Şimdi Ara

TANRI 20 SORUDA KANITLANIR (67. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
1.364
Cevap
23
Favori
45.033
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
53 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 6566676869
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kaan OZ

    30 milyar nöronun ile alakası yoktur .Önce bunu anlamalısın.Maymunda 30 milyar nöron var ise balinada devasa bir beyin var.Anlaman gereken Beynin loblarının nekadar geliştiğini bilmen lazım.Frontol lob yan ve arka loblar bu loblar canlıdan canlıya farklılık gösterir .Aynı Zaman da beyin içindeki kıvrımlar ve özel bölgeler gelişkinliğine bakar.Hayvanın soyut düşünebilme yetisi insanların yanına bile yaklaşamaz ki bundan dolayı insan ekosistemin en üzerinde yer alır .İnsan protein ile beslenmesi onun Zihnini geliştirdi ve büyüttü büyük ihtimalle fakat bilmen ve anlaman gereken nokta insana özgü genlerin elverişliği(yaratılış)buna zemin hazırlamış olması..

    En önemli şey nöron sayısıdır çünkü doğrudan görevi yaptığı için gelişmişliği de temsil eder. Beynin farklı bölümlerinde farklı sayıda olsa da bir noktaya yoğunlaşmaz, bütün bölgeler eşit şekilde olmasa da gelişir. Nöron sayısından bahsederken boyutla ilgili bir şeyden bahsetmedim ama önemli olan boyutu değil, önce bunu bilmek lazım. İnsan bilindiği kadarıyla en zeki canlıdır bunu kabul ederim ama diğerleri yaklaşamaz demen yanlış. Mantıksal zeka ölçümünde şempanze türleri (aynı zamanda bize en yakın yaşayan tür) 70-90 arası bir iq ya sahip olabiliyor, daha fazla da olabilir. Bu değer, hayvanın mantıksal bir işlem yani düşünebildiğini gösteriyor zaten. Bu sadece şempanze türleri için geçerli olan bir şey değil bunu da bilmek lazım. Senin dediğin şekilde düşünsek diğer hayvanlarda 0 iq olması gerekiyor ama böyle bir şey yok gerçek hayatta, basbayağı iq ları var.

    Senin düşüncen şu şekilde "bir Japon'a gel dedim gelmedi, onda zeka yok" bundan bir farkı yok. Şöyle bakamıyorsun olaya "aynı değiliz, iletişim farklı" bu kadar basit şeyi düşünemiyorsunuz, düşünmenizi inkar mekanızmanızla engelliyorsunuz. Bunun için empati yapmak, her canlıyı insan gibi düşünmemek çok önemli işte...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Drahmizm -- 28 Kasım 2018; 16:42:33 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yaratılışçıların idrak edemediği nokta şu: Gözün, beynin ve daha nice organların oluşması anlık bir dokunuşla olmuyor. Olmasına lüzum da yok. Evrim, ufak değişiklere genelden bakma olayıdır kabaca.

    Göz üzerinden gidelim: Başta tek işlevi gölgenin olup olmadığını ayırt etmek ve bu sayede kendini avcılardan korumak olan bu primitif yapı; zaman içerisinde gelişerek odak yeteneği kazandı, lens yapısına sahip oldu vs...

    Bu varsayımın kanıtı olarak da dünyada şu an hâlâ ilkel göze sahip birçok canlı var. Henüz gözleri memelilerin gözleri kadar evrimleşmemiş.

    Yani, esasen beyne baktığında, göze baktığında gerçekten çok kompleks yapılar. Ancak bu komplekslik birden oluşmadı. Başta çok basit yapılardı bunlar. Zamanla evrim geçirerek bugünkü kompleks hâllerine ulaştılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-389755DF6 -- 22 Aralık 2018; 19:39:36 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-389755DF6

    Yaratılışçıların idrak edemediği nokta şu: Gözün, beynin ve daha nice organların oluşması anlık bir dokunuşla olmuyor. Olmasına lüzum da yok. Evrim, ufak değişiklere genelden bakma olayıdır kabaca.

    Göz üzerinden gidelim: Başta tek işlevi gölgenin olup olmadığını ayırt etmek ve bu sayede kendini avcılardan korumak olan bu primitif yapı; zaman içerisinde gelişerek odak yeteneği kazandı, lens yapısına sahip oldu vs...

    Bu varsayımın kanıtı olarak da dünyada şu an hâlâ ilkel göze sahip birçok canlı var. Henüz gözleri memelilerin gözleri kadar evrimleşmemiş.

    Yani, esasen beyne baktığında, göze baktığında gerçekten çok kompleks yapılar. Ancak bu komplekslik birden oluşmadı. Başta çok basit yapılardı bunlar. Zamanla evrim geçirerek bugünkü kompleks hâllerine ulaştılar.
    Aslında Yaratılışcılar değil evrimciler bir noktayı gözden kaçıyor.Atladığın veya görmezden geldiğin nokta memeli,çok hücreli canlılarda bulunan kompleks sistemlerde o sistemleri oluşturan yapıların en küçük değişiklikte tüm sistemin çalışamaz hale getirmesi bu nedenden dolayı gözün veya farklı kompleks organların ortaya çıkışını evrimle izah etmek ne yazıkki mümkün gözükmüyor.Tüm canlılarda farklı göz tasarımlarını incelediğinde birbirinden apayrı sistem ve yapıda olduklarını ve birbirini tamamlamadıklarını görürsün.Böylece birbirinden apayrı bu tasarımların birbirinden evrimleşmediği ve nasıl ortaya çıktıklarının gizemini aramaya devam edebiliriz.Sonuç olarak evrim canlıların hem nasıl cansızlıktan meydana geldiği sorusunu hemde tek hücrelilerden kompleks canlılara nasıl evrimleştiği sorusunun cevabını veremiyor bizlere..




  • Şimdi Gözün evrimi konusu açılmışken hemen aşağıdaki göz çeşitlerine bakıyoruz.Aynı atom ve materyallerden yapılmış gibi gözüküyor.Evrimci(ateist-materyalist) gibi bakarsan fakat hepsinin birbirlerinden farklı tasarımlara sahip lens,ışık algılıyıcılarına,anatomilerine ve ünitelerine sahip olduğunu görürsünüz.Eğer ben Tanrının olmadığını iddia eden biri olsam bu gerçeği nasıl gizlerdim buna canlılar birbirinden evrimleşti demezdim Adaptasyon diyerek kıvırabilirdim.En azından Adaptasyon daha iyi bir kaçamak cevap olurdu


    https://qph.fs.quoracdn.net/main-qimg-4a75cc9ba27ac3e85ff523c397a49a4c.webp



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 22 Aralık 2018; 21:28:55 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nazgul Founder

    Aslında Yaratılışcılar değil evrimciler bir noktayı gözden kaçıyor.Atladığın veya görmezden geldiğin nokta memeli,çok hücreli canlılarda bulunan kompleks sistemlerde o sistemleri oluşturan yapıların en küçük değişiklikte tüm sistemin çalışamaz hale getirmesi bu nedenden dolayı gözün veya farklı kompleks organların ortaya çıkışını evrimle izah etmek ne yazıkki mümkün gözükmüyor.Tüm canlılarda farklı göz tasarımlarını incelediğinde birbirinden apayrı sistem ve yapıda olduklarını ve birbirini tamamlamadıklarını görürsün.Böylece birbirinden apayrı bu tasarımların birbirinden evrimleşmediği ve nasıl ortaya çıktıklarının gizemini aramaya devam edebiliriz.Sonuç olarak evrim canlıların hem nasıl cansızlıktan meydana geldiği sorusunu hemde tek hücrelilerden kompleks canlılara nasıl evrimleştiği sorusunun cevabını veremiyor bizlere..

    Alıntıları Göster
    Tamam da, yazımda ben bunu ifade etmedim. Evrim, bu göz yapılarının birbirlerinin direkt akrabası olduğunu söylemiyor. Basit biyoloji bilgisi: Her canlının kendine özgü protein sistemi vardır. Geçmişte bazı evrimciler bunu göz ardı ederek sizin de dediğiniz gibi bu organların birbirlerinin direkt devinimi olduklarını öne sürdüler. Bu zaten modern evrimciler tarafından çürütüldü ve artık geçerliliğini yitirdi. Evrim için önemli olan şu: Ortada bir süreç var mı? Ortada belli bir değişim var mı? Bakın sürekli değişim ve süreç kelimelerini kullanıyorum, çünkü bunlar evrim için çok önemli kelimeler. Aslında ben bunu biraz matematiğe benzetiyorum. Eğer üniversitede calculus dersi gördüyseniz bu bahsettiğimi çok daha iyi kavrarsınız. Diferansiyellikle doğrudan ilintili bir konu.

    Sonuç kısmına gelelim, hem soyu tükenmiş bazı canlıların fosillerinin incelenmesi sonucunda, hem de günümüzde yaşayan canlıların anatomik yapılarının incelenmesi sonucunda bu değişim sonucuna gelinebilindi mi?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-389755DF6

    Tamam da, yazımda ben bunu ifade etmedim. Evrim, bu göz yapılarının birbirlerinin direkt akrabası olduğunu söylemiyor. Basit biyoloji bilgisi: Her canlının kendine özgü protein sistemi vardır. Geçmişte bazı evrimciler bunu göz ardı ederek sizin de dediğiniz gibi bu organların birbirlerinin direkt devinimi olduklarını öne sürdüler. Bu zaten modern evrimciler tarafından çürütüldü ve artık geçerliliğini yitirdi. Evrim için önemli olan şu: Ortada bir süreç var mı? Ortada belli bir değişim var mı? Bakın sürekli değişim ve süreç kelimelerini kullanıyorum, çünkü bunlar evrim için çok önemli kelimeler. Aslında ben bunu biraz matematiğe benzetiyorum. Eğer üniversitede calculus dersi gördüyseniz bu bahsettiğimi çok daha iyi kavrarsınız. Diferansiyellikle doğrudan ilintili bir konu.

    Sonuç kısmına gelelim, hem soyu tükenmiş bazı canlıların fosillerinin incelenmesi sonucunda, hem de günümüzde yaşayan canlıların anatomik yapılarının incelenmesi sonucunda bu değişim sonucuna gelinebilindi mi?

    Alıntıları Göster
    Tartıştığım çoğu ateistin aksine düzgün bir uslüp ile yorum atmanı takdir ettim.Böylece farklı düşünen insanlarda birbirleri ile düzgün iletişim kurabiliyorlar.Şimdi hemen konuya geçmek istiyorum fakat bir cümlene cevap vermek istiyorum.Demişsin ki evrimciler birbirlerine evrimleşen canlıları çürüttü.Ee zaten olması gereken o baktıklar ki bu birbirinden apayrı sistemlerin birbirinden evrimleşmesi rasyonel olmaz haliyle buna farklı bir kılıf bulmaları gerekti.(gelişen teknoloji ve bilim ile..)

    Şimdi aşağıya farklı göz çeşitlerini paylaşmak istiyorum.
    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR





    Şimdi resme iyi bakın sensitive cell diziliş anatomik yapılarının birbirinden oldukça farklı olduğunu görürsünüz hatta bir canlıda optic nerve tasarımı ile diğerinde fiber nerve şeklinde sonra lenslerin tasarımını ve algıyılıcı hücrelerin(sensitive) karşılaşıtırıyoruz.GÖrdüğün üzere bulundukları ortama ve yapıcakları saldırılara göre(av-avcı) en mükemmel sistemlerin tasarımların olduğunu görürsün.Şimdi sorulması gereken bir başka soru var ?
    Bu canlıların cansız maddelerden varoldular(Ateistbakış açısına göre)şimdi bu canlıların çevre ortama bırakılmaları o ortamı gözlemlenip bu canlıların o ortama göre dizayn edilmelerini gerektirir.Kör bir saatçi(richard dawkins'e gönderme) bu canlıları o ortama uyum içinde olabilicekleri anatomilerde çevreyi görmeden analiz etmeden nasıl ortaya çıkardı işte bukadar kolay bir argümanla kompleks sistemlerin materyalist bakış açısıyla ortaya çıkamayacağı aşikar diyebiliyoruz.Fakat dediğim gibi Tanrının olmadığını iddia etsem direkt adaptasyon der kaçardım.Çünkü diğer kaçamak bir cevap yok(tanrı dışında)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 22 Aralık 2018; 22:5:46 >




  • Hala daha anlamamakta ısrar ediyorsun. Yıllar geçmiş aynı cevaplar. "Evrim bu kadar kompleks yapıları nasıl ortaya çıkardı" Şu soruya 40 kere cevap verildi zaten.



    Gözün evrimi hakkında tonla makale var. Öyle optik sinir yerine optik nerve deyince bilgili olunmuyor sevgili Kaan. Ayrıca gösterdiğin resim canlılar arasındaki benzerliği gayet güzel yansıtıyor. Basitten karmaşığa bir gidiş söz konusu. Pek çoğunda fotoreseptörler bulunur. Yine pek çoğunda opsin denen kimyasal görme olayında temel rol oynar. Ama elbette ilk göz benzeri yapya sahip siyanobakteriler gibi canlılarda oldukça ilkel ışık soğuran pigmentler vardı.



    Senin yanlışın bu göz yapılarının birbirlerinden tamamen farklı yapılarda olduğunu düşünmek. Böyle düşünüyorsun çünkü o yapıların kusursuz olduğunda hemfikirsin. Oysaki çevresel şartlar farklı canlıların benzer organlar geliştirmeleri için zorlar. Balıkların yüzgeçleri ile balinaların ön üyeleri birbirine benzer çünkü su ortamında ancak yüzgeç haline gelmiş üyeler ile ortama adapte olunabilir. Hemen hatırlatayım adaptasyon ise doğal seçilimin bir sonucudur.



    Yani burada elbetteki seni ikna edemem. Canım sıkıldı yazayım dedim. Ama be kardeşim oku yahu. Yani inanmayacaksın da ne olacak. Gallio'nun da dediği gibi "Siz inanmasanız da dünya dönüyor."

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AsterixOburix

    Hala daha anlamamakta ısrar ediyorsun. Yıllar geçmiş aynı cevaplar. "Evrim bu kadar kompleks yapıları nasıl ortaya çıkardı" Şu soruya 40 kere cevap verildi zaten.



    Gözün evrimi hakkında tonla makale var. Öyle optik sinir yerine optik nerve deyince bilgili olunmuyor sevgili Kaan. Ayrıca gösterdiğin resim canlılar arasındaki benzerliği gayet güzel yansıtıyor. Basitten karmaşığa bir gidiş söz konusu. Pek çoğunda fotoreseptörler bulunur. Yine pek çoğunda opsin denen kimyasal görme olayında temel rol oynar. Ama elbette ilk göz benzeri yapya sahip siyanobakteriler gibi canlılarda oldukça ilkel ışık soğuran pigmentler vardı.



    Senin yanlışın bu göz yapılarının birbirlerinden tamamen farklı yapılarda olduğunu düşünmek. Böyle düşünüyorsun çünkü o yapıların kusursuz olduğunda hemfikirsin. Oysaki çevresel şartlar farklı canlıların benzer organlar geliştirmeleri için zorlar. Balıkların yüzgeçleri ile balinaların ön üyeleri birbirine benzer çünkü su ortamında ancak yüzgeç haline gelmiş üyeler ile ortama adapte olunabilir. Hemen hatırlatayım adaptasyon ise doğal seçilimin bir sonucudur.



    Yani burada elbetteki seni ikna edemem. Canım sıkıldı yazayım dedim. Ama be kardeşim oku yahu. Yani inanmayacaksın da ne olacak. Gallio'nun da dediği gibi "Siz inanmasanız da dünya dönüyor."
    Sende benim eski bir ateist olduğumu biliyorsun Senin oku dediğin kitapları yıllar evveller kütüphanemde arşivlemiş bulunuyorum.Zaten iddialarım çoğu ateist zamanımda edindiğim bilgilerden geliyor diyebilirim.Burda sakın 40 kere anlatıldı masalını tekrar etme anlatılan cevaplanan herhangi birşey yok.Sorduğum sorular henüz bilimin İnsanlığın cevaplarını halen aramakta olduğu sorulardır.Zaten cevapları belli olmuş olsaydı senden önce ben ateist olurdum.O masalı geçiceksin önce sanki cevaplanmış bir soru varmış havası estiriyorsun ona anlam veremiyorum.Abiyogenez bilmecesini geçtim şu birbirinden apayrı gözleri bile birbirinden evrimleşti veya birbirine benzer sistemler diyen birini zaten ciddiye almam mümkün değil.Gemi motoru ile uçak motoru birbirinden evrimleşti veya adapte oldu demeye benzer bu örnek...Dediğim gibi Tanrısız ne abiyogenez nede evrim gerçekleşebilir.Ben desemde demesem de (galileo)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 23 Aralık 2018; 19:41:8 >




  • Sen Tanrı arayışını bilimin açıkladığı veya açıklayamadığı mevzulara dayandırırsan belki bugün inancını korursun ama er yada geç inancını kaybedersin.Çünkü bugün açıklanamaz dediğin pek çok şey gelecekte açıklanabilir.Ben sözlerimi bir ateist olarak değil bir inanan olarak söylüyorum.Tanrı'nın varlığının bilimsel olarak inkar edilemeyeceğini ama aynı zamanda bilimsel olarak ispatının da mümkün olmadığını düşünüyorum.

    Zaten yanlışın başı bilimin içerisine Tanrı'nın sokulmasıdır.Evet Abiyogenez teorisi de, Panspermia teorisi de varsayımlara dayanıyor.Astronomi biliminin ve kuantum fiziğinin içinde de pek çok varsayımlar var.Var çünkü varsayımsız bilim olmaz.Varsayım yerine "Tanrı'nın kudretiyle oldu" diyerek de bilim ilerlemez.Tartışmayı bilimsel argümanlarla değil de felsefi yönden yapsan bir nebze seni anlarım ama böyle olmuyor işte.

    Gözün evrimi mevzusuna dönecek olursak.Evet pek çok canlı grubunda çeşitli göz yapıları birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.Ama bunları en basitinden en gelişine arka arkaya incelediğimizde bir ilerleme görüyoruz.Gözün ilk kez gözlendiği canlılarda dahi ışığa duyarlı bir pigment bir çukurun içerisinde yer alıyor.Zamanla gelişmiş canlılarda devreye sinirler ve kimyasallar giriyor.Ve en sonra da mercekler.Zaten düşününce bir göz için neye ihtiyaç var?

    1.)Optik göz çukuru
    2.)Işığa duyarlı pigment

    Canlılar rekabet ettikçe gözün evrimi de ilerliyor ve göz daha da karmaşıklaşıyor.Böylece yeni yapılar ekleniyor göze.

    3.)Optik sinir
    4.)Retina
    5.)Mercek

    Elbette yazdıklarımın bazı eksikleri var ama basit bir göz için 2 ,karmaşık bir göz için bu 5 madde yeterli.Bu yüzden göz farklı canlılarda farklı yolları izlemiştir ama ortama uyum sağlaması gerektiğinden birbirlerine benzer sonuçları doğurmuştur bu ilerleme.Ayrıca unutmamak gerekir ki PAX6 geni hayvanlar aleminin çok erken safhasındaki bir atadan nesillerce aktarılan göz genidir.Yani canlılarda çok farklı göz şekillerini görsek de gözün temelde aynı elemanları içermesinin nedeni işte bu PAX6 genidir.

    Yani demem o ki bilimsel konuları konuşurken bilimsel argümanlar üretilmeli.İnanıp inanmamak sana kalmış.(Bu inanma kelimesini yazarken bile duraksadım.Çünkü inanma deyince iş farklı yerlere gidiyor)Bir daha söylüyorum benim de aklımın almadığı pek çok nokta var bilimde.Bunlara inanıp inanmamak o teorilere zarar vermez veya fayda sağlamaz.Ama toplumun geneli bu bilimsel teorileri reddeder de bu teoriler eğitim müfredatından çıkarılır(Aynı bugünkü gibi) ve karşı görüş olarak bilimsel olmayan teoriler müfredata girerse(Gelecekte olması muhtemel olan) işte o zaman hepimiz için büyük bir tehtit haline dönüşür bu reddetme olayı.

    Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.

    Henry Huxley



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AsterixOburix -- 23 Aralık 2018; 23:19:56 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AsterixOburix

    Sen Tanrı arayışını bilimin açıkladığı veya açıklayamadığı mevzulara dayandırırsan belki bugün inancını korursun ama er yada geç inancını kaybedersin.Çünkü bugün açıklanamaz dediğin pek çok şey gelecekte açıklanabilir.Ben sözlerimi bir ateist olarak değil bir inanan olarak söylüyorum.Tanrı'nın varlığının bilimsel olarak inkar edilemeyeceğini ama aynı zamanda bilimsel olarak ispatının da mümkün olmadığını düşünüyorum.

    Zaten yanlışın başı bilimin içerisine Tanrı'nın sokulmasıdır.Evet Abiyogenez teorisi de, Panspermia teorisi de varsayımlara dayanıyor.Astronomi biliminin ve kuantum fiziğinin içinde de pek çok varsayımlar var.Var çünkü varsayımsız bilim olmaz.Varsayım yerine "Tanrı'nın kudretiyle oldu" diyerek de bilim ilerlemez.Tartışmayı bilimsel argümanlarla değil de felsefi yönden yapsan bir nebze seni anlarım ama böyle olmuyor işte.

    Gözün evrimi mevzusuna dönecek olursak.Evet pek çok canlı grubunda çeşitli göz yapıları birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.Ama bunları en basitinden en gelişine arka arkaya incelediğimizde bir ilerleme görüyoruz.Gözün ilk kez gözlendiği canlılarda dahi ışığa duyarlı bir pigment bir çukurun içerisinde yer alıyor.Zamanla gelişmiş canlılarda devreye sinirler ve kimyasallar giriyor.Ve en sonra da mercekler.Zaten düşününce bir göz için neye ihtiyaç var?

    1.)Optik göz çukuru
    2.)Işığa duyarlı pigment

    Canlılar rekabet ettikçe gözün evrimi de ilerliyor ve göz daha da karmaşıklaşıyor.Böylece yeni yapılar ekleniyor göze.

    3.)Optik sinir
    4.)Retina
    5.)Mercek

    Elbette yazdıklarımın bazı eksikleri var ama basit bir göz için 2 ,karmaşık bir göz için bu 5 madde yeterli.Bu yüzden göz farklı canlılarda farklı yolları izlemiştir ama ortama uyum sağlaması gerektiğinden birbirlerine benzer sonuçları doğurmuştur bu ilerleme.Ayrıca unutmamak gerekir ki PAX6 geni hayvanlar aleminin çok erken safhasındaki bir atadan nesillerce aktarılan göz genidir.Yani canlılarda çok farklı göz şekillerini görsek de gözün temelde aynı elemanları içermesinin nedeni işte bu PAX6 genidir.

    Yani demem o ki bilimsel konuları konuşurken bilimsel argümanlar üretilmeli.İnanıp inanmamak sana kalmış.(Bu inanma kelimesini yazarken bile duraksadım.Çünkü inanma deyince iş farklı yerlere gidiyor)Bir daha söylüyorum benim de aklımın almadığı pek çok nokta var bilimde.Bunlara inanıp inanmamak o teorilere zarar vermez veya fayda sağlamaz.Ama toplumun geneli bu bilimsel teorileri reddeder de bu teoriler eğitim müfredatından çıkarılır(Aynı bugünkü gibi) ve karşı görüş olarak bilimsel olmayan teoriler müfredata girerse(Gelecekte olması muhtemel olan) işte o zaman hepimiz için büyük bir tehtit haline dönüşür bu reddetme olayı.

    Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.

    Henry Huxley
    Sana gerekli cevabı verdiğimi düşünüyorum fakat eksik biyoloji ve evrim bilginle bana cevap vermeye çalışmışsın.Şimdi sana açtığım bir başka konu olan ''Yanılmışım Tanrı Varmış'' isimli topicte bir ateist arkadaşa vermiş olduğum cevabı copy paste yapmak istiyorum.
    ''
    Tezimi kanıtlamak zordur.Tercih meselesidir.(eski bir ateist şuan teistim:islam)Fakat aklı başında olan bir insan bu organizmaların(yaşayan sistemlerin)Nasıl gezegende ortaya çıktığının gizemini rahatlıkla görebilir.Dediğim gibi eğer çok hücreli canlılar olmasaydı.Ozaman bunun samanlıkta iğne bulmak gibi rastlantısal bir olay olduğu iddia edilebilirdi.Fakat gezegenimizde kambriyen döneminde ortaya çıkan kompleks omurgalı ,omurgasız ,kanatlı solungaçlı ,akciğerli,temiz veya kirli kan sirkülasyonuna sahip ,primat ve insanların memelilerin gözleri,yarasaların ,yılanların ,köpek balıklarının fiziksel dalgalar ile radar iletişimi ve düşmanlarını saptaması,Uçan canlıların farklı kanat tasarımları,Şahin gibi uçan kanatlıların düşmanlarını keskin bir netlikte görüp hedefine gözleriyle zoomlayabilmesi,Deniz altındaki vatus tarzı canlıların saklanarak hedefini elektrik ile çarpması,Yeryüzeyindeki bukalemun ve yeraltındaki Deniz canlılarının düşmandan saklanmak için içinde bulunduğu alanın rengini alması((kamuflaj),Arıların ve karıncaların veyahut Aslan sırtlan gibi canlıların ortak sosyal strateji izlemesi(Hayvan sosyolojisi) ve insanlığın şuanki muazzam teknolojiye ulaşması.Biz insanlar icatlarımızda bile diğer organizmaların anatomisinden ilham alıyoruz.Helikopteri uçan canlılardan görüp aerodinamik ve uçuş stilini yarattık(kopyaladık)Kevlar(kurşun geçirmez yelek)bunuda doğadan alıp kopyaladık.İnsanoğlu bile icatlarında inanılmaz yapıya tasarıma ve çalışma prensine sahip canlıları örnek alıyor ise bu sistemlerin akıllı tasarım olmadan herhangi bir şekilde deterministik diyalektik materyalist.Rastlantısal,Evrimsel adını ne kılıf uydurursan uydur ortaya çıkamayacağı aşikar.Yani samanlıkta iğne bulmuyorsun.Samanlıkta aerodinamik kanatlara sahip canlılar buluyorsun,havada 360 derece görebilen canlılar buluyorsun.Ses dalgaları ile iletişim Kuran canlılar buluyorsun.Samanlıkta dokusundaki hücrelere etrafındaki renkleri algılayarak %100 doğrulukta yansıtan bukalemun gibi canlılar buluyorsun.Samanlıkta gece görüşü yüksek veyahut hedefine zoomlayabilen şahinleri buluyorsun.Samanlıkta kelimeler ve sesi kullanarak iletişim kurabilen soyut düşünme yeteneği ile teknoloji ve medeniyet inşa edebilen bir bilinç ile karşılaşyorsun.Sonuç olarak evrendeki canlılık samanlıkta iğne aramak kadar basite indirgenecek bir rastlantısallıktan ibaret olması düşünelemeyecek kadar mizahidir.(Gülünç)
    Peki bana" neden ben inanmıyorum ?" diye sormuşsun
    Neden inanmıyorsun
    1-Kendini Tanrı'nın olmadığına şartlamış olabilirsin
    2-Aslında Tanrı'nın farkındasın fakat dünya düzenine ve sosyolojisine hayatın kendisine asi olabilirsin.Bazı sorunlu ateistler gibi yaşadığın olumsuzlukların faturasını Tanrı'ya kesmeye kalkmış olabilirsin(gülünç)
    3-Bu yukarda saydığım milyonlarca biyolojik yapıyı görmene(kanat,göz,beyin biyoloji) ve evrenin ve abiyogenezin oluşma ihtimalinin imkansıza yakın olduğunu farketmene rağmen halen Tanrı'nın olmadığına tüm samimiyet ve Onurun ile kanaat getirmiş isen ozaman sende kapasite olmadığını ve Allah adını verdiğimiz islam tanrısının seni bu sınavdan muaf tutma ihtimali olacağını söyleyebilirim.Çünkü İslam tanrısı(Allah) nediyor?Akli melekeleri ve kapasitesi ortalamanın altında olanları muaf ilan ediyorum diyor..
    ''




  • Kimlerle konuşuyorum Ya Rabbi.Sen şu yazdığına cevap mı diyorsun?Bir de "eksik biyoloji bilginle" diyorsun.Neyse.
    Bildiğini bilenin, arkasından gidin!
    Bildiğini bilmeyeni, uyarın!
    Bilmediğini bilene, öğretin!
    Bilmediğini bilmeyenden, kaçın..!

    Konfüçyüs



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AsterixOburix -- 25 Aralık 2018; 2:55:35 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AsterixOburix

    Kimlerle konuşuyorum Ya Rabbi.Sen şu yazdığına cevap mı diyorsun?Bir de "eksik biyoloji bilginle" diyorsun.Neyse.
    Bildiğini bilenin, arkasından gidin!
    Bildiğini bilmeyeni, uyarın!
    Bilmediğini bilene, öğretin!
    Bilmediğini bilmeyenden, kaçın..!

    Konfüçyüs
    İşte bu tepki neyi bilmediğini bimediğinden dolayı kaynaklanıyor.Biyoloji bölümü üzerinde lisans ve yüksek lisans yapmadan internette izlediği ateist aktivistlerin videoların(dawkins,hawking,krauss..)ve okuduğu dergilerden etkilenen sıradan bir insansın.Göz,Beyin moleküller bağları hücre, proteinin ne karmaşıkta complex bir sistem olduğunu farkedemeyecek kadar bilgisizsin.İşte bir çukur oluşur ardından ışık demetler gelişigüzel eklenir filan bu dediklerin okadar karmaşık bir mimari ki sistemdeki tek bir ünite tüm sistemin çalışmasını mümkün kılmayabilir.Yani bu sistem eklenti ile sonradan eklenip canlıyı daha kompleks yapamaz ilkönce bu bilgisizliğinin farkına varman lazım.Sistem topyekün tüm yapı rahimde(memeliler için konuşurum)Genlerde belirlenmiş bir mimari sonucu rahimde üretilerek doğaya bırakılır ve doğada yüksek verimlilik ve performans gösterir.Dediğim gibi göz ve beynin görme olayındaki kompleksliğini arttırarak birkaç bilgi daha veririyimde sende aydınlanmış ol .



    1)Kornea ya gelen ışık sonucu göz sinirleri alınan verileri beyne ters iletir Beyin bu verileri tekrar ters çevirerek düzeltip işler.

    2)Bizim gibi memelide ve birçok canlıda iki adet göz bulunur.Göz sağda ve solda bulunması 3d objeleri algılamamızda kolaylık sağlar.Peki sağ ve solda bulunan gözden gelen bilgiyi alan beyin gördüğümüz görüntüyü nasıl doğru şekilde widescreen hale getirir.İki gözün ortasında boşluk olmasına karşın iki görüntüyü birleştiren beyin ortada boşluğu hesaplayarak iki gözden aldığı veriyi boşluksuz bir dikdörtgen widescreen formatına dönüştürür.

    3)Bizim sahip olduğumuz gözleri kendi teknolojilerimiz ile kıyaslayalım.Göz bizim teknoloji terminolojimiz üzerinden kaç megapiksel görür ??

    TANRI 20 SORUDA KANITLANIR






    Bedenimiz ve beynimiz tüm organlarımız hücreleriniz ve moleküller bağlarımıza kadar yaratılışın en ince detaylarını ortaya çıkarır

    Saatçi kör olsa saat üretebilir mi Tabikide hayır(R.Dawkins ithafen)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nazgul Founder -- 9 Haziran 2019; 12:40:54 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • TANRI 20 SORUDA KANITLANIR
  • quote:

    Orijinalden alıntı: AsterixOburix

    Sen Tanrı arayışını bilimin açıkladığı veya açıklayamadığı mevzulara dayandırırsan belki bugün inancını korursun ama er yada geç inancını kaybedersin.Çünkü bugün açıklanamaz dediğin pek çok şey gelecekte açıklanabilir.Ben sözlerimi bir ateist olarak değil bir inanan olarak söylüyorum.Tanrı'nın varlığının bilimsel olarak inkar edilemeyeceğini ama aynı zamanda bilimsel olarak ispatının da mümkün olmadığını düşünüyorum.

    Zaten yanlışın başı bilimin içerisine Tanrı'nın sokulmasıdır.Evet Abiyogenez teorisi de, Panspermia teorisi de varsayımlara dayanıyor.Astronomi biliminin ve kuantum fiziğinin içinde de pek çok varsayımlar var.Var çünkü varsayımsız bilim olmaz.Varsayım yerine "Tanrı'nın kudretiyle oldu" diyerek de bilim ilerlemez.Tartışmayı bilimsel argümanlarla değil de felsefi yönden yapsan bir nebze seni anlarım ama böyle olmuyor işte.

    Gözün evrimi mevzusuna dönecek olursak.Evet pek çok canlı grubunda çeşitli göz yapıları birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.Ama bunları en basitinden en gelişine arka arkaya incelediğimizde bir ilerleme görüyoruz.Gözün ilk kez gözlendiği canlılarda dahi ışığa duyarlı bir pigment bir çukurun içerisinde yer alıyor.Zamanla gelişmiş canlılarda devreye sinirler ve kimyasallar giriyor.Ve en sonra da mercekler.Zaten düşününce bir göz için neye ihtiyaç var?

    1.)Optik göz çukuru
    2.)Işığa duyarlı pigment

    Canlılar rekabet ettikçe gözün evrimi de ilerliyor ve göz daha da karmaşıklaşıyor.Böylece yeni yapılar ekleniyor göze.

    3.)Optik sinir
    4.)Retina
    5.)Mercek

    Elbette yazdıklarımın bazı eksikleri var ama basit bir göz için 2 ,karmaşık bir göz için bu 5 madde yeterli.Bu yüzden göz farklı canlılarda farklı yolları izlemiştir ama ortama uyum sağlaması gerektiğinden birbirlerine benzer sonuçları doğurmuştur bu ilerleme.Ayrıca unutmamak gerekir ki PAX6 geni hayvanlar aleminin çok erken safhasındaki bir atadan nesillerce aktarılan göz genidir.Yani canlılarda çok farklı göz şekillerini görsek de gözün temelde aynı elemanları içermesinin nedeni işte bu PAX6 genidir.

    Yani demem o ki bilimsel konuları konuşurken bilimsel argümanlar üretilmeli.İnanıp inanmamak sana kalmış.(Bu inanma kelimesini yazarken bile duraksadım.Çünkü inanma deyince iş farklı yerlere gidiyor)Bir daha söylüyorum benim de aklımın almadığı pek çok nokta var bilimde.Bunlara inanıp inanmamak o teorilere zarar vermez veya fayda sağlamaz.Ama toplumun geneli bu bilimsel teorileri reddeder de bu teoriler eğitim müfredatından çıkarılır(Aynı bugünkü gibi) ve karşı görüş olarak bilimsel olmayan teoriler müfredata girerse(Gelecekte olması muhtemel olan) işte o zaman hepimiz için büyük bir tehtit haline dönüşür bu reddetme olayı.

    Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.

    Henry Huxley
    İlk paragrafınıza katıliyorum.
    Bilim'in şuanlık durumunu ve yetersizliğini ele alirsak sadece bu durumun yani "Tanrı'nın varligı konusu"
    "Akıl ve felsefe" yoluyla açiklanabilecegi kanaatindeyim. Ama Bilim Adamlar'ı Mantıkçi Pozitivist'e bağlı olarak hareket ettiği için durumun açıklanması çok zor gözüküyor düşüncesindeyim. Metafizik'in reddedilmesi belkide bazı ilerlemeleri aksattıgıni dusunuyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: AsterixOburix

    Sen Tanrı arayışını bilimin açıkladığı veya açıklayamadığı mevzulara dayandırırsan belki bugün inancını korursun ama er yada geç inancını kaybedersin.Çünkü bugün açıklanamaz dediğin pek çok şey gelecekte açıklanabilir.Ben sözlerimi bir ateist olarak değil bir inanan olarak söylüyorum.Tanrı'nın varlığının bilimsel olarak inkar edilemeyeceğini ama aynı zamanda bilimsel olarak ispatının da mümkün olmadığını düşünüyorum.

    Zaten yanlışın başı bilimin içerisine Tanrı'nın sokulmasıdır.Evet Abiyogenez teorisi de, Panspermia teorisi de varsayımlara dayanıyor.Astronomi biliminin ve kuantum fiziğinin içinde de pek çok varsayımlar var.Var çünkü varsayımsız bilim olmaz.Varsayım yerine "Tanrı'nın kudretiyle oldu" diyerek de bilim ilerlemez.Tartışmayı bilimsel argümanlarla değil de felsefi yönden yapsan bir nebze seni anlarım ama böyle olmuyor işte.

    Gözün evrimi mevzusuna dönecek olursak.Evet pek çok canlı grubunda çeşitli göz yapıları birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır.Ama bunları en basitinden en gelişine arka arkaya incelediğimizde bir ilerleme görüyoruz.Gözün ilk kez gözlendiği canlılarda dahi ışığa duyarlı bir pigment bir çukurun içerisinde yer alıyor.Zamanla gelişmiş canlılarda devreye sinirler ve kimyasallar giriyor.Ve en sonra da mercekler.Zaten düşününce bir göz için neye ihtiyaç var?

    1.)Optik göz çukuru
    2.)Işığa duyarlı pigment

    Canlılar rekabet ettikçe gözün evrimi de ilerliyor ve göz daha da karmaşıklaşıyor.Böylece yeni yapılar ekleniyor göze.

    3.)Optik sinir
    4.)Retina
    5.)Mercek

    Elbette yazdıklarımın bazı eksikleri var ama basit bir göz için 2 ,karmaşık bir göz için bu 5 madde yeterli.Bu yüzden göz farklı canlılarda farklı yolları izlemiştir ama ortama uyum sağlaması gerektiğinden birbirlerine benzer sonuçları doğurmuştur bu ilerleme.Ayrıca unutmamak gerekir ki PAX6 geni hayvanlar aleminin çok erken safhasındaki bir atadan nesillerce aktarılan göz genidir.Yani canlılarda çok farklı göz şekillerini görsek de gözün temelde aynı elemanları içermesinin nedeni işte bu PAX6 genidir.

    Yani demem o ki bilimsel konuları konuşurken bilimsel argümanlar üretilmeli.İnanıp inanmamak sana kalmış.(Bu inanma kelimesini yazarken bile duraksadım.Çünkü inanma deyince iş farklı yerlere gidiyor)Bir daha söylüyorum benim de aklımın almadığı pek çok nokta var bilimde.Bunlara inanıp inanmamak o teorilere zarar vermez veya fayda sağlamaz.Ama toplumun geneli bu bilimsel teorileri reddeder de bu teoriler eğitim müfredatından çıkarılır(Aynı bugünkü gibi) ve karşı görüş olarak bilimsel olmayan teoriler müfredata girerse(Gelecekte olması muhtemel olan) işte o zaman hepimiz için büyük bir tehtit haline dönüşür bu reddetme olayı.

    Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.

    Henry Huxley
    Özellikle ilk iki parağrafınıza kesinlikle katılıyorum.

    Bilim; Tanrı'yı ''ispat'' edemediği gibi aynı zamanda ''inkar'' da edemez.Zaten bilimin işi bu değildir.

    Peki madem tanrı var körü körüne inanmam ben arkadaş hem tanrı neden bize yardımcı olmuyor diyenler şunu unutmasın; Doğuştan gelen inanma isteği DNA mızda var.
    İnanıp inanmamak bizlere kalmış..

    Ateistlerin en büyük sıkıntısı : Hep bir ispat peşindeler(Haksız olmaktan korkma psikolojisi)ve en önemlisi İslamiyetin Arapların yorumu(çoğu hatalı) bir din sanması.
    Bir Kısım inananların sıkıntısı : Kıt bilgilerle ateistlere laf yetiştirmesi ve aklını kullanmak yerine başkalarının aklıyla hareket etmesi..

    Hz.Aliye Sormuşlar : Ya Ali ; Eğer bir yaratıcı yoksa öldükten sonra halin nice dir ? Her şey Boşa gitmiş değil midir ?

    -Hz.Ali de demiş ki : (Haşa) Eğer öyle olsa bile; huzurlu bir yaşamım sonunda toprağa karışır yok olurum ama tam tersi durum olursa senin halin nice dir ? Hiç düşündün mü ?

    Demek ki olması gerektiği gibi müslümanlığı yaşayanların kaybedecek hiç bir şeyi yok..

    Eğer illede ispat istiyorsanız : (haşa)Eğer olmasaydı içimizi kemiren inanma isteğide olmazdı! Tanrının ispatı bence bu şekilde,yani hepimizin içinde ! Bunu unutmayalım

    Saygılar..




  • Tek bir Tanrı değil uzayda birçok farklı varlık olabilir ama henüz bize gözükmüş değiller. İnsandan güçlü ve akıllı varlıklar olabilir. Bu yüzden farklı inanışlar veya inançsızlık olması doğal. Herkesin fikri kendine ama dini bahane ederek teröristlik yapan zihniyeti de unutmamak gerek. İnsanları kısıtlayıp, kendi yobaz düşüncelerini dikte etmeye çalışan yaratıklardan nefret ediyorum. Hepsinin azalarak bitmesi dileğiyle. Saygı çerçevesinde, bilime, eğitime, gelişmeye açık olan modern bir insanın kendi iç dünyasında Tanrı, Allah'a inanmasının kötü bir yanı yok, aksine güzel bir şey. Yalnız din üzerinden prim yapan sahtekarlara, şarlatanlara taviz vermemek gerek. Evrenin düzeni, kaosu, tesadüfi var olması veya ilahi bir dokunuşun tezahürü olarak nitelendirmek de afaki konuşmaktan başka şey değil. Yani neyin ne olduğunu henüz bilmiyoruz belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Evren büyük bir gizemden ibaret...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Winterlove

    Tek bir Tanrı değil uzayda birçok farklı varlık olabilir ama henüz bize gözükmüş değiller. İnsandan güçlü ve akıllı varlıklar olabilir. Bu yüzden farklı inanışlar veya inançsızlık olması doğal. Herkesin fikri kendine ama dini bahane ederek teröristlik yapan zihniyeti de unutmamak gerek. İnsanları kısıtlayıp, kendi yobaz düşüncelerini dikte etmeye çalışan yaratıklardan nefret ediyorum. Hepsinin azalarak bitmesi dileğiyle. Saygı çerçevesinde, bilime, eğitime, gelişmeye açık olan modern bir insanın kendi iç dünyasında Tanrı, Allah'a inanmasının kötü bir yanı yok, aksine güzel bir şey. Yalnız din üzerinden prim yapan sahtekarlara, şarlatanlara taviz vermemek gerek. Evrenin düzeni, kaosu, tesadüfi var olması veya ilahi bir dokunuşun tezahürü olarak nitelendirmek de afaki konuşmaktan başka şey değil. Yani neyin ne olduğunu henüz bilmiyoruz belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Evren büyük bir gizemden ibaret...




  • Bu sorularla Tanrı’yı kanıtladığını düşünen gitsin camdan atlasın, bir teist olarak söylüyorum bunu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hayır beş kanıtla kanıtlanır
  • 
Sayfa: önceki 6566676869
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.