Şimdi Ara

İNGİLİZCE DÜŞÜNME MESELESİ. (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
64
Cevap
11
Favori
4.742
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: EliteMaster

    Yazdıklarını baştan sona okudum gerçekten ikna edici,ingilizce düşünerek pratikte konuşulur diye tahmin ediyorum,illaki ingiltere yada ingilizce konuşulan ülkelerde imkanın dahilinde yaşayarak öğrenmek akılda kalıcı olur, devamını bekliyorum :) egoları uğruna konuyu baltalamaya çalışanları kınıyorum.

    Değerli görüşleriniz için çok teşekkür ederim. Öğrenirken düşünüyorum ve neyi nasıl yapabileceğime ilişkin görüşlerimi yazıyorum. Faydası oluyorsa mutlu olurum.
    Sevgiler sunar, mutlu günler dilerim.
  • Fakat şunu da ilave edeyim: İngilizce konuşulan bir ülkede yaşamadığımız için, olayları yaşıyormuş gibi kafada canlandırmak, evet işe yarıyor ama sık sık başımı da çok ağrıtıyor. Çünkü beyninizi zorlamak zorunda kalıyorsunuz. Valla felsefe ile çok uğraşmış birisiyim, o bile böyle zorlamıyor beynimi. Motor hararet yapıyor.
  • HerhangiBiriyim H kullanıcısına yanıt
    Bilgini kendine saklamayıp bizlerle paylaştığın için emeğine yüreğine sağlık ... çok ama çok teşekkür edrim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kayzer123

    Bilgini kendine saklamayıp bizlerle paylaştığın için emeğine yüreğine sağlık ... çok ama çok teşekkür edrim

    Rica ederim. Bu güzel sözleriniz için asıl ben teşekkür ederim. Güzel günler dilerim.
  • İngilizce düşünebilme konusunda bir şeye daha dikkat çekeyim.

    Bazı şeyler nesnedir. Onlar için mümkün olduğunca sözlüğe bakınmaktan kaçının. Direkt Google'a yazıp görsellerine bakın.

    Mesela, pot ve painting gibi...

    Ayrıca, pot, potter, pottery gibi sözcükleri birbirleri ile ilişkileri içinde düşünebileceğiniz gibi, potter denilince aklınıza Harry Potter filmi gelebilir ve Potter'ı mesleğini icra ederken hayal edebilirsiniz.

    Biliyorsunuz, potter, pot yapan kimselere deniliyor.

    Ve able gibi sözcükleri mümkün olduğunca kendi başına ele almaktan kaçının. Bir cümle içinde kullanınca daha iyi düşünüp kavrayabilirsiniz.

    Mesela,

    I'm not able to walk, because I'm sick.

    gibi.
  • İngilizce düşünmeye çalışmak istiyorsanız, önemli bir nokta da şu:

    Look for fiilini mesela, Türkçe'ye "aramak" olarak çeviriyorsunuz. Sonuçta o anlama geliyor, evet. Ama bir de yanlışlık var.

    Çünkü aslında look for, ....İÇİN BAKMAK.


    İngilizce düşünmeye çalışıyorsanız, bu tür kelimeleri tam manasıyla İngilizce algılamaya çalışmakta yarar var.


    I was looking for you. dediğimizde, seni arıyordum gibi düşünmemek gerekiyor.

    Senin için bakınıyordum, daha doğru bir çeviri olur.

    Daha doğrusu da şu.

    Bakıyorum etrafa, ama bir nesne veya bir kimse için.

    Son olarak sadece bu iyeli nasıl yaptığımızı düşünmek ve İngilizce sözcüklerle yerli yerine oturtmak gerekiyor.


    Sanırım İngilizce düşünme konusunda sıkıntı yaşayanlar da en büyük güçlüğü bu tür ifadeler nedeniyle çekiyor.


    Pick it up gibi mesela. Bunları asla Türkçeye çevirmeyin. Sadece İngilizce kelimeleri kullanarak bu eylemleri nasıl yaptığınızı düşünün.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 2 Kasım 2013; 11:26:52 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    İngilizce düşünmeye çalışmak istiyorsanız, önemli bir nokta da şu:

    Look for fiilini mesela, Türkçe'ye "aramak" olarak çeviriyorsunuz. Sonuçta o anlama geliyor, evet. Ama bir de yanlışlık var.

    Çünkü aslında look for, ....İÇİN BAKMAK.


    İngilizce düşünmeye çalışıyorsanız, bu tür kelimeleri tam manasıyla İngilizce algılamaya çalışmakta yarar var.


    I was looking for you. dediğimizde, seni arıyordum gibi düşünmemek gerekiyor.

    Senin için bakınıyordum, daha doğru bir çeviri olur.

    Daha doğrusu da şu.

    Bakıyorum etrafa, ama bir nesne veya bir kimse için.

    Son olarak sadece bu iyeli nasıl yaptığımızı düşünmek ve İngilizce sözcüklerle yerli yerine oturtmak gerekiyor.


    Sanırım İngilizce düşünme konusunda sıkıntı yaşayanlar da en büyük güçlüğü bu tür ifadeler nedeniyle çekiyor.


    Pick it up gibi mesela. Bunları asla Türkçeye çevirmeyin. Sadece İngilizce kelimeleri kullanarak bu eylemleri nasıl yaptığınızı düşünün.

    I'm going downtown to look for a dress for jan's party.


    Bakın mesela. Bu yukarıdaki cümlede "look for" asla aramak anlamına gelmiyor. "Aramak" olarak ezberleyen biri için çok büyük sıkıntı ve anlama sorunları doğurur bu tür kullanımlar.

    Bu yüzden İngilizce'yi İngilizce'nin gerektirdiği şekilde öğrenmek önemli. Ben olsam sözlüğe "look for" için asla aramak yazmazdım. En fazla, "bir şey için bakmak" yazardım. Bazen aramak anlamına geliyor olsa bile. Çünkü "look for" doğrudan "aramak" sözcüğüne karşılık gelmiyor.

    Bu yüzden but tür kelimeleri İngilizce olarak anlamaya çalışmakta fayda var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 2 Kasım 2013; 18:53:57 >




  • Bu konuda söylemem gerektiğini düşündüğüm bir şey de şu:

    Mesela,

    Öyle bir an gelir ki, artık dayanamazsın.

    Derken, "ulan buraya 'ki' bağlacı koysak mı acaba?" diye düşünmeyiz.

    Öyle bir an gelir, artık dayanamazsın.

    Dediğimizde, bir eksiklik hissederiz. Yani ki kullanmazsak iki cümlecik arasında bağ kuran bir sözcük eksik olacak, bunu hissederiz.


    Tıpkı, Ali ve ben sinemaya gidiyoruz,

    Yerine,

    Ali ben sinemaya gidiyoruz.

    Dersek bir eksiklik ve tuhaflık olacağını fark edeceğimiz gibi.

    Çünkü, BİR ŞEY ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ BİZ. SÖZCÜKLER VE CÜMLELER BU İŞE YARIYOR.

    Dolayısı ile, yabancı dili öyle bir öğrenmeliyiz ki, anlatmak istediklerimizi doğru anlattığımızı fark edebilelim. Sadece gramere saplanıp kalmak, ya da formüllerle anlatmaya çalışmak olacak iş değildir. Hatta çok da sakattır. Daha önce de söyledim: Ben gramer öğrenmeye çalışmıyorum. Gramerden dil öğrenmek için yararlanmaya çalışıyorum


    Şimdi şu cümleye bakalım:


    John works very hard, he doesn't earn much money.


    Bir eksiklik ve bir sakatlık fark ediliyor değil mi? Çünkü ne anlatmaya çalışıyoruz ki biz bu cümle ile?

    Ama,

    Although John works very hard, he doesn't earn much money.


    Burada dikkat etmemiz gereken şey, although sözcüğünü hangi anlamı vermek için ve hangi işlevle kullandığımızdır. Bunu anlayıp kavradıktan sonra, zaten anlatmak istediğimiz şeye uygun olarak although sözcüğünü otomatikman kullanmak zorunda kalacağız, yoksa eksikliği ve tuhaflığı fark edeceğiz.


    KISACASI, ÖNEMLİ OLAN ANLAMAKTIR. ANLAMADAN ASLA FORMÜLLERLE ÖĞRENMEYİN, GRAMER DE İŞİNİZE YARAMAZ O ZAMAN.


    Not: Although gibi bir bağlacı kullanırken, aklınızın bir köşesinde contrast sözcüğü de olsun. Çünkü although tam da contrast anlatmak için kullanılan bir bağlaç.

    Şu örneği de yeni gördüm. Daha dikkat çekici ve çarpıcı aslında although'uyu daha iyi anlayabilmek açısından:


    She is very thin although she eats a lot.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 4 Kasım 2013; 15:07:18 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    Bu konuda söylemem gerektiğini düşündüğüm bir şey de şu:

    Mesela,

    Öyle bir an gelir ki, artık dayanamazsın.

    Derken, "ulan buraya 'ki' bağlacı koysak mı acaba?" diye düşünmeyiz.

    Öyle bir an gelir, artık dayanamazsın.

    Dediğimizde, bir eksiklik hissederiz. Yani ki kullanmazsak iki cümlecik arasında bağ kuran bir sözcük eksik olacak, bunu hissederiz.


    Tıpkı, Ali ve ben sinemaya gidiyoruz,

    Yerine,

    Ali ben sinemaya gidiyoruz.

    Dersek bir eksiklik ve tuhaflık olacağını fark edeceğimiz gibi.

    Çünkü, BİR ŞEY ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ BİZ. SÖZCÜKLER VE CÜMLELER BU İŞE YARIYOR.

    Dolayısı ile, yabancı dili öyle bir öğrenmeliyiz ki, anlatmak istediklerimizi doğru anlattığımızı fark edebilelim. Sadece gramere saplanıp kalmak, ya da formüllerle anlatmaya çalışmak olacak iş değildir. Hatta çok da sakattır. Daha önce de söyledim: Ben gramer öğrenmeye çalışmıyorum. Gramerden dil öğrenmek için yararlanmaya çalışıyorum


    Şimdi şu cümleye bakalım:


    John works very hard, he doesn't earn much money.


    Bir eksiklik ve bir sakatlık fark ediliyor değil mi? Çünkü ne anlatmaya çalışıyoruz ki biz bu cümle ile?

    Ama,

    Although John works very hard, he doesn't earn much money.


    Burada dikkat etmemiz gereken şey, although sözcüğünü hangi anlamı vermek için ve hangi işlevle kullandığımızdır. Bunu anlayıp kavradıktan sonra, zaten anlatmak istediğimiz şeye uygun olarak although sözcüğünü otomatikman kullanmak zorunda kalacağız, yoksa eksikliği ve tuhaflığı fark edeceğiz.


    KISACASI, ÖNEMLİ OLAN ANLAMAKTIR. ANLAMADAN ASLA FORMÜLLERLE ÖĞRENMEYİN, GRAMER DE İŞİNİZE YARAMAZ O ZAMAN.


    Not: Although gibi bir bağlacı kullanırken, aklınızın bir köşesinde contrast sözcüğü de olsun. Çünkü although tam da contrast anlatmak için kullanılan bir bağlaç.

    Şu örneği de yeni gördüm. Daha dikkat çekici ve çarpıcı aslında although'uyu daha iyi anlayabilmek açısından:


    She is very thin although she eats a lot.



    Dostum nihayet yabancı bir dilin formüllerle öğrenilemeyeceğini anladın artık. Kulak aşinalığı ve konuşmaya çaba göstermek işin temelini oluşturuyor. Konuşabilen, duyduğunu anlayabilen insan eğer canı çok istiyorsa o göklere çıkarılan "gramer" konusuna çıkmamak üzere girebilir.

    Herkesin yabancı dili öğrenme amacı farklı sonuçta. Kimisi kız tavlar, kimisi oyun hileleri öğrenmekster kimisi de akademik kariyer için yabancı kaynakları taramak adına bu işe girişir.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Who is your daddy?

    Direkt Google'a yazıp görsellerine bakın. Bu yolu kullanıyorum daha akılda kalıcı oluyor. Teşekkürler hocam. Devam paylaşımlarını severek okuyorum.


    Önemli değil. Zaten eminim ki sizin de aklınıza kolayca gelecek bir şeydi. Ben de aynısını yapıyorum. En son monster kelimesine bakmıştım.
  • pre-intermediate seviyesini bitirmemiş birisi için bu olanaksız geliyor bana. türkçeyi hayatımızdan çıkarmamız gerek -kanımca- her şekilde. dizi, film direk ingilizce altyazı ve ingilizce dublajlı izleyerek. anlamasak da gazete, haber okuyarak. falan filan. yani türkçeyi ne kadar çok çıkarıp ingilizceyi sokarsak bu iş o kadar kolay gibi. açıkçası ben şuanda ingilizce düşünme olayını pek beceremiyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Grimmjow Jaggerjack

    pre-intermediate seviyesini bitirmemiş birisi için bu olanaksız geliyor bana. türkçeyi hayatımızdan çıkarmamız gerek -kanımca- her şekilde. dizi, film direk ingilizce altyazı ve ingilizce dublajlı izleyerek. anlamasak da gazete, haber okuyarak. falan filan. yani türkçeyi ne kadar çok çıkarıp ingilizceyi sokarsak bu iş o kadar kolay gibi. açıkçası ben şuanda ingilizce düşünme olayını pek beceremiyorum

    Ne çabuk okudun hepsini. Muhtemelen sadece biraz göz atıp sıkıldın. Bence bir ara hepsini okusan yararlı olabilecek şeyler bulabilirsin.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    quote:

    Orijinalden alıntı: Grimmjow Jaggerjack

    pre-intermediate seviyesini bitirmemiş birisi için bu olanaksız geliyor bana. türkçeyi hayatımızdan çıkarmamız gerek -kanımca- her şekilde. dizi, film direk ingilizce altyazı ve ingilizce dublajlı izleyerek. anlamasak da gazete, haber okuyarak. falan filan. yani türkçeyi ne kadar çok çıkarıp ingilizceyi sokarsak bu iş o kadar kolay gibi. açıkçası ben şuanda ingilizce düşünme olayını pek beceremiyorum

    Ne çabuk okudun hepsini. Muhtemelen sadece biraz göz atıp sıkıldın. Bence bir ara hepsini okusan yararlı olabilecek şeyler bulabilirsin.

    Yuzde yetmisini okudum ya Yalniz ben ceviri isi yapiyorum bu yuzden turkce dusunmek zorundayim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Size, bir yöntemden bir kez daha bahsedeyim.

    Cümleleri Türkçe'ye çevirerek anlamaya çalışmaktan kaçının. Zorlandığınız noktalar mı oluyor?

    Mesela, ben "Why can't we all be friends?" cümlesini ilk anda algılamakta zorlandım. Why ve can't sözcükleri yan yana geldiği için can'tin hangi anlamı kattığını İngilizce anlamakta zorlandım.

    Ama kolayı var.

    We can be friends.

    Can we be friends?

    Can't we be friends?

    Why can't we be friends?

    Why can't we all be friends?


    Bu şekilde Türkçe'ye çevirmeden anlayabilmek ve düşünebilmek daha kolay değil mi?
  • Hocam selam
    Why can't we be friends? neden arkadaş olamayız demek zannediyorum
    araya .all. katıp neden hepimiz arkadaş olamayız mı demek istenmiş

    @HerhangiBiriyim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: logitech34

    Hocam selam
    Why can't we be friends? neden arkadaş olamayız demek zannediyorum
    araya .all. katıp neden hepimiz arkadaş olamayız mı demek istenmiş

    @HerhangiBiriyim

    Evet, aynen öyle. Beni biraz da oradaki all şaşırtmış.

    Ama Türkçe'ye çevirmişsin. İşte ben bundan kaçınıyorum ve o yüzden hiç Türkçe'sini yazmadım.
  • Burada bazı şeyleri birkaç defa tekrarlamıştım.

    1. İngilizce çalışırken mümkün olduğunca Türkçe'den uzak durun. Çünkü aklınız ister istemez Türkçe sözcüklere kayacak ve dolayısı ile okuduğunuzu Türkçe algılayıp anlamaya çalışacaksınız.

    2. ANLAMAK ÇOK ÖNEMLİ.


    Bu arada şunu söylemeliyim. Biliyorsunuz İngilizce'de, may, can ve able; bizde ise -bilmek sözcükleri kullanılır bir şeyi yapmaya gücümüzün yetip yetmediğini anlatmak için. "Bunu kaldırabilir misin?" gibi.

    Değil mi? Bir şeyi kaldırmak için, onu kaldırmaya yetecek gücünüzün olması lazım. Bir şeyi anlayabilmek için ise, onu anlamanızı sağlayacak zekânızın olması lazım. Zekâ yetmeyince olmuyor işte maalesef. Benim yazdığım bir şeyi biri başka bir yerinden anlamıştı bu yüzden.


    Bir şeyi anlayamadan kullanamazsınız. Sorarım size, bir uzaktan kumandanın nasıl kullanıldığını anlayamadan onu kullanabilir misiniz? Elbette ki hayır. Olsa olsa abuk sabuk şeyler yapar, bozarsınız. Bu yüzden her makinenin kullanım rehberi var. Türkçe biliyorsunuz diye, size kullanım rehberi vermiyorlar mı? Veriyorlar. Çünkü orada yazılanları okuyup, anlayıp makinenin nasıl kullanılacağını öğrenmeniz gerekiyor.

    Türkçe bir sözcüğü de, İngilizce bir sözcüğü de anlamadan kullanamazsınız. Olsa olsa abuk sabuk şeyler söylersiniz en fazla.

    Size desem ki, "bu yüzden" sözü ne demek? Muhtemelen, "bir şeyi neden yaptığımızı anlatmak için kullanırız 'bu yüzden' lafını" diyeceksiniz.

    Hastayım, bu yüzden okula gitmedim.

    Okula gitmeme nedenimiz, hasta olmamız. Bunu belirtmek için bu yüzden lafını kullanırız.

    Aynı şeyi İngilizce'de therefore sözcüğü ile yapıyoruz işte. Nasıl ki, Türkçe bir kelimeyi kullanabilmek için ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Anlamadan olmaz.

    Ama bu anlama eyleminde şu ÇOK ÇOK ÖNEMLİ: Kelimeler, olayları, olguları, nesneleri, davranışları anlatır. Önemli olan İngilizce ya da Türkçe'den çok, hangi kelimenin neyi ve nasıl anlatmak için kullanıldığını ANLAMAKTIR.

    Kilit nokta bu. Aklınızda kalsın.




  • Hocam teşekkür

    Therefore nin Bu yüzden demek olduğunu unutmamak üzere anladım

    Bu yüzden demek anlamına gelen birkac kelime daha olmalı

    Hangisi cümlenin ortasında kull. hangisi başında kull.
    birde bunları izah eder misiniz ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: wayfarer2140

    Hocam teşekkür

    Therefore nin Bu yüzden demek olduğunu unutmamak üzere anladım

    Bu yüzden demek anlamına gelen birkac kelime daha olmalı

    Hangisi cümlenin ortasında kull. hangisi başında kull.
    birde bunları izah eder misiniz ?

    Rica ederim, önemli değil de. Kalıp olarak düşünmemeye ve ezberlememeye çalışın.

    Doğrusu tam da şu: BİR ŞEYLER ANLATMAK İÇİN YERİ GELDİĞİNDE HANGİ SÖZCÜĞÜ NEDEN, NE ŞEKİLDE KULLANMANIZ GEREKTİĞİNİ ZİHNİNİZ OTOMATİK OLARAK SEÇMELİ. Yani, "şu şurada mı kullanılır?" filan diye düşünerek cümle kurmazsınız, tutukluk yaparsınız. BİR ŞEY ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ VE O ŞEYİ HANGİ SÖZCÜKLERLE NASIL ANLATABİLİRSİNİZ? Bunun cevabı İngilizce'yi doğru şekilde algılamak, anlamak, öğrenmek ve kavramaktan geçiyor.

    Zaten, doğru şekilde çalışıyorsanız, hangi sözcüğü ne şekilde kullanabileceğiniz de aklınıza yerleşir.

    Şimdi şuna bakalım:

    Neyi nasıl anlatmaya çalıştığınıza göre, bazı sözcüklerin yerleri değişebilir, ama bazı sözcüklerin yerleri değişmez.


    Mesela, "bu yüzden" sözcüğünü ilk keli,me olarak kullanamazsınız.

    Bu yüzden küstüm.

    Dersem tuhaf olmaz mı?

    Bana kazık attı bu yüzden küstüm.

    Diyebiliriz ama.

    Yani, dikkat etmeniz gereken şey, hangi sözcüğü, neyi anlatmak için YERİ GELDİĞİNDE nasıl kullanmanız gerektiğini bilmektir. Yoksa "şu sözcük cümlenin başında mı kullanılır, ortasında mı kullanılır" değildir esas mesele.




  • I'm going to have to pull two teeth, Jim.


    Yukarıdaki cümle, iki yardımcı fiil kullanıldığı için, İngilizce düşünme konusunda beni biraz zorlayınca daha basitleştirmek için aşağıdaki cümleyi kurdum.

    I'm going to have to kill him.

    Şöyle düşünün, birisi sürekli sizi sıkıntıya sokup zarar veriyor ve çok sinirleniyorsunuz. Adamdan kurtulmanız gerektiğine inanıyorsunuz. İşte tam da o an, bu cümleyi söylüyorsunuz:


    I'm going to have to kill him.
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.