyle yasadiginda misafiri engelleyemezsin. Odanin oksijeni azalsa cam acamazsin, cam acmasan misafirlerin nefeslerinin karbonmonoksiti of of

    Emekli olmadigin icin koye yerlesemezsin. Zaten bol yesillikli, hic toprak olmayan karadenize yerlesmen gerekir. Orali degilsen buda zor.

    Londra gibi norvec gibi surekli yagisli ve yesil (yesilden kasit toz olmayan) olan bir ulkeye siginma, yerlesme talep edebilsen keske. Ama bunu bizim doktorlarimiza onaylatman gerekir. Buda deveye hendek atlatmak. İmternetten capaya cerrahpasaya randevu alamiyoruz

    Zaten hastaliginla kesif amacli veya tedavi yontemleri bulma amacli ilgilenen bir doktora denk gelemezsen, turkiyede gozundeki kusurla ilgilenecek doktor da yoktur. Herkes gibi onlarda ekmeginin pesinde. Senden is cikmaz onlara.
    E zaten maddi gucde bi yere kadar malum.

    Vay be karbonmonoksitten bile etkileniyor. Ne gozmus. Allah aslinda bunlari bize ibretlik veriyor. Basta etkilensekte sonradan, kendi hayatimiza daliyor, gunluk kosusturmaca icinde herseyi unutuveriyoruz. Feyzimiz asla kalici olmuyor.

    Bide yerinde olsam artik goz doktorlarina degil, hormonlarla ilgilenen beyin doktoruna da giderdim. Hipofiz tiroit miroit bezleri, bobrek ve karacigere bile hormon uretmesi icin haber gonderiyormus. Vay be hastaligin maalesef butun organlarini kapsayabilir. Bence beynindeki hormonlardanda devam et. Beyin yeterli hormonu salgilamazsa, gozyasi yagi bezlerin canavar gibi calissada, emir buyuk yerden olunca bisey yapamaz. Tabi sen bunlari coktan dusunmussundurde. Hormon bilimiyle ilgilenen bir dal varsa oraya gidebilirsin. Hormonlar her sey demektir. Zaten vucut hormonlarla iletisiyor gibi bisey. Vucudun telefonu hormon. Harun yahyanin kitaplarinda anlasiliyor. Hormonlar mektup, dolasim sistemi telgraf telleri gibi bisey oluyor. Belki gozyasi bezlerinde kusur yoktur. Beynin salgiladigi hormonda, yada beynin hormonu uretmesi icin emir verdigi karacigerde BOBREKte sorun vardir. Mesela dalagin ne ise yaradigi tam olarak yinede bilinmiyor. Belki bu ise de yariyordur. Keske bir arastirma hastanesi hastaliginla ilgili bir arastirma yapsa. Gulen adamdaki gibi. Yoksa bunlar cok maliyetli isler. Doktora git gel, isinden bile oluyor insan. Onun maliyeti bile yeter.

    Okumayi seven bir insansan isin daha da zor. Cunku odaklanmak gozu bozmasada cok yorar. Aimdilik buyutecle o sorunu hafifletmeye calisabilirsin.

    Birkac gun deniz gozluguyle gez bakalim. Toz olayin farkedicekmi. Bence farketmesi lazim. Toz, gozunun, zaten az olan yagini emer. Yagsiz gozyasi gozde tutunamaz. Meydan tozlara kalir. Onlarda goze zarar verir. Cizer eder. Basinc masinc uygular. Disin, minesinin olmamasi gibi bir durum olur. Disler o zaman usur bile. Gozlerdede bicok sey olabilir. Hic olmazsa tozu onlersin bari. Yada strec sar kafana. Neden olmasin

    Gozlerin renkli mi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi piyapik -- 3 Haziran 2014; 16:07:44 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yazıyı hayranlıkla okudum. Düşünce, analiz, çözümleme, yaklaşım, malumat, anlatım vs. Hemen profilinize baktım forumdaki bütün yazılarınızı okumak ve takip etmek için ama nafile. :(
    Neyse, yine de bu yazdıklarınız için teşekkürler, saygılar...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: piyapik

    Piyapicks adiyla sozluge giriyorum. Donanimhabere gogledan bisey aratmadikca fazla vaktim kalmiyor

    En begenilenlerime bakabilirsiniz. Diger entrylerim genelde geyk olabiliyor
    https://eksisozluk.com/biri/piyapicks/favorilenen-entryleri
    https://eksisozluk.com/biri/piyapicks/en-begenilenleri



    Teşekkür ediyorum.




  • fuducuk kullanıcısına yanıt
    dr. Suat Arusan hocaya gittin mi gitmediysen gitmeni öneririm
  • quote:

    Orijinalden alıntı: piyapik

    Dedigin gibi organ nakli mumkun olamaz cunku goz de beyin gibi komplike, hatta komplikenin dik alasi bir yapi. Kalp gibi giren cikan damarlarin belli oldugu bir yapi degil.

    Yagmurlu havalarda gozun topluyorsa sorun yuzde doksan tozdan. Gozunun yagi tozlari bertaraf etmeye yetmiyor. Odaklanmak ve Toz sorunun.

    Odaklanmak sorunu icin, maalesef birsey okumayacaksin. Okuma hastasiysan kabartma yazi ogrenebilirsin. Neden olmasin

    Toz icin sadece onlem verebilirim. Cok iyi bir sulu supurge alip, her daim evi onla temizlemelisin. Vati mati yuksek. Kumas tozu bile gozu mahveder. Evinde asla HALİ olmasin. Camlarida hic acma desem, kisin kolayda yazin zor. Gunes almayan bir ev olursa yazin camlari acmadan durabilirsin. Ve maalesef hep tek yasaman gerekir. Misafir falan gelmemesi icin. Aileyle yasadiginda misafiri engelleyemezsin. Odanin oksijeni azalsa cam acamazsin, cam acmasan misafirlerin nefeslerinin karbonmonoksiti of of

    Emekli olmadigin icin koye yerlesemezsin. Zaten bol yesillikli, hic toprak olmayan karadenize yerlesmen gerekir. Orali degilsen buda zor.

    Londra gibi norvec gibi surekli yagisli ve yesil (yesilden kasit toz olmayan) olan bir ulkeye siginma, yerlesme talep edebilsen keske. Ama bunu bizim doktorlarimiza onaylatman gerekir. Buda deveye hendek atlatmak. İmternetten capaya cerrahpasaya randevu alamiyoruz

    Zaten hastaliginla kesif amacli veya tedavi yontemleri bulma amacli ilgilenen bir doktora denk gelemezsen, turkiyede gozundeki kusurla ilgilenecek doktor da yoktur. Herkes gibi onlarda ekmeginin pesinde. Senden is cikmaz onlara.
    E zaten maddi gucde bi yere kadar malum.

    Vay be karbonmonoksitten bile etkileniyor. Ne gozmus. Allah aslinda bunlari bize ibretlik veriyor. Basta etkilensekte sonradan, kendi hayatimiza daliyor, gunluk kosusturmaca icinde herseyi unutuveriyoruz. Feyzimiz asla kalici olmuyor.

    Bide yerinde olsam artik goz doktorlarina degil, hormonlarla ilgilenen beyin doktoruna da giderdim. Hipofiz tiroit miroit bezleri, bobrek ve karacigere bile hormon uretmesi icin haber gonderiyormus. Vay be hastaligin maalesef butun organlarini kapsayabilir. Bence beynindeki hormonlardanda devam et. Beyin yeterli hormonu salgilamazsa, gozyasi yagi bezlerin canavar gibi calissada, emir buyuk yerden olunca bisey yapamaz. Tabi sen bunlari coktan dusunmussundurde. Hormon bilimiyle ilgilenen bir dal varsa oraya gidebilirsin. Hormonlar her sey demektir. Zaten vucut hormonlarla iletisiyor gibi bisey. Vucudun telefonu hormon. Harun yahyanin kitaplarinda anlasiliyor. Hormonlar mektup, dolasim sistemi telgraf telleri gibi bisey oluyor. Belki gozyasi bezlerinde kusur yoktur. Beynin salgiladigi hormonda, yada beynin hormonu uretmesi icin emir verdigi karacigerde BOBREKte sorun vardir. Mesela dalagin ne ise yaradigi tam olarak yinede bilinmiyor. Belki bu ise de yariyordur. Keske bir arastirma hastanesi hastaliginla ilgili bir arastirma yapsa. Gulen adamdaki gibi. Yoksa bunlar cok maliyetli isler. Doktora git gel, isinden bile oluyor insan. Onun maliyeti bile yeter.

    Okumayi seven bir insansan isin daha da zor. Cunku odaklanmak gozu bozmasada cok yorar. Aimdilik buyutecle o sorunu hafifletmeye calisabilirsin.

    Birkac gun deniz gozluguyle gez bakalim. Toz olayin farkedicekmi. Bence farketmesi lazim. Toz, gozunun, zaten az olan yagini emer. Yagsiz gozyasi gozde tutunamaz. Meydan tozlara kalir. Onlarda goze zarar verir. Cizer eder. Basinc masinc uygular. Disin, minesinin olmamasi gibi bir durum olur. Disler o zaman usur bile. Gozlerdede bicok sey olabilir. Hic olmazsa tozu onlersin bari. Yada strec sar kafana. Neden olmasin

    Gozlerin renkli mi




    Odaklanma ile ilgili olarak birşey okumayı örnek olarak vermiştim. Geçenlerde havanın kapatmasını fırsat bilerek hazır güneş yokken pazara çıkayım dedim. Pazarda yürüdüğüm mesafe 7-8 dk, sadece etiketlere bakarken gözlerim yoruldu. Yani mesele sadece kitap okumayı terketmeyi değil, gözün meşgul olduğu herşeyi terketmeyi gerektiriyor ki bu da imkansız. Bunlar basit, aklıam ilk gelen örnekler. Öyle saçpa sapan şeylerde problemim artıyor ki anlatmaya utanıyor ve kendim bile daralıyorum.

    Açıkçası ben, kişi hastalığa yakalandığında çevresel şartları değiştirme tavsiyelerini izlenmesi gereken yol olarak görmüyorum. Bu yüzden doktorlarla da tartışmışlığım vardır. Modern Tıp bir çözüme çare bulamadığında çevresel şartları değiştirerek kişinin hastalığa uyum sağlamasını istiyor. Örneğin polene alerjisi olan birine ilkbaharda fazla dışarı çıkma denilir. Anlamadığım, polenin suçu ne ki, hatası ne ki? Sorun dışarıda değil içeridedir. Sorun kişinin vücudunda dış maddelere karşı reaksiyon göstermesidir. Yani sorun polende değil kişinin vücudundadır. Eski tabiplerin gözünün yağını yiyeyim. Onlar kişi bir hastalığa yakalandığında hastalığı bastırmak, terbiye etmek üzerine değil, hastalığın sebep olduğu organı tamir etmek üzerien bir yol izliyorlardı. Modern tıp ise hastalığın alamet gösterdiği, dışa vurduğu yer ile ilgileniyor. Bir sedef hastasının sorunu ciğerlerindedir. Onlar ise lekelerin çıktığı yerlere krem sürerek hastalığın üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. Tüm bu ve buna benzer sebeplerden ötürü Modern Tıbba dair güvenim, itimadım yok. Teknoloji çok gelişirken ne yazık ki tıp bu kadar gelişmiyor. Dikkat edin, en basit hastalıkların bile tam tedavisi mümkün değil. Belki Modern tıp çok ileridir de avam tabakası bundan faydalanamıyordur. Amerikan başkanı değilim, hastalığımı çözebilmek için Profesörler Uleması emrime amâde değil. İşin garibi Modern tıpta branşlar dallı budaklı oldukça kendi aralarındaki iletişim de kopuyor. Benim 9. yılım dolduktan sonra bir doktor bir başka branştaki doktora göndermeyi akıl edebildi. Sanki her organ bağımsızmış, gözünde sorun varsa bu sadece göz doktoru bunu çözebilirmiş yaklaşımı var. Hastalıklarda Vücudun geneline değil muayyen olarak organlara odaklanılıyor. Kampsamlı bir hastaneye gidersin, her türlü branş ve doktor vardır ama zaman yoktur ve ilgi gösterilmez. Bana güneş gözlüğü taksan gözlerin acımazdı diyen doktor bile çıktı. Para verip özele gidersin o da sadece bir doktordur ve kendi alanında uzmandır. Velhasıl Amerikan başkanı olmadığımı bir kez daha hatırladım...

    Amerika demişken, Amerikada yaşanan çok ilginç bir habere rasgelmiştim. Kronik bir ağrı çeken ve hiçbir şekilde işin içinden çıkamayan bir hastanın neler yapabileceğine dair örnek teşkil ediyor;

    İngiltere'de 44 yaşındai Mark Goddard, elindeki ağrıya dayanamayınca ev yapımı giyotinle elini kesti.



    Bundan 16 yıl önce geçirdiği bir motosiklet kazasının ardından çektiği ağrıları, hastane personelinin tedavi etmeyi reddettiğini söyleyen Mark Goddard bir balta, yay ve eski bir kapı direğini kullanarak inşa ettiği giyotinle kendi elini kesti.



    Ancak yaptığı giyotin bileğinin bir bölümünü kesince geri kalanını bıçakla kesmek zorunda kaldı. Goddard daha sonra kestiği elini yakarak cerrahların elini tekrar dikme ihtimalini de ortadan kaldırdı. Daha sonra ise bu yaptıklarını "Acımı durdurmak için bu kadar aşırıya gitmek zorunda kalmamalıydım, bunun için tek bir alternatif vardı o da bu işlemin hastanede düzgün bir şekilde yapılmasıydı" diye kendini savundu. Ancak Goddard'ın bu yöntemi de pek işe yaramadı. Eski bir teknisyen olan Goddard'ın ağrıları hala devam ediyor. Goddard'ın tedavisine bir süre daha devam edilecek ve eğer ağrıları hala geçmediyse bu sefer kolu dirseğinden kesilecek.

    ----

    Adam elini kesiyor gene acıdan kurtulamıyor. Beyni sinyal göndermeye devam mı ediyor ne? Ağrısı geçmeyen bölgenin bir organ değil, basit kas ve kemikten oluşen bir el olduğunu düşünürsek Modern Tıbbın yerlerde süründüğünü çıplak gözle görmek mümkün. Bu adam Amekada yaşıyor ve en iyi imkânlara sahip!


    Deniz gözlüğü ve kafaya streç poşet geçirmeye gelince;

    3 yıl kadar önce Edgar DAVIDS adında bir futbolcunun gözlüklerinden ilham olarak yine bir araştırma içerisine girmiştim. Adam dünyanın en iyi, en yetenekli futbolcularından olmasına rağmen gözündeki ilginç bir problemden ötürü maçlara özel yapım bir gözlük ile çıkıyordu. Yani gözlüğü heryerde satılmıyordu, kendine özel üretilmişti, maçlarda düşmeyecek, kırıldığında gözüne zarar vermeyecek ve yüzündeki kan dolaşımını engellemeyecek şekilde.



    Benim ihtiyacım olan ise içeride temiz havanın olmasıydı. Yani bir gözlükten öte gözlüğe monte hava temizleme, filtreleme fonksiyonunu barındırmalıydı. Tabi böyle bir gözlüğü ortaya çıkarmak için AR-GE oluşturmam lazımdı. Fütursuzca vazgeçtim...


    Hormon testine dair sonuçlarım olağan çıkmıştı. Bana fayda getirebilecek ve henüz üzerimde yapılmamış bir test var mı bilmiyorum. O kadar çok alternatif ve kombinasyon üzerine kafa yoruyorum ki elimde elle tutulur sadece iki ihtimal kaldı.

    1-Nörolojik müdahale: Tamam, hastalık olduğu gibi kalsın. En azından hastalığa dair acıyı hissetmeyeyim. Sonuçta beyinde bir acı noktası var. Bu nokta problemli noktayı işaretliyor, oradaki acı türünü, şiddetini vs. hesaplıyor ve sana hissettiriyor. Kanal tedavisi yaptırmış birinin diş ağrısı çekmemesi gibi bu noktaya müdahele olabilir mi diye araştırmaya girmiştim. Akupunkturcu Nöroloğum bana bu konuda pek bir umut verdi ama kof çıktı. Bir hayal kırıklığı daha. Eğer beyindeki bu noktaya müdahale etmenin farklı yolları varsa biri beni uyarsın yoksa bu seçenek tarihe karışacak.

    2-Açlık terapisi: Bu konuda Dr. Aidin Salih'e ait kitabı gücüm yettiğince inceledim. Mantık şu; vücut aç kaldığında enerji kaynağı olarak önce sorunlu, hasarlı ve hastalıklı hücreleri kullanıyor. Böylece açlık süresi uzadıkça hastalık ortadan kalkıyor. Hiçbir detayı yok, sadece belli aralıklarla 3 gün ya da 10 gün açlık yapıyorsun. Su, meyve&sebze suyu içmek serbest. Bu süreçte karaciğer, akciğer, böbrek ve bağırsaklar temizleniyor. Bu organların temizlenmesi hastalığa dair sebeplerin ortadan kalkması demek. Göz kuruluğu ve buna benzer problemlerin böbrekten kaynaklandığını söylüyor. Ramazandan sonra başlamayı düşünüyorum kısmetse. Bu da olmazsa artık, gözleri söküp yerine webcam takıcam artık!

    Unutmadan; gözler yeşil. Zamanında bir gecede 400 sayfa kitap okutacak kadar sağlamdılar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fuducuk -- 4 Haziran 2014; 15:18:30 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: axelfoly

    dr. Suat Arusan hocaya gittin mi gitmediysen gitmeni öneririm

    Suat Arusan'ın tavsiyelerine uymak hayatımın en büyük hatalarından biri oldu. Denize düşen yılana sarılır misali tavsiye ettiği amalgam dolgularınızı çıkartın şifa bulun cümlesini uyguladım ve söktürdüm. Hiçbir fayda elde edemediğim gibi dişlerim zarar gördü, sapasağlam dişlerimle oynadım. Meğer kendisinin derdi dolguları söktürün, sonra bana gelin, ben de size hacamat yapıp sülük takayım, dişçi gibi ben de para kazanayımmış...
  • fuducuk kullanıcısına yanıt
    hocam o söylediğin bir günde olacak bişey değil ki bugün söktür yarın kurtulursun yıllarca civaya maruz kaldın öyle birden bire iyileşme olmasını beklemek yanlış. hacamat sülük tedavisini tamamladı mı da sorunda iyileşme olmadı
  • axelfoly kullanıcısına yanıt
    Tabiki bir günde birşeyin değişmesini beklemiyorum, 7 ay oldu ben dolgularımı söktüreli. Hacamat ve sülüğü de düzenli oalrak yaptırıyorum zaten. Üstüne civâ atıcı bentonit kili kullanmıştım. Sonuç yok.

    Demek sitediğim bu adamın özel bir yeteneği yok, klasik hacamat ve sülük tedavisi yapıyor. Benim kızdığım nokta amalgam dolgu olayını mucize gibi göstermeleri. Yani binlerce kişi deniyor bir umutla, 3-5 tanesi iyileşiyor, bunların da videolarını çekip iyileştiler deniyor. Başarı oranı çok düşük, başarısızlıklar anlatılmıyor...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fuducuk -- 4 Haziran 2014; 16:57:00 >
  • fuducuk kullanıcısına yanıt
    orası öyle ama bi çok faktör bu soruna sebep olmuş olabilir tıpta hali hazırda çoğu hastalık halen tedavi edilemezken bu gibi tedavilerde de aşırı umutlu olmak doğru değil
  • axelfoly kullanıcısına yanıt
    Çok güzel söyledin: "Birçok faktör bu soruna sebep olmuş olabilir." Yani hastalığa dair yüzbinlerce, belki milyonlarca sebep var. Ama bunca sebep arasından hiçbir tetkik ve analiz yapmadan sadece tek bir sebebi ortaya koyarak "Amalgamlarını söktürün, şifa bulun!" diyebilmenin insanları sömürmekten başka hiçbir anlam taşımadığı ortada;

  • Allah şifa versin bol bol dua edin hocam derdi veren dermanını da vermiştir elbet .
  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.