Şimdi Ara

YÖKün Kelam Ve Tasavvufu Kaldırması (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
34
Cevap
1
Favori
1.016
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Umberto Eco

    Ya kardeşim sizinle konuşulmuyor. Adetiniz harici adeti. Kurandan ayet cımbızlayıp aynı şekilde o ayetin arkasına sığınıp bütün herkesi bozuk ilan ediyorsunuz.
    Ama birgün bile O ayetlerin hangi sebeb üzerine indiğini sorgulamıyorsunuz.

    Şimdi bu mu ALLAHIN EMRETTİĞİ BİRLİĞİ saylıyor? Allahın emrettiği birliği sağlamanın yolu farklılıkları hoşgörmek. Ayet cımbızlayarak birilerini dinden kaymış ilan değil...

    Ütopyada yaşamaya devam edin bakalım. Hz. Muhammedi de Haricilerle, 20.YüzyılIn aşağılık kompleksli modernistleriyle bir tutmayı kesin gene ayet cımbızlama metoduyla.

    Ayrıca bu ümmet zaman zaman fitne dönemleri hariç her çeşit farklılıkla bir arada yaşadı. Ve bu farklılıklar sayesinde MEDENİYETler oluşturdu.

    Şimdi sen kalkmış bana diyorsun Ahmet Yesevilerle, Yunuslarla, Niyazi Mısrilerle, Şeyh Galiplerle yoğrulmuş o derin din anlayışını bırak
    Gel Reşit Rıza, Seyyid Kutupun vs temelini attığı Kurancılık isimli dar ütopyayı kabul et...

    Birazcık düşün bakalım. Ama düşnüceğini sanmıyorum. Taslaman-Dorman-Okuyan öyle beyninizi bulandırdı ki artık yapacağınız tek şey ayetle kuranın epistemik ve ontolojik tüm lafızlarını bozup insanları sizin inandığınız yolda görmemek.

    Lütfen cevap yazma. Önce bir araştır fikriyatnı. Hani mezhepleri sorgulama özürlü diyorsunuz ya bir kendi mezhebini sorgula. Bu makalenin altındaki bağlantıları kurcala.

    http://populerkulturcoplugu.blogspot.com.tr/2015/07/sadece-kuran.html

    Muhtemelen o yazıyı da siz yazdınız. Oradaki bir çok yaftalama içeren ifadelerin benimle ilgisi yok. Diğerlerinin haksız ithamlarda bulunduğunu söylerken defalarca yaftalayarak kendi içinde çelişki oluşturmuş.

    Ek olarak o ayetlerin dediğim anlam dışında farklı bir anlama geldiğini ortaya koymanızı istiyorum. Bana birçok iddia ile karşı çıkan bir cevap yazarsanız benim de cevap hakkım olur.




  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    Yazımın girişinde yobazlaşacağımı belirtmiştim. Zaten sizi kendi yazdığım yazıyı okumanız için değil aşağıda paylaştığım Kuran Müslümanlığı ve Selefilik hakkındaki video ve makaleleri incelemeniz için gönderdim.

    Gelelim ayetlere. O ayetlerede mezhepleşmeyin anlamını koyan sizsiniz. Veya sizin ayet bükücü hocalarınız.

    Muminun 53te bir dinden inanç bağını keserek farklı dinler oluşmasını kastediyor. Mezhepleri farklı din olarak algılayan sizsiniz.

    Meselea bir şiide, mutezilede, sünnide aynı kitaba iman etmiyor mu????
    Aynı kitaptan ayetler okumuyor mu? Siz zannediyorsunuz(çünkü size öyle yutturdular) sadece kuran diyince mesele kalmayacak...

    Ama halbuki İslam tarihinde bütün mezheplerin kuranla bir derdi yok. Birbirilerine karşı en büyük delilleri Kurandan getiriyorlar.

    Misal Cebriye kuranda yazan 220 ayetteki özgür irade yoktur hükümlerinden özgür irade yoktur diyor. Aynı şekilde Mutezilede Kuranda yazan 330 ayetteki Kader yoktur hükmünden kader yoktur diyor...

    Ali-imran 103te kastedilen ise mezhepçilik. Mezheple mezhepçilik arasındaki farkıda kavrayamayan sizsiniz. Ayrı düşmeyinle birbirinizle savaşmayın diyor.

    Taberi tefsirinde bu ayeti yorumlarken Müslüman olmadan önce birbirleriyle çatışan Evs ve Hazreç kabilelerine işaret ediyor diyor. Çünkü islamdan önce birbirleriyle çatışan kabileler birbirlerine dost oluyorlar.

    Gene Taberi tefsirine ana Cemaati terkedip ifrat ve tefrite saplanmadanda bahsediyor. Misal Şiiler ilk üç halifeye düşmanlık besleyip ana cemaatten ayrılıyor. Aynı şeklde Hariciler bütün grupların Kuranı ve Sünneti terkettiklerini ve Allahın dinini parçaladıklarını iddia ederek ve Hz. Alinin Kurana uymadığın söyleyerek bütün müslümanlara kafir-müşrik yapıştırması yaptığından ana cemaatten ayrıldılar.

    Gene Cebriye ve Mutezilenin ilk hali Kaderiye Emevi zulmüne dayanamayıp ana cemaatten ayrıldılar biri Özgür iradeyi diğeri Kaderi yok saydı.

    Ama bakıyorsun bütün bu fırkalar birbirlerine düşmanlık beslerken ana cemaat hiçbir zaman orta yoldan ayrılmıyor. Tabii Ehl-i Sünnetin içinden Ehl-i Hadisin aşırıya kaçan grupları çıkıyor. Ama genede ana cemaat olarak kalıyor.

    Gene sünnilik iktidar gelince bakıyorsun bütün islam ümmeti bir oluyor. (Osmanlı) Çeşitli farklılıklar birarada yaşıyor.

    Konuyla ilgili ülkemizde en uzman ilahiyatçılardan biri şu programa konuk oldu. İzle;

    http://youtu.be/0KiBUth20oM

    İşte Taberi farklılaşmayından kastın ana cemaatten ayrılmayını kastettmektir diyor. Çünkü müslümanları yüzde seksenine düşmanlık etmek ümmeti daha çok parçalar...


    Şimdi sizin bütün müslümanları bozulmuş görüp itham etmenizmi ümmeti parçalar yoksa ana cemaatte kalmanız mı???


    Gelelim Kurancılığa.

    İslam Medeniyeti oluşurken çeşitli medeniyetlerle ilişkiye girmiştir. Örnek Yunan medeniyetiyle. Ama bu ilişkide askeri ve siyasi olarak üstün olan taraf İslam devletiydi. Şimdi uzun uzun anlatmayayım. En sonunda İslam düşüncesi yeni değerler oluşturdu.

    Bir tarafta Gazali, diğer tarafta İbn-i Rüşt, tam orta noktada İbn-i Haldun gibi.


    Ama 19.yüzyılda batı medeniyetiyle ilişkiye girilince güçsüz olan taraf İslam devletiydi. Ve bu durum aşağılık kompleksine sebep oldu...

    Müslümanlar batıda üretilen değerlere şaşkınlıkla bakarken bu kompleks sebebiyle durumu okuyamadı. Ya hepsini kabul etmeye yöneldi, ya da hepsini reddetmeye.

    19. Yüzyıl sonunda Abdulhamite muhalif kesimlerde yani İttihat Terakki ve İslamcılık propagandası yapan kesimlerde Kuranı Kerimden ayetlerle yeni bir islam anlayışı doğdu.

    Sana şaşacağın bir şey söyleyeyim mi? Senin örnek verdiğin AL-İ İMRAN 103 ayetini İttihat ve Terakkiye hamleden islamcılar bütün müslümanların Abdülhamide Karşı(!) bir olması gerektiğini söylediler. (Aynı senin hocalarının müslümanların mezheplere karşı bir olması gerektiğini söyledikleri gibi)

    Bu islamcıların içerisinde yeşeren yeni islami anlayış Kuran'ın anlaşılması için ayetlerin iniş sebebi diyeceğimiz Sebeb-i Nüzul ve hadis rivayetlerinin gereksiz olduğunu Kuranın herkes tarafından anlaşabileceğini söylediler. Ama ortaya konulan bir METOT olmadı.
    Çünkü İslamcıların derdi kendi zihin dünyalarını Kurandaki ayetlere yansıtmak ve dayamaktı. Levh-i Mahfuzdan bahseden ayet Kurana hamledildi ve herşeyin Kuranda olduğu söylendi...

    Dinin apaçık ahkamına aykırı gittiği söylenince bu İslamcılara, Kurandan ayet cımbızlayıp karşı çıkıyorlardı. Ama halbuki maksat Kuranı koruyucu şemsiye yapıp batılı ideolojileri dinin içine sokmaktı.

    Sonradan Cemaleddin Afgani'nin öncülüğünü yaptığı bu islami hareket ittihatçıları ve islamcıları baya etkiledi. İttihatçı kadrolarda Abdülhamite düşmanlık besleyen Said Nursi ve Mehmet Akifte bu yeni islamcı hareketin sözcülerinden oldular.

    Daha sonra Afgani öğrencisi Abduhla etki alanını daha çok arttırdı. Bu noktada mesele hadislere geldi. Çünkü hadisler bu yeni islami anlayışa tersti.
    Ve daha önemli bir sebepte vardı. Oryantalistler hadislerin güvenilmez olduğunu iddia ettiler.

    İnalcık hocadan makale paylaşıyorum. Hermönitik bölümüne bak;
    http://www.inalcik.com/images/pdfs/54804971HERMENOTiKORYANTALiZMTURKOLOJi.pdf

    Gene hadislerin kurana arz önerisini ortaya attılar. Ama bu yaklaşım Ehl-i Reyin yaklaşım metodundan çok Haricilerin yaklaşımıydı...
    [Elbette hadislerin içinde uydurmalar var. Ama ittifakta olan ve sahih olduğu kesin olan konuları(örn; Kabir Azabı, Recm) inkar etmek adamı yoldan çıkartır...]
    Ezarika Haricileride onlarca SAHİH rivayet bulan ve tüm ümmetin İTTİFAKTA olduğu recmi inkar ettiler. Kurandaki emrin geçerli olduğunu söylediler. Halbuki Kurandaki emir bekarlar içindir.
    Recmin olduğu Sünnet ve İcmayla sabittir. Hatta bazı rivayetlrde neshedilen ayet olduğu bile malum.

    İşte bu yeni islami anlayış bütün ümmetin ittifakta olduğu değerleri yerle bir etmekle uğraştı. Oryantalistlerin kurduğu islam anlayışını protestan reformizmini dinin içine katmakla meşgul oldular.

    Hadislere modernist yaklaşımla ilgili;
    http://youtu.be/gPCdK9YoN7E

    Bu yeni din anlayışı(neoselefilik) Kurana lafızlar üzerinden yaklaşıp Kuranın epistemik ve ontolojik tüm manaların bozup kendi fikirlerine Kurandan destek çıktılar.

    HÜKÜM YALNIZ ALLAH'INDIR ayetini aynı Hariciler gibi anlamını bozdular. Haricilerde bu ayetten Hz. Aliyi kafir ilan etmişti.

    Kurancıların dediği gibi bu dinin tek kaynağı Kurandırla UZAKTAN YAKINDAN alakası yok ayetin.

    Ayet Hz.Peygamberden azap isteyen müşriklere azab hükmünün Allahtan olduğun kastediyor. Taberi tefsirinde ve bütün kuran tefsirlerinde(tabiiki 20.yüzyılda çarpıtılarak yazılanlar hariç) durum böyledir;

    quote:

    57- De ki: "Ben, rabbimden gönderilen apaçık bir delile dayanmak-tayim." Siz ise onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey de benim elimde de­ğildir. Hüküm ancak Allahındır. O,nakkı haber verir. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.

    Ey Muhammed, de ki: "Ben, rabbimden gönderilen açık bir delile dayan­maktayım. Siz ise rabbimi ve onun tarafından gönderilen hakkı yalanladınız. Si­zin, "Eğer sözünde doğru isen hemen Allahın azabını getir" diye acele olarak is­tediğiniz azap benim elimde değildir. Benim buna gücüm yetmez. Hüküm Alla­hındır. Dilerse azabı acele gönderir, dilerse onu erteler. O, hakkı haber verir. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

    Allah teala, Ankebut Suresinin elli üç ve elli dördüncü âyetlerinde, kâfirlerin, Hz. Muhammed (s.a.v.)´den kendilerini korkuttuğu azabı hemen ge­tirmesini istemelerini ve bu azabın hemen gelmemesinin hikmet ve sebeplerini beyan ederek buyuruyor ki: "Onlar senden, azabın acele indirilmesini istiyorlar. Eğer tayin edilen bir ecel olmasaydı azap onlara gelmişti. Şüphesiz ki azap on­lara, hiç haberleri olmadan, ansızın geliverecektir." "Senden azabın bir an Önce inmesini istiyorlar. Eğer tayin edilen bir ecel olmasaydı azap onlara gelmişti. Şüphesiz ki azap onlara, hiç haberleri olmadan, ansızın geliverecektir." "Senden azabın bir an önce inmesini istiyorlar. Halbuki cehennem, kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır." [65]


    Diğer Hüküm yalnız Allahındır! ayetleri olan Yusuf 40 ve Yusuf 67 ayetlerininde dinin tek kaynağı Kurandır alakası yoktur. Birinde uluhiyetin Allaha ait olduğunu, diğerinde Allahın takdirini kasteder.

    Tabii ülkemizdeki Kurancıların çarpıtmaları bu kadarla sınırlı değil.

    Kuranda açıkça yazan Nasih Mensuhu inkar ediyorlar ve bu yetmezmiş gibi açıkça yazan ayetleri kabul eden bütün müfessirleri dini bozan adamlar yaftası yapıştırıyorlar. Bu müfessirler Taberi, Fahreddin Razi, Alusi gibi bu ümmetin en büyük müfessirleri
    Profcukların (bazılarınınki ilahiyat bile değil) diklendiği adamlara bak.

    Caner Taslaman Reşit Rıza takipçisi Muhammed Esed isimli bir yahudiden alıyor Nasih Mensuh inkarını.
    Ne var bunda deme. Çünki Nasih Mensuh inkarı Yahudilerin teorisidir. Bu ümmette nasih mensuhu inkar edenler daima yahudilere benzetilmiştir. Ve zaten koca ümmette bu olayı inkar eden birtek El-İsfahanidir.

    Hadisleri İsrailiyat gerekçesiyle inkar eden Taslaman bir yahudi adetini dinin içine katıyor.

    Nasih Mensuhla ilgili bu sözlükte doyurucu blgiler var;

    http://www.uludagsozluk.com/k/nasih-mensuh/

    KURAN APAÇIKTIR(MÜBİNDİR) ayetinden kasıt ise (aşağıda paylaştığım te'vil konusundan alıntı yapıyorum)

    quote:

    Evet, Kur’an mübîn, ama ne anlamda mübîn. Hiç şüphesiz şu anlamda mübîn: “Ey insanlar! Allah’ın ulûhiyet ve rubûbiyette eşsiz/ortaksız olduğunu anlamak için izaha gerek var mı? Allah’a saygı bilinciyle yaşayın; tevhid inancından ayrılmayın; ana babanıza iyi davranın, adaletten şaşmayın, yalan dolandan, gıybet, iftiradan, ayıp kusur aramaktan kaçının. Elinizde bir dilim ekmeğiniz varsa, yarısını aç ve muhtaç insanlarla paylaşın. Kısaca adam olun ve benim huzuruma adam gibi, yüzünüz ak olarak çıkın. Sizden isteklerim ve beklentilerim gayet açık ve anlaşılabilir değil mi?”. Hiç şüphesiz, Kur’an bu ana mesajlar açısından gayet mübîndir.

    Biz gene dönelim Kur’an’ın mübîn olması meselesine, yukarıdaki izahattan “mübîn”in ne manaya geldiği anlaşıldı sanırım; ama eğer siz “Kur’an baştan sona her kelimesi ve her ayetiyle gayet mübîndir” derseniz, o zaman size şehadet ayetleri (Mâide 5/106-108), Hârût-Mârût kıssası (Bakara 2/102) gibi birçok Kur’an pasajının deve dişi gibi müfessirlere saç baş yoldurduğunu hatırlatmak isterim. Eğer biri çıkıp Kur’an baştan sona mübîndir diyorsa, ben bu sözü katıksız cahilliğe yorarım. Öte yandan, Kur’an’ın nüzul sürecindeki sosyal ve kültürel matristen, özellikle de Hz. Peygamber’in siret ve sünnetinden bağımız bir metin olarak doğru anlaşılıp yorumlanacağı iddiasını ise cahilliğin daniskası olarak nitelerim.


    Burada değineceğim şey sahte din algısı. Yeryüzündeki hiçbir din tek bir kitaba indirgenemez. Din bir yaşayış tarzıdır. Ve bu yaşayış biz müslümanlara peygamberin örnekliğınden gelir. Din zaten bu örneklik üzerinden yayılmıştır.

    Hele hele Kuranı o örneklikten koparıp yorumlamak bile çıldırmaktır. 7.yüzyılda inmiş bir kitabı bağlamından koparmak demek Kuranı bozmak demek. Çünkü sebeb-i nüzul önemlidir.

    Nahl 89daki ayet hakkındaki yorumların mantık dışılığı hakkında da Kurancılık kitabından alıntı yapıyorum;

    quote:

    Nitekim Nahl 16/89. ayette de, ‘’(Ey Peygamber!) Biz bu
    Kuran’ı sana her seyi açıklamak (…) için indirdik.’’ buyurulmustur.
    Ancak Kuran’daki muhteva lafzi-literal anlamdaki ‘’her şey’’in
    medlulünü KESİNLİKLE KARŞILAMAZ . Çünkü bu anlamdaki ‘’her
    sey’’in kapsamına bütün tümeller ve tikeller girer.
    Kuran’ın muhtevasına bakıldığında, ağırlıklı olarak inanç ve ahlak temelinde tevhid, sirk, iman, küfür, nifak, fazilet, rezilet gibi belli baslı konulardan söz edildiği, ahkamla ilgili ayetlerin iseen tekellüfü hesaplamayla dahi ancak bes yüze baliğ olduğu, yine Kuran metninin önemli bir kısmının kıssalardan olustuğu ve bunların çoğunda tekrarlar ve tedahüller bulunduğu görülür. O halde, ‘’her sey’’den maksat, bildik anlamda ‘’her sey’’ değil,
    baska bir seydir. Daha açıkçası, Nahl 16/89. ayette kastedilen
    anlam, dini-ahlaki rehberlik, (hidayet) hususunda ve/veya dinin temel ilkeleri konusunda gerekli olan her seyin Kuran’da
    açıklanmasından ibarettir. Bunun aksi savunulduğu taktirde, söz gelimi Neml 27/23. Ayette geçen min külli sey’ ibaresine de aynı anlamı yüklemek ve Sebe melikesine dünya üzerinde mevcut olan bütün her seyden, her nesneden verildiğini söylemek gerekir. Oysa buradaki ‘’her sey’’in böyle bir anlam taşımadığı izahtan varestedir. Sözün özü, Kuran zerreden kürreye kadar bütün her şeyden tek tek söz eden bir kitap olmadığın gibi, prospektüs gibi okumaya müsait bir metin de değildir.(Çağdas Bir Dini Söylem
    Olarak Kurancılık )


    Kurancıların ve modernistlerin niyeti dini değiştirip batılı ideolojiler ve değerlere uygun hale getirmek...

    Hz. Muhammedin mucizeleri neden inkar ediliyor bazılarınca; Rasyonalizm sevdası.
    Tasavuufa neden karşı duruluyor; Kapitalist toplum inşaa edememe kaygısı
    Hadisler neden inkar ediliyor; Modernizme uymaması yüzünden

    Kurandaki Kadını dövün ayetini yumuşatarak değiştiren Mehmet Okuyan, Yaşar Nuri vs.nin derdi modernite kaygısı.
    Hırsızın elini kesindeki kesmeyi çizin manasına getirenlerin derdi batılı hukuk sistemleriyle çelişmemek.

    Bu adaöların ağızlarından müslümanların hakim olduğu bir dünya modeli veya İslam medeniyetinin oluşturduğu değerlere yönelik bişey duyamazsın. Duyacağın tek şey aşağılık kompleksinin yankıları.

    Peki Faiz neden tartışıldı Reşit Rızalarca???

    Olayın en büyük gizi burada gizli. Bunu sen araştır.

    Bu kadar yeter sanırım. Yoksa Reşit Rızaların Suudi Hanedanıyla bağlarını, Seyid Kutupun oluşturduğu TERÖR DİNİni falan bir karıştırırsak El-Kaide ve Işid gibi yapıların Fundementalist Kuran, Hadis yorumlarının ülkemizdeki Kurancıların Fundementalist Kuran yorumlarıyla bağlarını, Kurancılığın Arap vahhabizmiyle ilgisini, İbn-i Teymiye ve Ehl-i Hadislerin aşırılarının lafızcı uygulamalarını, Fundamentalist din anlayışının sakatlığını vs. uzatırsak konu uzarda uzar.

    Aynı şekilde Caner Taslamanın, Emre Dormanın bilimsel yorumlarının "tutarlılık" ilkesinden mahrumiyetini ( yada taslaman ve dormanla ilgili bir makale paylaşayım;

    Ekranda te'vilin belini kırmak ve sil baştan kuran yazmak =https://serdargunes.wordpress.com/2013/12/17/ekranda-tevilin-belini-kirmak-ve-sil-bastan-yepyeni-bir-kuran-yazmak-prof-mustafa-ozturk/ )

    ve hatta oryantalistlerin hadis, tasavvuf iddialarını kabul edipte İslam diniyle ilgili iddiaları kabul etmemelerinin ilginçliğinede değinirim. Hemde oryantalistlerin son Kuran değiştirilmiş iddialarına eğer hadisleri kabul etmiyorlarsa cevap bile veremeyeceklerinide kurcalarım. Mesele gene uzarda uzar.

    Ek; Paylaştığım yazımın altındaki bağlantılarıda kurcala. Daha fazla malumat alırsın konuyla ilgili.

    Görüşmek üzere.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Umberto Eco -- 8 Eylül 2015; 17:17:03 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bir ara bunu yapmaktan vazgeçmişlerdi. Demek ki bu sefer kesin talimat aldılar bir yerlerden.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • wolfestein kullanıcısına yanıt
    Karar meclisten gelmiş. Ama yeni müfredatın ne olduğunu ilahiyatçılar bile kavramış değil

    Twitterdan konuştuğum her ilahiyatçı bambaşka bişey anlatıyor. Yani Kelam, Felsefe, Tasavvuf kısıldımı belli değil.

    Tek belli olan şey Arapçaya ve Temel bilimlere (tefsir vs. )ağırlık verildi. Ama ağırlık verilirken nerden kısıldı konusunda hiçbir şey anlamadım. Kimi diyor Felsefe kısılmadı, kimi diyor felsefeyi yedik sıra kelamda

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yeni Türkiye dedikleri bu olsa gerek.

    Vehhabi Türkiye

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Umberto Eco kullanıcısına yanıt
    Onlarca konuyu dallanıp budaklandırıp karıştırmışsınız ve ortaya böyle bir yazı koymuşsunuz. Benim sorduğum sadece tek bir soru vardı ve tek bir konu üzerinden tartışmayı düşünüyordum. Bunları tartışmak için her birine ayrı birer başlık açılması gerekir.
  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    Sorduğun soru Kuran Müslümanlığı ve mezhepleşmemek değilmiydi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Umberto Eco -- 8 Eylül 2015; 14:19:25 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Umberto Eco

    Sorduğun soru Kuran Müslümanlığı ve mezhepleşmemek değilmiydi?

    Mezheplerin olması gerektiğinin Kuran ile delilini istemiştim.
  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    Bu nasıl bir soru?

    Kuran fundementalist veya mezhep olun demez.
    Aynı şekilde medeniyet olun, imparatorluk kurunda demez. Hukuk sistemi kurun, islam düşüncesini sistemleştirinde demez.

    Peygamber ve sonraki Selef döneminde mezheplere ihtiyaç yoktu. Çünkü peygamberin örnekliği diriydi. Yaşayan Sünnet apaçık ortadaydı.

    Ama selef döneminden sonra devletleşme, medeniyetleşme, imparatorluklaşma süreçleri ve dinin dünya medniyetleriyle karşılaşması bir hukuk sistemi(fıkıh), felsefe sistemi(kelam) ve irfan(tasavvuf) gibi şeyleri doğurdu.

    Bu doğal bir süreçtir. Hemde gereklidir. Çünkü peygamberin öğretilerinin sistemleşmesi gerekiyordu. Eğer bir akide olmazsa din yok olur!!! Namazın nasıl kılınacağını, zekatın nasıl verileciğini bile bilemezdik o mezhep imamlarının çalışmaları olmasaydı.

    Hele hele sizin hayali dünyanızdaki gibi fundementalist, tek bir kitaba bağlı din anlayışı olsaydı o din arap çöllerinden ileriye geçemezdi.

    İslamı mezhepler evrenselleştirdi. Örneğin Hanefi-Matüridilik tüm Türk dünyasını etkiledi. Ve yeni düşünceler üretti Türk dünyasında.

    İçtihat farkı. Yorum farkı gibi şeyler İslam düşüncesini geliştirdi. Ve dini statik konumdan dinamik konuma getirdi.

    Vs. Vs. Konuyu önceki yazım gibi uzatmayayım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Umberto Eco -- 8 Eylül 2015; 22:27:11 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Umberto Eco

    Bu nasıl bir soru?

    Kuran fundementalist veya mezhep olun demez.
    Aynı şekilde medeniyet olun, imparatorluk kurunda demez. Hukuk sistemi kurun, islam düşüncesini sistemleştirinde demez.

    Peygamber ve sonraki Selef döneminde mezheplere ihtiyaç yoktu. Çünkü peygamberin örnekliği diriydi. Yaşayan Sünnet apaçık ortadaydı.

    Ama selef döneminden sonra devletleşme, medeniyetleşme, imparatorluklaşma süreçleri ve dinin dünya medniyetleriyle karşılaşması bir hukuk sistemi(fıkıh), felsefe sistemi(kelam) ve irfan(tasavvuf) gibi şeyleri doğurdu.

    Bu doğal bir süreçtir. Hemde gereklidir. Çünkü peygamberin öğretilerinin sistemleşmesi gerekiyordu. Eğer bir akide olmazsa din yok olur!!! Namazın nasıl kılınacağını, zekatın nasıl verileciğini bile bilemezdik o mezhep imamlarının çalışmaları olmasaydı.

    Hele hele sizin hayali dünyanızdaki gibi fundementalist, tek bir kitaba bağlı din anlayışı olsaydı o din arap çöllerinden ileriye geçemezdi.

    İslamı mezhepler evrenselleştirdi. Örneğin Hanefi-Matüridilik tüm Türk dünyasını etkiledi. Ve yeni düşünceler üretti Türk dünyasında.

    İçtihat farkı. Yorum farkı gibi şeyler İslam düşüncesini geliştirdi. Ve dini statik konumdan dinamik konuma getirdi.

    Vs. Vs. Konuyu önceki yazım gibi uzatmayayım.

    Sonuç olarak mezhep imamları olmasaydı İslam'ı anlamamız mümkün olmazdı, öyle mi ?




  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    Yaşamamız mümkün olmazdı. Şu an Tvlerde Sadece Kuran, Kurana gelin diye ağlayan profcuklar namazı zaten mezhep imamlarına göre kılıyorlar.

    Hariciliği tatlı bir sloganla(Kuran Müslümanlığı) çok güzel bir şekilde servisleyen cahil profcukları bırakalımda Mezhepsiz/Selefi düşüncenin çıkardığı şu anki en büyük alim olan Yusuf-el Karadaviye bakalım.

    Yusuf-el Karadavide mezheplere karşıdır. Ama birçok görüşü mezheplere dayanır. Zaten pratiğe hiç girmiyorum...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Umberto Eco

    Yaşamamız mümkün olmazdı. Şu an Tvlerde Sadece Kuran, Kurana gelin diye ağlayan profcuklar namazı zaten mezhep imamlarına göre kılıyorlar.

    Hariciliği tatlı bir sloganla(Kuran Müslümanlığı) çok güzel bir şekilde servisleyen cahil profcukları bırakalımda Mezhepsiz/Selefi düşüncenin çıkardığı şu anki en büyük alim olan Yusuf-el Karadaviye bakalım.

    Yusuf-el Karadavide mezheplere karşıdır. Ama birçok görüşü mezheplere dayanır. Zaten pratiğe hiç girmiyorum...

    Sizin gibi düşünmeyen herkesi cahil ilan ediyorsunuz. Allah'ın kitabının yetersizliği mezhep imamlarının gayretleri sonucu giderildi mi ?




  • Hümiyettin kullanıcısına yanıt
    Mesele benim gibi düşünüp düşünmemesi değil İnan bana.

    Birisi selefi düşünceyi benimseyebilir. Eğer bu dinin özüne dönüş anlayışı başkalarını küçük görüp mukallid demeye veya farklılıkları sindirip ötekileştirmeye varırsa durum değişir. (Çünkü anlayış fundemental olduğu için böyle sıkıntılar doğurabilir, hatta selefi düşünce hariciliğede kayabilir)


    Gelelim Taslaman'la Dorman daha 100 yıl önceki arapça metni önüne koysan okuyamayacak insanlar. Kalkmış elinde Muhammed Esedin mealiyle din alimi kesiliyorlar...

    Aynı şekilde tefsir profesörü olmuş Mehmet Okuyan kalkmış diyorki o eli kesin değil çizin Darabe fiili kadını dövün değil uzaklaştırın.

    Binlerce yıllık tefsir külliyatını, arapçayı katlediyor. Ve bununlada sınırlı kalmıyor.

    Mustafa İslamoğlunun Neoselefi fantezilerini, alimlere iftiralarını hizipçi bir şekilde millete inandırıyor.

    Bide bu yetmezmiş gibi neoselefi akidesini dinin özü diye(Kuran Bize Yeter söylemiyle) zaten dünyadan bihaber gençliğe ittiriyorlar. Bu adamlar ya takiyye yapıyor(yani niyeti başka) yada körcahiller.

    Ben cahil demişim çok mu?

    Son olarak iftira attıkları mezhep imamlarını araştırdın mı? Bak İslamoğlunun, Taslamanın iftiralarının tam tersini kitaplarında yazan adamları önce tarafsızca araştır.

    Gerçi ne kadar anlatsam BOŞ. Çünkü REKLAM o yönde esiyor. Popüler Kültür illeti ve modernite böyle slogan müslümanlığına uygun.

    Ek; Kadını dövün ile ilgili mesele hakkında Mustafa Öztürk'ün makalesini ekliyorum.
    https://serdargunes.wordpress.com/2014/01/04/nasize-kadinlari-dovmek-mi-yoksa-evden-uzaklastirmak-gibi-bir-disiplin-cezasi-vermek-mi/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Umberto Eco -- 9 Eylül 2015; 12:34:25 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sizin gibi buyuk feylosof olmasamda bnm dusuncem mezhplern gerekszligi yonundedir. Bi hadis vardi 73. Nezhepten sadece bi tanesi mi ne cennete gireck diye. Yanlis hatrlamiyorsam. Bu nedenle. Efendimize en yakn oln mezhebi secmeliyiz. Hanefilik. Bana kalirsa.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.