Şimdi Ara

fıkralarrrrr

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
25
Cevap
0
Favori
511
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • selam arkadaşlar herkez aklına gelen güzel fıkraları anlatırsa hoşbir topic olur.



  • Bir Amerikali, bir Ingiliz ve bir Irakli barda oturmus içki içiyorlarmis. Amerikali içkisini bitirince bardagi havaya firlatmis, silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis:
    "Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere içki içmeyiz" demis.
    Ingiliz de bunun üzerine içkisini bitirip bardagi havaya firlatmis ve ates ederek bardagi parçalamis:
    "bizim Ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam için o kadar çok kumsal vardir ki, ayni bardakla iki kere içki içmeyiz" demis.
    Bunun üzerine Irakli da buz gibi sogukkanli bir sekilde içkisini bitirmis, bardagi havaya firlatmis, silahini çekip Amerikali ve Ingilizi vurup öldürmüs:
    Bagdat'ta bu Ingiliz ve Amerikalilardan o kadar çok var ki, biz ayni adamlarla iki kere içki içmeyiz" demis
  • laf amerikalılardan açılmışken bi amerikan-fransız fıkrası yollayayım bari

    Amerikalılarla Fransızlar nasıl ticaret yapar :

    ...
    Fransiz delikanli, Paris'in bulvar kafesinde oturmus, tipik kahvaltisini yapiyor..
    Kahve, kruvasan, ekmek, tereyag, reçel..
    Yan masaya agzinda çikleti ile tipik bir Amerikali turist oturmus..
    Sohbet baslamis..

    Amerikali: O ekmegin hepsini yiyecek misin?.
    Fransiz: Tabii..

    Amerikali: Biz yemeyiz. Içinden biraz alir yeriz. Kalan bir fiçida toplanir.
    Fabrikaya gider. Kruvasan yapilir. Fransa'ya satilir.
    Fransiz cevap vermemis.

    Amerikali: Reçel de yer misiniz?.
    Fransiz (Öfkeli): Tabii..

    Amerikali: Biz meyveyi taze yeriz.
    Kabuklarini, çekirdeklerini, çürümüslerini bir fiçida toplar fabrikaya gönderir,
    reçel yapar, Fransizlar'a satariz.
    Fransiz: Peki siz kullandiginiz prezervatifleri sevistikten sonra ne yaparsiniz?.

    Amerikali: Atariz tabi..
    Fransiz: Biz atmayiz.
    Bir fiçida içindekilerle biriktirir, fabrikaya gönderir, çiklet yapar, Amerika'ya satariz
    ...




  • adamın biri bir rüya görür ve patronuna anlatır derki; rüyamda ikimiz birlikte gezerken ben bok çukuruna sende balçukuruna düşüyorsun diyor patron hemen kasılarak tabi okadarda olsun sen nesin ben neyim diyor. adam ruyanın sonunda birbirimizi yalıyarak temizliyoruz diyor ve adam apışıp kalıyor :)))
  • süperr waLLaaaa
  • ney süper
  • fıkraLar süper waLLaaa...
    :)))
  • temel birgün hamamda göbek taşına uzanmış yanında ingiliz ve alman var birden telefon çaliyor ingiliz parmağına dokunuyor ve parmağından telfon çıkıyor sonra birdaha çalıyor bu sefer alman aynısını yapıyor temel buna bozuluyor ve arlada bir yere geçip peştemal ın içine kağıt dolduruyor ve yerine oturuyor ingiliz kagıdı peştemalın altından çıkarken göruyor ve ooooooneeee diyor temel onemli deyil faks geliy diyor
  • Günahkarın biri hayatı boyunca her boku yemiş ve hayatı günahlarla doluymyş. Öldükten sonra meleklerin karşısına çıkar ve melekler amel defterine bakarlar... "hiç sevap yok, doğru cehenneme!" derler.
    Adam bir süre düşündükten sonra "Olamaz, 1982 yılında bir dilenciye 5 lira vermiştim"...diye haykırır...
    Melekler tekrar bakar ve görürler ki, adam haklı. Napacaz diye düşünürken büyük meleği çağırırlar...

    Büyük melek bakar.... ve: "Verin 5 lirasını atın gitsin cehenneme!" der.
  • Verimlilik Raporu



    Bir kültür vakfınca kurulan senfoni orkestrasının da yönetim kurulu başkanı olan bir sanayi kurulusunun genel müdürü o ayin konseri Schubert'in"Bitmemiş Senfonisi"ne gidememesi üzerine konser davetiyesini şirketin verimlilik uzmanına verir ve ondan kendi yerine gitmesini ister. Ertesi hafta, verimlilik uzmanından teşekkür yerine bir "değerlendirme raporu" alır. Rapor şöyledir: "Sayın Genel Müdürüm, İsteğiniz üzere konsere gitmiş ve aşağıdaki hususları tespit etmiş bulunuyorum. Bilgilerinize sunulur.

    1 - Dört darbukacı konserin önemli bir süresinde boş oturmuşlardır. Bunların sayısının azaltılması ve diğerlerinin konsere daha çok katkısının sağlanması yerinde olur.

    2 - 0niki viyolinci ayni zamanda ayni hareketleri yapmakta ve ayni notaları seslendirmektedirler. Burada da personel tasarrufunun sağlanması gerekmektedir.

    3 - Özellikle, onaltılık notaların Çalınması büyük ziyandır. Çünkü izleyiciler, sekizlik notalarla onaltılıklar arasındaki farkı anlar görünmemektedirler. Dolayısıyla sekizlik notalarla eser icra edilerek yüksek ücretli viyolin ustaları yerine stajyerlerin kullanılması sağlanabilir. Böylece maliyetler önemli ölçüde aşağı çekilebilir.

    4-Yaylı sazlarla işlenen pasajların, nefesli sazlarla aynen tekrarının yol açtığı gereksiz duplikasyonlar önlenebilir; buradan hareketle iki saatlik konserin 20 dakikaya indirilmesi mümkün olabilir. Son söz; eğer Schubert bütün bunları Dikkate almış olsaydı, senfoniyi bitirebilir ve senfoninin adı da bitmemiş değil, "Bitmiş Senfoni" olurdu. Saygılarımla




  • Benim kim olduğumu biliyor musun?



    Üniversitenin büyük amfisinde 800 kişinin katıldığı bir imtihan...
    Süre iki saat... Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok.

    Cevapları yetiştiremeyen kalıyor. Bu yüzden bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor.

    Hiç aceleci bir hâli yok.
    Derken süre doluyor. "Getirin kâğıtları çocuklar" diyor. Profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâğıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor. Bir kişi hâriç. Bizim ağırdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.

    Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını tamamlamakta olan profesöre uzatıyor. Profesör kızarak:

    -Hayır! Çok geç kaldın. Artık senin kâğıdını alamam...
    Bizimki ters ters bakıyor:
    -Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
    -Yoo, aslında bilmiyorum. Ne olacak?
    -İyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâğıtlarının bir kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup kâğıtları tekrar düzeltiyor. Sonra da:

    -İyi günler hocam, deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor.




  • Aşırı Hız ve Uyanık Şoför



    Adam trafikte 'alçaktan uçarak' giderken polise yakalanır...
    kenara çeker arabadan iner:

    - Buyrun Memur Bey!
    - Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen?
    - Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular Memur Bey.

    - Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
    - Araba benim diil Memur Bey çaldım ben bu arabayı.
    - Anlamadım nasıl yani, siz bu arabayı çaldınız, öyle mi???
    - Evet Memur Bey, aa durun bi dakka torpido gözünde
    ruhsat olucaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bişi gördüm galiba....

    Polis iyice şaşırır:
    - Torpido gözünde silah mı var?
    - Evet Memur Bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum. Silahı da torpido gözüne koydum...

    - Bi de bagajda ceset mi var?
    - Evet Memur Bey...

    Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar.... Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli temiz hiçbir anormallik yok..

    Bunun üzerine adamın ruhsatını ister, adam çıkartır ruhsatı da verir, ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait.. Derken adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok...

    Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister adam bagajı açar orada da ne ceset ne bişi yok.. Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der....

    Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bi kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz...

    Adam güler:

    'İnanamıyorum... O şimdi benim için 'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir....'




  • Valla ilk iki fıkraya çok güldüm ben :))
  • Abi son fıkrayı kaydediyorum yok böle fıkra.Çok tatlı allaam yaa
  • dehşetsiniz yaa.nerden buldunuz bu fikri.
  • adam bulmuş
  • Amerika'da adamin biri isine giderken birden anormal bir
    trafigin icine duser, ama trafik bir milimetre bile
    kipirdamamaktadir. Bir sure sonra aracının yan camına
    birisinin tikladigini gorur ve cami acar.
    -Ne var acaba?
    -Teroristler
    Bush'u yakaladilar eger 1 milyar dolar verilmezse, ustune
    benzin dokup yakacaklarmis.
    -Haa simdi anladim bu trafigi...
    -Ya iste onun icin, herkesten biraz yardim topluyoruz
    -Insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
    -Valla yaklasik olarak 5'er litre...!!
  • > > Temel ve Fadime'nin çocukları olmuş,Temel çocuğu
    > > kucağına almış ve :
    > > - Yarabbim bu ne kadar güzel bir çocuk, şu gözlere
    > > bak hele burun hokka gibi ne sana ne bana benziyor.
    > > Allah aşkına söyle Fadime
    > > kime benzer bu çocuk?
    > > Fadime cevaplar :
    > > - Sen tanımazsın...
  • hll olm süpersinz
  • Temel ile Dursun çalismaya Amerika’ya giderler bir süre sonra Temel dayanamayip
    - Dursun ya ben memleketi özledim buyüzden iki haftaligina memlekete gidecegim söyleyecegin varmi? der. Dursun selam söyle der.
    Temel iki hafta sonra gelir. Dursun sorar.
    - Memleketten haber getirdinmi? Temel de bir iyi bir kötü haberim var sana der. Dursun da ne oldugunu sorar. Temel de
    - iyi o zaman önce kötüsünü söyleyeyimde pesinden iyisini söylerim moralin düzelir der.
    - Oglun **** olmus der. Bunu duyan Dursun çok üzülür ve sonra sorar.
    - iyi haberin nedir?
    Temel de
    - Ama bir muamelesi var çok iyi
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.