Şimdi Ara

canlıları değerli-değersiz yapan ölçü ne? (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
77
Cevap
0
Favori
2.454
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mr.respekt

    Arkadaşlar kusura bakmayın ama bunu söylemek zorundayım.

    Din nedir? İlahi vahiy. Tartışılmazdır. Çünkü yaratıcıdan gelmiştir.

    Bilim nedir? İnsanın çevresini anlaması ve bu anlayışı kendine hizmet haline dönüştürmesi için bir araç.

    Yani birisi gizli olanı bulmak diğeri gizli olanın yerini bildirmek.

    Elbette bilim yaratıcının varlığını inkara hizmet etmez. Tam aksine büyüklüğünü destekler çünkü detaya inildikçe yani ne kadar çok bildikçe ne kadar çok bilmediğimizde ortaya çıkıyor. Çözüldükçe çetrefilleşen bir yapı...

    Dindar arkadaşlara sesleniyorum; Bilimin araştırmaları yani hedefi allahın varlığını ıspat için değildir. Öyle olsaydı hiç bir buluş yapılamazdı. Allahın varlığı sınırlımıdırki onu anlamaya bilim çalışsınki! Anlayamaz ve çözemez zaten. Allahın varlığına inanırsın ve bilimin anladığı kadarınada hayret edersin ama hedefin bu olursa boğulursun.

    Bilimde hedefin insanlığa hizmet edecek parçaları bir araya getirip faydalı işler çıkarmaktır. Anlamaktır. Neyi? Evreni. Ama sen işi Evrenin yaratıcısını anlıyacağım dersen sonsuzluk tünelinde boğulursun. Onu akıl sahibi zaten ilk adımda anlar ve iman eder.

    Gözümle gördüğümü anlıyacağım ve bundan yeni değerler çıkaracağım dersen ilerler ve ilerledikçede komfor olarak meyvasını alırsın. Ha buna şükretmek yada etmemek kulun bileceği iş ve vereceği hesaptır. Bilimi bu gene etkilemez.

    Şu klişeden bi kurtulalım evvela. Ateist bilim adamının allahı inkar etmek için bir çalışması olmadığı gibi (istisnalar kaideleri bozmaz) müslüman bilimadamınında hedefi ispatlamak olmamalı. İspatlanabilirse zaten imtihan olmaz ve İnanmanın adıda iman olmazdı. Neticede inanan ve inanmayan için eşit koşul olmalı değilmi.



    hep anlatmak istediğim di... siz daha güzel ifade etmişsiniz...

    tümevarımla kainatın sahibini bulmaya çalışmak makul gibi görünsede hep sorundur.
    tümdengelimle kainata,sanata bakarsanız hayret ufkunda gezer ve dersiniz ki:

    "İmana mazhariyetin, Hakk'a kulluğun, kullukta şuûrun gönüllerimizi yükseltmiş bulunduğu zirvelerden yürüdüğümüz yolu seyreder, kader kitabımızı okur "İşte kitap bu!" der ve talihimize tebessümler yağdırırız. Bu mazhariyet ve mevhibelerin tadı, lezzeti ruhlarımızı o kadar yumuşakça sarar ki, gözlerimiz şükranla açılır-kapanır, duygularımız baharlar gibi yeşerir derken ruhlarımıza gelip vâsıl olan ilham ve ruhlarımızdan ötelere yükselen inâyet kanatlı duâlar, münâcâtlar, sızlanışlar, âdetâ tabiatlarımızı aşan semâvî bir manâ, bir hâl ve bir te'sire ulaşır. Öyle ki, her yeni saat, her yeni dakika, her yeni iş, her yeni imkân daha derince yaşanmaya, daha şuurluca değerlendirmeye layık birer kıymet alır; alır da, rûhânî zevklerle coşmuş vicdanlar "lûtfunu arttır Allah'ım!" der daha da mest olmak isterler."
    ***




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mr.respekt
    İnsanoğlu canlıları psikolojisinde değerlere ayırmış diye düşünüyorum, ve bu değerler genel olarak kültür ve dinden etkilenmiştir. ıssız bir adaya bebekken düşmüş, orada büyümüş insanın din veya kültür gibi öğelerden haberi yoktur. ama o insan da çevresindeki bazı canlıları değerli,bazılarını değersiz görecektir. mesela avlanırken bir tarafta bıldırcın, bir tarafta hindi görürse o esnada hindi daha değerli olur.
    Mesela avrupada domuza sevimli hayvan diye bakılırken bizde tiksindiricidir. çünkü müslüman olduğumuz için. islam da yenilmemesi gerektiği belirtildiğinden ve dinine karşı gelmek istemediğinden mecburen tiksiniyorsun. Başka yerde ineğe tapılırken ve yolda ineğin kalkmasını trafik beklerken bizde ineğin ismi hakaret olarak kullanılır. biz de hindu olsaydık inek kelimesini daha dikkatli kullanırdık.
    Bu değer ölçüleri sanırım hayvanların toplumda sevilmeyen hal ve davranışla sahip olanları ve temsil ettikleri değer ölçüleri ile parallellik taşıyor. biz toplumların canlıları değer sınıflarına göre ayırmasını değil, kişilerin değer sıralamasını tartışıyoruz.

    Mesela tilki kurnazlığın sembolü çünkü tilki gerçek hayatta kurnazdır, domuz kıskanmamanın sembolü domuz kıskançtır, horoz erkekliğin e horoz erkektir ayrıca o kadar tavuğu idare edebilmek için erkeklik gerekir, boğa arslan ve diğer yırtıcı iri hayvanlar gücün bu hayvanlar çok güçlüdürler, misalde verdiğin papağan ve buna benzer renkli kuşlar güzelliğin, bülbül şairliğin, kedi nankörlüğün, köpek sadakatin, at asaletin, eşşek espirinin (Nasrettin hoca!)maymun şebekliğin ve sinek, sıçan, hamam böceği pisliğin, arı, karınca çalışkanlığın sembolü olmuş. bu hayvanların bu eylemlerin sembolleri olmasının tek nedeni; o hayvanlarda o karakterin bulunmasıdır. onlar bu şekilde doğmuşlardır. biz onları değerli görsek de görmesek de onlar bu karakterde olacaktır.

    Buna parallel olarak vicdanımızda verdiğiniz filimdeki kötü adamın kıymeti gibi bu hayvanların canına değer veriyor.

    Mesela bir sineğin ölümüyle bir karınca yada bal arısının ölümü içimizde farklı vicdan dürtüleri tetikler. Oysaki ikiside böcek ama temsil ettikelri değer ölçüsü farklı. Belki sineğin doğadaki görevi düşünürsek en az arınınki kadar önemlidir ama genelde insanoğlu ilk başışta yarğılamak ve notunu vermek karekterine teslim olduğundan duygularımızda buradan besleniyor.

    İlginçtirki arı bile kendi kategorisinde ikiye ayrılıyor. Eşşek arısı ve bal arısı diye. Bu ikisi birbirine çok benzeseler biele şekilden çıkıp icraatı hemen bizi teesir altında bırakarak araya ayrım koyar ve hemen kıymet belirler.

    Hepsinden en ilginci ise bal arısının balından istifade edilirken kendisi evin içindeyse hemen bir havluyla pencereden dışarı atılır. Tıpkı yurt dışına postaladığımız yazar ve şairlerimiz gibi. çünkü o arının sokması insanlara zararlıdır. ama balı faydalıdır. biz aslında arının karakterine değer vermeyiz. biz bal yaptığı için arıya zarar vermemeye çalışırız.

    Bu konu başlı başına bir tez konusu olabilir. Kutlarım sizi, son günlerde duran beynime düşünme fırsatı verdiniz.

    cevabımı buraya uzun uzun yazmaktansa, mesajında söylediğin cümlelerin hemen ardından yanıt vermeyi daha uygun buldum. maviler yanıtlarımdır. bu şekilde yapınca anlaşılması kolaylaşabilir.
    respekt düşüncelerinin çoğu güzel; ama bunları doğru şekilde ifade etmen de iyi olur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kahve -- 2 Haziran 2007; 1:16:18 >




  • değerli yorumlarınız için tşk ler arkadaşlar. peki, kendisine hiç bir zararı dokunmadığı halde canlıları öldüren insanlar hakkında neler düşünmeliyiz?
    örnek vermek gerekirse;

    kırda bayırda yürüyen bir adam düşünün. karıncaların yuva yaptıklarını görmesine rağmen nereye bastığına dikkat etmeden hayvanları eze eze gider ve zerre kadar bundan bir rahatsızlık duymaz. ezdikleri karıncadır ve onların bu yeryüzünde var olup olmamaları asla önemli değildir.

    insanlar arasındaki 'insani ilişkiler'in, mahlukata merhamet eden gönüllerde yeşerdiği ve aksi davranış içerisindeki kişilerin bu meziyetten mahrum kalacakları, insanlarla aralarındaki ilişkilerin hiç bir zaman sıcak olmayacağını bazı gönül ehli söylemekteler.

    bana kalırsa doğruluk payı var. zira ilk basamağı geçmeyen merdivenleri çıkamayacağı gibi kapıyı çalmayan da eve giremez. canlıların taşıdıkları cana hürmet etmekte bana göre ilk basamaklardan biri gibi duruyor.




  • Aslında ebat küçüldükçe sanat değeri daha ince oluyor.
    Örneğin bir deve, bir arı'dan daha sanatkârane değildir.
    Bir sivrisinek, bir F-16 dan daha çok komplikedir. Fakat maliyeti ucuzdur.
    Sanırım maliyet sorunu biraz cevaba yakındır.
    Örneğin ormandaki asfaltta 170 km/h ile giderken camda yapışıp ölen binlerce kanatçık,
    Maliyet açısından çok ucuz olduğundan çarpışıp ölmesinden endişe edilmiyor. üzülünmüyor.
    Ancak yolda bir ceylan yavrusu ölse durum değişiyor.
    Omurgalılara insan sanki daha fazla değer biçiyor..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    değerli yorumlarınız için tşk ler arkadaşlar. peki, kendisine hiç bir zararı dokunmadığı halde canlıları öldüren insanlar hakkında neler düşünmeliyiz?



    ancak 'hasta' insanlar böyle davranabilirler...
  • Sayın C4 öncelikle daha önce belirtilmiş olsa da , böyle bir konuyu açtığınız için tebrik ederim...


    Sinekler üzerine birkaç gzölemimi aktarmak isterim.Aslında konu değerli-değersiz canlılar üzerine ama,özellikle sinekler insanoğlu tarfından aşağılandığı için ondan bahis açmak isterim.Bildiğimiz gibi her bir canlı öldüğünde bir şeklide doğa tarafından öğütülür.Bu doğal dönüşüme katkıda bulunan hayvanlar ,sırtlan,akbaba,timsah gibi hayvanlar sayılabilir, diğer yandan sinek,karınca gibi böcekler yine bu doğal dönüşüme katkıda bulunurlar.Sinek bir leş yiyici olarak leş i bulduğunda yumurtasını cansız bedene bırakır.Yumurtadan çıkan kurtçuklar ,çürümeye yüz tutmuş etle beslenerek yaşama merhaba derler.Bu merhaba aynı zamanda çetin bir yaşam mücadelesini de beraberinde getirir, kurda kuşa yem olmamak ,soyunun devamını sağlamak gibi...Ortaya çıkan bu kurtçuklar kuşlar, kurbağalar vs, tarafından yenilerek doğal hayatın idamesi sağlanır.Yine sinekler canlıların dışkılarının doğal hayata dönüşümünde en öenmli role sahiptirler.Günümüzde Adlitıp , sinek yardımıyla bir cesedin ölüm vaktini çok yakın değerlerle bulabilmektedir.Ofisimiz etrafında yiyecek maddesi üreten firmalar var ,etraf fare kaynıyor,bizde bu durumdan ister istemez etkileniyoruz,dolayısıyla farelerle savaş halindeyiz.Kullandığımız ilaç fare yemi yedikten belli bir süre sonra hernerdeyse öldürüyor...Gördüğüm her fare üzerinde hep bir sinek vardı.Daha önce seyretmiş olduğum insana has sinekleri görünce , onlar aklıma geldi özellikle izledim.yaklaşık 7-8 gözlemim oldu ,en geç 24 saat içinde sinekler fareye ulaştı...Balıkçılık yapanlar bilir ,yem için bir yengeç alın ve dışarıya bırakın 1 hafta içinde istediğiniz kurtçukları elde edersiniz.Denizde planktonlar deniz canlıları için ne kadar öenmliyse,kara canlıları içinde sinek o kadar önemlidir...

    Eğer sinekler olmasaydı ,bence etrafımız pislik kaynardı...

    Keşke hayatın kime ne kadar değer biçtiğini bilebilsek...Bence en küçük zerre bile önemlidir.Tabi önemini anlayana...KEndinin en önemli, en değerli olduğunu düşünenler ,doğaya dönmeye mahkumdurlar...

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Steinberger_2 -- 2 Haziran 2007; 2:07:31 >




  • Yukarıda yazdığım cevapta görece fareleri zararlı gibi gösterdim.Çünki fare zararlı bir hayvandır.Ondan krunmamız gerekir!Niye çünki vakti zamanında fareler veba mikrobunu yaymıştır.Çünki fare lağımlarda yaşar!Lağımlar insan!pisliği ile doludur.Fareler insandan tiksinmez aksine onun dışkısıyla beslenir.Çünki onun için doğal olan budur.Yaşaması için beslenmesi gerekir,insan dışkısı bu besinlerden biridir.Fareye "bok" pis dediğinizde size garip garip bakar...Diğer yandan fareler yüksek doğruganlıkları sebebiyle bir çok dünya canlısına besin oluşturur...Fareler olmasa bazı canlıların soyu tükenebilir...Bu bazı canlılar belki bizi; aktif hale geçecek virüse karşı koruyor?Kimbilebilir?

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Steinberger_2 -- 2 Haziran 2007; 2:18:36 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    insan haricinde, düşünüyorum da epey zamandır kafama takılıyor bu mesele.

    bir canılının değerini ebatları mı belirliyor? yoksa her canı olan aynı değere mi sahip? bir sineği rahatlıkla ezip öldüren bir kişi bir kediyi ezmemek için arabasını yoldan çıkartabiliyor. halbuki ikisi de canlı ikisi de can taşıyor. kediyi ebatları mı değerli yapıyor ki sineği hiç düşünmeden öldüren kişi kediyi ezmemek için tüm gayretini sarfediyor?

    nedir burada belirleyici olan? değer ölçüsü ne?


    Asıl konuya dönersek, Benim görüşüm şudur ki:

    Bir canlı türü evrimsel açıdan insana ne kadar yakınsa, insan o canlı türüne o kadar değer verir.
  • Sayın Kaotika yukarıdaki fikriniz, sizin gözlemledikleriniz mi yoksa benimsedikleriniz midir?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika


    Asıl konuya dönersek, Benim görüşüm şudur ki:

    Bir canlı türü evrimsel açıdan insana ne kadar yakınsa, insan o canlı türüne o kadar değer verir.


    bence bir köpek ya da kedi kuş ördek ve dahi inek bir maymuna göre çok daha sevimli. (maymun ile ortak atadan gelmiyoruz ancak siz bunu iddia ediyorsunuz)
  • Bir canlıyı değersiz olarak nitelemek onun yok edilmesini gerektirir mi? Diğer bir deyişle; bir sineği sevmemek ve ondan iğrenmek onun yok edilmesini zorunlu kılar mı?

    Ayrıca farklı bir konuya da değinmek isterim. Bitkileri düşünün. Onlar da birer canlı türü değil midir? Salata tabağında gördüğünüz hıyarın, marulun, enginarın, brokolinin bir hayatı yok mudur? Daldan koparılan bir elma kimin kalbini kırar ki? Önümüze ekmek olarak gelen buğdayın daha yaşayacak çok şeyi vardı desem?

    Peki tavada kızarmakta olan ve tadına doyum olmayan o güzelim balıkların hüzünlü yüzleri kimleri derinden sarsar ki? Büyüyünce kavurma olacak bir kuzunun kaderi kimleri ilgilendirir ki? Budundan ızgara yapılan tavuğun halini kimler anlar ki?

    Geleyim asıl anlatmak istediğim şeye: "Hayatı nasıl yorumlamalıyız?"

    İnsanlar yukarıda bahsettiğim şeylere kafayı takar olsaydı ne olurdu?

    Peki bir soru sorayım: "Bir elma, insanlara bahşedilmiş bir hediye gibi mi algılanmalı yoksa insan tarafından katledilen bir canlı türü gibi mi?"

    Hangi düşünce şekli daha cazip? Hiçbirisi mi?




  • izci öncelikle seni gördüğüme çok memnun oldum dostum, hoşgeldin
    düşünüyorumda, evet dünya bize bahşedilmiş hediyelerle dolu. bir de bizim çığrından çıkardığımız şeyler var.

    süt kuzusu yemek, süt danası yemek gibi. henüz olgunlaşmamış körpecik hayvanı, eti daha yumuşak, daha lezzetli diye daha ufacıkken kesip yemek gibi. neymiş, tadı güzelmiş.

    daha fazla tad alacağım diye henüz etinin rengi kırmızıya çalmamış hayvanı kesip yerken yada satın alırken, hiç birinin o hayvan hakkında herhangi bir şey düşündüğünü sanmıyorum. düşündükleri tek şey, daha fazla tad alacakları olsa gerek. daha fazla tad için yaşamak ise pek cazip gelmiyor doğrusu.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    izci öncelikle seni gördüğüme çok memnun oldum dostum, hoşgeldin



    Hoşbulduk C4. İş güç işte. Koşuşturup duruyorum. Kimi zaman mesajları okuma fırsatı bulsam da yorum yapamayacak kadar yorgun olduğumdan mesaj yazamı"yorum". (cümleye bak )


    quote:

    süt kuzusu yemek, süt danası yemek gibi. henüz olgunlaşmamış körpecik hayvanı, eti daha yumuşak, daha lezzetli diye daha ufacıkken kesip yemek gibi. neymiş, tadı güzelmiş.

    daha fazla tad alacağım diye henüz etinin rengi kırmızıya çalmamış hayvanı kesip yerken yada satın alırken, hiç birinin o hayvan hakkında herhangi bir şey düşündüğünü sanmıyorum. düşündükleri tek şey, daha fazla tad alacakları olsa gerek. daha fazla tad için yaşamak ise pek cazip gelmiyor doğrusu.
    .


    Haklısın. Tat delisi olup da her tür canlıyı tatmaya çalışanların ruh dünyasını tatmak isterdim.




  • Merak ediyorum, sizce bir vejeteryan neden et yemez de sebze yerken rahatsız olmaz? Sebzeler mee'leyemiyor diye mi? Peki ölüm üzerine kurulmuş hayatımızda mecbur değil miyiz hayatlara son vermeye?

    Yaşamak için öldürmek, doğanın kanunu.

    Ayrıca yam-yam kabileler çok acımasızca geliyor bize, peki tavşan yemekten ne farkı var insan yemenin?

    İnsan beyni çok garip sonuçta. Değişik şeylere değişik değerler yükleyebiliyor. İnsanı yiyende insan, vejeteryanda insan. 2si de canlı, 2 sinin genleri de benzer.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Steinberger_2


    Yukarıda yazdığım cevapta görece fareleri zararlı gibi gösterdim.Çünki fare zararlı bir hayvandır.Ondan krunmamız gerekir!Niye çünki vakti zamanında fareler veba mikrobunu yaymıştır.Çünki fare lağımlarda yaşar!Lağımlar insan!pisliği ile doludur.Fareler insandan tiksinmez aksine onun dışkısıyla beslenir.Çünki onun için doğal olan budur.Yaşaması için beslenmesi gerekir,insan dışkısı bu besinlerden biridir..Diğer yandan fareler yüksek doğruganlıkları sebebiyle bir çok dünya canlısına besin oluşturur...Fareler olmasa bazı canlıların soyu tükenebilir...Bu bazı canlılar belki bizi; aktif hale geçecek virüse karşı koruyor?Kimbilebilir?

    Saygılarımla,



    Yukarıdaki yazıyı nerdeyse başkası yazmış diyeceğim (daha önceki yazılarına bakarak). Sanki fare fobisi varmış gibi yazmışsınız. Fare veba mikrobunu yaymış . Tamam. Bilinçli mi yaymış. İnsanlara zarar verdiğinin farkında mıymış ki?

    Bütün fareler lağımda yaşamaz, bütün fareler insan pisliğiyle beslenmez. Ayrıca fareler insanlardan neden tiksinsin ki?

    'Fareye "bok" pis dediğinizde size garip garip bakar..' Alemsiniz.

    Sonuçta şunu diyebilirim. Hayvanarın insanlara zarar verme eğilimi yoktur. Sadece çıkar çatışması vardır.




  • ben bir dönemlerde bir yerde kalmak durumundaydım. orada 3 kişiydik. bir fındık faresi bize alışmıştı. boncuk gibi gözler, bıyıklar, ufacık çok şirin bir hayvandı. yemek yiyeceğimiz zaman hemen gelirdi ve ayakkabılarımızın ucuna burnuyla vururdu bizde ona ekmek kırıntıları vs verirdik yerdi bizden hiç korkmazdı.

    derken bir gün birisi geldi. o esnada yemekteydik. fareyi görür görmez "anaaa fare" diye hayvanı tekmeledi öldürdü.

    daha sonra olanları zikretmeye gerek yok. her gördüğünü her an öldürmeye hazır insanlar var. ama yanlış işler bunlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 5 Haziran 2007; 16:30:10 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    ben bir dönemlerde bir yerde kalmak durumundaydım. orada 3 kişiydik. bir fındık faresi bize alışmıştı. boncuk gibi gözler, bıyıklar, ufacık çok şirin bir hayvandı. yemek yiyeceğimiz zaman hemen gelirdi ve ayakkabılarımızın ucuna burnuyla vururdu bizde ona ekmek kırıntıları vs verirdik yerdi bizden hiç korkmazdı.

    derken bir gün birisi geldi. o esnada yemekteydik. fareyi görür görmez "anaaa fare" diye hayvanı tekmeledi öldürdü.

    daha sonra olanları zikretmeye gerek yok. her gördüğünü her an öldürmeye hazır insanlar var. ama yanlış işler bunlar.


    "yeşil yol"daki (the green mile) adama götürseydiniz ya fareyi




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.