Şimdi Ara

'Sükût gibi Münzevî, Çığlık gibi Hür...' (2. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
979
Cevap
0
Favori
70.508
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • yar ellerin nerde ya benide götür

    yada gitme....

    bilirsin sensiz ben hiç yaşayamamki

    ölürüm hasretinle
  • sana inandım sana güvendim
    yıllarca sustum seni dinledim
    utandım senden hiç ağlamadım
    çekindim senden hiç ağlamadım
    derdimi sana anlatamadım
    aşkımı sana anlatamadım
    rüyalarda hep ağlasam ıslak kalsa iki gözüm
    yüzüme bir kötü baksan yine sana üzülürüm
    yaralandım yüreğimden gülmeyecek artık yüzüm
    çekip gitsem buralardan çıldırmadan kara gözlüm..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi denizkabuğu -- 14 Nisan 2006; 15:37:26 >
  • Ağlarsan kıyamam
    Kıyamam ki küçüğüm
    Gözlerine bakıpta
    Sana yalan diyemem
    Söylesene diyorsun
    Söylemek zor küçüğüm
    Başkası var gönlümde
    Sana yalan diyemem
    Deyipte çektin gittin
    Yalancısın sen yalancı
    Ne olur gitme dur
    Unuttun mu küçüğüm
    Kızımız olacaktı
    Unutmak kolay mı, kolay mı küçüğüm
    Ayrılık ölümden beter be küçüğüm
    Kızımız olacaktı gittin küçüğüm
    Kızımsız yollardayım
  • senden uzak
    senden uzak bir otel odasında şimdi yanlızım
    anlamı yok anlamı yok dost olmuyor çaresizliğimin ortsındayım
    tüm yollarım sana doğru
    sana doğru tüm şarkılarım
    sensiz herşey keyifsiz
    bölük pörçük uykularım
    nasıl anlatmalı bunu seni çok özledim
    sensiz geçen günlerde aramanı bekledim...
  • Sensiz Şarkı


    Önce bir damla yaş oldum
    Denizlere düşüp sana yağabilmek için.
    Nehirlerde dolaştım
    sonsuz bir düş olup sana akabilmek için.

    Sevmem sadeca sevmem lazım
    Saf bir su gibi.
    Görmem sadece görmem seni
    saf bir çocuk gibi.

    Görmemek için seni kör oldum,
    Bilinmez sokaklarda seni aradım yıllarca.
    Dilsiz bir yaramaz oldum,
    Kahkahalı sohbetlerde seni düşündüm her gülüşte.

    Söyledim sana söyledim bu
    Sensiz şarkıyı.
    Çaldım sadece çaldım bu
    içimdeki hatırayı.

    Seni seviyorum...!



    İsmail Özdemir
  • SABRET GÖNÜL

    Hicran açmıştır sinede yare

    Zavallı gönlümün neş-esi kare

    Talihin zulmeti yol vermez yare

    Bahtım kara, gül kara, sümbül kara


    Sabret gönül birgün olur bu hasret biter

    Çekilen acılar canım gün olur geçer


    Birgül bülbül giymiş kareler

    Sinem üzre gözgöz olmuş yareyler

    Bu dert beni iflah etmez, pareyler

    Benim derdim, dermanın bilen yok


    Sabret gönül birgün olur bu hasret biter

    Çekilen acılar canım gün olur geçer



    SENEDE BİRGÜN

    Gönlümde açmadan solan bir gülsün

    Her zaman gamlıyım her zaman üzgün

    Beklerim yolunu aylar boyunca

    Yeter ki gel bana senede birgün


    Ağarsın saçlarım, solsun yanağım

    Adını anmaktan yansın dudağım

    Bu aşka canımı adayacağım

    Yeter ki gel bana senede birgün


    Güfte: Sadık Şendil, Beste: Ayhan Özışık



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Deitel -- 14 Nisan 2006; 16:38:47 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: esarikaya

    Sensiz Şarkı


    Önce bir damla yaş oldum
    Denizlere düşüp sana yağabilmek için.
    Nehirlerde dolaştım
    sonsuz bir düş olup sana akabilmek için.

    Sevmem sadeca sevmem lazım
    Saf bir su gibi.
    Görmem sadece görmem seni
    saf bir çocuk gibi.

    Görmemek için seni kör oldum,
    Bilinmez sokaklarda seni aradım yıllarca.
    Dilsiz bir yaramaz oldum,
    Kahkahalı sohbetlerde seni düşündüm her gülüşte.

    Söyledim sana söyledim bu
    Sensiz şarkıyı.
    Çaldım sadece çaldım bu
    içimdeki hatırayı.

    Seni seviyorum...!



    İsmail Özdemir





    KERBELA OLDU YÜREK ELDEN GİDİYORMU
    SEBEBİM OLDU BU CAN SENSİZ YAŞIYORMU
    BİR HATA DEME SAKIN BİZE YAKIŞIYORMU
    ECELİM OLDU BU CAN SENSİZ YAŞIYORMU
    BİR ÇEKENE SORDUM DEDİMKİ AŞK RENGİNİ SÖYLE
    DEDİKİ ALACALI BAZENDE EBRULİ
    BİR İÇİME SORDUM DEDİMKİ DOĞRUYU SÖYLE
    DEDİKİ RENGİ GECE BU SEVDA KURŞUNİ..
  • Aşk bahçemi süsleyen inci çiçeğim misin
    Gecemi aydınlatan Ateş böceğim misin
    gençlik başımda duman ilk aşkım ilk heyecan
    kovaladıkça kaçan Ateş böceğim misin

    bahar dalında yaprak yıldızdan daha parlak
    gözyaşımda yuvarlak ateş böceğim misin
    gençlik başımda duman ilk aşkım ilk heyecan
    kovaladıkça kaçan Ateş böceğim misin

    doğmayan güneşimsin rüyalarda eşimsin
    Sevgilim söylermisin Ateş böceğim misin
    gençlik başımda duman ilk aşkım ilk heyecan
    kovaladıkça kaçan Ateş böceğim.............
  • Drama yollari
    kader mi yazmiş?
    silinsin tum gunahlarim, drama yollarinda kopru istikametindeyim.
    ben huzundum beni sen sectin.
    varir mi şahima son lutuflarim?
    kimsede aramadim gonlumun pamuk prensesini.
    sen yuzumdun beni kahrettin.

    (ve sago konuya girer)

    yaşanmişlik kolunda buyuyen bebegin ergenlik hali.
    kim yirtti vesikaliklarimi?
    kalbin kal koşelerinden alamazsin platonik evlatlarimi.
    yarattigim turkuaz derinliginde yuzuyorum ben.
    korkarim derinlik sarhoşumda vurgun yolcusun.
    sonsuzlugum beni tanimadi yalnizligim firtinali..
    kuklalar sepette cek al egolarini (cek elini)
    asi ruhum sahi gec mi kaldi yarina soyle? (kapa ceneni)

    ben bu gunlerde evcilim.
    sencil olmanin sakincasinda duşun nobetleri.
    voltasini atar vardiyali bir işci.
    devir vakti gece yarisi boldum uykularimin nadide hediyelerini.
    bende sakli sirlarim ki; icime sindi hirslarim.
    cephanelikte mermi bitti, belki bundandir ki tirsarim
    kansere yenik duşmesin umutlarim.
    hucrelerimi yerine koy şakasi yok savunmasizligin!...
    yalancinin konuştugu lisan daim yalanca
    kancami taktim gercekler mi palavra?
    bu espiride yok şaka, insanlik kadavra..
    şiirbazi sopasi elinde "abrakadabra!.."

    kader mi yazmiş?
    silinsin tum gunahlarim, drama yollarinda kopru istikametindeyim.
    ben huzundum beni sen sectin.
    varir mi şahima son lutuflarim?
    kimsede aramadim gonlumun pamuk prensesini.
    sen yuzumdun beni kahrettin.

    drama yollari taşli
    geliyor kara kaşli
    arkadaşliklar neden en az bir cikara dayali
    yirtik kalbim yamali
    dostlarimin ucreti pahali
    odemek zor geride kalan tum hesaplari
    şu gunlerde pamuk prensesin gozleri yaşli
    ozrum icinde pranga yemiş zanli
    yinede sahipligin icinde varolan duygularim canli
    sanirim en son karadenizde gemilerim batti
    kanimca herşey yapmacikti
    istila komandolarim bedenimi sardi
    askerlerim silahsizdi
    bu nedenle kalelerim az zamanda hirpalandi
    kara listem okunakli sonuclar dokunakli
    son celsede boşadim aşkimi elimin tersiyle duz ettim tum kirişikliklari
    tadilatta kalbimin boş beyaz saraylari
    yaşli taşli cocuk kirdi sevdigi tum oyuncaklari..


    Pavlov’un köpegi


    hic bi kuvvet engel olamamişti bana ve dilime zincir vurabilir mi kralinizda gelse sagonun argolarina takili kalacak her kulak
    tum yalanlarim bir giysi girmiş varligim icimde yillarin tuhafliginda seyreden bir adami onume koydu
    son sucum mu son kararim gitsin oldu hoşcakal dunum kagit yalanla doldu
    onume konulan mazilerde kazinin geregi yoktu afacan uyudu bir yudum su hasretiyle yaziyorum bu mektubu
    bu zoraki yaptirimlarin bilinci eledi umudu birini digeri nerede bulamaz oldum yipran
    kolpa ruhum anlamimdin ne oldun kendi davalarinda hakim oldun elimden seyrelen bir kumdun sende tarih oldun
    tekerrurunden korkar oldum son vedanin adini elveda koydum gozlerim oydum
    motiflerini işledim yurek adimla eş deger ki bildigim tek şiirsin anlamin derin aklimda kal.
    kor topal hayallerin sonunda gozlerimde bir guneş var
    dnalarimi insanoglu bozdu sanirim burda bir sorun var, her halukarda icimi kemiren bir teselli var
    misali bir takim oyunlarinda korpe bir canim var. yar bana vaktiyle kolay kalbe zor gelen sukunetim dar
    darmadagin armaganim kaos karmalarindayim karmakarişiklaşmaktayim neyseki ayaktayim
    ritimler kolondan suzuldukce ataklardayim bu sagopayim, ben sagopayim!

    sil adimi baştan yaz kalbine baş harfi buyuk olsun yeniden kufret
    gecmişi hadim ettik olmadi, ben suyun oldum bardak dolmadi.

    kanatlarim olsun istedim ben ama hic ucamadim kanadim oldu denedim yerin dibine cakildim
    ama nedense masali dinlemiştim az mi zordu cabalamiştim oysa citami actiktan sonra yukseklik korkusuyla savaştim
    aşkin tepe noktalarina olaşabilme luksu guvene bagli
    bir donekle karşilaş bil ki sucunun avukati
    cok suclu tanidim hepsi konusunda hakliydi
    umut cocuklarimi bu gunlere getirebilmem uzun zaman aldi
    berduş halim arbedemle yumruklarimi sivazladi
    kazalardan salim ciktim.. kendim yazdim paranokyalik kitabini
    artik hic mi hic hatrin kalmadi tekmelerdim daglari
    kalbime yuvarlandi taşlari
    gozlerim olan bitenle yuz goz olali gecti kisa bir zaman birimi
    elimi koluma baglayan bu tacizler gonca bir şekilde odemeli
    deneyimin adi sago! ac mi pavlov'un kopekleri
    cehennemde yaşadigim icin cehennet hakkimdir
    sadakatsizlik intikamla barişir
    sus kiriştir. halim kalp atişlarimi hizlandirirmaktadir
    ortam pacozunun gozu daim arkamdadir
    soyle kim babandir? elini tutsun rap sapandir hedefi bulsun
    yeni gun uykudan kalktim gozleri yorgun!
    bitch!..
  • Zorlama Kendini

    Zorlama kendini veda etmeye Zorlama gözünden yaslar dökmeye Mecbur degilsin birsey demeye Hiç bir sey demeden gidebilirsin..

    Zannetme ki hersey bitti sevdigim; Birgün yeserecek su sararmis yapraklar. Ve bundan sonra kim severse dünyada; Seni ve beni hatirlayacaklar

    Zamanlar kalles simdi, hersey artik bir oyun Manzaralar hüzünlü insanlar aglamakli Bir aksam getir bana, gizlice ve en sakli Saatleri birer birer dudaklarinda.
  • Belki bir şarkının her sesinde
    Belki bir sahil meyhanesinde
    Belki de içtiğim sigranın dumanısın

    Bir yıldız gökte kayıp giderken
    Islak bir yolda yalnız yürürken
    Bambaşka birşeyi düşünürken aklımdasın

    Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni, sen hep benim yanımdasın
    Gündüzümde gecemdesin çalınmasın söylenmesin sen benim şarkılarımsın

    Koparmadan çiçek koklar gibi
    Bir sırrı herkesten saklar gibi
    Beni birşeylerden aklar gibi yanımdasın

    Keşke fırsat olsaydı da bu parçayı size gitarımla çalabilseydim..
  • KUZGUN

    bir zamanlar kasvetli bir geceyarısı, unutulmuş eski bilgilerin
    tuhaf ve antika ciltleri üzerine düşünüyordum,
    yorgun ve sıkıntılı-
    uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki,
    bir tıkırtı geldi birden, sanki kibarca
    oda kapımı çalan-çalan birisi gibi.
    'odamın kapısını tıklatan' diye söylendim 'bir konuk-
    başka bir şey değil, yalnızca bu.'
    ah, iyice anımsıyorum ki o hazin aralıktı;
    ve zemine vuruyordu sönen her bir közün yansısı.
    sabahı istiyordum şevkle; -boş yere
    aramıştım
    ödünç bir avuntuyu kederden-
    yitik lenore'un kederinden-
    o eşsiz ve pırıl pırıl kızın, meleklerin lenore
    diye andığı-
    buralarda, anılmayacak artık adı.

    ve mor perdelerin belirsiz, hüzünlü, ipeksi
    hışırtısı
    önceden hiç duyulmamış tuhaf kokularla dolduruyor-
    tir tir titretiyordu beni:
    öyle ki: çarpıntımı bastırmak için tekrarladım.
    'oda kapımdan girme izni isteyen bir konuk
    bu-
    oda kapımdan girme izni isteyen
    geç bir konuk:
    başka bir şey değil, budur bu.'
    o sıra cesaretimi toplayıp: daha fazla
    oyalanmadan,
    'sir' dedim, 'ya da madam, affınızı dilerim
    ama
    gerçek şu ki dalıyordum ve siz öylesine yumuşak
    bir tıkırtıyla geldiniz,
    ve öylesine hafifçe tıklattınız-tıklattınız
    oda kapımı ki,
    duyduğumdan pek emin değilim sizi'-diyerek kapıyı
    açtım burda; -
    karanlıktan başka bir şey yoktu orda.

    orda durdum, korku ve merakla karanlığın içine
    baktım uzun süre,
    kuşkuyla, kurarak hiçbir ölümlünün cüret edemediği
    hayalleri;
    ama sükunet bozulmadı ve sessizlik bir ipucu
    vermedi,
    ve fısıltıyla söylenen tek sözdü orda
    'lenore? '
    buydu fısıldadığım, mırıltılı bir yankıyla geri gelen
    o söz 'lenore'
    başka bir şey değil, yalnızca bu.

    odama dönerken alev alev yanarak
    ruhum
    aynı tıkırtıyı işittim yine ilkinden biraz daha
    kuvvetlice.
    'kesinlikle' dedim, 'kesinlikle bir şey var penceremin
    kafesinde;
    öyleyse neymiş bakalım ve bu esrarı
    çözelim; -
    rüzgardır, başka bir şey değil bu.'

    açıverince kepengi, eski devirden kalma
    azametli bir kuzgun
    kanat çırpıp sallanarak adım attı
    içeriye;
    ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da
    oturdu;
    ama bir lady'nin ya da lord'un edasıyla
    tünedi kapımın üstüne-
    oda kapımın üstünde bir pallas büstüne kondu-
    konup oturdu hepsi bu.

    derken ciddi ve haşin suratıyla bu abanoz kuş,
    kaderimi gülümsemeye dönüştürdü,
    'sorgucun kırkılmışsa da hiç kuşkusuz' dedim
    korkak değilsin sen,
    gecenin kıyısından gelen
    suratsız ve yaşlı kuzgun-
    gecenin plutonian kıyısındaki saygı değer adın nedir,
    söyle bana.'
    kuzgun dedi ki 'birdahaasla.'

    çok şaşırmıştım bu çirkin kuşun konuştuğunu duyup
    böylesine açıkça,
    pek alakalı olmasa-yanıtı pek anlamlı olmasa da;
    çünkü kabul etmeliyiz ki yaşayan kimse henüz
    mazhar olmadı oda kapısının üstünde bir
    kuş-
    kuş ya da hayvan görmeye oda kapısının üstündeki
    büstte,
    bir isimle 'birdahaasla' diye.

    ama kuzgun, sessiz büstün üstünde tek başına
    yalnızca bu sözü söyledi, sanki bu bir tek sözle
    içini dökmüş gibi.
    sonra başka birşey söylemedi- ne de bir tüyünü
    oynattı-
    ben mırıldanana dek, 'önceden uçtu diğer
    dostları-
    sabahleyin beni terk edecek, umutlarımın
    önceden uçup gittiği gibi.'
    o zaman


    edgar allan poe
  • ANNABEL LEE

    uzun yıllar önceydi
    deniz kıyısındaki bir krallıkta
    belki bilirsiniz, bir kız yaşardı
    annabel lee adıyla
    ve bu kızoğlankız hiçbir şey düşünmezdi
    bence sevilmek ve beni sevmekten başka.

    o da ben de çocuktuk
    bu krallıkta deniz kıyısındaki
    ama aşktan da öte bir aşkla sevdik ben ve annabel lee
    öyle bir aşk ki kanatlı serhapları göklerin
    kıskanmıştı onu ve beni

    ve bu yüzden uzun zaman önce
    bu krallıkta deniz kıyısındaki
    bir rüzgar esti bir buluttan, üşüterek
    güzel annabel lee'mi,
    öyle ki soylu yakınları geldi bu yüzden
    ve alıp götürdüler onu benden
    bir mezara kapatmaya
    bu krallıkta deniz kıyısındaki

    melekler yarımız kadar mutlu olmayan gökte
    kıskanıp durdu onu ve beni
    evet neden buydu
    bu deniz kıyısındaki krallıkta herkesin bildiği gibi.
    ki o rüzgar esti buluttan geceleyin
    üşüten ve öldüren annabel lee'mi

    ama çok daha güçlüydü aşkımız aşklarından
    bizden daha büyük olanların
    bizden daha bilge olanların
    ve ne melekler yukarıdaki göklerde
    ne de şeytanlar altında denizin
    ayırabilir ruhumu ruhundan
    güzel annabel lee'nin

    çünkü ay doğmaz asla hayalini getirmeden
    güzel annabel lee'nin
    ve yıldızlar çıkmazlar ama parlak gözlerini hissederim ben
    güzel annabel lee'nin

    ve böylece uzanırım yanısıra bütün gece vakti
    sevgilimin-sevgilim-hayatım ve gelinim

    o deniz kıyısındaki mezarda
    onun mezarında, uğuldayan denizin kıyısındaki.




    edgar allan poe
  • argahh tşk

    bu şarkıyıda son zamanlarda çok dinliyorum

    konu üste gwelmişken yazıyım teoman söylüyo tam bilmiyoruym bi bayanla düet


    aşk kırıntıntısıyla doymaktansa
    tek başıma aç kalırım şu hayatta


    diye ama şarkı number one



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi denizkabuğu -- 17 Nisan 2006; 11:27:41 >
  • başkalarının şiirlerinden alıntı yapmak adetim deildir ama poe olunca iş değişir.alıntı yaptığım bir orhan veli vardır bir mehmet akif birde poe
  • KÜFE

    beş on gün oldu ki, mu'tâda inkıyâd ile ben
    sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden.
    bizim mahalle de istanbul'un kenârı demek:
    sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmiyerek!
    adım başında derin bir buhayre dalgalanır,
    sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.
    bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil,
    selâmetin yolu insan için bu, başka değil!
    elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,
    önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,
    ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden,
    lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden-
    o sâlhurde, harâb evlerin saçaklarına,
    sığınmış öyle giderken, hemen ayaklarına
    delîlimin koca bir şey takıldı... baktım ki:
    genişçe bir küfe yatmakta, hem epey eski.
    bu bir hamal küfesiymiş... aceb kimin? derken;
    on üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,
    gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye:
    tekermeker küfe bîtâb düştü tâ öteye.
    -benim babam senin altında öldü, sen hâlâ
    kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!
    o anda karşıki evden bir orta yaşlı kadın
    göründü:
    -oh benim oğlum, gel etme kırma sakın!
    ne istedin küfeden yavrum?ağzı yok, dili yok,
    baban sekiz sene kullandı... hem de derdi ki: "çok
    uğurlu bir küfedir, kalmadım hemen yüksüz... "
    baban gidince demek kaldı âdetâ öksüz!
    onunla besliyeceksin ananla kardeşini.
    bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?"
    dedim ki ben de:
    ayol dinle annenin sözünü...
    fakat çocuk bana haykırdı ekşitip yüzünü:
    -sakallı, yok mu işin? git, cehennem ol şuradan!
    ne dırlanıp duruyorsun sabahleyin oradan?
    benim içim yanıyor: dağ kadar babam gitti...
    -baban yerinde adamdan ne istedin şimdi?
    adamcağız sana, bak hâl dilince söylerken...
    -bırak hanım, o çocuktur, kusûra bakmam ben...
    adın nedir senin, oğlum?
    -hasan.
    -hasan, dinle.
    zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle.
    benim de yandı içim anlayınca derdinizi...
    fakat, baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.
    o, bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni
    nasıl büyüttü? bugün, sen de kendi kardeşini,
    yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin.
    -küfeyle öyle mi?
    -hay hay! neden bu söz lâkin?
    kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?
    ayıp: dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.
    -ne doğru söyledi! öp oğlum amcanın elini...
    -unuttun öyle mi? bayramda komşunun gelini:
    "hasan, dayım yatı mekteplerinde zâbittir;
    senin de zihnin açık... söylemiş olaydık bir...
    koyardı mektebe... dur söyleyim" demişti hani?
    okutma sen de hamal yap bu yaşta şimdi beni!

    söz anladım uzun, hem de pek uzun sürecek;
    benimse vardı o gün birçok işlerim görecek;
    bıraktım onları, saptım yokuşlu bir yoldan,
    ne oldu şimdi aceb, kim bilir, zavallı hasan?

    bizim çocuk yaramaz, evde dinlenip durmaz;
    geçende fâtih'e çıktık ikindi üstü biraz.
    kömürcüler kapısından girince biz, develer
    kızın merâkını celbetti, dâima da eder:
    o yamrı yumru beden, upuzun boyun, o bacak,
    o arkasındaki püskül ki kuyruğu olacak!
    hakîkaten görecek şey değil mi ya? derken,
    dönünce arkama, baktım: beş on adım geriden,
    belinde enlice bir şal, başında âbâni,
    bir orta boylu, güler yüzlü pîr-i nûrânî;
    yanında koskocaman bir küfeyle bir çocucak,
    yavaş yavaş geliyorlar. fakat tesâdüfe bak:
    çocuk, benim o sabah gördüğüm zavallı yetim...
    şu var ki, yavrucağın hâli eskisinden elim:
    cılız bacaklarının dizden altı çırçıplak...
    bir ince mintanın altında titriyor, donacak!
    ayakta kundura yok, başta var mı fes? ne gezer!
    düğümlü alnının üstünde sâde bir çember.
    nefes değil o soluklar, kesik kesik feryad;
    nazar değil o bakışlar, dümû-i istimdad.
    bu bir ayaklı sefalet ki yalnayak, baş açık;
    on üç yaşında buruşmuş cebin-i safi, yazık!
    o anda mekteb-i rüşdiyyeden taburla çıkan
    bir elliden mütecaviz çocuk ki, muntazaman
    geçerken eylediler ihtiyarı vakfe-güzin...
    hasan'la karşılaşırken bu sahne oldu hazin;
    evet, bu yavruların hepsi, pür südud-i şebab,
    eder dururdu birer aşiyan-ı nura şitab.
    birazdan oynıyacak hepsi bunların, ne iyi!
    fakat hasan, babasından kalan o pis küfeyi,
    -ki ezmek istedi görmekle reh-güzarında-
    ilel'ebed çekecek dûş-i ıztırarında!
    o, yük değil, kaderin bir cezası ma'sûma...
    yazık, günahı nedir, bilmeyen şu mahkuma!


    mehmet akif ERSOY
  • BİR DÜŞÜN İÇİNDE BİR DÜŞ

    alnına konsun bu öpüş!
    ve,şimdi senden ayrılırken,
    itiraf edeyim ki-
    günlerimi bir düş
    sayarken yanılmıyorsun;
    ama ,umut gitmişse uzaklara
    bir gece ya da bir gün
    bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
    fark eder mi bu yüzden?
    bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
    yalnızca bir düşün içinde bir düş.
    kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
    haykırışları içinde duruyorum:
    ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda-
    ne kadar az! ama nasıl da
    süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
    ben ağlarken- ben ağlarken!
    ah tanrım! daha sıkı
    tutamaz mıyım onları?
    ah tanrım! tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
    bir düşün içinde bir düş mü
    bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?



    edgar allan poe
  • özledim seni düştüm yollara
    açtım gönlümü rüzgarına
    bir hayaldi sanki bir macera
    yıkıldım kelimeler paramparça

    yandım, yandım, ah ki ne yandım
    bana yeniden şarkılar söyleten kadın
    baka baka doyamadım hem kokladım da
    sarhoşluğu geçmedi hala içimde sevdan

    hala hoş bir havan var ne güzel adın
    bir çizik attın gönlüme kanattın

    yandım, yandım, ah ki ne yandım
    bana yeniden şarkılar söyleten kadın
    baka baka doyamadım hem kokladım da
    sarhoşluğu geçmedi hala içimde sevdan

    seni görebildiğim yer rüyalar artık
    deli diyorlar bana ah bu ayrılık


    Mazhar Alanson
  • Gözlerinin içine başka hayal girmesin
    Gözlerinin içine başka hayal girmesin
    Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin
    Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin

    İstersen yum gözlerini
    Tıpkı düşünür gibi
    Benden evvel başkası
    Sakın seni görmesin

    Benden evvel başkası
    Seni görüp sevmesin

    Kıskanırdım seni ben
    Kendi gözümden bile
    Nasıl verirdim seni
    Bir gün yabancı ele

    Sana gelen yollarda
    Daima beni bekle

    Benden evvel başkası
    Sakın seni görmesin

    Benden evvel başkası
    Seni görüp sevmesin
  • unutmaya beş kala gözlerini
    ve sana dair ne varsa bitmeye yakın
    işte o gün herşeyimi sende bıraktım
    sırf aşkımı aldım yanıma
    onuda kaybettim
    hükümsüzdür



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi denizkabuğu -- 18 Nisan 2006; 15:33:08 >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.