Şimdi Ara

Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Varoluş amacımız nedir? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
114
Cevap
1
Favori
10.579
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Düşündüğümüzü ya da şüphe ettiğimizi sanıyorsak? ( Mesela bu şüphe de ben gerçekten şüphe edip etmediğimin farkında değilim )

    Düşündüğümün farkındayım.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: döküntü


    quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot

    Felseyeyi bir başkasına öğretmeye çalışmak ne denli iyi olur?

    Onu bir kalıp haline getirdikten sonra bilgiden hiç bir farkı kalmaz.

    Söylenecek tek şey var oda bağımsız olarak "düşünmek". Bunu yaptığınızda istesenizde bir başkasına öğretemezsiniz




    amaç bir daire içerisinde kendine yol çizen bir karıncaya yol göstermek değil. Kendini yolda yürüdüğünü sanan bir karıncaya nerde olduğunu göstermek





    Kural yok.

    Kendi felsefenizin anlaşılmaz olması, diğer insanlara yol göstermeyi engelliyor.

    En başta bu benim görüşümdür.

    Farklı olanların farklı düşünebilmesine her zaman ilgiyle bakarım, bu görüşüm yüzünden de bir doğruya hiç bir zaman yönelemiyorum. Belki de bir doğruya yönelemediğim için düşüncelere saygı duyuyorum.

    Bir doğru bulup arkamdan birilerini koşturacağım günler yakınsa bana büyük bir değişim gerekiyor. Rol yaptığım günler biterse, kızlar sevinir

    Cümleye şöyle bir baktım da, anlaşılması için vakit ayırmak gerekebilir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: SonOfPatriot


    Kural yok.

    Kendi felsefenizin anlaşılmaz olması, diğer insanlara yol göstermeyi engelliyor.

    En başta bu benim görüşümdür.

    Farklı olanların farklı düşünebilmesine her zaman ilgiyle bakarım, bu görüşüm yüzünden de bir doğruya hiç bir zaman yönelemiyorum. Belki de bir doğruya yönelemediğim için düşüncelere saygı duyuyorum.

    Bir doğru bulup arkamdan birilerini koşturacağım günler yakınsa bana büyük bir değişim gerekiyor. Rol yaptığım günler biterse, kızlar sevinir

    Cümleye şöyle bir baktım da, anlaşılması için vakit ayırmak gerekebilir.


    Yine anlaşamayacağımız için ki farklı şeylerden dem vuruyoruz, fazla uzatmıyorum




  • Doğadan geldik, yine doğaya döneceğiz.
    Ve bence insanın varoluş amacı MUTLU olmak.
  • İnsanın varoluş amacı neslini devam ettirip kendini geliştirmektir.Buna bağlı olarak insanları ikiye ayırabiliriz:

    1-Nesli sürdürenler:Bu kişiler gündelik hayattan bildiğimiz normal insanlardır doğarlar,büyürler,ürerler,ölürler amaçları bilgilerini bir sonraki nesle aktarmaktır

    2-Neslini geliştirenler:Bu kişiler gündelik hayattaki insanların aksine bir istisna olarak 10da 1 belkide 100de 1 ortaya çıkarlar bu kişiler bir kaşif,bir bilim adamı,bir düşünür yada bir lider olabilir bu insanların amacı nesli sürdürmekten ziyade kendi neslini geliştirmektir eğer bu 2.sınıftaki insanlar olmasaydı insanlık hala karanlık çağda gibi yaşayacaktı

    İnsanlığın nihai amacı ise evrime ayak uydurmaktır insanlığın bu gelişmesi birgün gelecek yerini yeni bir türe bırakacaktır.
  • O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mulk/2)
  • Hayat çok kısa, zaten daha da uzun olsa bile sonunda "ÖLÜM" olması onu kısa ve çirkin yapıyor.

    Ben bir zevk delisiyim. Hayatın içindekilerden "ZEVK" alıyorum.

    Karpuz peynir taze ekmek, tatlı kızlar, ormanda bir kahvaltı, yüzmek, araba kullanmak, oyun oynamak, annemin başımı okşaması, çocuğumla top oynamak, köpeğimi eğitim getir oğlum demek ve daha niceleri.

    Hayattaki lezzetleri, güneşin doğuşunu, batışını hepsini seviyorum "ZEVK" alıyorum.

    Ama bunların bir sonu varsa ve elimden alınacaklarsa, o zaman bu hayat tamamen anlamsız olur. Çirkinleşir, ödül gibi bu hayat bir ceza haline dönüşür.

    Çok sevdiğiniz bir kızı düşünün (kız olanlar erkek düşünebilirler :) ) bir araya gelmenize müsade ediliyor, öpmenize müsade ediliyor. Öpmenin tadına varıyorsunuz, tam elini tutacakken, tamam bu kadar deniyor.

    Yani şimdi bu ödül müydü? Bir işkence mi? O güzelliği ucundan kıyısından bir tattım, zevk ettim, sonra kız elimden alındı, burnumda kokusu kaldı, dilimde tadı...

    Bu ödül müdür? Ceza mıdır?

    Koşuyordum, oynuyordum, kırlar bağlar bahçeler benimdi, sonra birden elimden alındı. Bu bir ödül müdür? Ceza mı?

    Bunun adı hayat olabilir mi?

    Kendime bakıyorum, mükemmelim (kısmi yetersizliklerim eksiklerim olabilir ama sistemsel olarak bakıyorum).
    Ellerim, ayaklarım, kaşım gözüm, kulaklarım. Ne kadar dahiyane bir sistem var üzerimde.
    Kendime bakıyorum mükemmel dolaşım, sindirim, solunum sistemleri duyu organlarım harika hepsi.
    Hepsi de tam bana göre ZEVK almak için birebir. Yani elim ayağım bedenim ET olmasaydı belki bu kadar çok hasta olmaz bu kadar kolay yaralanmaz ölmezdim. Kolayca kesilip kopabiliyor bir tarafım aslında. Ama bu yapı benim mükemmelen zevk almamı da sağlıyor.

    Tuttuğum birşeyi en ince ayrıntısına kadar hissedebiliyor, koklayabiliyor, öpüp sarılabiliyorum. Vücudum süperman olmak için kötü olabilir ama ZEVK almak için müthiş her yerim sinir sistemi ile dolu, parmak uçlarım, kaşım gözüm. Bana dokunulsa da, ben dokunsam da büyük bir ZEVK için mükemmel bir sistem.

    Üstelik beynim bir harika, düşünmek, plan yapmak, yorum yapmak, üretmek hepsi hem mümkün ve hem de hepsi harika bir ZEVK ve LEZZET unsuru. Yorum yaparken düşünürken, plan yaparken bir yandan da ZEVK alıyorum aslında.

    Neden varım, nerden geliyorum, nereye gidiyorum diye düşünürken de aslında ZEVK alıyorum BEN.

    BEN diyebilmek bile büyük bir ZEVK. BEN de varım arkadaş. diyebilmek.

    Bunların hespi mükemmel, sevgilimin tatlı bir öpücüğü, gülün kokusu...

    Hayatı çekilmez bir işkenceye dönüştüren şerefsizler yok sayıp kenara koyarak, hayatın ne kadar güzel ve mükemmel olduğunu hissediyor ve yazıyorum.

    ve Yine baştaki gibi düşünüyorum bu kadar güzel, tatlı, mükemmel birşey 10 sene 20 sene 50 sene böyle bitip gidemez. Elimden alınsa onun adı ceza olur. Bu kadar lezzet tadıp onlardan mahrum olmak kabul edilemez.

    Ben o kadar mükemmelim ki, ölmeyi bile haketmiyorum. Bu kadar mükemmel bir sistem bir çöp gibi toprak olup kaybolup gidecek...
    hmmm bu hiç adil değil, üstelik bu sistemi kurgulayan biri varsa ona da hiç yakışmaz. Mükemmel bir sistem kur ve sonra onu buruşturup çöpe at. neden ?

    Ben hiç ölmemek istiyorum, ölmek bana göre değil. Neden ölecek mişim? Suçum neydi? Bu güzellikleri tatmaktan başka,

    Ölemem bunların bir sonu olmamalı.

    Öyleyse ben şuna inanıyorum, bu kadar mükemmel bir sistemi kurup idare eden bir güç var. Ölmek dediğimiz şeyle dudağımızda yarım kalan öpücüğü tamamlama fırsatı vermek üzre bizi kendi boyutuna alıyor.

    Yoksa başka hiçbir şey beni teselli etmez. 10 bin yıl da ömür verseler sonu varsa o ceza gibidir benim için.

    Ölüm denen şey bir boyut değiştirmedir. Ve benim elimi ayağımı kim çizmiş, gözümü kulağımı kim planlamış, saymakla bitiremediğim kadar güzellikleri kim düşünmüş yazmış çizmiş. Herşeyi de bana göre çok güzel dizayn etmiş. Sanki herşeyi benim için dizayn etmiş. Kimdir bu sistemlerin sahibi onunla tanışma imkanı bulacağız.

    Buna inanıyorum.

    Nerden geldik nereye gidiyoruz deyince işte ben buna inanıyorum. Bir güç beni dizayn etti ve benim kendisiyle konuşup, tanışmamı istedi. Yoksa ben evrimle, tesadüfle olamayacak kadar mükemmelim. Etrafımdaki herşey mükemmel işliyorlar ve bazı şeyler var görüyorum, onları sürekli kontrol altında tutan bir güç olmasa bütün sistem çöker. Bu güç beni dizayn etti ve benimle tanışmak istedi.

    Gittiğim yer orası. Kendimce o gücü bu sistemlerin sahibini yanına gitmeden önce tanımaya çalışıyorum.

    Bu sistemi ve beni dizayn eden programlayan güç o kadar İNCE bir GÜÇ ve o kadar MÜKEMMEL bir KARAKTERE SAHİP ki bütün bir sistemi kontrolü altında tutuyor, bu sistem içinde o gücün olmadığı düşündürecek kadar bu hissi verecek kadar bile görünmüyor, kimseye tepesine binip bir hakimiyet kabul ettirme, zorla kendini sevdirme gibi bir eylemi bile olmuyor. O kadar İNCE ki, her yerde her an KONTROL ve HAKİMİYET sahibi ama hiç farkedilemiyor. O kadar MÜKEMMEL karakteri var ki, kararsızlığı karar değişikliği, bundan yoruldum bi de şöyle yapayım arayışı olmayan bir KARAKTERİ var.

    Hani böyle kendinden o kadar emin ve ne yaptığını tam bilen birisi gibi.

    Bu sistemin sahibiyle bir gün tanışacağız ve BEN bundan büyük bir ONUR ve MUTLULUK duyacağım. Bana ismimle hitab edip hele "Gel bakalım" demesinin hayali bile çok heyecan verici.

    Bu arada bu sistemin sahibinin hayattaki yansımaları ve Karakteri nasılsa kendimi ona göre şekillendiremeye çalışmak. Onun gibi doğru dürüst iyi samimi gibi özellikleri kendim için geliştirmem bence aramızın iyi olması için çok önemli.

    Bu sonundaki ölümü bir türlü kabul edemediğim hayatı, bu iş için bir fırsat olarak görüyorum. Tanışmadan önce bi kendime çeki düzen vereyim, üstümü başımı düzelteyim.

    Benim gibi öğrenmesi uzun süren biri için de sanırım bir kaç saat yetmezdi, kişisel kapris, iki yüzlülük, arkadan konuşma, yüzüne gülüp arkadan iş çevirme, çalmak, hak yemek gibi çirkin ve bu sistemin sahibinin KARAKTERİNE uymayan şeylerimi düzeltmem hemen hemen bir ömür kadar sürerdi.

    Bunları başarırsam tanışma zamanı geldiğinde çok büyük bir ONUR ve MUTLULUK duyacağım. Etrafımdaki sisteme olan hayranlığımı tekrar dile getirmeden edemiyorum, bu sistemi kurup idare eden nasıl bir güçtür ve nasıl bir sahiptir. Çok merak ediyorum. Hadi bütüün bir sitemi kabul ettim, beni de dizayn etmiş ve çizip planlamış öyle mi? Ne kadar esrarengiz ve ne kadar harikulade, büyük hayranlık duyuyor, saygıyla eğiliyorum.

    Keşke tanışabilsek.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: wikican

    Hayat çok kısa, zaten daha da uzun olsa bile sonunda "ÖLÜM" olması onu kısa ve çirkin yapıyor.

    Ben bir zevk delisiyim. Hayatın içindekilerden "ZEVK" alıyorum.

    Karpuz peynir taze ekmek, tatlı kızlar, ormanda bir kahvaltı, yüzmek, araba kullanmak, oyun oynamak, annemin başımı okşaması, çocuğumla top oynamak, köpeğimi eğitim getir oğlum demek ve daha niceleri.

    Hayattaki lezzetleri, güneşin doğuşunu, batışını hepsini seviyorum "ZEVK" alıyorum.

    Ama bunların bir sonu varsa ve elimden alınacaklarsa, o zaman bu hayat tamamen anlamsız olur. Çirkinleşir, ödül gibi bu hayat bir ceza haline dönüşür.

    Çok sevdiğiniz bir kızı düşünün (kız olanlar erkek düşünebilirler :) ) bir araya gelmenize müsade ediliyor, öpmenize müsade ediliyor. Öpmenin tadına varıyorsunuz, tam elini tutacakken, tamam bu kadar deniyor.

    Yani şimdi bu ödül müydü? Bir işkence mi? O güzelliği ucundan kıyısından bir tattım, zevk ettim, sonra kız elimden alındı, burnumda kokusu kaldı, dilimde tadı...

    Bu ödül müdür? Ceza mıdır?

    Koşuyordum, oynuyordum, kırlar bağlar bahçeler benimdi, sonra birden elimden alındı. Bu bir ödül müdür? Ceza mı?

    Bunun adı hayat olabilir mi?

    Kendime bakıyorum, mükemmelim (kısmi yetersizliklerim eksiklerim olabilir ama sistemsel olarak bakıyorum).
    Ellerim, ayaklarım, kaşım gözüm, kulaklarım. Ne kadar dahiyane bir sistem var üzerimde.
    Kendime bakıyorum mükemmel dolaşım, sindirim, solunum sistemleri duyu organlarım harika hepsi.
    Hepsi de tam bana göre ZEVK almak için birebir. Yani elim ayağım bedenim ET olmasaydı belki bu kadar çok hasta olmaz bu kadar kolay yaralanmaz ölmezdim. Kolayca kesilip kopabiliyor bir tarafım aslında. Ama bu yapı benim mükemmelen zevk almamı da sağlıyor.

    Tuttuğum birşeyi en ince ayrıntısına kadar hissedebiliyor, koklayabiliyor, öpüp sarılabiliyorum. Vücudum süperman olmak için kötü olabilir ama ZEVK almak için müthiş her yerim sinir sistemi ile dolu, parmak uçlarım, kaşım gözüm. Bana dokunulsa da, ben dokunsam da büyük bir ZEVK için mükemmel bir sistem.

    Üstelik beynim bir harika, düşünmek, plan yapmak, yorum yapmak, üretmek hepsi hem mümkün ve hem de hepsi harika bir ZEVK ve LEZZET unsuru. Yorum yaparken düşünürken, plan yaparken bir yandan da ZEVK alıyorum aslında.

    Neden varım, nerden geliyorum, nereye gidiyorum diye düşünürken de aslında ZEVK alıyorum BEN.

    BEN diyebilmek bile büyük bir ZEVK. BEN de varım arkadaş. diyebilmek.

    Bunların hespi mükemmel, sevgilimin tatlı bir öpücüğü, gülün kokusu...

    Hayatı çekilmez bir işkenceye dönüştüren şerefsizler yok sayıp kenara koyarak, hayatın ne kadar güzel ve mükemmel olduğunu hissediyor ve yazıyorum.

    ve Yine baştaki gibi düşünüyorum bu kadar güzel, tatlı, mükemmel birşey 10 sene 20 sene 50 sene böyle bitip gidemez. Elimden alınsa onun adı ceza olur. Bu kadar lezzet tadıp onlardan mahrum olmak kabul edilemez.

    Ben o kadar mükemmelim ki, ölmeyi bile haketmiyorum. Bu kadar mükemmel bir sistem bir çöp gibi toprak olup kaybolup gidecek...
    hmmm bu hiç adil değil, üstelik bu sistemi kurgulayan biri varsa ona da hiç yakışmaz. Mükemmel bir sistem kur ve sonra onu buruşturup çöpe at. neden ?

    Ben hiç ölmemek istiyorum, ölmek bana göre değil. Neden ölecek mişim? Suçum neydi? Bu güzellikleri tatmaktan başka,

    Ölemem bunların bir sonu olmamalı.

    Öyleyse ben şuna inanıyorum, bu kadar mükemmel bir sistemi kurup idare eden bir güç var. Ölmek dediğimiz şeyle dudağımızda yarım kalan öpücüğü tamamlama fırsatı vermek üzre bizi kendi boyutuna alıyor.

    Yoksa başka hiçbir şey beni teselli etmez. 10 bin yıl da ömür verseler sonu varsa o ceza gibidir benim için.

    Ölüm denen şey bir boyut değiştirmedir. Ve benim elimi ayağımı kim çizmiş, gözümü kulağımı kim planlamış, saymakla bitiremediğim kadar güzellikleri kim düşünmüş yazmış çizmiş. Herşeyi de bana göre çok güzel dizayn etmiş. Sanki herşeyi benim için dizayn etmiş. Kimdir bu sistemlerin sahibi onunla tanışma imkanı bulacağız.

    Buna inanıyorum.

    Nerden geldik nereye gidiyoruz deyince işte ben buna inanıyorum. Bir güç beni dizayn etti ve benim kendisiyle konuşup, tanışmamı istedi. Yoksa ben evrimle, tesadüfle olamayacak kadar mükemmelim. Etrafımdaki herşey mükemmel işliyorlar ve bazı şeyler var görüyorum, onları sürekli kontrol altında tutan bir güç olmasa bütün sistem çöker. Bu güç beni dizayn etti ve benimle tanışmak istedi.

    Gittiğim yer orası. Kendimce o gücü bu sistemlerin sahibini yanına gitmeden önce tanımaya çalışıyorum.

    Bu sistemi ve beni dizayn eden programlayan güç o kadar İNCE bir GÜÇ ve o kadar MÜKEMMEL bir KARAKTERE SAHİP ki bütün bir sistemi kontrolü altında tutuyor, bu sistem içinde o gücün olmadığı düşündürecek kadar bu hissi verecek kadar bile görünmüyor, kimseye tepesine binip bir hakimiyet kabul ettirme, zorla kendini sevdirme gibi bir eylemi bile olmuyor. O kadar İNCE ki, her yerde her an KONTROL ve HAKİMİYET sahibi ama hiç farkedilemiyor. O kadar MÜKEMMEL karakteri var ki, kararsızlığı karar değişikliği, bundan yoruldum bi de şöyle yapayım arayışı olmayan bir KARAKTERİ var.

    Hani böyle kendinden o kadar emin ve ne yaptığını tam bilen birisi gibi.

    Bu sistemin sahibiyle bir gün tanışacağız ve BEN bundan büyük bir ONUR ve MUTLULUK duyacağım. Bana ismimle hitab edip hele "Gel bakalım" demesinin hayali bile çok heyecan verici.

    Bu arada bu sistemin sahibinin hayattaki yansımaları ve Karakteri nasılsa kendimi ona göre şekillendiremeye çalışmak. Onun gibi doğru dürüst iyi samimi gibi özellikleri kendim için geliştirmem bence aramızın iyi olması için çok önemli.

    Bu sonundaki ölümü bir türlü kabul edemediğim hayatı, bu iş için bir fırsat olarak görüyorum. Tanışmadan önce bi kendime çeki düzen vereyim, üstümü başımı düzelteyim.

    Benim gibi öğrenmesi uzun süren biri için de sanırım bir kaç saat yetmezdi, kişisel kapris, iki yüzlülük, arkadan konuşma, yüzüne gülüp arkadan iş çevirme, çalmak, hak yemek gibi çirkin ve bu sistemin sahibinin KARAKTERİNE uymayan şeylerimi düzeltmem hemen hemen bir ömür kadar sürerdi.

    Bunları başarırsam tanışma zamanı geldiğinde çok büyük bir ONUR ve MUTLULUK duyacağım. Etrafımdaki sisteme olan hayranlığımı tekrar dile getirmeden edemiyorum, bu sistemi kurup idare eden nasıl bir güçtür ve nasıl bir sahiptir. Çok merak ediyorum. Hadi bütüün bir sitemi kabul ettim, beni de dizayn etmiş ve çizip planlamış öyle mi? Ne kadar esrarengiz ve ne kadar harikulade, büyük hayranlık duyuyor, saygıyla eğiliyorum.

    Keşke tanışabilsek.

    Umarım tanışırsın ama onunla tanışmayı her ölümlü hak etmeyecek.




  • Bu aralar çok düşündüğüm sorudur bu , öyle ki ;

    Film izlerken ünlü bi boksörün filmin sonunda ölmesinden sonra , o anda aklıma vefat etmiş dedelerimin gelip gözlerimden yaş geldiği odaya gidip düşündüğüm ve '' ölüceksek neden doğuyoruz '' diye kendime sorduğum . Acaba öldükten sonra , ölen kişi olanları görebiliyor mu ? derken o anda aklıma yeni açtığım '' İnsan öldükten sonra kısa süre görmeye devam eder mi ? '' adlı topic'i açmama neden olmuş konu ...

    Son zamanlarda dinimi de sorgulamama sebep olan sorudur öyle ki 1 gün önce kocaelide boya fabrikasında yangın çıktı inanılmaz siyah tozbulutu görünüyordu o ara anneannem camı açıp dua okumaya ve toz bulutuna karşı üflemeye başladı , böyle davranışlar artık nedense garibime gidiyor , insanda akıl var fakat herşeyi Rabbimizle bir mesele gibi algılayıp hemen tövbe etmek , dua etmek ters gelmeye başladı ...

    Ek olarak geçen gün babaannemlere gittik , anneannemde vardı , ben gitar çaldığım için sağ tırnaklarımı bırakıyorum , Babaannem gördü söylendi ay dedi o tırnaklar ne öyle dedi , dedim gitar çalmam için . Dedi işte tuvalettyken bi tarafını silerken içine kaçar dedi , dedim sol elle yapıyorum o işlem, , sora anneanemle tövbe tövbe demeye başladılar , babaannem Günah dedi tırnak bırakmak dedi , Ben sordum peki neden Günah dedim ? Bişey diyemedi Allah öyle yaratmış çünkü diyerek alakasız bi cevap verdi , E dedim babaanne neden uzuyo bu tırnaklar o zaman dedim .. sonra olay orda kapandı gitti ... Tekrar bi olay kuru kurusuna inanılmış bi şekilde gerçekleşti işte buda bana ters geliyor , yahu akıl verilmiş insan düşünür diyorum kendi kendime ...

    ... Fakat bunları düşünmemek istiyorum yani bu aralar her saniye bu konuyu düşünüyorum ama artık felsefe yapmak istemiyorum zaten gelip geçiyim ...




  • Günümüzü gün edip, hiç düşünmeden günlerimizi geçiriyoruz. Ama kaçınılmaz bir gerçek var ki bizi bekleyen, hepimiz ölücez. Ve burada ne işimiz olduğunu doğru düzgün sorgulamıyoruz bile.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: MoĞoLLar



    Ek olarak geçen gün babaannemlere gittik , anneannemde vardı , ben gitar çaldığım için sağ tırnaklarımı bırakıyorum , Babaannem gördü söylendi ay dedi o tırnaklar ne öyle dedi , dedim gitar çalmam için . Dedi işte tuvalettyken bi tarafını silerken içine kaçar dedi , dedim sol elle yapıyorum o işlem, , sora anneanemle tövbe tövbe demeye başladılar , babaannem Günah dedi tırnak bırakmak dedi , Ben sordum peki neden Günah dedim ? Bişey diyemedi Allah öyle yaratmış çünkü diyerek alakasız bi cevap verdi , E dedim babaanne neden uzuyo bu tırnaklar o zaman dedim .. sonra olay orda kapandı gitti ... Tekrar bi olay kuru kurusuna inanılmış bi şekilde gerçekleşti işte buda bana ters geliyor , yahu akıl verilmiş insan düşünür diyorum kendi kendime ...

    ... Fakat bunları düşünmemek istiyorum yani bu aralar her saniye bu konuyu düşünüyorum ama artık felsefe yapmak istemiyorum zaten gelip geçiyim ...



    Bunları sorun etmemen gerek.
    Sonuçta söz konusu olan anneannen, deden vesaire.
    Tahmin edersin ki, belirli bir yaşa gelmişler ve olgunlamışlar.
    Şu saatten sonra sen istesende onların fikirlerini değiştiremez veya kolay kolay kendi fikirlerini onlara adapte edemessin.
    Kuşak çatışması denen olayda tam olarak bu olsa gerek.

    Bu tür konuları her insanın düşünmesi gerek ama günümüz dünyasında bu gerçekten çok zor.
    Herkesin bir amacı var bunun için uğraşıyor, bu tür fuzuli olarak nitelendirilen ama yaptığımız bütün işlerden önemli olan düşüncelere, yargılara ise zaman kalmıyor.




  • Ben biliyorum .
    ( En azından nereden geldiğimi.) Ama nereye gideceğimizi de zamanı geldiğinde öğreneceğiz zaten.
    quote:

    Orjinalden alıntı: ßy Spécops.

    Bu sorunun cevabını hiçbir zaman bilemeyeceksin.
  • Ahirette başlayacak esas ve sonsuz hayatın yeri olan Cennet veya Cehennemin hangisine gideceğimize karar vermek için buradayız. Bütün bu etrafımızda gördüğümüz şeyler de şu. Rabbimiz hem kendini olabildiğince gizlemiş, hem de göstermiş. Anlayana.
  • Bu konu içersinde inançlı arkadaşların olması ve dinle alakalı şeylerin konuşulması tabi ki çok olası.Ben de bunlarla alakalı kendi görüşlerimi söylemek istiyorum.

    Ben inançsız bir kimseyim.Bu sebepten dolayı varoluşum çok anlamlı.Öldükten sonra hiç bir yere gitmeyeceğimi biliyorum,belli ahlak kurallarının olmadığını biliyorum.Kendimi bunlara uyarlayarak kendi varoluşumdan vazgeçmedim ve bu sebepten özgürüm.Çoğu kişi hayatın en büyük amacının nesli devam ettirmek olduğunu düşünür fakat buna katılmıyorum.Buna katılan biri olarak yavaş yavaş ve sindire sindire bu fikirden vazgeçtim.Yaşamın amacı kesinlikle üremek ve çocuk yapmak değildir,bir çocukla iletişim kurabilmek dünyadaki en önemli şey olsa da amaç çocuk yapmak değildir.Tüm bunlara rağmen cinselliğin çok önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum.Kendi cinselliğinizi özgürce yaşayabilmek.Bunun adı çok sık yaşamak değil ancak rahat ve baskısızca yaşayabilmek.Bunların haricinde bu derece kendi özünü yakalayabilmiş bir insanın hayatında çok fazla "anlam" sıkıntısı yaşamayacağını düşünüyorum.Herşey kendiliğinden yaşanacaktır.Mutlu olmak bazen gülümsemek değil rahatça ağlayabilmek demektir.Çünkü varoluşun kendisi çok hüzünlü ve acıdır bu yüzden bu sıkıntıyı doyasıya yaşayabilen biri bence mutludur.




  • insan gördüğü kadar düşünür. Ötesine geçmek istediğiniz zaman hep soyut kavramlar ortaya çıkıyor herkesin aklında bir soru işareti kalıyor hiçbir zaman elimizde kesin bir sonuç olmuyor. Bırakın bazı şeyleri akışına, bazı düşünceler ters akıntıya karşı çekilen kürekten başka birşeye benzemiyor.
  • Kaliteli yaşamak yani insan gibi yaşamak.Pek çoğumuza göre kaliteli yaşamak için paramızın cok olması gerekir,zengin yaşamı kaliteli yasamdır.
    Halbuki öyle değildir.
    Kaliteli yasam :
    neyi nerde nasıl yapmayı bilmektir.
    Yaşamdan zevk almkatır.
    Mutlu olabilmektir mutlu ederek cevremizi.
    Sorgulamaktır herşeyi.
    Bir işe girmeden önce ben bu işi neden yapıyorum diyebilmektir.
    En önemlisi insan olabilmektir.
    Yaşamın amacı budur.
  • Bence insanların biraz daha aptal yaratılmaları gerekirdi.
    Bu soruları anlamayacak,böyle soruları düşünemeyecek kapasitede.
    Tıpkı sokakta gördüğümüz insanlar gibi.
    Ama daha zekileri düşünüyor işte...
  • Yarım kalmış soru diyebilir miyiz?

    Neden anlam veririz? sorunu sorguladığınızda her birinin cevabını bilmiş olursunuz
  • quote:

    Orjinalden alıntı: dm01

    Bu konu içersinde inançlı arkadaşların olması ve dinle alakalı şeylerin konuşulması tabi ki çok olası.Ben de bunlarla alakalı kendi görüşlerimi söylemek istiyorum.

    Ben inançsız bir kimseyim.Bu sebepten dolayı varoluşum çok anlamlı.Öldükten sonra hiç bir yere gitmeyeceğimi biliyorum,belli ahlak kurallarının olmadığını biliyorum.Kendimi bunlara uyarlayarak kendi varoluşumdan vazgeçmedim ve bu sebepten özgürüm.Çoğu kişi hayatın en büyük amacının nesli devam ettirmek olduğunu düşünür fakat buna katılmıyorum.Buna katılan biri olarak yavaş yavaş ve sindire sindire bu fikirden vazgeçtim.Yaşamın amacı kesinlikle üremek ve çocuk yapmak değildir,bir çocukla iletişim kurabilmek dünyadaki en önemli şey olsa da amaç çocuk yapmak değildir.Tüm bunlara rağmen cinselliğin çok önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum.Kendi cinselliğinizi özgürce yaşayabilmek.Bunun adı çok sık yaşamak değil ancak rahat ve baskısızca yaşayabilmek.Bunların haricinde bu derece kendi özünü yakalayabilmiş bir insanın hayatında çok fazla "anlam" sıkıntısı yaşamayacağını düşünüyorum.Herşey kendiliğinden yaşanacaktır.Mutlu olmak bazen gülümsemek değil rahatça ağlayabilmek demektir.Çünkü varoluşun kendisi çok hüzünlü ve acıdır bu yüzden bu sıkıntıyı doyasıya yaşayabilen biri bence mutludur.


    Demin aşağıdaki yazıyı yazdım başka bir başlıkda ama seninkiyle de alakalı olduğu için tekrar yazıyorum.

    1. Yaratıcının ismi Allah. Kendisi bildiriyor. Hiçbirşey yaratmaya ihtiyacı yok, hiçbirşeye de ihtayacı yok. Etrafımızda gördüğümüz şu harikulade şeyleri bir anda yoktan yaratacak kudretin ne olduğu aklımız sınırları dışında.

    2. "Sınav" olduğu doğru ama insanlar ve cinler için. Diğer bildğimiz bilmediğimiz mahluklar için değil.

    3. Allah kullarını başıboş olmalarını istemiyor zaten olamazsınız da. Hadi çıkın bakalım kainatın dışına, çıkamazsınız. Rabbiniz sizi ve bizi yaratmakla bize lutf etmiş.

    4. 50-60 senelik bin dünya hayatı ki bunun yarısı da uyku ile, şununla bununla geçiyor. Bunun neticesinde insanlara SONSUZ/EBEDİ bir hayat vaad ediyor, Cennet dediğimiz yerde hiç hastalık, sıkıntı, ihtiyarlık, sıkılma, düşmanlık, tehlike... hiçbirinin olmadığı, aklınıza, hayalinize gelen her nimetin bir anda önünüze geleceği, dünyayla kıyas edilmez ama, köşklerde, villalarda sonsuz hayat imkanı sunuyor.

    5. Bunun şartı da öyle çok şey değil, istersen hiç oruç tutma, namaz kılma, hiçbirşey yapma ama İMAN et.
    Yani Allahü teala vardır, Muhammed aleyhisselam onun peygamberidir sözüne inanırsan son nefesine kadar bu hayatı amelin, derecen, inancın nisbetinde vad ediyor, söz veriyor.

    6. Cennet ve Cehennem insanlar için. Allah için zaman yok. Ona göre zaten Cennet Cehennem hayatı bir anlık birşey, bunlar bizim için.

    7. Kaderin önceden biliniyor ama Allah biliyor bunu biz bilmiyoruz. Kaderin bilindiği için Cennet veya Cehenneme gitmiyorsun. Amellerinin neticesine göre oraya gidiliyor. Tembel bir öğrenciye hocası sen sınıfta kalırsın dese ve gerçekten sınıfta kalsa suç bunu diyen hocasının mı? Kaderin bilinmesi başka, bizim yaşamamız başka şeyler.

    8. Allah sen Cennete sen Cehenneme diye insanları yaratmamış, yaratmıyor da. Sorular da belli, cevaplar da belli. Başımıza gelecek herşeyi de bildirmiş Peygamberleri ile ve kitabları ile. Şunu şunu yapana şöyle bir hayat, yapmayana şöyle bir hayat ile sonsuz yaşam vereceğini bildirmiş. Artık biraz bizlere kalıyor.

    9. İntihar adam öldürmekten büyük günah, ama ölünce yok olmuyorsun ki. Esas hayat başlıyor. Bir sınav var sonu ya Cennet veya Cehennem sen sınavdan çıkıyorsun. Biraz sabret, Rabbin senden ne istiyor bir araştır, sonra Rabbini sevmeye başlarsın ve yaratılmış olmanın sana verdiği çok büyük bir lüft olduğunu anlarsın.

    10. Allah dünyada kullarını zindan hayatı gibi yaşayın istemiyor ki. Yiyin, için, gezin, tozun, her zevki tadın yaşayın ama bildirdiğim kurallara uygun yaşayın diyor. Kurallar da öyle çok değil ha gözümüz korkmasın.
    Milyarlarca çeşit yiyecek/içecekden birkaç tanesi yasak. İstediğin kızı al, evlen, mutlu huzurlu bir hayat sür diyor.

    Böyle bir Allaha ancak teşekkür edilir.

    Diyelim ki özgürsün, dünyada sınırsız her şeyi yapabiliyorsun, korktuğur bir güç yok, dünyaya nasıl olsa başıboş yaşamak için geldin, belki de tesadüfen, şu bu. Sadece ve sadece şunu düşün. Sen haklıysan ölünce hiçbirşey kaybetmezsin. Yok olup gidersin. Ama böyle değilse, dünya hayatının muhasebesi için seni bekleyenler olduğunu görürsen ve sonsuz bir hayatın ölümle başladığını, bir yerde Cennet bir yerde Cehennemin olduğunu görürsen, ki sen zaten yok olacağın düşüncesiyle Cennet biletini almak için yaşamadığın için direk Cehenneme götürülüyor olacaksın ve bu arada gözlerinden kan aksa beni dünyaya tekrar gönderin diye yalvaracaksın ama nafile, zaten ordan gelmedin mi diyecekler. İnançsız olduğun için de Cehennemde ebedi/ sonsuz kalacaksın. Çıkma imkanı, ihtimali de yok. Bu çıkmama cehennemin azablarınının en büyüklerinden. Sonsuz azablarda, işkencelerde, şeytanlarla, kötü insanlarla yaşayacaksın. Ve Cennetin de olduğunu görünce, senin gibi etten, tırnakdan bazı insanların koşa koşa Cennete girmekte olduğunu göreceksin. Köşklerde, villalarda, güzel kızlarla, çeşit çeşit yiyecekler, içecekler, imkanlar, zevkler. İnsanın hayaline gelmez zevler var Cennette. Bunları görünce senin halin ne olacak? Hangi tarafta olmak istersin. İnancım yok deyip kestirip atacağına bir araştırmalı, soruşturmalı. Düşün halin nolur bu ikinci ihtimal varsa?
    İnananlar zaten birşey kaybetmez eğer ölüm sonsa zaten dünya hayatı bitti. Ama SEN çok şey kaybedersin.

    "Kızları" çok seviyorsan ki bu gayet normal, Rabbin sana Cennette el değmemiş, aklına gelmez güzellikte, sadece seni isteyen, temiz güzel yüzlerce kız vaad ediyor. İnsan bunu kaçırır mı yav?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yken -- 15 Haziran 2009; 10:49:09 >




  • Özel bir yerden geldiğimiz yok. Evrimsel süreç sonucu oluşmuşuz ve biyolojik dürtülerimizi tatmin için yaşıyoruz. Bu yazdıklarıma karşılık olarak bir sayfa yazı yazsanız da bir şey ifade etmez çünkü biyolojik olarak durum budur. Her şey hayatta kalma içgüdüsü ve dürtülerimizi tatmin içindir. Kariyer yapma ve toplumda yer edinme gibi sosyal ve kültürel olgular da beynimizde oluşan bilgi birikimi ve beyindeki elektrokimyasal etkileşimlerin bir sonucudur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 15 Haziran 2009; 11:11:15 >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.