Şimdi Ara

Elektrikli araba yapımı (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
148
Cevap
12
Favori
85.198
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • böyle bir başlık varmış :) ben de kendi çapımda araştırmalarımı yaparken rastladım .. bir sürü bilgi var ancak bazılarını müsadenizle düzelteceğim:
    öncelikle güç, mekanik aksamlarla değişmeyen bir kavramdır ve elde edilen güçten aracınızın o anki hızının ve kütlesinin yarattığı kinetik enerjiyi, lastik ve iç aksamların sürtünme kayıplarını, hava sürtünme kayıplarını, motor ısınma ve soğutma kayıplarını çıkardığınızda 0 sayısını buluyorsanız ulaşabileceğiniz en yüksek hıza ulaşmışsınız demektir..
    bu enerji harcayan faktörlerden motor ısıtma ve soğutma kayıpları elektrik motorlarında büyük sorunlar teşkil etmez.. içten yanmalı bir motor rölantide bile belirli bir sıcaklığa geldikten sonra soğutulmak zorundadır ancak bir elektrik motoru büyük ölçüde zorlanmadığı zaman ısınmaz bile ve ön mazgallardan gelen hava ile rahatlıkla enerji harcanmadan soğutulabilir.. kablolar da doğru seçilirse ısınma sorunu büyük ölçüde aşılmış olur..
    hava sürtünme katsayısı hızınızın karesi ile artan bir sayıdır bu yüzden ortalama bir arabada 60-70 km/sa hıza kadar umursanmayan birşey iken dahe yüksek hızlarda ön camınıza yapışan hava kütlesi ihtiyaç duyulan gücü büyük oranda arttırmaktadır.. sözü geçen bütün tasarımlar hazır araba kasaları üzerinde olacağı için fazla oynama şansımız yok ancak neyseki arabaları üreten mühendisler bu konuda yeterince kafa yormuş durumdalar
    lastik ve iç aksamların sürtünme kayıpları yani başka bir deyişle mekanik kayıplar da elektrik motorlarında yok denecek kadar azdır.. normal bir benzinli motorda motor mili verimi %22, dizel motorda motor mili verimi %47 dolaylarındayken en kayıplı elektrik motorunda mil verimi %92 civardır (3 fazlı bir ac motorda bu oran %98 e yakındır) .. milden tekerleğe gidene kadar içten yanmalı motorlar ağır, yağlı ve kayıplı diferansiyel sistemleri olan vites kutuları ve aktarma organları kullanırlar, bu yüzden mil verimlerinin de %10 gibi bir oranlarını kaybederler.. elektrik motorlarında ise tek dişlili bir açık aktarma organı yeterlidir (bunun sebebini aşağıda anlatacağım) o yüzden %92 verimli motorunuzun verimi lastiğe gidene kadar en kötü ihtimalle yine %90 larda kalacaktır..
    geriye incelemediğimiz tek kayıp olan kütle ve hız kaybı kaldı .. bildiğiniz gibi hareket eden bir kütlenin o anki kinetik enerjisi 1/2 m v^2 dir.. yani kütle ve hızın karesi ile doğru orantılıdır.. yapacağımız hızdan vazgeçme şasnımız yok, illaki bir miktar hız yapacağız.. geriye değiştirmek için kütle kalıyor.. bunda da korkacak bir şey yok, çünkü bir miktar kütle iyidir (bunun da nedenini aşağıda açıklayacağım) .. hem güvenlik açısından hem de yeri geldiğinde araba kendini şarj edecek o zaman aynı kütle bir avantaja dönecek.. üstelik zaten içten yanmalı motoru, depoyu, egzos sistemini, diferansiyeli, vites kutusunu, baskı balatayı çıkardığınız zaman 400 kilonun üstünde bir ağırlık atmış oluyorsunuz.. (benim golf4 1.6 lt aracım var, motor hiçbir şeye bağlanmadan tek başına 280 kilo geliyor ) yerine koyacağınız bir elektrik motoru ise 40 kilo belki var belki yok.. geriye şarj ünitesi kalıyor ki en ağır parça o ama o da (gerek maddi imkanlardan gerekse yer imkanlarından hem de gereği olmadığından) 100 kiloyu geçmez.. yani koltuklarınızı sökmeyin boşuna, ağırlık olarak zaten yeterince kardayız ki fazlası da lastikleri yoldan çıkarır

    şimdi biraz fizik çalışalım:
    güç nedir ? güç, bir işi daha kısa sürede yapmamızı sağlayan büyüklüktür.. peki iş nedir ? iş, bir kütlenin yol almasıdır.. 50 kg lık bir masayı 5 metre taşıyan adamın yaptığı iş kg ve yol un çarpımı ile bulunur.. bir başka adam bu işi 2 kat hızlı yaparsa bizim için 2. adam 2 kat daha güçlüdür.. bizim motorumuz kinetik enerji ve buna bağlı olarak bir dönme kuvveti üretiyor.. bu kuvvet ve enerjilerin toplamı bizim moturumuzun bir işi yapma hızını belirliyor (kuvvet nedir? kuvvet, bir kütleye ivme kazandıran büyüklüktür).. yani motorumuzun gücü fazlaysa yüksek hızlara çıkabiliriz, bunda hemfikiriz.. peki motorda gücü belirleyen nedir ?? 2 tane değer var; motorun ürettiği tork ve devir.. devir nedir demiyorum herkes motorun milinin dönüş hızı olduğunu biliyor, peki tork nedir ?? dönen bir cismin dönüş hızını sabit tutmak için kendi kütlesi ve sürtünme kayıplarına karşı harcadığı kuvvettir.. ya da hızlanmak istiyorsa (atıyorum) 1500 devirden 1501. devire ne kadar çabuk geçeceğini belirleyen bir kuvvettir.. (kuvvetin tanımını yapmıştık)..

    motor gücü=torkxdevir .. bu en önemli denklemimiz..

    bizi hızlandıranın tork olduğunu anladık o zaman, kalkış esnasında düşük devirler söz konusu olacağı için kalkıştaki gücümüzü belirleyen şey torktur.. ancak bildiğiniz gibi enerji yoktan varolmaz, vardan yokolmaz.. o zaman tork-devir çarpımı, güç değişmediği sürece hep sabit kalacaktır.. o zaman söyle düşünelim; bizim motorumuzun milinde 200Nm tork ve en fazla 2000 devir lik güç var.. bu mil bir dişliyi döndürüyor, bu dişli de kendinden 4 kat daha büyük bir dişliye bağlı.. böylece motorun attığı her 4 tur için büyük dişli sadece 1 tur dönecek .. büyük dişli de tekerleğe bağlı olsun.. peki devir düştü, ancak güç sabit, herhangi bir kayıp olmadan dişlilerden tekere kadar gidiyor.. o zaman devir x tork sabit olmak zorunda olduğu için devir 4 kat düşerse tork 4 kat artar.. tekerleğin o anki deviri 500 ve tork u 800 olur.. başka bir deyişle tekerlek yavaş döner ama çok yüksek bir ivme (tork) ile hızlanır..

    vitesler de tam olarak yukarıda anlattığım şey için var .. çünkü yukarıda elektrik beygiri gibi bir kavram okudum, biraz aşağısında da beygirin önemli olmadığı söylenmişti.. aslında hepsi önemli ama elektrik beygiri diye birşey yok.. püf noktası şu; bir benzinli arabada verilen beygir sadece bir deviri ifade eder.. yani en yüksek gücü 5000 devirde 120 beygir olan bir araba 4999 devirde 120 bg güç üretmez.. grafiğine baktığınız zaman alt devirleri boyunca oldukça az güç ürettiğini ve sadece belirli bir devire doğru güçlendiğini görürsünüz.. bu hoş bir şey değildir.. bir çok benzinli araba en yüksek torklarını 4000 devirin üstünde vermektedir ancak çoğumuz 3000 devir civarında vites değiştirdiğimiz için yüksek beygirlerimizin kaymağını şehir içinde pek yiyemiyoruz.. bu motorlarda yapıları gereği tork ve devir birlikte artarlar.. doğal olarak devir ve tork çarpımı ilk başlarda çok düşüktür.. dizel motorlar da ise yine motorun yapısı gereği tork alt devirlerde en yüksek değerine kolayca ulaşırken devir arttıkça tork düşer yani tork ve devir çarpımı asla belirli bir değerin üstüne gelemez.. dizelin avantajı devirin olmadığı yerde torkun, torkun olmadığı yerde devirin olmasıdır..

    şimdi gelelim elektrik motorlarına; değişken voltaj ve frekanslı bir ac motorda devir 14000 e kadar (yüksüzken) çıkabilir.. benzinli motorlarda bu en fazla 8000 (turbolularda 6500), dizellerde ise 4500-5000 civarıdır.. üstelik elektrik motolarında duruken bile tork en yüksek halindedir (çünkü torku yaratan içten yanmalı motorlardaki gibi mekanik bir parça değil, ortamda elektrik alan olmasıdır).. tork 0-6000 devir aralığında en yüksek halindedir.. burada tork yüksek olduğu için devir düşükken bile hatırı sayılır derecede güç ve ivme elde etme şansımız var.. tork azalırken de devir arttığı için 14000 devire kadar güç neredeyse sabit kalır.. üstelik içten yanmalı motorlardaki gibi ölü tork ve güç bölgesi (genelde 1500 devir altı) olmadığı için kalkışta verim hep yüksektir, dolayısıyla en yüksek viteste kalkış ve seyir mümkündür.. bu ve 14000 devirlik geniş devir yelpazesi özellikleri bir araya gelince vitese neden gerek kalmadığını anlamış oluyoruz..

    yani aslında sistem içten yanmalı bir motora göre çok daha basit.. bir enerji kaynağı ya da deposu, burdan gelen enerjiyi gaz pedalından komut alarak voltaj-akım-frekans oranlarını değiştirerek ayarlayabilecek bir kontrol mekanizması ve bir motor yeterli.. prensipte yani

    şimdi uygulamaları nasıl yapacağımıza bakalım.. eğer bir içten yanmalı motorlu arabadan bahsediyor olsaydık düşük beygirlerden konuşamazdık çünkü trafiğe çıkması sakıncalı bir araç sözkonusu olurdu.. çünkü kalkış torku ve gücü çok düşük olacağı için park halinden akan bir trafiğe karışamazdı bile araç.. ancak bir elektrik motorunda son hızdan(yüksek güç=yüksek hız) feragat edip, elimizdeki süper tork a güvenerek şehir içinde düşük devirlerde çok rahat seyreden bir araç yapabiliriz.. 35-40 bg lik bir motor son hızı 130km civarında bir araba yaratabilir.. tabi 0-100 hızlanması 15 sn den fazla olur ama 0-40 hızlanması ve kalkışı bir çok arabadan daha hızlı olur.. bu da istanbullar için özellikle süper bir seçenek

    o zaman nasıl başlayacağız ?? önce uygun bir motor bulnacak.. motorun sağlıklı çalışma aralığı, en yüksek deviri, verimi belirlenecek.. motorun sağlıklı çalıştığı en yüksek devrindeki üretebileceği güç belirlenecek ve aracımızın bu güç ile kaç km hız yapacağını belirleyeceğiz.. daha sonra aracın lastik çevresi ölçülecek, bu lastik ile en son hızda giderken kaç devir çevrilir bu hesaplanacak.. lastik deviri ile motor deviri arasındaki orana göre de bir yarı açık veya açık dişli kutusu ve dişliler sipariş edilecek.. böylece motor en yüksek devrinde araba da en yüksek hızına güvenli bir şekilde ulaşmış olacak.. daha sonra motorumuz dc ise kutup yönünü değiştiren, ac ise de faz sırasını değiştiren ve voltaj/frekans oranını arttırıp azaltabilen bir çevirici edinilecek veya yapılacak.. son olarak da istediğimiz gücü verebilecek şekilde paralel ya da seri bağladığımız şarjedilebilir aküler bir araya getirilecek ve gerekli transformatör ile çeviriciye bağlanacak.. sistem en basit haliyle bu .. bunu 2 beygirlik bir motor, basit bir çevirici ve 2 araba aküsü ile birlikte yaparsanız yarım saatte şarj olan ve 50 km den (belki çok daha) fazla giden bir motorsiklet elde edebilirsiniz.. bütün bu işlemlerdeki en pahalı 2 kısım aküler ve montaj olacağı için ben herkese motorsiklet fikrini öneriyorum..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: DeLiCe_DoLuCa

    böyle bir başlık varmış :) ben de kendi çapımda araştırmalarımı yaparken rastladım .. bir sürü bilgi var ancak bazılarını müsadenizle düzelteceğim:
    öncelikle güç, mekanik aksamlarla değişmeyen bir kavramdır ve elde edilen güçten aracınızın o anki hızının ve kütlesinin yarattığı kinetik enerjiyi, lastik ve iç aksamların sürtünme kayıplarını, hava sürtünme kayıplarını, motor ısınma ve soğutma kayıplarını çıkardığınızda 0 sayısını buluyorsanız ulaşabileceğiniz en yüksek hıza ulaşmışsınız demektir..
    bu enerji harcayan faktörlerden motor ısıtma ve soğutma kayıpları elektrik motorlarında büyük sorunlar teşkil etmez.. içten yanmalı bir motor rölantide bile belirli bir sıcaklığa geldikten sonra soğutulmak zorundadır ancak bir elektrik motoru büyük ölçüde zorlanmadığı zaman ısınmaz bile ve ön mazgallardan gelen hava ile rahatlıkla enerji harcanmadan soğutulabilir.. kablolar da doğru seçilirse ısınma sorunu büyük ölçüde aşılmış olur..
    hava sürtünme katsayısı hızınızın karesi ile artan bir sayıdır bu yüzden ortalama bir arabada 60-70 km/sa hıza kadar umursanmayan birşey iken dahe yüksek hızlarda ön camınıza yapışan hava kütlesi ihtiyaç duyulan gücü büyük oranda arttırmaktadır.. sözü geçen bütün tasarımlar hazır araba kasaları üzerinde olacağı için fazla oynama şansımız yok ancak neyseki arabaları üreten mühendisler bu konuda yeterince kafa yormuş durumdalar
    lastik ve iç aksamların sürtünme kayıpları yani başka bir deyişle mekanik kayıplar da elektrik motorlarında yok denecek kadar azdır.. normal bir benzinli motorda motor mili verimi %22, dizel motorda motor mili verimi %47 dolaylarındayken en kayıplı elektrik motorunda mil verimi %92 civardır (3 fazlı bir ac motorda bu oran %98 e yakındır) .. milden tekerleğe gidene kadar içten yanmalı motorlar ağır, yağlı ve kayıplı diferansiyel sistemleri olan vites kutuları ve aktarma organları kullanırlar, bu yüzden mil verimlerinin de %10 gibi bir oranlarını kaybederler.. elektrik motorlarında ise tek dişlili bir açık aktarma organı yeterlidir (bunun sebebini aşağıda anlatacağım) o yüzden %92 verimli motorunuzun verimi lastiğe gidene kadar en kötü ihtimalle yine %90 larda kalacaktır..
    geriye incelemediğimiz tek kayıp olan kütle ve hız kaybı kaldı .. bildiğiniz gibi hareket eden bir kütlenin o anki kinetik enerjisi 1/2 m v^2 dir.. yani kütle ve hızın karesi ile doğru orantılıdır.. yapacağımız hızdan vazgeçme şasnımız yok, illaki bir miktar hız yapacağız.. geriye değiştirmek için kütle kalıyor.. bunda da korkacak bir şey yok, çünkü bir miktar kütle iyidir (bunun da nedenini aşağıda açıklayacağım) .. hem güvenlik açısından hem de yeri geldiğinde araba kendini şarj edecek o zaman aynı kütle bir avantaja dönecek.. üstelik zaten içten yanmalı motoru, depoyu, egzos sistemini, diferansiyeli, vites kutusunu, baskı balatayı çıkardığınız zaman 400 kilonun üstünde bir ağırlık atmış oluyorsunuz.. (benim golf4 1.6 lt aracım var, motor hiçbir şeye bağlanmadan tek başına 280 kilo geliyor ) yerine koyacağınız bir elektrik motoru ise 40 kilo belki var belki yok.. geriye şarj ünitesi kalıyor ki en ağır parça o ama o da (gerek maddi imkanlardan gerekse yer imkanlarından hem de gereği olmadığından) 100 kiloyu geçmez.. yani koltuklarınızı sökmeyin boşuna, ağırlık olarak zaten yeterince kardayız ki fazlası da lastikleri yoldan çıkarır

    şimdi biraz fizik çalışalım:
    güç nedir ? güç, bir işi daha kısa sürede yapmamızı sağlayan büyüklüktür.. peki iş nedir ? iş, bir kütlenin yol almasıdır.. 50 kg lık bir masayı 5 metre taşıyan adamın yaptığı iş kg ve yol un çarpımı ile bulunur.. bir başka adam bu işi 2 kat hızlı yaparsa bizim için 2. adam 2 kat daha güçlüdür.. bizim motorumuz kinetik enerji ve buna bağlı olarak bir dönme kuvveti üretiyor.. bu kuvvet ve enerjilerin toplamı bizim moturumuzun bir işi yapma hızını belirliyor (kuvvet nedir? kuvvet, bir kütleye ivme kazandıran büyüklüktür).. yani motorumuzun gücü fazlaysa yüksek hızlara çıkabiliriz, bunda hemfikiriz.. peki motorda gücü belirleyen nedir ?? 2 tane değer var; motorun ürettiği tork ve devir.. devir nedir demiyorum herkes motorun milinin dönüş hızı olduğunu biliyor, peki tork nedir ?? dönen bir cismin dönüş hızını sabit tutmak için kendi kütlesi ve sürtünme kayıplarına karşı harcadığı kuvvettir.. ya da hızlanmak istiyorsa (atıyorum) 1500 devirden 1501. devire ne kadar çabuk geçeceğini belirleyen bir kuvvettir.. (kuvvetin tanımını yapmıştık)..

    motor gücü=torkxdevir .. bu en önemli denklemimiz..

    bizi hızlandıranın tork olduğunu anladık o zaman, kalkış esnasında düşük devirler söz konusu olacağı için kalkıştaki gücümüzü belirleyen şey torktur.. ancak bildiğiniz gibi enerji yoktan varolmaz, vardan yokolmaz.. o zaman tork-devir çarpımı, güç değişmediği sürece hep sabit kalacaktır.. o zaman söyle düşünelim; bizim motorumuzun milinde 200Nm tork ve en fazla 2000 devir lik güç var.. bu mil bir dişliyi döndürüyor, bu dişli de kendinden 4 kat daha büyük bir dişliye bağlı.. böylece motorun attığı her 4 tur için büyük dişli sadece 1 tur dönecek .. büyük dişli de tekerleğe bağlı olsun.. peki devir düştü, ancak güç sabit, herhangi bir kayıp olmadan dişlilerden tekere kadar gidiyor.. o zaman devir x tork sabit olmak zorunda olduğu için devir 4 kat düşerse tork 4 kat artar.. tekerleğin o anki deviri 500 ve tork u 800 olur.. başka bir deyişle tekerlek yavaş döner ama çok yüksek bir ivme (tork) ile hızlanır..

    vitesler de tam olarak yukarıda anlattığım şey için var .. çünkü yukarıda elektrik beygiri gibi bir kavram okudum, biraz aşağısında da beygirin önemli olmadığı söylenmişti.. aslında hepsi önemli ama elektrik beygiri diye birşey yok.. püf noktası şu; bir benzinli arabada verilen beygir sadece bir deviri ifade eder.. yani en yüksek gücü 5000 devirde 120 beygir olan bir araba 4999 devirde 120 bg güç üretmez.. grafiğine baktığınız zaman alt devirleri boyunca oldukça az güç ürettiğini ve sadece belirli bir devire doğru güçlendiğini görürsünüz.. bu hoş bir şey değildir.. bir çok benzinli araba en yüksek torklarını 4000 devirin üstünde vermektedir ancak çoğumuz 3000 devir civarında vites değiştirdiğimiz için yüksek beygirlerimizin kaymağını şehir içinde pek yiyemiyoruz.. bu motorlarda yapıları gereği tork ve devir birlikte artarlar.. doğal olarak devir ve tork çarpımı ilk başlarda çok düşüktür.. dizel motorlar da ise yine motorun yapısı gereği tork alt devirlerde en yüksek değerine kolayca ulaşırken devir arttıkça tork düşer yani tork ve devir çarpımı asla belirli bir değerin üstüne gelemez.. dizelin avantajı devirin olmadığı yerde torkun, torkun olmadığı yerde devirin olmasıdır..

    şimdi gelelim elektrik motorlarına; değişken voltaj ve frekanslı bir ac motorda devir 14000 e kadar (yüksüzken) çıkabilir.. benzinli motorlarda bu en fazla 8000 (turbolularda 6500), dizellerde ise 4500-5000 civarıdır.. üstelik elektrik motolarında duruken bile tork en yüksek halindedir (çünkü torku yaratan içten yanmalı motorlardaki gibi mekanik bir parça değil, ortamda elektrik alan olmasıdır).. tork 0-6000 devir aralığında en yüksek halindedir.. burada tork yüksek olduğu için devir düşükken bile hatırı sayılır derecede güç ve ivme elde etme şansımız var.. tork azalırken de devir arttığı için 14000 devire kadar güç neredeyse sabit kalır.. üstelik içten yanmalı motorlardaki gibi ölü tork ve güç bölgesi (genelde 1500 devir altı) olmadığı için kalkışta verim hep yüksektir, dolayısıyla en yüksek viteste kalkış ve seyir mümkündür.. bu ve 14000 devirlik geniş devir yelpazesi özellikleri bir araya gelince vitese neden gerek kalmadığını anlamış oluyoruz..

    yani aslında sistem içten yanmalı bir motora göre çok daha basit.. bir enerji kaynağı ya da deposu, burdan gelen enerjiyi gaz pedalından komut alarak voltaj-akım-frekans oranlarını değiştirerek ayarlayabilecek bir kontrol mekanizması ve bir motor yeterli.. prensipte yani

    şimdi uygulamaları nasıl yapacağımıza bakalım.. eğer bir içten yanmalı motorlu arabadan bahsediyor olsaydık düşük beygirlerden konuşamazdık çünkü trafiğe çıkması sakıncalı bir araç sözkonusu olurdu.. çünkü kalkış torku ve gücü çok düşük olacağı için park halinden akan bir trafiğe karışamazdı bile araç.. ancak bir elektrik motorunda son hızdan(yüksek güç=yüksek hız) feragat edip, elimizdeki süper tork a güvenerek şehir içinde düşük devirlerde çok rahat seyreden bir araç yapabiliriz.. 35-40 bg lik bir motor son hızı 130km civarında bir araba yaratabilir.. tabi 0-100 hızlanması 15 sn den fazla olur ama 0-40 hızlanması ve kalkışı bir çok arabadan daha hızlı olur.. bu da istanbullar için özellikle süper bir seçenek

    o zaman nasıl başlayacağız ?? önce uygun bir motor bulnacak.. motorun sağlıklı çalışma aralığı, en yüksek deviri, verimi belirlenecek.. motorun sağlıklı çalıştığı en yüksek devrindeki üretebileceği güç belirlenecek ve aracımızın bu güç ile kaç km hız yapacağını belirleyeceğiz.. daha sonra aracın lastik çevresi ölçülecek, bu lastik ile en son hızda giderken kaç devir çevrilir bu hesaplanacak.. lastik deviri ile motor deviri arasındaki orana göre de bir yarı açık veya açık dişli kutusu ve dişliler sipariş edilecek.. böylece motor en yüksek devrinde araba da en yüksek hızına güvenli bir şekilde ulaşmış olacak.. daha sonra motorumuz dc ise kutup yönünü değiştiren, ac ise de faz sırasını değiştiren ve voltaj/frekans oranını arttırıp azaltabilen bir çevirici edinilecek veya yapılacak.. son olarak da istediğimiz gücü verebilecek şekilde paralel ya da seri bağladığımız şarjedilebilir aküler bir araya getirilecek ve gerekli transformatör ile çeviriciye bağlanacak.. sistem en basit haliyle bu .. bunu 2 beygirlik bir motor, basit bir çevirici ve 2 araba aküsü ile birlikte yaparsanız yarım saatte şarj olan ve 50 km den (belki çok daha) fazla giden bir motorsiklet elde edebilirsiniz.. bütün bu işlemlerdeki en pahalı 2 kısım aküler ve montaj olacağı için ben herkese motorsiklet fikrini öneriyorum..


    üşenmeyip sabahın köründe böyle güzel bir yazdığınız için teşekkür ediyorum...




  • metinardicli görüşmemiz gerek.Acil pmden yanıt alabilir miyim bir kaç soruma.
  • mükemmel başlık ve mükemmel sonuçlara varılmış insanımızın kafası cidden çalışıyor bu başlık da bunun simgesidir ben de üzerine kendim bineceğim yönü ön tekerleklerden değil de arka tekerleklerin hız farkından yararlanarak ayarlayacağım küçük bi prototip üzerinde çalışıyordum acaba fırçalı mı fırçasız mı diye araştırırken 3 faz pwm sinyali ni sordum google amca beni buraya yönlendirdi burada emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum eğer projem gerçekleşirse forumda paylaşır buraya da link atarım
    iyi forumlar...
  • kücük amatörce görünen düsünceler '' bir elin nesi iki elin sesi'' var düsüncesi ile hareket ettigimiz sürece büyür yayilir duyulur....
    Konu hakkinda paylasabilicek bir bilgi kapasitesine sahip degilim ama desteklemek en büyük görevim ,belki bu baslik günün birinde bir yerde duyulur okunur destek vermek isteyen bir yatirimci olur amacimiz gayesine ulasir Allah yardimciniz olsun arkadaslar.....
  • sayın zoptrik
    yaptığınız prototipin şimdiki halinden bikaç foto ekleyebirlirmisiniz. belki bazılarımıza bir motivasyon bir ivme kazandırır.
  • Hoca kıyameti anlatırken bir öğrenci ısrarla parmak kaldırıyormuş. Hoca kendi anlatımının gazına kendi gelmiş, şekilden şekile girmiş huşu içinde anlatmayı sürdürmüş ve sonunda sorusu olan öğrenciyi görünce, yarattığı etkiden dolayı hafif de gururlanarak: Buyur evladım, demiş.

    Çocuğun sorusu basit: O gün okullar tatil olacak mı?

    Ben de soruyoum: Bu otolardan aldığımız zaman, yok kelebek boğazın kirleniş o yüzden öksüyor, yok sibop ayarı yap havan kaçmasın, yok balatayı sıyırmışsın geçmiş olsun, yok carbon celar (böyle mi yazılıyor emin değilim) yap da ortalık temizlensin..... gibi muhabbetler yapmayacak mıyız? Eğer yapmayacaksak var yaaa. Bu arabalardan ilkini ben alacağım. Satacağım altımdaki 8 bin liralık arabayı, üstüne bir iki bin lira, içine duracell... asfalt ağlasın anasını satayım.

    Şaka bir yana. Yukarıda sıraladığım muhabbetlerden ve altındaki arabanın dertlerinden bizar olan benim gibi birçok insan için ayrı bir kurtuluş yolu gibi.

    Sanayii ne olacak diye meraklanıyor bazı arkadaşlar. Kim anlar ki elektirikli otodan? Ben söyleyeyim kimse benzinli ya da gazlı otodan da anlamıyor, en azından Ümraniye Sanayide anlayana rastlamadım. O yüzden tem ümidimiz elektirik tesisatçısı yeni nesil...

    Ufuk açısı yorum ve araştırmaları olan arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten etkileyici.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hada -- 20 Temmuz 2010; 19:30:37 >




  • ne güzel ki böyle bir başlık hala var.. ve ne güzel ki ben bu konuda baya yol aldım.. "araba" yapımı konusunda bir çok konuyu incelemiş ve seçim yapılması gereken bir çok konuda karar vermiş durumdayım.. bazı hesaplamalara ve testlere de başlamak üzereyim.. araba kelimesini özellikle tırnak içine aldım çünkü amaç bir "passat" yapmak değil .. günlük hayatta kullanılacak "full+full" arabalarla kıyas götürecek donanımlara sahip bir arabaya ihtiyacımız yok.. ancak işin içine fizik de katarak küçük boy, deneysel amaçlı ama motoruyla ve menziliyle iddialı bir araba yapımı peşindeyim.. zaten bir kere o araba yürüdüğü zaman ve belirli konularda kalitesini ve elektrik motorunun avantajlarını ortaya koyduğu zaman onu "full+full" hale getirmek için benden hevesliler de çıkacaktır diye düşünüyorum..

    şimdi biraz motor seçimimden ve bazı yapısal özelliklerden bahsedeyim;
    bir motorun içindeki dönen krank milinin malzemesi, kalınlığı ve ağırlığı motorun üreteceği en yüksek torkun genellikle 2 katına dayanacak şekilde seçilir.. ağır ve büyük bir mil araç yavaş bile gitse (hatta hiç gitmeyip rölantide bile dursa) hafif ve küçük bir mile göre kendini hareketli (yani döner halde) tutmak için daha çok güç harcayacaktır.. turbolu, büyük hacimli, yüksek torklu motorlar ( genellikle amerikan arabaları) bu yüzden çok yakıt harcarlar.. ancak honda gibi düşük torklu araçların milleri de ince yapılıdır .. honda nın yıllardır düşük yakıt sarfiyatlı motorlar üretiyor olmasının başlıca sırrı bu.. 105 bg 1.4 honda motoru 127 Nm torka sahip iken, 105 bg, 1.6 lt VW motorları ise 160-170 Nm torka sahipler.. peki tork az iken honda bu kadar beygiri nasıl elde ediyor ? bildiğiniz gibi güç demek tork ve devrin çarpımı demek.. ağır krank miline sahip VW motoru ancak 5700 devirde en yüksek gücüne ulaşırken hafif milli honda motoru 6500 devir civarında en yüksek gücüne ulaşıyor.. yani devir mi yüksek olsun tork mu sorusunda tasarruf ve performans sözkonusu ise devir dememiz gerekiyor.. ancak sadece belirli bir devirde en yüksek torkuna ulaşabilen benzinli motorlarda aracınızın 5000-6000 li devirlere çıkmasını beklemek biraz sıkıcı olabilir .. ancak nasılsa elektrik motorlarında 0 devirden itibaren en yüksek tork sözkonusu.. üstelik yeterli malzeme dayanımı elde edersek 30000 devir bile mümkün elektrik motorları için .. elektrik motoru seçimimiz de burada devreye giriyor..

    öncelikle şunu söylemeliyim ki elektrik motorlarının kütleleri normal bir şekilde büyümüyor.. 100 bg lik elektrik motoru 100 kilo iken 200 bg lik olanı 200 kilodan çok daha ağır olabiliyor .. bu durumda benim kararım her tekerlek için ayrı bir motor şeklinde oldu.. ayrıca torku da çok yüksek tutmayarak, onun yerine devire yüklenerek (zaten 1 büyük yerine 4 küçük motorumuz var) motor millerinin boyutunu ve ağırlıklarını iyice düşürmüş olacağım.. üstelik DC ve AC motorlar arasında bir seçim yapmam gerekiyordu..
    DC motorlar "ver voltajı gitsin" şeklinde kolay hız kontrolüne sahipler.. üstelik kontrole müsait bir tork yapıları var ve maliyetleri çok daha az.. ancak kullandıkları fırçalar yüzünden belirli bir güç düşümü yaşıyorlar ve AC motorların verimleri %96 seviyelerindeyken onların verimleri %90 seviyelerinde kalabiliyor.. bir de ısınma riskleri sözkonusu..
    AC motorlarda ise dönel parçanın dönme yatakları dışında hiç birşeye teması yok, üstelik bizim seçtiğimiz bir devire kadar tork sabit, o devirden sonra ise tork azalsa bile devir arttığı için güç sabit.. bu karakteristik gerçekten çok kullanışlı.. belirli bir hıza kadar artan ivme ile hızlanıp kısa süre içinde en yüksek güce çıkıp sonra da sürekli o ivme ile hızlanmaya devam etmeniz mümkün.. ancak bu durumda kontrol mekanizması DC motorlarda olduğu gibi voltaj kontrolünden ibaret değil.. voltajı ve frekansı kontrol etmek gerekiyor... bu maliyeti arttıran temel nokta (ancak belirli bir süre sonra DC motorlardaki gibi bakım masrafları olmayacağı için daha karlı olacaklardır çünkü bu tip AC motorlar ömürlük yapılırlar).. üstelik hangi devirde sabit tork bölgesinden sabit güç bölgesinde gideceğini biz belirleyebildiğimiz için en baştan çok yüksek tork verip düşük devirlerde sabit güç bölgesine (tork grafiğini düşünürseniz; belirli bir devire kadar düz bir çizgi, sonra da o çizgiden başlayan bir çemberin çeyreğinin sol alt köşesini hayal edin) geçmek yerine sabit tork bölgesini daha yüksek devirlere doğru daha az tork ile ötelersek istediğimiz incelikte mili kullanabiliriz ki bu da zaten verimi arttırmanın en büyük yolu ..

    bu düşüncelerim sonucunda kontrolü daha zor olmasına rağmen daha yüksek verimlerinden ve sorun çıkarma ve bakım gibi uğraşları olmamalarından dolayı AC motorlarda karar kıldım.. bir süredir bu motorlarda frekans ve vontajı bir arada kontrol edebilmenin çözümlerini arıyordum ve gerekli devreyi de tasarladım.. yarı fiziksel yarı elektronik olan bu devrenin fiziksel kısmının olması belki çağımız için pek doğru değil ancak maliyet ve sorunsuzluk açısından bana en mantıklısı gibi geldi.. üstelik fiziksel olan kısım gaz pedalı tasarımımı da kolaylaştırdı..
    motor tasarımlarına başladıktan sonra önce kaç BG istediğimi, sonra güvenli olarak kaç devir çevirebileceğimi ve dolayısıyla da sabit tork bölgesini hangi devire kadar sürdürmem gerektiğini hesapladım.. eğer deviri arttırıp, başlangıç torkunu azaltıp mili de hafifletirseniz tasarruf artıyor, ancak düşük olan başlangıç torku da kalkış sorununu beraberinde getiriyor.. eğer tam tersini yaparsam da mil ağırlaşıyor ve dolayısıyla daha büyük güvenlik önlemleri ve bir soğutma çözümü gerekiyor.. bunların ortasını bulmak üzere bir dizi denklem hazırladım .. o denklemler doğrultusunda yarın denemelerime başlayacağım.. şu an verim, performans ve kullanışlılık bakımından ortaya çıkan 2 farklı dizayn var.. onları hazırlayıp karşılaştıracağım.. tabi hazırlamam maddi olanaklarıma da bağlı olarak biraz zaman alacaktır diye düşünüyorum..
    biraz da yapıdan bahsedersek; bütün duran cisimler harekete geçmemek için nazlanır.. dolayısıyla ister yakıtlı motor olsun, ister elektrik motoru, durur halden hareketli hale geçtiği an en yüksek enerjiye ihtiyaç duyduğu andır.. dolyısıyla bu motorlarda da bir rölanti çalışmasına ihtiyaç var. yani araç duruyor bile olsa motor belirli bir devirde-hızlanmaya hazır halde- yavaş yavaş dönmeye devam edecek.. bundan dolayı aynı anda da hem arabanın durabilmesi hem de motorun dönebilmesi için bir sisteme ihtiyacımız var.. kısıtlı enerji depolama imkanlarımızı yüzünden verimi mümkün olduğunca yüksek tutmaya çalıştığımız bu tasarımda klasik bir debriyaj sistemi bence işe yaramaz diye düşündüm.. zaten düşük devirlerde bile en yüksek tork ile hareket edildiği için debriyaj da aşınmaya müsait bir parça olacaktı.. bize düşük maliyetli, bakıma az muhtaç bir sistem lazım.. bunun için de özel bir dişli sistemi tasarladım (4 ayımı aldı). onun parçalarını da yavaş yavaş toplamaya başladım.. başlangıç torkunu 2 modelimde de bir miktar düşük tutmaya çalıştığım için bu dişli sistemini de 3 vitesli olarak tasarladım.. vitesler aynı dişli üzerinde olduğu için değişim esnasında motor ile tekerlek arasında güç aktarımı kesilmiyor.. bu sayede hem kolay hızlanma hem de daha yüksek tasarruf mümkün olur diye düşünüyorum.. hem bu sistem ile hem de bu sistem olmadan deneyerek bu düşüncemi kanıtladıktan sonra sistemin kullanımına karar vereceğim..
    bu gecelik bu kadar.. gelişmelerden sonuçlar aldıkça paylaşacağım.. iyi geceler herkese..




  • Sevgili DeLiCe_DoLuCa,

    Bu kadar ilgili, bilgili ve dahi coşkuluyken bu işi kendi imkanlarınızla götürmeye çalışmak yazık. Bu işin argesini yapan bir yerde ne bileyim Türkiye Fiat-Tofat yaput Hunadi'de falan yapsanıza ya.
  • sayın yüzbaşım;
    bu işin sonunu kendi imkanlarımla getiremeyeceğim zaten belli.. ancak konu dışı firmalardan (başka bir deyişle tasarımıma göz koymayacak ve hak iddia etmeyecek firmalardan) sponsor almak dışında şimdilik yapabileceğim pek birşey yok.. o da ufak tefek masraflarıma ortak olunması için bir çözüm sadece.. bir düşünün; büyük bir otomotiv firmasının ar-ge bölümünden yardım istediğim zaman patent parasını onlar ödeyeceği için bana yapacakları en büyük teklif onlarla birlikte dolgunca bir maaşla çalışmam olacaktır.. kötü para kazanırım demiyorum, ancak yarın öbür gün olur da iyi bir yere gelirse bu proje, proje ile benim aram açılır.. yani ben teklif edilen pozisyonda işime devam ederken proje alır başını yürür.. bunun yerine, bu tüm araba yapımı projesinin sadece özel seçilmiş bir bölümünü önümüzdeki bahar üniversitemin bitirme tezine dahil edeceğim, birlikte çalışacağım hocayı şimdiden seçtim (itü yü bilenler bilir, gerçekten işe yarar ve piyasaya sürülmeye müsait bir proje söz konusu olduğu zaman hocalar, öğrencilerin ellerinden çok şey alıp kaçmış ve kendi isimleriyle çıkarmışlardır).. o yüzden gizliden gizliye kendi hocamı 1 yıla yakındır izliyordum zaten ve geçenlerde kendisini tez danışmanım olarak seçme konusunda kararımı kesinleştirdim.. şimdilik fikirleri olan basit bir öğrenciyim ancak hocayla birlikte işi bitirme tezine dahil ettiğim zaman projenin patent hakları için projeyi büyük firmalara satmak yerine tübitakla iletişime geçip projenin bütün geliştirme ve piyasasının türkiye de olması şartıyla (zaten seve seve kabul ederim bu şartı) tübitaktan yüklü bir ödenek alabiliyorum, böylece patentlerimi almam mümkün oluyor ve de bu işin ar-ge sini tübitakla birlikte yapma şansım oluyor.. diğer firmaları da düşününce en güvenilir büyük güç tübitak haliyle.. tabi bütün bunlar için geceki yazımda da belirttiğim gibi "full+full" donanımlı olmasa da elektrik motorlu bir aracın avantajlarını ve ana fikrini gösterebilecek özelliklere sahip bir araba tasarlıyıp onlara göstermem şart..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: DeLiCe_DoLuCa

    şimdi biraz motor seçimimden ve bazı yapısal özelliklerden bahsedeyim;
    bir motorun içindeki dönen krank milinin malzemesi, kalınlığı ve ağırlığı motorun üreteceği en yüksek torkun genellikle 2 katına dayanacak şekilde seçilir.. ağır ve büyük bir mil araç yavaş bile gitse (hatta hiç gitmeyip rölantide bile dursa) hafif ve küçük bir mile göre kendini hareketli (yani döner halde) tutmak için daha çok güç harcayacaktır.. turbolu, büyük hacimli, yüksek torklu motorlar ( genellikle amerikan arabaları) bu yüzden çok yakıt harcarlar.. ancak honda gibi düşük torklu araçların milleri de ince yapılıdır .. honda nın yıllardır düşük yakıt sarfiyatlı motorlar üretiyor olmasının başlıca sırrı bu.. 105 bg 1.4 honda motoru 127 Nm torka sahip iken, 105 bg, 1.6 lt VW motorları ise 160-170 Nm torka sahipler.. peki tork az iken honda bu kadar beygiri nasıl elde ediyor ? bildiğiniz gibi güç demek tork ve devrin çarpımı demek.. ağır krank miline sahip VW motoru ancak 5700 devirde en yüksek gücüne ulaşırken hafif milli honda motoru 6500 devir civarında en yüksek gücüne ulaşıyor.. yani devir mi yüksek olsun tork mu sorusunda tasarruf ve performans sözkonusu ise devir dememiz gerekiyor.. ancak sadece belirli bir devirde en yüksek torkuna ulaşabilen benzinli motorlarda aracınızın 5000-6000 li devirlere çıkmasını beklemek biraz sıkıcı olabilir ..


    Hocam şimdi güzel fikirlerin var ancak yanlış bilgilerin de var.Öncelikle içten yanmalı motorlarda krank mili seçimini, neye göre söyleyebiliyorsun elinde bir kaynak var mı? Yakıt tüketimlerini azaltmak için o kadar arge yapan firmalar bu işin sırrının krank mili olduğunu bulamadı mı da sen nasıl buldun ve böyle bir genelleme yaptın? Sadece motorun maksimum çıktısıyla olacak şeyler değil teknolojinin hiç mi önemi yok. Burda belki hondanın daha düşük yakıt tüketimi sunduğu doğru olabilir ancak genellemelerinle olacak şey değil bu. Kaldı ki honda 6000 de bu değere ulaşıyor o devirlerde yakın torklara sahip iki araç ta. Tasarrufun yüksek devirle hiç bir alakası yok. Bahsedilen devirlerde, devir arttıkça yanma verimi düşüyor çünküü bunu çeşitli grafiklerde görebilirsin. Senin dediğinin tam tersine kalın kranka sahip, çapına nazaran daha derin stroklu pistonlara sahip motorlar ekonomi amaçlı üretilmiş motorlardır ve devir çevirmezler.

    Buna uç noktalarda örnek vermek gerekirse

    %54,4 verimli 2 zamanlı dizel deniz taşımacılığında kullanılan MAN B&W Diesel S80ME-C motoru daikada 78 devir çeviriyor. Çap / Strok oranı 0,23
    Hadi bu çok uç nokta oldu.

    Kara yolu taşımacılığından 7.1 hacimli
    Volvo D7E motoru %44,8 verimle çalışıyor 290hp @2100 130 mm strok var.108 mm çap

    Ticari kullanıma uygun taşıtlar ekonomik olması açısından hep düşük devirler çevirir ve strok uzun tutulur.

    Buna başka bir örnek vermek gerekirse toyota priusun benzinli motorunu hibrit sistemden ayırarak incelemek gerek. Sonuçta eski 1.5 lt lik motorunu 1.8 lt ye çıkarıp parçaların %90 yeniden tasarlanmış. Vardır bir hikmet diyip gözatmak lazım.

    1798 cc
    88.3 mm strok var. 1.8 lt hacimli diğer motorlara nazaran (senin deyiminle kalın krank)
    73 kw @5200
    142nm@4000
    Ama priusun motoru 13,0:1 sıkıştırma sahip onun nedenini araştırsan verim hakkında daha iyi şeyler bulabilirsin. Ama yüksek devir çevirmeye takılma, devir çevirmenin ekonomiyle hiçbir alakası yok.




  • binbaşım;
    elimde bir sürü kaynak var tabi ki .. bir sürü krank milini inceleme şansım da oldu.. burada anlatmak istediğim en basit örnek ile gücünü yüksek devir-düşük tork tan alan bir motorun daha hafif, ince ve strok çapı düşük bir krank milini kullanarak bunu kolaylaştırıyor olması.. ancak krank milini inceltmek ve hafifletmek tek başına içten yanmalı motorlarda en yüksek tork devrini yükseltmeye yetmez tabi ki .. burada fiziksel şartları karşılaştırarak kendi elektrik motorumdaki mili ince ve hafif hale getirerek yüksek devir ve tasarruf imkanı bulabileceğimi anlatmaya çalışıyorum..
    yine de elektrikli motorlaru unutup konuyu içten yanmalı motorlara getirirsek; hiç merak etme o büyük firmaların ar-ge leri bunları zaten biliyor.. bulalı çok oldu.. ancak motor karakteristiklerine göre de belirli fiziksel sınırlamalar var.. kimse kafasına göre inceltip kalınlaştırmıyor krankları ve teknolojinin de önemi var .. önemi olmayan şey sert çıkışlı laflar (hiç hoşlanmam) .. en basit örnek; normal bir 1.4 motor ile tsi 1.4 motorun krank millerinin aynı olmaması, dolayısıyla da yüksek basınç ve ağır krank mili altında sürtünmenin artması ve normal bir 1.4 lt motorun 7500 devir çevirmesi mümkünken turbolu motorların 6500 de devir kesiciye girmesidir.. ayrıca bütün anlatımlarım (elektrik motorlarını karşılaştırdığım için ve esas olan devir çevirmek olduğu için) benzinli motorlara göreydi.. dizel motorlarda şartlar biraz daha farklı oluyor .. buna rağmen ortalama aynı mimari ürünü turbolu ve turbosuz aynı hacimli dizellerin krankarlını karşılaştırırsan yine aynı kapıya çıkarsın.. üstelik dizellerin çok yüksek devirlere çıkamamalarının sebeplerinden birisi de yüksek tork ve yavaş yanma süreleri nedeniyle yüksek stroklara ihtiyaç duymalarıdır.. bu yüzden silindir başına yüksekliğin ve torkun düşük tutulduğu V tipi dizel motorlarda biraz daha yüksek devirlere çıkmak mümkündür.. (bu noktada dediğim yanlış anlaşılmasın, yüksek devire çıkabilmesinin aslında bir sürü nedeni var, bu sadece nedenlerinden birisi.. bütün bir içten yanmalı motor mimarisinin avantaj ve dezavantajlarını anlatmaya çalışmıyorum)..

    şimdi gelelim devir olayına; bugün son hızına 4. viteste ulaşan bir sürü 5 vitesli araba bulunmakta.. peki 5. vites ne için? dikkat ettiyseniz böyle durumlarda 5. vitese tasarruf vitesi denir ve o vites deviri düşürmek için vardır.. bu bir örnek .. gelelim 2.sine; chip tuning olayında bildiğiniz gibi alt devirlerdeki tork yükseltilir böylece gaza daha az basma ihtiyacı doğar ve tasarruf elde edilir.. peki o zaman yüksek torkun olduğu devir anında hızımızı sabit tutmak için gaza çok basmamıza gerek yok diyebiliriz.. (zaten az torkun olduğu zamanda, mesela 3. vites 1200 devirde yokuş çıkarken gaza çok basmak zorunda kalırız çünkü 1200 devire denk düşen tork miktarının hemen hepsine ihtiyacımız vardır).. bu hesaba göre benim aracım golf 4, 2. vites 6000 devirde 80 yapıyor ama ben 80 km/sa hızı 5. vites 2400 devirde gitmeyi tercih ediyorum .. peki 2. viteste gidersem ne olur ? elde edilebilir(potansiyel) tork fazla olmasına rağmen motor kendini 6000 devirde tutmak için fazla benzin harcayacaktır, dolayısıyla da aynı hızda gidiyor olmama rağmen 5. vitese göre daha fazla benzin yakacağım.. daha basit bir anlatımla milin sadece kendi içindeki güç kaybını bulmak için 1/2.m.w^2 kinetik enerji formülünü verebiliriz.. burada w= açısal hız, yani milin dönüş hızıdır (yine yanlış anlama olmasın, motorun dönüşü esnasında ortaya çıkan kayıplar bundan ibaret değildir) ..

    ayrıca kendi yazındaki yanlışlara gelirsek; 2 araç da o devirlerde yakın torklara ulaşıyorlar demişsin.. inan motor dünyasında 160 Nm ile 127Nm arasında büyük fark var.. 2 si de en az taşıdıkları değerin 2 katı olan şartlarda test ediliyorlar.. bir de bir başka örnek daha; normal bir 1.6 litre motor ile FSI motoru karşılaştıralım.. dizayn farklarını es geçip en temel değişiklerden bahsedeceğim; 1.6 motorun alaşımını aliminyum ile destekleyip biraz daha hafiflettiler bu 1, yakıt enjektörlerini doğrudan silindirin içine gömülü ve yüksek basınçlarda bile düzgün miktarda püskürtme yapabilecek bir teknolojiyle değiştirdiler bu da 2. son olarak da krank milini ince ve hafif hale getirdiler ve 1.6 lt motorda 153 ile 170 Nm arasında değişen tork seçeneklerini 143 e indirdiler.. bütün bunlar sonucunda 750 devir daha fazla çevirebilen ve ortalamada 1.5 lt daha az yakan, üstelik de 105 yerine 115 bg lik bir motor ortaya çıktı ..

    bu arada toyotanın benzinli motoru oldukça güçsüz bırakılmış.. sırf tasarruf amaçlı yapılmış belli ki .. ayrıca 80 küsür beygirlik elektrik motoru ile 99 beygirlik benzinli motoru aynı değerlerde en yüksek hale getirip 170 bg üretmemeleri kötü olmuş ..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: DeLiCe_DoLuCa



    ayrıca kendi yazındaki yanlışlara gelirsek; 2 araç da o devirlerde yakın torklara ulaşıyorlar demişsin.. inan motor dünyasında 160 Nm ile 127Nm arasında büyük fark var.. 2 si de en az taşıdıkları değerin 2 katı olan şartlarda test ediliyorlar.. bir de bir başka örnek daha; normal bir 1.6 litre motor ile FSI motoru karşılaştıralım.. dizayn farklarını es geçip en temel değişiklerden bahsedeceğim; 1.6 motorun alaşımını aliminyum ile destekleyip biraz daha hafiflettiler bu 1, yakıt enjektörlerini doğrudan silindirin içine gömülü ve yüksek basınçlarda bile düzgün miktarda püskürtme yapabilecek bir teknolojiyle değiştirdiler bu da 2. son olarak da krank milini ince ve hafif hale getirdiler ve 1.6 lt motorda 153 ile 170 Nm arasında değişen tork seçeneklerini 143 e indirdiler.. bütün bunlar sonucunda 750 devir daha fazla çevirebilen ve ortalamada 1.5 lt daha az yakan, üstelik de 105 yerine 115 bg lik bir motor ortaya çıktı ..



    Yanlış birşey yazmıyorum. Maksimum güç devirlerindeki torklar birbirine yakın dedim VW de 127 Nm hondada 117 nm tork var.160 ile 127 yi nerden çıkarttın anlayamadım. Ama sen hala yanlış yazmaya devam ediyorsun. Aşağıda vereceğim değerlere iyi bak doğru değerler orda.Fsi motoru da biliyorum. 160 170 tork derken fsi ile mi karşılaştırıyorusun bilmiyorum ama fsi 115 hp.Çok nokta enjeksiyonlu 102 lik versiyonunu karşılaştırdığını varsayarak 160 170 nm değil 148 Nm ye sahip.Devir olayını bırakalım artık devir dönmeyle ekonomi olmaz.Zaten en sonda vereceğimi değerlere bakarsan ekonomi için en son bakılacak değişkenin rpm olduğunu anlarsın .
    Gelelim 1.5 lt daha az yakma olayına. Bir kere 102 lik 10,3 sıkıştırmaya ve 8v e sahip daha eski teknoloji ile üretilmiş motor.16 v fsi ise direkt enjeksiyon sayesinde daha iyi atomize edilmiş yakıt sistemine sahip. Şimdi konuyu kirletmeye gerek yok istersen direkt enjeksiyonu ne kadar verimli olduğunu araştır önce link bulamazsan atabilirim. Ve direkt enjeksiyonunun sayesinde sıkıştırma oranına avans değerlerine pompalama kayıplarındaki gelişmelere afr değerlerine bak derim. Eğer bunları es geçeip üstte hala devir mi torkmu sorusuna devir diyeceksen benim yazacak başka birşeyim yok size bol devirli günler.
    Ayrıca sert konuştuğum da yok forum ortamında yüz ifademi bilemeyeceğin için yargılamana gerek yok. Sadece konu hakkında araştırma yapan birinin yazdığın bazı yanlış şeyleri okuyup yanlış bilgilenmesine sebep olmanı istemediğim için bunlar.Geriye kalan yazılarına eksikleriyle katılıyorum. Bence içten yanmalı motorları bırakalım en son yazdığın 80 beygirlik elektrik motoru ile 99 ps lik benzinli motorun neden aynı anda maksimum güçlerini vermediğine bakalım. O zaman yakıt tasarrufu için en optimize şartlar hakkında bilgi sahibi olabiliriz.


    1.6 8v 102 ps@5600
    148 Nm@3800
    10,3:1 CR
    9.8/5.9/7.3
    tüketim var

    1.6 fsi 16 V
    12,0:1 CR
    155 Nm@4000
    115ps @6000
    8.5/5.3/6.4

    İyi forumlar.




  • üşenmeyip şimdi tekrar baktım, honda nın yeni 1.4 lt motoru 127 Nm tork üretiyor (105 değil 100 bg miş) .. benim VW golf aracım 1.6lt 16 valf aracım 160 Nm torka sahip.. strok boyları da baya yakın demek ki lt farkı silindirlerin çaplarından doğuyor, buna göre krank mili daha hafif alaşımdan yapılabilir ve boyu da daha kısa tutulabilir.. buna bir de honda nın 3000 devirden sonra 1. kademede açılmaya başlayan değişken valf lerini eklerseniz alt devirlerde tasarruflu, üst devirlerde de .14lt ye göre yüksek beygirli bir motor karakteristiği elde edersiniz.. FSI ile karşılaştırma yaptığım motor da kendi motorumdu .. yani 8V olan değil 16V olan ve FSI a en çok benzeyen motor tipi.. fsi değerlerini araştırdım tekrar, 155 Nm torka sahipmiş, yanlış biliyormuşum.. ama hala dediğimin arkasındayım, FSI ın torkunu benim aracımdan daha daha düşük (hadi 102 bg lik 1.6 yı da işin içine katıp bir 1.6lt standardı oluşturalım ve FSI ın torkuyla aynı diyelim) tutarak beygirini benim aracımdan 10bg fazla yapmalarını sağlayan şey daha yüksek devirde en yüksek gücüne ulaşması.. bu arada alaşımı gereği motor organlarının daha hafif olduğunu da unutmamak gerek.. bütün bunlara doğruda npüskürtme sisteminin verimli yanmaya olan etkilerini ekleyince, nasılsa verimli yanıyor ve yüksek devirlere kadar çıkabiliyor diyerek ortalamada 1-1.5 lt daha az yakıt püskürtebiliyorsunuz.. bu durumda alt devirlerde az ivmelenen ama üst devirlerde gürleyen bir motor oluyor ki alt devir hızlanmalarıyla ilgili bir sürü şikayet yazısı bulabilirsiniz..

    en kısa haliyle söyleyeceğim; uygun dişli oranlarına sahipseniz gücü tork u değil deviri arttırarak elde etmeye çalışmak hem içten yanmalı motorlar için hem de elektrikli motorlar için daha karlıdır.. ve yine tekrar söylüyorum tasarruf denen şey bundan ibaret değildir, çok karmaşık bir dizi detay içerir.. bu sadece olayın temelinde yatan fizik kanunlarından birisidir .. ancak belirli hız aralıkları dahilinde geçerli olmaktadır.. 18000 devir çeviren bir F1 aracının torku az bile olsa tasarruf sözkonusu olamaz .. çünkü bir yatakta dönen mil size (1/2.m.w^2) + (piston kuvveti x strok çapı x m x sürtünme katsayısı) kadar güç kaybettirir.. birinci parça kinetik enerjiyi, 2. parça da sürtünme kaybını temsil ediyor.. piston kuvveti x strok çapı= tork oluyor (aslında strok çapı diye birşey yok, piston kolunun krank miline çizdirdiği yuvarlağın çapından bahsediyorum) .. hız karesel olarak arttığı için çok yüksek devirlerde (misal wankel motorda) hızın yarattığı güç kaybı, torkun yarattığı güç kaybının çok üstünde oluyor.. formülün 2 tarafında da olan m=kütleyi yeni teknolojiler ve yeni alaşımlar kullanarak düşürmek ve 2. tarafta olan sürtünme katsayısını azaltmak bügün ar-ge lerin büyük yatırımlar yaparak üzerinde durduğu konulardan birisi..

    tek kişilik bir ar-ge ordusu olmadığım için kendi motor tasarımımda da yapmaya çalıştığım şey bu.. alaşım konusunda çok fazla seçeneğim yok, zira ar-ge labaratuvarlarım da yok.. dolayısıyla yüksek tork dayanımı olan hafif miller yapma şansım da yok.. bu yüzden torku düşük tutup milin kütlesini azaltarak güç kaybı daha az olan daha hafif motorlar tasarlamaya çalışıyorum.. tor kazlığından oluşan güç kaybını ise yüksek devir ile telafi etmeye çalışıyorum.. çünkü elektrik motorlarında içten yanmalı motorlar kadar sürtünen parça olmadığı için devir çevirmek o kadar da sorun değil .. sürtünme konusunda da bugün bilinen yeniliklerden bazılarını aynen mil yataklarında uygulamaya çalışıyorum bir de japonyadaki meşhur uçan trenlerdeki gibi sürtünmeyi en aza indiren teknikleri araştırıyorum belki el yapımı olarak kendi motoruma devşirebileceğim birşeyler olabilir..

    bir de bir cümle daha; ekonomi için son bakılacak değişken rpm dir çünkü zaten onun çözümü çok önce bulunmuştur.. kimsenin motora devir çevirmesin deme şansı yok.. dolayısıyla vites denen şey icat edilmiştir.. ( ilk icat edilme sebebi ölü tork bölgesini geçip kolay hızlanma olmasına rağmen kısa bir süre sonra tasarruf için de kullanılmaya başlamıştır)..




  • Türkiye'den bişi çıkmaz...

    Japonya'daki küçükçocukların ortaokulda elektronik dersi ev ödevleri, bizim üni'ler dekilere 10 çakar...

    İmal ettiğimiz tek gerçek giden 4tekerlekiaraç, At arabasıdır...Onunda tekerleğini icat eden türk değilse, gene araçyapmamışız aslında demektir. (At kardeşimiz ise zaten hep vardı yanımızda. Atı icat eden Türk'tü demeyin artık!)

    Konuyu; Kalkışta, Corvette çarpan bir elektrikli araç bilgi ve belgesiyle neşelendirmek ve belki de biraz hareketlendirmek istedim...

    En sondaki elektrikli motosiklet,ecnebi elektrik mühendislerinin cilası olsun geceye...

    Bu da benden kapak olsun, Pilli Otomobil Projenize...

    http://gas2.org/2009/03/25/worlds-fastest-electric-car-is-a-1972-datsun/

    http://www.motorator.com/videos/660

     Elektrikli araba yapımı


     Elektrikli araba yapımı



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi LAST_DRIVER -- 3 Ağustos 2010; 23:53:19 >




  • white zombie değil mi bu ? emin olamadım ama oysa eğer o da bir el emeği ürünüdür ve yapılışını izlemiştim, gerçekten arabanın kendisinden çok yapılışında kullanılan alet edevata hayran kalmamak elde değil..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: DeLiCe_DoLuCa


    en kısa haliyle söyleyeceğim; uygun dişli oranlarına sahipseniz gücü tork u değil deviri arttırarak elde etmeye çalışmak hem içten yanmalı motorlar için hem de elektrikli motorlar için daha karlıdır.. ve yine tekrar söylüyorum tasarruf denen şey bundan ibaret değildir, çok karmaşık bir dizi detay içerir.. bu sadece olayın temelinde yatan fizik kanunlarından birisidir .. ancak belirli hız aralıkları dahilinde geçerli olmaktadır.. 18000 devir çeviren bir F1 aracının torku az bile olsa tasarruf sözkonusu olamaz .. çünkü bir yatakta dönen mil size (1/2.m.w^2) + (piston kuvveti x strok çapı x m x sürtünme katsayısı) kadar güç kaybettirir.. birinci parça kinetik enerjiyi, 2. parça da sürtünme kaybını temsil ediyor.. piston kuvveti x strok çapı= tork oluyor (aslında strok çapı diye birşey yok, piston kolunun krank miline çizdirdiği yuvarlağın çapından bahsediyorum) .. hız karesel olarak arttığı için çok yüksek devirlerde (misal wankel motorda) hızın yarattığı güç kaybı, torkun yarattığı güç kaybının çok üstünde oluyor.. formülün 2 tarafında da olan m=kütleyi yeni teknolojiler ve yeni alaşımlar kullanarak düşürmek ve 2. tarafta olan sürtünme katsayısını azaltmak bügün ar-ge lerin büyük yatırımlar yaparak üzerinde durduğu konulardan birisi..



    Vw de kullanılan motorların 8v mpi ve 16 v fsi olduğunu biliyordum. Onun için birşey diyemeyeceğim, aracın hakkında teknik verileri gösteren bir link yollayabilir misin? fsi ile mpi motorlarının verimini lütfen dakikadaki 400 sayı fazla dönmesiyle ilişkilendirme.

    F1 motorlarının torkunun az olduğunu söylemişsin ama bence öyle değil.Hangi 2.4 hacimli atmosferik motorda 275 300 Nm tork
    var? Ben sana söyleyeyim süpersport ve bazı performans sınıflarında MEP değerleri buna yakın ama maksimum 7 8 bin devirde.

    Son olarak rpmden gelecek gücün daha karlı olduğunu söylemişsin yine, hem de işin termodinamik kısmını vermeden sadece dönme
    kinetik enerjisinden ve sürtünme kayıplarından bahsederek.İçten yanmalı motorun veriminden bahsediyorsan genel verime
    bakacaksın termik ve mekanik verime.Rpm kısmında volumetrik verim de var ama belirli bir amaç için istenilen şartlar
    sağlandığında, özgül yakıt sarfiyatına bir etkisi kalmıyor.Yani volumetrik verimi bir amaç için istediğin şarta
    getirebilirsin ama termik ve mekanik verimde bizi sınırlayan etkenler var. Elektrik motoru tasarlayacaksın ama içten yanmalı
    motorlardan esinlenmeye çalışıyorsun belki işin fiziksel kayıplarını hesaplamada haklılığın var bu kıyaslamada, ama içten
    yanmalılarda tork ve rpm dedin mi termik verime de girmiş oluyorsun birkere ve tezinin bu kısmında yanılıyorsun. İçten
    yanmalı motorlarda rpm dönerek ekonomi yapılmaz. Motor verimi ile ilgili bir sürü makalesi var üniversitelerin ancak işine
    yaramaz. Çünkü sizde biliyorsunuz ki elektrik motorunda termodinamik olaylar içten yanmalılara göre önemsenmeyecek kadar az
    ve elektrik motorlarında belli bir devire kadar gitmek mantıklı olabilir ama oda belli bir devire kadar ve içten yanmalı
    motorlarda böyle değildir. Çünkü fizeksel kayıplardan başka kayıplar olduğunu unutuyorsun.

    Bu kanıya nasıl vardın bilmiyorum ama belli bir devirde diğerine göre torku düşük olan motorun zaten gücü de düşük olduğu
    için verimi de aynı kabul edersek tabiki az yakacaktır. Diğer motorun gücüne ulaşması için de daha fazla devir dönmesi
    gerekecek.Sonuç olarak biri diğerinden daha fazla devir dönerek aynı maksimum çıktıya sahip ama biri 90kph ile giderken diğerine göre az yakan motorlara sahibiz. Eğer tezini burdan çıkartıyorsan bunun verimle alakası yok. Sadece bir motor daha az güçle düz yolda gidebilecek diğerinde
    olmayan şartlara sahip.Konuya doğru yerden başlıyorsun ama gereksiz ayrıntılarla yanlış söylemlerde bulunuyorsun. İçten
    yanmalı motorun termik verimiyle işimiz ne o da ayrı bir konu? Ama sen bunları anlatma çabası içerisinde ayrıntılara
    değiniyorsun. Sizin en iyi yapacağınız şey içten yanmalı motorlarda verimden bahsederken sadece mekanik verimi dikkate
    alman. Yani milini seçerken optimumu seçmek. Mil seçimi haricinde önceki yazdığınız yazıların hiçbirine katılmıyorum.




  • kolay gelsın hocam
  • sizin gibi düşünen arkadaşlarımıza allah zihin açıklığı vede sabır ve kolaylık versin
  • Konunun tekrar güncelleşmesi açısından hemde yeni gelişmeleri duyurmak adına güç bela bulduğum eski üyeliğim üzerinden bilgilendiricem.

    Öncelikle bu elektrikli araba dönüşüm işine fazla ümit bağlamayın sonuçta devlet sömüremeyeceği kapıları teker teker kapatır yoksa üretim açısından gelişmekte olan bir ülkenin hangi akla hizmet en büyük gelir kaynağını kurutur gibi bi durum ortaya çıkar..

    Ancak bunların dışında da durumu daha da vahim kılan sebepler var..Mesele bu elektrikli arabalar sonuçta bir batarya ve şarj ünitesinin kombinesiyle çalışacaklar.Ancak bu bataryalar öyle kolay temin edilebilen materyal değiller ki maliyeti buna keza..Hepsinin dışında menzil durumu içler acısı 100 km den sonra 5 saat aracın şarj olmasını beklemek galiba akla mantığa pek yatmıyor..Ki dönüşüm sistemeleri hakkında yeni bi düzenleme yapılacağı konusunda mecliste kulis yapılıyor bu belli artık ama kolay yedirmicekler direniş göstereceklerdir .Sonuçta sanayinin devi otomotiv sektörüdür ama otomotivin ve diğer bütün sektörlerin kaynağı gene petroldür bu piramidin yıkılması ne gibi sonuçlar doğuracak bunuda düşünmek gerekir..


    Haa buraya bu klişeleri tekrar yazmaya mı geldin diyenler olabilir ona da açıklık getireym sonuçta baştada belirtmiştim yeni gelişmelerim olduğunu ve sizinle paylaşacağımı..
    Arkadaşlar bu elektrikli araç dönüşümü konusunda ben epey süredir uğraş veriyordum(epey olupta 2 aylık bi süre yani) .Çokta becerikli değilimdir açıkçası ama kendi çabalarımla bir dönüşüm yapmayı başardım hatta işin açıkçası öyle bi dönüştürdüm ki bida eski haline gelemicek derecede dağıttım..Sormadan söyleyim belki fikir edinmek hatta kendisi için yapmamı isteyenler olabileceğini düşündüğüm için söylüyorum aracıma taktığım motor fırçalı ac motor 40 kw lık. .Araçta batarya kullanmadım onun yerine 10 adet AC 45 mikrofarat 400 volt 50 hzlik kapasitör kullandım..Ne alaka der gibisiniz ama anlayabileceğinizi düşündüğüm için bu konuda fazla bilgi vermek istemiyom..En kısa zamanda İstanbula sunum için getiricem görmek isteyenler için bi mekan zaman bilgilendirmesi yapıcam netleştiği zaman..Şimdilik bu kadar bilgi yeterli umarım anlayışla karşılarsınız..(Dipnot:Araç ihtiyacı olan elektriği kendi üretiyor regenerative system oluyor bi bakıma).




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.