Şimdi Ara

Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Varoluş amacımız nedir? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
114
Cevap
1
Favori
10.579
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot

    Bende anlayamadım



    Bu mesajınızı okuyanlar, sizin anlayamamanızı üstünkötü yorumlayacaklar.
  • İçinde bulunduğumuz durumu biraz karikatürize edersek tıpkı şuna benziyor. Bir bilgisayara işletim sistemini yüklüyorsun. O çalışıyor ve varlığını sürdürüyor. Ama daha fazlasını sorgulayacak kadar bilinci yok.

    İşte bizim de öncelikli işimiz bilincimizi geliştirmek olmalı. Yani sorgulamalıyız. Eğer bir konu üzerinde yoğunlaşır ve dikkatimizi oraya yönlendirirsek gayet doğal olarak o konuda daha fazla bilgili olma şansımız olur.

    Mesela şöyle bir örnek duymuştum. Çoklu online bilgisayar oyunlarında karakteri arka planda yöneten bir oyuncu vardır. Karakterin bilinci yoktur. Oyun ne kadar gelişmiş bir oyunsa o kadar karmaşıktır ve karakterler orada görevlerini yaparlar. İşte bu tür bir oyunun çok daha gelişmişini düşünün. Oyun çok fazla gelişmiş ve içindeki karakterler de biz canlılar. Öte tarafa gidene kadar oyunun içinde kendi aklımız ve duygularımızla kendimizi yönetme yeteneği kazandırılmışız. Bulunduğumuz yerde, kendimizin yöneteniyiz. Öte taraftan da bakıp, buradaki kendi karakterimizi izliyoruz. Belki de asıl amacımız bir başarıyı elde etmek. Ama oyun kuralı gereği bu bilgi verilmeden oyun platformuna gelmişiz. Bu dünyadaki dinler, eski bilgiler vs. hepsi oyunun birer rengi. Bizler de simülasyonun içinde hiç bir şeyden habersiz günlük hayatımızı yaşıyoruz. Ve belki de başarmamız gereken şeyi bulmaya çalışıp, onu bularak başarmamız gerek. Ama labirentteki fare kadar bile, bitiş çizgisindeki peynire ulaşılabilirliğin bilincinde değiliz.

    Hepsi varsayım tabii.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: döküntü


    quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot

    Bende anlayamadım



    Bu mesajınızı okuyanlar, sizin anlayamamanızı üstünkötü yorumlayacaklar.


    Üstünkötü ne demektir, sizden duyabilir miyim?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot


    Üstünkötü ne demektir, sizden duyabilir miyim?




    Üstünkörü yazacaktım, klavyede "r" ile "t" yan yana olduğundan karışmış işte. Manasını ben de bilmiyorum ama Türkçe'ye yeni bir sözcük kazandırmış olduk.
  • Anlamına arayıp bulamadığın kelime denebilir
  • quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot

    Anlamına arayıp bulamadığın kelime denebilir


    Göreceli işte
  • WHY ARE WE HERE WHERE DID WE CAME FROM AYNI SORUYU Stephen Hawkıng DE SORUYU BREİF HİSTORY OF A LİFE DİE Bİ KİTAP
  • Hay'dan geldik Hu'ya gidiyoruz...
  • Bilinen tek somut şey yaşamın kendisi. Bıkacak kadar da uzun. Varlığı bilinmeyen ütopyalar için bu somut gerçeği ıskalamamak, dolu dolu yaşamak gerek.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: armutlu

    WHY ARE WE HERE WHERE DID WE CAME FROM AYNI SORUYU Stephen Hawkıng DE SORUYU BREİF HİSTORY OF A LİFE DİE Bİ KİTAP


    Evet o kitabı okumuştum.Bu sorunun cevabını öğrenebilirsek,Tanrının düşüncesini anlayabiliriz
    diyordu.
  • Varolduğumuzu nerden anladın?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: metete

    Varolduğumuzu nerden anladın?


    Yok olmadığımıza göre?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: döküntü


    quote:

    Orjinalden alıntı: metete

    Varolduğumuzu nerden anladın?


    Yok olmadığımıza göre?


    Yok olmayı nasıl algılayabileceksin ki?
  • Bence bu sorunun cevabı bence mutlu olmak.
    Ayrıca insanlar cok calışmak cok kazanmak yerine;
    Tükettikleri kadar kazanıp boş vakitlerini sevdiklerine mutlu oldukları insanlara ayırması gerekir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: metete


    Yok olmayı nasıl algılayabileceksin ki?


    Biraz felsefe okursan ya da buraya tıklarsan nasıl algıladığını anlarsın.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: döküntü


    quote:

    Orjinalden alıntı: metete


    Yok olmayı nasıl algılayabileceksin ki?


    Biraz felsefe okursan ya da buraya tıklarsan nasıl algıladığını anlarsın.


    Bu öğüdü verdiğine göre sen nasıl algılandığını algıladın, biraz anlatırsan sevinirim. Felsefe okuyorum zaten, biraz derken çok okuma mı diyorsun?


    quote:

    Orjinalden alıntı: K.MARX

    Bence bu sorunun cevabı bence mutlu olmak.
    Ayrıca insanlar cok calışmak cok kazanmak yerine;
    Tükettikleri kadar kazanıp boş vakitlerini sevdiklerine mutlu oldukları insanlara ayırması gerekir.



    Varoluş amacımızın mutlu olmak oluşu bir mutsuzluk sebebi değil midir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 3 Haziran 2009; 21:37:46 >




  • Felseyeyi bir başkasına öğretmeye çalışmak ne denli iyi olur?

    Onu bir kalıp haline getirdikten sonra bilgiden hiç bir farkı kalmaz.

    Söylenecek tek şey var oda bağımsız olarak "düşünmek". Bunu yaptığınızda istesenizde bir başkasına öğretemezsiniz
  • quote:

    Orjinalden alıntı: metete

    Varolduğumuzu nerden anladın?





    DÜŞÜNÜYORUM,ÖYLEYSE VARIM

    Cogito ergo sum:Düşünüyorum,öyleyse varım.
    Felsefenin gelmiş geçmiş en önemli cümlelerinden birisidir.
    Hepimizin de bildiği gibi 1596-1650 yılları arasında yaşamış olan Descartes söylemiştir.
    Bu cümle ile ne demek istemişti ?
    Her şeyden önce o günlerde henüz bilim ve felsefe birbirinden ayrılmamıştı.
    Ama ayrılmanın sancıları da başlamıştı.
    Skolastik felsefe yıkılmış,bilgi problemi yeniden ele alınmıştı.
    Uğraş olarak bilimi seçen insanlar gözlerini doğaya çevirdiler.
    O güne kadar elde edilmiş bilgiler,her ne iseler tek tek ele alındı.
    Avrupa’nın birçok yerinde bunların hepsi yeniden inceleniyordu.
    Herbir bilgi deneylerle sınanıyor,tekrar tekrar gözlemleniyordu.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Descartes, bu yoğun günlerde kendisini tam hedefe kilitlemiş olmalı.
    Elbette sonuca bir günde varmadı.
    Bir taraftan bilimsel gelişmeleri takip ediyor,bir taraftan kendisi araştırıyordu.
    Bütün bunların arasında ilişki kurmak ve kuralları belirlemek bir filozofun görevidir.
    Belki de bu işin düşünsel süreci yıllarca sürdü.
    Şimdi kendim Descartes’mışım gibi düşüneceğim.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    İşe en başından başlıyacağım.
    Bildiklerimin hepsinden şüphe ediyorum.
    Duyularımın sağladığı bilgiler şüpheli ve aldatıcıdır.
    Çevremdeki kişilerin de etkisinde kalmış olmalıyım.
    Sabit fikirler,toplumun değerleri ,gelenekleri ve bunun gibi herşeyi de ayırıyorum.
    Herşeyin varlığını yok sayıyorum.Var olup olmadıklarını şimdilik merak etmiyorum.
    Hatta kendim bile yokmuş gibi davranmalıyım.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Şimdi işe başlıyorum.
    Etrafımda çeşitli biçim ve renklerde pekçok nesne var.
    Ben bunları nasıl ve ne şekilde görüyorsam,onlar da öyle mi olmalı?
    Örneğin şu tek avucuma sığacak kadar hacimli kırmızı bir elma görüyorum.
    O,gerçekten mevcut mu ? Mevcutsa o boyutta ve o renkte mi?
    Ben nesneleri duyu organlarım aracılığı ile tanıyorum.
    Onlara dokunuyorum,kendilerini görüyorum,tadına bakıyorum.
    Seslerini işitip bazısının kokusunu alıyorum.
    Böylece onlar hakkında bilgi sahibi oluyorum.
    Ama bu bilgiler doğru mu?
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Nitekim duyularımın beni sık sık yanılttığını bilirim.
    Bazen halının üzerinde bir kalem görürüm,sonra anlarım ki o,halının deseniymiş.
    Bunun gibi bir sesi başka bir şeyin sesi sanırım.
    Demek ki duyulara güven duymamalıyım.
    Duyularım beni yanılttığına göre belki de onların bana kaynaklık ettiği nesneler de yanıltıcıdır.
    Belki de gördüğüm veya gördüğümü sandığım herşey bir hayaldir.
    Belki de onların hepsi benim kuruntumdur.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Eşyalar öyle de insanlar nasıl?
    Ben herkesi kendim gibi düşünen,gören ve duyan birileri olduğunu kabul etmişim.
    Ama ya onlar öyle değilse.
    Sık sık rüya görürüm.Düşlerimde bir şeyler yapar,bir yerlere giderim.
    Uyandığım zaman bunların hiçbirini de yapmamış olduğumu anlarım.
    Sakın bütün yaşantım bir rüya olmasın?
    Etrafımdaki eşyalar ve insanlar gibi kendi varlığım bile şüpheli.
    O zaman geriye ne kaldı?
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    İlk anda geriye hiçbir şey kalmamış gibi görünüyor.
    Ama galiba bir şey var.
    Bu öyle bir şey ki artık ondan şüphe edemem.
    Bu şey, benim için kesin diyeceğim bir bilgidir.
    İlginç olan durum,bu kesin bilgim benim kendi şüphemden oluştu.
    Şüphe ettiğim zaman boyunca ,kendisinden şüphe edemeyeceğim şey nedir?
    Elbette bu,şüphe etmekte olmamdır.
    Peki şüphe etmek nedir?
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Hiç tartışmasız söyleyebilirim:Düşünmektir.
    Yani şüphe etmek düşünmek demektir.
    O zaman düşünme eyleminden şüphe edemem.
    Böylece düşüncemin varlığını kesinlikle kabul etmeliyim.
    Düşündüğüme göre o düşünceyi gerçekleştiren bir şey olmalı.
    O şey,benim yani bizzat kendimim.
    Düşündüğüme göre varlığımın olmaması olanak dışıdır.
    O halde sonuç tartışılmaz şekilde ortadadır:
    Düşünüyorum,öyleyse varım.

    Kaynak :http://www.canimablama.com/showthread.php?tid=6692



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ßy Spécops. -- 4 Haziran 2009; 0:11:09 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ßy Spécops.

    quote:

    Orjinalden alıntı: metete

    Varolduğumuzu nerden anladın?





    DÜŞÜNÜYORUM,ÖYLEYSE VARIM

    Cogito ergo sum:Düşünüyorum,öyleyse varım.
    Felsefenin gelmiş geçmiş en önemli cümlelerinden birisidir.
    Hepimizin de bildiği gibi 1596-1650 yılları arasında yaşamış olan Descartes söylemiştir.
    Bu cümle ile ne demek istemişti ?
    Her şeyden önce o günlerde henüz bilim ve felsefe birbirinden ayrılmamıştı.
    Ama ayrılmanın sancıları da başlamıştı.
    Skolastik felsefe yıkılmış,bilgi problemi yeniden ele alınmıştı.
    Uğraş olarak bilimi seçen insanlar gözlerini doğaya çevirdiler.
    O güne kadar elde edilmiş bilgiler,her ne iseler tek tek ele alındı.
    Avrupa’nın birçok yerinde bunların hepsi yeniden inceleniyordu.
    Herbir bilgi deneylerle sınanıyor,tekrar tekrar gözlemleniyordu.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Descartes, bu yoğun günlerde kendisini tam hedefe kilitlemiş olmalı.
    Elbette sonuca bir günde varmadı.
    Bir taraftan bilimsel gelişmeleri takip ediyor,bir taraftan kendisi araştırıyordu.
    Bütün bunların arasında ilişki kurmak ve kuralları belirlemek bir filozofun görevidir.
    Belki de bu işin düşünsel süreci yıllarca sürdü.
    Şimdi kendim Descartes’mışım gibi düşüneceğim.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    İşe en başından başlıyacağım.
    Bildiklerimin hepsinden şüphe ediyorum.
    Duyularımın sağladığı bilgiler şüpheli ve aldatıcıdır.
    Çevremdeki kişilerin de etkisinde kalmış olmalıyım.
    Sabit fikirler,toplumun değerleri ,gelenekleri ve bunun gibi herşeyi de ayırıyorum.
    Herşeyin varlığını yok sayıyorum.Var olup olmadıklarını şimdilik merak etmiyorum.
    Hatta kendim bile yokmuş gibi davranmalıyım.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Şimdi işe başlıyorum.
    Etrafımda çeşitli biçim ve renklerde pekçok nesne var.
    Ben bunları nasıl ve ne şekilde görüyorsam,onlar da öyle mi olmalı?
    Örneğin şu tek avucuma sığacak kadar hacimli kırmızı bir elma görüyorum.
    O,gerçekten mevcut mu ? Mevcutsa o boyutta ve o renkte mi?
    Ben nesneleri duyu organlarım aracılığı ile tanıyorum.
    Onlara dokunuyorum,kendilerini görüyorum,tadına bakıyorum.
    Seslerini işitip bazısının kokusunu alıyorum.
    Böylece onlar hakkında bilgi sahibi oluyorum.
    Ama bu bilgiler doğru mu?
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Nitekim duyularımın beni sık sık yanılttığını bilirim.
    Bazen halının üzerinde bir kalem görürüm,sonra anlarım ki o,halının deseniymiş.
    Bunun gibi bir sesi başka bir şeyin sesi sanırım.
    Demek ki duyulara güven duymamalıyım.
    Duyularım beni yanılttığına göre belki de onların bana kaynaklık ettiği nesneler de yanıltıcıdır.
    Belki de gördüğüm veya gördüğümü sandığım herşey bir hayaldir.
    Belki de onların hepsi benim kuruntumdur.
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Eşyalar öyle de insanlar nasıl?
    Ben herkesi kendim gibi düşünen,gören ve duyan birileri olduğunu kabul etmişim.
    Ama ya onlar öyle değilse.
    Sık sık rüya görürüm.Düşlerimde bir şeyler yapar,bir yerlere giderim.
    Uyandığım zaman bunların hiçbirini de yapmamış olduğumu anlarım.
    Sakın bütün yaşantım bir rüya olmasın?
    Etrafımdaki eşyalar ve insanlar gibi kendi varlığım bile şüpheli.
    O zaman geriye ne kaldı?
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    İlk anda geriye hiçbir şey kalmamış gibi görünüyor.
    Ama galiba bir şey var.
    Bu öyle bir şey ki artık ondan şüphe edemem.
    Bu şey, benim için kesin diyeceğim bir bilgidir.
    İlginç olan durum,bu kesin bilgim benim kendi şüphemden oluştu.
    Şüphe ettiğim zaman boyunca ,kendisinden şüphe edemeyeceğim şey nedir?
    Elbette bu,şüphe etmekte olmamdır.
    Peki şüphe etmek nedir?
    *** *** *** *** *** *** *** ***
    Hiç tartışmasız söyleyebilirim:Düşünmektir.
    Yani şüphe etmek düşünmek demektir.
    O zaman düşünme eyleminden şüphe edemem.
    Böylece düşüncemin varlığını kesinlikle kabul etmeliyim.
    Düşündüğüme göre o düşünceyi gerçekleştiren bir şey olmalı.
    O şey,benim yani bizzat kendimim.
    Düşündüğüme göre varlığımın olmaması olanak dışıdır.
    O halde sonuç tartışılmaz şekilde ortadadır:
    Düşünüyorum,öyleyse varım.

    Kaynak :http://www.canimablama.com/showthread.php?tid=6692


    Düşündüğümüzü ya da şüphe ettiğimizi sanıyorsak? ( Mesela bu şüphe de ben gerçekten şüphe edip etmediğimin farkında değilim )

    Bana düşündüğümü, şüphe ettiğimi sandıran şey beynim. Beynin varlığından şüphe edersek, o bize şüphe ettiğimizi sandırmaya başlıyor sanırım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 4 Haziran 2009; 0:20:30 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot

    Felseyeyi bir başkasına öğretmeye çalışmak ne denli iyi olur?

    Onu bir kalıp haline getirdikten sonra bilgiden hiç bir farkı kalmaz.

    Söylenecek tek şey var oda bağımsız olarak "düşünmek". Bunu yaptığınızda istesenizde bir başkasına öğretemezsiniz




    amaç bir daire içerisinde kendine yol çizen bir karıncaya yol göstermek değil. Kendini yolda yürüdüğünü sanan bir karıncaya nerde olduğunu göstermek




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.