Şimdi Ara

Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
251
Cevap
42
Favori
34.389
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • I.AENYS





    Ejder Aegon altmış dört yaşında vefat ettiğinde, tek başına sahip olduğu iktidarı ve saltanatı Dorne halkı dışında bütün Westeros tarafından kabul edilmişti. Kral, saltanatı boyunca diyarı akıllıca yönetmiş, halkına iyi davranmış, Yüksek Septonlara her zaman hürmet göstermiş, iyi hizmette bulunanları ödüllendirmiş ve yardıma ihtiyacı olan vassallarına yardım etmiştir. Ancak bu barış dolu iktidar hüküm sürse de, muhalefet kazanı içten içe kaynamaya başlamıştı bile. Aegon’a boyun eğen lordların çoğunun kalbinde hala o eski günlerin, büyük hanelerin kendi bölgelerini bağımsızlık içinde sorgusuz sualsiz yönettiği zamanların özlemi yatmaktaydı. Bazılarının kalbi ise savaşta kaybedikleri için intikam alma arzusu ile doluydu. Ve birtakım kimseler ise Targaryenları, kardeşleri ile evlenen ve bu ensest ilişkilerden gayri meşru veliahtlar dünyaya getiren canavarlar olarak görüyordu. Aegon ve kız kardeşlerinin ve elbetteki ejderhalarının gücü karşıt düşünceler içindekileri bastırmaya yetmiş olsa da, aynı şey onların çocukları için ne yazık ki söylenemez.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Kral I. Aenys Demir Taht'ta otururken


    Aegon’un biricik Rhaenys’den doğma ilk oğlu Aenys, 37 FS yılında, otuz yaşındayken tahta çıktı. İnşaat halindeki Kızıl Kale’nin salonunda büyük bir törenle taç giydi ve başına babasının taktığı yakut kakmalı Valyria çeliğinden taç yerine, kendisi için yapılan şatafatlı altın tacını taktı.

    Babası ve Visenya’dan olma erkek kardeşi Maegor savaşçı yapıda olmalarına rağmen Aenys onlardan çok farklı bir karaktere sahipti. Dünyaya zayıf ve hasta bir bebek olarak geldi ve ilk yıllarını hastalıklı bir şekilde geçirdi. Bu yüzden Aenys’in, savaşçı görünüşlü Fatih Aegon’un gerçek oğlu olmadığı dedikoduları yayılmaya başladı. Kraliçe Rhaenys’in birçok yakışıklı şarkıcı ve oyuncu ile içli dışlı olması münasebeti ile çocuk aslında başkasından da olabilir gibi görünüyordu. Ancak hastalıklı çocuğa Civa isminde yavru bir ejderha verildiğinde bu dedikodular sona erdi. Ve ejderha büyüdükçe Aenys de büyüdü.

    Yine de Aenys, hayalci, simyaya meraklı, şarkıcıların ve oyuncuların koruyucusu olarak kaldı. Daha da önemlisi başkaları tarafından kabul görmeye aşırı derecede aç olması kararsız kalmasına, yaptığı seçimlerde bir diğer tarafı üzebileceği korkusu nedeniyle teredüt içine düşmesine yol açtı. Ve bu kusur, Aenys’in iktidarını gölgelemiş, saltanatının erken ve yüz kızartıcı bir şekilde sona ermesine neden olmuştur.

    Fatih’in ölümünün üzerinden çok geçmeden Targaryen iktidarına yönelik isyanlar ortaya çıkmaya başladı. Bu isyanlardan ilki, kendisinin Kara Harren’in torunu olduğunu iddia eden Kızıl Harren isimli bir haydutun başlattığı isyandır. Kale hizmetçilerden birinin yardımı ile Kızıl Harren hem Harrenhal’u hem de kalenin lordu Lord Gargon’u( Tarihte Lord Gargon, İlk Gece Hakkı’nı kullanmak için bütün evlilik törenlerine katılmasından dolayı ‘Misafir Gargon’ olarak anılır) ele geçirdi. Kalenin içindeki tanrı korusunda Lord Gargon’u hadım edip kan kaybından ölmesi için orada bıraktıktan sonra Kızıl Harren kendini ‘’Harrenhal’un Lordu ve Nehirlerin Kralı’’ ilan etti.

    Bütün bu olaylar Kral, Tully hanesinin kalesi Nehirova’yı ziyaret ettiği zaman gerçekleşti. Ancak Aenys ve Lord Tully bu isyan ile ilgilenmek için yola çıkıp kaleye vardıklarında, Harrenhal’u bomboş buldular. Gargon’a sadık olan her bir kişi kılıçtan geçirilmiş, Kızıl Harren ve çetesi haydutluğa geri dönmüşlerdi.

    Targaryen hükmüne karşı arkasında binlerce adam toplayan ve kendine ‘’Akbaba Kralı’’ diyen bir Dornelunun isyan etmesinin hemen ardından Vadi’de ve Demir Adalar’da da isyanlar baş gösterdi. Baş Üstad Gawen’in yazdıklarına göre, kendisinin halk tarafından çok sevildiğini düşünen kral, bu isyan haberleri karşısında donup kalmış. Ve bu şok içinde kral yine kararsız bir şekilde harekete geçti. İlk başta, kendi kardeşi olan Lord Ronnel’i hapseden gaspçı Jonos Arryn’e karşı Vadi’ye gönderilecek ordunun başına geçti ancak Kızıl Harren’in ve adamlarının Kral’ın Şehri’ne sızabileceği düşüncesi ile bu karardan bir anda vazgeçti. Kral o kadar kararsız kaldı ki, bu isyanlar ile nasıl başa çıkılması gerektiği konusunda Büyük Konsey’i toplamaya uğraştı. Ancak şükürler olsun ki diğer lordlar isyana karşı vakit kaybetmeden harekete geçti.

    Taşyazı’lı Lord Royce, emrinde topladığı ordusu ile birlikte Jonos Arryn’in askerlerini yok edip, Jonos Arryn ve yandaşlarını Eyrie’ye hapsetti. Ancak bu hareket kalede hapis edilmiş Lord Ronnel’in, kardeşi Jonos tarafından Ay Kapısı’ndan atılarak katledilmesine yol açtı. Yine de Kara Dehşet Balerion’un(Maegor küçüklüğünden beri Balerion’a sahip olmayı arzulamış ve babasının ölümü ile birlikte bu arzusuna kavuşmuştur) sırtında yardıma gelen Prens Maegor için Eyrie ‘’ulaşılmaz’’ bir yer değildi. Janos ve yandaşlarının hepsi Prens Maegor’un elinde can verdiler.

    Bu arada Demir Adalar’da kendisinin Kral Lodos’un reenkarnasyonu olduğunu iddia eden isyancı, Lord Goren Greyjoy tarafından kolayca alt edildi ve hainin kellesi mızrağa oturtulup kral Aenys’e gönderildi. İsyanın bastırılması ile Aenys, Lord Goren’e bu hizmet karşılığında ne arzu ederse etsin kabul edileceğini bildirdi. Lord Goren ise diyarı dehşete düşürerek Yediler inancının Demir Adalar’dan çıkarılmasını istedi.

    Akbaba Kralı’na gelecek olursak, Martell hanesi kendi sınırları içinde gezinen bu küçük ayaklanmayı kaale bile almadı. Bunun yanında Prenses Deria, Martell hanesinin sadece barış içinde yaşamayı arzu ettiğini ve bu isyanın bastırılması için ellerinden geleni yapacaklarını bildirse de, isyanın bastırılması Dorne sınırında ikamet eden lordlara kaldı. Başta, sınır lordlarının topladığı ordu, kendisine Akbaba Kralı diyen hainin topladığı ordu ile boy ölçüşemez sayıdaydı. Kral’ın başlarda kazandığı savaşlar takipçilerinin artmasına neden olmuş ve ordusundakilerin sayısı otuz bine kadar çıkmıştır. Kral’ın sonu karşısına çıkacak her orduyu yenebileceğine inandığı bu büyük ordusunu ikiye bölmesi ile başladı. Ordusunu bölmesinin bir diğer nedeni de yiyecek kaynaklarının kıt oluşundan kaynaklıdır. Ordunun ikiye bölünmesi ile birlikte sınır lordları ile eski El Orys Baratheon harekete geçti ve isyanı defetti. Özellikle Vahşi Sam Tarly için, kaçan Akbaba Kralı’nın peşinden gidip yol üzerinde öldürdüğü Dornelu askerlerden dolayı elindeki Valyria çeliğinden dövülme kılıcı Yürekfelaketi’nin ucundan kabzasına kadar kıpkırmızı kanla kaplandığı söylenir. Bu kovalamacadan dolayı isyana ‘’Akbaba Avı’’ adı verilmiştir.

    Son bastırılan isyan ise, ilk çıkan isyan oldu. Hala peşinde birçok kişinin olduğu Kızıl Harren, Aenys’in Kral Eli Lord Alyn Stokeworth tarafından köşeye sıkıştırıldı. Mücadelede Harren Lord Alyn’i öldürse de, El’in yaveri tarafından öldürüldü ve isyan sona ermiş oldu.

    Diyarda barış tekrar kurulduktan sonra kral, tahta yönelik ayaklanmış düşmanları ve isyancıları bastıran her bir lorda ve şampiyona teşekkürlerini sundu. En büyük ödül ise Aenys’in kardeşi Prens Maegor’a bahşedildi ve Maegor abisi tarafından Kral Eli ilan edildi. O an itibari ile bu hareket bilgece bir seçim olsa da, kısa süre sonra bu karar Aenys’in sonunu hazırlayacaktı.

    Hanedan kanının saflığını korumak için aile içi evliliklerin yapılması Valyria halkı tarafından kabul görmüş uzun zamandır süregelen bir gelenekti. Ancak bu gelenek Westeros’un alışık olduğu bir adet değildi ve Yediler İnancı tarafından nefret edilen, yasaklanan bir eylemdi. Ejder Aegon ve kız kardeşlerinin evliliği sorgusuz sualsiz kabul edilmişti ve Prens Aenys ile Donanma Başı’nın kızı olup anne tarafından Targaryen kanı taşıdığı için Aenys ile kuzen olan Alyssa Velaryon’un 22 FS yılında evliliği de bir sorun çıkarmamıştı. Ancak bu gelenek Targaryenlar tarafından devam ettirilmek istendiğinde sıkıntılar gün yüzüne çıkmaya başladı.

    Kraliçe Visenya, Maegor ile Aenys’in en büyük çocuğu olan Rhaena ile evlendirmesini kararlaştırdı ancak Yüksek Rahip bu karara şiddette çıkınca Maegor Rhaena yerine Yüksek Rahip’in yiğeni, Hightower hanesinden Leydi Ceryse ile evlenmek zorunda kaldı. Aenys’in, Rhaena’dan sonra sırasıyla Aegon, Viserys, Jaehaerys ve Alysanne adlı dört evladı daha dünyaya gelirken, Maegor’un evliliği meyvesiz kaldı. Kardeşinin Vaella ismi verilen ve çocuk yaşta ölecek olan bir başka evladının dünyaya gelmesi ile, iki yıldır El olan Maegor, belki de kıskançlık içinde kaldı ve bütün diyarı şok ederek 39 FS yılında Harroway hanesinden Alys’i ikinci eşi olarak aldığını duyurdu. Düğün töreni Kraliçe Visenya tarafından aile içinde yapıldı. Ancak halkın tepkisi o kadar fazlaydı ki, Aenys sonunda tepkilere dayanamayıp kardeşi Maegor’u Pentos’a sürgün göndermek zorunda kaldı.

    Aenys, Maegor’un sürgünü ile sorunların çözüleceğini düşünüyor olsa da, Yüksek Rahip hala hoşnut değildi. Hatta halk tarafından mucizeler gerçekleştirdiğine inanılan Rahip Murmison’un yeni Kral Eli olarak atanması bile, aradaki sorunları tam manası ile tamir edemedi. Ve Aenys’in 41 FS yılında, Maegor’un sürülmesi ile Ejderkayası Prensi ilan edilen oğlu Aegon ile en büyük kızı Rhaena’yı evlendirmesi durumu daha da kötüleştirdi. Yldızlı Sept’ten daha önce hiçbir kral için söylenmemiş bir suçlama konuşması yükseldi ve krala direkt olarak ‘’Canavar Kral’’ denildi. Böylece bir zamanlar diyarda Aenys’e sevgi besleyen ne kadar dindar lord varsa Aenys’e düşman kesildi. Hatta buna yerel halk bile katıldı.

    Rahip Murmison, evlilik törenini yönettiği için rahiplikten azad edildi ve yaklaşık iki hafta sonra şehir içinde gezerken, ayaklanan bağnaz Sefil Yoldaşlar tarafından yakalanıp vahşice katledildi. Savaşçı’nın Evlatları Rhaenys Tepesi’ne yığınak yapmaya ve tepedeki Rhaenys adına yapılan septi, kralın güçlerine karşı koyabilecek bir kaleye çevirmeye başladılar. Buna ek olarak bazı Sefil Yoldaş müridleri kalenin duvarlarını aşıp kraliyet odalarına sızarak kralı ve ailesini öldürmeye kast ettiler. Kraliyet Muhafızları’nın şövalyelerinin cesareti sayesinde bu teşebbüs sonuçsuz kaldı ve ailenin hayatı kurtuldu.

    Bütün bu sorunlar karşısında Aenys ailesini yanına alıp şehirden kaçarak güvenli Ejderkayası’na yerleşti. Orada Visenya ona, ejderhasını alıp Yıldızlı Sept ile Hatıra Septi’ni ateşe vermesini, ayaklanmaya ateş ve kan ile cevap vermesini öğütledi. Ancak bir türlü ne yapacağına karar veremeyen kral hasta düştü. 41 FS yılının sonuna doğru neredeyse bütün diyar Aenys’in aleyhine döndü. Binlerce Sefil Yoldaş müridi sinsi sinsi yollarda gezip kralın destekçilerini tehdit ederken, düzinelerce lord Demir Taht’a karşı ayaklandı. Aenys henüz otuz beş yaşında olmasına rağmen Baş Üstad Gawen’e göre neredeyse altmış yaşında biri gibi görünüyordu. Üstad kralın iyileşmesi için umutsuzca çabaladı.

    Gösterişli Kraliçe Visenya, hasta kral ile bizzat ilgilendi ve bir süre kral iyileşir gibi oldu. Ancak kral, oğlunun ve kızının çıktığı yıllık gezi münasebeti ile uğradıkları Crakehall Kalesi’nin taht alehine ayaklanlar tarafından kuşatıldığı haberini aldığında aniden yere yıkıldı ve haberi aldığının üçüncü günü vefat etti. Tıpkı babası gibi onun da naaşı eski Valyria geleneklerine uygun olarak Ejderkayası’nda ateşe verildi.

    Visenya’nın ölümünün üzerinden biraz zaman geçtikten sonra, Kral Aenys’in bu ani ölümünün sebebi olarak Visenya olduğu söylencesi yayıldı ve kraliçe için akraba ve kral katili yakıştırması yapıldı. Herşeyden öte Visenya her zaman Aenys yerine Maegor’u seçip onu üstün tutmamış mıydı? Kendi evladının başa geçmesini hiç arzulamamış mıydı? Peki ya o zaman neden nefret ediyormuş gibi göründüğü yiğeninin/üvey evladının iyileşmesi için o kadar çabaladı? Visenya için birçok şey denilebilir ancak merhamet duygusuna sahip bir kadın olduğu hiç görülmemiştir. O yüzden bu sorular ne kolayca göz ardı edilebilir ne de kolayca cevaplanabilir.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 12 Aralık 2014; 22:43:58 >




  • Uzun ve güzel bir bölüm olmuş,elinize sağlık

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Zalim maegor geliyoor... :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Eline sağlık

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • I.MAEGOR




    Birinci Meagor, kardeşinin ani ölümünden sonra 42 FS yılında tahta çıktı. Kendisi çoğunlukla ‘’Zalim Maegor’’ ismi ile anılır ki bu ‘’zalim’’ lakabına gayet layık işler yapmıştır. Öyle ki Demir Taht’a ondan daha zalim başka bir kral oturmamıştır ve saltanatı kan ile başlayıp yine kan ile bitmiştir. Tarihçilerin bize anlattıklarına göre Maegor, savaşı ve mücadeleyi seven bir yapıdadır ancak şiddete ve öldürmeye olan eğilimi, uzman olduğu söylenen bütün yeteneklerinin de ötesindedir. Bugün bile bazı kimseler Maegor’un zorbalık iktidarının kısa sürdüğü için şükretmektedir. Yoksa kaç soylu hane sırf Maegor istedi diye yok olur giderdi kimbilir?

    Aenys’in yakılışından kısa bir süre sonra Visenya Vhagar’ın sırtına atlayıp, sürgündeki Maegor’u Yedi Krallık’a geri çağırmak için Pentos’a uçtu. Maegor Balerion’un sırtında Dar Deniz’i geçerek Ejderkayası’na geldi ve kısa süre sonra abisinin altın tacı yerine, babasının yakut kakmalı Valyria çeliğinden tacını başına taktı.

    Baş Üstad Gawen, veraset yasası gereğince, krallığın Maegor’a değil, Aenys’in büyük oğlu Prens Aegon’a geçmesi gerektiğini belirtip durumu protesto etti. Maegor’un bu protestoya cevabı ise Baş Üstad’ı vatana ihanet ile suçlayıp, Karaalev ile tek hamlede kellesini almak oldu. Bu olaydan sonra çok az kimse Aegon’un tahttaki hakkını savunur oldu. Kuzgunlar Yedi Krallık’ın dört bir yanına uçup yeni kralın taç giydiğini ve kendisine sadık olanlara adalet, kendisine karşı çıkan hainlere ise ölüm getireceğini bildirdi.

    Maegor’un düşmanlarının başını Yediler Militanları -Savaşçı’nın Evlatları ve Sefil Yoldaşlar- çekmekteydi ve bu grubun krallık ile mücadelesi Maegor’un saltanatı boyunca sürmüştür. Kral’ın Şehri’nde militanlar Hatıra Septi ile henüz tamamlanmamış Kızıl Kale’yi ele geçirmiş durumdalardı. Ancak Maegor, Balerion’un sırtında korkusuzca şehrin ortasına doğru uçtu ve Visenya Tepesi’ne Targaryen hanesinin üç başlı kırmızı ejderha sancağını dikti. Binlerce asker Maegor’un diktiği bayrak altında toplandı.

    Sonra Visenya, Maegor’un saltanatını yok sayanların kendilerini kanıtlaması gerektiğini söyleyip Yediler Militanları’nın hepsine meydan okudu. Bu meydan okumaya karşılık Sör Damon Marrigen’den nam-ı diğer Dindar Damon’dan geldi ve eski adetlerden biri olan Yediler Yargısı yapılmasında karar kılındı. Sör Damon ile altı Savaşçı’nın Evladı’na karşı kral ve altı şampiyonu kılıç kuşanacaktı. Mücadelenin sonucunun krallığın geleceğini şekillendirdiği için söylenceler ile hikayeler farklı farklı ve çelişkilidir. Ancak bizim kesin olarak bildiğimiz şudur ki, Kral Maegor Yediler Yargısı sonunda ayakta kalan son savaşçıydı ancak rakibi olan son Savaşçı’nın Evladı ölmeden önce kafasına ağır bir darbe alıp bilincini kaybederek yere düştü.

    Maegor yirmi yedi gün boyunca komada kaldı. Yirmi sekizinci günde Kraliçe Alys Pentos’dan geldi. Yanında ‘’Kule’den Tyanna’’ diye hitap edilen Pentoslu güzeller güzeli bir kadın getirmişti. Tyanna, Maegor’un sürgünü sırasında kral ile yakınlaşmıştı ve kimileri aynı şekilde Kraliçe Alys’in de Tyanna ile ilişkisi olduğu dedikodusunu yaymıştır. Kraliçe Visenya Tyanna ile tanıştıktan sonra, Maegor’un destekçileri rahatsız olsa da, komadaki kralın bakımının sadece Tyanna tarafından yapılacağını buyurdu.

    Yediler Yargısı’ndan otuz gün sonra kral, şafağın söküşü ile birlikte uyandı ve şehrin surlarına doğru yürüdü. Binlerce kişi sevinç gösterilerinde bulundu. Tabi bu kalabalığın içinde sabah duası için Hatıra Septi’nde toplanmış Savaşçı’nın Evladları’ndan kimse yoktu. Sonra Maegor Balerion’un sırtına atladı ve Aegon Tepesi’nden Rhaenys Tepesi’ne doğru uçup ikazda bile bulunmadan Kara Dehşet’in alevlerini militanların üzerine püskürttü. Hatıra Septi’nin alev alması ile birlikte bazı militanlar septten çıkıp kaçmaya çalışsa da, Maegor’un hazır ettiği okçular ve mızraklı birlikler, kaçanların hepsini tek tek avladılar. Söylenir ki sept içinde yanan ve ölenlerin çığlıkları şehrin tamamında yankılanmış ve üstadların iddiasına göre şehir, olayın sonucunda oluşan kasvetli havadan bir hafta boyunca kurtulamamıştır.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Hatıra Septi'nin ateşe verilişi

    Ancak bu Maegor’un Yediler Militanları ile giriştiği savaşın sadece başlangıcıydı. Yüksek Septon hala Maegor’un iktidarını tanımadığını bildirirken, Maegor gittikçe daha fazla lordu kendi safına katıyordu. Taşköprü savaşında o kadar çok Sefil Yoldaşlar militanı öldürülmüş ki, Mander Nehri’nin yüz yirmi metre boyunca kandan kıpkırmızı aktığı söylenir. Bu olaydan sonra savaşın gerçekleştiği köprünün ve köprünün ait olduğu kalenin adı Acıköprü olarak değiştirilmiştir.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Taşköprü Savaşı

    Daha büyük bir savaş ise Karasu Nehri yakınlarındaki Büyük Çatal’da yapıldı. On üç bin Sefil Yoldaş ile Taşlı Sept’te toplanmış yüzlerce şövalye ve Nehirova bölgesindeki isyancı lordların katıldığı büyük isyancı ordusu kralın ordusuna karşı savaştı. Kanlı savaş gece yarısına kadar sürdü ve savaşın kesin galibi Kral Maegor oldu. Kral ejderhası Balerion’un sırtında savaştı ve yağan şiddetli yağmura rağmen Kara Dehşet’in alevleri düşmanları için ölümcüldü.

    Yediler Militanları, Maegor’un saltanatı boyunca kralın en amansız düşmanı oldu. 44 FS yılında Yüksek Septon’un şüpheli ölümünün ardından gelen yeni Yüksek Septon daha ılımlı ve Yıldızlar ve Kılıçlar’ı dağıtacak kadar etki altına alınabilir bir karakterde olsa da, hali hazırda süren şiddetin azalmasına çok az etki etti.

    Maegor’un Yediler Militanları ile olan mücadelesi, kendisine varis kazanma çabası ile yaptığı yeni evlilikler sebebi ile daha da büyüdü. Ancak ne kadar kadınla evlenirse evlensin veya ne kadar kadınla yatarsa yatsın varissiz kaldı. Kendisine özellikle doğurganlığı kanıtlanmış dul kadınlar alsa da, onlardan doğan çocukların hepsi özürlü doğdu. Kolu, bacağı olmayan, kör, çift cinsel organ ile dünyaya gelen bebekler.. Kimilerine göre Maegor’un deliliğinin başlangıcı da, ilk özürlü çocuğunun dünyaya gelmesi ile başlamıştır.

    Maegor’un iktidarı süresince ona ün katacak tek icraatı, 45 FS yılında tamamlanan Kızıl Kale’dir. Kalenin yapımına Kral Aegon zamanında başlanmış, Kral Aenys zamanında yapıma devam edilmiş ancak kalenin tamamlanışını gören Kral Maegor olmuştur. Kendisi, babasının ve abisinin planlarının da ötesine ulaşıp, büyük kalenin içine etrafı hendek ile çevrili bir kale daha yaptırmış ve bu kaleye sonraları Maegor’un Kalesi denilmeye başlanmıştır. Daha da önemlisi Kızıl Kale içinde gizli tüneller, sahte duvarlar ve tuzaklı kapılar ile yollar yapılmasını emreden yine Maegor’dur. Maegor’un evladsız kalışı, kendisini Kızıl Kale’nin yapımına daha da çok önem vermesine neden olmuştur. Kayınbabası Lord Harroway’i yeni Kral Eli olarak atamış ve kale tamamlanana kadar diyarın yönetimini onun ellerine bırakmıştır.

    Ama Maegor’un saltanatından beklenileceği gibi , kendisinin en büyük başarısı yine korku dolu bir sonla bitti. Kale tamamlanır tamamlanmaz, kral kalenin yapımında çalışan bütün taş ustalarını, marangozları, zaanatkarları olağanüstü bir ziyafete davet etti. Üç gün süren bu eğlencenin ardından bütün davetliler, ziyafet salonunda kılıçtan geçirildiler. Böylece kalenin bütün sırları sadece Maegor’a kalmış oldu.

    Sonunda, Maegor’un yaptığı yanlışlar, Yediler İnancı ile kendi öz ailesinin iş birliği yapmasına neden oldu. 43 FS yılında Maegor’un yiğeni Prens Aegon, yasa gereği kendisine ait olması gereken tahtı geri almak için isyan etti ve bu isyan Tanrı Gözü Altındaki Savaş olarak bilinen savaş ile son buldu. Savaş sonunda Aegon vefat etti ve geriye eşi ve kız kardeşi olan Rhaena ile ikiz kız çocuğu kaldı. Ejderhası Civa da bu savaşta öldürüldü.

    45 FS yılının sonuna doğru Maegor, yeni Yüksek Septon’un sözünü dinlemeyip kılıçlarını bırakmayan isyankar Yediler Militanları’na karşı yeni bir mücadele başlattı. O zamanki kraliyet envanterine baktığımızda, bir sonraki sene kral, kaçak Savaşçı’nın Evlatları’na ve Sefil Yoldaşlar’a ait olduğunu söylediği en az iki yüz kafatasını başkente getirmiştir. Ancak birçok kişi o kafataslarının yanlış zamanda yanlış yerde bulunmuş alt tabakadan halka ait olduğuna inanmıştır. Bu yüzden gün ve gün diyar Maegor’dan uzaklaşıp kralın aleyhine dönmeye başladı.

    44 FS yılında Kraliçe Visenya’nın vefatı Maegor’un saltanatı içinde önemli bir yere sahiptir. Kraliçe kendi oğlu olan Maegor’un doğumundan itibaren onun en büyük destekçisi ve müttefiki olmuş, Maegor’un abisi Aenys’i her alanda geçmesi için ve Maegor’un arkasında bırakacağı mirası sağlamlaştırmak için elinden geleni yapmıştır. Kraliçe’nin ölümü sebebi ile oluşan karışıklık içinde Aenys’in dul eşi Kraliçe Alyssa, yanında çocukları ve Visenya’nın Valyria çeliğinden dövülme kılıcı Kara Kızkardeş ile birlikte Ejderkayası’na kaçtı. Alyssa ile Aenys’in Aegon’dan sonraki oğlu Prens Viserys, kralın yaveri olarak Kızıl Kale’de tutulduğu için, bu kaçışın cezası ona kesildi. Prens dokuz gün boyunca Kule’den Tyanna tarafından sorgulandıktan sonra hayatını kaybetti. Kral, oğlunun ölüm haberini duyup naaşını almak isteyeceğini düşündüğü Kraliçe Alyssa’nın geri dönebilme ihtimalini göz önünde bulundurarak, prensin işkenceden dolayı neredeyse paramparça olmuş naaşını iki hafta boyunca kalenin avlusunda bekletti ancak kraliçe geri dönmedi. Viserys öldüğünde henüz on beş yaşındaydı.

    48 FS yılında Rahip Moon ile Sör Joffrey Doggett-ayıca Tepelerin Kızıl Köpeği lakabı ile de tanınır- Sefil Yoldaşları bir kez daha kralın üzerine sürdü ve bu kez Nehirova da onların safında yer aldı. Maegor’un kraliyet donanmasının amirali olan Lord Daemon Velaryon da kralın alehine dönünce, onunda birlikte birçok büyük hane Lord Velaryon’un yanında yer aldı. Maegor’un zalimlikle dolu iktidarı katlanılamaz duruma geldiği için diyar bu iktidarı bitirmek amacı ile ayaklanmıştı. Bütün ayaklanan lordları tek safta birleştiren ise, Aenys ile Alyssa’nın sağ kalan tek oğlu on dört yaşındaki genç Prens Jaehaerys’ti. Jaehaerys direkt olarak Fırtına Burnu Lordu tarafından desteklenmiş, bunun neticesinde de Prens Jaehaerys onu Kral Eli ve Diyarın Koruyucusu ilan etmiştir. Kardeşinin bu ayaklanmasını öğrenen Kraliçe Rhaena -Maegor Aegon’un ölümünden sonra Rhaena’yı eş olarak almıştır- Maegor uyurken Karaalev’i çalıp kendi ejderhası Rüyaateşi’nin sırtında şehri terk etmiştir. Hatta ve hatta Kraliyet Muhafızları’ndan iki şövalye bile Maegor’u terkedip Jaehaerys’in safına katılmıştır.

    Maegor’un bu duruma tepkisi yavaş ve karmaşık oldu. Görünüşe göre uğradığı bu ihanetler ve belki de bir zamanlar ona yol gösteren annesinin artık olmayışı onu abisi Aenys kadar çökmüş, kırılmış halde bırakmıştı. Jaehaerys’e karşı sancaktarlarını Kral’ın Şehri’ne çağırsa da gelenlerin çoğu küçük lordlardı ve onlar ile Jaehaerys’e karşı koyamayacağı aşikardı. Gecenin ilerleyen saatlerine, Kral’ın Şehri’ne gelen lordlar Konsey Odası’ndan ayrıldı ve Maegor’u düşünmesi için odada yalnız bıraktılar. Ertesi sabah kral, üzerindeki cübbesi kandan sırılsıklam olmuş ve bilekleri Demir Taht’ın keskin kılıçları tarafından boydan boya yarılmış halde ölü bulundu.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Demir Taht üzerinde ölü bulunan Kral I. Maegor

    Böylece Zalim Maegor’un saltanatı da sona ermiş oldu. Kralın ölümünün sebebi hakkında birçok teori vardır. Şarkıcıların söylemlerine inanır isek kralı Demir Taht’ın kendisi öldürmüştür. Bazıları Kraliyet Muhafızları’ndan şüphe ederken, bazıları ise katliamdan kurtulan ve Kızıl Kale’nin gizli yollarını bilen taş ustalarından birinin kralı öldürdüğünü iddia etmektedir. Ancak bütün bu düşünceler içinde akla en yatkın olanı, yenilgiyi hazmedemeyen kralın kendi canına kıydığı düşüncesidir. Gerçek ne olursa olsun, altı yıldır diyarı kaplayan korku ve dehşet dolu iktidar en olası şekilde, Maegor’un ölümü ile son buldu. Ondan sonra tahta çıkacak olan yiğeni ise, bütün saltanatı boyunca Maegor’un Yedi Krallık’ta açığı yaraları iyileştirmek için çabalayacaktı.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 12 Aralık 2014; 22:43:11 >




  • Teşekkurler Verilen emek çok büyük gerçekten de elin kolun dert görmesin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam yeni bölüm yok mu?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • eline sağlık,
    takipteyim...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: S A M C R O

    Hocam yeni bölüm yok mu?

    Yılbaşı arifesi işler çok yoğun ondan dolayı çeviriye bakamadım. Hafta sonu biraz çevirebilirim belki bakit bulursam ancak bütün bölümü çeviremem diye düşünüyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Cypon

    quote:

    Orijinalden alıntı: S A M C R O

    Hocam yeni bölüm yok mu?

    Yılbaşı arifesi işler çok yoğun ondan dolayı çeviriye bakamadım. Hafta sonu biraz çevirebilirim belki bakit bulursam ancak bütün bölümü çeviremem diye düşünüyorum.

    Önemli değil hocam ne zaman müsait olursan. Biz bekleriz sıkıntı yok

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • I.JAEHAERYS



    Jaehaerys, 48 FS yılında, diyarın amcası I.Maegor’un zalimlikleri, Yüksek Septon’un öfkesi ve isyancı lordların ihtirasları yüzünden paramparça olduğu bir zamanda tahta çıktı ve on dört yaşında Yüksek Septon tarafından babasının tacı ile taç giydirilirip, annesi Kraliçe Alyssa’nın naipliği ve Diyarın Korucuyucu ve Kral Eli olan Baratheon hanesinden Lord Robar’ın rehberliği ile birlikte hükümdarlık dönemine başladı. Öncelikli olarak ilk işi kız kardeşi Alysanne ile evlenmekti ve bu evlilik verimli bir evlilik oldu.

    Tahta çıkmak için yaşı genç görülse de, Jaehaerys daha genç yaşında hükümdar vasıflarına sahip olduğunu etrafına gösterdi. Mızrakta ve yay kullanmakta yetenekli, ortalama üstü bir savaşçı ve doğuştan yetenekli bir at binicisiydi. Aynı zamanda ejderlorduydu da. Ejderhası, bilinen ejderhalar arasında Balerion ile Vhagar’dan sonraki en büyük ejderha olan, taba ve bronz renkli devasa yaratık Vermithor’du. Hem fikirlerinde hem de eylemlerinde azimli bir yapıda olan Jaehaerys, her zaman en barışçıl çözümleri aramış, yaşının ötesinde bilgelik sahibi olmuştur.

    Güzel ve neşeli olduğu kadar çekici ve bilgili olan Kraliçe Alysanne de, en az kral kadar diyarın sevgisini kazanmıştır. Bazıları kendisinin diyarı en az kocası Kral Jaehaerys kadar yönettiğini söyler ki bunda haklılık payı da vardır. Birçok lordun kıskançlık içinde karşı koymasına rağmen, İlk Gece Hakkı’nın Kral Jaehaerys tarafından kanunen yasaklanması, kraliçenin isteği doğrultusunda gerçekleşmiştir. Ayrıca Gece Gözcüleri, Karkapısı kalesinin adını kraliçenin onuruna Kraliçekapısı olarak yeniden adlandırmışlardır. Bu jesti yapmalarının sebebi de, Kraliçe’nin büyük ve aşırı derecede maliyetli olan Gece Kalesi’nin yerine yapılan Derin Göl kalesi için Gözcüler’e hazineden mücevherler vermesi ve askeri gücü zayıflamaya başlayan Gözcüler’in gücünün yeniden artmasını sağlayan Yeni Armağan’ın kazanılmasındaki etkin rolünden ötürüdür.

    Yaşlı Kral ile İyi Kraliçe Alysanne, kırk sekiz yıl boyunca evli kaldılar ve evlilikleri, çok sayıdaki çocukları ve torunları ile birlikte çoğunlukla mutlu ve mesut geçti.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    98 FS yılında yapılan Büyük Turnuva

    Kral ile Kraliçe arasında iki büyük tartışma kayıtlara geçmiş olsa da, bu tartışmalar sonucu oluşan uzaklaşmalar bir veya iki yıldan uzun sürmemiştir. İkinci Kavga olarak isimlendirilen tartışmanın nedeni, 92 FS yılında Jaehaerys’in vefat eden ilk oğlu ve varisi Prens Aemon’dan olma kız torunu Rhaenys’i atlayıp, ikinci büyük oğlu Cesur Baelon’a Ejderkayası’nı verme kararıdır. Alysanne, erkeğin bir kadına üstün görülmesinde bir mantık görememiş ve Jaehaerys kadınların işe yaramaz olduğunu düşünüyorsa, kadına da ihtiyaç duymaması gerektiğini belirtmiştir. Çift arasındaki soğukluk zamanla geçse de, Kraliçe’nin ölümünden sonra Yaşlı Kral’ın üzüntüsü ve kederi son nefesine kadar konseyinde hissedilmiştir.

    Jaehaerys’in en büyük aşkı Alysanne iken, en büyük dostu Rahip Barth idi. Alt tabakadan doğma hiçbir kimse açık sözlü ve dahi Rahip Barth kadar krallık içinde yükselememiştir. Kendisi sıradan bir demircinin çocuğu olup genç yaşta Yediler hizmetine verilmişti. Ancak zekası sayesinde adından söz ettirmiş ve zamanla Kızıl Kale’nin kütüphanesinde görev alıp kralın kitaplarından ve yazmalarından sorumlu olmuştur. Orada Kral Jaehaerys ile tanışmış ve kısa sürede sonra da Kral Eli olarak atanmıştır. Soylu birçok lord bu durumu şüphe ile karşılasa da ve Yüksek Septon, Rahip Barth’ın inancına yönelik kuşku dolu sorular yönetse de, Barth kendini onlara kanıtlamak ile kalmamış fazlasını gerçekleştirmiştir.

    Barth’ın desteği ve nasihatları ile Kral Jaehaerys, kendisinden önce veya sonra gelen kralların toplamından daha fazla reform yapmıştır. Dedesi Kral Aegon, Yedi Krallık’ta yasa olarak eski krallık döneminden kalma geleneklerin ve törelerin devam etmesi yönünde karar vermişti ancak Jaehaerys Kuzey’den Dorne sınırına kadar geçerli olacak olan birleştirilmiş tek bir kanunname oluşturmuştur. Bunun yanında Kral’ın Şehri’nde de büyük gelişmeler yaşanmıştır. Kuyular ile atık suların düzenlenmesi gerçekleştirilmiştir ki Barth’a göre içme suyu ile atık suyun birbirine karışmaması şehrin sağlığının korunması açısından çok önemliydi. Bundan da öte Arabulucu Kral Jaehaerys, Kral’ın Şehri ile Menzil’i, Fırtına diyarını, Batı topraklarını, Nehirova’yı ve hatta Kuzey’i birbirine bağlayacak devasa yol ağı çalışmalarına başladı. Yolun yapımı aynı zamanda bölgeler arasındaki seyahat süresini azalttığı için, diyarın kaynaşmasında büyük önem taşımaktadır.Yüzlerce kilometre uzaktaki Kara Kale ile Sur’a kadar uzanan Kral Yolu bu yollar arasında en önemlisidir.

    Bütün bu reformların yanında kimilerine göre Kral Jaehaerys ile Rahip Barth’ın en büyük başarısı Yediler ile uzlaşmasıdır. Sefil Yoldaşlar ile Savaşçı’nın Evladları Maegor dönemindeki kadar faal olmasalar da ki bunun sebebi Maegor’un sert tedbirleri ile sayılarının düşmesidir, hala varlıklarını sürdürüyorlardı. Üstelik örgütlerini yeniden canlandırmak arzusu ile yanıp tutuşmaktalardı. Daha vahimi ise, Yediler’in geleneksel olarak kendilerine bağlı olanları sadece Yediler tarafından yargılanabilir oluşu bazı sorunlar ortaya çıkarmış ve birçok lord, bazı ahlaksız rahiplerin çıkar karşılığında vaaz vermesi hakkında şikayette bulunmuşlardır.

    Yaşlı Kral’ın danışmanlarından birkaçı, bağnazlıkları ile diyarı tekrar kaos ortamına çevirmelerine izin vermeden, Yediler Militanları ile sert bir biçimde ilgilenilip yok edilmeleri gerektiğini konusunda görüş bildirmişlerdi. Geride kalanlar ise militanların, diyardaki herkes gibi adil bir şekilde yargılanmaları gerektiğini düşüncesine daha sıcak bakıyordu. Ancak Jaehaerys bunların yerine Rahip Barth’ı Eski Şehir’e göndermiş, orada Yüksek Septon ile Barth kalıcı bir anlaşma için masaya oturmuşlardır. Geride kalan birkaç Yıldızlar ve Kılıçlar askerlerinin kılıçlarını bırakmaları ve adaletli bir şekilde yargılanmaları karşılığında Yüksek Septon, Demir Taht’ın her zaman Yediler’i koruyup savunacağına dair Kral Jaehaerys’ten kutsal bir yemin etmesini talep etti. Ve böylece Taht ile Yediler arasındaki bu büyük sürtüşme sonsuza kadar kapanmış oldu.

    Jaehaerys’in saltanatındaki bir diğer büyük sorun, basitçe çok fazla Targaryen’ın yani çok fazla olası veliahtın olması sorunudur. 101 FS yılında Cesur Baelon’un vefatı ile birlikte Jaehaerys ikinci kez evlat ve veliaht kaybetmenin acısını yaşadı. Yeni veliahtın kim olacağı sorununu çözmek adına Jaehaerys 101 FS yılında, tarihin ilk Büyük Konsey’ini kurarak sorunu diyardaki lordların oylamasına sundu. Çağrıya diyarın her bir köşesinden lordlar cevap verdi ve bu büyüklükteki bir toplantıya ev sahipliği yapabilecek kale sadece Harrenhal olduğundan, Konsey orada toplandı. İrili ufaklı lordlar emirlerindeki sancaktarlar, şövalyeler, yaverler, hizmetçiler ile birlikte Harrenhal’a geldiler. Dahası onlara demir ustaları, hizmetçi kadınlar,avcılar ve kervancılar da katıldı. Öyle ki yükselen çadırlar nedeni ile kalenin yanına kurulmuş Harrenton köyü diyardaki en büyük dördüncü şehir konumuna geldi.

    Konsey’de on bir hak sahibi hakkında konuşulsa da, asıl tartışma iki büyük aday arasında gerçekleşti. Bunlardan ilki, Jaehaerys’in ilk oğlu Aemon’un en büyük kızı olan Prenses Rhaenys’in oğlu Leanor Velaryon, ikincisi ise Prenses Alyssa ile Cesur Baelon’un ilk oğlu Prens Viserys’dir. İki aday da taht için yeterli seviyede hak iddiasına sahip olsalar da, veraset yasası gereği öncelik Laenor’daydı. Laenor, yakın zamanda Deniz İsi adlı bir ejderha edinmişti. Bunun yanında 94 FS yılında ölen Balerion’un son sahibi olan Viserys ise, Targaryen soyadı taşıyordu. Diyardaki birçok lord Viserys’in erkek tarafından gelişini, Laenor’un kız tarafından gelişine yeğ tutmuşlardır. Aynı zamanda Viserys’in yirmi dört yaşında bir prens, Laenor’un ise henüz yedi yaşında bir çocuk olması da bu karar üzerine etki yapmıştır.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    101 FS yılında toplanan Büyük Konsey'den bir kesit

    Bütün bu durumun yanında Laenor’un tek bir büyük avantajı vardı. Kendisi Yedi Krallık’ın en zengin lordu Lord Corlys Velaryon’un nam-ı diğer Deniz Yılanı’nın oğluydu. Deniz Yılanı lakabı ilk olarak Kraliyet Muhafızları’nın ilk Komutanı olan Sör Corlys Velaryon için kullanılmış olsa da, Lord Corlys’in lakabı ne kılıç ne de mızrak kullanma yeteğinden kaynaklı verilmişti. Bu lakabın verilmesinin sebebi yeni yerler aramak için çıktığı deniz yolculuklarından kaynaklıdır. Kendisi, Valyria kanı taşıyacak kadar eski ve Targaryenlardan bile önce Westeros’a gelen bir hanenin, Velaryon hanesinin bir bireyiydi. Deniz konusunda bilgileri olmaları sebebi ile o kadar fazla Velaryon amiral ve Donanma Başı olarak görev yapmıştır ki, o dönemde bu kurum ve rütbe aile içinde adeta ırsileşmiş durumdaydı.

    Lord Corlys güneye ve kuzeye olmak üzere birçok yere yelken açmıştır. Bir keresinde Westeros’un kuzey ucuna giden bir geçit dedikodusunu araştırmak için gemisi ‘’Buz Kurdu’’ ile yola çıksa da, karşısına donmuş denizler ile devasa buz dağları çıkınca geri dönmek zorunda kalmıştır. Ancak kendisinin en büyük yolculukları, gemisi ‘’Deniz Yılanı’’ ile birlikte çıktığı yolculuklardır ki bu yolculuklar kendisine Deniz Yılanı lakabını kazandırmıştır. Westeros’taki birçok geminin Qarth’a kadar yolculuk edip baharat ve ipek ticareti yaptığı görülmüşse de, Lord Corlys daha da ileriye, efsanevi Yi Ti ve Leng topraklarına yelken açmış, hanesinin zenginliğini tek seferde iki katına çıkarmıştır.

    Lord Corlys Deniz Yılanı üzerinde dokuz büyük yolculuk yapmıştır ve son seferde, Corlys gemisini altın ile doldurup aynı zamanda Qarth’tan yirmi kadar gemi satın alarak onlara en iyi ipekleri, baharatları ve filleri yüklemiştir. Bazı gemiler denizde kaybolsa ve filler geri dönüş yolunda hastalanıp ölseler de, Üstad Mathis’in ’’Dokuz Yolculuk’’ adlı eserine göre Velaryon hanesi belirli bir süre boyunca Lannister’ları ve Hightower’ları geçerek diyardaki en zengin hane olarak kalmıştır.

    Corlys Velaryon dedesinin ölümünden sonra Akıntı İzi Lordu oldu ve edindiği zenginliği kullanarak, efsanelere göre Deniz Kralı olarak adlandırılan deniz tanrısı tarafından Valeryonlara verilen ve Akış Ormanı Tahtı’nın olduğu, yıllardır Velaryon hanesinin antik kalesi olan rutubetli ve küçük Akıntı İzi kalesi yerine Yüksek Akış adlı yeni bir kale yaptırdı. Akış İzi’deki doğudan gelen deniz ticaretinin artması ile birlikte Kabuk ve Baharat Köyü kurulmuş, ticaretin merkezi bir süreliğine Kral’ın Şehri’nden Akış İzi’ne kaymıştır.

    Lord Corlys, şanı, itibarı ve zenginliği ile oğlu Laenor’un tahttaki hakkını desteklemesi ile birlikte Lord Ellard Stark ile Boremund Baratheon da Laenor’un destekçisi oldular. Sonra onlara Lord Blackwood, Lord Bar Emmon ve Lord Celtigar da katıldı ancak sayıları yine de azdı. Oylama aleyhlerine gerçekleşti ve üstadların yazılarında tam bir sayı vermemelerine rağmen, söylencelere göre Büyük Konsey’de her yirmi kişiden sadece biri Laenor adına oy vermiştir. Böylece son toplantıya katılmayan kral, oylama sonucunda Viserys’i Ejderkayası Prensi ilan etti.

    İktidarının son yıllarında Kral Jaehaerys, Sör Otto Hightower’ı El ilan etti ve Sör Otto, bütün ailesini kendisi ile birlikte Kral’ın Şehri’ne getirdi. Gelenler içinde on beş yaşında Alicent adlı genç bir kız da vardı. Alicent zamanla Jaehaerys’in refakatçisi oldu ve krala kitap okuyup, yemek yedirdi, hatta yıkanmasında ve giyinmesinde yardımcı oldu. Kimilerine göre kralın, Alicent’i kendi öz kızı gibi gördüğünü söylerken, kimileri yakışıksız bir şekilde kız ile ilişkisi olduğunu söylemektedir.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    I. Kral Jaehaerys ve Kraliçe Alysanne evlatları Prens Aemon ile birlikte

    ‘’Arabulucu’’ ve ‘’Yaşlı Kral’’ olarak bilinen Kral I. Jaehaerys, 103 FS yılında Leydi Alicent ona yakın arkadaşı Barth’ın yazdığı ‘’Olağandışı Tarih’’ kitabını okurken kendi yatağında hayata gözlerini yumdu. Vefat ettiğinde altmış dokuz yaşındaydı ve diyarı elli beş yıl boyunca bilgece yönetmişti. Westeros’un tamamı, hatta Dorne halkı bile bu derece adil ve iyi olan kralın arkasından ağıtlar yakıp göz yaşı döktü. Kralın külleri biricik eşi Kraliçe Alysanne’in yanına Kızıl Kale’nin altındaki mahzene gömüldü ve diyar onlar gibisini bir daha göremedi.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 27 Aralık 2014; 17:57:07 >




  • Severdim Arabulucu Kral'ı,böyle tam hikayesini okumak üzdü

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Güzel bölümdü. Tek sevdiğim targaryen.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • yeni bölüm ne zaman gelir ki
  • Alyssane'de her fotoğrafta hamile be abi :d herif iyi çalışmış
  • I.VISERYS



    I.Jaehaerys’in uzun ve istikrar dolu saltanatından sonra Viserys, ağzına kadar dolu bir hazineyi ve büyük babasının elli yılı aşkın iyi niyetli ve barışçıl yönetimini miras devralarak tahta çıktı. Targaryen hanesinin en güçlü olduğu dönem I.Viserys dönemidir. Kıyamet’ten bu yana, ilk kez hanedeki prenslerin ve prenseslerin sayısı bu denli fazlalaşmış ve diyarda var olan ejderhaların sayısı 103 FS ve 129 FS yılları arasında ayyuka çıkmıştır.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Demir Taht'a oturmuş Kral I.Viserys

    Hanedan üyeleri arasında gerçekleşecek olan büyük ‘’Ejderhaların Dansı’’ ayaklanması Viserys’in saltanatı döneminde kök salmaya başlasa da, kralın ilk dönemlerindeki baş sorunu kardeşi Prens Daemon Targaryen’dı. Daemon dakikası dakikasına uymayan ve çok alıngan bir yapıda olması ile birlikte cesur, pervasız ve tehlikeli biriydi. I.Maegor gibi Daemon da on altı yaşında şövalye ilan edildi ve bunun onuruna I.Jaehaerys’in bizzat kendisi tarafından Valyria çeliğinden dövülme Kara Kızkardeş ile ödüllendirildi. Kendisi Büyük Konsey’de abisi Viserys’in en azılı destekçilerinden biriydi ve Konsey kararı sonrası Corlys Velaryon’un oğlu Laenor’un tahttaki hakkı için donanma toparladığı dedikoduları yayıldığında, kendisine yeminli kılıçlardan ve askerlerden oluşan küçük bir ordu bile toparlamıştı. Kral Jaehaerys kan dökülmesini önlemişse de, birçok kişi Daemon’un meseleyi kılıçla çözmek için hazırda beklediğinin farkındaydı.

    97 FS yılında Daemon, Vadi’nin antik kalelerinden biri olan Taşyazı kalesinin varisi Rhea Royce ile evlendi. Bu evlilik politik olarak getirisi olan bir evlilikti ancak Daemon ne Vadi’yi ve ne de eşini bir türlü kabullenemediği için ayrılmak zorunda kaldılar.

    Bu verimsiz evlilik sonucunda, Viserys kardeşinin boşanma ricasını kabul etmese de, onu konseyine çağırıp hükmetme sorumluluğunu omuzlarına koydu. Daemon sırası ile Hazine Başı ve Kanun Başı makamında oturdu ancak asıl rakibi Kral Eli Otto Hightower’dı. Uzun uğraşları sonunda abisi Viserys’i Kral Eli’ni kovmaya ikna etse de, abisi onu 104 FS yılında Şehir Gözcüleri’nin komutanlığına atadı.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    ''Şehrin Prensi'' Daemon Targaryen Şehir Gözcüleri ile birlikte devriye gezerken,

    Prens Daemon Şehir Gözcüleri’nin silah envanterini ve antrenmanlarını geliştirip düzene soktu ve onlara altın rengi pelerinler vererek, günümüzde kadar gelen ‘’Altın Pelerinliler’’ lakabının oluşmasını sağladı. Sıklıkla şehri devriye gezen askerlerine eşlik ettiği için kısa sürede en tehlikeli öksüzlerden, en zengin tüccarlara kadar herkes ile haşır neşir olmuş, bu sayede genelev ve eğlence yerlerinde kulaktan kulağa yayılan bir kötü şöhretin sahibi olmuştur. Daemon’un liderliğinde şehirdeki suç oranı hızlı bir şekilde düştü ve kimileri bunun sebebi olarak Daemon’un acımasız cezalar vermeyi çok sevdiğini dile getirmiştir. Ancak onun yönetiminden çıkar sağlayanlar ise Daemon’u çok sevmiştir. Böylece kısa süre sonra Daemon şehirde ‘’Kenar Mahalle Lordu’’ olarak bilinir hale geldi. Daha sonraları Viserys’in onu Ejderkayası Prensi yapmamasından ötürü, ‘’Şehrin Prensi’’ olarak çağrılmaya başlandı. Şehirdeki genelevler içinde, çok solgun derili olan ve bu sebepten ötürü onu tanıyan diğer fahişeler tarafından ‘’Beyaz Kurtçuk’’ olarak çağrılan Mysaria isimli Lys’li bir dansçı kız ile tanıştı ve kızı eş olarak yanına aldı. Daha sonraları kız Daemon’un Muhbir Başı olarak görev almıştır.

    Kimilerine göre Daemon’un Büyük Konsey’de abisi Viserys’in tarafını tutmasının asıl sebebi, abisinin kendisini varis olarak ilan edeceğine olan inancından ötürüdür. Ancak Viserys’in aklında hali hazırda bir varis vardı: Prenses Rhaenyra; eşi Arryn hanesinden Kraliçe Aemma’dan olma ilk evladı. Rhaenyra 97 FS yılında doğdu ve Viserys kızının bebekliğinden beri onun üzerine titredi. Kızını kendisi ile bile birlikte her yere götürmüş, hatta izleyip öğrenmesi için konsey toplantılarına bile getirmiştir. Bu sebepten ötürü konsey de Rhaenyra’yı benimsemiş hatta bağlılıklarını bildirmiştir.

    Şarkıcılar Rhaenyra’ya yaşının ilerisinde zeki ve bilge olduğu için ‘’Diyarın Neşesi’’ lakabı takmışlardır. Rhaenyra, on yedi yaşında ejderlordu oldu ve Valyria inancındaki tanrılarından biri olan Syrax’ın ismi verilen dişi ejderhanın sahipliğini kazandı.

    105 FS yılında Kraliçe nihayet Kralın ve kendisinin uzun zamandır beklediği erkek bir varis dünyaya getirdi ancak Kraliçe doğum sırasında hayatını kaybetti ve Baelon isimli bebek ise ancak bir yıl yaşayabildi. Bu olay neticesinde Kral Viserys, etraftan gelen varisin kim olacağı baskılarından bıkıp, 92 FS’daki ‘’İkinci Kavga’’ örneği ile 101 FS’daki Büyük Konsey kararlarını hiç sayarak resmi olarak kızı Rhaenyra’yı Ejderkayası Prensesi ve tahtın varisi ilan etti. Bu kararın şerefine büyük bir kutlama tertiplendi ve kutlamaya katılan yüzlerce lord, babasının dizi dibinde oturan prensese biat etti. Prens Daemon ne törene katıldı, ne de prensese bağlılığını bildirdi.

    105 FS yılı hakkında belirtmemiz gereken bir olay daha vardır ve bu da Sör Criston Cole’un Kraliyet Muhafızları’na katılışıdır. 82 FS yılında Kara Liman’dan Dondarrion’ların servisinde bulunan bir kahyanın oğlu olan Criston, Viserys’in tahta çıkışı şerefine Bakire Havuzu’nda düzenlenen turnuvada meydan dövüşünde birinciliği, mızrak yarışında ikinciliği elde ederek ile dikkatleri üzerine çekti.

    Siyah saçları, yeşil gözleri ve yakışıklılığı ile kadınların ilgisi çeken Sör Cole, en çok Prenses Rhaenyra’nın ilgisi ile karşılaşmıştır. Prenses çocukça bir ilgi ile Cole’a bağlanarak, onu ‘’Beyaz Şövalyem’’ diye isimlendirip, Sör Cole’un kendisinin yeminli koruması olması için babasına yalvardı ki Kral da bunu kabul etti. Bu olayla birlikte Cole her zaman prensesin yanında oldu ve onun adına turnuvalarda yarıştı. Daha sonraları kimilerine göre prensesin Sör Criston’da gözü olduğu söylense de bu durumun tamamen doğru olduğu konusunda şüpheler vardır.

    Kral Viserys’in, Sör Otto Hightower’ın da teşviki ile, Sör Otto’nun kızı ve Yaşlı Kral’ın bakıcısı Leydi Alicent ile evlenme kararı ile durumlar daha da karışık hale geldi. Tahtın varisliğini elinde bulunduran Rhaenyra, babasının yeni eşini sevgi ile karşılar ve diyarın büyük çoğunluğu bu evliliği kutlar iken, Vadi’de ve Akıntı İzi’nde aynı sevinçten eser yoktu. Söylenene göre Vadi’de evlilik haberini alan Prens Daemon, öfke içinde haberi kendisine getiren hizmetçisini kırbaçlatmış, Akıntı İzi’nde ise Lord Corlys ile Prenses Rhaenys ise Kral tarafından reddedilen kızları Laena’yı teselli etme uğraşındaydı.

    Kral Viserys ile Alicent’in evliliği, Prens Daemon ile Deniz Yılanı arasında bir ittifak kurulmasına neden oldu. Tacın kendisine kalmasını uzun süredir bekleyen Daemon, son evlilikle birlikte doğan prensler ile veraset kanuna göre çok geride kalması neticesinde, kendi krallığını kurma düşüncesinde karar kıldı. Ve bunun için Daemon ile Corlys Velaryon’un ortak bir noktası vardı. Bu nokta ise, Volantis’e karşı birleşip ittifak kuran Lys, Myr ve Tyrosh’un oluşturduğu kimi zaman ‘’Üçlü Otorite’’ olarak da bilinen ‘’Üç Kızkardeşin Krallığı’’dır. Bu birliktelik Yedi Krallık tarafından başta onaylansa da, kısa süre sonra diyarın başına korsanlardan ve yağmacılardan çok daha büyük sorunlar açmıştır.

    Savaş 106 FS yılında başladı ve savaşa Deniz Yılanı donanmasını getirirken, Daemon Caraxes ile emrindeki askerler ile Daemon’un sancağı altında toplanan gezgin şövalyelerden oluşan ordusunun başında liderlik yeteneklerini gösterdi. Kral Viserys de savaşa katkıda bulunmuş, altın ve erzak yardımı yapmıştır.

    İki yıl boyunca sayısız zafer kazanan Prens Daemon, Myr’lı prens Amiral Craghas Drahar’ı nam-ı diğer Yengeç Besleyen’i birebir mücadelede öldürdü ve 109 FS yılında kendisini Dar Deniz’in Kralı ilan etti. Kral Viserys bu haberi aldığında kardeşine ‘’beladan uzak durması’’ şartı ile tacının kendisinde kalabileceğini bildirdiği söylenir. Ancak Daemon’un bu krallık ilanı çok erken verilmiş bir ilandı ne yazık ki. Üçlü Otorite ertesi sene yeni bir donanma ile ordu kurdu ve Dorne da Daemon’un bu yeni kurulmuş minik kralığına karşı Üçlü Otorite’nin yanında savaşa dahil oldu.

    107 FS yılında Alicent, Aegon ismi verilen bir erkek çocuk dünyaya getirdi ve Kral en sonunda o hep istediği erkek çocuğa sahip oldu. Aegon’dan sonra Helaena, Aegon’un gelecekteki müstakbel eşi dünyaya geldi. Ondan sonra ise Aemond isimli bir erkek çocuk daha. Erkek evladların dünyaya gelişi ile veraset işleyişi hakkındaki soruların tekrar gün yüzüne çıkmasına neden oldu. Ki bu sorular sadece Kraliçe tarafından değil, Aemma’nın evlatları yerine kendi kanından birinin tahta çıkması için yanıp tutuşan Kraliçenin babası Kral Eli tarafından da. 109 FS yılında Sör Otto haddini aşınca, Viserys Sör Otto’yu görevden alıp Kral Eli olarak o zamana kadar Kanun Başı olarak hizmet veren Lord Lyonel Strong’u Kral Eli ilan etti. Viserys’e göre tartışılacak hiçbirşey yoktu; varis Rhaenyra’ydı ve aksi yönde tek bir kelime dahi duymak istemiyordu. Üstelik 101 FS yılında gerçekleştirilen Büyük Konsey’den çıkan ‘’erkek tarafı kadın tarafından daima üstündür’’ kararı ortada iken.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Kral Viserys'in erkek çocukları;Aegon, Daeron, Aemond (soldan sağa)

    Günümüze kadar ulaşan mektuplar ve yazmalar sayesinde, ‘’Kraliçe’nin tarafı’’ ve ‘’Prenses’in tarafı’’ olarak bilenen oluşumlarla ilgili bilgilere sahibiz. 111 FS yılındaki turnuva sağolsun ki bu oluşumlar basitçe Yeşiller ve Siyahlar olarak nitelendirilmiştir. Bize söylenene göre bu turnuvada Kraliçe Alicent göz alıcı güzellikte yeşil bir elbise giymişken, Rhaenyra ise varisliğine ve Targaryen hanesinin sancağına atıfta bulunarak kırmızı ile süslenmiş siyah renkli bir elbise giymiştir. Bu turnuva aynı zamanda Dar Deniz’in Kralı olan Daemon Targaryen’in savaşlarından geri dönüşüne tanıklık etmiştir. Ejderhası Caraxes’in sırtında iken başında olan Daemon, tacı yere indiğinde çıkardı ve abisinden önünde diz çökerek sadakatinin bir işareti olarak abisine doğru uzattı. Viserys Daemon’u ayağa kaldırarak tacı ona geri verdi ve iki yanağından Daemon’u öpüp sarıldı. Aralarında ne kadar sürtüşme olursa olsun, Viserys kardeşini her zaman sevmişti. Turnuva alanındaki izleyiciler bu durumu alkışlarken, kalabalık içinde en çok sevinen, cesur amcasını seven Rhaenyra olmuştu. Belki de gereğinden fazla seven diyebiliriz ancak bu konuda elimizdeki kaynaklar tutarsızdır.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Daemon Targaryen tacını Kral Viserys'e sunarken,

    Bu sevgi dolu birleşmeden sadece birkaç ay sonra Daemon Yedi Krallık’tan sürgün edildi. Ancak sebep neydi? Sebebin ne olduğu konusunda kaynaklar arasında büyük ölçüde farklar vardır. Bazıları, Runciter ve Munkun gibi, Kral Viserys ile Kral Daemon’un tartıştığını, Daemon’un da bu yüzden şehri terk ettiğini yazar. Kimileri ise Kraliçe Alicent’ın ve elbette ki Sör Otto’nun telkinleri ile Kral Viserys’i Daemon’un diyardan gönderilmesi konusunda ikna ettiğini söyler. Ancak elimizdeki iki kaynak bu sürgünün sebeplerini daha açık bir şekilde yazmıştır.

    Rahip Eustace’in ‘’Birinci Viserys’in Saltanatı ve O’ndan sonra gelen Ejderhaların Dansı’’ adlı eseri, rahip tarafından savaşın bitişinden sonra kaleme alınmıştır. Kitabının ağır ve akıcı olmayan bir üslubu olmasına rağmen Eustace, kitabında Targaryenlar ve olaylar hakkında gayet kendinden emin ve kesin yargılarda bulunmuştur. Mantar’ın yazdığı ‘’Mantar’ın Şahit Oldukları’’ kitabı ise bambaşka bir konudur. Doksan santim boyunda, olağan dışı büyüklükte bir kafası olan Mantar, zeka geriliği olduğu düşünülen bir saray soytarısıydı. Bu yüzden konseydeki ve saraydakiler onun yanında serbestçe konuşmuşlardı. Kendisinin yazdığı kitabın iddiasına göre yazılanlar, kendisinin sarayda bulunduğu yılları kapsamakta ve bilmediğimiz isimler ile birlikte Mantar’ın ihanet, komplo, suikast ve gizli buluşma hikayeleri ile doludur. Rahip Eustace ile Mantar’ın yazıları çoğunluklar birbiri ile uyuşmuyor olsa da, şaşırtıcı bir şekilde bu konuda uyuşuyor gibi görünüyor.

    Eustace’e göre Sör Arryk Cargyll, Prenses Rhaenyra ile Daemon’u aynı yatakta yakalamış, Viserys de bu yüzden kardeşini sürgüne göndermiştir. Mantar’a göre ise, Rhaenyra Sör Criston Cole’a göz dikmiş, ancak şövalye, yemininden ötürü Prensesi reddetmiştir. Bunun sonrasında amcası prensese, Sör Criston’un yeminini bozabilmesi için sevişme sanatı öğretmeye gönüllü olduğunu ve prenses sonunda şövalyeye yaklaşıp ki Mantar’a göre Sör Cole yaşlanmış bir rahip kadar iffetli bir kişiydi, kendini açıkladığında şövalye korku ve iğrenme ile karşılık vermiştir. Viserys sonrasında olanları duymuş ve Daemon’u sürgüne göndermiştir. İki hikayeden hangisi doğru olursa olsun, bizim kesin olarak bildiğimiz şey, Daemon’un Leydi Rhea ile boşanmasını sağlar ise Rhaenyra ile evlenebileceğini söylemesi, Viserys’in bu teklifi reddedip, Daemon’u ölene kadar Yedi Krallık’tan sürgün etmesidir. Daemon diyardan ayrılıp Basamaklar’a geri döndü ve savaşlarına devam etti.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    ''Diyarın Neşesi'' Prenses Rhaenyra,

    112 FS yılında Sör Harrold Westerling’in vefatı ile birlikte Sör Criston Cole onun yerine Kraliyet Muhafızlığı Komutanlığı’na atandı. Ve 113 FS yılında Prenses Rhaenyra reşit oldu. Bu senenin öncesinde birçokları prensesin sevgisini kazanmak için çabalamış (bunların içinde Harrenhal varisi Sör Harwin Strong da vardır. Kendisi ‘’Kemikkıran’’ olarak ünlenmiş ve dönemin en güçlü şövalyesi olarak nitelendirilmiştir), hediyeler yağdırmış (Casterly Kayası’nda ikiz kardeşler Sör Jason ve Sör Tyland Lannister gibi), güzelliğine şarkılar bestelemiş, ve hatta prensesin uğrunda düellolar bile yapılmıştır (Lord Blackwood ile Lord Bracken’ın oğullarının yaptıkları düello gibi). Hatta ve hatta halk arasında prensesin Dorne Prensi ile evlendirilip iki diyarı birleştirileceği bile konuşulur olmuştu. Kraliçe Alicent ile babası Sör Otto, doğal olarak prensese her ne kadar küçük olsa da Prens Aegon’u layık görüp teklif ettiler. Ancak iki kardeş asla birbirleri ile anlaşamazdı ve Viserys, eşinin bu evliliği sevgiden çok politik hırslarından dolayı istediğinin farkındaydı.

    Bütün adayları bir kenara iten Viserys, yüzünü 101 FS yılındaki Büyük Konsey’de rakibi olan Laenor ve onun anne-babası olan Deniz Yılanı ile Prenses Rhaenys’e döndü. Laenor iki taraftan da ejder kanı taşımaktaydı ve hatta kendisine ait Deniz İsi diye adlandırılmış muhteşem parlaklıkta gri-beyaz renkli bir ejderhası vardı. Dahası bu evlilik 101 FS yılında birbirlerine karşı duran iki tarafı bir araya getirebilecek bir evlilikti. Ancak ortada tek bir sorun vardı: O da, on dokuz yaşındaki Laenor kadınlardan çok kendi yaşıtı olan erkeklerle birlikte olmayı sevmesiydi. Ve Laenor hakkında o yaşına kadar tek bir kadına bile el sürmediği söylenir. Ancak bu konuda Baş Üstad Mellos’un sözleri tarihe geçmiştir, ‘’Ne olmuş? Benim de balıklarla aram iyi değil ancak önüme koydukları zaman yerim.’’

    Rhaenyra’ın aklında ise çok daha farklı düşünceler vardı. Belki Eustace’in belirttiği gibi içinde Prens Daemon ile evlenme ümidi vardı ya da Mantar’ın yazdığı gibi Criston Cole’u ayartmak vardı. Ancak Viserys bu düşüncelerin hiçbirini duymadı keza, bütün itirazlara rağmen Kralın belirttiği tek şey, eğer Rhaenyra bu evliliği kabul etmez ise, tahtın kime geçeceğini tekrar gözden geçireceğiydi. Ve sonra Sör Criston Cole ile Rhaenyra arasında son bir tartışma oldu ve bugün bile bu tartışma sonrasındaki ayrılma kararının Sör Criston tarafından mı yoksa Rhaenyra tarafından mı alındığı bilinmemektedir. Prenses, Sör Criston’ı son bir kez daha mı ayartmaya çalıştı? Ya da en sonunda ona olan aşkını ilan edip kendi düğünü öncesinde onunla birlikte kaçmaya ikna mı etmeye çalıştı?

    Birşey diyemiyoruz. Yine aynı şekilde Cole Prensesi terk ettikten sonra Rhaenyra’nın kendini Sör Harwin Strong’un kollarına atıp bekaretini kaybedip kaybetmediğini de bilmiyoruz. Mantar’ın kendisi şövalye ile prensesi aynı yatakta gördüğünü iddia etmektedir ancak kendisinin söylediklerine güvenilmeyeceği göz önüne alındığında gerçekte olanın ne olduğu konusunda birşey söylenilemiyor. Bizim kesin olarak bildiğimiz şey, 114 FS yılında Prenses Rhaenyra ile yeni şövalye ilan edilmiş Sör Laenor evlendi ve geleneksel olarak kutlama turnuvası yapıldı. Bu turnuvada Rhaenyra’nın şampiyonu Kemikkıran iken, Sör Criston ilk defa Kraliçe Alicent adına bir turnuvada yer alıyordu. Turnuvada yer alanların onayladıklarına göre gazap dolu gibi görünen Cole önüne gelen bütün rakiplerini yendi. Karşısına çıkan Kemikkıran’ın köprücük kemiği ile dirseğini kırdı ve bu olay Mantar’ın Criston’a ‘’Kırıkkemik’’ lakabını takmasına neden oldu. Ancak turnuvadaki en ağır yarayı Sör Harwin Strong değil, Laenor’un şampiyonu, Öpücük Şövalyesi olarak tanınan yakışıklı şövalye Sör Joffrey Lonmouth aldı. Sör Joffrey meydandan üzeri kendi kanı ile kaplı ve bilinci kapalı bir şekilde sürüklenerek çıkarıldı ve altı gün hayata tutunabildi. Leanor ise acısından gözyaşlarına boğuldu.

    Turnuva sonrasında Sör Laenor Akıntı İzi’ne gitmek üzere ayrıldı ve kimileri evliliğin tamamına erip ermediğini merak etmeye başlamıştı. Rhaenyra Ejderkayası’nda, kocası ise Akıntı İzi’nde olduğu için çoğu zaman birbirlerinden uzaktalardı. Her ne kadar diyar varis için endişeleniyor olsa da, istekleri kısa sürede yerine geldi. 114 FS’nın sonlarına doğru Rhaenyra, Jacaerys adı verilen ve ailesi ile arkadaşları tarafından Jace diye çağırılan (Sör Laenor’un önerdiği Joffrey ismi değil), sağlıklı bir erkek evlat dünyada getirdi. Ancak, Rhaenyra ile Laenor’un ikisi de ejder kanındandı ve Sör Laenor kanca burunlu, yapılı, beyaz-gümüş renkte saçları ve mora çalan gözleri ile Valyria mirasına sahip ise, neden Jacaerys kahverengi saçlı ve basık burunluydu? Birçok kişi meraklı gözlerle bir çocuğa bir de şimdi Siyahlar’ın şefi ve Rhaenyra’nın dibinden ayrılmayan yeminli koruması Sör Harwin Strong’a baktı.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Prenses Rhaenyra'nın erkek evlatları; Jacearys, Joffrey ve Lucerys (soldan sağa)

    Rhaeyra, Lucerys ile Joffrey isimli iki erkek çocuk daha dünyaya getirdi. İki çocuk da sağlıklı, iri yapılıydı ve Rhaeyra ve Laenor’un sahip olmadığı kahverengi saça ve kalkık buruna sahipti. Yeşiller arasında söylenenlere göre çocuklar kesinlikle ve kesinlikle Kemikkıran’ın çocuklarıydı ve birçoğu ejderha bile süremeyeceklerinden şüphe ediyordu. Ancak Viserys’in emri ile her çocuğun beşinin başına birer ejderha yumurtası koyuldu ve her yumurta çatlayıp Vermax, Arrax ve Tyraxes isimli üç ejderha hayat buldu. Görünüşe göre Rhaenyra’yı varis olarak kalmasını isteyen Kral, etraftaki söylencelere kulak tıkayıp aldırış etmemiştir.

    120 FS yılında o yılı Kızıl Bahar Yılı (236 FS yılındaki Kızıl Bahar ile karıştırılmamalı) olarak adlandırılmasına yol açan dört trajedi meydana geldi ki bu trajediler Ejderhaların Dansı’nın kaynağıdır. Bu trajedilerden ilki, Laenor’un kız kardeşi Laena Velaryon’un vefatıdır. Bir zamanlar Viserys’e eş olarak düşünülen Laena, 115 FS yılında Daemon’un eşi Leydi Rhea Vadi’de avlanırken ölünce, Prens Daemon Laena ile evlendi. (Bu sırada Daemon, Basamaklar’da sıkılmış, tacından vaz geçmişti ve ‘’krallık’’ ortadan kaldırılana kadar Daemon’dan sonra beş farklı kişi Dar Deniz’in Kralı ünvanını sahiplenmiştir.)

    Laena Daemon’a Baela ve Rhaena isimli iki kız çocuğu verdi. Kral Viserys önceleri kendisinden izinsiz tertiplenen bu evliliği duyduğunda sinirlense de, Küçük Konsey’in itirazlarına rağmen Daemon’un kızlarını 117 FS yılında konseye sunmasına izin verdi. Belli ki Kral, olan herşeye rağmen küçük kardeşini seviyordu ve belki de baba olmanın kardeşinin içindeki öfkeyi bastıracağını düşünmüştü. 120 FS yılında Laena tekrar hamile kaldı ve Daemon’a hep arzu ettiği erkek evladı verdi. Ancak annesinin rahminden çıkarılan çocuk çarpık, özürlü doğmuştu ve doğumundan kısa bir süre sonra vefat etti. Laena da çok geçmeden ölen evladının peşinden gitti.

    Ancak o sene daha büyük ağıtlar yakan Laena’nın ebeveynleri Lord Corlys ile Prenses Rhaenys’ti. Daha kızlarının acısı geçmemişken, erkek evlatlarının da ölümü ile yüzleştiler. Bütün kaynaklarda ortak olan nokta, Laenor’un Baharat Kasabası’ndaki bir pazara katılmak üzereyken öldürüldüğüdür. Eustace katil olarak Laenor’un arkadaşı ve kimilerine göre sevgilisi olan Sör Qarl Correy olduğunu söyler. Laenor’un onu başka biri için bırakacağını öğrendiğinde kılıçlar çekilir ve Laenor katledilir. Sör Qarl olay yerinden kaçar ve bir daha onu gören olmaz. Diğer yandan Mantar ise, çok daha karanlık bir hikaye anlatır: Prens Daemon, Rhaenyra kendisine kalsın diye Correy’e para verip Laenor’u öldürtmüştür.

    Üçüncü trajedi Alicent ile Rhaenyra’nın çocukları arasında çıkan çirkin tartışmadır. Tartışma, ejderhasız Aemond Targaryen’in merhum Laena’nın ejderhası Vhagar’ı kendisi için almaya çalışması sırasında çıkmıştır. İtişmeler, Aemond’un Rhaeyra’nın çocuklarına ‘’Stronglar’’ diye dalga geçmesi ile yumruklaşmaya dönüştü ve yumruklaşma da, Prens Lucerys’in çektiği bıçağını Aemond’un gözüne saplaması ile son buldu. Sonrasında Aemond, Tek-Göz Aemond olarak tanındı ancak Aemond, Vhagar’ı kazanmayı başardı (Aemond sonraki yıllarda kaybettiği gözünün intikamını almıştır ancak bu intikam diyarın kan ağlamasına neden olmuştur).

    Viserys arabuluculuk yapmaya çalışsa da, en sonunda Rhaenyra’nın çocuklarının kökenini sorgulayan her kim olursa dilinin koparılacağını duyurdu. Sonrasında bir daha tartışma yaşanmaması için Alicent ile çocuklarının Kral’ın Şehri’ne dönmesine emretti. Sör Erryk Cargyll ise Ejderkayası’nda kalıp, Harrenhal’a geri dönen Sör Harwin Strong’un yerini alarak Rhaenyra’nın yeni yeminli koruması oldu.

    Son trajedi ise Lord Lyonel ile varisi olan Sör Harwin’in ölümüne yol açan Harrenhal yangınıdır. Artık yaşlanan ve bitkin Viserys elini diyarın yönetiminden çekmişti ve Lord Lyonel’ın ölümü ile El’siz kalmıştı. Bu arada Rhaenyra ise hem kocasından, kimilerine göre hem de sevgilisinden olmuştu. Kimileri bu yangının sadece basit bir kaza olduğunu söyler. Ancak bazıları daha acı bir olasılıktan bahsetmektedir. Bazıları Kral’ın araştırmacılarından biri ve aynı zamanda Lord Lyonel’ın en küçük oğlu olan Düztaban Larys’in Harrenhal’a sahip olabilmek amacı ile bu yangını düzenlediğini söyler. Bazı tarihçiler ise yangının Prens Daemon’un işi olduğunu ima etmektedir.

    Kral yeni bir El seçmek yerine, eskilerden birini, eşi Alicent’in ısrarı ile, Eski Şehir’den Sör Otto’yu geri çağırıp yeniden El ilan etti. Rhaenyra ise merhum kocasının yasını tutmak yerine sonunda amcası Prens Daemon ile evlendi. 120 FS’nin sonuna doğru Daemon’a bir erkek evlat bile verdi ki çocuğun adı Fatih’in hürmetine Aegon olarak konuldu (Kraliçe Alicent’in bu durumu öğrendiğinde öfkeden kudurduğu söylenir çünkü kendisinin en büyük oğlu da Fatih’in ismini taşımaktaydı. İki Aegon da sonraları Büyük Aegon ve Genç Aegon olarak anılmaya başlanmıştır). 122 FS yılında Rhaenyra ikinci erkek evladını, Viserys’i doğurdu. Viserys abisi Genç Aegon veya diğer üvey kardeşleri gibi güçlü ve yapılı olmasa da, zeki olduğu aşikardı. Ancak kimileri çocuğun beşiğine koyulan ejderha yumurtası çatlamamasını kötü bir işaret olarak algılamıştır.

    Ve böylece iki taraf arasındaki çatışmanın gelişimi, 129 FS yılında I.Viserys’in ölümüne kadar devam etti. Oğlu Büyük Aegon kız kardeşi Helaena ile evlendi ve Helaena dünyaya Jaehaerys ve Jaeheara isimli ikiz çocuk dünyaya getirdi (Jaehaera söylenene göre çok garip bir çocukmuş, diğer çocuklardan çok daha yavaş büyümüş ve diğer çocuklar gibi ne ağlar, ne de gülümsermiş). 127 FS yılında ise Maelor adında bir başka erkek evlat doğurdu. Akıntı İzi’nde ise Deniz Yılanı hastalandı ve yataklara düştü. Hayatının kış dönemini yaşayan Viserys ise, 128 FS yılında bir hükme karar verirken kendini Demir Taht’ta yaraladı. Yara tehlikeli bir şekilde iltihaplanınca, Üstad Mellos’un ölümünden sonra onun yerini alan Üstad Orwyle, Kralın iki parmağını kesmek zorunda kaldı. Bu durum ne yazık ki hastalığın yayılmasını önleyemedi ve 128 FS yılı bitip 129 FS yılı başlarken, Viserys gittikçe kötüleşmeye başladı.

    129 FS yılının üçüncü ayının üçüncü gününde, Kral yatağında Jaehaerys ve Jaehaera’ya büyük büyük büyük dedelerinin ve onun kraliçesinin Sur’un arkasındaki mamutlar, devler ve yabaniler ile savaşının hikayesini anlatırken, kendini yorgun hissetti ve torunlarına hikayenin bittiğini söyleyerek uykuya daldı. Ve bir daha uyanamadı. Viserys, Yedi Krallık tarihinin en ihtişamlı yıllarında yirmi altı yıl hüküm sürdü ancak bu saltanat boyunca kendi ailesinin çoğunun ve ejderhaların tamamının ölümüne neden olacak sorunların tohumlarını ekti.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 11 Ocak 2015; 23:56:52 >




  • Ellerinize sağlık. şu ara boş vaktim var. çeviriye ben de yardımcı olmak isterim.
  • Yeni bölüm ne zaman?
  • II.AEGON





    Şarkıcıların ve Munkun’ın ‘’Ejderhaların Dansı’’ diye isimlendirdiği savaş, tarihteki savaşların en kanlısı, en acımasızı ve en kötü çeşididir keza Dans, kardeşler arasında çıkan bir savaştır. Viserys’in karşı çıkılamaz Rhaenyra tercihine rağmen Prens Aegon, annesinin ve Küçük Konsey’inin ikna çabaları sonunda daha babasının cesedi bile soğumadan, kralın tacını alıp başına taktı. Ejderkayası Prensesi Rhaenyra bu haberi öğrendiğinde öfkesinden kudurmuştu. Kendisi o zamanlar, Prens Daemon’dan olma üçüncü çocuğunu doğurmak üzere Ejderkayası’ndaydı.

    Doğum gerçekleştikten sonra Rhaenyra savaş hazırlıklarına başladı. Prenses’in ve Kraliçe’nin de kendi akrabaları ve diyardaki lordlar içinde destekçileri vardı. Ve iki tarafında ellerinde ejderhalar vardı ki bu felaket habercisiydi. Diyarın daha önce hiç olmadığı kadar kana bulanması ve haneler arasında oluşan yaraların yıllarca iyileşmemesi de bu felaketin somut kanıtıdır.

    Mantar’ın iddialarına göre Kraliçe Alicent, kocasının ölümünü içkisine kattığı ‘’bir tutam zehir’’ ile hızlandırmıştır. Ancak Dans’ta akan ilk kanın, Viserys’in gerçek varisinin Rhaenyra olduğunu ve onun taç giymesi gerektiğini söyleyen yaşlı Hazine Başı Lord Beesbury’e ait olduğu konusunda bütün tarihçiler hemfikirdir. Karşı görüşlü Lord Beesbury’nin nasıl öldüğü konusunda ise fikir ayrılıkları vardır. Bazıları, açıklaması sonrasında kara hücreye atıldığını ve burada hastalanıp öldüğünü iddia ederken, bazıları da Kraliyet Muhafızları’nın Kumandanı Sör Criston Cole’un-ki kısa süre sonra ‘’Kralyaratan’’ lakabı ile anılmaya başlayacaktır- toplantı masasında Lord Beesbury’nin boğazını kestiğini söyler. Mantar’a göre ise Cole, Beesbury’yi camdan aşağı fırlatmıştır ancak Mantar’ın o sırada Ejderkayası’nda Rhaenyra’nın yanında olduğunu belirtmemizde fayda vardır. Nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin bu ölüm, yaşacak birçok ölümden sadece ilkiydi. Velakin bu ölümler içinde en çok yürek sızlatanı, Rhaenyra’nın oğlu Lucerys Velaryon ile Aegon’un varisi Jaehaerys’in ölümleridir.

    Luke Velaryon’un ölümüne Fırtına Burnu’ndaki birçok kişi şahitlik etmiştir ve anlatılanların büyük çoğunluğu da birbiri ile uyumludur. Lord Borros’un desteğini almak adına annesi tarafından görevlendirilen Lucerys, kaleye vardığında karşısında Prens Aemond Targaryen’ı buldu. Aemond Lucerys’ten yaşça büyük, daha güçlü ve daha zalim olmasının yanında dokuz sene önce gerçekleşen tartışma sonunda Lucerys’in onun bir gözünü kör bırakmasından ötürü prense karşı aşırı derecede bir nefret duyuyordu. Lord Borros Aemond’un intikamını Fırtına Burnu içinde almasına izin vermemesine rağmen, kale dışında olacakların umrunda olmadığını belirtti. Böylece Prens Aemond Vhagar’ın sırtına atladı ve Arrax isimli genç ejderhası sırtında kaçan Lucerys’i kovalamaya başladı. Prens ve genç ejderhası fırtınalı hava yüzünden uçmakta zorluk çekti ve ikisi de Fırtına Burnu kalesinin görüş menzili içinde denize çakılarak hayatını kaybetti.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Prens Lucerys ile ejderhası Arrax'ın ölümü,

    Söylenilene göre Rhaenyra oğlunun ölüm haberini aldığında yıkılır ancak Lucerys’in üvey babası Daemon Targaryen kadar değil. Prens Daemon’un, Lucerys’in ölüm haberini aldıktan sonra Ejderkayası’na gönderdiği mektupta; ‘’Göze göz, dişe diş, oğula karşılık oğul. Lucerys’in intikamı alınacak,’’ yazmaktaydı. Sonuçta kendisi ‘’Şehrin Prensi’’ydi ve hala bile Kral’ın Şehri’ndeki umumhanelerde ve eğlence mekanlarında birçok arkadaşı vardı. O arkadaşların başında da Beyaz Kurtçuk Mysaria geliyordu. Mysaria, Prens’in intikamını alması adına tarih tarafından Kan ve Peynir olarak bilinen bir vahşi ile fare avcısını kiralık katil olarak tuttu. İşi gereği fare avcısı, Maegor’un gizli tünelleri hakkında herşeyi biliyordu. Kızıl Kale’ye bu tüneller vasıtası ile sızan Kan ve Peynir, Kraliçe Helaena ile çocuklarını ele geçirdiler ve II. Aegon’un eşine acımasız bir tercih hakkı sundular: Hangi çocuğunun ölmesine karar verme hakkını. Kraliçe gözyaşı döküp yalvardı hatta kendi canını almalarını söyledi ancak hiçbiri işe yaramadı. Sonunda dudaklarından dökülen isim, olacakları anlayamayacak kadar küçük olan en genç oğlunun adı, Maelor oldu. Ancak Kan ile Peynir, Kraliçe dehşet içinde çığlık atarken Maelor yerine Prens Jaehaerys’i öldürdü ve verdikleri sadece tek bir oğulun öleceği sözünü tutarak Prens’in kesik kafası ile birlikte şehirden kaçtılar.

    Bu uzun ve kanlı savaşta işlenen cinayetler sadece bu ikisi ile kalmadı. Jaehaerys’in ölümü ne kadar acıklı olsa da, ondan kısa süre sonra ölen Maelor’un ölümü ise daha beterdir. Kraliyet Muhafızları’ndan Sör Rickard Thorne Maelor’u gizlice güvende olacağı Eski Şehir’deki Hightower Kalesi’ne götürme emri aldı ancak Acıköprü yakınlarında bir grup çete tarafından durduruldular. Maelor, Acıköprü’de çete üyelerinin her birinin prensi kendine ganimet olarak almaya çalışması sonucu çıkan arbedede parçalara ayrılarak can verdi. Lord Hightower intikam almak ve olanların hesabını Leydi Caswell’den sormak için gelip Acıköprü’yü ateşe verdiğinde Leydi Caswell ise kendi çocuklarının hayatı için af dileyip lendisini kalesinin surlarına astı.

    Bu iç savaş sırasında Kraliyet Muhafızları arasında bile anlaşmazlıklar oluşmuştur. Sör Criston Cole, Sör Arryk Cargyll’i, ikiz kardeşi Sör Erryk’in kılığında Ejderkayası’na sızması için görevlendirdi. Oraya Rhaenyra’yı veya onun çocuklarını öldürme amacı ile gitmişti. Ancak o bunu yapamadan ikiz kardeşler Sör Erryk ile Sör Arryk tesadüfen Ejderkayası’nın avlusunda karşı karşıya geldiler. Şarkıcıların söylediklerine göre iki kardeş kılıçları birbiri ile çarpışmadan önce birbirlerine duydukları sevgiyi itiraf etmişler, kalplerine sevgi ve görev aşkı ile bir saate yakın dövüşerek, en sonunda gözleri yaşlı, birbirlerinin omuzlarında can vermişlerdir. Mantar’a göre ki yazdıklarına göre kendisi bu düelloya tanık olmuştur, gerçekte olan şarkılardaki olanlardan daha vahşicedir. İki kardeş de birbirini vatan hainliği ile suçlamış ve dakikalar içinde birbirlerini ciddi derecede yaralamışlardır.

    Ejderkayası’nda bunlar olurken, Sör Criston Cole kraliyet toprakları içinde hala Rhaenyra’ya sadık olan ‘’siyah lordları’’ cezalandırmaya karar vermişti. Rosby, Stokeworth ve Duskendale Sör Criston’a boyun eğdi ancak Hilebaz Yuvası’ndan Lord Staunton, Cole’un yaklaştığını çoktan haber almıştı. Savaşmak yerine kendisini kalesine hapsetti ve Ejderkayası’na bir kuzgun gönderip yardım dilendi.

    Ve yardım elli beş yaşında olmasına rağmen tıpkı gençliğindeki gibi korkusuz ve azimli olan Prenses Rhaenys’ten ve onun ejderhası Meleys nam-ı diğer Kızıl Kraliçe’den geldi. Ancak Cole’un da yanında ejderhalar vardı. II. Aegon’un kendisi Güneş Alevi sırtında, kardeşi Tek Göz Aemond ise, hayatta olan ejderhalar arasındaki en büyük ejderhanın, Vhagar’ın sırtında savaş alanına geldi.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Prenses Rhaenys ejderhası Meleys üzerinde Kral II.Aegon'a ve ejderhası Güneş Alevi'ne saldırıyor,

    Söylenir ki, Prenses Rhaenys nam-ı diğer Hiç Olamayan Kraliçe düşmanlarından hiç çekinmemiş. Attığı savaş narası ve kırbacının şaklaması ile birlikte Meleys’i direkt düşmanlarının üzerine uçurmuş. Bu savaştan zarar görmeden ayrılan tek ejderha Vhagar ve sürücüsü Aemond oldu. Güneş Alevi sakatlandı, II. Aegon’un ise neredeyse vücudunun yarısı yandı, kalçası ve kaburga kemikleri kırıldı. Daha kötüsü, ejderha ateşi yüzünden sol kolundaki zırhı eriyip etinin kaynadı ve kolunu kullanamaz hale geldi. Rhaenys’in bedeni ise birkaç gün sonra Kızıl Kraliçe’nin cesedi yanında bulundu. Prenses’in bedeni ejderha ateşinden kararmış, tanınamayacak bir hale gelmişti.

    Aegon bir sene boyunca, aldığı korkunç yaralarının iyileşmesi münasebeti ile tecrit altında yaşadı ancak savaş tüm şiddeti ile devam ediyordu. Kral Aegon’un kız kardeşine göre birçok avantajı olsa da, sahip olduğu ejderha sayısı bu avantajlar arasında değildi. Savaş başladığında, Aegon’un elinde savaşabilecek erginlikte dört ejderha vardı. Ancak kız kardeşi ise sekiz tane ejderhaya sahipti ve elinin altında henüz sahipliği kazanılmamış ejderhalar da vardı: Kraliçe Alysanne’in Gümüşkanat’ı, Sör Laenor Velaryon’un gururu Deniz İsi ve Kral Jaehaerys’ten beri sahiplenilememiş Vermithor. Bunların yanında henüz evcilleştirilmemiş üç ejderha daha vardı: köylülerin söylediklerine göre Targaryenların adaya gelmesinden çok önceleri bile ada etrafında gezdiği söylenen Yamyam isimli ejderha ki Munkun ile Barth bu konuya şüphe ile yaklaşmışlardır, insanlardan çekinen ve okyanustaki balıklarla beslenen Gri Ruh isimli ejderha ile koyun sürüleri içinden koyun çaldığı için Koyun Hırsızı diye adlandırılmış düz, kahve renkli ejderha. Prens Jacaerys, bu ejderhalardan herhangi birini evcilleştirip binebilen kadın veya erkeğin, doğumu ne olursa olsun soylu olma şerefine erişeceğini bildirdi.

    Birçok kişi Ejderkayası’ndaki ejderhaları evcilleştirmeyi denedi. Sahipsiz ejderhalar içinde en tehlikelileri hiç şüphesiz vahşi olanlardı ki en son sahiplik kazanılan ejderhalar da onlar oldular. Yeni ejderlordlarından biri Kabuk köyünden gelen Marilda’nın ejderhayı kazanması için büyük oğlu Alyn ile onunla birlikte gelen küçük oğlu, soylu Addam’dı. Marilda çocukların Leanor Velaryon’un çocukları olduğunu açıklaması birçoklarını şaşırtsa da, Lord Corlys sorgusuz sualsiz çocukları Velaryon hanesinin koruması altına aldı.

    Addam, Laenor’un ejderhası Deniz İsi’nin sahipliğini kazandı. Abisi ise Koyun Hırsızı’nı eğitmeye çabalarken, ömrü boyunca bacağında ve sırtında taşıyacağı yanık izlerine sahip oldu.

    Koyun Hırsızı, en sonunda Isırgan isimli gayri meşru, adı kötü anılan bir kız tarafından evcilleştirildi. Kız yaratık kendisine alışana kadar her gün ejderhayı koyun eti ile beslemişti. Ejderha ile kız savaşta rol alsalar da, Isırgan’ın sadakati, cesur Sör Addam kadar sarsılmaz değildi. Kız ile Prens Daemon’un sevgili olması, Rhaenyra ile Daemon’un evliliğine son darbeyi vurdu. Isırgan-ki Prens sıklıkla kızı Isırık diye çağırırdı- Daemon’dan ve Rhaenyra’dan daha uzun süre hayatta kalsa da, Isırgan ile Koyun Hırsızı savaş sona ermeden ortadan kaybolmuş, yıllar sonra bile nerede oldukları hakkında bir bilgi edinilememiştir.

    Ancak bütün ejderha sürücüleri içinde en kötüleri, şövalye ilan edildikten sonra Beyaz Ulf adını alan Ayyaş Ulf ile, yine şövalye ilan edildikten sonra Sert Hugh adını alan güçlü ve kalıplı bir demir ustasının piç oğlu Çekiç Hugh’tur. Gümüşkanat ile Vermithor’un sahipliğini kazanma onuru ile yetinmeyen ikili, aynı zamanda lordluk ve zenginlik kazanma arzusundalardı. İlk başlarda Rhaenyra adına savaşmalarına rağmen Birinci Tumbleton Savaşı’nda lordluk kazanma amacı ile müttefiklerine ihanet ettiler. Sonrasında ise İki Hain olarak adlandırılan ikili yıllarca arkalarından lanet okunan kişiler olarak kalmışlardır. İkisi de kendilerine müteşekkir olan kişiler tarafından öldürülerek sefilce bir ölüm yaşadı. Biri içtiği şaraptan zehirlenmiş, diğeri de Cesur Jon Roxton ile kılıcı Yetim Kılan ile öldürülmüştür.

    Dans sırasında gerçekleşen savaşların sayısı kolayca hesaplanabilecek seviyede değildir ve diyarın yarısından fazlası bu çatışma neticesinde taraflara ayrılmak zorunda kalmıştır. Kimi lordlar Aegon’un kendisine sancak olarak seçtiği üç kafalı altın ejderha sancağını taşırken, o lordların yakın komşuları ise Rhaenyra’nın Targaryen bağına itafen üç başlı kırmızı ejderhası, annesinin Arryn bağına itafen Arrynların ay ve kartalı ile merhum kocası Laenor’a itafen Velaryonların deniz atının üzerine işlendiği üçe bölünmüş sancağını taşıyordu. Kardeş kardeş ile, baba evladı ile savaşmış, bütün diyar bu savaş yüzünden kan ağlamıştır.

    İster Kral, isterse Kraliçe adına birçok lord tarafından birçok ordu bir araya getirilmesine rağmen iki taraf içinde de kraliyet güçlerine komutanlık edebilme yeteneği sadece Prens Daemon Targaryen ile Prens Aemond Targaryen’da vardı. Aemond, Rhaenys ve Meleys ile savaşılan Hilebaz Yuvası Savaşı sonrasında II.Aegon ile Güneş Alevi’nin ağır derecede yaralanmasından ötürü Naip Prens ve Diyarın Koruyucusu ünvanını aldı. Başına abisinin tacını-Fatih Aegon’un yakut kakmalı Valyria çeliğinden yapılma tacını- taksa da, kendisini asla ‘’kral’’ olarak isimlendirmedi.

    Ancak bu durum yeşiller için talihsiz bir durumdu keza Aemond savaş konusunda deneyimsizdi ve aşırı derecede cesur hamleler yaparak ordusunu etkili kullanamıyordu. Prens Daemon o vakitler Harrenhal’u kontrolü altına almıştı. Bu yüzden Aemond büyük bir saldırı ile Harrenhal’u rakibinin elinden almayı plandı ve böylece Kral’ın Şehri’ni savunmasız bir şekilde bıraktı. Aemond Harrenhal’a gelip kaleyi boş bulduğunda rakibinin korkusundan kaçtığı düşüncesi ile sevinç naraları attı ancak sevinci uzun sürmedi. Aemond Harrenhal yolunda iken, Daemon ile Kraliçe Rhaenyra ve onun ejder sürücüleri çoktan Kral’ın Şehri üzerinde daireler çiziyordu. Altın Pelerinliler Aegon taraftarı üstlerine ihanet edip, Daemon’un safında yer alararak çok az kan döküp şehri ele geçirdiler. Şehrin düşüşünden sonra Sör Otto Hightower, Lord Jasper Wylde(Katı karakteri yüzünden Demir Sopa diye isimlendirilmiş Kanun Başı) ile Lord Rosby ile Lord Stokeworth(Rhaenyra’ya ihanet edip taraf değiştirdikleri için) idam edildi. Kraliçe Alicent tutuklanıp hapsedildi ancak hala Hilebaz Yuvası’nda aldığı yaralardan müzdarip II.Aegon ile sağ kalan çocukları Lord Larys Strong ile birlikte gizli geçitleri kullanarak kaleden kaçmayı başladılar.

    Ejderhaların Dansı sırasında diyar tamamen kontrolden çıkmıştır ancak ejderhaların çoğunun yaşamını yitirdiği yer Kral’ın Şehri’dir. Şehir Prens Daemon’un kurnazlığı sayesinde kansız bir şekilde Rhaenyra’ya boyun eğdi ancak Birinci Tumbleton Savaşı sonrasında şehirde huzursuzluk baş gösterdi. Şehir’den üç yüz km uzaklıktaki Tumbleton en vahşi şekilde yağmalanmış, binlerce asker yanarak binlercesi de nehri yüzerek geçmeye çalışıp boğularak can vermişti. Kızlara ve kadınlara defalarca tecavüz edilmiş, ejderhalar ise ölen insanların cesetleri ile beslenmişti. Lord Hightower’ın Prens Daeron ve İki Hain’in yardımı ile kazandığı savaş şehirde korku dalgası yaratmış, halkın tamamı sıranın kendilerinde olduğu konusunda hemfikir olmuştu. Rhaenyra’nın kendi askerleri bile korkudan dağılmış, böylece şehrin savunması sadece dört ejderhaya kalmıştı.

    Ejderhaların oluşturduğu korku ve onların varlığı Çoban’ın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kim olduğu konusunda tarihte hiçbir bilgi olmamasına rağmen kimileri Çoban için bir dilenci, kimileri ise kaçak bir hayat yaşayan Sefil Yoldaşlardan bir mürid olduğunu iddia etmektedir. Çoban, vaazlarına ilk Tamirci Meydanı’nda başladı ve ejderhaların dinsiz Valyria’dan gelen iblis tohumları olduğunu ve insanların sonunu getireceklerini haykırdı. Bu vaazlar zamanlar yüzleri ve binleri bir araya getirdi. Korku öfkeye, öfke de kan dökme arzusuna dönüştü. Ve Çoban çıkıp asıl kurtuluşun şehrin ejderhalardan temizlenmesi ile gerçekleşeceğini ilan ettiğinde binlerce insan onun sözünü dinledi.

    130 FS yılının beşinci ay dönümünün yirmi ikinci gününde Tek Göz Aemond ile Daemon Targaryen son savaşlarına doğru yürüdüler. Aynı günde ise Kral’ın Şehri’ni ölüm ve kaos kapladı. Kraliçe Rhaenyra, Lord Corlys’i vatana ihanet ile yargılanmak üzere alıkonulmuş torunu Sör Addam Velaryon’un kaçışına yardım etmesi yüzünden tutuklattı. Deniz Yılanı’nın sadık askerlerinin bir kısmı Tamirci Meydanı’ndaki isyana katıldı, bir kısmı ise surları aşıp Deniz Yılanı’nı kurtarmaya çalışırken yakalandı ve idam edildi. Kraliçe Helaena ise Maegor’un Kalesi etrafındaki mızrakların üzerine düşerek can verdi. Kimileri bunun bir intihar kimileri ise cinayet olduğunu düşünmektedir. Ve o günün akşamında şehir, Çoban’ın toparladığı güruh tarafından ateşe verildi ve topluluk, içindeki bütün ejderhaları öldürme niyeti ile Ejder Çukuru’na yürüdü.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Ejder Çukuru baskını,

    O gece Ejderkayası Prensi Genç Joffrey Velaryon, ejderhası Tyraxes’i kurtarma amacı ile annesinin ejderhası Syrax’a binmeye çalışması sonucu ejderha ile birlikte yere çakılarak hayatını kaybetti. Bu düşüşten ejderha da sağ çıkamadı. Ejderhaların ölümünden sonra halk arasında birbirinden farklı dedikodular ve hikayeler türemiştir. Kimileri gözü dönmüş güruhun, kimileri Çoban’ın, kimileri de Savaşçı’nın kendisinin ejderhaları öldürdüğünü söylemektedir. Gerçek hangisi olursa olsun, toplanan kalabalık kapıları kırıp büyük kubbenin altına girdi ve ejderhaları zincirlenmiş halde buldu. İçer giren insanların toplu halde alevler içinde yok olduğu o kanlı gecede onlarla birlikte beş ejderha da can verdi. Böylece Dans’ın başlangıcı ile birlikte varolan ejderhaların yarısı ölmüş oldu. Ancak savaş hala devam ediyordu. Kısa süre sonra Rhaenyra şehirden kaçmak zorunda kaldı.

    Savaş ne ejderhaların ne de prenslerin ölümü ile değil, kralın ve kraliçenin ölümü ile sonra erdi. Rhaenyra ölen ilk kişi oldu. Kocası Prens Daemon, Prens Aemond ile girdiği mücadelede ölünce, Velaryon hanesi Rhaenyra’nın aleyhine döndü. Kral’ın Şehri bir kez daha II.Aegon’un hakimiyeti altına girdi ve Kraliçe elinde tek bir kuruş bile olmadan, başındaki tacı satarak Ejderkayası’na ulaştı. Ancak kaleye vardığında karşısında yaralar içindeki II. Aegon’u ve onun ejderhası Güneş Alevi’ni buldu.

    Orwyle’ın söylediklerini baz alan Munkun’ın yazdığı ‘’Gerçek İtiraflar’’ kitabında yazılana göre Kral’ın Şehri düştüğünde Larys Strong kralın kaçıp saklanması gerektiğini düşünmüş. Zekice bir hamle ile Strong Aegon’u Ejderkayası’na, Rhaenyra’nın asla bakmayacağı tek yere göndermiş. Altı ay boyunca Rhaenyra ve müttefikleri Kral’ın Şehri’nde iken Aegon Ejderkayası yakınlarındaki bir balıkçı kasabasında yaralarının iyileşmesini beklemiş. Ve o süre içinde Güneş Alevi sakatlanmış kanatları yüzünden havada hantal ilerlemesine rağmen Kırıkkıskaç Noktası’na ulaşmış. Bu saklanma süresince hem ejderha hem de Aegon, iyileşip güç toplamaya başlamış. (Güneş Alevi’nin bu seyahati sırasında Gri Ruh isimli vahşi ejderhayı öldürdüğü söylenir ancak birçok kimsenin iddiasına göre ejderhayı Yamyam öldürmüştür).

    Kral Aegon, Ejderkayası’ndaki birçok kişinin savaşta kaybettikleri çocukları, kocaları, kardeşleri münasebeti ile Rhaenyra’ya karşı kin beslediğine şahit oldu. Onları kendi tarafına çekerek kısa sürede Ejderkayası’nı fethetti ve herkese diz çöktürdü. Tabi Prens Daemon’un on dört yaşındaki kızı Baela Targaryen ile onun genç ejderhası Aydansçısı dışındaki herkese. Baela kendisini yakalamaya gelen askerlerin elinden kurtulup ejderhasına ulaştı ve Aegon kale etrafında ejderhası ile tur atıp muzzaffer bir şekilde kalenin avlusuna konmaya hazırlanırken, prenses ve ejderhası Kralı karşılamak üzere havaya yükseldi.

    Aydansçısı, Güneş Alevi’ne göre daha küçük boyutlu olsa da, ondan daha hızlı ve daha atikti. Üstelik ejderhanın kendisi ve sırtındaki prenses de cesaretten yoksun değildi. Ejderha Güneş Alevi’ne üzerine doğru pike yaptı ve üzerine gelen ateş onu kör edene kadar rakibi ısırıp pençe savurdu. İki yaratık birbirlerine dolanmış halde sırtlarında efendileri ile birlikte yere çakıldı. II. Aegon son anda ejderhası üzerinden atlasa da, bu atlayış iki bacağının birden kırılmasına neden oldu. Baela ile Aydansçısı ise daha hazin bir sonla yüzleşti. Yere çakılan ejderhası üzerinde onlarca kemiği kırılan ve bilinçsizce yatan kızı öldürmek amacı ile kılıcını çeken Alfred Broome’u, Sör Marston Waters durdurmuş ve Baela’yı Üstad’ın yanına götürerek hayatını kurtarmıştır.

    Bu büyük mücadeleden Rhaenyra’nın haberi yoktu, ancak bunun önemi de kalmamıştı. II.Aegon, kız kardeşine duyduğu nefret, kırılan bacaklarının verdiği ızdırap ve neredeyse ölmek üzere olan ejderhasının verdiği acı içinde, herkes tarafından Genç Aegon olarak bilinen Rhaenyra’nın sağ kalan tek oğlunun gözleri önünde kız kardeşi Rhaenyra’yı ejderhası Güneş Alevi’ne yedirdi. Böylece Diyarın Neşesi, Yarım Yıllık Kraliçe 130 FS yılının onuncu ay dönümünün yirmi ikinci gününde vefat etti.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Rhaenyra ölümü ile yüzleşiyor,

    Rhaenyra’nın kardeşi Aegon da ondan sonra fazla uzun hayatta kalamadı. Rhaenyra’nın ölümü ve Genç Aegon’un Kral’ın eli altında olmasına rağmen, birçok kişi II.Aegon’a karşı savaşmaya devam etti. Her ne kadar Kral’ın Rhaenyra’ya yaptığı gibi bir misilleme yapacağı korkusunda olsalar da savaşmaya devam ettiler ve ne kadar güçlü olduklarını kanıtladılar. Lord Borros Baratheon, emrindeki güçleri birleştirip Rhaenyra’nın geride kalan son birliğinin üzerine yürüdüğü vakit, II.Aegon’un durumu tersine çevirebilme şansı vardı ancak Lord Borros Kral Yolu Savaşı’nda öldürüldü ve onun ölümü ile birlikte ordusu dağıldı. Ve Lord Borros’u mağlup eden genç Nehirova lordları ki kendileri Delikanlılar olarak bilinir, Lord Stark ordusu ile birlikte Kral Yolu’ndan aşağı doğru inerken, Kral’ın Şehri’ne bir taş atımlık mesefedelerdi.

    O vakit Lord Corlys Velaryon -zindandan çıkarılıp affedilmiş ve sonrasında Aegon’un Küçük Konseyi’ne kabul edilmişti- Aegon’a teslim olup Sur’a sürgün gitmeyi kabul etmesini önerdi. Kral bu öneriyi reddetti ve Genç Aegon’un destekçilerine uyarı mahiyetinde, yiğenin kulağının kesilmesi emri verdi. Sonrasında kendisi için yapılmış tahtırevanın üzerine çıkıp dairesine götürüldü ve yol boyunca içmesi için kendisine bir bardak şarap verildi.
    Refakatçiler Kral’ın dairesine varıp tahtırevanın perdelerini araladıklarında, Kral’ı ağzından kan akar halde ölü buldular. Böylece Kral II.Aegon’un sonu da kendisine hizmet eden kişinin elinden oldu.

    Parçalanmış, darmaduman olmuş diyar Kral’ın ölümünün sonrasında da yaralarını sarmaya uğraşacak olsa da Ejderhaların Dansı sona ermişti. Şimdi ise diyarın önünde, Sahte Şafak, Kurt’un Saati, naiplerin iktidarı ve Yıkılmış Kral’ın saltanatı vardı.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 22 Ocak 2015; 19:14:52 >




  • Teşekkürler hocam.
  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.