Şimdi Ara

++ organ nakli (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
61
Cevap
0
Favori
4.397
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • kaynak:http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00216.htm (islam hukuku profesörü)

    BEYİN ÖLÜMÜ, ORGAN BAĞIŞI VE NAKLİ BİLGİ NOTU SORULAR:

    Bazı hastalıkların tedavisi yalnız organ veya doku nakli ile mümkün olup, bu durum, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık problemleri arasında yer almaktadır ve hayatlarının devamı sadece organ nakline bağlı olan hastaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
    Ülkemizde yeterli sayıda organ ve doku nakli merkezi ve bu konuda deneyimli bilim adamları olduğu halde, yapılan organ nakli sayıları yetersiz kalmaktadır. Bunun en önemli nedeni, halkımızda organ bağışı bilincinin gelişmemiş olması ve organ bağışlarının gelişmiş ülkelere göre çok düşük olmasıdır. Bunda inanç konusu önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. İspanya'da kadavra (ölü) vericilerden organ kullanılabilme oranı, milyon kişi başına 32 iken, ülkemizde bu oran 1,5 (bir buçuk) tur. Bu sebeple kadavra verici sayısının arttırılmasının, ülkemizde organ naklinin yeterli seviyeye gelmesi için şart olduğu bilim adamlarımızca önemle vurgulanmaktadır.
    Kadavradan organ bağışı; ölümden sonra organlarının başka bir insan için kullanılmasına izin vermek anlamına gelmektedir. Ancak her ölünün organları nakil için kullanılamaz. Kişi yalnızca yoğun bakım servislerinde, "BEYİN ÖLÜMÜ" ile ölmüşse organları kullanılabilmektedir.
    Ülkemizde kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, pankreas, ince barsak gibi organların ve kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kemik iliği gibi dokuların nakli yapılabilmektedir. Bu organ ve dokulardan;
    - Kemik iliği------- yalnızca canlıdan,
    - Karaciğer ve böbrek---- hem canlı hem kadavradan
    - Kalp, Kalp kapağı,Akciğer, Pankreas, İnce barsak, Kornea- yalnızca kadavradan
    alınarak nakledilebilmektedir.
    Organlar, nakil cerrahisinde uzmanlaşmış ekipler tarafından, ameliyathane ortamında alınmakta ve ceset bütünlüğünde hiçbir bozulma olmamakta, sadece ameliyat dikiş izi bulunmaktadır. Kemik iliği, canlıdan iğne ile alınmakta olup, bu işlemin hiçbir tehlikesi yoktur. Gözün kornea tabakası ise, ince bir tabaka olup bu alındığında, değil normal insanların, göz hekimi haricinde diğer hekimlerin bile bunu anlaması zordur ve gözde hiçbir değişiklik fark edilmemektedir. Yani organ ve dokuları alınan cesette hiçbir parçalanma yada şekil bozukluğu oluşmaz.
    Halen yürürlükte olan mevzuata göre "KADAVRA DONÖR (ÖLÜ VERİCİ)" tanımı şöyle yapılmaktadır: "Beyin ölümü gelişmiş, beyin cerrahisi uzmanı, nöroloji (beyin hast.) uzmanı, kardiyoloji (kalp hast.) uzmanı ve anestezi-re animasyon (narkoz ve yoğun bakım) uzmanından oluşturulmuş bulunan "beyin ölüm kurulu" tarafından onaylanmış, (yeni kanun taslağında bu kurul sadece nöroloji ve anestezi-re animasyon uzmanı olmak üzere iki hekimden oluşacaktır), sağlığında organ ve dokularını bağışlamış yada ailesinden organ bağışı için resmi izin alınmış, dolaşım ve solunumu ancak cihazlara bağlı olarak sürdürülebilen, "tıbbi olarak geri dönüşümü mümkün olmayan vaka", "kadavra donör" olarak kabul edilmektedir.
    Tıbben, şuurun gitmesinden beyin ölümü denen safhaya kadar, "KOMA-DERİN KOMA - BİTKİSELHAYAT" denen aşamalar mevcut olup, bu durumların tamamında geri dönüş, yani hastanın iyileşmesi mümkündür, bitkisel hayattaki bir kişinin mucizevi olarak iyileşebildiği vakalar dahi bildirilmiştir. Bitkisel hayattaki insanda beynin korteks (kabuk) denen kısmı ölmüş olup, bu kısım hafıza, zeka, kişilik vb özelliklerin kontrol edildiği kısımdır. Bitkisel hayattaki hastalarda beyin sapı dediğimiz ve hayati organların kendi kendine çalışmalarını, birtakım hayati refleks fonksiyonları yürüten kısmı ise ölmemiş, çalışmaya devam etmektedir. Bu nedenle bitkisel hayattaki kişiler ölü kabul edilmez ve organları nakil için alınmaz. Ancak "BEYİN ÖLÜMÜ" denen durumda beynin korteks tabakasının haricinde beyin sapı dediğimiz bölümü de tamamen ölmüş olup iyileşme kesinlikle mümkün değildir ve bu kavram "beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybını" ifade etmektedir. Bu durum tıptaki teknolojilerin ilerlemesiyle ortaya çıkan bir kavram ve durumdur.. "YOĞUN BAKIM" servislerinde koma halindeki hastalar vantilatör denen solunum cihazına bağlanır ve bu cihaz vasıtasıyla, akciğerlerin şişirilmesiyle solunum sağlanır.(Bu hastalar cihazdan çekildiğinde önce solunum ve sonra kalp durur.) Vantilatör desteğiyle solunumu sağlanan ve kalbi çalışmakta olan bu hastalarda beyin fonksiyonları mevcutsa asla cihazdan çekilmez, beyin ölümü sınıfına girmez ve bunlardan organ nakli yapılmaz. Sadece, bir süre sonra yukarda açıklanan beyin sapı ölümünün de gerçekleşmesiyle, beynin tüm fonksiyonları yitirilip, omur iliğe bağlı basit refleksler haricinde başka hiçbir tepki alınmayan hastalar için aşağıda açıklanan kriterler dahilinde "BEYİN ÖLÜMÜ = TIBBİ ÖLÜM" tanısı konur ve bu durum, bitkisel hayatın da ötesinde bir safhadır.
    Bu güne dek beyin ölümü tanısı konmuş hiç kimse geri dönmemiş, yani iyileşmemiştir. Beyin ölümü gerçekleşmiş herkes ya bir süre sonra makinelere rağmen akciğer ve kalbi kendiliğinden durarak, yada makinenin fişi çekilmek kaydiyle akciğer solunumu olmadığı için kalbi de durarak morga yollanır. Bazen beyin ölümü gerçekleşmeden de kalp durmakta, bu durumda ise pacemaker denen ve kalbe elektrik yollayarak kasılmasını, yani kan pompalamaya devam etmesini sağlayan aletler vasıtasıyla kalp çalışmaya devam ettirilmektedir. Kısaca, bu günkü tıp, beyin ölümünü gerçek ölüm olarak kabul etmektedir.
    Beyin ölümünün tanısı ise şöyle konmaktadır.
    1- Beyin hasarına yol açan neden belirlenmiş olmalı ve koma hali ;
    a) Primer hipotermi (vücut ısısının düşmesi, donma),
    b) Hipovolemik (kan-sıvı kaybına bağlı) yada hipotansif (tansiyonun sıfırlanmasına bağlı) şok durumları
    c) Geriye dönüşümü sağlayabilecek zehirlenmeler (barbitürat ve diğer sedatifler, depressan ve narkotik maddeler) ile metabolik ve endokrin bozukluklar (şeker koması, tiroit koması, böbrek üstü bezi koması vs durumlar)
    nedeni ile OLMAMALIDIR.
    2- Bilincin tam kaybı söz konusu olmalıdır.
    3- Kendiliğinden oluşan hareket ve kasılmalar bulunmamalı ve tüm ağrılı uyaranlara yanıt alınmamalıdır.
    4- Kendiliğinden solunumun bulunmamalı, hasta üç dakika cihazdan (vantilatör) ayrıldığında hiçbir solunum belirtisi bulunmamalıdır.(Apne testi)
    5- Beyin sapı reflekslerinin tamamen kaybolmuş olmalıdır, ki bunlar:
    a) Göz bebekleri tamamen dilate (büyümüş) ve ışıklı uyaranlara cevap vermiyor olması
    b) Kornea refleksinin bulunmayışı (normalde insanın gözüne pamuk vs ile dokunulduğunda, göz refleks olarak kapatılır)
    c) Vestibülo-oküler refleks yokluğu (normal insanın kulağına soğuk su şırınga edilirse gözler istem dışı olarak o kulağa doğru bakar)
    d) Okülo-sefalik refleks yokluğu (normalde baş hızla sağa-sola/yukarı-aşağı oynatıldığında gözler önce hareketin aksi yönüne kayar, sonra yavaşça hareket yönüne gelir; beyin ölümünde gözler fiks şekilde başla birlikte hareket eder)
    6- Teknik olarak iyi kayıt edildiğine emin olunan bir EEG (Beyin Grafisi) cihazında on dakika boyunca düz çizgi alınması (hiçbir aktivitenin olmayışının teyidi) yada bundan daha sağlıklı olarak beyin sapı elektrik aktivitesinin kaydedilmesi.

    Yukarıda teknik açıklamaya tam olarak girilmeden anlatılmaya çalışılan kriterler Beyin Ölüm Kurulu tarafından değerlendirilmektedir. Beyin ölümü tanısı uzman kurul tarafından hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde konmakta olup gerektiğinde destekleyici testler de uygulanarak tanı daha da kesinleştirilmektedir. Bunlar, EEG(Elektroensefalografi), Beyin sapı uyarılmış potansiyelleri, ve beyin kan akımını gösteren Kontrast anjiografi, Transkranial doppler ultrasonografi, Radyonüklid sintigrafi gibi testlerdir.

    BURDA İNANÇLAR YÖNÜNDEN EN ÖNEMLİ KONU ŞUDUR:
    Nakil için kullanılacak organlar, beyin ölümü gerçekleşmiş kadavra vericiler makineye bağlı iken çıkartılmak zorundadır, çünkü bu organların kanlanmaya devam etmesi (kan dolaşımının devam ediyor olması) gerekmektedir. BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ OLAN HASTALARIN İSE DÜZENSİZ DE OLSA KALPLERİ ALET DESTEĞİ OLMADAN DA ÇALIŞIYOR OLABİLMEKTEDİR.
    KADAVRA ORGAN NAKİLLERİ SADECE YOĞUN BAKIM SERVİSLERİNDE YUKARDA BAHSEDİLEN ŞEKİLDE BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ VERİCİLERDEN YAPILMAKTADIR. BUNUN HARİCİNDE HERHANGİ BİR YERDE HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ÖLMÜŞ KİŞİLERİN ORGAN VE DOKULARININ KULLANIMI TIBBEN MÜMKÜN DEĞİLDİR.
    Özet olarak; organ nakli için verici olarak kullanılacak olan insan bedeni, tüm tedavi imkanları kullanıldıktan sonra bile yaşaması mümkün olmayan, beyin ölümü geri dönüşsüz olarak gerçekleşmiş olan, solunumu makine desteğiyle sağlanan, ancak kalbi atıyor olan/olabilen ve donör olarak değerlendirilmesi halinde birçok hastaya yeniden sağlık sunabilecek büyük bir potansiyeldir. Bu büyük potansiyelin değerlendirilebilmesi, toplumuzda çeşitli dini inançlara mensup bireylerin bilgilendirilmesi ile mümkündür. İnanç konusunda geçerli açıklama yapma yetkisine sahip kişi veya kurumlardan tatmin edici açıklamaların yapılması çok yararlı olacaktır. Bu sayede beyin ölümü gelişmiş birey yakınlarının inançları sebebiyle organ nakline karşı çıkmaları engellenmiş, iç huzuruyla sisteme katılımları sağlanmış olacaktır. Japonya gibi cesedin oldukça kutsal sayıldığı ülkelerde kadavradan organ naklinin tamamen yasak olması, sadece canlı vericilerden nakil yapılıyor olması da kendi inançlarının bir yansımasıdır. Bizim ülkemiz insanları için de bu konunun iyice değerlendirilmesi gerekmektedir. Yetkili-yetkisiz yapılan yorumlar, halkımızın bazı kesimlerinde sorun yaratmaktadır. Bazı çevreler, beyin ölümü olsa bile, kalp ve akciğer makine zoruyla çalışıyor yada kalp kendiliğinden de çalışıyor olduğundan "RUHUN VÜCUDU TERKETMEMİŞ OLDUĞUNU", bu şekilde kalbin atarken çıkartılmasının "CİNAYET" sayılacağını söylüyor. Bazı kimseler ise kalbin ve akciğerin ruh çıksa dahi makine ile çalıştırılabileceğini, bu durumun suni yoldan cesede müdahaleden başka bir şey olmadığını, "ruh en son baştan çıktığından", beyin fonksiyonları tamamen ölmüşse, ruhun da vücudu terk ettiğini söyleyerek bunun caiz olduğunu savunuyor.
    Ülkemizde organ bekleyen kardeşlerimizin dertlerini çözmek ve bağış yapmak isteyen, ama gönlündeki "acaba" lar nedeniyle organlarını bağışlamaktan çekinen vatandaşlarımızı aydınlatarak, bağış sayısını arttırmak ve istenilen kadavra donör oranlarına ulaşabilmek için, bu tür inanç konularının net bir şekilde açığa çıkartılması gerekmektedir.
    Bu durumu, ülkemizdeki her inanç kesimi için ayrı ayrı araştırmanın daha uygun olacağı kanaatiyle, aşağıdaki soruların sahip olduğunuz inanç sistemi içinde yanıtlanmasını önemle rica etmekteyiz.

    Soru:
    1- ORGAN VE DOKU NAKLİNİN "CANLI VERİCİLERDEN" YAPILMASI KONUSUNDA DİNİ HÜKÜM NEDİR?
    Cevap:
    Canlı vericilerin hayatları için bir tehlike teşkil etmemesi durumunda bunlardan organ ve doku nakli yapılmasında dince bir sakınca yoktur.

    Soru:
    2- ORGAN VE DOKU NAKLİNİN "ÖLÜ VERİCİLERDEN" YAPILMASI KONUSUNDA DİNİ HÜKÜM NEDİR?
    Cevap:
    Ölünün vücuduna da saygı gösterilir ve saygıya aykırı bir davranışta bulunulmaz. Ancak meşru bir gerekçe ile diriden bile organ ve doku nakli yapılabildiğine göre bunun ölüden de yapılması ona sayısızlık veya manevi eziyet değildir ve caizdir.

    Soru:
    3- "BEYİN ÖLÜMÜ" DENEN BU DURUMDA, RUH BEDENİ TERK ETMİŞ VE "DİNEN DE ÖLÜM" GERÇEKLEŞ MİŞMİDİR? BU BAĞLAMDA, BEYİN ÖLÜMÜ TANISI KONMUŞ VERİCİLERİN ORGANLARININ CİHAZA BAĞLI ÇALIŞIRKEN ÇIKARTILMASI YADA CİHAZIN FİŞİNİN ÇEKİLMESİ "CİNAYET" SAYILABİLİR Mİ?
    Cevap:
    Beyin ölüp kalp de -alet çekildiği halde- insanı yaşatacak bir şekilde hareket etmiyorsa ve bu durum geri dönüşsüz ise insan ölmüş demektir. Başka bir ifade ile tıbbın ölmüş dediğine din de ölmüş der; biz fıkıhçılar olarak ölümün gerçekleşip gerçekleşmediğini uzman doktora sorarız, sormamız gerekir. Ancak doktorun bulunmadığı yerlerde tecrübeye göre belirtilere bakılarak ölüme hükmedilir. Tıp uzmanlarının öldü dediği insan ölmüş, ruh da onu terk etmiştir, bu vücut ölünün vücududur ve alet bağlı olduğu için kan deveranı devam ederken ondan organ almak caizdir.

    Soru:
    4- İSLAM İNANCINA GÖRE ORGAN VE DOKU NAKLİ NASIL OLMALIDIR, DETAYLI GÖRÜŞLERİNİZ VE "FETVA" KABUL ETTİĞİNİZ DÜSTURLAR NELERDİR?
    Cevap:
    1. Ölüm yukarıda açıklanan şekilde gerçekleşmiş olmalıdır (uzmanlar ölmüş demelidirler).
    2. Ölüye de diri gibi saygılı davranmak ve gerekenden fazla kesip biçmemek gerekir.
    3. Mümkün ise organ alındıktan sonra açılan yer dikilmeli ve göze hoş görünmeyen bir manzara oluşmamalıdır.
    4. Ölü organ naklinden sonra yıkanmalıdır. Eğer sonra yıkanmasında bir sakınca varsa (hareket ettirmenin dikilen yerlerin açılmasına sebep olması gibi) nakilden önce de yıkanabilir.
    5. Organın kullanılacağı vücudun sahibi insan olsun yeter; onun dini, ahlakı, cinsiyeti... hükmü etkilemez. Başkasının organını taşıyan kimsenin işleyeceği suç ve günahlardan, organ veren sorumlu değildir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Tobin

    ben organlarımı bağışlamak istiyorum neler yapmam gerekli??
    . şimdi yukarda elbet yazmıştır ama fazla vaktim yok okuyamayacam


    Organ Bağışı Nereye ve Nasıl Yapılır?


    Sağlık Müdürlüklerinde,
    Hastanelerde,
    Emniyet Müdürlüklerinde (Ehliyet Alımı Sırasında),
    Organ Nakli Yapan Merkezlerde,
    Organ nakli ile ilgilenen Vakıf, Dernek vs. kuruluşlarda
    organ bağışı işlemi yapılabilir.
    Organ bağışında bulunabilmek için; organ bağışı kartını iki tanık huzurunda doldurup imzalamak yeterlidir.

    Organ bağışı yapanların, bu durumdan ailelerini de haberdar etmeleri daha sonra çıkabilecek problemleri önlemek açısından yararlı olacaktır.

    Organ bağışında bulunan kişilerin organ bağış kartını daima yanında taşıması organ bağışı işleminin karışıklık ve gecikme olmaksızın yerine getirilmesini sağlayacaktır.

    Kişi organ bağışından vazgeçtiği anda organ bağış kartını taşımaktan vazgeçmeli ve bu kararını ailesine bildirmelidir.

    kaynak:http://www.bsm.gov.tr/hiz_hast03.htm




  • quote:

    Orjinalden alıntı: tuncaycafer

    arkadaşlar organ nakli için beyin ölümü gerçekleşmesi lazım kalbin hala çalışması gerekiyor olması gerekiyor böle bişi var mı



    Organ Nakli Kimlerden Yapılır?

    Organ ve doku nakli, canlıdan ve kadavradan olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilmektedir.


    Kadavra donör (verici): Trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavisi devam ederken, beyin ölümü denilen geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişmiş hastaların organları bağışlandığı takdirde bunlar kadavra donör olarak tanımlanmaktadır. Böbrek, karaciğer, pankreas, kalp, kalp kapakları, kornea kadavradan nakillerde kullanılmaktadır.

    Canlı donör: Organ nakli gereken hastanın eşi veya yakın akrabaları doku, kan grubu vb. uyum mevcut ise organ bağışında bulunabilmektedir. Bunlar canlı donör olarak tanımlanmaktadır. Böbrek ve karaciğer canlıdan nakil yapılabilen organlardır.

    Beyin Ölümü Nedir?

    Beyin ölümü, beyin fonksiyonlarının irreversibl (geri dönüşümsüz) olarak kaybolmasıdır. Beyin ölümü gerçekleşen kişide solunum ve dolaşım ancak yoğun bakım koşullarında ventilatör gibi destek makinelerine bağlanarak sürdürülebilmektedir. Solunum ve kalp atımları yapay olarak sürdürülebilirken, beyin fonksiyonları yapay olarak sürdürülemez. Bu nedenle kişi beyni öldüğü zaman tıbben ölü kabul edilir. Yoğun bakım ünitelerinde verilen tüm tıbbi desteğe rağmen ortalama 24-36 saat sonra beyin dışındaki organlar da fonksiyonlarını kaybederler.

    Beyin ölümü tanısı almış kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir.

    Beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra bu kişiler kadavra donör olarak adlandırılır. Bu donörlerde en kısa süre içerisinde (organlar fonksiyonlarını kaybetmeden önce) organların alınarak bekleyen hastalara nakledilmesi gereklidir.

    Beyin Ölümü İle Bitkisel Hayat Arasındaki Fark Nedir?

    Beyin ölümü ile bitkisel hayat kavramları birbirinden farklıdır. En önemli fark, bitkisel hayattaki hastaların solunumlarının devam etmesidir. Bu hastalar aylarca ya da yıllarca yaşamaya devam etmekte ve bazı durumlarda iyileşerek normale dönebilmektedir.

    Beyin ölümünü, çok basit bir benzetme ile vazodaki çiçeğe, bitkisel hayatı ise saksıdaki çiçeğe benzetebiliriz. Vazodaki çiçek istesek de istemesek de birkaç gün sonra solacak ve kuruyacaktır. Oysaki saksıdaki çiçek suladığımız müddetçe solmayacaktır.


    kaynak:http://www.bsm.gov.tr/hiz_hast03.htm




  • tşk . ederim yaptıgın açıklamadan dolayı
  • rica ederim ...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: Tobin

    ben organlarımı bağışlamak istiyorum neler yapmam gerekli??
    . şimdi yukarda elbet yazmıştır ama fazla vaktim yok okuyamayacam


    Organ Bağışı Nereye ve Nasıl Yapılır?


    Sağlık Müdürlüklerinde,
    Hastanelerde,
    Emniyet Müdürlüklerinde (Ehliyet Alımı Sırasında),
    Organ Nakli Yapan Merkezlerde,
    Organ nakli ile ilgilenen Vakıf, Dernek vs. kuruluşlarda
    organ bağışı işlemi yapılabilir.
    Organ bağışında bulunabilmek için; organ bağışı kartını iki tanık huzurunda doldurup imzalamak yeterlidir.

    Organ bağışı yapanların, bu durumdan ailelerini de haberdar etmeleri daha sonra çıkabilecek problemleri önlemek açısından yararlı olacaktır.

    Organ bağışında bulunan kişilerin organ bağış kartını daima yanında taşıması organ bağışı işleminin karışıklık ve gecikme olmaksızın yerine getirilmesini sağlayacaktır.

    Kişi organ bağışından vazgeçtiği anda organ bağış kartını taşımaktan vazgeçmeli ve bu kararını ailesine bildirmelidir.

    kaynak:http://www.bsm.gov.tr/hiz_hast03.htm



    teşekkürler




  • bende sorumun cevabını aldım demekki neymiş organ vericinin kendine zararı yoksa verebilir
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    ehliyetinize organlarımı bağışlıyorum diye çek attınız mı ?

    İstersen noterden onaylı senet imzala.
    Aile yakınlarının rızası olmadan organlar alınamıyor.
  • Bilmiyorum organa ihtiyacı olan birine organ vermem için ölmem gerekmiyo diye düşünüyorum.
    Çok sevdiğim canım aileme birşey olsa yada yakınlarıma inanın büyük samimiyetle söylüyorum gözümü kırpmadan veririm organlarımı. Çaresizlik kadar kötü birşey yoktur eminim.Küçücük bir yavrunun ölümle savaşıp anne babasının çaresizlik içinde onu seyretmesi çok acı.Empati kurmak yetiyo dinende minicik bedenlere hayat vermenin günah olabileceğini düşünmüyorum.Diyelim ki sakıncalı ne diycekler sen minicik bedenlere yaşama şansı verdin ailesine ışık oldun... gibi dinimiz bu değil
    LÜTFEN HERKES ORGANLARINI BAĞIŞLASIN ŞU YAZIYLA İLERDE KENDİME YATIRIM YAPIYORUM ÇÜNKÜ BENDE ÇARESİZLİK İÇİNDE KIVRANABİLİRİM ŞUNU BİLİNKİ YARIN ÖBÜRGÜN İHTİYACINIZ OLDUĞUNDA BİR KİŞİ DAHA ORGANLARINI BAĞIŞLAMIŞ OLACAK BEN SEVE SEVE IŞIK OLURUM BU İYİLİK DÖNÜP DOLAŞIP SEVDİKLERİMİ BULUR İLERDE.




  • aslında meyve tarlası gibi ortalıkta organ tarlaları olması lazımdı! nasılda düşünememiş tabiat annanne.. neyse ben organ nakline karşı biriyim..
  • Peki tek böbreği alınan kişilerin hayatı nasıl değişiyor? Bu konuda bilgisi olan var mı? Kolay birşey değil insanın fizyolojisi hiç değişmese bile psikolojisi değişir ve bozulur. Senden canını alıyorlar başkasına veriyorlar. Allah kimsenin yakınına öyle musibet vermesin yoksa olan size olacak . Belki ölüm sonrası organ bağışı artarsa canlı insanların organlarına ihtiyaç duyulmayabilir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: selsan


    Peki tek böbreği alınan kişilerin hayatı nasıl değişiyor? Bu konuda bilgisi olan var mı? Kolay birşey değil insanın fizyolojisi hiç değişmese bile psikolojisi değişir ve bozulur. Senden canını alıyorlar başkasına veriyorlar. Allah kimsenin yakınına öyle musibet vermesin yoksa olan size olacak . Belki ölüm sonrası organ bağışı artarsa canlı insanların organlarına ihtiyaç duyulmayabilir.



    senin yakınındaki biri bu duruma gelirse senden böbrek istemek yerine ölmeyi tercih etmeli
  • organ bağışı zaten öldükten sonra uygulanan bir olay.Ölmeden zaten tanımadığımız birine kim böbreğini verirki.Sadece Allah uzak etsin;yakınlarımızın başına böyle bir talihsizlik gelirse hayattayken uygulanır.Buda insanlık görevimiz.Zaten o zamnda karşı çıkıp organını bağışlamayana yuh diyorum.
    quote:

    Orjinalden alıntı: selsan


    Peki tek böbreği alınan kişilerin hayatı nasıl değişiyor? Bu konuda bilgisi olan var mı? Kolay birşey değil insanın fizyolojisi hiç değişmese bile psikolojisi değişir ve bozulur. Senden canını alıyorlar başkasına veriyorlar. Allah kimsenin yakınına öyle musibet vermesin yoksa olan size olacak . Belki ölüm sonrası organ bağışı artarsa canlı insanların organlarına ihtiyaç duyulmayabilir.




  • arkadaşlar mademki bu konuda bilgi veriliyor eksik kalmasın.

    dini açıdan organ nakline izin veren diyanet işleri başkanlığını yazısını koyuyorsunuz (dini bir taraf olarak) yine dini bir taraf olarak organ naklinin dinen yanlış olduğunu söyleyen tarafında görüşlerinin belirtin. Zira bu konuda hüküm veren adamda öyle beyz hoca gibi püften biri değil. İslami kurallara uygun olarak fetva verebilecek kapasitede ve donanımda birisidir. Her hesimin kabul edeceği bir bilgi içinde fetva veriyorsa bu adam, en azından birilerini bu konuda da bilgilendirelim ki yanlışa düşmeyelim..

    ha şunun özellikle belirteyim. lütfen bu konuda bir fetvayı yorumlama bilgisi olmayan adamlar çıkıpta insan hayatı falan demesinler. evet insan hayatı çok özeldir. korunmalıdır. ama ahiret hayatından önce değildir. mesela savaşta hayatta kalacağım diye savaş meydanından kaçarsan sonrasına yaşamış olman senin için önemli değildir. orda mkomutan sana ölmeyi emrediyorsa şansın yok öleceksin. ben insanım ölmem deyemezsin.

    Asıl olan Allahın rızasını kazanmaktır islami anlayış.




  • elbette alimlerin herbiri her konuda ittifak içerisinde değildir. organ nakline karşı çıkanlar da mutlaka vardır. ancak bana göre temayül organ nakline cevaz verildiği yönündedir.

    ayrıca burada kasıt organ naklinin dini kriterlerini irdeleme olmadığı için hangi alim organ nakli konusunda ne demiş diye ayriyetten incelemeye tabi tutulmamıştır.
  • sayın impack

    bu görüşü verirken hedefim sadece şuydu. objektiflik. yani kişiler bir konuda karar verirken ne kadar çok farklı bilgiye sahip olurlarsa karar vermeleri ve doğruluk oranları o kadar artar. benim anladığım objektiflik bu.

    işin birde vebal yanı var. bir insana yanlış yaptırrak onun vebal altında kalmasına yol açmayalım endişesi sadece
  • quote:

    Orjinalden alıntı: firkete

    sayın impack

    bu görüşü verirken hedefim sadece şuydu. objektiflik. yani kişiler bir konuda karar verirken ne kadar çok farklı bilgiye sahip olurlarsa karar vermeleri ve doğruluk oranları o kadar artar. benim anladığım objektiflik bu.


    farklı bilginin çokluğu objektiflik açısından kriter değildir. güvenli bilginin olmasıdır önemli olan bana göre.

    quote:

    işin birde vebal yanı var. bir insana yanlış yaptırrak onun vebal altında kalmasına yol açmayalım endişesi sadece


    burada bir yanlış yönlendirmenin olmadığı kanaatindeyim ...
  • firkete

    bahsetigin fetvayı görebilirmiyiz
  • Allah cc ya ibadeti bir görev olarak bilen ve hayatında bu görevi ve görevleri yerine yetirmeye çalışan birinin böbreğinin alınıp, inandığı halde O'na isyan etmeyi! "sen sensin! bende benim!" dediği bir varlığın eline vermek. o organ için ızdırap olmaz mı? bazı arkadaşlar dalga geçtiğimi zannedecekler ama ahirette şahadetine başvurulacak bir organın inanmayan bir kişinin bedeninde ne işi olabilir!
    organ nakline cevaz vermeyenlerin gerekçesi bu olsa gerek..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: wineleven

    Allah cc ya ibadeti bir görev olarak bilen ve hayatında bu görevi ve görevleri yerine yetirmeye çalışan birinin böbreğinin alınıp, inandığı halde O'na isyan etmeyi! "sen sensin! bende benim!" dediği bir varlığın eline vermek. o organ için ızdırap olmaz mı? bazı arkadaşlar dalga geçtiğimi zannedecekler ama ahirette şahadetine başvurulacak bir organın inanmayan bir kişinin bedeninde ne işi olabilir!
    organ nakline cevaz vermeyenlerin gerekçesi bu olsa gerek..


    İslam dininin hümanist bir bakış açısıyla yorumlanması bence çok daha insaflı ve çok daha vicdanlı bir yoldur. Bir insanın inançlarından veya inançsızlıklarından dolayı ikinci sınıf bir insan olarak ele alınması ve organ bağışının bu yoruma göre sakıncalı düşünülmesi çok acımasız hatta faşist bir yaklaşım bence. İslam'ın esasında hümanist bir din olduğunu düşünüyorum ve bu tür yorumlardan biraz irkiliyorum ister istemez.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 28 Haziran 2006; 16:43:27 >




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.