Şimdi Ara

Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
4 Misafir - 4 Masaüstü
5 sn
43
Cevap
5
Favori
2.131
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • tulunoglu kullanıcısına yanıt

    Rica ederim. Saygılar.

  • Sony Elcaset (1976-1979)


    Bu biraz uzun bir mesaj olacak, uyarayım, sıkılıp yarıda bırakabilirsiniz. Uzun olacak çünkü unutulmuş bir hifi teknolojisinden ve neden tutmayıp unutulduğundan söz edeceğim. Dolayısıyla neden bu teknoloji ortaya çıktı, kimler bu kampa katıldı gibi detaylardan söz etmeden teknolojiyi kavramak pek mümkün değil.


    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Her şey Philips’in kompakt kaset teybi 1963 yılında piyasaya sürmesiyle başladı. O tarihlerde RCA Victor, Telefunken ve Grundig gibi firmaların kendi kartuş teypleri vardı ve Philips bunlarla rekabet edebilecek bir alternatifin peşindeydi. Piyasayı domine etmek isteyen Philips, bunun için Japon elektronik devlerinin yardımına ihtiyaç duyuyordu. Sony, lisansı ücretsiz vermesi konusunda baskı yapınca, Philips çaresiz kaldı ve Japon üreticilere lisansı ücretsiz verdi. Böylece Philips kompakt kaset teybin o dönemde giderek popüler olan 8-izli kartuş gibi rakiplerine karşı önü açılmıştı ve 70’lerle birlikte kompakt kaset pazarda dominant kaset formatı haline geldi.


    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Ancak kompakt kaset teybin ciddi bir sorunu vardı. Philips kompakt kaset teybi başlangıçta bir hifi medyumu olarak düşünmemişti. Philips’in amacı kolay kullanılan, pratik, küçük, rahat taşınabilir ve en az 1 saat kayıt yapabilen bir kayıt medyumu yaratmaktı. Başlangıç amaçları böyle ortaya konduğunda ortaya çıkan ürün pek de hifi standartlarını karşılayabilir kabiliyette olmuyordu. Oysa makara teyp deklerde kayıt kalitesi çok yüksek olabiliyordu. Neden böyleydi peki?


    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Burada bir parantez açıp biraz da manyetik teyp üzerine kayıt yapmanın inceliklerinden söz etmem gerekiyor. İlk şerit teypler önce kağıt, sonra polyester (plastik) bir şerit üzerine yapıştırılmış çok ince manyetik demir tozundan oluşuyordu. Demir tozunu oluşturan tanecikler (partiküller) çok çok küçüktü ve her biri manyetik alanda N ve S kutuplu mikroskobik bir mıknatıs gibi davranıyordu. Eğer bu şeridi kendisini yaratan sinyalin frekansına bağlı olarak sürekli yön değiştiren bir manyetik alandan geçirirseniz, rastgele dizilmiş olan bu küçük mıknatıs parçacıkları manyetik alanın yönüne göre belli bir düzende sıraya giriyordu. Daha sonra bu şeridi elektromanyetik bir kafanın üzerinden geçirirseniz, bu minik mıknatıslar, sayesinde sıralandıkları sinyalin aynısını kafada endükleyebiliyorlardı. Yani bir sinyal manyetik olarak kopyalanıp saklanabiliyordu.


    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Ancak kopyalanan sinyalin aslına sadık yani hifi olması hususunda bazı rezervler ve limitler söz konusuydu. Her şeyden önce bu minik mıknatısların kayda değer bir kısmı kayıt esnasında çeşitli teknik ve mekanik nedenlerle içinden geçtikleri manyetik alandan etkilenmiyordu ve teknik adı hışırtı (“hiss”) olan bir arka plan (veya “taban”) gürültüsüne yol açıyorlardı. Bu da medyumun yani manyetik kaydın Sinyal/Gürültü (S/N) oranının görece düşük kalmasına neden oluyordu. Ayrıca sinyalin sinüs dalgasının pozitif yarısından negatif yarısına geçerken sıfır noktasında sıfıra düşen manyetik alan nedeniyle o esnada manyetize olamayan partiküller distorsiyona yol açıyordu.  Hışırtıyı azaltmak,  manyetik partiküllerin manyetik alana hassasiyetini artırmak ve sıfır noktası distorsiyonunu minimize etmek için “Bias” adı verilen ultrasonik bir sinyal ile ses sinyalini modüle eden bir çözüm buldu mühendisler ve bu manyetik şeridin bir kayıt medyumu olarak önünü açtı.. İkincisi manyetik kaplamanın sinyal saturasyon eşiği çok yüksek değildi ve bu yüzden dinamik erim dediğimiz kaydedilebilen en düşük sinyal seviyesi ile en yüksek sinyal seviyesi arasındaki fark insan kulağının algılama derinliğinin altındaydı (65 vs. 100 dB). Üçüncüsü, frekans tepkisi ile MOL (maksimum çıkış seviyesi) büyük ölçüde manyetik şeridin iz kalınlığına ve daha önemlisi manyetik şeridin kayıt kafası üzerinden akma hızına bağlıydı. Hız (ve iz kalınlığı) arttıkça manyetik partiküllerin manyetik alana hassasiyeti artıyor, hışırtı tabanı daha aşağıya itiliyor ve yüksek frekanslarda daha yüksek saturasyon değerleri veriyordu. Ancak hızı artırmanın bir bedeli vardı: Belli uzunlukta bir manyetik şeride yapacağınız kayıdın süresi kısalıyordu. Kalınlığı artırınca da maliyet, transport ve taşınabilirlik sorunları ortaya çıkıyordu.


    Technics RS-7900US

    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Kısacası, manyetik kayıtın "high fidelity" bir medyum olabilmesinin önünde aşılabilir nitelikte olsa da bazı teknik zorluklar vardı. Ancak o dönemde yani 1950’lerde hifi müzik dağıtımı için kullanılan yalnızca tek bir medyum vardı: Plak ve plak; S/N oranı, dinamik erim, frekans tepkisi, kanal ayrımı vb. gibi performans parametrelerinde zaten manyetik şeritten daha ilerde değildi. Üstelik mobil kullanıma uygun da değildi. Oysa manyetik şerit mobil kullanıma izin verebilirdi. İlk manyetik şeritler makara deklerde kullanıldı. Makara dekler plaktan daha yüksek bir hifi performansına sahipti ama taşınabilir nitelikte değillerdi. Bu yüzden ağırlıklı olarak kayıt stüdyolarında, radyolarda, gece kulüplerinde ve evlerde kullanılmaktaydı.  Bu esnada RCA Victor (Şimdi Sony’e ait) portatif kullanım için bir manyetik teyp kartuşu piyasaya sürdü. Onu Telefunken, Fidelipac (NAB kartuş) ve Grundig’in kendi kartuşları izledi. Yarışta geri kalmak istemeyen Philips, rakip kartuşlardan daha kullanışlı bir medyumun peşindeydi. Temel amaç portatif yani taşınabilir olması, hatta cebe sığacak kadar küçük olması ve bir plağı komple kaydedebilecek kadar da süre vermesiydi. Amaç müzik kaydından çok dikte kaydında kullanılmasıydı. Böylece ilk Philips teyp kasedi 1963 yılında ortaya çıktı. İlk çıkanlar C60 formatındaydı ve her 2 yüze de toplam 1 saat (veya 1,5 saat) kayıt yapabiliyordu. Hem küçük olması hem de 1 saat kayıt yapabilmesi için Philips mühendisleri performanstan iki fedakarlık yaptılar: 1. İz genişliğini çok dar tuttular (mono: 1,5 mm, stereo: 0,6 mm), 2. Teyp akış hızını çok yavaş tuttular (4,76 cm/s). Bunun sonucu olarak performans parametreleri makara teybe göre çok zayıf kaldı. İlk kaset teyplere 12-13 KHz’in üzerinde sinyal kaydedilemiyordu ve baslar da 45-50 Hz’in altına inemiyordu. Kanal ayrımı 30 dB civarındaydı (plakta 25 dB’e kadar düşüyordü) ve dinamik erim de 45-50 dB civarındaydı. Bu değerler gerçek bir hifi deneyimi için pek de ümit verici sayılmazdı. Ne var ki, Philips kaset geliştirildikçe, müziği ve ses kaydını özgürleştirmişti. Artık otomobillerde radyoya bir alternatif sunulabilirdi. Üstelik yanınızda taşıyabildiğiniz bir kaset teyp çalar ile dışarda sesleri, konuşmaları ve hatta gerekirse canlı müziği kaydedebiliyordunuz. Philips yarattığı kartuş formatı rakiplerine üstünlük sağlasın diye Japon elektronikçileriyle işbirliği yaptı ve Philips kompakt kaset zamanla endüstri standardı haline geldi.


    JVC LD-777

    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Geldi ama hala muteber bir hifi medyumu değildi. Düşük kafa hızı ve çok dar iz genişliği yüzünden gerçek bir hifi deneyimi sunmaya ve müziğin sonik derinliğini aktarmaya pek yakın değildi. İşte bu esnada Sony önderliğinde Panasonic ve Teac bir araya gelerek yeni bir kaset formatı oluşturmaya karar verdiler. Bu yeni kaset formatı prensip olarak kompakt kasetin 2 temel sorununu aşmaya odaklanmıştı: Kafa hızı ve iz genişliği. Yeni format Philips kasedin 2 katından büyüktü. 10x15x2 cm ölçülere sahipti. Bu nedenle adını Elcaset koydular. "Large Cassette" = L-Cassette’nin okunuşu olan Elcaset! Bu formatta kafa hızı 2 katına çıkarıldı (9,5 cm/s). Şerit genişliği de 3,81 mm’den 6,35 mm’ye çıkarıldı. Bununla yetinilmedi, Philips kasedin stereodaki 4 iz yoluna karşılık stüdyolar kayıt esnasında değişik amaçlarla kullansın diye 6 iz yolu yarattılar. Dahası da vardı: Philips kasetlerde kusurlu imal edilmiş kartuş gövdeleri şeridin akışında ani yavaşlama ve hızlanmalara yol açabiliyordu. Bu da kendini müzikte pitch kayması olarak gösteriyordu. Bundan kaçınmak için Elcaset konsorsiyumu, aynı VHS video teyplerde olduğu gibi kaset yuvaya yüklendiğinde şeridin çalınacak kısmını kartuştan çekip çıkaran karmaşık bir transport mekanizması geliştirdi. Böylece kartuş gövdesindeki kusurlar, düzlemindeki dalgalanmalar çalınan müziğe etki edemeyecekti.

    Yapılan testlerde formatın makara deklerin 9,5 cm/s hızı ve ¼ inç makara seçilerek yapılan kayıtlarına eşit ya da daha iyi sonuçlar verdiği görüldü. Daha iyi sonuç vermesinin en önemli nedeni Elcaset kayıt kafasının 9,5 cms hıza ve 6,35 mm şerit genişliğine göre optimize edilmiş olmasıydı. Yani kafa ve kafadaki manyetik açıklığın boyutları Elcaset şeride göre imal edilmişti. Makara deklerde ise bu olanak pek yoktu çünkü makara dekler 9,5 cm/s, 19 cm/s ve 38 cm/s (hatta 76 cm/s olanları da vardı) gibi kayıt hızını seçebileceğiniz farklı hızlarda çalışabiliyordu. Bu yüzden kafalarını tek bir hıza göre optimize etmeleri mümkün değildi. Üreticiler daha çok en sık kullanılan makara dek hızı olan 19 ve 38 cm/s hıza göre kafaları elden geldiğince optimize ediyorlardı. Bu da Elcaset için seçilen hız olan 9,5 cm/s hızda makara deklerin Elcaset formatına kıyasla duruma göre bir tık daha zayıf performans göstermesine yol açabiliyordu.


    Teac AL-700

    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Evet, Elcaset performans testlerini başarıyla geçmişti ve Philips kompakt kasedin yetersizliklerinin üstesinden gelerek gerçek bir hifi kayıt medyumu olmaya adaydı. Böylece peşpeşe ilk deklerini piyasaya sürdüler. Sony EL-4, EL-5 ve EL-7 modellerini piyasaya sürdü Ardından portatif modeli olan EL-D8’i pazara sundu. Panasonic Technics markası altında ilk Elcaset deklerini piyasaya sürdü: RS-7500US ve RS-7900US. Teac ilk Elcaset modelini AL-700 adı altında piyasaya sundu. Onları Hitachi Lo-D markası altında piyasaya sürdüğü D-9000 dek ile izledi. Daha sonra JVC LD-777 modeli ile,  Wega da E-4950 modeli ile Elcaset sahnesinde yerlerini aldılar.


    Sonra ne mi oldu?


    Bugüne kadar hiç Elcaset bir teyp kartuşu ve onu çalan bir dek görmediğinize göre ne olduğunu biliyorsunuz: Format tutmayıp terk edildi.


    Peki neden tutmadı?


    Birincisi, Elcaset formatının fikir babası ve patronu olan Sony, Betamax video formatında yaptığı hatayı yaptı. Aslında Betamax aynı hatanın ikincisiydi. İlki Elcaset oldu. Elcaset formatını medyasını yani içeriğini üretmeden piyasaya sürdü. Oysa müzik yapımcısı firmalarla anlaşıp LP’lerin Elcaset versiyonlarını piyasaya sürmesi gerekiyordu. Dinleyecek bir şey olmayınca tüketiciler Elcasete ilgi göstermediler.


    İkincisi Elcaset dekler daha pahalıydı. O yüzden format olarak odyofil çevreleriyle sınırlı kaldı.


    Üçüncüsü 70’ler punk müziğin yükseldiği yıllardı ve punk dinleyicileri diğer müzik türlerini dinleyenler kadar ses kalitesine düşkün değildi. Bu da pazarı daraltan bir unsur olarak göze çarpıyordu.


    Dördüncüsü, plak yapımcıları Elcasetle yaklaşık tarihlerde piyasaya çıkan Dolby B gürültü azaltma sistemi ile üretilmiş hazır kasetleri piyasaya sürdüler. Dolby B S/N oranını 10 dB kadar iyileştiriyordu ve böylece kompakt kasedin S/N oranı 60 desibelin üzerine çıkmıştı. Hışırtı sorunu bir ölçüde azalmıştı. Tüketiciler bu hazır kayıtlı (prerecorded) kasetlere yoğun ilgi gösterdiler.


    Beşincisi, yeni kaset teyp formülasyonları müzik kaydında daha iyi sonuçlar vermeye başlamıştı ve tam da o aralar CR2 kasetler piyasaya sürüldü. Kromdioksit kasetler hemen her bakımdan ferrik kasetlerden daha iyi kayıtlar üretiyordu. Zaten onu hemen sonra Tip IV metal kasetler izledi ki metal kasetlerde kayıt gerçekten tatmin edici sonuçlar veriyordu.


    Altıncısı, Nakamichi Philips kompakt kasedin limitlerini sonuna kadar zorlayan ve kullanan müthiş kaset dekler üretmeye başlamıştı. O kadar ki, kaset teyp kaydında çıtayı Nakamichi dekler belirler olmuştu. 1973’de piyasaya çıkan Nakamichi 1000 ve onu izleyen 1000 II modeli dekler gerçekten aslının bire bir kopyası kabul edilebilecek kadar kaliteli kayıtlar üretiyordu. Nakamichi Philips kompakt kasedin tüm potansiyelini sonuna kadar kullanabilen dekleri ile kompakt kasedin bir kenara atılamayacağını göstermişti.


    Yedincisi, Dolby B’yi 1980’de 20 dB gürültü azaltımı sağlayan Dolby C ve 30 dB kapasiteli DBX gürültü azaltım sistemleri ve yine dinamik erimi artıran DBX’in expander’leri piyasaya çıktı. 1982’deki Bang&Olufsen’nin Dolby HX Pro’su ise kompakt kasedi kabul edilebilir bir hifi medyumu seviyesine yükseltmişti.


    Sekizincisi ve sonuncusu, Elcaset formatı yukardaki sebeplerden anlaşılacağı üzere biraz geç kalmıştı. Format 2-3 yıl önce piyasaya sunulsaydı muhtemelen tutacaktı ama tam da Philips kompakt kasedin teknolojisinin gelişmeye başladığı ve hazır kaset pazarının hızla büyüdüğü bir döneme denk gelmişti.


    Lakin görünürdeki en büyük hata Sony’nin Elcaset formatında hazır kayıtlı kasetleri piyasaya sunmamasıydı. Sony muhtemelen Elcaset deki olmadığı için insanların bu kasetleri satın almayacağını düşünmüştü ama dinlenecek bir şey olmadan da insanlar deki almıyordu. Yumurta-tavuk ikilemini maalesef Elcaset formatı aşamadı.


    Sony EL-7 Elcaset Dek


    Burada sözünü edeceğim Sony EL-7 Elcaset dek piyasaya sürülmüş Elcaset deklerin içinde en çok üretilen olarak göze çarpıyor. Zaten EL serisinin TOTL dekiydi. EL-7 aynı zamanda Wega ve Hitachi tarafından kendi marka ve model designasyonları altında satışa sunuldu.


    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri

    Sony EL-7 3 motorlu, 3 kafalı, çift kapstanlı bir dekti. Üzerinde Dolby B gürültü azaltım sistemi vardı. 1976 yılında piyasaya sürülmüştü. Ferric (Type I) CR2 (Type II) ve Ferrochrom (Type III) kasetlere kayıt yapabiliyordu. Ferrokrom kasette frekans tepkisi +/- 3 dB 15 Hz – 27 KHz arasındaydı. Dolby B ile S/N oranı 67 dB’di. Kompakt kasetli deklerin S/N oranı ise Dolby B ile o dönemde 60-61 dB civarında dolaşıyordu (Nakamichi 1000 63 dB). Technics RS-7900US Elcaset modeli ise Dolby B ile 73 dB S/N oranına ulaşabiliyordu.


    Günümüzde Sony EL-7’nin nadir bulunan bir model olduğunu ve çok yüksek fiyatlara el değiştirdiğini söylememe gerek yok sanırım. Zaten pek de el değiştirmiyor çünkü sahipleri çok nadir bir cihaza sahip olduklarının farkındalar ve bu yüzden elden çıkarmaya çok istekli olmuyorlar. Türkiye’de hiç Elcaset dek var mı bilmiyorum. Ben hiç duymadım, görmedim.


    Kült/İkon Haline Gelmiş Stereo HI-FI Bileşenleri


    Elcaset formatının kendisi bugün artık bir kült haline geldiği için buraya ekleme gereği duyduğumu belirtmeliyim. Yoksa çığır açmış, fark yaratmış, efsane olmuş bir Elcaset dek olmadı hiç...




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Torlak Kemal -- 26 Ocak 2024; 18:45:43 >




  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.